- 18 Ocak 2020
- 820
- 2.326
- Konu Sahibi kariyerkadin
- #1
Depremde yaşamını yitirmiş tüm canlarımız için başımız sağ olsun, depremzede olan tüm canlarımıza da sabır, güç, dirayet diliyorum... Söylenecek çok söz var ama bir o kadar da kifayetsiz kelimelerimiz...
Herkese merhaba. Muhtemelen hepimiz için çok ama çok zor bir dönem, bunun farkındayım. Ben de bununla başa çıkabilmek, bir nebze nefes alabilmek adına buraya bir şeyler yazmak istedim.
Depremden birkaç gün önce, ben üniversiteden memlekete dönmüşken annem evi terk etti. Babamı terk etmekti amacı fakat bizi de terk etti. Tabii ki ikisinin mutluluğunu isterim, yetişkin insanların kararlarını yargılamak bana düşmez kaldı ki ben 23 yaşındayım. Ama bu yaştayım diye de onların ayrılmasının beni üzmeyeceği söz konusu olamaz. Çünkü ben ilk duyduğum anda ikisi için de çok üzüldüm. Onların birbirlerine sarılmasıyla bile mutlu olan bir çocuktum ben...
Bunun üstüne evde ergenlik çağının en asi döneminde olan kardeşim ve babam arasında tartışmalar, kavgalar başladı. Hepsini sakinleştirmeye çalışan bendim, ortalığı çekip çevirme işi bendeydi, herkes benimle dertleşmeye geliyordu fakat en ufak olayda acısını benden çıkarıyorlardı. Hepsi için sustum, zor zamanlar dedim, anlayışlı oldum.
Üstüne hemen o günlerde 2 yaşındaki kedimiz öldü. Uzunca ona ağladık.
Okula dönüyorum diye biraz sevinçliydim. Çünkü daha önce üniversiteye başlıyorum, şehirden ayrılıyorum diye erkek arkadaşımla da ayrılmıştık. Sonunda o da benim okuduğum şehre taşındı ve tekrar görüşmeye başladık çünkü birbirimizi hala seviyorduk. Tam kendime, kendi hayatıma odaklanmaya çalışırken deprem oldu ve biz çevre ilde olduğumuz için çok sağlam hissettik. İnanın ilk saatlerinden itibaren canla başla çalıştık öğrenciler olarak. Hem maddi hem manevi, elimizden ne gelirse yaptık, umarım bir faydamız dokunabilmiştir. Ama her gün o haberleri izlemek hepinizi olduğu gibi bizi de mahvetmişti. O da psikolojime vuran bir darbeydi.
Sonrasında okullar ertelendi. Kesinlikle bir şikayetimiz olmadı, onlar için ne doğruysa her şeye hazırdık. Kyk yurdunda kalıyordum, yurdumuzun önü bir sürü 46, 31 plakayla doldu. Yurda depremzedeleri yerleştirmeye başladılar. Onları gördüğümde direkt ağlamaya odama kaçıyordum. Dolayısıyla da mümkün olduğunca çıkmıyordum odadan. Onları rahat ettirmek için ne gerekirse yaptık ama evleri gibi olur muydu... Sonra bize dediler ki okullar uzaktan. Yurtlardan çıkın. Apar topar eşyalarımızı toparladık, herkesle vedalaştık.
Sonra erkek arkadaşımla görüştük ve düşündüm hayat bizi sürekli ayırıyor neden diye. Eve döndüğümde annemle babamın davası sonuçlandı ve boşandılar. Annemi evi terk ettiği günden beri görmedim. Bizi aramıyor, kendi kafasını dinlemek istiyor. Biz arıyoruz destek olmak için. Babam perişan, kavgaların arkası kesilmiyor. Ve ben hep arada kalıyorum. Kardeşimle babamın sinir krizleri geçirmesine şahit oluyorum. Biri kaşını patlatır, biri elini kırar ve hep ağlayan ben oluyorum... En çok bana dokunan herkes bana dert anlatmaya geliyor ama kimse sen nasılsın diye sormuyor. Annem daha düzen kuramadı, yanına gidemiyorum. 3.72 ortamalaya sahip bir öğrenci olarak okulumu, derslerimi çok seviyorum ve uzaktan olmasına gerçekten üzülüyorum. Ama durum olağanüstü olduğundan tek kelime edemiyorum. Sadece şu an keşke kaçabileceğim bir yurdum olsaydı diyorum.
Her şeyin üstüne bir de erkek arkadaşım biz ayrıyken Amerika'dan iş teklifi aldı ve yine ayrı olduğumuz dönemde kabul etti. Hep hayaliydi gitmek ve ben de bunu çok iyi biliyorum. Temmuz ayında vize işlemleri başlayacak. Gitmeme ihtimali de var çünkü adamlar biraz ağırdan alıyor her şeyi, geç dönüş yapıyorlar falan. Yine de ben onun benim için kalmak istemesine rağmen gitmesinden yanayım. Orada daha iyi bir hayat yaşamayı hak ediyor. Gidip gitmeyeceği 1 yıl içerisinde kesinleşecek. O 1 yıl birlikte olmalı mıyız yoksa daha da fazla bağlanmadan ayrılmalı mıyız, bilmiyorum. Çünkü o zamana dek biz birbirimizi daha çok seversek ve o bir anda giderse ben mahvolurum.
