Esra Erol beni eversene.....

ben hakaret ederek konuşan bi insan değilim, üslubumun da kötü olduğunu düşünmüyorum, kazen'e de saygım var, bunları yazdığım için banlanacağımı da düşünmüyorum, sonuçta kazen'e saygı duyarım ama aynı düşünmek mecburiyetinde değilim, değil mi? :)

ama eğer bu forumda gerçek düşüncelerimizi söyleme özgürlüğümüz varsa eğer, ki olduğunu düşünüyorum, söylemek isterim.

şu konuyu bdv'ye bi üye açsaydı, kesinlikle konu kapatılırdı.
kapatırken de ''bölüm kurallarına aykırı, vs'' yazılırdı.

üstelik eğer bi üye açmış olsaydı bu konuyu, gelecek yorumlar şöyle olurdu, ''sana ne?, tüm derdin bu mu?, hiç derdin yok galiba bu konuyu açtın?, izleme o zaman seni zorlayan kim? , burası bir derdim var bölümü, bu nasıl dert? vb''

bu programlardan nefret edenler bile bu tarz yorumlar yapardı. ''ben de izlemiyorum sevmiyorum ama bunun hakkında neden konu açıyosun, sana ne, vs'' derlerdi.

sonra her şeyle dalga geçen tayfa gelir, programdaki olaylar ve kişiler hakkında konuşur, muhabbet eder, konuyu batırırdı.

kapanışta mune'nin konuyu kilitlemesiyle son bulurdu.

ama konuyu açan kazen olunca, nedense bütün üyeler bir ciddiyetle, bir hak vermeyle (gizli gizli izleyenler bile) yorum yapmışlar. ben burda çifte standart olduğunu ve konuyu açan kişiye göre yorumların ve fikirlerin de (?) değiştiğini düşünüyorum.

ha kazen'in haklı olduğu noktalar var mı? tabi ki var. ara sıra izliyor olmama rağmen, ben de gereksiz, samimiyetsiz, tiyatro ve senaryodan ibaret olduklarını düşünüyor muyum? evet düşünüyorum.

ama konu açıpta bu kadar uzatılacak ne var ortada ben bunu anlamadım. bu kadar sevmeyen izlemez, olur biter.

ya da kapatılmaları için bir imza kampanyası yapılır, isteyen imzasını atar geçer, bu kadar. yani 86 sayfa konuşacak kadar neyi önemli bunların ben anlamıyorum?

toplum yozlaşması oluyormuş, ahlaksızlığı meşrulaştırıyorlarmış, vs... bu doğru olabilir tamam ama, bu programlar yapılmasaydı, çok mu ahlaklı bi toplum olacaktı? tecavüzler, ahlaksızlıklar, insan kaçırma, öldürme, flörtleşme, kocaya kaçma... bunların hepsi insan yaratıldığından beri var. bu programlardan önce yoktu da, tek mesulu bu programlar mı? yapmayın allah aşkına.
Aynı şeyleri bire bir bende yazdım. Her kelimesine tekrar tekrar katılıyorum.

Konunun açılış amacı belliki çok başka. Bunu gözlerine soka soka yazmamıza rağmen bu konu aynı hız devam ediyo. Şu yorumların hemen hemen hepsi konuyu sırf kazen açti diye . Şaşırmamak lazım bizim insanımızın yapısı bu, çok severiz böyle şeyleri.

Güya çok kurallarına bağlı adaletli bir forum, ama olana bakın. Normal üye açsa nerde böyle uzasın bu konu, dakkasına kapanırdı zaten. Muneyede söledim ama ondada hareket yok.

Bu forum için bu tarz bi konu, bu uslüp ve bu anket resmen yüz karası.
 
canım lütfen bak dinle beni :KK70: 10 gün diyorum ya fazla değil ondanda 2 hafta sonu düş 8 gün zaten bazen ağrım oluyordu :KK70: izleyemiyordum..

