• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Her üç çocuktan biri aç yatıyor!

Bahar, belki kendimi ifade edememiş olabililirim.
O kadar yazdığımdan sadece senin fikrine karşıt olduğumu çıkarttığını anlıyorum.


Her daim güç sahibi kişileri eleştiririm. Yazımda hükümeti akladığıma inanıyorsan yanılıyorsun. Ben etrafımdaki insanlara saf eleştiri yapmak farklı bir bakış kazandırmaya çalışırım hep. Senin Komünizm ideolojin bana uymazsa bile olsa yazdıklarından senin olaya bakış açını anlamaya çalışıyorum.


Bende çocuk sayısının tavan yaptığı bir sülaleden bahsettiğin bölgenin ne olduğunu biliyorum. Orada var oldukları günden beri var olan savaş?
O konu farklı bir konu başka zaman tartışalım.



Türkiye'yi dünya sanmak ? Çok iddalı bir söylem banada hakaret olur. Bahsettiğin ülkelerin mükemmelliğinden emin olman beni hayrete düşürüyor. Belki de ben çok paranoya bilemedim şimdi.
Lüks tüketime gelecek olursak, kıt kaynağı orada kullanmak bana zaten doğru gelmiyor ben bunu savunmuyorum. Ben insanın kendine yettiğinden fazlasına göz koymasınada karşıyım. Toplumların maymun iştahı insanın doyumsuzluğuna çözüm bulunmadan zor.
Bir annenin çocuklarına olan sevgisi şefkati fedakarlığı kadar iyi niyet olmadan bana göre imkansız. Gel gelelim öyle bir zamanda yaşıyoruz ki annenlerin bazıları bile bu mertebede değil.
Bu demek değil ki dünya kötü ölelim.
Dünyayı güzelleştirmeye önce etrafımızdan başlarız ama nasıl ? İnan bende bilmiyorum.

4 çocuk yap diyen ne kadar absürd ise 10 çocuk yapma diyende o kadar absürd. Kocaman bir ama geliyor.
AMA insan mevcut durumunu görmezden gelerek yaşarsa bu kimsenin değil kendi suçu oluyor. Elde var olan gerçekliğini göz ardı edemeyiz. Ancak koşulları iyileştirmek için elimizden geleni yaparız.
Yani dünya kötü ölelim mantığı değil mantıklı davranmaktır.


Ben sordum düşündüm durdum kendimce yanıt verdim, ailem doğduğum yer vs. hk o bende kalsın. Ucu başka yere gider.
Sen sordun mu suçladın mı? Ne düşünüyorsun?


Tek kıstasım aç yatmak olabilir mi sence? Yazdıklarımın büyük bir çoğunluğu refah ve kalkınmaya ithafta bulunuyor. Kalkınmanın iyileşmesinin olmasını için insanların mantalitesinin değişmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Hayatta ahlaki açıdan "insan" kıstas alınsa zaten sorun kalmayacak.

Bazı verdiğin örnekler çok uç noktada araba alamayan tüm aileleri suçlu görmek? Bu uç noktalara verilecek cevaplar uç soru olmasından kaynaklı senin istediğin cevaplardır. Bu beni kendi düşüncemle çürüttüğüne inanmana neden olacaksa varsın olsun tabii...

Haklısın suçlamalar alır başını gider, senin gibi düşünmeyen herkesin senin zıttın olduğun varsayımındasın ama yanılıyorsun.

Çalışırken arada yazdım imla hataları için kusuruma bakmayın lütfen.
 
Her 3 çocuktan biri aç yatıyorsa bunu tek bir sebebe bağlamak mantıksız .

Evet sosyal bir devlet değiliz , olmaya çalışma çalışmaları devede kulak .

Ama çocuktan birinci derecede sorumlu anne/babadır . Sadece doğmuş değil; doğmamış , doğrulmaya karar verilmemiş çocuklarındanda sorumlular .

Devlet aynı devlet ... Bana da çıkıp sesleniyor üç üç üç diye .
Ha denir ki devlet bu konuda politika değiştirsin . Aile planlamasına yönelsin , eyvallah . Ama dileyen dilediği kadar doğurur , devlette tüm ihtiyaçlarını karşılar mantığı .... hmmm nasıl desem ... çok tembel işi be! Kolaycılık . Var olan beyni çalıştırmamaya ne gerek var .

Ha ne diyorduk ?

Her üç çocuktan biri aç ise , bizde sorumluyuz . Tokuz tıka basa çünkü.

İnsanların daha daha daha ... ihtirası yerini paylaşmaya bırakmalı biraz .
 
Bahar, belki kendimi ifade edememiş olabililirim.
O kadar yazdığımdan sadece senin fikrine karşıt olduğumu çıkarttığını anlıyorum.


Her daim güç sahibi kişileri eleştiririm. Yazımda hükümeti akladığıma inanıyorsan yanılıyorsun. Ben etrafımdaki insanlara saf eleştiri yapmak farklı bir bakış kazandırmaya çalışırım hep. Senin Komünizm ideolojin bana uymazsa bile olsa yazdıklarından senin olaya bakış açını anlamaya çalışıyorum.


Bende çocuk sayısının tavan yaptığı bir sülaleden bahsettiğin bölgenin ne olduğunu biliyorum. Orada var oldukları günden beri var olan savaş?
O konu farklı bir konu başka zaman tartışalım.



Türkiye'yi dünya sanmak ? Çok iddalı bir söylem banada hakaret olur. Bahsettiğin ülkelerin mükemmelliğinden emin olman beni hayrete düşürüyor. Belki de ben çok paranoya bilemedim şimdi.
Lüks tüketime gelecek olursak, kıt kaynağı orada kullanmak bana zaten doğru gelmiyor ben bunu savunmuyorum. Ben insanın kendine yettiğinden fazlasına göz koymasınada karşıyım. Toplumların maymun iştahı insanın doyumsuzluğuna çözüm bulunmadan zor.
Bir annenin çocuklarına olan sevgisi şefkati fedakarlığı kadar iyi niyet olmadan bana göre imkansız. Gel gelelim öyle bir zamanda yaşıyoruz ki annenlerin bazıları bile bu mertebede değil.
Bu demek değil ki dünya kötü ölelim.
Dünyayı güzelleştirmeye önce etrafımızdan başlarız ama nasıl ? İnan bende bilmiyorum.

4 çocuk yap diyen ne kadar absürd ise 10 çocuk yapma diyende o kadar absürd. Kocaman bir ama geliyor.
AMA insan mevcut durumunu görmezden gelerek yaşarsa bu kimsenin değil kendi suçu oluyor. Elde var olan gerçekliğini göz ardı edemeyiz. Ancak koşulları iyileştirmek için elimizden geleni yaparız.
Yani dünya kötü ölelim mantığı değil mantıklı davranmaktır.