Böyle işte hanımlar... Çok uzun ve gereksiz oldu belki de biliyorum. Kimse okumasa bile köşeye sıkışmışlık hissini üzerimden atabilmek için yazmak istedim. Okuyanlara teşekkür ederim, böyle bir dönemde bu mu senin derdin diyenlere de saygım sonsuz...
Herkese merhaba. Muhtemelen hepimiz için çok ama çok zor bir dönem, bunun farkındayım. Ben de bununla başa çıkabilmek, bir nebze nefes alabilmek adına buraya bir şeyler yazmak istedim.
Depremden birkaç gün önce, ben üniversiteden memlekete dönmüşken annem evi terk etti. Babamı terk etmekti amacı fakat bizi de terk etti. Tabii ki ikisinin mutluluğunu isterim, yetişkin insanların kararlarını yargılamak bana düşmez kaldı ki ben 23 yaşındayım. Ama bu yaştayım diye de onların ayrılmasının beni üzmeyeceği söz konusu olamaz. Çünkü ben ilk duyduğum anda ikisi için de çok üzüldüm. Onların birbirlerine sarılmasıyla bile mutlu olan bir çocuktum ben...
Bunun üstüne evde ergenlik çağının en asi döneminde olan kardeşim ve babam arasında tartışmalar, kavgalar başladı. Hepsini sakinleştirmeye çalışan bendim, ortalığı çekip çevirme işi bendeydi, herkes benimle dertleşmeye geliyordu fakat en ufak olayda acısını benden çıkarıyorlardı. Hepsi için sustum, zor zamanlar dedim, anlayışlı oldum.
Üstüne hemen o günlerde 2 yaşındaki kedimiz öldü. Uzunca ona ağladık.
Okula dönüyorum diye biraz sevinçliydim. Çünkü daha önce üniversiteye başlıyorum, şehirden ayrılıyorum diye erkek arkadaşımla da ayrılmıştık. Sonunda o da benim okuduğum şehre taşındı ve tekrar görüşmeye başladık çünkü birbirimizi hala seviyorduk. Tam kendime, kendi hayatıma odaklanmaya çalışırken deprem oldu ve biz çevre ilde olduğumuz için çok sağlam hissettik. İnanın ilk saatlerinden itibaren canla başla çalıştık öğrenciler olarak. Hem maddi hem manevi, elimizden ne gelirse yaptık, umarım bir faydamız dokunabilmiştir. Ama her gün o haberleri izlemek hepinizi olduğu gibi bizi de mahvetmişti. O da psikolojime vuran bir darbeydi.
Sonrasında okullar ertelendi. Kesinlikle bir şikayetimiz olmadı, onlar için ne doğruysa her şeye hazırdık. Kyk yurdunda kalıyordum, yurdumuzun önü bir sürü 46, 31 plakayla doldu. Yurda depremzedeleri yerleştirmeye başladılar. Onları gördüğümde direkt ağlamaya odama kaçıyordum. Dolayısıyla da mümkün olduğunca çıkmıyordum odadan. Onları rahat ettirmek için ne gerekirse yaptık ama evleri gibi olur muydu... Sonra bize dediler ki okullar uzaktan. Yurtlardan çıkın. Apar topar eşyalarımızı toparladık, herkesle vedalaştık.
Sonra erkek arkadaşımla görüştük ve düşündüm hayat bizi sürekli ayırıyor neden diye. Eve döndüğümde annemle babamın davası sonuçlandı ve boşandılar. Annemi evi terk ettiği günden beri görmedim. Bizi aramıyor, kendi kafasını dinlemek istiyor. Biz arıyoruz destek olmak için. Babam perişan, kavgaların arkası kesilmiyor. Ve ben hep arada kalıyorum. Kardeşimle babamın sinir krizleri geçirmesine şahit oluyorum. Biri kaşını patlatır, biri elini kırar ve hep ağlayan ben oluyorum... En çok bana dokunan herkes bana dert anlatmaya geliyor ama kimse sen nasılsın diye sormuyor. Annem daha düzen kuramadı, yanına gidemiyorum. 3.72 ortamalaya sahip bir öğrenci olarak okulumu, derslerimi çok seviyorum ve uzaktan olmasına gerçekten üzülüyorum. Ama durum olağanüstü olduğundan tek kelime edemiyorum. Sadece şu an keşke kaçabileceğim bir yurdum olsaydı diyorum.
Her şeyin üstüne bir de erkek arkadaşım biz ayrıyken Amerika'dan iş teklifi aldı ve yine ayrı olduğumuz dönemde kabul etti. Hep hayaliydi gitmek ve ben de bunu çok iyi biliyorum. Temmuz ayında vize işlemleri başlayacak. Gitmeme ihtimali de var çünkü adamlar biraz ağırdan alıyor her şeyi, geç dönüş yapıyorlar falan. Yine de ben onun benim için kalmak istemesine rağmen gitmesinden yanayım. Orada daha iyi bir hayat yaşamayı hak ediyor. Gidip gitmeyeceği 1 yıl içerisinde kesinleşecek. O 1 yıl birlikte olmalı mıyız yoksa daha da fazla bağlanmadan ayrılmalı mıyız, bilmiyorum. Çünkü o zamana dek biz birbirimizi daha çok seversek ve o bir anda giderse ben mahvolurum.
Böyle işte hanımlar... Çok uzun ve gereksiz oldu belki de biliyorum. Kimse okumasa bile köşeye sıkışmışlık hissini üzerimden atabilmek için yazmak istedim. Okuyanlara teşekkür ederim, böyle bir dönemde bu mu senin derdin diyenlere de saygım sonsuz...