• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

İngilizce öğreniyoruz (bizim kızların topiği)

kızlar ben de size katılmak istiyorum , upperintermediate seviyesindeyim, kpdsden 68 aldım ama benim için gerekli olan puan 90..

punchase ; bana da pdfleri atabilirseniz ben de kelimelere çalışmak istiyorum sizinle, en büyük eksikliğim kelime benim de..

bir de kpdsde başarılı olmak için bazı taktikler varmış onunla ilgili bir kitap aldım zaman zaman kendim çalıştıkça sizlere de yazarım neler olduğunu olur mu ?


canım birazdan msn vereceğim 10 dk da bir özel msj atabiliyorum :) 10 dk dolsun
gönderirim tabiki ne demek
 
overcome,vacant,enchance,captivate,irrelevant,vast,overcome,famine,

Ethiopia faces a famine much more severe than that in the 1980s, its prime minister has warned.

The colors in the photo were a little dull, so Catherine added some color with crayons to enhance the picture.

I use bright colours to vast immature people.

He is responsible for running a overcome organization.

Eventually she managed to captivate her shyness.

The seat was left vacant when the secretary resigned.

His comment is completely irrelivant


bunlarıda yaptım ama bunlardan bir kaçından emin değilim mantıklı kelime bulamadım nedense :84:
 
sf 21 deki alıştırmaların sırasıyla cevapları benim çözümlerim :) yapacak olan arkadaşlar lütfen bakmasınlar :)
bu arada sumakcım :) seni bugünlük idare edelim bakalım misafir var :)) ne de olsa ama yarın nasıl kurtulcan bilemiyorum :1:
arkadaşlar ben passive leri bitirdim ( edilgenler)
causitivelere geçiyorum (ettirgenler)
konu bitirmem lazım konu çalışıcak olanlarda bir an önce açığı kapatırlarsa ben bol miktarda test çözmek istiyorum :)) ne kadar pratik yaparsak okadar çabuk alışırız bence

was shocked
has been teaching
has been said
will be published
remembers
introduced
is being considered
xxx bunu yapamadım???
will be given
had already been solved

c
b
c
a ???
a
d
c
d
a
a
b
b
b
c


1-a
2-e ???
3-d
4-d
5-b
6-d
7- ???
8-???
9-b ???
10-c
11-d
12-e
13-d
14-a
15-b
16-c
17-???
18-c
19-c
20-???

1-This writer's book is read by many people
2- ???
3-The cows are milked every morning by the woman
4-The new director is never understood by Burt
5-Any meat isn't eaten when on a diet is been
6-İs tea made in the evenings?
7-homework isn't done at weekends
8-she is loved and he is loved
9- A careful student is been . Any mistakes aren't made
10-The furniture is carried carelessly
11-Are the brakes checked regularly ?
12-The members are elected of congress by the Amerikan People
13-İs the police seen behind the old building?
14-Are all foreign languages tought at this school?
15-İs your medicine taken every three hours?
16- we are showned his pictures after the trip
17-I am never showned his mistakes
18-A lot of money are spent when the supermarket i gone to
19-A cup of coffee is given me every night
20-İs the classroom cleaned when it is dirty?
21- Who are vegetables selled ?
22-??
23- The teachers aren't criticised
24-The solution is told them by Oliver

1-b
2-a
3- ??
4-c
5- ???
6-a
7-a
8-c
9-a
10-d

Fill in the blanks
a) invented
b) explored
c) died???
d) chosed
e) given

e) ???
 
canım model verbleri çalıştığını söylemiştin..peki model verb olmayan ama onlarla eş anlamlı olan veya benzer olan yapıları biliyor musun ? sınav için önemli bir detay bence..küçük bir dip not senin için..


HAVE TO = MUST
BE ABLE TO = CAN/COULD
BE SUPPOSED TO = SHOULD
BE GOİNG TO = WİLL
BE LİKELY TO = MAY/MİGHT
USED TO = WOULD
HAVE GOT TO = MUST
İT İS İMPOSSİBLE = CANT
İT İS NECESSARY = MUST, HAVE TO
İT İS POSSİBLE = MAY, MİGHT, CAN ,COULD
 
Son düzenleme:
benide aranıza alın kıslar :97: ingilizcenin yüzüne bakmaya bakmaya herseyi unuttum :96: grameri azıcık hatırlıyorum o yüzden bazı kelimelere sözlükten bakarak derdimi anlatabiliyorum aslında hala çok şükür:21: ama su anda işim için çok pratik yapmam lazım. :18:
 
