- 27 Temmuz 2010
- 404
- 0
- 116
- Konu Sahibi asdfasdf77
-
- #1
Beni şafak topiğinden belki hatırlayanlarınız vardır. Bilmeyenler için herşeyi baştan anlatmak istiyorum. Amacım hem içimi döküp rahatlamak, hem de sizden akıl almak.
Biz onunla aynı mahallenin çocuklarıyız. Onu küçüklüğümden beri tanıyorum fakat o zamanlar pek samimi değildik. Ta ki 3.5 yıl önceye kadar. Her okul dönüşü yoluma çıkmalar konu açmaya çalışmalar falan...
Önceleri pek birşey anlamamıştım açıkcası. Öylesine bi arkadaş işte diye düşünmüştüm. Ama etrafımdaki arkadaşlarım beni uyarmaya başlayınca birşeylerin olduğunu bende anladım.
Herşey çok güzel gidiyordu, en önemlisi bana değer veriyordu. Bi buçuk yıl o bana aşkını bende ona dostluğumu verdim. Kabul etmek istemiyordum çünkü erkekleri biraz bekletmenin iyi olduğunu düşünüyordum. Bi buçuk yılın sonunda sevdiğimi farkettim en sonunda aynı yolda bu sefer elele yürümeye başlamıştık. Gerçekten çok mutluydum. Aradan 4 ay geçti. 2 ay sonra askere gidiceğinin haberini verdi bana. Ondan uzak kalmak gerçekten çok çok zor gelicekti bana. Fakat aklımda bi soru işareti vardı. Askere gitmeden muayene için aylar önceden askerlik şubesinde işlemlere başlıyorsun. Bana bundan neden hiç bahsetmemişti?
Bunun yanında benden önceki sevgilisiyle ayrıldığında çok üzüldüğünü, onu deliler gibi sevdiğini de biliyordum. soru işareti de tam burda başlıyordu. Herşey onu unutmak, yanlız kalmamak, askerlik gibi zor bi süreci beraber atlatmak için miydi?
Ama herşeye rağmen onu sevmiştim. Ve onu beklemeye söz verdim. Kabus gibiydi o gidince günler. Sınıfta kahkahalarım çınlarken arkadaşlarım hıçkırıklarla ağlamamı duyuyordu artık. Dersin ortasında sınıftan koşarak çıkan ağlayan bi kız olmuştum artık.
Neyse ki 3 ay sonra dağıtım izinine geldi. Çok mutluydum beraber geçen kısacık bi hafta bile bana ilaç gibi gelmişti.
Günler onun desteğiyle su gibi geçip gitmişti. Fakat sanki ters giden birşeyler vardı. Her gece telefonda saatlerce konuşan biz birbirimizin sesini 15 gündür duyamıyorduk. Birliği aradığımda onu istiyordum telefona fakat o badisini yollayıp sürekli bi bahaneler uydurtuyordu.
21 Eylül'dü günlerden. Ramazan bayramıydı. O sıralar abim de Edirne'de askerdi. Onun yanına gitmiştik. Ben ömrümde öyle ağladığımı hatırlamıyorum. Askeriyenin önünde deliler gibi ağladım. He abimin hem onun yokluğu çok zor geçiyordu. Nerde bi asker görsem ya abim ya da sevdiğimdi.
Yolda dönerken ağlaya ağlaya uyuyakalmıştım. Birden bi el dürttü beni ve uyandım. Hemen telefona bakmak geçti aklımdan. Defalarca aramıştı beni. Bi de mesajlara bakayım dedim. Çünkü cevap vermeyince ankesörlüden hep mesaj atardı bana. Zannediyordum ki yine beni nasıl özlediğini sevdiğini yazmıştı. Fakat öyle değildi o mesajda bana karşı olan duygularını yitirdiğini, ayrılmak istediğini yazıyordu.
Dünya başıma yıkılmıştı resmen! Bu muydu bi yıldan fazla peşimde divane gibi gezen erkek?
Herşeye rağmen yine arıyordu beni sürekli, saatlerce eskisi gibi konuşuyorduk. Etrafımdaki herkes bunu askerlik psikolojisiyle yaptığını, sabretmemi söyledi. Bende öyle yaptım. Nitekim 2 Mart gecesi telefonda konuşurken beni ne kadar çok sevdiğini dayanamadığını söyledi. Herşey yine eskiye dönmüştü. Mutluyduk!
