- 25 Nisan 2018
- 3.987
- 7.896
-
- Konu Sahibi mahmut abi
- #41
Cok kibar ve merhametlisiniz ama ben kadının normal olduğunu düşünmedim. Sürekli yalan soyleyip o yalanı itiraf ediyor. Acaba bir yetkiliye haber vermek daha mı doğru olur.Emekliyiz. Yazlık bir ilçeye yeni taşındık. Eşim 1 aydır ailesinin yanında kalıyor, ben yalnızım. Akşamları evime 25-30 dakika mesafede sakin bir koya yürüyorum denize girip dönüyorum. koya bir aile geliyor, bazen de tek tük insan. Son bir haftadır orada bir İngiliz kadın görüyorum, 60lı yaşlarında. Ben hava kararmaya yakın eve dönüyorum, o saatte kimse kalmıyor fakat hava kararmaya başlamasına rağmen kadının orada kalması dikkatimi çekmişti. Neyse ben son 3 gündür kadınla arkadaş oldum. Kadın gayet aklı başında entelektüel bir kadın. Tüm dünyayı dolaşmış, gittiği yerleri falan anlattı. Biyofizik mezunuymuş. 62 yaşındaymış 6 sene önce eşi ölmüş. 10 yıl kadar önce eşiyle burada yaşıyorlarmış, şimdi de buradaki arkadaşlarını ziyarete gelmiş arkadaşlarında kalıyormuş. Türkiye'de o kadar yaşamasına rağmen Türkçeyi öğrenmediği için utandığını söyledi, Fransızca biliyor, koyda bir Türk kadınla Fransızca konuştular. Biz İngilizce anlaşıyoruz.
Neyse muhabbet oldu çocuğun var mı? diye sordum kadın önce bir duraksadı sonra yok dedi. sonra “sana bir şey itiraf edeceğim, ben yalnız olduğum için başımda erkek yokmuş gibi görünmemek için insanlara bir oğlum var diyorum, geçenlerde plajda bir kadınla tanıştım ve oğlum var dedim kadını bir daha görmem sandım ama arkadaş olduk ve bana kendi oğlunun resimlerini gösterdi, benim oğlanın da resmini görmek istedi ben de ona bir arkadaşımın oğlunun resmini kendi oğlum diye gösterdim. çok utandım şimdi artık yalan söylemiyorum” dedi.
Neyse bu akşam yine kadınla muhabbet ettik Kadın “arkadaşım olan 85 yaşında bir teyze var onu yarın denize götüreceğim buraya getirmeyi düşündüm ama girip çıkamaz” dedi ben de yaşlılar için uygun olabilecek birkaç rampalı girişi olan plaj tarif ettim ona. Not aldı bunları. Bu arada hava epey karardı ve ben kalktım ama kadının kalkmaya niyeti yok. “Ben gidiyorum ama sen burada iyi misin?” Dedim. Kadın "iyiyim iyiyim beni merak etme" dedi sonra “çok utanıyorum ama benim deli olduğumu düşünürsün diye sana yalan söyledim, yanında kaldığım arkadaşlarım Ankaraya döndüler ben burada kamp yapıyorum geceleri burada kalıyorum” dedi. “Çadırın var mı?” dedim. “var küçük bir çadırım ama 85 yaşındaki arkadaşımın evinde duruyor, ben burada yıldızları seyrediyorum” dedi. Bir şeye ihtiyacın olursa diye kadına telefonumu verdim, kadının bu arada tablet şeklinde pahalı da bir telefonu var, parasız bir şeye benzemiyor anlayamadım Çadırı yok, battaniyesi yok, kıyafetleri ıslak, ince bir piknik şiltesi var altında, feneri yok, hiçbir şeysi yok kadının. Issız bir koyda öyle tek başına sabaha kadar nasıl kalıyor anlayamadım. Bir de istersen bana gelebilirsin diye ağzımdan kaçırdım mı düşünmeden? “Siz Türkler çok misafirperversiniz, o plajda tanıştığım arkadaş da beni evine yemeğe davet etti, bir akşam gelirim” dedi.
Yani kadına acısam mı ne yapsam bilemedim. Evime çağırdım ama pişman oldum Tanımadığım kadın, gelir de gitmezse ne yaparım? Şimdi yarın yine göreceğim kadını orada. Belli ki bunun kocası öldü kadın da kafayı yedi diye düşündüm ama üzüldüm de haline… Bir battaniye, bir fener mi götürsem dedim, ama durum bana gerçekten çok saçma geldi. Söylediklerinin ne kadarı yalan ne kadarı gerçek bilemiyorum şimdi. Epey de sıcak muhabbet ettik kadınla şimdi ben ne yapayım?