Ben sordum düşündüm durdum kendimce yanıt verdim, ailem doğduğum yer vs. hk o bende kalsın. Ucu başka yere gider.
Sen sordun mu suçladın mı? Ne düşünüyorsun?


Tek kıstasım aç yatmak olabilir mi sence? Yazdıklarımın büyük bir çoğunluğu refah ve kalkınmaya ithafta bulunuyor. Kalkınmanın iyileşmesinin olmasını için insanların mantalitesinin değişmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Hayatta ahlaki açıdan "insan" kıstas alınsa zaten sorun kalmayacak.

Bazı verdiğin örnekler çok uç noktada araba alamayan tüm aileleri suçlu görmek? Bu uç noktalara verilecek cevaplar uç soru olmasından kaynaklı senin istediğin cevaplardır. Bu beni kendi düşüncemle çürüttüğüne inanmana neden olacaksa varsın olsun tabii...

Haklısın suçlamalar alır başını gider, senin gibi düşünmeyen herkesin senin zıttın olduğun varsayımındasın ama yanılıyorsun.

Fakat ben uç olarak yorumlayamayacağın örneklerde sundum.
Araba, senin için uç. Eğer benim hissettiklerimi anlayabilseydin, zengin insanlara karşı duyduğum öfkenin açlığın vücuda verdiğinden daha fazla zarar verdiğini, bunun mümkün olduğunu kabul ederdin. Cidden nasıl anlatılır bilmiyorum.
Ki, dediğim gibi kabul etmek, kıstaslarına eklemek zorunda kalacağın örneklerde verdim.

Dediğin gibi, insan duruma göre davranmalı. Fakat bu durum ki, evrimini asla tamamlayamayacak. Yani insan kendinden, isteklerinden sürekli daha fazla taviz vermek zorunda kalacak.

Mesela, açlık gibi suç oranıda çocuk sayısı konusunda belirleyici olmalı, değil mi?
Aynı şekilde, öldürülen kadınların çokluğuda, kişileri senin tabirinle "duruma göre davranmaya" itmeli ve giyimlerine, saate, bulundukları konuma dikkat etmeliler.
Bunun sonu mu var WanHeda?
Demezler mi, sen nasıl çocukların aç uyuması konusunda duruma uygun davranmamakla aileyi suçluyorsan, bende suç oranı ve halkın zihniyeti belliyken giydiğin etek yüzünden seni suçlarım.
Ya da "uç" sayamayacağın şekliye, suça, saldırıya, cinayete kurban giden çocuklar yüzünden ailelerini suçlayacak mıyız?

İnsan yaşar. Öyle her şeyden korkarak, yorgana göre ayak uzatarak hayat geçmez. Bu köleleşmektir.
 
Komünist sistem hakim olduğunda sözde yok edilecek burjuvazi bir diğeri güç suistimalini doğuracak.
Bu demek değil ki burjuvaziyi savunuyorum.
Hangi ideoloji, hangi sistem olursa olsun; denetim ve denge olmadıktan sonra hepsi afedersiniz aynı b.kun farklı rengidir.
Komünist sistemde denge ve denetim'in olmayacağı sonucuna nasıl vardın?
Komünizm ile Anarşizm birbirine karıştırılmamalı.
Komünizm kuralları sever, onlar sayesinde vücut bulur.
Komünizm başkasının hakkını çalıyorsun, hadi onu ver, lütfen demez. Gelir ve alır. Sormaz.
Komünizm bu lükse giriyor, herkes yürürken sen Corvette kullanamamalısın demez, elinde ki telefonu alır, gerekirse arabanla birlikte seni hapse tıkar.

Yani, düzen iyi işler.
İçten bir hain çıkmadıkça, sistem yıkılamaz.
Halkın desteğini daima alır.
Destekleyenler kodomanlar, altın kaplamalı saatleri, jeep'leri olanlar değil işçi, köylü, ezilmiş halktır.
 
Hayır, devletin gönüllü korumalığını yapmayan, güç sahibi kimseleri eleştirebilme potansiyeline sahip çok sayıda insan var, ki bu yaşadığımız ülkenin %50'lik kısmını oluşturuyor. Çocuk sayısının en yüksek oranda göründüğü doğu anadolu bölgesinde ise oyların kime gittiğini, var oldukları günden bu yana bir savaşın içinde oldukları biliyoruz.
Sokak ortasında vurulan kadınında 8 çocuğu vardı, hükümet destekçisi olmadıklarını yazmama gerek yok sanırım.

Gelir dağılımında hedeflenen saf eşitliği imkansız olarak görmeni, tüm dünyayı Tc'den ibaret saymana bağlıyorum.
Ve eşit dağılması halinde değil, öyle olmadığı için kaynak sıkıntısı çeken bir dünyada yaşıyoruz. Tabi bunun için önce insanların bmw'lerinden, Hummer'larından vaz geçmeleri gerekir. Şu "o'da hikaye, bu'da hayal. Dünya kötü, hadi ölelim" laflarından cidden bıktım. Umarım rüyamda görmemiştirim, Sscb'yi, Küba'yı, Venezüela'yı, Zapatistalar'ı vb.

Fakat şu nokta cidden ilgimi çekti; "Ülkemizde gelir dağılımı adaletsizliğinin sebebi yine gelir grubu düşük kesim"
Öyle mi? Neden, onlara tanıdığınız çocuk sayısından fazlasına sahip oldukları için mi?

Böyle ayrımlar, ufak hesaplar çözümden uzaklaştırır insanı. Çünkü biz o çocukların batmak üzere olan bir çiftlikte yardımcı olması için mi yoksa "az ekmek çok huzur" mantığıyla hareket edildiği için mi var olduklarını bilmiyoruz. Karışamayızda.
Hiç ailene, "neden her güne bir kadın cinayeti düşen, suç oranının bu kadar yüksek olduğun, her geçen gün batan, parayı basanların ancak düzgün bir hayat yaşadığı" ülkede doğdum diye sordun mu? Suçladın mı onları?
Tek kıstasın aç yatmak mı?
Eminim bir altın rolex sahibi kimsede "çocuğun ilerde amele olacağı kesinken, ne diye doğmasına izin vermişler ki" diyecektir.
Bu varsayım para oranıyla doğru orantılı olarak artar.
Ki seni temin ederim, aç yatmaktan ziyade bir başkasının sürdüğü araba mideme ağrıların saplanmasına neden oluyor.
O halde, ülkede ki çocuğuna araba alamayan tüm aileler suçlu, öyle mi?
Bunun sonunun olmayacağını söylemiştim.
Suçlamalar alır başını gider.
Seni açlık üzer, beni kolejli velet.
Hemde tahmin edemeyeceğin, kafamı duvarlara vurmama sebep olacak kadar çok.
Evet birinde hayat diğerinde psikoloji söz konusudur, hayat daha önemlidir.
O halde şunuda ekleyeyim, Tc'de doğan hiçbir çocuğun can güvenliği yok.
Bu durumda, bizim ailelerimizde dahil olmak üzere, bir yat sahibi olmayan herkes suçlu.

