Gerici yazara göre AKP'nin en büyük hatası: Kadına yönelik şiddet kanunu
Gerici gazete Vahdet yazarı Sema Maraşlı, AKP'nin en büyük hatasının, 2012 yılında çıkarılan "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" olduğunu söyledi.
Çarşamba, 10 Haziran 2015 13:04
7 Haziran seçimlerinin ardından tüm yandaş gazeteler "AKP'nin nerede yanlış yaptığını" tartışırken, gerici gazete Vahdet yazarı Sema Maraşlı skandal bir yazıya imza attı.
Maraşlı'ya göre, AKP'nin en büyük hatası ""Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" un çıkarılması oldu. Maraşlı bu kanun çıkarılmasıyla kadınlara gereğinden fazla hak tanındığını iddia etti ve bunu AKP'nin "yanlışı" olduğunu belirtti.
Maraşlı Vahdet'te yazdığı yazıda "Kanun kadınlara aşırı haklar verirken, erkeklerin insan haklarını bile elinden aldı" ifadelerini kullanırken, bu durumun erkeklere yargısız infaz yapılmasına sebep olduğunu iddia etti.
Maraşlı'nın Vahdet'teki yazısı şu şekilde:
Çok duygusal ve de duygularını kontrol etmekte zorluk çeken bir milletiz. Sevdiğimizi çok seviyoruz hatalarını görmezden geliyoruz. Eleştirmiyoruz, uyarmıyoruz fakat sonra birden bire silebiliyoruz. Son seçimlerde bunu çok açık gördük. Siyasi yazı yazmıyorum fakat konu aile olduğu için bu yazıyı Ak Parti'ye bir uyarı yazısı olarak yazma gereği duydum.
Belki Ak Parti ekibi "nerede hata yaptık" diye bir öz eleştiri yapıp; neleri düzeltmemiz lazım, diye bakacak olurlarsa büyük ihtimalle gözlerinden kaçacak olan bu konuya dikkatlerini çekmek istedim.
Ak partinin en büyük hatası 2012 de çıkartılan "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" oldu. Hükümet Avrupa Birliğine girmek için Avrupa' da uygulanan ve orada aile kurumu bırakmayan kanunu alıp birebir bizde uygulamaya geçtiler. Kanun çok fazla zulme sebep oldu. Aile toplumun temelidir, aile kurumunun alacağı bir darbe devletin kendine yapılmış gibidir.
Hükümet yetkilileri kanunun sebep olduğu zulümleri görmezden geldiler. Birkaç ay önce kadına şiddet ile alakalı bir çalıştaya katıldım. O sıralar seri olarak bir yazıya başladığım için konu ile ilgili notları yazma fırsatım olmadı. Şimdi tam zamanı galiba.
Çalıştayın benim katıldığım oturumda polis, emniyet amiri ve jandarmadan bir kişi vardı. Onların dışında akademisyenler ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler de vardı.
Emniyet teşkilatındakiler kanundan en muzdarip kişilerdi. Söylenen şu cümle çok önemliydi:
"Kanunu uygulayanlar biziz, en çok sıkıntısını çeken biziz; fakat uygulayıcıların fikrini alınmadan kanun çıkartılıyor."
Kanun kadınlara aşırı haklar verirken, erkeklerin insan haklarını bile elinden aldı. Erkeklere yargısız infaz yapılmaya başlandı. Her gün şiddet haberleri ile malum medya ve feminist kuruluşlar "bu kadar ceza yetmez daha fazla" dedikçe hükümet yetkilileri kadınlardan yana olduklarını göstermek için ne yapacaklarını hangi beyanatı vereceklerini şaşırdılar.
Kanunla ilgili daha önce çok uyarı yazısı yazdım. Okumayanlar ya da bilmeyenler için kısaca hatırlayalım: Bir kadın karakola, "kocam bana bağırdı, vurdu, tehdit etti..." gibi bir şikayette bulunduğunda bunun gerçek olduğuna hükmediliyor, kadından herhangi bir delil istenmiyor. Avrupa da bile böyle değilmiş, orada eğitim alan jandarma anlattı, gidip komşulara soruluyormuş, delil araştırıyorlar, evini inceliyorlarmış.
Fakat bizde koca hemen karakola alınıyor, ifadesi alınıyor fakat ne söylediğini hiç bir önemi yok yapmadım etmedim dese de suçlu kabul ediliyor. Sonra geliyor sırasıyla para cezası, hapis cezası. Eğer kadın isterse kocası kendi evine giremiyor, mahallesine yaklaşamıyor, telefonla arayamıyor, hatta çocuğuna ve okuluna dahi yaklaşamıyor. Erkek bu cezalardan birini delecek olursa, evine eşyasını almak için bile gitse hapis cezası alıyor.
