Hızlı hızlı baktım sayfalara ama sanırım size cevap veren olmamış. sorularınıza cevap vermeye çalışayım ben...
psikolojik olarak nasıl etkilenirsiniz sorusuna şöyle cevap vereyim; canınızı bile verirsiniz. alışmak, sevmek/sevmemek vs gibi birşey olmuyor inanın. siz bu yola girdiniz, sıra beklemeye başladınız mı, size gelen telefonla belki de daha görmeden bağlanıyorsunuz zaten. ben kızım için telefon geldiğinde bağlandım, yüzünü bile görmeden bu benim kızım dedim sözleşme imzaladım. neye benzediği, kimin için ne kadar güzel olduğu vs önemli değildi. benim için dünyanın en güzel bebeğiydi, çünkü benim kızımdı. bilmiyorum belki kuzguna yavrusu kartal görünür derler ama benim kızım benim için gerçekten çok özel, bilmiyorum bebekliğinden itibaren ben yetiştirdiğim için mi ama birçok şeyi benimle aynı, konuşması, zevkleri, gülüşü, ses tonu ve hatta takıntılı olduğu şeyler :)
ha derseniz ki bebek olmak zorunda mı? evet değil... ama söz konusu evlat edinme ise, sizin bahsettiğiniz yaş gurubunda evlat edinilebilir çocuk çok çok nadir çıkar. yani belki on yıl beklemeniz gerekebilir. çünkü şöyle anlatmaya çalışayım, genellikle istenmeyen/bakılamayan çocuklar bebekken bırakılıyor kuruma ve evlat edindirilebilir diye onay veriliyor. ve zaten ciddi bir sağlık sorunu yoksa o bebekler kurumda değil, bizim gibi aileller yanında evlat olarak büyüyor...
kurumdaki her çocuk evlat edindirilebilir durumda değil çünkü... eğer çocuklar yaş aldıysa ve biyolojik aile kuruma bıraktıysa genellikle geri alırım umuduyla bıraktığı için o çocuklar evlat edindirmeye uygun olmuyor.
ama diğer yandan yaşı büyüdükçe uyum sağlamak ve alışmak biraz daha zor oluyor. onu da şuna dayanarak söylüyorum, 9 yaşında bir erkek çocuğunun gönüllü anneliğini yaptım; evet belki 7/24 bizimle yaşamadığı için yaşadık birçok sorunu ama, şöyle söyleyim 3 yıl devam etti gönüllü anneliğim ama yemek yemekten banyoya, tuvalete veya aklınıza gelen birçok şeye kadar bazen ufak bazen büyük zorluklar yaşadık. ha bunlar aşılır, aşılmaz değil, biz sadece ayda 2-3 günü aynı evde yaşayarak geçirdik çünkü... biyolojik ailesine dönme nedeniyle şuan ilişkimiz kesilmiş durumda, ha bu olmasa asla vazgeçmezdim ondan; zor mu zor. bazen sesimin yükseldiği anlar olmadı değil, bazen odaya kapanıp ağladığım da oldu onunla birlikteyken. evet her insanın dayanma gücü, sabrı, tahammül edebilecekleri çok farklı. diğer yandan ilk kez bir çocuk bana anne dedi, ilk kez o çocuk bana açtı yüreğini, geçmişini, hislerini...o çocuk ilk kez kısırı veya sosisli sandiviçi benimle yedi, ilk kez sinemaya benimle gitti; ne bileyim beraber birçok oyun da oynadık, yeri geldi kek yaptık, yeri geldi anne sen çok yoruldun dedi toz aldı. çünkü o yaş gurubunda alabildiklerin senin verebildiklerin kadar. ve sabır en büyük unsur. bu yönde yönlendirme yapmak istemem. mesela bir çocuğun mizacı az buçuk oluşur mesela 3-4-5 yaşlarında veya 9-10 yaşında oturmaya başlar. bazı şeyler mizaçtır, bazı şeyler öğretilir... kendi içinize, eşinize, ailenize bu knoda çok görev düşüyor. neyi ne kadar yapabilir, neye ne kadar sabredebilirsiniz onu siz daha iyi bilirsiniz
bilmiyorum aklınızdakileri ne kadar yanıtlayabildim ama başka sorunuz olursa bildiğimce, yaşadığımca yanıtlamaya çalışırım
son bi not düşeyim. kızım okula başladığı an yeniden gönüllü anneliğe başvuracağım. çünkü orada çok hikaye dinledim, yaşadım ve oradaki herbir çocuğun bizlere gerçekten ihtiyacı var...