Bence de çünkü İngilizler Türkçe öğrenmeyi seviyorlar hiç bir şey bilmese iyi akşamlar merhaba nasılsın falan diye kelime kapiyorlar.uzun yıllar eşiyle orada yaşadığı kısmı da yalan olabilir.
uzun yıllar yaşamış olsa mutlaka türkçe öğrenirdi bence.
hah onu anlatmaya geldim ben de.Koya gidip geldin mi Mahmut abi?
hah onu anlatmaya geldim ben de.
Valla dert oldu hepimize İngiliz kadının garip kamp macerası
kadınla çok samimi ve açık açık konuştum. "Biz Türkler" hakkında epeyce bir güldük. Ona Taşıması zor olur diye battaniye değil ama bir pike ve küçük bir yastık ile ell feneri götürdüm. Kadın kabul etti, seni kırmak istemem dedi "yok kırılmam dedim" O zaman yastığa çok memnun olduğunu söyledi ama el fenerini al benim var dedi. Çok eşya taşımak istemiyormuş ama burada Türkler ona bir sürü şey veriyormuş. kadının biri zorla oturtmuş yaprak sarması yedirmiş ağzına, "bak bu yeni bunu bugün giydim" deyip üzerindeki Tişörtü çıkarıp vermiş. kadın kibarlığından kabul etmiş "ama bir yandan da hoşuma gidiyor, İngiltere'de yolda düşüp ölsen kimse dönüp bakmaz, sizlerse o kadar insani, ilgili, meraklı, sorumluluk hisseden, verici insanlarsınız" diyor tabi bir yandan da bunaltıcı. Ben de çok yalnız seyahat ettiğim için ben de bu konudaki kendi deneyimlerimden söz ettim, o da kendi yaşadıklarını anlattı, bol bol güldük. "bak bundan sonra sana Türklük yapmayacağım, eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni çekinmeden ararsınız" dedim.
Neyse özetle olay şu arkadaşlar: Bu Kadın'ın bütçesi kısıtlı doğayı seviyor, kamp yapmayı seviyor, sessizlik sakinlik arıyor, cesur ama yine de tehlikelerin farkında. Aslında çok istese bir otele veya pansiyona verecek parası var ama her gittiği yerde otele pansiyona para verse dünyayı dolaşamaz. Bir kez pansiyonda kalıyorsa 5 kez çadırda ya da açık havada kalıyormuş. En az maliyetli şekilde gezmek istiyor ve eşi öldüğünden beri sürekli böyle geziyormuş. Yani kadın mevcut şartlar dahilinde bu seçiminden ve halinden memnun. Ancak elbette güvenlik konusundaki tehlikelerin de farkında. geçenlerde bir sarhoş gelmiş musallat olmuş buna. Bu hiç cevap vermeyince adam çekmiş gitmiş ama kadın pılını pırtısını toplayıp yerini değiştirmiş bu koya gelmiş ondan sonra. Kamp olsa tercih edebilirmiş güvenlik açısından ama kamplar çok kalabalık ve gürültülü diye tercih etmemiş. Ben onun hoşuna gidebilecek bir kamp yeri söyledim, şimdi sezon da bitti ya belki daha sakindir dedim. Yarın wifi olan bir kafeye gideceğim sana mesaj atayım bana oranın linkini at dedi. Evime gelme konusunu o hiç açmadı ben de açmadım.