Eee kadınların eline böyle fırsat verilir de kullanmazlar mı? Elbette kullanırlar. Kocaya ayar vermek, korkutup isteklerini yaptırmak için iyi bir fırsat. Emniyet yetkililerin söylediklerine göre, yüz şikayetten doksanı boş şikayetmiş, sadece on şikayet işlem yapmayı gerektirecek şikayet olabiliyormuş.
Kısacası kocasına kafası bozulan kadın karakolu arıyormuş. Hatta jandarma şöyle söyledi: "Kadınlar kocaları ile kavga edip bizi arıyorlar, karda kışta biz köye ulaşana kadar onlar barışmış oluyor çoğu zaman."
Kanun medya vasıtası ile yurdun her tarafına duyuruldu; fakat kanun ile ilgili açıklama yok. Sadece şikayet et kışkırtması var. Kadınların çoğu zannediyor ki kocamı şikayet ederim polis ya da jandarma biraz kulağını çeker, artık evde benim borum öter.
İlk etapta verilen para cezasından kimsenin haberi yok. Jandarma anlattı "Köye gittik; kadının ayağında giyecek terliği yok, kocasını şikayet etmiş sonra barışmışlar, o parayı nasıl ödeyecekler, diye üzüldük." Fakat polisin de jandarmanın da elinden bir şey gelmiyor. Uyarmak, bilgilendirmek, küslerse barıştırmak bunların hepsi suç. Onlarda başlarını derde sokmamak için ifade alıp cezaları kesiyorlarmış mecburen. Emniyet yetkilisi "Biz de insanız, kadınların sonradan pişman olacağını biliyoruz, erkeklerin haline üzülüyoruz fakat elimizden gelen bir şey yok." dedi.
Madem böyle bir kanun var birazcık faydalanayım, şu bizim herifin de azıcık kulağını büksünler diye şikayet eden kadınlar, kocayı tümden kaybedebileceğini, adamın tekrar ve dönmek istemeyeceğini düşünemiyor. Ya da verilen para cezasını devletin alacağını bilmiyor. Cezayı öderken kocasının ona kötü söyleye söyleye ödeyeceği bu parayı boğazlarından keserek kendi ihtiyaçlarından vazgeçerek ödemek zorunda kalacağını bilmiyor. Sonuçta kadın korunmuş olmuyor o da maddi manevi devlet tarafından cezalandırılmış oluyor.
Devlet elbette suçlu erkekleri cezalandırsın. Fiziksel şiddet uygulayan, kendi sayısız kadınla görüşüp eski karısı evlenmek istiyor diye onu tehdit edip kapısına dayanan hasta ruhlular için en ağır cezaları verilsin.
Fakat hayatın içinde her karı-koca arasında geçecek tartışmalar için kadınları gaza getirip aile kurumunu çökertmesinler.
İşin vahameti daha iyi anlaşılsın diye bir tek ilden misal vereyim. İzmir de bir buçuk yıl içerisinde 10 bine yakın kadın şiddet ihtimali ile devletten koruma istemiş. 29 bin koca, sevgili, baba gibi yakınlar için yapılan şikayet sebebi ile erkeklerin hepsine de evden uzaklaştırma cezası almış. Yasağı delen 1381 koca 15 günle 1 ay arası hapis cezası almış. Yasa kapsamında cezası ertelenemeyen kocaların hepsi hapse girmiş.
Bunlar bir il için çok yüksek rakamlar. Ve önceki yazılarımın birinde yazmıştım. İzmir'de uzaklaştırma alan erkeklerin çoğu eve dönmemiş ve kadınlar kocalarımızı istiyoruz, böyle olacağını bilemedik eve dönsünler, diye karakola başvurmuşlar.
Emniyet yetkililerinin hem kadınları hem erkekleri mağdur etmeyecek çok güzel çözüm teklifleri oldu. Yeni hükümetin emniyet yetkilileri ile konuşarak bu kanunu tekrar düzeltmeleri lazım.
Bu kanun sadece erkeklere değil; kadınlara ve çocuklara da zarar veriyor. Bir de bunların yanında boşanmalarda yüksek nafakalar, tazminatlar derken hükümet yetkilileri çok zulme sebep oldu; çok da beddua aldılar. En azından bu seçim sonucunu doğru değerlendirip ders çıkarmaları gerekir.
Avrupa Birliğine girmek için bu kadar taviz veren; aile kurumuna dinamit koyan hükümet seçimi kazanamayınca Avrupa ülkeleri sevinç çığlıkları attı. Bu durumda Ak Parti şunu görse yeter: "Gavura yaranılmaz, biz dinimize ve onun ilkelerine sahip çıkalım. Allah'ın yardımı bize yeter."
http://haber.sol.org.tr/turkiye/ger...uk-hatasi-kadina-yonelik-siddet-kanunu-119248
Gerici gazete Vahdet yazarı Sema Maraşlı, AKP'nin en büyük hatasının, 2012 yılında çıkarılan "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" olduğunu söyledi.