1. Everybody ___ by the terrible news yesterday.
shocked
was shocked
Mr. Green ___ at the University since 1989.
has been teaching
has been taught
Not much ___ about the accident since that time.
has said
has been said
A new book ___ by that company next year.
will publish
will be published
He ___ the girl's name now.
remembers
is remembered
The secretary ___ to her new boss yesterday.
introduced
was introduced
Our plan ___ by the members of the committee.
is being considered
is considered
He ___ responsible for the accident.
was holding
was held
A prize ___ to whoever solves this equation.
will be giving
will be given
When the manager arrived, the problem ___ .
had already been solved.
had already solved


  1. Detroit ___ Motown in the past.
    a. was called
    b. is called
    c. called
    d. is calling


    Detroit ___ as the first capital city of Michigan, but now Lansing is the capital city of Michigan.
    a. chosen
    b. was chosen
    c. have been chosen

    The university of Michigan is one of the best universities in the United States and it ___ in Ann Arbor.
    a. located
    b. location
    c. is located

    In the year 2003, Western Michigan University located in Kalamazoo, Michigan ___ with the opportunity of being one hundred years old.
    a. will be celebrating
    b. will have a celebration
    c. will have been celebrated

    The five great lakes of the world ___ in Michigan.
    a. can find
    b. can be found
    c. can found


    The University of Michigan and Michigan State University are famous for their football teams. ___ of them are ranked highly in the United States.
    a. Both
    b. Among
    c. Neither
    d. All


    Michigan has three big lakes. They are Lake Michigan, Lake Huron, and Lake Erie. ___ of them have wonderful scenery in the Fall.
    a. Both
    b. Neither
    c. All

    You ___ more careful when you go to Detroit at night because there a lots of drive-by shootings.
    a. might be
    b. must be
    c. may be
    d. should be

    You ___ winter clothes to visit the state of Michigan in December because the weather is so cold.
    a. should bring
    b. would bring
    c. could bring
    d. bring

    You ___ cars on Mackinac Island in Michigan.
    a. may not see
    b. may not seen
    c. might not seen
    d. may not have seen

    You ___ faster than 70 miles per hour on the highway in Michigan. It's the law.
    a. may not drive
    b. must not drive
    c. will not drive

    You ___ west if you want to go to Kalamazoo from Detroit.
    a. must go
    b. could go
    c. can go


    The state of Michigan ___ the longest freshwater shoreline of any state.
    a. had
    b. has
    c. will have

    Battle Creek is a hard-working city, where businesses ___ dedicated employees who want to build a good life for their families.
    a. found
    b. have found
    c. have not found
 
canım model verbleri çalıştığını söylemiştin..peki model verb olmayan ama onlarla eş anlamlı olan veya benzer olan yapıları biliyor musun ? sınav için önemli bir detay bence..küçük bir dip not senin için..

HAVE TO = MUST
BE ABLE TO = CAN/COULD
BE SUPPOSED TO = SHOULD
BE GOİNG TO = WİLL
BE LİKELY TO = MAY/MİGHT
USED TO = WOULD
HAVE GOT TO = MUST
İT İS İMPOSSİBLE = CANT
İT İS NECESSARY = MUST, HAVE TO
İT İS POSSİBLE = MAY, MİGHT, CAN ,COULD

bunları biliyorum :)) da bu imposible da mı kullanıyor yoksa tanım için mi koydun ona rastalamadım kitapta

benide aranıza alın kıslar :97: ingilizcenin yüzüne bakmaya bakmaya herseyi unuttum :96: grameri azıcık hatırlıyorum o yüzden bazı kelimelere sözlükten bakarak derdimi anlatabiliyorum aslında hala çok şükür:21: ama su anda işim için çok pratik yapmam lazım. :18:

canım msn adresini gönderirsen özelden msnden gönderirim :) ben 10dk da bi mesaj atabiliyorum şaunda birine yeni mesaj atmıştım :))
 
cevaplarımı kontrol ediyorum pinar :)) şimdiye kadar 6 yanlışım 1 boşum var
24 tanesi içinden kötü sonuç galiba :((
 
merhabalar geldım ama hıc bırsey yok elımde su an ,ıkı gundur koştur koştur gecıyor gunum ..Allah buyuk
 
cevaplarımı kontrol ediyorum pinar :)) şimdiye kadar 6 yanlışım 1 boşum var
24 tanesi içinden kötü sonuç galiba :((

diğerlerinin cevap anahtarını çıkarmaya çalışıyorum ama bugün biraz yoğunum başına oturup halledemedim bir türlü biraz daha çalışmak lazım yani.
 
