Arkadaşlar....
İntihar üzerine bayağı araştırma yapmıştım bir ara, bulduğum herşeyi okumuştum, aklımda kalanları paylaşmak istedim.
Mesaj yazıp dertlerini paylaşmış arkadaşlara bende sabır diliyorum, umarım atlatırlar ya da atlatmışlardır dertlerini.
Açılan başlığın ilk mesajında yazılanlar tam olarak doğru değil ne yazık ki. "İntihar hiçbir kültür ve toplumda kabul eidlmemiştir" ifadesi doğru değil. Filozofların çok büyük çoğunluğu intiharı dışlamış ve kabul eidlemez olarak görmüştür, bu doğru ama kimi filozof kişinin insiyatifinde olduğunu ve bir hak olduğunu iddia etmiştir. İsteyen kişinin hayatına son vermesinin özgürce ve kabul edilmesi gereken bir davranış olduğunu belirtmiştir. Buna ek olarak uzak doğu felsefesinde intihar bazı durumlarda takdir eidlen, hayranlık uyandıran bir çaba olarak bile görülmüştür. Örneğin Niravana'ya ulaşmak olarak bilinen, tüm istemlerden kurtulmayı başarmış olma durumu intiharı teşvik eden bir durum olmasa da bu kültürde tüm dünya nimetlerinden muaf kalmayı başarma çabasının öte hali, açlıktan ölmektir. Ve Uzak doğu felsefesinde böylesine bir "nimetlerden soyutlanma" çabası inanca sonsuz bağlılık olarak yorumlanmıştır.
Ancak tabii ki, "çok çok çok büyük oranda" intihar, toplumlarca engellenmeye çalışılan bir eylemdir. Bu söylediklerim, okuyup gördüğümde beni de şaşırtmıştı açıkçası, bilmiyorum sizin tepkiniz ne olur....
Yanlış bilinen bi gerçek daha: "İntihar, insanın kendi dünyasında yaşadığı, psikolojik bir eylemdir" Hayır.... Kesinlikle değil.... Doğrusu şu: İntihar, psikolojik nedenlerden kaynaklanan sosyal bir eylemdir. Kişinin, kendisi için,kendi kendine, kendi iyiliği için yaptığı (nasıl bir iyilik olabilir ki bu?) birşey değildir. Fiziksel olarak kendisine kasten yaptığı bir şeyse de tepki olarak çevresine karşı gerçekleştirdiği bir faaliyettir. "Sosyal bir eylemdir" intihar. Buna göre, intihar etmek üzere olan biri, bir şekilde, intiharının hiçkimsenin bilmeyeceğini fark edecek olsa bundan vazgeçer. Bu durumun tek istisnası "utanç" intiharlarında geçerlidir.
Bir diğer yanlış bilinen şey: "İntihar oranı gençlerde fazla" Hayır, bu da doğru değil. İntihar oranı ilerleyen yaşlarda artıyor. 60 ve ilerisi yaşlarda en yüksek orana ulaşıyor. Sadece gençlerin intiharları (hiçbir intihar haklı nedenli değildir tabiii ki ama) daha nedensiz, acı verici olduğundan biz böyle hissediyoruz. Ve bu noktada dikkate diğer bir diğer husus şu ki: gençlerin intiharları, hap alma, bilek kesme gibi intiharda amaca ulaşma oranının daha düşük olduğu yöntemlerle icra ediliyor. Daha ilerleyen yaşlardaki intiharlar ise kendini asma, yüksek biryerden atlama ya da ateşli silah kullanma gibi, intiharın gerçekleşmesinde oranın daha yüksek olduğu yöntemler tercih edilmekte.
Oranlardna bahsetmişken, kadın erkek oranını belirtmek için uygun ortamdayız sanırım. :)
Çok açık ve net bir ifade: intihar girişiminde kadınlar yaklaşık 2 kat, intiharın gerçekleşmesinde ise erkekler yaklaşık 2 kat fazla. kadınlarda intihar girişiminin amacına ulaşması ornaı %40'larda. Erkeklerde ise bu oran %80'lerde. Bunun yorumunu size bırakıyorum.