şaka bir yana sadece yeğenim katılmştı esra erola onun arada açıp vediosunu izleyip gülüyorum :))
çünki fenomen oldu nette :)

onun dışında ben cansu canancıyım öteki gündem :)
ahaha her insan hata yapar :p:p:p

kııızzz banada gönder mesaj at o videoyu noluuuurrrr :KK70:
 
gerçekten ben de anlamadım. bir de o ne demiş, bu kime ne yapmış, ahmet, mehmet, buse falan hepsini biliyor :KK70: ben bile o kadar hakim değilim çok ciddiyim :)

bir de kazen'in 3 tane sayfası varmış sanırım, esra erolün ekibi bu sayfaları engellemiş, bunu anlamadım. esra erol ve ekibi o sayfaların kazen'e ait olduğunu nerden biliyor ki? profilinde linkleri falan var da ben mi göremedim.
hepsine bakmışlğım var zaman zaman sadece ses olsun diye açıyorum tv yi ama boş baktığım için olsa gerek bende kimseyi bilmem
belliki hakkıyla eleştirmek için izliyor kazen abi :)))
 
Aynı şeyleri bire bir bende yazdım. Her kelimesine tekrar tekrar katılıyorum.

Konunun açılış amacı belliki çok başka. Bunu gözlerine soka soka yazmamıza rağmen bu konu aynı hız devam ediyo. Şu yorumların hemen hemen hepsi konuyu sırf kazen açti diye . Şaşırmamak lazım bizim insanımızın yapısı bu, çok severiz böyle şeyleri.

Güya çok kurallarına bağlı adaletli bir forum, ama olana bakın. Normal üye açsa nerde böyle uzasın bu konu, dakkasına kapanırdı zaten. Muneyede söledim ama ondada hareket yok.

Bu forum için bu tarz bi konu, bu uslüp ve bu anket resmen yüz karası.

bu konuya 4-5 mesajım olduğu için üzerime alındım cevap vereyim :) konuyu kimin açtığının bir önemi yok açıkçası benim için, Kazen ya da farklı biri açsa yine aynı şeyleri yazardım, çok konuya davet edilmeme rağmen uğramıyorum ilgimi çekmediği için.. yani bu konuyu açan kişi değil yazma sebebim, ilgimi çekmesi.. genellemek çok yalnış oluyor, bu son zamanlarda hemen her konuda yapılır hale geldi maalesef..
 
Bu programlarin kasitli olarak bize sunuldugunu dusunuyorum...
Beyin uyusturma etkisi oldukca var .
Izleyelim ve aptallasalim ..
Ben izlemiyorum
Izleyen insanlar hakkinda da uzun uzun dusunuyorum .
Oraya katilanlarin belirli bir ucret aldigi kesin .
Kimse bu kadar zeka yoksunu olamaz diye dusunuyorum.
RTUK icinde opusme sahnesi olan yeri bile begenmezken
Bunlarin hala yayinda olmasi bir turlu uzaklasmamasinin bir aciklamasi olamaz ..
Ulkenin egitim duzeyi ,genel kulturu ,ahlaki degerleri yerlerde ..
Ustunde saka bile yapmak istemiyorum
Mide bulandirici ....
Kesinlikle katiliyorum sana arkadasim ayni fikirdeyim,kasitli kaldirilmiyor bu tur programlar ve gercekten uysturucu etkisi aptallastirmasi gundemden uzaklastirmasi vs uzaarr gider..bugun ulkemiz onca dertle tehditle ugrasirken, hergun gelen onlarca olum haberleri ulkeyi belkide kapida bekleyen bir savas varken bu yapilan bence insanlari bir nevi etkisiz hale getirmek baska birsey degil!

Birde su var sorsaniz herkese "ayy izlemiyorum cok sacma "der reytinglere bakarsin tavan yapar!izlemiyorum diyenede inanmiyorum..lutfen beyninizi akil sagliginizi dusunuyorsaniz uzak durun!
 
Aynı şeyleri bire bir bende yazdım. Her kelimesine tekrar tekrar katılıyorum.