Komunizm hayaldir, net yani, ben sana şöyle diyim, Karl Marx'ın komunizminden din insanlar arası eşitliği bozacağından komunist bir devletin dini olmaz kısmını çıkar at, yani komunizmi dinsizlik olarak algılama yerine tüm dünyada tek bir dinin hakim olduğunu düşün ki bu da eşitliğe aykırı değil, İşte Marks'ın komunizmi= İslamiyet.

Aç bak Kuran-ı Kerim'i, zenginlik, lüks, ihtişam, gösteriş haram, parası çok olan malını fakire adayacak, zekat ve fitre verecek, Allah katında her kul eşit o nedenle dünyada da eşittir , komşusu açken tok yatılmaz, adil olmayan yöneticilerin hazin sonu, köleleri azad edip sofrasında yer vermek vs vs. Karl Marx'ın komunizminden daha mı az adaletli?

Tüm Peygamberler zaten yaydıkları dinde eşitlik, dirlik, birlik, adalet getirme çabasına girmiştir ki son Peygamber Hz. Muhammed'in hayatını aç oku görürsün, yani dini kişilik olarak değil yahu, tarihi kişilik olarak aç oku, net ve doğru kaynaklardan, öyle masalsı anlatan kitapları demiyorum. Bak tüm dünya Hz. Muhammed'i dünya tarihine yön vermiş ilk yüz insan arasında ilk sıraya koymuş, 2. sırada Newton.

Bu adamlar yani Peygamberler kendilerine gelen dinle milyarları sürüklemiş ama buna rağmen asıl amaçları olan dünyadaki birlik, beraberlik, eşitlik, adaleti sağlayamamış, sapkınlığı, taşkınlığı engelleyememiş de, Karl Marx'ın komunizmi mi bu insanlığı adam edecek?

Ben de Karl Marx'ı zirveye taşıyıp, Hz. Muhammed'i yok sayanları anlayamıyorum.
 
eğer bizim doğal nüfus artışımız olmasa bu seferde göç alacağız çalıştırmak için ne fark olacak anlamadım ben bu işten, sonuçta çocuk yapmayan ülkelerin durumu bu

üstelik merak ettim bu kadar üye var acaba hangisinin çocuğu aç uyuyor bi yazsınlar mesala biz çocukken aç uyurduk ama fakirlikten değil Annem yemek vermezdi tembellikten yapmazdı....
 
Peki bir gün sistemin düzeleceğini varsayarsak, mevcut durumda ne yapılmalı sizce? Düzen değişene, komünist düzen hakim olana kadar?
"Sistemi düzelteceğiz, siz doğurmanıza bakın" mı diyelim insanlara?

Shot, zannımca halkı desteklemek, düşene bir tekme daha atmaktan çok iyi sonuçlar getirir.
O zaten ezilen, aşağılanan ve hakları sömürülendir.
Halk birbirini desteklemediği sürece, ne düzen değişir ne de rakip bir güç oluşur.

Yani, "çocuk sayına dikkat et, ölüyorsa senin suçun, aç bırakacağın halde neden doğmasına izin verdin" demek beraberinde nefret ve ayrışmayı getirecektir.
Bizler ölen kadınların eteğinden dem vuranlara daima karşı çıkmadık mı?
Ve bu bir güç yarattı.
Akımlar, kitleler oluştu.
Ses yükseldi.
"Karışma, ne istersem yaparım, önemli olan seyahat hakkım, gerisi teferruat" diyen bilinçli insanlar büyüdü.
Bunun yerine, "bende salaklık, keşke o eteği giymeseydim"," daha dün bir kadın öldürülmüştü, aptalmıydım da aynı hatayı yaptım, tek başıma içtim" demelerini mi tercih ederdin?

Bilinç, güven, hak isteme gücü böyle böyle kazanılır.
Aksi halde daima kendinde sorun, suç bulan bir kitle yaratırsın.

"O benim hakkım! Nokta!" demesini bilmeli insanlar.
Ki, bunu bir çok konuda yeniliklere (ülke çapında) imza atarak başardık.

Sistem yuhalamalarla düzelmez. Bu sadece nefreti artırır.
Aynı şekilde "oleey" demekte bir anda aç çocuk sayısını azaltmaz. Ama perdeypey birleşmeyi, ezilenden yana olmayı ve gerçek suçlunun fark edilmesini sağlayacaktır.
 
Shot, zannımca halkı desteklemek, düşene bir tekme daha atmaktan çok iyi sonuçlar getirir.
O zaten ezilen, aşağılanan ve hakları sömürülendir.
Halk birbirini desteklemediği sürece, ne düzen değişir ne de rakip bir güç oluşur.

Yani, "çocuk sayına dikkat et, ölüyorsa senin suçun, aç bırakacağın halde neden doğmasına izin verdin" demek beraberinde nefret ve ayrışmayı getirecektir.
Bizler ölen kadınların eteğinden dem vuranlara daima karşı çıkmadık mı?
Ve bu bir güç yarattı.
Akımlar, kitleler oluştu.
Ses yükseldi.
"Karışma, ne istersem yaparım, önemli olan seyahat hakkım, gerisi teferruat" diyen bilinçli insanlar büyüdü.
Bunun yerine, "bende salaklık, keşke o eteği giymeseydim"," daha dün bir kadın öldürülmüştü, aptalmıydım da aynı hatayı yaptım, tek başıma içtim" demelerini mi tercih ederdin?

Bilinç, güven, hak isteme gücü böyle böyle kazanılır.
Aksi halde daima kendinde sorun, suç bulan bir kitle yaratırsın.

"O benim hakkım! Nokta!" demesini bilmeli insanlar.
Ki, bunu bir çok konuda yeniliklere (ülke çapında) imza atarak başardık.

Sistem yuhalamalarla düzelmez. Bu sadece nefreti artırır.
Aynı şekilde "oleey" demekte bir anda aç çocuk sayısını azaltmaz. Ama perdeypey birleşmeyi, ezilenden yana olmayı ve gerçek suçlunun fark edilmesini sağlayacaktır.

Sistem ortadayken, herhangi bir düzelme yokken, kendi imkanları ortadayken bir ailenin 5 çocuk sahibi olmasını ben, şu koşullarda, hak göremiyorum. Bugünün koşulları için diyorum. Yarın herkes 10 tane çocuk doğursa bile çocukların mağdur olmayacağı bir sistem gelir, o zaman tamam. Ama bugün için, bugün aç olan çocuklar için konuştuğumuz "sistem kötü : (" lafları o çocukları realitesini değiştirmiyor.


Ben köpek sahibiyim. Daha fazla köpek almak hakkım değil mi? Niye evimin koşullarına, onlara ayırabileceğim vakte, imkanlarıma göre hareket edeyim öyle bir hakkım varken? Çıkıp apartmana 5 köpek doldurayım, sonra diyeyim ki "bana değil, bana bahçeli ev vermeyen sistemi eleştirin". Buna mantıklı diyorsanız zaten aynı temel üzerine konuşmuyoruz.
 
