Hayvan deneyleri ve kozmetik markaları



insandık di mi biz??
fotoları görünce çok kötü oldum,neyse ki son 3 yıldır özellikle temizlikte sırf BİM GÜLDALlarını kullanıyorum:)
bu işin şakasıydı tabi...
böyle masum hayvanların deneylerine,ya da insanlar üzerinde yapılan korkunç psikoloji deneylerine karşıyım karşı olmasına ama yine de haberlerde 'kanserin çaresi bulundu mu!!Flaş flaş,maymunlar ve fareler üzerinde yapılan deneyden %80 başarı elde edildi ' gibi haberlere de içten içe seviniyor insan. İlaç deneyleri kaldırılsın denmez,denemez.."sadece ilaç deneylerine izin verilsin diğerleri kati suretle yasaklansın" dense onun canı can da ilaç deneğininki patlıcan mı gibi bi paradox ortaya çıkar...Tam bi yaklaşma kaçınma problemi :-/
 

Benim de aklımı kurcalıyordu birkaç gündür buradaki kampanyayı takip ettikçe. Tıpta kullanılacak yeni deneysel yöntemler var ya da hayvan dokuları zaten insanlarınkiler ile birebir uyuşmuyor test sadece firmalara hukuki yönden kaçış sağlıyor argümanları var hayvan deneylerinin yasaklanmasını savunanların. Diğer taraftan da canlı doku oluşturmak vs. gibi yöntemlerin daha komplike organlar üzerinde yapılması gereken çalışmalarda işe yaramayacağı savunuluyor. Sanırım ben tıp alanında hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin yasaklanması taraftarı değilim, canlılığın devamını koruma ve salgın hastalıkları önleme söz konusuysa üzerinde deney yapılan bir miktar hayvan feda edilebilir gibi geliyor.
 

işte dediğim paradoks tam da burada başlıyor ya pinupcuğum :)
Bir miktar dediğimiz miktar hiç de az bi miktar değil ki,eczane rafları çeşit çeşit ilaçlarla dolu,sanmıyorum ki o şekilde denenmeden piyasaya sürülsünler
 
• hayvan deneylerine alternatif olabilecek en az 450 yöntem bilinmektedir.

. İnsan hastalıklarının sadece %2’den azı (%1.16) hayvanlarda da görülür. insan hastalıklarının %98’inden fazlası hayvanlarda hiçbir zaman görülmez.

• şu anda piyasadaki en az 50 ilaç hayvan deneylerinde hayvanlarda kanser oluşumuna sebep olmuştur. sağlık bakanlıkları “hayvan testleri sonuçlarının önemi olmadığı” gerekçesiyle bu ilaçların satılmasına izin vermektedir.

• sorulan doktorların %88’i hayvanlar ve insanlar arasındaki anatomik ve fizyolojik farkların hayvan deneyleri sonuçlarını yanıltıcı hale getirmesinin son derece mümkün olduğunu ifade etmektedir.

• fareler, insanlar üzerinde kanserojen etki yapan maddelerin tanımlanmasında %37 oranda doğru sonuç vermektedir. yani, yazı tura atmak daha doğru sonuçlar verecektir.

• hayvan deneylerine göre limon suyu öldürücü bir zehir iken, arsenik, baldıran zehiri ve botulin (botoks) güvenli maddelerdir.

• reçeteli ilaç tedavisi gören hastaların %40’ı yan etkilerden şikayetçidir

• şu ana kadar çoğu piyasadan geri çekilmiş 200,000 kadar ilaç üretilmiştir. dünya sağlık örgütü’ne (who) göre sadece 240 ilaç “gerekli” sayılmaktadır.

• hayvan deneylerinde güvenli bulunan birçok ilaç insanlar üzerindeki etkileri nedeniyle geri çekilmiş ya da yasaklanmıştır.

• aspirin, kalp ilacı olarak kullanılan digitalis, kanser tedavisi ilaçları, insülin, (hayvanlarda doğum sakatlıklarına sebep olmaktadır) penisilin gibi birçok güvenli ilaç hayvan deneylerini geçememiştir. hayvan deneyi sonuçlarına göre hareket edildiğinde bu ilaçların yasaklanması gerekir.

• insanlarda uyuşturucu ve uyutucu etki gösteren morfin kedilerin heyecanlanmasına sebep olmaktadır.

