İçimizdeki düşman; ŞÜPHE!
Nelerden şüpheleniriz veya şüphe nedir? Eğer kendimizden emin değilsek, karşımızdakine güvenmiyorsak, yeterli iletişim yoksa, hadiseyi yeterince bilmiyorsak, anlamamışsak içimize şüphe düşer. Neden, niçin, nasıl diye araştırabilirsek, bir dereceye kadar düzgün sebepler bulur, aklıselimimizi de kullanırsak, sıhhatli sonuçlara varabiliriz. Ama tam tersine, şüphelerimizi esas alıp, davranış ve yaşantımızı buna göre şekillendirirsek, büyük yanlışlıklara kapı açmış oluruz.
Hatamız var mı?
Evlilikte neden şüpheleniriz? En çok eşimizin bizi aldattığından; başkalarını beğendiğinden; anne babası ile bir olduğundan veya onların sözünü dinlediğinden; bize yalan söylediği veya parasını sakladığından; bazen de bize bağlılığından, geçmişinden şüpheye düşeriz. Yeterli seks yapmasa "Acaba başkası mı var"; bizi istemese "Tamam artık beni sevmiyor" deriz. Hiç düşünmeyiz acaba niye "Hayır" diyor veya bizi arzulamıyor diye. Acaba ben yanlış bir şeyler mi yaptım veya ona yeterince saygı, sevgi, alaka, göstermedim mi yahut da davranışlarımda onu iten bir husus mu var? Ses tonum itham edici, sözlerim aşağılayıcı; ağzımdan çıkan laflar hakaretamiz veya iğneleyici mi?
Maddi huzursuzluk
Empati evlilikte çok önemlidir. Kendimizi onun yerine koyup hadiseleri, muhtemel sebepleri kafamızda tartarsak, genelde sıhhatli bir sonuca varabiliriz. Para hususu evlilikte bir diğer şüphe konusudur. Kazancını diğerine söylememek; parayı az göstermek; gizli harcama yapmak; masrafları sanki evli değilmiş gibi karşı tarafın ödemesini beklemek; gizli hesap açmalar ve tabii kredi kartı fazlalıkları, evlilikte en çok tarafların birbirinden şüphe etmesini yaratan hususlardır. Nereye harcıyor? Bu kadar para nereye gidiyor? Acaba gizli gizli birilerine mi yediriyor? Aklımıza bin bir şüphe getiririz... Burada karşılıklı açık açık konuşulsa, izah edilse, "Para benim", "Senin" demeden, "Bizim" olarak harcansa, bütün bu anlamsız şüphelerden kurtulurduk. Hesaplar ortak açılmalı, karşılıklı olarak ne kazanıyorsak, oradan harcanmalı ve biriktirilmelidir. Evlilikte her şey müşterektir. "Ben" "Sen" yokuz, "Biz" varız. Hesap sormak çok kırıcıdır. Bunun için tarafların her harcamadan haberdar olması gerekir.
Hep sanırız...
Genelde eşler karşı tarafın, kendisinin haberi olmaksızın, ailesi ile görüştüğünden de şüphelenir. Eğer, eşinin ailesi ile arası iyi değilse, kayınvalidenin telefon edip eşini doldurduğundan şüphelenir. Eşinin bu sebeple tavır aldığını ve onların tesiri altına girdiğini sanır. Bu şüphe, şahsı kaba veya soğuk davranmaya, ilişkileri çekilmez yapmaya başlar. Öyle ki, şahıs biraz geç kalsa, Hah annesine uğradı herhalde", azıcık suratı asık olsa "Tamam yine kulağına kar suyu kaçırmışlar" demeye başlar. Arkadaşları ile buluşsa "Acaba mı?" diye şüphelenir. Kredi kartı ekstrelerini kontrol eder, kaç kişilik yemek yenmiş diye, cep telefonu mesajları, arayan veya aranan telefonları incelemeler, hepsi tipik evlilik şüphesidir.