Komunizm hayaldir, net yani, ben sana şöyle diyim, Karl Marx'ın komunizminden din insanlar arası eşitliği bozacağından komunist bir devletin dini olmaz kısmını çıkar at, yani komunizmi dinsizlik olarak algılama yerine tüm dünyada tek bir dinin hakim olduğunu düşün ki bu da eşitliğe aykırı değil, İşte Marks'ın komunizmi= İslamiyet.

Aç bak Kuran-ı Kerim'i, zenginlik, lüks, ihtişam, gösteriş haram, parası çok olan malını fakire adayacak, zekat ve fitre verecek, Allah katında her kul eşit o nedenle dünyada da eşittir , komşusu açken tok yatılmaz, adil olmayan yöneticilerin hazin sonu, köleleri azad edip sofrasında yer vermek vs vs. Karl Marx'ın komunizminden daha mı az adaletli?

Tüm Peygamberler zaten yaydıkları dinde eşitlik, dirlik, birlik, adalet getirme çabasına girmiştir ki son Peygamber Hz. Muhammed'in hayatını aç oku görürsün, yani dini kişilik olarak değil yahu, tarihi kişilik olarak aç oku, net ve doğru kaynaklardan, öyle masalsı anlatan kitapları demiyorum. Bak tüm dünya Hz. Muhammed'i dünya tarihine yön vermiş ilk yüz insan arasında ilk sıraya koymuş, 2. sırada Newton.

Bu adamlar yani Peygamberler kendilerine gelen dinle milyarları sürüklemiş ama buna rağmen asıl amaçları olan dünyadaki birlik, beraberlik, eşitlik, adaleti sağlayamamış, sapkınlığı, taşkınlığı engelleyememiş de, Karl Marx'ın komunizmi mi bu insanlığı adam edecek?

Ben de Karl Marx'ı zirveye taşıyıp, Hz. Muhammed'i yok sayanları anlayamıyorum.

Tarihin en uçuk benzetmesini yaptın.
Marx'ın inançsız bir devlet anlayışını değil, tüm manifestoyu da çıkarsan İslam ona eşit olamaz.
Muhammet Peygamber'in hayatını Kuran dışında, Ali Şeriati ve Eliaçık gibi sol duruşlu kaynaklardan da okudum.
Kendisi şahıs olarak kimi zaman desteklediğim bir insan. Fakat hayatı hakkında süregelen zıt görüşler, idollerim arasına girmesine engel oluyor. Kiminle kaç yaşında evlendi, kan mı çektide savaş naraları attı emin olamıyorum. Ki, arkasında bir hırka bırakarak ölmesi, hiçbir Komünistin hafife alamayacağı bir davranıştır. Lakin onun "dostum" diye çağırdığı Ebuzer benim gözümde dönemin ilk eşitlik, hak ve özgürlük yanlılarındandı. Bu yönde, davası uğruna ölmekten korkmayan bir liderdir. Severim kendisini. Ondan çok şey öğrendim.

İslam %100'lük bir gelir eşitliğini desteklemez. Miras kavramı bile adının Komünizm'in yanında yer almaması için başlı başlına bir sebeptir. Kadın konusuna değinmek bile istemiyorum. Komünizm kadına tüm diğer ırk ve cinsiyetler konusunda takındığı tutumu sürdürmüştür. Eleştirdiğim tek bir konu var ki, eşcinselliği bir tür hastalık, toplumun ahlakını bozan bir yönelim olarak görüyor olmalarıdır. Ki, günümüz Komünist ülkeleri bu yanlıştan kurtulmuş vaziyette.
İslam bir ceza kurumu gibi çalışır. Asar, keser durur. Ahlak bekçiliği yapar. Öyle farklılıklarımız zenginliğimizdir mantığıyla hareket etmez. İslam günümüz sorunlarıyla baş edemeyecek durumdadır. Yüzlerce farklı yöne çekilen ayetleri vardır. Hadisler ise en radikal islamcısını bile dinsiz eder.
Müşrik kadınla evlenmeme, ondan daha iyi olduğuna inanılan cariye, mümin bir köle ondan daha iyidir sözleri...
Köle azat etmekten bahsettiği gibi sonrasında da kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışla olanları evlendirin vb gibi sözlerde sarf eder.

Yok ZeyMurEl, bana hiç uygun değil.
Uzun zamandır İslam ile ilgili düşünmüyordumi şimdi yazarken bir kez daha içimde bir şeyler alevlendi.
Sen destekleyebilirsin.
Fakat Komünizm ile kıyaslamak yapacağın en büyük hata olur.
Şu dünyada yoktur ki bir kişide seni desteklesin.
Cidden şaşırtıcı bir analizdi seninkisi.
Bir an ne demeye çalıştığını anlayamadım.
 
Sistem ortadayken, herhangi bir düzelme yokken, kendi imkanları ortadayken bir ailenin 5 çocuk sahibi olmasını ben, şu koşullarda, hak göremiyorum. Bugünün koşulları için diyorum. Yarın herkes 10 tane çocuk doğursa bile çocukların mağdur olmayacağı bir sistem gelir, o zaman tamam. Ama bugün için, bugün aç olan çocuklar için konuştuğumuz "sistem kötü : (" lafları o çocukları realitesini değiştirmiyor.


Ben köpek sahibiyim. Daha fazla köpek almak hakkım değil mi? Niye evimin koşullarına, onlara ayırabileceğim vakte, imkanlarıma göre hareket edeyim öyle bir hakkım varken? Çıkıp apartmana 5 köpek doldurayım, sonra diyeyim ki "bana değil, bana bahçeli ev vermeyen sistemi eleştirin". Buna mantıklı diyorsanız zaten aynı temel üzerine konuşmuyoruz.

O halde bir antitez de ben yürüteyim,

Ben bir çocuğa bakıyorum. Fakat bu sorumluluğu almadan önce ne suç oranına, ne kadın cinayeti istatistiklerine ne de hukuksuzluğa bakmadım. Çünkü bunları değerlendirmem halinde, benim bile yaşamam suç oluyor.
Ve bu çocuk büyüdüğünde, zaten her gün bir haberiyle karşılaştığımız suça kurban gidiyor. Hatta, büyüme fırsatı bile yakalamadan ölüyor. Yani ortada şaşılacak bir durum yok. Beklenen bir durumdu. Benim olmassa, komşumun başına geliyor. Hak arama olanağımda yok, zaten olsaydı bu suç baştan engellenirdi ki dediğim gibi hukuksuz bir ülkede yaşıyoruz.

Hadi, hep birlikte gidip ailelerimize isyan edelim.
Ardından birbirimizi eğitimsizlikle, düşüncesizlikle, bencillikle suçlayalım.