• hayvan deneylerini geçen ilaçların %95’inin ilk klinik deneylerde insanlar üzerinde etkisiz veya tehlikeli oldukları anlaşılmaktadır.

• hastanede yatan insanların altıda biri aldıkları ilaçlar hayvan deneylerinde güvenli bulunup piyasaya sürüldüğü için sağlıklarını kaybetmişlerdir.

• dünyada her 22 saniyede bir hayvan laboratuarlarda ölmektedir.

• doğum kontrol hapı insanlarda kan pıhtılaşmasına sebep olurken, köpeklerde tam tersi etki yaratmaktadır.

• her gün ağrılarımız için kullandığımız aspirin farelerde doğum sakatlıklarına sebep olmaktadır.

• araştırmacılar hayvan deneyleri sonuçlarına bakarak uzun bir süre benzen’in insanlarda kanser yapmadığını iddia ettiler.

• kardiovasküler ilaçlar olan “encainide” ve “flecainide”’in köpekler üzerinde yapılan deneylerde kalp problemlerine sebep olduğu görülmedi. bu nedenle amerika’da bu ilaçlardan 3000 kişi öldü.

• bypass ameliyatı köpekler üstünde işe yaramadığı için uzun süreler insanlar üstünde denenmedi.

• hayvan deneylerine göre insanların c vitaminine ihtiyaçları yoktur, sigara kanser yapmaz ve alkol karaciğere zarar vermez.

• senelerce, hayvan deneyi sonuçları gösterilerek asbest’in zararsız bir madde olduğu iddia edildi.

• maymunlar üzerinde yapılan çocuk felci deneyleri uzun yıllar boyunca hastalığın nasıl ortaya çıktığını anlamamızı geciktirmiştir

• bir araştırmacının da söylediği gibi “hayvan deneylerinin temel sorunu, hiçbir zaman insan hastalıklarına doğru bir model teşkil edememeleridir.”
 
mavikuş toplu msjda sana cvp vermeyi unutmuşum ..burda markamızı seçip seçmemize neden olabilecek herşeyi konuşabiliriz.. bahsettiğin makaleleri burada yayınla bence..
 
biz diğer konu sahipleri gibi "begenmiyorsan kullanma kardeşim" diyen, işin kolayına kaçıp kestirip atan, düşünmenin bile zul geldiği insanlar gibi tepki vermiyoruz..bizden farklı görüşteyseniz de burda paylaşabilirsiniz..ne kadar çok düşünce o kdr iyi sonuç...
 
bilmeden bu markaları kullanıyordum.gerçekten çok pişmanım.tam boğazımın ortasında bir yumru oluştu.yutkunamıyorum.allah'tan dilerim ki rabbim tüm hayvanları insanların şerrinden korusun...bu caniliği yapanlarında allah'ım bin bir türlü belasını versin.
 
Nonique Organik seritifikalı ve hayvanlar üzerinde deney yapmayan markalar arasında
göz çevresi kremi ve dudak balmıı kulanıp memnun kalmıştım
fiyat performans açısından da gayet makul fiyatalara sahip

ayrıca morfose sanırım akat kozmetiğe ait
dün dikkat ettim ambalajında mutlu tavşan var
bugün netten bi araştırma yaptım
ve hayvanlar üzerinde test yapmıyolarmış
ayrıca saç spreyleride ozon tabakasına zararlı gazlar içermiyomuş
aklınızda bulunsun
 
Son düzenleme:
evde ne kadar Yoğurt kabı varsa onlara su koydum,hepsi aşağıda.ben gittikten hemen sonra balkondan baktım bir kedi içiyordu su.birde gezinirken birşey gördüm adamın birinin köpeği var o kadar seviyor ki onu,gidiyor dondurma alıyor köpeğe harika bişey ya.bazı varlıklar da (insan diyemedim) ya üstünde deney yapar zavallı hayvanların yada yavrularını emzirirken pompalı tüfekle vurur yada kavgaya zorla tutuşturduğu köpeği bıçaklayarak ayırır.lanet olsun onların insanlığına.bakmayın kızlar çok doluyum
[video=youtube;9j8HdeRJwvw]http://www.youtube.com/watch?v=9j8HdeRJwvw[/video] paylaşmak istedim sadece
 
Bioderma hakkında bilgisi olan var mı arkadaşlar?

