işte bizim toplumsal problemimiz herkesin kapalı doğruları var latince okuyorduk iyi kötü şimdi noldu belki de bir kaçımız haftada 1 kuran eline alırken belki de şimdi dünyevi işlerle meşgul olacak halbuki kuranı kerimin çoğu tevsirinin önsözünde peygamber efendimiz arap ırkına mensup olduğu için araapça indirildiği aslının kuranı anlamak ve haayata yansıtmaktan geçtiği yazar ,,,oysaki biz her kitabı kutsal kabul ediyoruz meselA incil arapça değildi,tevrat arapça değildi böyle şeylere takılıp çok iyi yaptığımız bir şeyden men olduk çok yazık ...
Namazlarımızda mutlaka Kur’an-ı Kerim'i aslından okumalıyız. Allah kelamı olan Arapça olandır. Bunun yeri ve sevabı ayrıdır. Her harfine kat kat sevap verilir.
Bizi yaratan Allah, Kur’an-ı Kerim'i Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapçadır. Allah Kur'an’ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi Kur'an yerine geçemez.
Örneğin bir çekirdeğin aslını bozarak parçalara ayırsak, sonra da toprağa eksek ağaç olamayacaktır. Çünkü özellikleri kaybolmuştur. Bunun gibi Kur'an ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer çekirdek gibidir. Başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için Kur'an olmayacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de altı yerde
“Kur'anen Arabiyyen” ifadesi geçer. Yani Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'i Arapça olarak indirdiğini bildirir. İbrahim suresinin 4. ayetinin meali de şöyledir:
“Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah, dilediğini sapıklığında bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. Onun kuvveti her şeye galiptir ve o her şeyi hikmetle yapar.”
Bu durumda Kur'an'ın manası nasıl Allah'tan gelmişse, lafzı, ifadesi ve yazılışı bakımından da ilahidir.
Kur' an dendiği zaman, hem onun Arapça olarak okunan lafzı ve kelimeleri, hem de anlaşılan manası akla gelir ve hakikatte de öyledir. Bu iki hususiyeti birbirinden ayırmak, farklı mütalaa etmek mümkün değildir. Kur'an ancak kendi lisanı üzerine okunabileceği için, sadece o lisanın kendi harfleriyle yazılır, o harflerle okunur.
Araplardan başka Farsça, Hintçe, Çince, Uzak Doğu dilleriyle konuşan Müslümanlar da, biz Türkler de Müslüman oluşumuzdan bu yana Kur'an'ı Arapça olarak yazmış, o dille okumuşuz. İslam alimlerinin de ortak görüşü, Kur'an'ın başka dille yazılamayacağı yolundadır. Bunda ittifak vardır.
Zaten Kur'an'ı başka bir dille yazmak mümkün olmadığı gibi, başka bir dille doğru olarak okumak da mümkün değildir. Çünkü Kur'an harflerinin kendisine has özellikleri vardır. Bu harflerin bazılarının karşılığı ve okunuş şekli başka dilin alfabelerinde mevcut değildir. Söyleniş bakımından birbirine benzer harfler olsa da, mahreçleri (ağızdan çıkış yerleri) itibariyle de farklıdır. Mesela, Arapça için
“lügat-ı dad” denir; yani Fatiha suresinin sonundaki
“veleddallin” deki
“dad” harfi hiçbir lisanda bulunmamaktadır. Bu harfin bulunduğu bir kelimeyi başka bir lisanın ifade etmesi mümkün değildir.
Mesela Türkçede sadece
“h” harfi yerine Arapçada üç çeşit
“h” harfi vardır. Noktasız “ha” noktalı hırıltılı “ha” ve ”he”. Aralarındaki farkı küçük bir misalle açıklayalım. Noktasız ha ile yazılan
“mahluk”, noktalı hırıltılı ha ile yazılan
“mahluk” ve he ile yazılan
“mahluk”. Her üçünün de Türkçede yazılışı ve okunuşu aynıdır. Halbuki Arapçada birincisi
tıraş edilmiş, ikincisi
yaratılmış, üçüncüsü ise
helak edilmiş anlamındadır. İşte Kur’an’ı Latince yazıdan okuyan birisi bu farkları anlayamayacağından, söz gelimi Allah’ın yaratmasından bahseden bir ayeti, farkına varmadan
“tıraş etmek” veya
“helak etmek” manasına okuyabilecektir.
Yine Kur'an harflerinin içinde üç adet
“ze” vardır. Biri ince “ze”, biri peltek “zel”, diğeri de “zı” dır.
Türkçedeki
“s” yerine üç harf bulunur. “sin, sad” ve peltek “se”. Arapçaya has bir harf vardır ki, o da “ayın” olarak okunan harftir. Bu harf başka bir dilde pek bulunmamaktadır.
Şimdi Kur'an harflerini bilmeyen bir kişi, yukarıdaki harfler Türkçe ile yazıldığı zaman nasıl okuyacaktır? Bu harfleri çıkaramadığı gibi, okuduğu kelime ve ayetler de birer Kur'an kelimesi ve ayeti olmaktan uzak olmaz mı?
İşte latin harfleriyle yazılmış olan Kur'an'ı daha bunlar gibi pek çok mahzurlardan dolayı doğru olarak okumak mümkün değildir. Kur' an okumasını öğrenmek isteyen kimse ancak onu aslından okumak suretiyle öğrenebilir. Böylece sıhhatli bir neticeye varmış olur.