- 20 Kasım 2006
- 1.098
- 26
Bu yazımda, günlük hayatımızda çok fazla var olan bir psikolojik çelişkiyi gündeme getirmek istiyorum. O da; kadın-erkek ilişkilerinde gözlemlediğim temelde kontrol ve ilgi bağlamında oluşan bazı çelişkiler…
Günümüzde artık evlilik ve evlilik dışı birçok ilişki tipi var olmaktadır. Üniversite eğitiminin yaygınlaşmasıyla birlikte kadın-erkek ilişkilerinde de çeşitlilik ve yaygınlık aynı derece arttı. Bu artışla birlikte aslında hep var olan, fakat artık daha fazla göze çarpmaya başlayan ilişkisel sorunlar gündeme gelmeye başlamıştır. Bu ilişkisel sorunların en sık rastlanılanı kadınların erkeklerle olan ilişkilerinde genelde “daha huzursuz, daha memnuniyetsiz” taraf olmalarıdır. Neden daha fazla kadın şikayetçidir, bunun bir çok nedeni bulunmaktadır, fakat bence bu nedenler arasında en temel olanı kadın ve erkek ilişkilerinde bir türlü ilgililik ve kontrol etme arasındaki dengenin tam olarak kurulamamasıdır.
“BENİ KONTROL ET!”
Genelde ilgili gibi gözüken erkek mutlaka daha fazla kontrol ediyordur; kontrol etmeyen erkek ise ilgilenmiyordur zaten. Yani kontrol ve ilgi asla birbirinden ayrı olarak düşünülemiyordur. “Ben ilgiliysem kontrol da etmeliyim” türünden bir anlayış genelde günümüz toplumunda pek ifade edilmeyip, fakat ilişkilerde çok açıkça gözlenen bir örüntü oluşturmaktadır. Şimdi bu yazıyı okuyan erkekler belki bu durumu kabul etmeyeceklerdir, çünkü burada kadının payının ne olduğunu merak etmektedirler. Mutlaka bu ilişki dinamiğinde kadının payı da vardır, zaten hiçbir ilişki karşılıklılık ilkesi olmadan düşünülemez. Kadının buradaki pozisyonu değişkendir. Kadınların bir kısmı bu kontrolü olduğu gibi kabul edip bunu zaten “erkeğe ait olma” nın bir gerekçesi gibi gördüklerinden, kontrol olmadı mı zaten karşılarındakini bir erkek gibi hissetmediklerini belirtmektedirler. Bunun nedenleri sahip olunma ihtiyacından çocuklukta “kontrol eden baba” modelini çok fazla benimsemeye kadar dayanmaktadır. Diğer bir grup kadın da ilginin başka türlü belli edilmeyeceğine o kadar inanmışlardır ki, bunun dışında bir “ilgi türü” nün var olabileceğini kabul etmemektedirler. Bir grup kadın da karşısındaki erkeğe güvensizlik aşıladığı için erkekte bu tür bir itilimi harekete geçirmektedir.
Yüzyıllar boyunca erkekler devletler kurmuş, aileleri yönetmişler ve kadınları kontrol etmişlerdir. Bu kontrol başta sadece mirasın kimin çocuğuna geçeceğini garantiye almak amaçlıyken, daha sonra bir alışkanlık haline gelmiş ve “kadın” “kontrol altına alınması gereken varlık” (nedenleri artık önemli olmadan) olarak görülmeye başlanmıştır. Yüzyılımıza gelinceye kadar bu anlayış kadınlar tarafından pek karşı çıkılmadan kabul edilmiş, fakat artık 2000’li yıllara girdiğimizde ve ilişkisel sorunların gün ışığına çıkmaya başlamasıyla sorgulanmaya başlayan bir olgu haline gelmiştir.