Ben mail attım bakalım ne yanıt gelecek.
 
Bende herkes gibi şok oldum resimlere çoğuna bakamadım bile
kesinlikle bundan sonra çok daha dikkatli olucam aralarında maleseff
benimde kullandığım (artık çöpp oldular) markalar varmış az da olsa
kesinlikle evime sokmicam emeği geçen herkese çok teşekkürler kendi adıma
 
HAYVANLAR ÜZERİNDE TEST EDİLMEYEN İLAÇLAR BİZİM İÇİN GÜVENLİ OLUR MU?
Evet. İlaçlar hayvan testi safhası ortadan kaldırıldığında çok daha güvenli olur. Günümüzde, yasal ilaçlar yasadışı ilaçların toplamından daha fazla insanın ölümüne yol açmaktadır. Pek çok araştırma hayvanlar üzerinde test edilen ilaçların insanlar için güvenilir olup olmadıklarının %50 daha az doğru tahmin edildiğini göstermiştir. (31)

Araştırmacılar hayvanlara insanlarda potansiyel olarak yararlı olabilecek maddeleri verdiklerinde, test edilen tür üzerinde maddelerin etkililiği hakkında pek çok geri bildirim alırlar. Oysa alınan sonuçlarda, türler arasında her zaman çarpıcı farklılıklar ortaya çıkar ve bu maddelere insanların vereceği reaksiyonu önceden tahmin edebilecek hiçbir güvenli metot yoktur.

İnsan hayatını kurtarabilecek pek çok madde hayvanlara zarar verdiği için onaylanmamıştır. Fakat hayvanları tedavi eden onaylanmış maddeler ise, daha sonra bazı insanlara zarar vermiş ve bazen ölümlere yol açmıştır.

İngiltere’de her yıl reçeteli ilaçların yan etkileri yüzünden 10,000’den fazla insan ölmektedir (32) –bugün batı dünyasındaki en büyük dördüncü ölüm sebebidir- (33). Amerika’da bu rakam 100.000’in üzerindedir (33). 2004 yılında artrit ağrı kesicisi Vioxx, 140,000’i ölümcül olmak üzere 320,000 kalp krizi ve inmeye neden olduğu için toplatıldı (34). Hayvan testleri, bu trajedileri öngörme konusunda başarısız oldu. Oysa modern DNA çipleri, insan tabanlı testler, PET ve diğer tarayıcılar kullanılarak gönüllülerin izlendiği insan dokusu ve mikro-doz araştırmaları yapılsaydı hepsi önlenebilir ya da azaltılabilirdi.

İngiliz Pharmagene firması (şimdiki adıyla Asterand) ‘insan genetiği üzerine yeni veriler elde edilmesi, ilaç araştırmalarını hayvanlar üzerinde yapmayı geçersiz kılıyor. Eğer insan genetiği üzerine bilginiz varsa, hayvanlara dönmenin ne anlamı var?’ felsefesinden hareketle sadece insan dokusu kullanır.(35)

Hepimizin bildiği popüler ilaçlar (aspirin, asetaminofen (Tylenol), ibuprofen) hayvanlar için oldukça zararlı olabilir. Bu yüzden en çok ihtiyaç duyulan ilaçların temin edilmesinde hayvan testlerinin bizi engellediği konusunda haklı bir endişe meydana gelmektedir.

Hayvanlar üzerinde bütün güvenlik testlerinden geçen yeni ilaçların %92’si klinik denemelerde başarısız olmuştur (36). Piyasaya çıkan pek çok ilaç ciddi yan etkilerinden dolayı daha sonra ya toplatılmış ya da yeniden etiketlenmiştir (1). Hayvan verilerine olan güven, şirketlerin daha büyük ve daha iyi klinik denemelerin masraflarından kaçınmalarını sağlamaktadır.
 
HAYVANLARI KULLANMAZSAK NE KULLANACAĞIZ?
Bu bakış açısı yanlış bir şekilde geçmişteki tıbbi ilerlemelerin hayvan deneyleri sayesinde gerçekleştiğini varsayar. Oysa tıp tarihinin gerçek kriterleri, gelecekteki ilerlemelerde olacağı gibi, aşağıdaki hayvan tabanlı olmayan metodolojilere dayanmaktadır.