Konunun açılış amacı belliki çok başka. Bunu gözlerine soka soka yazmamıza rağmen bu konu aynı hız devam ediyo. Şu yorumların hemen hemen hepsi konuyu sırf kazen açti diye . Şaşırmamak lazım bizim insanımızın yapısı bu, çok severiz böyle şeyleri.

Güya çok kurallarına bağlı adaletli bir forum, ama olana bakın. Normal üye açsa nerde böyle uzasın bu konu, dakkasına kapanırdı zaten. Muneyede söledim ama ondada hareket yok.

Bu forum için bu tarz bi konu, bu uslüp ve bu anket resmen yüz karası.
Bende hala dusunuyorum bu konu neden açıldı ?? kazenden bi açıklamada yok.
Ozellikle esra erola deginmesi de ayrı bi enteresan.esra erolun rezillik anketi progrAmı karalama linç etme kampanyası gibi.esra erol kazene dava açsa kazanır valla :))
Evet samimiyetsiz programlar bunlar hepsi birer kurgu olabilir,desteklemiyorum.ama buraya gelip te izdivaç programları çıkınca belgesel izliyorum diyenler ayrı bi samimiyetsiz bana göre.izlemiyorlar ama herkesin herseyden haberi var.kimse izlemek zorunda değil .ama izleyenlere de burda rezil diyemez kimse.aslında bu konuya yazmak yerine bdv de bir arkadaşımın derdine konu yazmak daha makbul olurdu ama yazmış bulundum artık .o derece gereksiz bi konu oldu.
 
zaman zaman hep diyoruz ya konuya yorumlar konu sahibine göre değşiiyor diye.
işte burda bunu misliyle görüyoruz.
bide neden özellikle esra erol üzerinde durulmuş anlamadım?

ha konuya yorumum şu şekilde.
izledim, zaman zaman izliyorum ve muhtemelen izlemeye devam ederim denk geldikçe.
evet gerçek değiller. evet türlü rezillikler oluyor. ankete cevabım hepsi birbirinden rezil oldu.
ammaaa ben neden özellikle esra erol üzerinde durulmuş ve neden konuyu kazen açmış neden izleyip izleyip şikayet ediyor bunu merak ediyorum :)

Esra Erol diğerlerine bakarak daha masum çıkmış oylamada.Kazen öyle düşünüyor diye üyeler tıklamamış.:KK53:
 
Kısmen haklısınız, Toplum curcunaya, kargaşaya, dedikoduya meyilli evet ancak insanlar bir şeyle sadece sevdiği ya da kendilerinden birşeyler bulduğu için ilgilenmezler, meraklı oldukları için de..bakış açısının şekillenip fikir sahibi olunabilmesi için karşıt görüşler de dinlenir, izlenir, okunur..buna da bilimsel tabirle ''gözlem'' deniyor..aksi takdirde insanların neyi neden yaptığını algılayamayıp tek bir sonuca bağlayan dümdüz mantık ''yargısız infaz'' mekanizmasını çalıştırır..Yaşanan, yaşanmakta olan gerçekler, yanlışlar, hataları görmezden gelip, gözümüzü kapatırsak, doğruyu yanlışı ayırdedemeyiz çünkü doğruya karar verebilmek için yanlışı da bilmek gerekir ki sorgulama dürtüsü oluşsun.. sorgulamak için fikir sahibi olmak, fikir sahibi olmak için de gözlemlemek gerekir..

Gözlemlemekle düzenli seyirci olmak arasında fark var ama.Onca reytingi "gözlemciler" sayesinde aldıklarını sanmıyorum.Ayrıca aklı fikri olan insanlar da bence açar sosyolojiyle falan ilgilenir.Araştırma yapar.TV izleyerek yapılan gözlem ne kadar bilimsel olabilir ki zaten.Aklı başında insanlar başka yolları seçeceklerdir.
 