Aslında olay şöyle başladı. Ben o koya gittiğimde hep oturduğum bir yer var. İlk bir hafta önce gittiğimde baktım bu kadın oturuyor orada ben de daha ileriye gittim oturdum. Bir kaç gün öyle oldu. Denize girerken kadının önünden geçiyordum dolaysıyla bir kaç kez selamlaştık. Sonra 4 gün önce de baktım kadın yoktu geçtim oturdum oraya. Orada bir ayakkabı ile ne olduğuna dikkat etmediğim bir iki şey duruyordu ben de yanda oturan çiftin sandım. Sonra bu kadın geldi elinde su bidonları ile Ben de otursun diye kalkmaya yeltendim kadın ısrarla lütfen kalkmayın oturun. Dedi. "Kalkarsanız kötü hissederim kendimi" dedi. ben de kalkmadım. Sonra kadın siz bu ilçede mi oturuyorsunuz? dedi. Öyle muhabbet etmeye başladık. Ertesi gün gittiğimde de baktım kadın ortalamış eşyalarını bana da yer açmış oturayım diye. Yani selamlaşma oldu ama kadın konuşmadan ben de muhabbet açmadım hiç ama kadın da konuşkan çıktı öyle sohbet ettik.Kadinla neden bu kadar ilgilendiniz? Kadinin kimseye zarari yokmus oturuyormus. Bazi insanlar cok merakli ve surekli basklariyla mesgul olmaya merakli bu cok rahatsiz edici. Birakin kadini rahat bir nefes alsin.
Yok neden ev tutmak için para harcayacak? O 85 yaşındaki teyze gerçekmiş bu arada. Onun evine bırakmış çantasını, 85 yaşındaki teyze de İngilizmış zaten kendi gibi. O yüzden herhalde evinde misafir etmeyip kadının orda burada yatmasını normal karşılıyor. Biz olsak bırakmayız.Ben yazmıştım bu şekilde çıkacağını beleşçi cimri bir tip diye. Bedavaya kalıyor sıcak sahilde. Gündüzleri kesin insanlarla sohbet edip, onların ikram ettiği yemekleri yiyordur. İnterneti bile kafeden yiyor beleşçi.
Burada minik ev tutmuş olabilir, böyle bodrum katı. Sırf ev olsun eşyalarını koysun diye.
Banka hesabınds kim bilir kaç bin sterlin vardır bunun. Böyle bunun gibi tipler sayesinde birleşik krallık zengin oldu.
Yok neden ev tutmak için para harcayacak? O 85 yaşındaki teyze gerçekmiş bu arada. Onun evine bırakmış çantasını, 85 yaşındaki teyze de İngilizmış zaten kendi gibi. O yüzden herhalde evinde misafir etmeyip kadının orda burada yatmasını normal karşılıyor. Biz olsak bırakmayız.
Benim vaktiyle bir projeden tanıştığım biri vardı. Avusturyalı..yaklaşık 1.5 ay çok zaman geçirdik. Boyu 2 metreden fazla. Dünyayı otostopla geziyor. Cüzdanını falan meyvesuyu kutusundan yapmıştı. Herkes o proje için uçakla gelirken o gecikmeli otostopla gelmişti. Doğu kültürünü Türk kültürünü seviyor buralarda vakit gecirmeyi seviyordu. Neyse sonraki yıllarda gelirsen haber ver dedik.(güncelleme sayfa 3te) Emekliyiz. Yazlık bir ilçeye yeni taşındık. Eşim 1 aydır ailesinin yanında kalıyor, ben yalnızım. Akşamları evime 25-30 dakika mesafede sakin bir koya yürüyorum denize girip dönüyorum. koya bir aile geliyor, bazen de tek tük insan. Son bir haftadır orada bir İngiliz kadın görüyorum, 60lı yaşlarında. Ben hava kararmaya yakın eve dönüyorum, o saatte kimse kalmıyor fakat hava kararmaya başlamasına rağmen kadının orada kalması dikkatimi çekmişti. Neyse ben son 3 gündür kadınla arkadaş oldum. Kadın gayet aklı başında entelektüel bir kadın. Tüm dünyayı dolaşmış, gittiği yerleri falan anlattı. Biyofizik mezunuymuş. 62 yaşındaymış 6 sene önce eşi ölmüş. 10 yıl kadar önce eşiyle burada yaşıyorlarmış, şimdi de buradaki arkadaşlarını ziyarete gelmiş arkadaşlarında kalıyormuş. Türkiye'de o kadar yaşamasına rağmen Türkçeyi öğrenmediği için utandığını söyledi, Fransızca biliyor, koyda bir Türk kadınla Fransızca konuştular. Biz İngilizce anlaşıyoruz.
Neyse muhabbet oldu çocuğun var mı? diye sordum kadın önce bir duraksadı sonra yok dedi. sonra “sana bir şey itiraf edeceğim, ben yalnız olduğum için başımda erkek yokmuş gibi görünmemek için insanlara bir oğlum var diyorum, geçenlerde plajda bir kadınla tanıştım ve oğlum var dedim kadını bir daha görmem sandım ama arkadaş olduk ve bana kendi oğlunun resimlerini gösterdi, benim oğlanın da resmini görmek istedi ben de ona bir arkadaşımın oğlunun resmini kendi oğlum diye gösterdim. çok utandım şimdi artık yalan söylemiyorum” dedi.