In vitro veya deney tüpü araştırması: Çocuk felci ve menenjit de dahil olmak üzere, bugün kullandığımız bütün aşıların yanında, DNA yapısı ve antibiyotikler gibi pek çok büyük keşifte etkili bir rol oynayan araştırmadır.

Epidemiyoloji: Epidemiyoloji önemli olabilecek bağıntıları bulabilmek için toplumlardaki yaşam tarzı faktörlerini inceler. Genetik araştırmalar ve diğer hayvan tabanlı olmayan metotlarla birleşerek vücut sistemi hakkında çok doğru bilgiler elde edilmesini sağlar. Epidemiyoloji çalışmaları, folik asit eksikliğinin sakat doğumlara yol açtığını, sigaranın akciğer kanserine, kurşunun çocukların beyinlerinde tahribatlara neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Mikro-doz çalışmaları: Potansiyel yeni ilaçların insanlarda güvenle test edilmesini sağlayan insan metabolizması üzerine veri elde edilen yeni bir metottur. Mikro-doz çalışmaları bir kitle spektrofotometresi akseleratörü (KSA) ile yapılır, bu alet şimdiye kadar icat edilen en hassas ölçüm cihazlarından biridir. KSA o kadar hassastır ki bir litre sulandırılmış sıvıyı dünyadaki bütün okyanuslarda keşfedebilir! Halen 18 aylık bir çalışma sonunda 3-5 milyon sterline mal olan Faz I klinik çalışmalarında ilaçlar % 40 başarısız olmuştur. Mikro-doz sorunların daha erken saptanabilmesi için daha hızlı ve ucuz bir şekilde ilaçları eleyebilir. Mikro-doz çalışması sadece 4-6 ay sürer ve ilaç başına 250 bin sterline mal olur. İnsan metabolizmasını öngörmedeki doğruluk derecesi eşsizdir. Avrupa Birliği ve Amerikan ilaç düzenleyicileri ilaç gelişiminin daha hızlı ve güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi için mikro-doz uygulamasını kullanmayı uygun görmüşlerdir.

DNA Çipleri: Kişiye özel ilaç tedavisi uygulamasına olanak tanıyan farmakogenetik (hastaların ilaçlara verdiği cevapların oluşmasında temel bir rol oynayan genetik faktörleri inceleyen bilim dalı) çalışmaların yapılmasına olanak tanır. Farmakogenetik, günümüzün ‘herkese uygun bir ilaç’ yaklaşımının yerine, ilaçların, genetik olarak benzersiz olan her bir kişi için özel olarak tasarlanabileceği görüşüdür. DNA çipleri, DNA parçaları ya da gen dizilimiyle sabitlenmiş, posta pulu büyüklüğünde cam slaytlardır. Bir DNA örneği floresan boyalarla etiketlenir ve yeni bir ilaca ekspoze edilir ve daha sonra çipin üzerinden temizlenir. Çipteki genler DNA örneği ile eşleştiğinde, birbirlerine yapışırlar ve hangi genlerin harekete geçtiğini ya da deneysel ilaç tarafından bastırıldığını gösteren renkler ortaya çıkar.

Mikro akışkan (microfluidic) çipler: Sadece 2cm genişliğinde, her biri vücudun değişik bölgelerinden bir doku örneği içeren bir dizi ufak odacığın içine oyulmuş çiplerdir. Bölmeler yapay kanın akması için mikro kanallara bağlanmıştır. Test ilacı yapay kana eklenir ve cihazın etrafında dolaşır; böylece mikro ölçekte vücutta ne olduğu taklit edilir. Çipteki sensörler bilgisayar analizi için geri bildirim bilgisi verirler.

İnsan dokusu: HIV ve AIDS hakkında bildiğimiz her şey insanlardan, insan dokusundan ve özellikle de kanda yapılan çalışmalardan gelir. Benzer bir şekilde, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları hakkında bildiğimiz her şey ise hastalar ve dokuları üzerinde yapılan çalışmalardan öğrenilmiştir. Cambridge beyin bankası ve beyin görüntüleme merkezinden Dr. John Xuereb’a göre; İnsanlarda ortaya çıkan Alzheimer, Parkinson ve diğer nörodejeneratif hastalıklara ancak insan dokusunda cevap bulabiliriz. Yeni ilaçlar insan dokularında test edilebilir, gönüllüler mikrodoz çalışmalarını kabul etmeden önce etik olarak tamamen bilgilendirilirler. Asterand gibi firmalar özellikle hayvan dokusundan daha uygun olan insan dokusuyla çalışmalar yapar.