Değişimler korkutur
Ve ne yazık ki, en yakınımız olması gereken kişiyi, her an her şekilde, zan altında bırakırız. Şüphe aynen bir kurt gibidir. En güzel evlilikleri bile oyar. Enfes bir elma düşünün, içinden kurt tarafından kemirilmiş. Buna müsaade etmeyin lütfen. Şüphe kişinin ruh dengesini bozar. İnsanı sahte davranışlara, rollere sürükler. Güveni kaybettirir ve en mühimi yıpratır. Bir erkek kendine bakmaya, genç giyinmeye, son moda şarkılar dinlemeye başlarsa, eşi hemen işkillenir. Hafta sonlarında iş gezileri, gece geç gelmeler, karşı tarafı alarma geçirir. Hemen şüphe mekanizması devreye girer. Eşinin, o bir şey anlatırken, etrafla meşgul olması veya televizyonu izlemeye devam etmesi, iltifat etmemesi, bir seyahatte ayrı aktivitelere takılması, gelen gidenle fazlaca alakadar olması, hele hele karşı cinsle göz teması ve daha bir sürü durum eşleri şüpheci yapar. Buradaki duygusal eksiklik, sükutu hayal, burukluk, gurur incinmesi haklı olarak, şahısları hassas yapar, dolayısı ile şüphe kuruntuları başlar. Akla gelen gelmeyen her şeyde bir kanıt aranır. Çoğu zaman da gereksiz soğukluklar, maddi manevi kısıtlamalar özel hayatı didiklemeler başlar. Ve tabii bir yanlışlıklar komedyasıdır gider.
Yıkmak çok kolay
Ortada bir haksızlık varsa, şahıs ne olduğunu anlamadan kendini bu furyanın ortasında bulur. O da karşılık verip işleri sarpa sardırır. Sonunda "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" misali bir şüphe uğruna gereksiz anlaşmazlıklar içine düşerler. Hep söylediğim gibi, sevgiden şüphe, alakadan şüphe, aldatıldığından, istendiğinden şüphe evliliğin üzerindeki bulut gibidir. Yağmur mu, kar mı, dolu mu yağdırır belli olmaz. Biz en iyisi kendimize, eşimize güvenelim, geçmiş güzel günleri düşünüp, geleceğimizi bir şüphe uğruna feda etmeyelim. Bir evliliği inşa etmek zordur. Onu korumak daha zordur. Ama yıkmak çok kolaydır. Tabii sonra pişman olmamak için, çok pek çok düşünmek ve adımlarımızı ona göre atmak gerektir. Güneşli, günler, bulutsuz güzel evlilikler dileği ile.
Nelerden şüpheleniriz veya şüphe nedir? Eğer kendimizden emin değilsek, karşımızdakine güvenmiyorsak, yeterli iletişim yoksa, hadiseyi yeterince bilmiyorsak, anlamamışsak içimize şüphe düşer. Neden, niçin, nasıl diye araştırabilirsek, bir dereceye kadar düzgün sebepler bulur, aklıselimimizi de kullanırsak, sıhhatli sonuçlara varabiliriz. Ama tam tersine, şüphelerimizi esas alıp, davranış ve yaşantımızı buna göre şekillendirirsek, büyük yanlışlıklara kapı açmış oluruz.
Hatamız var mı?
Evlilikte neden şüpheleniriz? En çok eşimizin bizi aldattığından; başkalarını beğendiğinden; anne babası ile bir olduğundan veya onların sözünü dinlediğinden; bize yalan söylediği veya parasını sakladığından; bazen de bize bağlılığından, geçmişinden şüpheye düşeriz. Yeterli seks yapmasa "Acaba başkası mı var"; bizi istemese "Tamam artık beni sevmiyor" deriz. Hiç düşünmeyiz acaba niye "Hayır" diyor veya bizi arzulamıyor diye. Acaba ben yanlış bir şeyler mi yaptım veya ona yeterince saygı, sevgi, alaka, göstermedim mi yahut da davranışlarımda onu iten bir husus mu var? Ses tonum itham edici, sözlerim aşağılayıcı; ağzımdan çıkan laflar hakaretamiz veya iğneleyici mi?