Tesadüfen seyredenlerde her türlü bilgiye sahip. Arada tekrarlara baktığım halde bu kadarını bilmem.
Kötü program olabilirler beğenmeyebiliriz ama bu üç kadının hedef gösterilmesi hiç hoş değil.
Oradaki adayların isimlerini bile yazıyorlar tesadüfen tercih meselesi isteyen izler istemeyen izlemez kime ne aslında
 
Merhaba,
Dert mi ? dert, konu içeriğini biraz daha bilgi toplayıp sizlerle paylaşacağım. Sizler Evlilik(!) programları hakkında yorumlarınızı yazabilirsiniz... Konuyu düzenlediğimde zehir zemberek bir içerik paylaşacağım...

Sevgili Kazen;
evet bu konu hakkında zehir zemberek söylenecek o kadar fazla şey varki.
Ama bi duralım istersen. Önce bi bakalım. Televizyon kelime anlamıyla uzaktan görünen demek. İlk uzaktan görünen görsel hareket sinema perdesi olduğu halde ona değilde neden bu küçük kutuya "televizyon" dendi?
Sinema; sanattı ve sahne için gerekli parayı sağlayan reklam oldukça cezbedici olmasına rağmen bu sanat belli limitler dışında katledilemiyordu.
Önemli olan para kazanmaktı, sinema para kazandırıyordu ama paranın asıl hükmü reklamdaydı. İnsanlar önce sadece reklamların izletildiği gösterimlere davet edildi ancak bir süre sonra sıkıcı olmaya başladı. daha sonra sadece reklamların gösterildiği bu sinema günlerinde reklamların arasına küçük skeçler yerleştirildi.
Charlie Chaplin.. Hatırlamayan var mı?
Günümüzde Chaplin sanatçı mıydı değil miydi tartışmasını yapan insanlar ne kadar da aptalmış adam tabi ki muhteşem bir oyuncu sanatçı diyoruz ama o günün insanındaki reklam arasında perdede izlediği showman adamın daha sonra bir sinema eserinde oynaması onu kurtarmıyordu.
Reklamcılar reklam aralarına sokacak birşey bulmalıydılar. Buldular. Yeni bir buluş vardı. "Radyonun Resimlisi" ydi : ))
Tahmin edilenden daha fazla işe yarayacağını hemen farkettiler.
Geriye bir sorun kalmıştı. Toplumu bu kutunun başında yani eşittir reklamların başında tutacak yeterli hareketi olan, sıkıcı olmayan, anlamı olmayan, asla reklamlardan ve reklam mesajlarından daha fazla akılda kalmayan programlar küçük showlar bulmak. Bulundu mu? Bulundu. Televizyonun ilk kullanımı avrupada olmasına rağmen, bu tüketici avlama organizasyonunu yapan amerika olduğu içindir ki biz zaten amerikayı hep televizyonun atası memleket sanırız.