Bilgisayar Modellemesi: Bilgisayar modellemesi günümüzde çok ilerledi. Sanal insan organları ve sanal metabolizma programları sayesinde ilaçların insanlar üzerindeki etkisinin hayvanlar üzerindeki etkilerinden daha kesin olarak tahmin edilmesi sağlanıyor.

Otopsi: Otopsi ve kadavralar hastalıkları netleştirmek ve kırık tespiti, omurga sabitleme, bağ rekonstrüksiyonu ve diğer prosedürlerin uygulama tekniklerini öğretmek için kullanılırlar. Otopsi çalışmaları bir hastalığın bütün vücuttaki etkilerini araştırmada ve sık görülen yanlış teşhislerin düzeltilmesinde en iyi metottur.

Genetik araştırma: Genetik araştırma genlerin bazı hastalıklardan sorumlu olduğunu aydınlatmıştır. DNA çipleri doktorların spesifik hastalar için doğru ilacı yazmalarını sağlar, böylece, örneğin, kemoterapi gibi hastalıklarda ciddi yan etkilerin görülmesi azaltılır. Doktorların hastalarının belli hastalıklara olan yatkınlıklarını anlayabilmeleri, onları daha dikkatli izleyebilmelerine, aynı zamanda en uygun beslenme, yaşam biçimi ve tedavi konusunda hastalarına tavsiyelerde bulunabilmelerine olanak tanımaktadır.

Klinik araştırma: Yapılan klinik çalışmalar, göz tembelliği ve anneden bebeğe geçen HIV virüsü tedavileri de dahil olmak üzere pek çok hastalığın geçerli tedavi ve bakımlarla önlenebileceği bilgisini verir. İnsan dokusu, insan hastalıkları ve ilaç testi çalışmalarında hayati önem taşır. Hastalar üzerinde yapılan klinik araştırmalar insanların farklı tedavilere nasıl yanıt verdiğinin ve bir tedavinin diğer bir tedaviden daha üstün olup olmadığının tespit edilmesini sağlar.

Kök hücre araştırması: Kök hücre araştırması çok çeşitli hastalıkların tedavisinde umut vaat ediyor. İnsan kök hücreleri lösemi hastası çocukların tedavisinde hali hazırda uygulanan bir tedavi, ayrıca bazı Parkinson hastaları ve kalp krizi hastaları için olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bağışlanan yetişkin kök hücreleri ve göbek bağı hücreleri insan kök hücre araştırmalarına etik bir kaynak sağlamak için düzenlenebilir.

Pazarlama sonrası ilaç gözetimi: Pazarlama sonrası ilaç gözetimi yeni bir ilacın bütün ve yan etkilerinin bir izleme ajansına (örneğin FDA) rapor edilmesi vasıtasıyla yapılan bir raporlama uygulamasıdır. Yeni ilaçların beklenmedik yan etkilerinin daha erken teşhis edilmesine yardımcı olur ve böylece ters ilaç reaksiyonlarının sorumluluğunu azaltır. (apaçık görünen faydalarına rağmen, pazarlama sonrası ilaç gözetimi raporlama yöntemlerinin ne kolay ne de gerekli olmasından dolayı şimdilik düzensiz uygulanmaktadır.)

Teknolojik gelişmeler: MRI, CAT, PET tarayıcıları, röntgenler, ultrason, kan gazı analizi makineleri, kan kimyası analizi makineleri, pulmoner arter kateterleri, arter kateterleri, mikroskoplar, izleme cihazları, lazer, anestezi makineleri ve monitörleri, ameliyathane donanımları, bilgisayar tabanlı ekipmanlar, sütürler, kalp-akciğer makinesi, kalp pilleri, elektrokardiyogramlar, EEG, kemik ve eklem replasmanı, stapler, laparoskopik cerrahi, yapay böbrek makinesi ve örnekleri verilebilecek daha pek çok teknolojik buluş bugün sahip olduğumuz yüksek standarta sahip tıbbi bakımdan geniş ölçüde sorumludur.
 