KURULAMAYAN DENGELER…
Tam da bu noktada iki tür şikayet göze çarpmakta. Ya çok hakimiyetten sıkılan bir kadının şikayeti ya da birlikte olduğu erkeğin ilgisizliğinden bıkan bir kadın. Bir türlü o denge kurulamıyor. Bunun kurulamamasının nedeni birinci olarak, yüzyıllarca süregelen bir olgunun etkisi, bir de çocuk yetiştirilirken anne ve babalar tarafından yapılan yanlışlar. Babası da öyle olduğu için erkek çocuk hemen babayı modelliyor ve ileride beraber olduğu kadına da aynı şeyi yapıyor. Babası tarafından kontrol edilen kız da ileride kendisi tarafından kontrol edileceği bir erkek arıyor. Zaten annesine de baktığı zaman aynı tabloyu görüyor. Artık sevgi ve ilgi ifadesi asla kontrol etmeden bağımsız olamıyor; bu iki çeşit olgu da birbirlerine sıkıca girift olmuş vaziyette ilişkilerdeki yerlerini alıyorlar ve tabii acı da beraberinde geliyor. çünkü aslında kontrol olgusundan bağımsız bir sevgi ve ilgiye herkesin çok fazla ihtiyacı var.
İLGİSİZ ERKEK!
İlgisiz erkeğe gelince, bir erkek ya zaten baştan ilgisiz olabilir ya da kadının çok fazla üstüne gelmesiyle ilgisizleşmiş olabilir. Baştan ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen bir erkek genelde küçükken de sevgi görmemiş bir erkektir. Diğer gruptaki erkek, kadının kendini kontrol etmesine karşı bir savunma mekanizması olarak ilgisizleşmeyi ve kopmayı geliştirmiştir. Bu ikinci gruptaki erkeklere çok fazla rastlamaktayız ve kendileri bu kopmalarının nedenlerini tam olarak bilmezler bile. Burada kadının neden kontrol etmek istediğine bir göz atarsak, ilişkide kendini güvende hissetmeyen bir kadın genelde kontrol etme ihtiyacı duyar. Bu güvensizlik yetiştirilme sonucu temelde var olan bir güvensizlik de olabilir, ilişkide erkeğin çizdiği tabloya bağlı olarak gelişen bir güvensizlik de olabilir. Yani kadının kontrol etme isteği erkeğinkinin tersine yüzyıllarca süregelen bir evrimsel olgu olmayıp, daha güncel olarak var olan bir durumdur.
Tabii ki bu güncel durumda çok ortak yanlar vardır ve en sık rastlanılanı da yetiştirilme tarzına bağlı olarak bağlılık hissetme ihtiyacı çok sık uyanan kadının; erkeğin bir ufak ihmali karşısında bile silahları eline alıp kontrol etmeye başlamasıdır. Kadınlar erkeklerden çok farklı olarak daha sık birlikte olma ve paylaşım ihtiyacı içindedirler. Erkeklerin aksine asla annelerinden zorla koparılmadıkları ve birlikte olmaya devam ettikleri için sık sık paylaşmak ve ilişkide olduklarını hissetmek istemektedirler. Bu da yetiştirilme şartları göz önüne alındığında çok anlaşılır bir durumdur. Fakat gelgelelim bunu erkeklere anlatamamaktadırlar, çünkü tam tersine erkekler de daha küçükken o en sevdikleri varlıktan koparak benliklerini bulacaklarını görmüşlerdir. Babayı modellemeleri ve bir erkek olabilmeleri için anneye veda etmek zorundaydılar. Bu yüzden onlar için varlıklarının tescili zaman zaman “kopmak ve uzaklaşmak” olmaktadır.
Bunun çözümü ne olabilir? Eğer bu dediğim şekilde devam ederse daha çok acı çekilip bir çok çift anlaşmazlık ve kaos içinde kalacak gibi gözüküyor. Bu durumun tabii ki böyle uç noktalarda yaşanmayıp, daha orta bir yola sokulmasının imkanı var. Bu da erkek çocuk yetiştirilirken o zorla koptuğu annesinden babasının onu kucaklayarak alması. Bu durumda o neredeyse travmatik deneyimi yumuşak bir şekilde atlatacak ve babasına bağlanarak erkeksi varlığının tescili için kopmak zorunda olmadığını görecektir. Ama eğer baba da çocuğu iterse, bu travmatik deneyim bir ömür boyu kadınlarla olan ilişkisinde bu sefer kadının bu deneyimi defalarca yaşaması şeklinde süregelecektir.