İnsanlar bir süre sonra aralardaki showların sıkıcı olmamalarına rağmen birşeyi farkettiler. Çok aptalcaydı hepsi. 1960 yılların ekonomik refah dengesi bozulmuş, 70 li yılların gençliği tv lerdeki aptallığı amerikan yönetiminin halkı aptallaştırarak fütursuzca tüketime sevketmesini protestoya başladı. ( Türkiye'de kapalı tv nin ekran camında kendini dahi görse izlemenin keyifli olduğu acemilik yıllarına denk geliyor. ))
Reklam piyasası yeniden harekete geçti. Sürdürülebilir bir durum kalmamıştı. Kara leke silinmeliydi. 1960'larda üretici piyasalarında çaktırmadan gelişen bir hareket var. Daha önce reklam ve satış için denenmiş olmasına rağmen genel anlamda savunma, milliyetçilik, din gibi kavramlar için kullanılan "sübliminal" hareketi gizli güç haline getirmek. Oldukça büyük çalışmalar, ciddi masraflar, hakkı yenilemez bir efor sarfı var bu konuda. Sezarın hakkı Sezara yani.
Ve işte tam bu dönemde farkedilen bir gerçek. Tüketicinin aynı zamanda "izleyici" olduğu. O güne kadar ayrı ayrı düşünülen bu iki faktör aynı kafaydı. O halde şirazesi bozulması gereken izleyici idi.
İnsanlar şablonlandı. Kadınlar, erkekler. Çalışanlar, emekliler. Ev kadınları. Zenginler, fakirler. Yetişkinler, çocuklar.....vs
Ve asıl hedef kitleler belirlendi. Yani alışverişi yönlendiren kitleler. Kadınlar ve çocuklar. Çocukları etkilemek tamamen görsel ve işitsel bir durumdu. Hareket sürekliliği sağlayan herşeyle yapılabilirdi. ( 1989 da pizza dükkanlarını kapatan adamın ninja kaplumbağalara pizza yedirip yaklaşık on yıl sonra Türkiye de yeniden şansını denemesinde aldığı muhteşem sonuç gibi mesela)
Kadınlar... işte zurnanın zırt ettiği yerdeydi üretici ve reklam dünyası.
Tahmin etmedikleri bir şeyler vardı.
1- paranın sahibi erkekti ama gizli kullanıcı güç kadın
2- aile fertlerinin reisi erkekti ama alışverişin reisi ( buna ulu manitu reis baba da dahil ) kadın
3- kadınlar çok çok çok seçiciydi
4- kadınlar güven duymadan almazdı
5- kadınlar erkekler gibi cinsiyet belirleyici alışverişe dayalı değildiler. Kendi aralarında çeşitlendikçe tüketim ürün seyirleride değişiyordu. ( gençler, orta yaşlılar, yaşlılar, çalışanlar, emekliler, ev kadınları, çocuklu olanlar, çocuksuz olanlar.....)
Liste uzayıp gidiyordu.Ve öyle bir iki günlük ders çalışmayla kotarabilecekleri iş değildi, tek ele alınması gereken parçalara sahip dev bir puzzle ları vardı artık. KADINLAR!
Gösterdiklerini kadınların alması için birşeyler yapmak;