TEKNİK OLARAK İNSANLAR DA HAYVAN OLDUĞUNDAN, ARADAKİ FARK NEDİR?
Bütün hayvan hücreleri ortak özelliklere sahip olsa da –sinir hücreleri, mitokondri (hücre organeleri)- artık en küçük yapısal özelliklerin ayırt edilebilmesi yoluyla farklı türlerin ilaçlara, çevreye ve gıdalara gösterdikleri reaksiyonu biliyoruz. Başarısız hayvan deneyleri, ufacık farklılıkların bir türde hastalıkları önlerken, başka bir türde hastalığa yol açabildiğini kesin olarak kanıtlamıştır. İnsanlar ve hayvanlar arasındaki en ufak biyolojik farklılıklar, hayvan verileri insanlara uygulandığında ölümcül hatalara yol açar. Beyaz kan hücre yüzey reseptörlerinin insanları AIDS’e karşı savunmasız bırakması gibi.

Bireylerin genetik özelliklerini taramak ilaç güvenliğini artırmanın en iyi yoludur. Doğru ilaçları doğru kişilere vermek kişiselleştirilmiş tıp olarak adlandırılır. Bu yöntem halihazırda bazı kemoterapi ilaçları için uygulansa da çok daha geniş bir alanda kullanılabilir. Bilimin üstünlüğü birbirinden tamamen farklı türler arasındaki değil, bireyler arasındaki farklılıklara odaklanmaktır.

HAYVANLARIN DIŞINDA VÜCUT SİSTEMİ İNSANLARA BENZEYEN BAŞKA BİR MODEL OLMADIĞI İÇİN HAYVAN DENEYLERİNİN GEREKLİ OLDUĞU İDDİASI NEDİR?

Bu iddia, ne kadar değerli olsa da in vitro araştırma metodolojilerinin tüm yaşam sisteminde ne olacağını önceden tahmin edemeyeceğini öne sürer, ki doğrudur. Fakat tarih laboratuar hayvanlarından elde edilen sonuçların çok daha yetersiz olduğunu ispatlamıştır – öngörülen sonuçlar yalnız test edilen hayvanlar için geçerlidir, insanlar için değil.

Metabolik süreçlerin türler arasındaki büyük farklılıkları göz önüne alındığında, hayvan testlerinden toplanan bilgilerin hiçbir öngörüsel değeri yoktur ve insanlara uygulandığında tamamen bilimdışıdır. Sıklıkla hayvanlarda etkililiği kanıtlanmış maddelerin insanlar için hiçbir iyileştirici değeri olmadığı hatta bazen zararlı olduğu görülmüştür.

Bu durumda, bütün ilaçlar her bir parçasıyla aynı hayvanlar gibi laboratuar canlıları olan insanlar üzerinde ergeç denenmelidir. İlaç testlerinin bu ‘klinik evreleri’, belirlenen insan gönüllülere ilk önce çok küçük dozajlar verip, daha sonra tepkilerini monitörden ölçerek dozajı yavaşça artırmaktır.

Klinik testler ve buna müteakip hayvanların kullanılmadığı epidomiyoloji ve pazarlama sonrası ilaç gözetimi (uzun süreli güvenilirlik verilerinin toplanması) gibi metotlar, insanların metabolik süreçlerinin laboratuar hayvanlarıyla %100 doğru ölçülemeyeceğini ispatlamaktadır.
 
HAYVANLAR ÜZERİNDE TEST EDİLMEYEN İLAÇLARIN SAKAT DOĞUMLARA YOL AÇMAYACAĞINI NASIL BİLEBİLİRİZ?
Karnofsky Kanunu denilen tıbbi prensip, her maddenin doğru türlere, gelişimin doğru aşamasında ve doğru dozajda verildiğinde teratojenik (doğumsal bozukluklara yol açar) olabileceğini ifade eder. Sofra tuzu hatta su bile belli koşullarda bazı türlerde teratojenik olabilir! Bu nedenle, bilim bize herhangi bir ilacın bazı canlılarda doğumsal bozukluklara yol açabileceğini zaten söylemiştir. (4)

Buna ek olarak, teratojenik etki, bazı türlerde az, bazı türlerde ise hiç olmayabilir. (5) Hayvanlarda doğumsal bozukluklara yol açan 1200 kimyasalın sadece 30’unun insanları etkilediği kanıtlanmıştır. (6) ‘Chemically Induced Birth Defects’ kitabının belirttiğine göre:

‘Talidomid’in (uyuşturucu bir ilaç) test edildiği yaklaşık 10 sıçan suşu, 15 fare suşu, 11 cins tavşan, 2 cins köpek, 3 hamster suşu, 8 tür primat ve kedi, armadillo, domuz ve dağ gelinciği gibi çeşitli hayvanlar üzerinde ilaç sadece ara sıra teratojenik etkilere sebep oldu.’ (7)

İnsanlarda doğumsal bozukluğa neden olan neredeyse her kimyasalın popüler laboratuar hayvanları olan sıçanlarda da doğumsal bozukluklara yol açtığı görülmüştür. Fakat insanlar tarafından güvenle kullanılan yüzlerce ilaç da hayvanlarda doğumsal bozukluk ortaya çıkarmıştır. İnsanlarda doğumsal bozukluklara yol açmayan ilaçlar, sıçan yavrularına zarar veriyorsa hayvan testleri anlamsızdır ve öngörülemezdir.

Pek çok yararlı ve güvenli ilacın hayvanlarda doğum defektlerine yol açtığı görülmüştür:

Lovastatin
Kondroitin Sülfat
Acetazolamide
Dichlorphenamide
Ethoxzolamide
Methazolamide
Furosemid
Klonidin
Diazoxide
Hidralazin
Reserpine
Guanabenz
Diltiazem
Nifedipin
Kodein
Hydrocodone
Hydromorphone
Meperidine (Demerol)
Morfin
Oxymorphone
Phenazocine
Propoxyphene
Kolşisin
Allopurinol
Aspirin
Parasetamol (Asetaminofen)
Diğer non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar
Enfluran
Ether
Halotan
Isoflurane
Nitröz Oksit
Sevoflurane
Prokain
Kortikosteroidler
Ampisilin
Sefalotin
Kloramfenikol
Eritromisin
Pek çok antibiyotik, antifungal ve antiviral ilaçlar
Antiparasitik
Antihelmintik
Antimalaryal
Anti-hyperglycemics
Insulin
Tiroksin
Triiodothyroacetic asit
Methylthiouracil
Propiltiourasil
Aminofilin

Bulantı, alerji ve solunum rahatsızlıklarını tedavi etmek için kullanılan pek çok ilaç hayvanlarda doğumsal bozuklukluklara yol açarken, insanlara etki etmemiştir.

Peki hayvanlarda uygulanan teratojeni testleri ne içindir? Ve neden devam eder? Kadın doğum uzmanı profesör D.F. Hawkings bu konuya işaret ediyor:

‘Perinatal toksikolojik çalışmaların büyük çoğunluğunun, insanların tedavisinde bir değeri olabilecek bilgi üretiminden daha çok, ecza evlerine tıbbi ve yasal koruma getirmek, resmi düzenleyici kurumlara ise siyasi koruma sağlamak amacıyla tasarlandığı görülmektedir.’ (8)

Karnofsky yasasını benimseyen araştırmacılar, neticede insanlarda teratojenik olan maddelerle başka türler üzerinde zorla doğum defekti yaratmaya çalışabilirler. Fakat hangi amaçla? Öngörülebilir olmayan hayvan deneylerinde insanın hiçbir değeri yoktur. Onlar sadece başka türlü kullanılsa gerçek tıbbi değeri olabilecek değerli araştırma fonlarını boşa harcıyorlar.

HAYVAN TESTLERİ OLMADAN AIDS İLE NASIL MÜCADELE EDECEĞİZ?
Son 20 yıl içinde, hayvanlara boş yere AIDS bulaştırmaya çalışarak milyarlar harcandı. Uygun bir hayvan modeli oluşturmanın yetersiz olduğu göz önünde bulundurulursa, hayvan deneylerinin bir tedavi için bize yol göstereceğini sanmak aptalcadır. AIDS toplumunun içindeki pek çok kişi –ki hayatları sınırda olan insanlar- değerli zamanlarını ve paralarını boşa harcadığı için aktif olarak hayvan deneylerine karşı çıkar. (15)

HIV virüsü kapmış kan bizim için en aydınlatıcı araştırma materyalidir. Hastalığı HIV’den AIDS’e doğru ilerlemeyen insanlar, hastalığı durdurmanın olası yollarını mükemmel kavrama olanağı sunar. (16)