i cant swim, it is impossible for me..it cant be real maybe...if you see in the sentence ''impossible'' then you should seek its synonymous between the options...

direk onun yerine kullanılmıyor canım ama cümlede impossible ı görüyorsan ,şıklar arasında cant i aramalısın, anlamca yakın, yoksa birebir eş anlamlı değil..
 
bu bilgiyide aklıma not düştükten sonra :))
causutive konusunu bitirdim bunlarda ettirgen yapılı olanlar
bunun iki şekli var
A)
have /get + işten etkilenen ŞEY + V 3
exam;
ı have my clothes ironed every sunday

ikinci şekli
B)
have
make + işi yapan kişi + Vo
let
exam;
i have my mothers iron my clothes every sunday

bunun birde önüne to geçen şekli var
get
force
want
ask
tell .... gibi have make ve let fiili dışındaki bir fiil ile başlıyorsa ozaman verb önüne to alır

get + işi yapan+ to Vo
They want me to prepare cake for

bunlarda zaten kısacık yer alıyor

HELP fiili hem to lu hemde to suz yapılabiliyor istisna durum

ve eğer make ve let fiili to lu yapılcaksa passive yapıp sonra kullanılabilir
exam
i was made to cary ...

kızlar sizlerde eğer konu eksiklerinizi buraya kadar tamamlarsanız bir an önce sorular üzerinde tartışmaya gidelim derim ben :)
malum kpds de oturun hayat hikayenizi yazın demiycekler e bu öğrendiklerimide unutmamak için teste geçmem lazım :)
 
canım bu sınavlarda en çok çıkan kalıplaşmış sözcükleri buldum senin için, inşallah işine yarar :

DİL SINAVLARI İÇİN ÖNEMLİ KALIPLAŞMIŞ KULLANIMLAR LİSTESİ



above all = bilhassa, özellikle

all too soon = pek erken, zamansız (ölüm vb)

allow for = make allowances for = göz önünde bulundurmak, hesaba katmak

apart from = (1) den başka (2) --- nın yanısıra

arm in arm = kol kola

as for = --- e gelince, söz konusu --- olunca

as regards = with regard to = --- ile ilgili olarak

as to = --- e dair (= regarding = concerning)

as yet = şimdilik, henüz

at (the crack of) dawn = sabahın köründe, şafakla beraber

at all costs = ne pahasına olursa olsun

at any rate = en azından

at any time = her an

at best = en iyi ihtimalle, taş çatlasa

at birth = doğum anında, doğarken

at death = ölünce, ölürken

at ease = rahatı/keyfi yerinde

at first = ilk etapta, ilk başta

at first sight = at first glance = ilk bakışta

at large = (1) firari (2) detaylı olarak (= in detail = at length)

at last = nihayet, sonunda

at least = en azından

at length = uzun uzadıya (= in detail = at large)

at odds with = --- ile arası bozuk olmak

at one time = zamanın birinde, vaktin birinde

at one’s disposal = at one’s service = birinin emrine amade, emrine hazır

at random = rasgele, tesadüfen

at risk = risk altında

at the age of = yaşlarında, yaşında

at the expense of = --- nın pahasına

at the mercy of = --- nın merhametine/insafına kalmış

at the most = en çok, taş çatlasa

at the peak of = --- nın zirvesinde

at the time = o onda (= at that time)

at times = from time to time = zaman zaman, bazen

at worst = en kötü ihtimalle

attach/give importance to = önem vermek

back and forth = ileri geri (hareket)

bear resemblance to = ile benzerlik göstermek

beat around the bush = bin dereden su getirmek

beside the point = konu ile ilgisi olmamak X TO the point

bid farewell to = say goodbye to = veda etmek

blame someone/something for = den dolayı birini suçlamak

by accident = kazara, tesadüfen

by all means = her şeye rağmen, her halükarda

by chance = tesadüfen

by coincidence = tesadüf eseri, tesadüfen

by ear = kulaktan dolma, kulaktan kulağa

by far = şu ana kadar

by force = zorla, güç kullanarak

by hand = elle, elini kullanarak

by heart = ezbere ( = from memory )

by large = genellikle

by means of = sayesinde, vasıtasıyla (= by virtue of = through)

by mistake = kazara ( = by accident )