Kadınları etkilemek gerekiyor: nasıl daha güzel olursunuz, nasıl daha fit olursunuz, nasıl daha kolay ilerlesiniz....
Kadınları özendirmek gerekir: sex and the city de giyilen ayakkabı, gossip gırl de kullanılan parfüm çanta...( tanıdık geliyor mu? ))
Kadınları ikna etmek gerekiyor: kadın dergileri, filmler, makaleler
Bu listede uzayıp gidiyor. ( doğal olarak: ) konu kadınlar)
ve en önemlisi
Evde oturan kadınlar...
Hepimiz eğri oturup doğru konuşalım.
Bir düşünelim;iki gün hiç çıkmadan çalıştığımız ofiste yesek, içsek, uyusak ve yine aynı yerde çalışsak?
Bi düşündük mü? İçimiz mi daraldı ne. iki günden sonra daralma, üçüncü gün fenalık, dördüncü gün aygınlık baygınlık ve gelsin monotonluk.
Olmaz mı?
Oluyor ama. Ev kadını olunca oluyor. Başka bir mekanda ona ait bir oda bir masa bir köşe yok. Hepsi o evin içinde. gezip tozması dolaşması mekan anlamında yeni bir yer kazandığı anlamına gelmiyor.
Tuhaf ekstrem hayatlar merakı başlıyor. Zaten birileri de bunu çoktan farketmiş . Ekrandan ona kucak açmış bekliyor.
Absürdlüğün dibine vurmak. Sarhoş olmak da farkında olmamak gibi.
Üreticinin tüketici üzerindeki mottosu : alabildiğin herşeyi al asla geri verme.
Adını herşey koyabiliriz. IQ su düşük insanlar için yapılıyor o programlar. Aptallaştırıyor insanları o programlar. Yorum hakkımız sınırsız.
Evlilik programı izleyen bir kişinin ( genelinin kadın olduğunu bilmemize rağmen istisnaları da görüp genelleme yapmadım) dergi okuyup alışveriş yapan, dizi izleyip saçını boyatan, mekanlara akıp stil edinen, arkadaş ortamlarından mekan öğrenip gidip yemek yiyen kitleden bir farkı yoktur.
Çünkü evlilik programlarında aşikar edilen " hayat zannetiğin kadar edepli adaplı bir olgu değil, bak insanlar ne rezilliklerden normal süreçlerle geçiyorlar. Sen de her istediğini yapabilirsin" mesajıdır.
Oradaki evliliklerin kişilerin gerçek olmadığını televizyonun gelişme sürecindeki öğrendiklerimizden biliyoruz.
Evlilik programlarını izleyenler de biliyor. Bundan eminiz. Bilmiyoruz inanmıyoruz demeleri verilen " rezillik utanılacak bişey değildir, rahat olmak gerekir" mesajının işlerine gelmesi.
O programların tek amacının reklam pastasındaki dev dilim olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bir tek noktaya tek programa odaklanmak tehlikeli. Kaldırılsın mı? Kaldırılsın.
Turnike diye bi program vardı. Ne oldu o rezilliğe ? kaldırıldı. Çarkı felek oldu? O rezillik ne alemde? Evrildi "kim bilir eşi bilir gelsin beri" oldu.
Yağmur gibiler. Şemsiye edinin.
Tükettiğimiz sürece reklam olacak. Reklam olduğu sürece tv olacak. Tv olduğu sürece rezilllik olacak. ( programların isimleri değişecek)