Sen, köpek sayında ister onlara ayıracağın vakte dikkat edersin, istersende etmezsin.
Amacın iyi. Her canlıya ev, yemek vb. Bu noktada, hiçbir hayvan sever seni suçlamaz. Der ki, böyle bir zorluğun altına girmesine rağmen, yatları olan insanlar umursamıyor. Hala daha fazla uçak sahibi olma peşindeler.
Ve bende derim ki, hadi, gerçek suçluya çevirelim gözlerimizi.
Bu yönde hareket edelim.
Fakirin fakiri ezmesine son verelim.

Kişisel tavsiye olarak, kulağına "böyle yapsaydın daha iyi olurdu" diye fısıldayabilirler.
Ama bilirlerki, sesli telaffuz, kötüleme sisteme değil, iyi niyetine bir darbedir.
Etkisizdir.
Nihai hedef daha ötededir.
Suç, oradadır.
 
üç yada daha fazla çocuk konusunda devleti ve sistemi suçlamayı şahsen dogru bulmuyorum adam çalışmıyor kadın ev hanıı evde çalışıp harçlıgı çıkarıyor adamın yemediği halt yok ama 4 5 çocuk doğuruyor soruncada ben çok çocuk severim diyor ne yapacan şimdi bunu eşimin kuzeni 6 yıllık evli 24 yaşında 3 çocugu var ve daha siğortası bile yok en fazla 1 ay belki çalışıyor girdiği işlerde içme vs desen var ev tek göz oda karısına söylüyorum git saglık ocagına aylık iğne yaptır bari yok olmaz ben çok çocuk seviyorum diyor (amaç çocukları büyünce işe vermek )
diğer bir tanıdık kocası hapse giriyor 26 yaşında 6 yıllık evli 4 çocuk neden diyorum eşim istiyor diyor
yani kafa değişmedikten sonra ben 6 yıllık evliyim 29 uma girdim çocuk delisiyim dir ilk bebegim vefat etti 3 yıl sonra 1 oglum oldu şimdilerde yine istiyoruz ama cesaretimiz yok :/
 
Sistem ortadayken, herhangi bir düzelme yokken, kendi imkanları ortadayken bir ailenin 5 çocuk sahibi olmasını ben, şu koşullarda, hak göremiyorum. Bugünün koşulları için diyorum. Yarın herkes 10 tane çocuk doğursa bile çocukların mağdur olmayacağı bir sistem gelir, o zaman tamam. Ama bugün için, bugün aç olan çocuklar için konuştuğumuz "sistem kötü : (" lafları o çocukları realitesini değiştirmiyor.


Ben köpek sahibiyim. Daha fazla köpek almak hakkım değil mi? Niye evimin koşullarına, onlara ayırabileceğim vakte, imkanlarıma göre hareket edeyim öyle bir hakkım varken? Çıkıp apartmana 5 köpek doldurayım, sonra diyeyim ki "bana değil, bana bahçeli ev vermeyen sistemi eleştirin". Buna mantıklı diyorsanız zaten aynı temel üzerine konuşmuyoruz.

Sokak başlarında hatta arabaların geçtiği yol ortasında çocukları ile dilenen insanlarında hakkı o zaman çocuk yapmak. Yapıp salsınlar yollara...

Tarihin en uçuk benzetmesini yaptın.
Marx'ın inançsız bir devlet anlayışını değil, tüm manifestoyu da çıkarsan İslam ona eşit olamaz.
Muhammet Peygamber'in hayatını Kuran dışında, Ali Şeriati ve Eliaçık gibi sol duruşlu kaynaklardan da okudum.
Kendisi şahıs olarak kimi zaman desteklediğim bir insan. Fakat hayatı hakkında süregelen zıt görüşler, idollerim arasına girmesine engel oluyor. Kiminle kaç yaşında evlendi, kan mı çektide savaş naraları attı emin olamıyorum. Ki, arkasında bir hırka bırakarak ölmesi, hiçbir Komünistin hafife alamayacağı bir davranıştır. Lakin onun "dostum" diye çağırdığı Ebuzer benim gözümde dönemin ilk eşitlik, hak ve özgürlük yanlılarındandı. Bu yönde, davası uğruna ölmekten korkmayan bir liderdir. Severim kendisini. Ondan çok şey öğrendim.

İslam %100'lük bir gelir eşitliğini desteklemez. Miras kavramı bile adının Komünizm'in yanında yer almaması için başlı başlına bir sebeptir. Kadın konusuna değinmek bile istemiyorum. Komünizm kadına tüm diğer ırk ve cinsiyetler konusunda takındığı tutumu sürdürmüştür. Eleştirdiğim tek bir konu var ki, eşcinselliği bir tür hastalık, toplumun ahlakını bozan bir yönelim olarak görüyor olmalarıdır. Ki, günümüz Komünist ülkeleri bu yanlıştan kurtulmuş vaziyette.
İslam bir ceza kurumu gibi çalışır. Asar, keser durur. Ahlak bekçiliği yapar. Öyle farklılıklarımız zenginliğimizdir mantığıyla hareket etmez. İslam günümüz sorunlarıyla baş edemeyecek durumdadır. Yüzlerce farklı yöne çekilen ayetleri vardır. Hadisler ise en radikal islamcısını bile dinsiz eder.
Müşrik kadınla evlenmeme, ondan daha iyi olduğuna inanılan cariye, mümin bir köle ondan daha iyidir sözleri...
Köle azat etmekten bahsettiği gibi sonrasında da kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışla olanları evlendirin vb gibi sözlerde sarf eder.

Yok ZeyMurEl, bana hiç uygun değil.
Uzun zamandır İslam ile ilgili düşünmüyordumi şimdi yazarken bir kez daha içimde bir şeyler alevlendi.
Sen destekleyebilirsin.
Fakat Komünizm ile kıyaslamak yapacağın en büyük hata olur.
Şu dünyada yoktur ki bir kişide seni desteklesin.
Cidden şaşırtıcı bir analizdi seninkisi.
Bir an ne demeye çalıştığını anlayamadım.

Ama senin şurada yazdıkların bile İslamiyet'i çok yüzeysel okuyup anlamaya çalıştığını gösteriyor. Yani mirasta kadın şu kadar, erkek bu kadar alırın mantığı öyle direk kadın erkek eşit değildire çıkmıyor, o dönem kadın çalışmazken tüm maddi yük erkeğin üstünde iken kız ve erkek çocukları arasında böyle bir dağılım söz konusu. Mesela senin bir erkek kardeşin var ve onun bakmak zorunda olduğu bir aile var, ona hak daha faqzla, senin kocan da mirasından o yönde fazla alacak. Bunu eşitsizlik olarak görmeyi doğru bulmuyorum.