by name = ismiyle (hitap ederken)

by no means = asla, hiçbir şekilde

by sight = görünüş olarak

by way of = yoluyla, üzerinden (Ankara’ya izmir üzerinden gitmek gibi)

call attention to = dikkat çekmek, vurgulamak ( = point out )

catch a glimpse of = gözüne ilişmek (= catch sight of )

catch sight of = catch a glimpse of = gözüne ilişmek

catch someone in action/in the act/red-handed = suç üstü yakalamak

come into being = come into existence = meydana gelmek, var olmak

come to an agreement = reach an agreement = uzlaşmaya varmak

cut out for = bir iş için biçilmiş kaftan, tam adamı

derive pleasure from = --- den zevk almak (= take pleasure in)

do harm to = --- e zarar vermek

do one’s best = elinden gelenin en iyisini yapmak

do someone a favour = birine iyilik yapmak

draw a conclusion from = --- den sonuç çıkarmak

drive someone crazy/mad = delirtmek, çıldırtmak

earn a living = make a living = geçimini sağlamak, parasını kazanmak

end up in = (hapishane, hastane vb bir yerde) son bulmak, sonuçlanmak

end up with = bir şeyle sonuçlanmak

every now and then = arada sırada, zaman zaman

fall asleep = uyuya kalmak

fall on the same date = aynı tarihe denk gelmek

fall short of (expectations) = beklentiye cevap verememek

feel like = arzu etmek, istemek

few and far between = kırk yılda bir (= once in a while)

for a change = değişiklik olsun diye

for ages = uzun bir süre

for instance = örneğin ( =for example )

for sale = satılık

for short = kısaltma ( ODTÜ, NATO, TBMM vb )

for the purpose of = --- mek için, --- mek amacıyla

for the sake of = hatırına, uğruna, aşkına

for the time being = şu anda

from now on = şu andan/tarihten itibaren ( = from this date forward )

from time to time = zaman zaman ( = at times )

gain favour with = birisinin gözüne girmek/beğenisini kazanmak

get on someone’s nerves = birinin cinlerini tepesine çıkartmak, çıldırtmak

give birth to = doğurmak, doğum yapmak

give priority/precedence to = (birine veya bir şeye) öncelik tanımak

give rise to = sebep olmak

give someone a lift = birini arabayla bir yere bırakmak

give way to = give rise to = sebep olmak, yol açmak

go astray = (1) (hayvanlar için) sürüden ayrılmak (2) (insan için) sapıtmak

go bankrupt = iflas etmek

go crazy= go mad = çıldırmak, kafayı yemek

go into action = take action = harekete geçmek

hand in hand = el ele

have a look at = göz atmak ( = take a look at )

have a row with someone over something = birisiyle bir konuda tartışmak

have an affair with = birisiyle ilişki yaşamak

have an effect/impact on/upon = etkilemek, üzerinde etkisi olmak

have confidence in = güvenmek ( = trust )

have to do with = ile alakası/ilgisi olmak

in a hurry = alelacele, acelesi olmak (= hastily/hurriedly )

in a moment = az sonra, birazdan

in a way = in some way = in one way or another=this way or that way = şöyle veya böyle, bir şekilde

in accordance with = --- e göre (= according to)

in addition to = --- e ilave olarak, --- nın yanısıra

in advance (of) = önceden, peşinen

in aid of = --- nın yararına

in an effort to = in an attempt to = in order to = --- mek amacıyla

in captivity = esaret altında, tutuklu

in case of = durumunda

in cash = nakit ile ödeme

in charge of = sorumlu olmak

in common with = birisiyle veya bir şeyle ortak noktası bulunmak

in conclusion = sonuç olarak (= as a result)

in consideration of = göz önünde bulundurarak

in danger (of) = tehlikede

in debt = borçlu

in demand = revaçta, rağbet gören

in detention = under arrest = göz altında, tutuklu

in error = hatalı (= at fault )

in exchange for=in return for = --- nın karşılığında, --- e karşılık olarak

in fashion = modaya uygun

in favour of = lehinde

in general = genellikle

in haste = telaşla

in ink = mürekkeple

in instalment = taksitle ödeme

in length = uzunluk bakımından

in love with = aşık olmak

in no mood for = bir şeyi yapacak halde/psikolojide olmamak

in order = düzenli, tertipli

in pain = acı içinde

in part = kısmen

in particular = özellikle

in person = şahsen, bire bir

in pieces = paramparça

in place of = --- nın yerine (= instead of)