Neyse bu akşam yine kadınla muhabbet ettik Kadın “arkadaşım olan 85 yaşında bir teyze var onu yarın denize götüreceğim buraya getirmeyi düşündüm ama girip çıkamaz” dedi ben de yaşlılar için uygun olabilecek birkaç rampalı girişi olan plaj tarif ettim ona. Not aldı bunları. Bu arada hava epey karardı ve ben kalktım ama kadının kalkmaya niyeti yok. “Ben gidiyorum ama sen burada iyi misin?” Dedim. Kadın "iyiyim iyiyim beni merak etme" dedi sonra “çok utanıyorum ama benim deli olduğumu düşünürsün diye sana yalan söyledim, yanında kaldığım arkadaşlarım Ankaraya döndüler ben burada kamp yapıyorum geceleri burada kalıyorum” dedi. “Çadırın var mı?” dedim. “var küçük bir çadırım ama 85 yaşındaki arkadaşımın evinde duruyor, ben burada yıldızları seyrediyorum” dedi. Bir şeye ihtiyacın olursa diye kadına telefonumu verdim, kadının bu arada tablet şeklinde pahalı da bir telefonu var, parasız bir şeye benzemiyor anlayamadım Çadırı yok, battaniyesi yok, kıyafetleri ıslak, ince bir piknik şiltesi var altında, feneri yok, hiçbir şeysi yok kadının. Issız bir koyda öyle tek başına sabaha kadar nasıl kalıyor anlayamadım. Bir de istersen bana gelebilirsin diye ağzımdan kaçırdım mı düşünmeden? “Siz Türkler çok misafirperversiniz, o plajda tanıştığım arkadaş da beni evine yemeğe davet etti, bir akşam gelirim” dedi.
Yani kadına acısam mı ne yapsam bilemedim. Evime çağırdım ama pişman oldum Tanımadığım kadın, gelir de gitmezse ne yaparım? Şimdi yarın yine göreceğim kadını orada. Belli ki bunun kocası öldü kadın da kafayı yedi diye düşündüm ama üzüldüm de haline… Bir battaniye, bir fener mi götürsem dedim, ama durum bana gerçekten çok saçma geldi. Söylediklerinin ne kadarı yalan ne kadarı gerçek bilemiyorum şimdi. Epey de sıcak muhabbet ettik kadınla şimdi ben ne yapayım?
ya evet, hakkınızı helal edin, Ben de her ne kadar konuşmaları aklı başında konuşmalar olsa da kadın acaba ağır depresyonda mı? kafayı mı yedi, sürekli yalan söylüyor acaba ciddi bir sıkıntısı mı var diye endişelendim. Ya kadının yattığı yeri bir görseniz, koca koca kimisi keskin taşların üzerinde bir ince piknik şiltesi ile yatıyor, açıkta hem de, kulağına böcek de girer, sinek de sokar. O denizin nemi hani bir gün değil iki gün değil, sürekli tüm kıyafetleri ıslak. Bir de zifiri karanlık bir yer...Sen dün burada kadının psikolojisi bozuk diye anlattın, acıyan insanlar oldu. Kadın şeytan çıktı. Kesin kendisi gibi gelen giden ingiliz tatilcilerden bu taktikleri öğrenmiştir.
Yukarıda da yazdığım gibi kadın depresyonda bence, depresyonun çok çeşidi var, illa battaniye altında yataktan çıkmamak değil. Çünkü kendini izole etme isteği ile çok örtüşüyor.ya evet, hakkınızı helal edin, Ben de her ne kadar konuşmaları aklı başında konuşmalar olsa da kadın acaba ağır depresyonda mı? kafayı mı yedi, sürekli yalan söylüyor acaba ciddi bir sıkıntısı mı var diye endişelendim. Ya kadının yattığı yeri bir görseniz, koca koca kimisi keskin taşların üzerinde bir ince piknik şiltesi ile yatıyor, açıkta hem de, kulağına böcek de girer, sinek de sokar. O denizin nemi hani bir gün değil iki gün değil, sürekli tüm kıyafetleri ıslak. Bir de zifiri karanlık bir yer...