Ve, Fatma arkadaşımız ve hemen herkes bu noktaya dikkat etsin lütfen: erkek ve kadınlarda yaş, medeni durum gibi kriterlere bakıldığında kişinin bir iale ve çocuk sahibi olup olmaması en önemli etkiyi teşkil etmekte. İntihar eden "ailesiz ve çozuksuzların" oranı, aile ve çocuk sahibi olanlara göre yaklaşık 10-12 kat fazla. Amacına ulaşmayan, girişimlerde oran daha da fazla. Ve en fazla intihar eden kesim, 40 yaş civarı çocuksuz erkekler.
Dünyada intihar oranları şaşırtıcı derecede artıyor. Şidi aklımda tam rakamlar yok ama bazı sosya gruplar için 6. sırada falandı yanlış hatırlamıyorsam. Dünya sağlık örgütü bunun istatisliklerini tutuyor. Araştırmanızı tavsiye ederim.
Son bir not: intihar eden biriyle karşılaşırsanız:
1- Soyut, ders verici, psikoljik söylemlerden kaçının. Hayatla ilgili genel fikir, yorum vs yapmayın çünkü zaten kişinin hayatla bağı çok zayıf o anda. Yapmanız gereken şey, o anki maddi, fiziksel durumla ilgili sözler söyleyip kişinin aslında tercih ettiği şeyin ne kadar ürkütücü ve yanlış bir şey olduğunu fark ettirmeye çalışmak. Örneğin: "hayat çok güzel, bak arılar bal yapıyor. Manzara ne güzel" gibi (biraz aptalca) bir ifade söylenecek en yanlış şeydir. Ama "şu an ne hissediyorsun" ya da "ölüme yakın olmak nası bir his?" diye sorduğunuzda ve cevap beklediğinizi gösterdiğinizde kişi yüksek ihtimalle bir an duraklayacaktır.
2- Riske girmeyin, emin olmadığınız yorumlardan kaçının. "Seni sevenleri düşün" ya da "sevdiklerini düşün" derseniz ve gerçekten kişinin o an aklına biri gelmezse o ölümü körüklemiş olursunuz.
3- Belki ilk madde bu olmalı ki: onu tanımaya çalışın. Adını, işini gücünü, içerdiklerini öğrenmeye çalışın. Onu hayata bağlayabilecek en küçük ipucunu yakalamaya çalışın.
4- Davranışınız çok önemli. Kişiye "normal" davranmaya çalışın. Yüksek sesle, öfke ya da kızgınlıkla yaklaşmayın. Abartılı şevkat deposu, anlayış timsali bir yapmacıklık göstermeyin. Söylediklerini ciddiye alın ve elinizden geldiğince ortak olmaya çalışın. Çok kısaca yaşadığınız ya da şahit olduğunuz bir olaydan bahsedin. O kişiyi anladığınızı göstermeye çalışın.
5- Tepki gösterdiği, negatif yaklaştığı hiçbirşeyi tekrarlamayın. Örneğin ailesini sordunuz diyelim, buna tepki gösterirse asla tekrarlamayın. BuUna karşılık üzerine konuşmaktan kaçınmadığı şeylere yönelin. Ne kadar çok konuşturursanız o kadar onu kurtarıyorsunuz demektir.
Kesin olan şeyse şu ki, ruhsal çöküntü, amaçsızlık, umutsuzluk, hayattan tat alamama gibi durumlar tüm vakaların ortak özelliği. Ancak esas sorun, bunların varlığı kadar, bu durumun devam edeceğine dair duyulan inanç. İŞte bunun doğru olmadığını o kişiye bir şekilde belirtmek lazımdır. Çünkü zaten gelecekte neler olup olmayacağını kimse bilemez ve maddi manevi hiçbir kayıp, hayatla eş ömürlü olamaz.
Eh, sanırım yeterli. :)
saygılar.