Ve sevgili Kazen çooook uzun oldu biliyorum. Ancak büyük resme bakılmadan sadece izleyenine aptal diyilip kestirilip atılan bir oluşum hakkında uzun zamandır içimde olanlardı. kimseyi sıkmasın diye sana cevaben yazdım:) ne de olsa sen çekersin kahrımızı : )
( hiç okumadan gönderiyorum, inşallah hatalı bişeyler yoktur) )
 
Sevgili Kazen;
evet bu konu hakkında zehir zemberek söylenecek o kadar fazla şey varki.
Ama bi duralım istersen. Önce bi bakalım. Televizyon kelime anlamıyla uzaktan görünen demek. İlk uzaktan görünen görsel hareket sinema perdesi olduğu halde ona değilde neden bu küçük kutuya "televizyon" dendi?
Sinema; sanattı ve sahne için gerekli parayı sağlayan reklam oldukça cezbedici olmasına rağmen bu sanat belli limitler dışında katledilemiyordu.
Önemli olan para kazanmaktı, sinema para kazandırıyordu ama paranın asıl hükmü reklamdaydı. İnsanlar önce sadece reklamların izletildiği gösterimlere davet edildi ancak bir süre sonra sıkıcı olmaya başladı. daha sonra sadece reklamların gösterildiği bu sinema günlerinde reklamların arasına küçük skeçler yerleştirildi.
Charlie Chaplin.. Hatırlamayan var mı?
Günümüzde Chaplin sanatçı mıydı değil miydi tartışmasını yapan insanlar ne kadar da aptalmış adam tabi ki muhteşem bir oyuncu sanatçı diyoruz ama o günün insanındaki reklam arasında perdede izlediği showman adamın daha sonra bir sinema eserinde oynaması onu kurtarmıyordu.
Reklamcılar reklam aralarına sokacak birşey bulmalıydılar. Buldular. Yeni bir buluş vardı. "Radyonun Resimlisi" ydi : ))
Tahmin edilenden daha fazla işe yarayacağını hemen farkettiler.
Geriye bir sorun kalmıştı. Toplumu bu kutunun başında yani eşittir reklamların başında tutacak yeterli hareketi olan, sıkıcı olmayan, anlamı olmayan, asla reklamlardan ve reklam mesajlarından daha fazla akılda kalmayan programlar küçük showlar bulmak. Bulundu mu? Bulundu. Televizyonun ilk kullanımı avrupada olmasına rağmen, bu tüketici avlama organizasyonunu yapan amerika olduğu içindir ki biz zaten amerikayı hep televizyonun atası memleket sanırız.
İnsanlar bir süre sonra aralardaki showların sıkıcı olmamalarına rağmen birşeyi farkettiler. Çok aptalcaydı hepsi. 1960 yılların ekonomik refah dengesi bozulmuş, 70 li yılların gençliği tv lerdeki aptallığı amerikan yönetiminin halkı aptallaştırarak fütursuzca tüketime sevketmesini protestoya başladı. ( Türkiye'de kapalı tv nin ekran camında kendini dahi görse izlemenin keyifli olduğu acemilik yıllarına denk geliyor. ))
Reklam piyasası yeniden harekete geçti. Sürdürülebilir bir durum kalmamıştı. Kara leke silinmeliydi. 1960'larda üretici piyasalarında çaktırmadan gelişen bir hareket var. Daha önce reklam ve satış için denenmiş olmasına rağmen genel anlamda savunma, milliyetçilik, din gibi kavramlar için kullanılan "sübliminal" hareketi gizli güç haline getirmek. Oldukça büyük çalışmalar, ciddi masraflar, hakkı yenilemez bir efor sarfı var bu konuda. Sezarın hakkı Sezara yani.
Ve işte tam bu dönemde farkedilen bir gerçek. Tüketicinin aynı zamanda "izleyici" olduğu. O güne kadar ayrı ayrı düşünülen bu iki faktör aynı kafaydı. O halde şirazesi bozulması gereken izleyici idi.
İnsanlar şablonlandı. Kadınlar, erkekler. Çalışanlar, emekliler. Ev kadınları. Zenginler, fakirler. Yetişkinler, çocuklar.....vs
Ve asıl hedef kitleler belirlendi. Yani alışverişi yönlendiren kitleler. Kadınlar ve çocuklar. Çocukları etkilemek tamamen görsel ve işitsel bir durumdu. Hareket sürekliliği sağlayan herşeyle yapılabilirdi. ( 1989 da pizza dükkanlarını kapatan adamın ninja kaplumbağalara pizza yedirip yaklaşık on yıl sonra Türkiye de yeniden şansını denemesinde aldığı muhteşem sonuç gibi mesela)
Kadınlar... işte zurnanın zırt ettiği yerdeydi üretici ve reklam dünyası.
Tahmin etmedikleri bir şeyler vardı.
1- paranın sahibi erkekti ama gizli kullanıcı güç kadın
2- aile fertlerinin reisi erkekti ama alışverişin reisi ( buna ulu manitu reis baba da dahil ) kadın
3- kadınlar çok çok çok seçiciydi
4- kadınlar güven duymadan almazdı
5- kadınlar erkekler gibi cinsiyet belirleyici alışverişe dayalı değildiler. Kendi aralarında çeşitlendikçe tüketim ürün seyirleride değişiyordu. ( gençler, orta yaşlılar, yaşlılar, çalışanlar, emekliler, ev kadınları, çocuklu olanlar, çocuksuz olanlar.....)
Liste uzayıp gidiyordu.Ve öyle bir iki günlük ders çalışmayla kotarabilecekleri iş değildi, tek ele alınması gereken parçalara sahip dev bir puzzle ları vardı artık. KADINLAR!
Gösterdiklerini kadınların alması için birşeyler yapmak;