Maddi huzursuzluk
Empati evlilikte çok önemlidir. Kendimizi onun yerine koyup hadiseleri, muhtemel sebepleri kafamızda tartarsak, genelde sıhhatli bir sonuca varabiliriz. Para hususu evlilikte bir diğer şüphe konusudur. Kazancını diğerine söylememek; parayı az göstermek; gizli harcama yapmak; masrafları sanki evli değilmiş gibi karşı tarafın ödemesini beklemek; gizli hesap açmalar ve tabii kredi kartı fazlalıkları, evlilikte en çok tarafların birbirinden şüphe etmesini yaratan hususlardır. Nereye harcıyor? Bu kadar para nereye gidiyor? Acaba gizli gizli birilerine mi yediriyor? Aklımıza bin bir şüphe getiririz... Burada karşılıklı açık açık konuşulsa, izah edilse, "Para benim", "Senin" demeden, "Bizim" olarak harcansa, bütün bu anlamsız şüphelerden kurtulurduk. Hesaplar ortak açılmalı, karşılıklı olarak ne kazanıyorsak, oradan harcanmalı ve biriktirilmelidir. Evlilikte her şey müşterektir. "Ben" "Sen" yokuz, "Biz" varız. Hesap sormak çok kırıcıdır. Bunun için tarafların her harcamadan haberdar olması gerekir.
Hep sanırız...
Genelde eşler karşı tarafın, kendisinin haberi olmaksızın, ailesi ile görüştüğünden de şüphelenir. Eğer, eşinin ailesi ile arası iyi değilse, kayınvalidenin telefon edip eşini doldurduğundan şüphelenir. Eşinin bu sebeple tavır aldığını ve onların tesiri altına girdiğini sanır. Bu şüphe, şahsı kaba veya soğuk davranmaya, ilişkileri çekilmez yapmaya başlar. Öyle ki, şahıs biraz geç kalsa, Hah annesine uğradı herhalde", azıcık suratı asık olsa "Tamam yine kulağına kar suyu kaçırmışlar" demeye başlar. Arkadaşları ile buluşsa "Acaba mı?" diye şüphelenir. Kredi kartı ekstrelerini kontrol eder, kaç kişilik yemek yenmiş diye, cep telefonu mesajları, arayan veya aranan telefonları incelemeler, hepsi tipik evlilik şüphesidir.
Değişimler korkutur
Ve ne yazık ki, en yakınımız olması gereken kişiyi, her an her şekilde, zan altında bırakırız. Şüphe aynen bir kurt gibidir. En güzel evlilikleri bile oyar. Enfes bir elma düşünün, içinden kurt tarafından kemirilmiş. Buna müsaade etmeyin lütfen. Şüphe kişinin ruh dengesini bozar. İnsanı sahte davranışlara, rollere sürükler. Güveni kaybettirir ve en mühimi yıpratır. Bir erkek kendine bakmaya, genç giyinmeye, son moda şarkılar dinlemeye başlarsa, eşi hemen işkillenir. Hafta sonlarında iş gezileri, gece geç gelmeler, karşı tarafı alarma geçirir. Hemen şüphe mekanizması devreye girer. Eşinin, o bir şey anlatırken, etrafla meşgul olması veya televizyonu izlemeye devam etmesi, iltifat etmemesi, bir seyahatte ayrı aktivitelere takılması, gelen gidenle fazlaca alakadar olması, hele hele karşı cinsle göz teması ve daha bir sürü durum eşleri şüpheci yapar. Buradaki duygusal eksiklik, sükutu hayal, burukluk, gurur incinmesi haklı olarak, şahısları hassas yapar, dolayısı ile şüphe kuruntuları başlar. Akla gelen gelmeyen her şeyde bir kanıt aranır. Çoğu zaman da gereksiz soğukluklar, maddi manevi kısıtlamalar özel hayatı didiklemeler başlar. Ve tabii bir yanlışlıklar komedyasıdır gider.
Yıkmak çok kolay
Ortada bir haksızlık varsa, şahıs ne olduğunu anlamadan kendini bu furyanın ortasında bulur. O da karşılık verip işleri sarpa sardırır. Sonunda "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" misali bir şüphe uğruna gereksiz anlaşmazlıklar içine düşerler. Hep söylediğim gibi, sevgiden şüphe, alakadan şüphe, aldatıldığından, istendiğinden şüphe evliliğin üzerindeki bulut gibidir. Yağmur mu, kar mı, dolu mu yağdırır belli olmaz. Biz en iyisi kendimize, eşimize güvenelim, geçmiş güzel günleri düşünüp, geleceğimizi bir şüphe uğruna feda etmeyelim. Bir evliliği inşa etmek zordur. Onu korumak daha zordur. Ama yıkmak çok kolaydır. Tabii sonra pişman olmamak için, çok pek çok düşünmek ve adımlarımızı ona göre atmak gerektir. Güneşli, günler, bulutsuz güzel evlilikler dileği ile.