Bi sabah okula giderken yokuştan aşağı indim tramwaya doğru. Gözlerim pek uzağı göremez benim. Fakat durağın orda uzun boylu aynen ona benzeyen birisi ellerinde papatyalar bana bakıyordu. Hiç ihtimal vermedim onun olduğuna çünkü akşama doğru telefonda konuşmuştuk yine. Meğerse o gece atlayıp gelmiş. Oysa ki hiç izin kullanmayı düşünmüyordu. Dayanamamışş!
Bi hafta yine beraber geçti. Son kez gitmeden önce buluştuk. Beni Galata Kulesi'ne götürdü ve orada evlenme teklifi etti. Ellerim titreye titreye sarıldım. Fakat o son kez sarılmamdı ona. Vedalaştık...
Çok az kaldı diye sabrettik. Yeri geldi birbirimize kardeş olduk, yeri geldi dosttuk, yeri gelince de birbirine deliler gibi aşık bi çifttik!
Sonunda bitti askerlik. Geldi. Kavuştuk...
Fakat bana bayramın ilk günü sabah uyanınca mesajlaşırken çok garipmiş gibi geldi. Doğru sorunlarımız vardı pek buluşamıyorduk ama o fazla şikayet etmiyordu beni kırmamak için. Yine konu buluşamamaktan açıldı. Bende olsun hayatım bak burdasın ya ona bak dedim. O da burdayım ama ne farkeder seni göremiyorum, senin olmadığın her yerde bana orası gibi cehennem dedi. Daha sonra bu mesaj attı bu lafımı geri almak istiyorum diye. Şaşırdım neden dedim ben senin hayatımdaki yerine alışamadım dedi!
Bende o zaman o yeri tam belirle ya tam yap beni hayatında ya hiç dedim. O da cevap verdi benim kanaatim artık hayatımda yerin olmadığı yönde dedi. Dünyam başıma yıkıldı!
Bi de üstüne bana o kızı unutamadığını söyledi...
İki bayramdır tam bayram yaşatıyor bana! Şimdi bana bi akıl verin. Asla mesaj atmıyorum ona, face, msn ne varsa sildim! Bütün beraber olan fotoğraflarımızı kaldırdım. Bilmiyorum daha başka ne yapmam gerek ne olur bi akıl verin bana. Asla ağlamıyorum hep içime atıyorum. Çünkü bi başladım mı arkası kesilmez bu ağlamanın biliyorum...
Biz onunla aynı mahallenin çocuklarıyız. Onu küçüklüğümden beri tanıyorum fakat o zamanlar pek samimi değildik. Ta ki 3.5 yıl önceye kadar. Her okul dönüşü yoluma çıkmalar konu açmaya çalışmalar falan...
Önceleri pek birşey anlamamıştım açıkcası. Öylesine bi arkadaş işte diye düşünmüştüm. Ama etrafımdaki arkadaşlarım beni uyarmaya başlayınca birşeylerin olduğunu bende anladım.
Herşey çok güzel gidiyordu, en önemlisi bana değer veriyordu. Bi buçuk yıl o bana aşkını bende ona dostluğumu verdim. Kabul etmek istemiyordum çünkü erkekleri biraz bekletmenin iyi olduğunu düşünüyordum. Bi buçuk yılın sonunda sevdiğimi farkettim en sonunda aynı yolda bu sefer elele yürümeye başlamıştık. Gerçekten çok mutluydum. Aradan 4 ay geçti. 2 ay sonra askere gidiceğinin haberini verdi bana. Ondan uzak kalmak gerçekten çok çok zor gelicekti bana. Fakat aklımda bi soru işareti vardı. Askere gitmeden muayene için aylar önceden askerlik şubesinde işlemlere başlıyorsun. Bana bundan neden hiç bahsetmemişti?
Bunun yanında benden önceki sevgilisiyle ayrıldığında çok üzüldüğünü, onu deliler gibi sevdiğini de biliyordum. soru işareti de tam burda başlıyordu. Herşey onu unutmak, yanlız kalmamak, askerlik gibi zor bi süreci beraber atlatmak için miydi?
Ama herşeye rağmen onu sevmiştim. Ve onu beklemeye söz verdim. Kabus gibiydi o gidince günler. Sınıfta kahkahalarım çınlarken arkadaşlarım hıçkırıklarla ağlamamı duyuyordu artık. Dersin ortasında sınıftan koşarak çıkan ağlayan bi kız olmuştum artık.