Ayrıca Hz. Muhammed'in Hz. Ayşe ile evliliği 8 yaşında yapmıştır, o dönem yetim ve öksüzleri şimdiki gibi evlatlık alma şansı yoktur, cahiliye dönemi düşün yani, ortalık himayene alacağın kişiyle adını çıkaracak, o kızı belki dışlayacak adam dolu. O zaman küçük yaşta yetim kalanları, kimsesiz dul kalanları, fakir kadınları nikaha alma gibi bir emir gelmiştir Allah'tan. O 4 kadının bile emin ol çok önemli sebebi vardır ve keyfi olması yasaklanmıştır. Oysa birçok din alimi Hz. Ayşe'yi nikahına alan Hz. Muhammed'in Hz. Hatice vefat etmeden ve Ayşe büyümeden onunla bir münasebeti olmadığını söyler. Bir de o dönemlerde ve sıcak ülkelerde kadınların bluğ çağı 7 yaş gibidir ve ortalama insan ömrü bile çok azdır. Yani 500 lü yılları şimdiki çağ ile kıyaslamak bile yanlıştır. Bu konu çok afakidir, Kutsal Kitap da falan yaş meselesi yoktur, yani ama birçok Peygamber karşıtı bunu bilip bilmeden diline dolar.

Din Alimi değilim ama şu konuda yazdığın birçok şey eşitsizlik göstergesi değil ve hepsinin altında farklı bir amaç vardır.

Bir de SSCB demişsin. SSCB falan komunist gibi görünen en büyük emperyalistlerdi. 70lerde Bulgaristan'da komunizm varken, devlet herkese iş sağlarken, en avam işler Türklere yaptırılırken, en üst düzey işler Bulgarlara yaptırılmıştır. Garibim Türklerde bunu matah sanmıştır. Zaten bu uygulama Rusların Türkleri asimile ederken yaptığı soykırımla bitmiştir.

Yani komunist, süper dediğin ülkelerde bile her daim emperyalizm var maalesef. Zengini fakire verme konusunda ikna edebilecek tek şahsiyetler Peygamberlerdi. Birebir komunizm olarak düşünmene gerek yok ama zenginin fakire vermesi gerekn zekat fitre bile bence eşitlik sağlama çabasıdır.
 
O halde bir antitez de ben yürüteyim,

Ben bir çocuğa bakıyorum. Fakat bu sorumluluğu almadan önce ne suç oranına, ne kadın cinayeti istatistiklerine ne de hukuksuzluğa bakmadım. Çünkü bunları değerlendirmem halinde, benim bile yaşamam suç oluyor.
Ve bu çocuk büyüdüğünde, zaten her gün bir haberiyle karşılaştığımız suça kurban gidiyor. Hatta, büyüme fırsatı bile yakalamadan ölüyor. Yani ortada şaşılacak bir durum yok. Beklenen bir durumdu. Benim olmassa, komşumun başına geliyor. Hak arama olanağımda yok, zaten olsaydı bu suç baştan engellenirdi ki dediğim gibi hukuksuz bir ülkede yaşıyoruz.

Hadi, hep birlikte gidip ailelerimize isyan edelim.
Ardından birbirimizi eğitimsizlikle, düşüncesizlikle, bencillikle suçlayalım.

Sen, köpek sayında ister onlara ayıracağın vakte dikkat edersin, istersende etmezsin.
Amacın iyi. Her canlıya ev, yemek vb. Bu noktada, hiçbir hayvan sever seni suçlamaz. Der ki, böyle bir zorluğun altına girmesine rağmen, yatları olan insanlar umursamıyor. Hala daha fazla uçak sahibi olma peşindeler.
Ve bende derim ki, hadi, gerçek suçluya çevirelim gözlerimizi.
Bu yönde hareket edelim.
Fakirin fakiri ezmesine son verelim.

Kişisel tavsiye olarak, kulağına "böyle yapsaydın daha iyi olurdu" diye fısıldayabilirler.
Ama bilirlerki, sesli telaffuz, kötüleme sisteme değil, iyi niyetine bir darbedir.
Etkisizdir.
Nihai hedef daha ötededir.
Suç, oradadır.
Ben size alacağım köpeklere güzel bir ev, her gün yemek vereceğimi söylemedim ki.

Ben apartman dairemi köpek dolduracağım ama bütün gün işte olup akşam onlarla ilgilenmeyeceğim. Eğitmeyeceğim. Yemek vermeye param yetmeyecek aç kalacaklar. Veterinere götürmeyeceğim. Hiçbir imkan sunmayacağım. Sadece "hakkım, seviyorum" diyeceğim.

Şu durumda bana "helal olsun, hayvanlar açlıktan birbirini yesin ama boşver, senin hakkın" mı dersiniz, "bakamayacağın köpeği alma" mı dersiniz? Ben ikincisini derim şahsen.
 
Komünist sistemde denge ve denetim'in olmayacağı sonucuna nasıl vardın?
Komünizm ile Anarşizm birbirine karıştırılmamalı.
Komünizm kuralları sever, onlar sayesinde vücut bulur.
Komünizm başkasının hakkını çalıyorsun, hadi onu ver, lütfen demez. Gelir ve alır. Sormaz.
Komünizm bu lükse giriyor, herkes yürürken sen Corvette kullanamamalısın demez, elinde ki telefonu alır, gerekirse arabanla birlikte seni hapse tıkar.

Yani, düzen iyi işler.
İçten bir hain çıkmadıkça, sistem yıkılamaz.
Halkın desteğini daima alır.
Destekleyenler kodomanlar, altın kaplamalı saatleri, jeep'leri olanlar değil işçi, köylü, ezilmiş halktır.

Bahar benim inanmadığım noktada "düzenin iyi işleyemeyeceği" düşüncesi zaten. Seninle daha öncede sistemler hakkında yazışmıştık. Ben sistemlerin kötü olduğuna değil ütopik olduğuna inanıyorum. Hani dedin ya "bir hain çıkmadıkça"? Etrafına bir bak. Herkes kimden ne koparırsam derdinde.
Benim varsayımımda her zaman bir hainin olacağı. MUTLAK güç suistimal edilir. Bizim ülkemizde güce sahip olan tanrıcılık oynamaya başlıyor. İnsan nefsini körelmedikçe imkansız.

Ha bana dersen ki mevcut sistemde hain başımıza diktatör olacağına, en az azından halk belli bir seviyeyi görsün varsın yine başımızda bir diktatör olsun diyorsan. Ok anlaştık.



Aslında içten içe komünizmin hanelere sağlayacağı (ekonomik, sosyal, kültürel , eğitim, sağlık , yüksek refah düzeyi gibi ) konularda, mevcut durumundan daha iyisini isteyen ve devletten bekleyen kesim neden kapitalizmi besleyen yönetime oy veriyor?

Serbest ekonomi kafasındaki adamlardan bunu neden istiyor, neden onlardan medet umuluyor?

Bunu bile bile gidip ona oy verip bir dünya çocuk yapan insanların, (padişahları öyle emrediyor) çocukları aç kalınca kimin suçu Bahar? Yine mi godomanların? O zaman bir zahmet irade devreye girsin yanlışla doğruyu ayırt etsin?