Çarşamba, 10 Haziran 2015 13:04
7 Haziran seçimlerinin ardından tüm yandaş gazeteler "AKP'nin nerede yanlış yaptığını" tartışırken, gerici gazete Vahdet yazarı Sema Maraşlı skandal bir yazıya imza attı.
Maraşlı'ya göre, AKP'nin en büyük hatası ""Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" un çıkarılması oldu. Maraşlı bu kanun çıkarılmasıyla kadınlara gereğinden fazla hak tanındığını iddia etti ve bunu AKP'nin "yanlışı" olduğunu belirtti.
Maraşlı Vahdet'te yazdığı yazıda "Kanun kadınlara aşırı haklar verirken, erkeklerin insan haklarını bile elinden aldı" ifadelerini kullanırken, bu durumun erkeklere yargısız infaz yapılmasına sebep olduğunu iddia etti.
Maraşlı'nın Vahdet'teki yazısı şu şekilde:
Çok duygusal ve de duygularını kontrol etmekte zorluk çeken bir milletiz. Sevdiğimizi çok seviyoruz hatalarını görmezden geliyoruz. Eleştirmiyoruz, uyarmıyoruz fakat sonra birden bire silebiliyoruz. Son seçimlerde bunu çok açık gördük. Siyasi yazı yazmıyorum fakat konu aile olduğu için bu yazıyı Ak Parti'ye bir uyarı yazısı olarak yazma gereği duydum.
Belki Ak Parti ekibi "nerede hata yaptık" diye bir öz eleştiri yapıp; neleri düzeltmemiz lazım, diye bakacak olurlarsa büyük ihtimalle gözlerinden kaçacak olan bu konuya dikkatlerini çekmek istedim.
Ak partinin en büyük hatası 2012 de çıkartılan "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" oldu. Hükümet Avrupa Birliğine girmek için Avrupa' da uygulanan ve orada aile kurumu bırakmayan kanunu alıp birebir bizde uygulamaya geçtiler. Kanun çok fazla zulme sebep oldu. Aile toplumun temelidir, aile kurumunun alacağı bir darbe devletin kendine yapılmış gibidir.
Hükümet yetkilileri kanunun sebep olduğu zulümleri görmezden geldiler. Birkaç ay önce kadına şiddet ile alakalı bir çalıştaya katıldım. O sıralar seri olarak bir yazıya başladığım için konu ile ilgili notları yazma fırsatım olmadı. Şimdi tam zamanı galiba.
Çalıştayın benim katıldığım oturumda polis, emniyet amiri ve jandarmadan bir kişi vardı. Onların dışında akademisyenler ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler de vardı.
Emniyet teşkilatındakiler kanundan en muzdarip kişilerdi. Söylenen şu cümle çok önemliydi:
"Kanunu uygulayanlar biziz, en çok sıkıntısını çeken biziz; fakat uygulayıcıların fikrini alınmadan kanun çıkartılıyor."
Kanun kadınlara aşırı haklar verirken, erkeklerin insan haklarını bile elinden aldı. Erkeklere yargısız infaz yapılmaya başlandı. Her gün şiddet haberleri ile malum medya ve feminist kuruluşlar "bu kadar ceza yetmez daha fazla" dedikçe hükümet yetkilileri kadınlardan yana olduklarını göstermek için ne yapacaklarını hangi beyanatı vereceklerini şaşırdılar.
Kanunla ilgili daha önce çok uyarı yazısı yazdım. Okumayanlar ya da bilmeyenler için kısaca hatırlayalım: Bir kadın karakola, "kocam bana bağırdı, vurdu, tehdit etti..." gibi bir şikayette bulunduğunda bunun gerçek olduğuna hükmediliyor, kadından herhangi bir delil istenmiyor. Avrupa da bile böyle değilmiş, orada eğitim alan jandarma anlattı, gidip komşulara soruluyormuş, delil araştırıyorlar, evini inceliyorlarmış.
Fakat bizde koca hemen karakola alınıyor, ifadesi alınıyor fakat ne söylediğini hiç bir önemi yok yapmadım etmedim dese de suçlu kabul ediliyor. Sonra geliyor sırasıyla para cezası, hapis cezası. Eğer kadın isterse kocası kendi evine giremiyor, mahallesine yaklaşamıyor, telefonla arayamıyor, hatta çocuğuna ve okuluna dahi yaklaşamıyor. Erkek bu cezalardan birini delecek olursa, evine eşyasını almak için bile gitse hapis cezası alıyor.