Neyse ki 3 ay sonra dağıtım izinine geldi. Çok mutluydum beraber geçen kısacık bi hafta bile bana ilaç gibi gelmişti.
Günler onun desteğiyle su gibi geçip gitmişti. Fakat sanki ters giden birşeyler vardı. Her gece telefonda saatlerce konuşan biz birbirimizin sesini 15 gündür duyamıyorduk. Birliği aradığımda onu istiyordum telefona fakat o badisini yollayıp sürekli bi bahaneler uydurtuyordu.
21 Eylül'dü günlerden. Ramazan bayramıydı. O sıralar abim de Edirne'de askerdi. Onun yanına gitmiştik. Ben ömrümde öyle ağladığımı hatırlamıyorum. Askeriyenin önünde deliler gibi ağladım. He abimin hem onun yokluğu çok zor geçiyordu. Nerde bi asker görsem ya abim ya da sevdiğimdi.
Yolda dönerken ağlaya ağlaya uyuyakalmıştım. Birden bi el dürttü beni ve uyandım. Hemen telefona bakmak geçti aklımdan. Defalarca aramıştı beni. Bi de mesajlara bakayım dedim. Çünkü cevap vermeyince ankesörlüden hep mesaj atardı bana. Zannediyordum ki yine beni nasıl özlediğini sevdiğini yazmıştı. Fakat öyle değildi o mesajda bana karşı olan duygularını yitirdiğini, ayrılmak istediğini yazıyordu.
Dünya başıma yıkılmıştı resmen! Bu muydu bi yıldan fazla peşimde divane gibi gezen erkek?
Herşeye rağmen yine arıyordu beni sürekli, saatlerce eskisi gibi konuşuyorduk. Etrafımdaki herkes bunu askerlik psikolojisiyle yaptığını, sabretmemi söyledi. Bende öyle yaptım. Nitekim 2 Mart gecesi telefonda konuşurken beni ne kadar çok sevdiğini dayanamadığını söyledi. Herşey yine eskiye dönmüştü. Mutluyduk!
Bi sabah okula giderken yokuştan aşağı indim tramwaya doğru. Gözlerim pek uzağı göremez benim. Fakat durağın orda uzun boylu aynen ona benzeyen birisi ellerinde papatyalar bana bakıyordu. Hiç ihtimal vermedim onun olduğuna çünkü akşama doğru telefonda konuşmuştuk yine. Meğerse o gece atlayıp gelmiş. Oysa ki hiç izin kullanmayı düşünmüyordu. Dayanamamışş!
Bi hafta yine beraber geçti. Son kez gitmeden önce buluştuk. Beni Galata Kulesi'ne götürdü ve orada evlenme teklifi etti. Ellerim titreye titreye sarıldım. Fakat o son kez sarılmamdı ona. Vedalaştık...
Çok az kaldı diye sabrettik. Yeri geldi birbirimize kardeş olduk, yeri geldi dosttuk, yeri gelince de birbirine deliler gibi aşık bi çifttik!
Sonunda bitti askerlik. Geldi. Kavuştuk...
Fakat bana bayramın ilk günü sabah uyanınca mesajlaşırken çok garipmiş gibi geldi. Doğru sorunlarımız vardı pek buluşamıyorduk ama o fazla şikayet etmiyordu beni kırmamak için. Yine konu buluşamamaktan açıldı. Bende olsun hayatım bak burdasın ya ona bak dedim. O da burdayım ama ne farkeder seni göremiyorum, senin olmadığın her yerde bana orası gibi cehennem dedi. Daha sonra bu mesaj attı bu lafımı geri almak istiyorum diye. Şaşırdım neden dedim ben senin hayatımdaki yerine alışamadım dedi!
Bende o zaman o yeri tam belirle ya tam yap beni hayatında ya hiç dedim. O da cevap verdi benim kanaatim artık hayatımda yerin olmadığı yönde dedi. Dünyam başıma yıkıldı!
Bi de üstüne bana o kızı unutamadığını söyledi...
İki bayramdır tam bayram yaşatıyor bana! Şimdi bana bi akıl verin. Asla mesaj atmıyorum ona, face, msn ne varsa sildim! Bütün beraber olan fotoğraflarımızı kaldırdım. Bilmiyorum daha başka ne yapmam gerek ne olur bi akıl verin bana. Asla ağlamıyorum hep içime atıyorum. Çünkü bi başladım mı arkası kesilmez bu ağlamanın biliyorum...