Ne kadar tatlısınızAslında olay şöyle başladı. Ben o koya gittiğimde hep oturduğum bir yer var. İlk bir hafta önce gittiğimde baktım bu kadın oturuyor orada ben de daha ileriye gittim oturdum. Bir kaç gün öyle oldu. Denize girerken kadının önünden geçiyordum dolaysıyla bir kaç kez selamlaştık. Sonra 4 gün önce de baktım kadın yoktu geçtim oturdum oraya. Orada bir ayakkabı ile ne olduğuna dikkat etmediğim bir iki şey duruyordu ben de yanda oturan çiftin sandım. Sonra bu kadın geldi elinde su bidonları ile Ben de otursun diye kalkmaya yeltendim kadın ısrarla lütfen kalkmayın oturun. Dedi. "Kalkarsanız kötü hissederim kendimi" dedi. ben de kalkmadım. Sonra kadın siz bu ilçede mi oturuyorsunuz? dedi. Öyle muhabbet etmeye başladık. Ertesi gün gittiğimde de baktım kadın ortalamış eşyalarını bana da yer açmış oturayım diye. Yani selamlaşma oldu ama kadın konuşmadan ben de muhabbet açmadım hiç ama kadın da konuşkan çıktı öyle sohbet ettik.
yani inanın ben denize gittiğimde oturup da insanlarla sohbet etmeyi sevmem çünkü hava kararmadan biran önce denize girip snokelle balık izlemek isterim, deniz kenarına havlu atıp oturan bir tip değilimdir.
Bunca zamandır dil öğrenmemis olamaz diyen arkadaşlar var, çok yanılıyorlar. İngiliz annem dediğim bir hanım var, eşiyle birlikte 14 yıl kadar önce Türkiye'ye taşındılar, eşi hala merhaba ve teşekkürler gibi temel kelimelerden ötesini bilmez. İngiltere'de en yakın arkadaşım Türk, eşi İngiliz ve eşi da bahsettiğim beyefendi gibi aynı. Arkadaşım 22 senedir evli, her yaz Türkiye'ye gelip 6 hafta ailecek (anne, kardeş ve yeğenler) kalırlar, yani sadece turistik yere geldi, Türkçe'ye hiç maruz kalmadi durumu da yok. Bunun gibi başka tanıdıklarım da var, 35 senedir Avustralya'da olup İngilizce öğrenmemis akrabam gibiler de var diğer taraftan da bakarsak.
teşekkür ederimNe kadar tatlısınızoturup sohbet etmeyi seven bı insan da olabilirsiniz kime ne? Belki o an konuşma ihtiyacı duydunuz, belki sohbeti sizi çekti ve hayatını merak ettiniz? Ne bileyim ben konuşmayı pek sevmem ama yaşlı insanlarin hayat hikayelerini dinlemeyi çok severim onlar anlatırsa eee diye derinlere inmeye çalışırım haddimi aşmadan. Hossohbet gördünüz konuşun, sohbet edin merak edin. Ama kendinizi tehlikeye atmayın.
Söylediklerinize kelime kelimesine katılıyorum. Çok zor olmalı. Kadının çocuğu yok, kardeşi yokmuş, e tabi anne baba da yok, en yakın akrabası bir tane erkek kuzeniymiş onun da eşi ile pek arası yokmuş soğukmuş eşi buna karşı. Yani kadının hayattaki tek yakını, hayat arkadaşı eşi ve eşini de kaybetmiş. Eşiyle çok gezerlermiş ve eşi vefat ettikten sonra hep eşi ile gittikleri yerlere gitmiş. Yani empati yapmakta çok zorlanıyorum inanın... depresyon mu farklı bir boyut mu... Kadın "geleceğimi düşünmeden yaşadım, şimdi bir emekli maaşıma kaldım, 22 senedir çalışmıyorum tekrar iş hayatına dönemem artık" dedi. Bugün onu kahvaltıya götürdüm. Pazar kahvaltısı. Hesabı ödemek için bir hamle yaptı "olmaz seni ben davet ettim" dedim. "O zaman sana bir kahvaltı borcum var" dedi, "hayır olur mu öyle şey, misafirimsin" dedim. O da "borcum olsun ki bunu bir daha yapalım" dedi. Sonra deniz kenarında bir yerde kahve içtik, Orada da hesabı ödeyecektim ki kadın "olmaz seninle kavga ederim, zaten kahvaltıyı sen ısmarladın bunu da ben ısmarlayacağım" dedi. Ben de izin verdim. Hani beleşçi olsa hepsini ödetirdi bana (öyle rahat rahat hesabı karşısındakine ödeten tipleri iyi bilirim, kadın öyle değildi) ama herşeyi hesapladığı ve fazla harcama yapmamak için dikkatli olduğu belli. "Ayıp olmaz değil mi bunlar zaten bizim" dedi ve kahvaltıda artan ekmekleri ve zeytinleri paket yapıp çantasına koydu. Onları da akşam yemeği veya yarın kahvaltı niyetine yiyecek galiba.Yukarıda da yazdığım gibi kadın depresyonda bence, depresyonun çok çeşidi var, illa battaniye altında yataktan çıkmamak değil. Çünkü kendini izole etme isteği ile çok örtüşüyor.