Önce çevremizden başlamamız gerekiyor ya ondan Türkiye'ye indirgedim bunu. Ben gerçekten bunu çok merak ediyorum.
Yurt dışında yaşayıp sol partilere oy veren yaşamadıkları ülke için sağ partiye oy veren kafa neyin kafası? Bu çelişkinin farklı bir versiyonu ülkemizde yaşanıyor maalesef.


 
Fakat ben uç olarak yorumlayamayacağın örneklerde sundum.
Araba, senin için uç. Eğer benim hissettiklerimi anlayabilseydin, zengin insanlara karşı duyduğum öfkenin açlığın vücuda verdiğinden daha fazla zarar verdiğini, bunun mümkün olduğunu kabul ederdin. Cidden nasıl anlatılır bilmiyorum.
Ki, dediğim gibi kabul etmek, kıstaslarına eklemek zorunda kalacağın örneklerde verdim.

Dediğin gibi, insan duruma göre davranmalı. Fakat bu durum ki, evrimini asla tamamlayamayacak. Yani insan kendinden, isteklerinden sürekli daha fazla taviz vermek zorunda kalacak.

Mesela, açlık gibi suç oranıda çocuk sayısı konusunda belirleyici olmalı, değil mi?
Aynı şekilde, öldürülen kadınların çokluğuda, kişileri senin tabirinle "duruma göre davranmaya" itmeli ve giyimlerine, saate, bulundukları konuma dikkat etmeliler.
Bunun sonu mu var WanHeda?
Demezler mi, sen nasıl çocukların aç uyuması konusunda duruma uygun davranmamakla aileyi suçluyorsan, bende suç oranı ve halkın zihniyeti belliyken giydiğin etek yüzünden seni suçlarım.
Ya da "uç" sayamayacağın şekliye, suça, saldırıya, cinayete kurban giden çocuklar yüzünden ailelerini suçlayacak mıyız?

İnsan yaşar. Öyle her şeyden korkarak, yorgana göre ayak uzatarak hayat geçmez. Bu köleleşmektir.


Bahar, en ilkel dürtülerimizden biridir açlık. En bariz örnektir. Diğerleri sonra gelir.

Karl Marx kapitalizmi tanımladıktan bu kısır döngüden kurtulmak için bir çok fikir ortaya atılmış,
Zaten benim bahsettiğim refah ve kalkınma seviyesi aklı olan her insanın istediği bir şeydir. En azından ezilen taraftan bakanlar için.
Belli bir refah düzeyini yakalamış ülkelere bakarsan suç oranları düşüktür. Psikolojik rahatsızlıkları hariç tutarak söylüyorum. Eğitimle ve caydırıcı cezalarla suçun önüne geçilebilir. Bizim ülkemizde geçilemiyor olmasının nedene bakmak gerekmez mi ? Birileri öyle istiyor diye oluyor. Ama olmasına olanak sağlayan yine savunduğumuz halk. Hepimiz Allah'a emanet yaşıyoruz. Bu demek değil ki kabul ettik. Hergün şu platformda BDV onlarca konu açılıyor. Bir birey olarak kadınların istek ve arzularını okuyor musun? Burada yorum yapıp yol göstermeye çalışılan insanlara yardım edilmeye çalışılan insanların tepkilerini okuyor musun?

İnsan kendini kurtarmak istemezse, savaşmak istemezse ölmeye razı ise kimse bir şey yapamaz. Bizde ülkece bu durumdayız işte. Kodomanlardan burjuvadan bende nefret ediyorum öfkeleniyorum. Mevcut durumumuzun tek sebebi onlar değil. Halkında kendi iradesi var bunu atlıyorsun.
 
Sokak başlarında hatta arabaların geçtiği yol ortasında çocukları ile dilenen insanlarında hakkı o zaman çocuk yapmak. Yapıp salsınlar yollara...



Ama senin şurada yazdıkların bile İslamiyet'i çok yüzeysel okuyup anlamaya çalıştığını gösteriyor. Yani mirasta kadın şu kadar, erkek bu kadar alırın mantığı öyle direk kadın erkek eşit değildire çıkmıyor, o dönem kadın çalışmazken tüm maddi yük erkeğin üstünde iken kız ve erkek çocukları arasında böyle bir dağılım söz konusu. Mesela senin bir erkek kardeşin var ve onun bakmak zorunda olduğu bir aile var, ona hak daha faqzla, senin kocan da mirasından o yönde fazla alacak. Bunu eşitsizlik olarak görmeyi doğru bulmuyorum.

Ayrıca Hz. Muhammed'in Hz. Ayşe ile evliliği 8 yaşında yapmıştır, o dönem yetim ve öksüzleri şimdiki gibi evlatlık alma şansı yoktur, cahiliye dönemi düşün yani, ortalık himayene alacağın kişiyle adını çıkaracak, o kızı belki dışlayacak adam dolu. O zaman küçük yaşta yetim kalanları, kimsesiz dul kalanları, fakir kadınları nikaha alma gibi bir emir gelmiştir Allah'tan. O 4 kadının bile emin ol çok önemli sebebi vardır ve keyfi olması yasaklanmıştır. Oysa birçok din alimi Hz. Ayşe'yi nikahına alan Hz. Muhammed'in Hz. Hatice vefat etmeden ve Ayşe büyümeden onunla bir münasebeti olmadığını söyler. Bir de o dönemlerde ve sıcak ülkelerde kadınların bluğ çağı 7 yaş gibidir ve ortalama insan ömrü bile çok azdır. Yani 500 lü yılları şimdiki çağ ile kıyaslamak bile yanlıştır. Bu konu çok afakidir, Kutsal Kitap da falan yaş meselesi yoktur, yani ama birçok Peygamber karşıtı bunu bilip bilmeden diline dolar.

Din Alimi değilim ama şu konuda yazdığın birçok şey eşitsizlik göstergesi değil ve hepsinin altında farklı bir amaç vardır.

Bir de SSCB demişsin. SSCB falan komunist gibi görünen en büyük emperyalistlerdi. 70lerde Bulgaristan'da komunizm varken, devlet herkese iş sağlarken, en avam işler Türklere yaptırılırken, en üst düzey işler Bulgarlara yaptırılmıştır. Garibim Türklerde bunu matah sanmıştır. Zaten bu uygulama Rusların Türkleri asimile ederken yaptığı soykırımla bitmiştir.

Yani komunist, süper dediğin ülkelerde bile her daim emperyalizm var maalesef. Zengini fakire verme konusunda ikna edebilecek tek şahsiyetler Peygamberlerdi. Birebir komunizm olarak düşünmene gerek yok ama zenginin fakire vermesi gerekn zekat fitre bile bence eşitlik sağlama çabasıdır.