Epidemiyoloji ve in vitro araştırmalar yoluyla, bilim adamları kendi bağışıklığından sorumlu olduğuna inanılan insan genini zaten izole ettiler. (17) Hayvan araştırmalarıyla geliştirilen AZT ve diğer AIDS’i önleyici ilaçların arzı, hayvan testlerinin savunulmasına yol açsa da gerçekte araştırmalardan insan verilerinin varlığı ve bilgisayarlar sorumlu idi. (18)

AIDS insanları hücresel seviyede öldürür, bu yüzden de araştırılması gereklidir. Değerli araştırma fonlarını düşüncesizce hayvan deneylerine yatırmak, AIDS hastalarının hasta kalmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramaz. (19-22)

Aidswax (AIDS aşısı) 8000 yüksek risk taşıyan gönüllüde denendi çünkü şempanzeleri HIV virüsünden korumuştu. Fakat maalesef gönüllüler için hiçbir koruma sağlamadı.

HAYVAN TESTLERİ OLMAZSA KANSER TEDAVİSİ İÇİN NASIL UMUTLANACAĞIZ?
Kanser şu an İngiltere’de kalp krizinin dahi önüne geçen bir numaralı ölümcül hastalıktır. Henüz kanserden ölümlerin önüne geçemememizin tek bir önemli nedeni vardır: İnsan kanseri ile hayvan kanseri aynı değildir.

Kanser tek bir hastalık değildir. İnsanlarda, farklı organları, dokuları ve hücreleri etkileyen yaklaşık 200’ün üzerinde kanser formu vardır. İnsanlarla kıyaslanabilir hayvan organları, dokular ve hücreler kanserli olsalar bile, bu kanserler asla insan karsinomlarıyla (tümör) özdeş olamazlar.

Verilen maddeler tüm türlerde mutlaka kanserojen olmaz. Araştırmalar gösteriyor ki kimyasalların %46’sı sıçanlarda kanserojen olurken, farelerde olmamıştır. (23) Eğer fareler ve sıçanlar gibi birbirine çok yakın türler arasında aynı kanser ilişkisi kurulamıyorsa, bilinen 20 bileşik insanlarda kansere yol açmazken, 19’unun hayvanlarda kansere yol açtığını söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. (24)

Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü 48 farklı ‘insan’ kanserini, insanlarda başarısı kanıtlanarak kullanılan bir düzine farklı ilaçla farelerde tedavi etti ve 30 vakada, ilaçlar farelerde faydasız oldu. Fare modellerin yaklaşık üçte ikisi yanıltıcıydı. Bu yüzden hayvan deneyleri bilimsel değildir çünkü öngörülebilir değildir.

Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü ayrıca 25 yıllık tarama programını üstlendi, anti-tümör aktivite çalışmaları için 40,000 çeşit bitki türü hayvanlar üzerinde test edildi. Aşırı pahalı bir araştırma olmasının dışında, hayvan modellerinde pek çok pozitif sonuç alınırken, insanlar üzerinde ortaya çıkan tek bir faydası olmadı. Sonuç olarak, kanser enstitüsü şimdi sitotoksik taramalarda kanserli insan hücresi kullanmaktadır. (25)

Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü başkanı Dr. Richard Klausner’in bu konuda söyledikleri çarpıcıdır:

‘Kanser araştırma tarihi, kanseri farede tedavi etme tarihi olmuştur… Yıllardır farelerde kanseri tedavi ettik ve basitçe insanlarda hiçbir işe yaramadı.’

Makaleyi Yasemin Yıldız Avdan'ın vegan blogundan aldım. Okuma kolaylığı olsun diye parça parça koydum
 
Son düzenleme:

Üzülerek söylüyorum ki köpek ve kedilerde şekerli gıdalar körlüğe varan göz hastalıklarına yol açmaktadır... Yani bunu çooook yerde okudum araştırınca da karşıma çıkmıştı.. Onlar doğştan şeker hastasıymış... Ben böyle biliyorum yanlışsam biri düzeltebilir mi... Tabi bu kişi sevgiden yapmış ama uyarmak lazım....
 

Çok doğru!
Kedi-köpeklerinize tatlı şeyler yedirmeyin çikolata özellikle,çok tehlikeli.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…