Eee kadınların eline böyle fırsat verilir de kullanmazlar mı? Elbette kullanırlar. Kocaya ayar vermek, korkutup isteklerini yaptırmak için iyi bir fırsat. Emniyet yetkililerin söylediklerine göre, yüz şikayetten doksanı boş şikayetmiş, sadece on şikayet işlem yapmayı gerektirecek şikayet olabiliyormuş.
Kısacası kocasına kafası bozulan kadın karakolu arıyormuş. Hatta jandarma şöyle söyledi: "Kadınlar kocaları ile kavga edip bizi arıyorlar, karda kışta biz köye ulaşana kadar onlar barışmış oluyor çoğu zaman."
Kanun medya vasıtası ile yurdun her tarafına duyuruldu; fakat kanun ile ilgili açıklama yok. Sadece şikayet et kışkırtması var. Kadınların çoğu zannediyor ki kocamı şikayet ederim polis ya da jandarma biraz kulağını çeker, artık evde benim borum öter.
İlk etapta verilen para cezasından kimsenin haberi yok. Jandarma anlattı "Köye gittik; kadının ayağında giyecek terliği yok, kocasını şikayet etmiş sonra barışmışlar, o parayı nasıl ödeyecekler, diye üzüldük." Fakat polisin de jandarmanın da elinden bir şey gelmiyor. Uyarmak, bilgilendirmek, küslerse barıştırmak bunların hepsi suç. Onlarda başlarını derde sokmamak için ifade alıp cezaları kesiyorlarmış mecburen. Emniyet yetkilisi "Biz de insanız, kadınların sonradan pişman olacağını biliyoruz, erkeklerin haline üzülüyoruz fakat elimizden gelen bir şey yok." dedi.
Madem böyle bir kanun var birazcık faydalanayım, şu bizim herifin de azıcık kulağını büksünler diye şikayet eden kadınlar, kocayı tümden kaybedebileceğini, adamın tekrar ve dönmek istemeyeceğini düşünemiyor. Ya da verilen para cezasını devletin alacağını bilmiyor. Cezayı öderken kocasının ona kötü söyleye söyleye ödeyeceği bu parayı boğazlarından keserek kendi ihtiyaçlarından vazgeçerek ödemek zorunda kalacağını bilmiyor. Sonuçta kadın korunmuş olmuyor o da maddi manevi devlet tarafından cezalandırılmış oluyor.
Devlet elbette suçlu erkekleri cezalandırsın. Fiziksel şiddet uygulayan, kendi sayısız kadınla görüşüp eski karısı evlenmek istiyor diye onu tehdit edip kapısına dayanan hasta ruhlular için en ağır cezaları verilsin.
Fakat hayatın içinde her karı-koca arasında geçecek tartışmalar için kadınları gaza getirip aile kurumunu çökertmesinler.
İşin vahameti daha iyi anlaşılsın diye bir tek ilden misal vereyim. İzmir de bir buçuk yıl içerisinde 10 bine yakın kadın şiddet ihtimali ile devletten koruma istemiş. 29 bin koca, sevgili, baba gibi yakınlar için yapılan şikayet sebebi ile erkeklerin hepsine de evden uzaklaştırma cezası almış. Yasağı delen 1381 koca 15 günle 1 ay arası hapis cezası almış. Yasa kapsamında cezası ertelenemeyen kocaların hepsi hapse girmiş.
Bunlar bir il için çok yüksek rakamlar. Ve önceki yazılarımın birinde yazmıştım. İzmir'de uzaklaştırma alan erkeklerin çoğu eve dönmemiş ve kadınlar kocalarımızı istiyoruz, böyle olacağını bilemedik eve dönsünler, diye karakola başvurmuşlar.
Emniyet yetkililerinin hem kadınları hem erkekleri mağdur etmeyecek çok güzel çözüm teklifleri oldu. Yeni hükümetin emniyet yetkilileri ile konuşarak bu kanunu tekrar düzeltmeleri lazım.
Bu kanun sadece erkeklere değil; kadınlara ve çocuklara da zarar veriyor. Bir de bunların yanında boşanmalarda yüksek nafakalar, tazminatlar derken hükümet yetkilileri çok zulme sebep oldu; çok da beddua aldılar. En azından bu seçim sonucunu doğru değerlendirip ders çıkarmaları gerekir.
Avrupa Birliğine girmek için bu kadar taviz veren; aile kurumuna dinamit koyan hükümet seçimi kazanamayınca Avrupa ülkeleri sevinç çığlıkları attı. Bu durumda Ak Parti şunu görse yeter: "Gavura yaranılmaz, biz dinimize ve onun ilkelerine sahip çıkalım. Allah'ın yardımı bize yeter."
http://haber.sol.org.tr/turkiye/ger...uk-hatasi-kadina-yonelik-siddet-kanunu-119248