Yani diyorsun ki, sağdan soldan çekince bir şeye benziyor. Nasıl, neredeyse her ailenin uyguladığı "kız çocuklarını gömme" ritüeline sert bir tutumla karşı çıktıysa Muhammet, miras ya da 8 yaşında ki çocukla evlenme konusundada aynı duruşu sürdürmeliydi. Ülke yönetimi, dönemin koşullarına göre yazılıp sona eren bir kitaba bırakılamaz. Çünkü ardından gelecek her kural, gücü elinde bulunduranın yorumu, bakış açısı olacaktır. Peygamber 8 yaşında ki çocukla evlendi, ama bu dönemin şartıydı" yorumu kadar "Peygamber 8 yaşında ki çocuklar evlendi, bizde sünnetlere uymalıyız" sonucuda doğrudur. İslamda yoktur ki iki kitap birbirini destekleyebilsin... Anarşist Müslümanlar var ya, bu bile durumun vahimliğini kanıtlamaya yeter.

Zaten okumuş, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlara az da olsa destek veren her insan ayetleri dönemin koşulları vb şeklinde yorumlarla yumuşatmaya çalışıyor. Dönemin Kuran'ı kol kesmeyi hak görmüş, şimdi ne yapacağız? Yine bu ayeti okuyup yorumlayanın beynine bakmayacak mıyız? İster, Kuran değiştirilemez diyen radikallerden olur ister ılımlı takılır. Yani, Kuran bulunduğu haliyle tamamiyle yetersizdir. Sayfalarca açıklama ve ek yoruma ihtiyaç duyar.

8 yaşında ki kız hakkında sana onlarca söylediğinin tersi şeklinde olayı yorumlayan din adamı söyleyebilirim.
Diyelim ki miras konusu söylediğin şekilde işliyordu, (ki bana göre tersi bir durumu, yani kadınında yönetici, idare eden, sorumlu olan kişi olma olasılığını göze almalı, buna ilişkin gerekirse başka bir ayetde kaleme almalıydı, zor değil, bir sıra fazla tutardı) o halde o dönemin sonlanmasıyla işi bitmeliydi. Ek bir açıklamaya ihtiyaç duymadan Kuran'dan sonuç çıkarabiliyor muyuz? Hayır. Alim, ulema vb lazım. Ki her biri diğerini mürted ilan etmiş. Sırf Ali ile Osman arasında ki düşmanlık bile, Peygamber ile İslam'ın da öldüğünü anlamak için yeterli.

Buluğ çağı felan bilmem ben. 8 yaşında ki bir çocuk, çocuktur. Gerektiğinde "idealist" bir insan gibi gösterilen peygamber bunu bilmeliydi.
Üstelik, bir de emirler daha yüce olan makamdan, Tanrı'dan geliyor. Ben ondan kutsal, ön görü sahibi olmasını beklerdim. En azından bir on yıl sonrasını hesaplayabilmeliydi. Kitabının her elde farklı bir cisme bürüneceğini, yazdığı, sözde dönemin şartlarına getirilen kuralların recme, asılıp kesilmeye vardığını, insanların suçsuz yere öldürüldüğünü kestirebilmeliydi.

Cariye olayına değinmemişsin. Bunada yine solcu takılan Müslümanlar çok kılıf buluyor. Aslında yavaş yavaş sonlandırılmaya felan çalışılıyordu diye. Olmaz böyle. Ne anlamı kaldı ki. Bu yeni bir kitap demek. Kuran gitti, yorumlayıcıları kaldı. Onun yerine ZeyMurEl'in anayasa kitabı de, Kuran zaten "o dönem, o ergenlik çağı, o kadın vb" derken unutuldu gitti.

Peygamberide katarsan yönetim şekline, devlete yeni bir Afganistana merhaba de. Sana hadis yollayayım istersen, şu, direkt hadisleri reddedenler dışında kimsenin "inanmam" diyemeyeceği kaynaklardan, Buhari felan. Kabul edersen, şaşıracağım.

Ve SSCB. Umut kaynağım. Bulgaristan Doğu Blok'unda yer alıyor.
Bulgaristanda 1940 civarında "brannak" adı verilen bir faşist topluluk türedi. İşçiler canla, kanla Nazi sevdalısı hükümete karşı savaşıyor, hatta bu yüzden 1 mayıs'ta oluşan kitleyi engellemek adına 10 yıl'dan başlayan hapis cezaları ile karşılaşıyorlardı. 44'te ise başa Komünist partisi geçti. Tamamen halk desteğiyle, seçimiyle. Dönemin Sscb'sinden etkilenmemek mümkün değildi tabi. K.Kore, Çin... Herbirine öncü oldular.
SSCB'ye verdiği destek ile en sadık ülke Bulgaristandır.
Sscb, etkisi altında ki tüm topraklara ve hatta örnek olduğu ülkelere bile eşitlik götürmüştür. %100 eğitim oranı, kadın ve erkek arasında ki yine %100'lük eşitlik, 8 saatlik çalışma sınırı, gelir eşitliği gibi.
Her bir toprak parçasında bu maddeleri istisnasız yerine getirmişlerdir.
Hatta Azeri'ler "eskiden at'a biniyorduk, SSCB sayesinde Trmavay ile tanıştık" derler.
Ki, söylediğin şekilde bir "sömürü" sistemi olsaydı, satılmış hain Gorbaçov'un SSCB'yi yıkmak için düzenlediği referandumda en düşünk oyu %70'lik oranla Ukrayna ve en yükseğide %90 küsürlük bir evet ile Azerbaycan vermezdi.

Ben Küba diyeyim, sen mükemmeli anla.

Konudan çıkıyoruz. Geçen dini yorumum yüzünden banladım, 5-6 gün kadar.
Bence buna devam etmeyelim.
Yazdıklarım yüzünden sürekli engelleniyorum.
 
Benim güzel bir fikrim var. Herkes istediği kadar çocuk doğrusun, bakamadıklarına komünistler baksın. Nasıl yöntem? Ne dersin Bahar Yildirim Bahar Yildirim

O Komünistler, hayatlarını her türlü hak için ortaya koyacak kimseler.
Eğer aralarında biraz vakit geçirdiysen, yedikleri baskınları, dayakları nasılda boşverdiklerini görmüştürsün.

Ve gün gelir, "o eteği giymeseydi, o saatte çıkmasaydı, orada ne işi vardı, sarhoş olmasaydı" sözlerini bir kadın cinayeti akabinde burada paylaştığımda bana karşı çıkarsan, o an'dan itibaren yukarıda saydığım sebeplerden ötürü öldürülen, şiddete maruz kalan, özgürlüğü kısıtlanan herkesin sorumluluğunu almayı kabul etmiş olacaksın, unutma.
Onları evine almalı, bakmalı ve her türlü ihtiyaçlarını karşılamalısın.
Ne de olsa, bir yanlışı dile getirmek beraberinde evini onlara açmayı gerektiriyor (sana göre).
 
Back