Psikolog Dr. Duysal Aşkun
Günümüzde artık evlilik ve evlilik dışı birçok ilişki tipi var olmaktadır. Üniversite eğitiminin yaygınlaşmasıyla birlikte kadın-erkek ilişkilerinde de çeşitlilik ve yaygınlık aynı derece arttı. Bu artışla birlikte aslında hep var olan, fakat artık daha fazla göze çarpmaya başlayan ilişkisel sorunlar gündeme gelmeye başlamıştır. Bu ilişkisel sorunların en sık rastlanılanı kadınların erkeklerle olan ilişkilerinde genelde “daha huzursuz, daha memnuniyetsiz” taraf olmalarıdır. Neden daha fazla kadın şikayetçidir, bunun bir çok nedeni bulunmaktadır, fakat bence bu nedenler arasında en temel olanı kadın ve erkek ilişkilerinde bir türlü ilgililik ve kontrol etme arasındaki dengenin tam olarak kurulamamasıdır.
“BENİ KONTROL ET!”
Genelde ilgili gibi gözüken erkek mutlaka daha fazla kontrol ediyordur; kontrol etmeyen erkek ise ilgilenmiyordur zaten. Yani kontrol ve ilgi asla birbirinden ayrı olarak düşünülemiyordur. “Ben ilgiliysem kontrol da etmeliyim” türünden bir anlayış genelde günümüz toplumunda pek ifade edilmeyip, fakat ilişkilerde çok açıkça gözlenen bir örüntü oluşturmaktadır. Şimdi bu yazıyı okuyan erkekler belki bu durumu kabul etmeyeceklerdir, çünkü burada kadının payının ne olduğunu merak etmektedirler. Mutlaka bu ilişki dinamiğinde kadının payı da vardır, zaten hiçbir ilişki karşılıklılık ilkesi olmadan düşünülemez. Kadının buradaki pozisyonu değişkendir. Kadınların bir kısmı bu kontrolü olduğu gibi kabul edip bunu zaten “erkeğe ait olma” nın bir gerekçesi gibi gördüklerinden, kontrol olmadı mı zaten karşılarındakini bir erkek gibi hissetmediklerini belirtmektedirler. Bunun nedenleri sahip olunma ihtiyacından çocuklukta “kontrol eden baba” modelini çok fazla benimsemeye kadar dayanmaktadır. Diğer bir grup kadın da ilginin başka türlü belli edilmeyeceğine o kadar inanmışlardır ki, bunun dışında bir “ilgi türü” nün var olabileceğini kabul etmemektedirler. Bir grup kadın da karşısındaki erkeğe güvensizlik aşıladığı için erkekte bu tür bir itilimi harekete geçirmektedir.
Yüzyıllar boyunca erkekler devletler kurmuş, aileleri yönetmişler ve kadınları kontrol etmişlerdir. Bu kontrol başta sadece mirasın kimin çocuğuna geçeceğini garantiye almak amaçlıyken, daha sonra bir alışkanlık haline gelmiş ve “kadın” “kontrol altına alınması gereken varlık” (nedenleri artık önemli olmadan) olarak görülmeye başlanmıştır. Yüzyılımıza gelinceye kadar bu anlayış kadınlar tarafından pek karşı çıkılmadan kabul edilmiş, fakat artık 2000’li yıllara girdiğimizde ve ilişkisel sorunların gün ışığına çıkmaya başlamasıyla sorgulanmaya başlayan bir olgu haline gelmiştir.