Bence hiç kötü niyetli beleşçi de değil, bütün İngilizler zengin değil arkadaşlar, orta sınıfı hatta geliri az kesimi bile her yeri gezer, onların kuşaklardır atalardan falan böyle bir durumu var malum ama çok mütevazi koşullarda, biz tatillerde daha çok harcıyoruzdur.
Ve şahsen parası var diye canım denizleri kapatan 18 yıldızlı otelletde tatil yapma ayağına onu bunu rahatsız eden, taciz tecavüz ne ararsan var, parasıyla emekçi çalışanı aşağılayan tayfa yerine böyle zararsız, nazik insanlar gelmesini tetcih ederdim.
Hikayenizi okuyunca hiç şaşırmadım, hatta yer yer kahkaha attım, çok tanıdık geldi çünkü. Çok tatlı bir arkadaşlık (yoldaşlık?) olmuş, ama anlattığınız şartlarda endişelenmeniz tabii ki normal. Kampcilar, sadece sırt çantasıyla gezen eden çok ama zifiri karanlık, sürekli her şeyi ıslak falan, bunlar kendine çok dikkat etmediğini gösteriyor, o yüzden düşündükleriniz çok olası.
Bunca zamandır dil öğrenmemis olamaz diyen arkadaşlar var, çok yanılıyorlar. İngiliz annem dediğim bir hanım var, eşiyle birlikte 14 yıl kadar önce Türkiye'ye taşındılar, eşi hala merhaba ve teşekkürler gibi temel kelimelerden ötesini bilmez. İngiltere'de en yakın arkadaşım Türk, eşi İngiliz ve eşi da bahsettiğim beyefendi gibi aynı. Arkadaşım 22 senedir evli, her yaz Türkiye'ye gelip 6 hafta ailecek (anne, kardeş ve yeğenler) kalırlar, yani sadece turistik yere geldi, Türkçe'ye hiç maruz kalmadi durumu da yok. Bunun gibi başka tanıdıklarım da var, 35 senedir Avustralya'da olup İngilizce öğrenmemis akrabam gibiler de var diğer taraftan da bakarsak.
Hanıma geri dönersek de kendinizi riske atmadan yardım edin, yol gösterin tabii ki, ama önceliğiniz siz olsun. Olur da çok çok ciddi bir durum gelişirse konsoloslukla görüşebilirsiniz belki, onlar yönlendirebilir gibi geldi bana.
Aslında yabancılar için Türkçe fonetik olması dışında öğrenilmesi çok zor bir dil. Sondan eklemeli bir dil ve tek bir kelimeye, örneğin eyleme, zaman kipi, kişi zamiri, miş eki vb bir sürü ek eklenerek oluşturulan tek kelimelik bir ifade başka dillerde ancak bir cümle ile ifade edilebiliyor ve yabancıların buna kafaları çok zor basıyor. Bir de tabi onlarda eylemle biten cümle bizde eylemle başlıyor vs. zorBu da doğru, İngilizler dünyanın hiçbir yerinde dil öğrenmezler, zaten kendi dillerini herkes konuşmak zorunda diye düşünürler açıkçası, temel kelimeleri öğreniyorlar o kadar. Sadece Türkiye Marmaris’te falan yaşayanlar değil, İspanya’da da çok yaşayanları var mesala, ki İspanyolca en geçerli 2.dil dünyada, onu bile öğrenmiyorlar. Ben de anadili İngilizce olmayan bir ülkede yaşıyorum, aynı ben de öyle yaptımKadının Türkçe bilmemesi garip değil yani.