in practice = uygulamada

in prison = mahkum

in private = özel olarak

in progress = devam etmekte olan

in public = alenen, açıkça, ulu orta yerde

in relation to = ile ilgili olarak

in reply to = in an answer to = cevap olarak, karşılık olarak

in return for = karşılığında ( = in exchange for )

in short = özetle (= in brief / in summary )

in sight = görünürde, görünebilir ( = visible)

in silence = sessizce

in tears = ağlamaklı, ağlayan

in terms of = --- nın açısından, ---- e bakımından (= with respect to)

in the absence of = --- nın yokluğunda

in the air = muallakta, henüz net bir karar çıkmamış

in the circumstances = normal şartlar altında

in the existence of = in the presence of = --- nın varlığında/huzurunda

in the habit of = alışkanlığına sahip, yapmaya alışkın

in the long run = uzun vadede

in the middle of = --- nın ortasında

in the name of = --- nın emriyle

in the short run = kısa vadede

in the suburbs = varoşlarda

in time = vaktinden biraz once (on time = just <span>IN</span> time = tam vaktinde )

in touch with = irtibat halinde

in trouble = başı belada

in tune = ahenkli

in turn = sırayla

in vain = boşuna, boş yere (= of no avail)

instead of = --- nın yerine (= in place of)

irrespective of = --- e bakılmaksızın, --- e rağmen (= regardless of)

jump to a conclusion = erken (= iyi düşünmeden) sonuç çıkarmak

keep abreast of = yeni gelişmeleri öğrenmek, olup biteni öğrenmek

keep on eye on = göz kulak olmak

leave someone alone = (1) birini rahat bırakmak (2) birini yalnız bırakmak

leave someone alone = birini rahat/yalnız bırakmak

leave someone to his own devices = birini kendi haline bırakmak

lie in ambush = pusuya yatmak

live up to (expectations) = beklentiye cevap vermek

lose count of = sayısını unutmak

lose favour with = birisinin gözünden düşmek

lose one&#8217;s temper = öfkelenmek, sinirlenmek

lose touch with = birisiyle irtibatı koparmak/kaybetmek

lose track of = birinin/birşeyin izini kaybetmek

make a bare living = kıt kanaat geçinmek

make a living = geçinmek

make a recovery (from) = iyileşmek ( = get over )

make contact with = irtibata geçmek/bağlantı kurmak (get in touch with)

make ends meet = iki yakayı bir araya getirmek

make friends with = birisiyle arkadaşlık kurmak

make most of = en iyi şekilde faydalanmak (= make the best of)

make room for = yer açmak

make sense of = anlamak ( = understand )

make sense of = anlamak, --- den mana çıkarmak

make use of = istifade etmek, yararlanmak (= take advantage of)

now and again = at times = from time to time = zaman zaman

of age = reşit olmuş, 18 yaşından büyük X under age = reşit olmamış

of no avail = futile =beyhude, boşuna, faydasız (= in vain)

on (that ) date = o tarihte

on a cruise = kısa deniz yolculuğunda

on a diet = perhizde, diyette, rejimde

on a tour = turda, gezide

on a trip = gezide ( iş, .. )

on account of = --- den dolayı, --- nın yüzünden

on air = yayında (radyoda, televizyonda)

on all fours = dört ayak üzerinde

on an expedition = keşif gezisinde

on average = ortalama

on behalf of = --- nın adına/namına

on board = binmiş, yüklenmiş ( trene, uçağa vb. )

on fire = yanmakta olan ( bina vb )

on foot = yürüyerek (= by walk)

on good/friendly terms with = birisi ile iyi geçinmek

on guard = nöbette

on his way (to) = --- e doğru giderken, --- nın yolunda ( eve, okula, vb )

on holiday = tatilde

on loan = ödünç olarak, borç para / ödünç verilen (kitap, kaset )

on my own = kendi başına

on no account = asla (= under no circumstances)

on occasions = bazen, zaman zaman

on purpose = kasten, maksatlı

on sale = indirimli ( for sale = satılık )

on sight = görür görmez

on strike = grevde, greve çıkmış

on television = televizyonda

on the alert = tetikte

on the decrease = azalan, düşüşe geçmiş

on the hour = saat başı

on the increase = artan, yükselişe geçmiş

on the outskirts = şehrin eteklerinde

on the phone = telefonda konuşmak, telefona sahip olmak

on the point of = --- mek üzere olmak (= be about to do)

on the strength of = -e dayanarak (delil, teori, kanıt vb )