KURULAMAYAN DENGELER…
Tam da bu noktada iki tür şikayet göze çarpmakta. Ya çok hakimiyetten sıkılan bir kadının şikayeti ya da birlikte olduğu erkeğin ilgisizliğinden bıkan bir kadın. Bir türlü o denge kurulamıyor. Bunun kurulamamasının nedeni birinci olarak, yüzyıllarca süregelen bir olgunun etkisi, bir de çocuk yetiştirilirken anne ve babalar tarafından yapılan yanlışlar. Babası da öyle olduğu için erkek çocuk hemen babayı modelliyor ve ileride beraber olduğu kadına da aynı şeyi yapıyor. Babası tarafından kontrol edilen kız da ileride kendisi tarafından kontrol edileceği bir erkek arıyor. Zaten annesine de baktığı zaman aynı tabloyu görüyor. Artık sevgi ve ilgi ifadesi asla kontrol etmeden bağımsız olamıyor; bu iki çeşit olgu da birbirlerine sıkıca girift olmuş vaziyette ilişkilerdeki yerlerini alıyorlar ve tabii acı da beraberinde geliyor. çünkü aslında kontrol olgusundan bağımsız bir sevgi ve ilgiye herkesin çok fazla ihtiyacı var.
İLGİSİZ ERKEK!
İlgisiz erkeğe gelince, bir erkek ya zaten baştan ilgisiz olabilir ya da kadının çok fazla üstüne gelmesiyle ilgisizleşmiş olabilir. Baştan ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen bir erkek genelde küçükken de sevgi görmemiş bir erkektir. Diğer gruptaki erkek, kadının kendini kontrol etmesine karşı bir savunma mekanizması olarak ilgisizleşmeyi ve kopmayı geliştirmiştir. Bu ikinci gruptaki erkeklere çok fazla rastlamaktayız ve kendileri bu kopmalarının nedenlerini tam olarak bilmezler bile. Burada kadının neden kontrol etmek istediğine bir göz atarsak, ilişkide kendini güvende hissetmeyen bir kadın genelde kontrol etme ihtiyacı duyar. Bu güvensizlik yetiştirilme sonucu temelde var olan bir güvensizlik de olabilir, ilişkide erkeğin çizdiği tabloya bağlı olarak gelişen bir güvensizlik de olabilir. Yani kadının kontrol etme isteği erkeğinkinin tersine yüzyıllarca süregelen bir evrimsel olgu olmayıp, daha güncel olarak var olan bir durumdur.
Tabii ki bu güncel durumda çok ortak yanlar vardır ve en sık rastlanılanı da yetiştirilme tarzına bağlı olarak bağlılık hissetme ihtiyacı çok sık uyanan kadının; erkeğin bir ufak ihmali karşısında bile silahları eline alıp kontrol etmeye başlamasıdır. Kadınlar erkeklerden çok farklı olarak daha sık birlikte olma ve paylaşım ihtiyacı içindedirler. Erkeklerin aksine asla annelerinden zorla koparılmadıkları ve birlikte olmaya devam ettikleri için sık sık paylaşmak ve ilişkide olduklarını hissetmek istemektedirler. Bu da yetiştirilme şartları göz önüne alındığında çok anlaşılır bir durumdur. Fakat gelgelelim bunu erkeklere anlatamamaktadırlar, çünkü tam tersine erkekler de daha küçükken o en sevdikleri varlıktan koparak benliklerini bulacaklarını görmüşlerdir. Babayı modellemeleri ve bir erkek olabilmeleri için anneye veda etmek zorundaydılar. Bu yüzden onlar için varlıklarının tescili zaman zaman “kopmak ve uzaklaşmak” olmaktadır.
Bunun çözümü ne olabilir? Eğer bu dediğim şekilde devam ederse daha çok acı çekilip bir çok çift anlaşmazlık ve kaos içinde kalacak gibi gözüküyor. Bu durumun tabii ki böyle uç noktalarda yaşanmayıp, daha orta bir yola sokulmasının imkanı var. Bu da erkek çocuk yetiştirilirken o zorla koptuğu annesinden babasının onu kucaklayarak alması. Bu durumda o neredeyse travmatik deneyimi yumuşak bir şekilde atlatacak ve babasına bağlanarak erkeksi varlığının tescili için kopmak zorunda olmadığını görecektir. Ama eğer baba da çocuğu iterse, bu travmatik deneyim bir ömür boyu kadınlarla olan ilişkisinde bu sefer kadının bu deneyimi defalarca yaşaması şeklinde süregelecektir.
Psikolog Dr. Duysal Aşkun