İç çamaşırı böyle bulundu ! ve Bunları Biliyormusunuz ?
En acayip modaların yalnızca 60’lar, 70’ler ya da 80’lerde olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Tarih boyunca insanlar modaya kendilerini feda ettiler ama sonuç her zaman pratik değildi.
Ayakkabı
En acayip modaların yalnızca 60’lar, 70’ler ya da 80’lerde olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Tarih boyunca insanlar modaya kendilerini feda ettiler ama sonuç her zaman pratik değildi.
Ayakkabı
Her 10 yılda yeni çılgın ayakkabı modasına tanık oluyoruz. Ama aslında tarihi 1300’e kadar uzanıyor. İlk olarak terliklerin uçları uzamaya başladı. Sonra insanlar bu uzayan uçlara takılmaya başlayınca uçları ip ya da zincirle bağlamaya başladılar. Sonra ayakkabılar erkek üreme organı şeklini alınca rahipler ve din adamları dini yerlere insanları bu ayakkabılarla almayı reddettiler.
1500’lerde ise ayakkabı modası başka tarafa doğru gitti. İnsanlar uzunluktan daha çok genişliğe önem vermeye başladılar. Topuk yüksekliği 10 inçi aşınca gerçek bir tehlike ortaya çıktı. I. Mary 6 inçten yüksek topuklu ayakkabıları yasakladı. Ancak bayanlar yüksek topuklardan vazgeçmediler. Yüksek topuk onları caddelerin kirinden koruyacaktı. Ancak bu yüksekliklerde yardım olmadan yürümek şimidiki zamanda pek mümkün değil gibi görünüyor.
Collar(Takma yakanın) kadın ve erkeklerin boyun etrafında kullandığı takıp çıkarılabilen büyük bir yakadır. Bunun mantığı ise kıyafetlerin kenarını korumasıydı. Kıyafetdeğiştirmek yerine yaka değiştirmek çok daha pratikti. Ancak yakalar sonunda öyle büyüdü ve sertleşti ki giyenlerin hareketini engellemeye başladı. 1800’lerin başında ise yakalar gerçek bir tehlikeye dönüştü. O kadar keskindi ki giyenlerin kulaklarını bile kesebiliyordu.
1902 yılında H.G. Wells kulağı ve boynu zarar gördüğünde ilk kez kalın tişörtler tasarlandı. Réne Lacoste 1929’da ilk defa katlanabilen polo yakalı tişört yarattı.
Boyun bağlarının 30 Yıl Savaşları’nda popüler olduğu kabul ediliyor. Savaş sonrasında evlerine dönen subaylar, yeni tanıştıkları bu kıyafeti günlük yaşamlarında kullanmaya devam ettiler. Kravat, özellikle askeri üstünlüklerini her fırsatta vurgulamaktan hoşlanan Fransız aristokrasisi arasında 1650’lerde moda şeklinde yayıldı.
1800’lerde karışık bir hal alan kravat bağlama modellerinden dolayı pek çok insan kendini boğuyordu. Kravat o kadar önemli hale geldi ki düelloda karşı tarafın kravatını bozmak suç haline geldi. İnsanlar günde 5 saatlerini kravat bağlamaya ayırdılar. Televizyonun olmadığı zamanda insanların ne ile vakit geçrdiğini anlamak mümkün.
Erkek iç çamaşırının hikayesi son derece basittir. Erkekler külotlardan uzaklaştıklarında bugün kullanılan boxer’a çok benzeyen iç çamarşırları giymeye başladılar. Kadın iç çamaşırı hikayesi ise çok daha ilginçtir. Hikaye son derece kısadır. Uzun yıllar boyunca kadınların büyük bir kısmı külot giymediler. Çünkü özel bölgelerini yeterince havalandırmadığını ve şöminede ısıtmalarını engellediğini düşünürlerdi. Zaten külotta küçük pantalondu bu yüzden külot giymek fazla erkeksi bir tavırdı. Kadınlar 1830’larda külot giymeye başladılar. Çünkü küçük bir esinti onların eteklerinin açılmasına sebep olabiliyordu. Bu yolda ‘küçük pantolanlar’ yavaş yavaş bugün bizim bildiğimiz iç çamaşırlarına dönüşecekti.
Başlangıçta adamlar tunikler giydiler ve kadınlara daha çok benzediler. Sonunda erkekler arasında bir tayt modası yayıldı. Ancak bu taytlkarda bacak arasında bir kesik vardı. Onlar alçakgönüllüklerini korumak için ‘codpiece’ kullandılar. Bu kesikler aslında herhangi bir amaca hizmet etmedi. Codpiece iyi bir saklama yeri oldu. 18’inci ve 19’uncu yüzyılda da pantolonların önündeki delikler varolmaya devem etti. İlk önce bu delikler düğme ile kapatıldı. Sonra ise şimdinin modası olan fermuarlı pantalonlar çıktı.
İnsan tarihinde kadınların çoğu göğüsler için özellikle ayrı bir giysiye ihtiyaç duymadılar. Sonunda dayanılmaz şekilde acı veren korse çıktı ve yüzyıllar boyunca kadınların iç çamaşırı dünyasına egemen oldu. Ancak çok sıkı ve rahatsız edici olduğu için kadınlar korseye isyan etmeye başladılar. Böylelikle 1800’lerin ortalarında bazı hayalciler ‘sütyenin öncüleri’ni icat etti. Hikaye kısaca şöyle gelişti. 1913 yılında Mary hazırlanırken korsesinin belli olduğunu farkeder ve bu durumdan çok rahatsız olur. Bunun üzerine iki ipek mendil ile göğüslerini kapatır ve bunları birer pembe bez ile birbirine bağlar. Bunu bir kaç arkadaşına gösterir ve çok ilgi toplar. Tasarımı ve kullanışlığı tüm kadınları hoşnut eder. 1920’lerde ise göğüsleri düzleştiren sütyenler görüldü. Ama bizim bildiğimiz anlamda sütyenler ancak 1930’larda ortaya çıktı.