on the tip of one&#8217;s mind/tongue = dilimin ucunda

on the whole = her şeye rağmen, tümüyle

once in a while = once in a blue moon = kırk yılda bir

out of breath = nefes nefese

out of control = kontrol dışı

out of curiosity = out of interest = sırf meraktan, merak ettiği için

out of danger = emniyette, tehlikeden uzak

out of date = tarih, geçmiş

out of debt = borcu olmayan

out of doors = açık alanda yapılan etkinlik

out of fashion = demode olan

out of interest = out of curiosity = sırf meraktan, merak ettiği için

out of job = between jobs = işsiz

out of luck = (1) talihsiz, şanssız (2) sırf şans eseri

out of order = bozuk, dağınık

out of place = yanlış yere koymak

out of practice = elini eteğini çekmek / antrenmansız olmak

out of print = artık basılmayan, tedahülden kalkmak

out of reach = ulaşılamayan X (within reach = ulaşılabilir mesafede)

out of season = sera, turfanda

out of sight = gözden kaybolmak, görünmez

out of the ordinary = sıra dışı, olağanüstü

out of the question = imkansız X ( in question = söz konusu )

out of tune = ahenksiz, detone (şarkı vb)

out of use = artık kullanılmayan (= disused)

out of work = işsiz ( off work = izne çıkmış = on leave )

pay a compliment <span>to</span> someone <span>on</span> something = iltifatta bulunmak

pay attention to = dikkat etmek

play a trick on = aldatmak ( = deceive)

put blame on = suçlamak, suçu üzerine atmak

put curse on = lanetlemek

put faith in = inanmak, güvenmek

put into practice = uygulamaya koymak, yürürlüğe koymak (= fulfil)

put matters right = işleri yoluna sokmak

put pressure on = baskı uygulamak ( = urge/force )

put/lay emphasis on = vurgulamak, dikkat çekmek

regardless of = irrespective of = --- e rağmen, --- e bakılmaksızın

release someone on bail = birini kefaletle serbest bırakmak

set fire to = ateşe vermek (= arson)

set someone free = birini serbest bırakmak

so as to = in order to = --- mek için

speak ill of = birisi hakkında atıp tutmak, kötü konuşmak

strike up a friendship with someone = birisiyle yeni arkadaşlık kurmak

take a nap = şekerleme yapmak, uyumak

take advantage of = -istifade etmek, yararlanmak ( = make use of )

take care of = ilgilenmek, bakımını üstlenmek ( = look after )

take charge of = devralmak ( = take over )

take into account = hesaba katmak, göz önünde bulundurmak

take into consideration = hesaba katmak, göz önünde bulundurmak

take no notice of = kale almamak, iplememek ( = ignore )

take one&#8217;s mind off = kafayı dağıtmak

take part in = katılmak ( = participate in = join in )

take pleasure in = den hoşlanmak/zevk almak (= derive pleasure from)

take pride in = gurur duymak ( = be proud of )

take someone by surprise = catch someone by surprise = şaşırtmak

talk behind someone&#8217;s back = birinin arkasından konuşmak, dedikodusunu yapmak

tell the difference between = arasındaki farkı anlamak

to the point = konu ile ilgisi olmak

under age = reşit olmayan, 18 yaşını henüz doldurmamış X (of age)

under arrest = in detention = göz altında, tutuklu

under guarantee = garanti altında

under no circumstances = hiç bir koşulda, asla (= on no account)

under pressure = baskı altında

under the disguise of = --- maskesi altında

under the heading of = başlığı altında

under the impression of = --- izlenimi edinmiş

under the influence of = --- nın etkisi altında

under the pretext of = --- bahanesiyle

under/in the circumstances = normal şartlar altında

with/in respect to = --- nın açısından, ---- e bakımından (= in terms of)

without delay = hemen, gecikmeden ( = immediately )

without doubt = şüphesiz

without fail = aralıksız, fire vermeden=hatasız

without warning = ansızın, pat diye, birden bire (= all at once )
 
selam kızlar ben de yeni bitirebildim kelimelileri... günde 75 kelime ezberleyemiyorum ben yaa...:14:
 
Kelime ezberlemek doğru bir yöntem değil arkadaşlar. Evet anlam bilmek önemli ancak kelimeler ezberlense dahi bir müddet sonra unutuluyor. Önemli olan kelimenin cümle içinde nasıl kullanıldığını görmek ve onu akılda tutabilmek.
 
Back