Kadınları etkilemek gerekiyor: nasıl daha güzel olursunuz, nasıl daha fit olursunuz, nasıl daha kolay ilerlesiniz....
Kadınları özendirmek gerekir: sex and the city de giyilen ayakkabı, gossip gırl de kullanılan parfüm çanta...( tanıdık geliyor mu? ))
Kadınları ikna etmek gerekiyor: kadın dergileri, filmler, makaleler
Bu listede uzayıp gidiyor. ( doğal olarak: ) konu kadınlar)
ve en önemlisi
Evde oturan kadınlar...
Hepimiz eğri oturup doğru konuşalım.
Bir düşünelim;iki gün hiç çıkmadan çalıştığımız ofiste yesek, içsek, uyusak ve yine aynı yerde çalışsak?
Bi düşündük mü? İçimiz mi daraldı ne. iki günden sonra daralma, üçüncü gün fenalık, dördüncü gün aygınlık baygınlık ve gelsin monotonluk.
Olmaz mı?
Oluyor ama. Ev kadını olunca oluyor. Başka bir mekanda ona ait bir oda bir masa bir köşe yok. Hepsi o evin içinde. gezip tozması dolaşması mekan anlamında yeni bir yer kazandığı anlamına gelmiyor.
Tuhaf ekstrem hayatlar merakı başlıyor. Zaten birileri de bunu çoktan farketmiş . Ekrandan ona kucak açmış bekliyor.
Absürdlüğün dibine vurmak. Sarhoş olmak da farkında olmamak gibi.
Üreticinin tüketici üzerindeki mottosu : alabildiğin herşeyi al asla geri verme.
Adını herşey koyabiliriz. IQ su düşük insanlar için yapılıyor o programlar. Aptallaştırıyor insanları o programlar. Yorum hakkımız sınırsız.
Evlilik programı izleyen bir kişinin ( genelinin kadın olduğunu bilmemize rağmen istisnaları da görüp genelleme yapmadım) dergi okuyup alışveriş yapan, dizi izleyip saçını boyatan, mekanlara akıp stil edinen, arkadaş ortamlarından mekan öğrenip gidip yemek yiyen kitleden bir farkı yoktur.
Çünkü evlilik programlarında aşikar edilen " hayat zannetiğin kadar edepli adaplı bir olgu değil, bak insanlar ne rezilliklerden normal süreçlerle geçiyorlar. Sen de her istediğini yapabilirsin" mesajıdır.
Oradaki evliliklerin kişilerin gerçek olmadığını televizyonun gelişme sürecindeki öğrendiklerimizden biliyoruz.
Evlilik programlarını izleyenler de biliyor. Bundan eminiz. Bilmiyoruz inanmıyoruz demeleri verilen " rezillik utanılacak bişey değildir, rahat olmak gerekir" mesajının işlerine gelmesi.
O programların tek amacının reklam pastasındaki dev dilim olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bir tek noktaya tek programa odaklanmak tehlikeli. Kaldırılsın mı? Kaldırılsın.
Turnike diye bi program vardı. Ne oldu o rezilliğe ? kaldırıldı. Çarkı felek oldu? O rezillik ne alemde? Evrildi "kim bilir eşi bilir gelsin beri" oldu.
Yağmur gibiler. Şemsiye edinin.
Tükettiğimiz sürece reklam olacak. Reklam olduğu sürece tv olacak. Tv olduğu sürece rezilllik olacak. ( programların isimleri değişecek)

Ve sevgili Kazen çooook uzun oldu biliyorum. Ancak büyük resme bakılmadan sadece izleyenine aptal diyilip kestirilip atılan bir oluşum hakkında uzun zamandır içimde olanlardı. kimseyi sıkmasın diye sana cevaben yazdım:) ne de olsa sen çekersin kahrımızı : )
( hiç okumadan gönderiyorum, inşallah hatalı bişeyler yoktur) )
Çok güzel bir açıklama olmuş ellerine sağlık
 
Bende hala dusunuyorum bu konu neden açıldı ?? kazenden bi açıklamada yok.
Ozellikle esra erola deginmesi de ayrı bi enteresan.esra erolun rezillik anketi progrAmı karalama linç etme kampanyası gibi.esra erol kazene dava açsa kazanır valla :))
Evet samimiyetsiz programlar bunlar hepsi birer kurgu olabilir,desteklemiyorum.ama buraya gelip te izdivaç programları çıkınca belgesel izliyorum diyenler ayrı bi samimiyetsiz bana göre.izlemiyorlar ama herkesin herseyden haberi var.kimse izlemek zorunda değil .ama izleyenlere de burda rezil diyemez kimse.aslında bu konuya yazmak yerine bdv de bir arkadaşımın derdine konu yazmak daha makbul olurdu ama yazmış bulundum artık .o derece gereksiz bi konu oldu.
Hiç kimse izlemiyor bu programları zaten balım. Programlardaki gidişat hakkındaki o kadar bilgi de vahiy yoluyla geliyo herkese zaten:KK51:
 
X