Bu zikir işini ulu orta konusmak dahi yasak aslında. Tarikata bağlı olmayanlari anlayabiliyorum bende tabiki sizin gibi on yargilarla girdim. Bu gönül işi ve sadece isteyenlere ogretilir zorlama yok. Ayrica verilen zikirler dilek icin degil Allah'ın rizasi ve onun sevgisi emirlerine bağlılık icin yapilan zikirler. Tabiki her esmanin farkli bir anlami var biz hangi esma o anki durumumuza iyi gelecekse ihtiyacımız neyse onun icin okuyoruz. Rabbim herkesin derdine derman versin gönülden yapilan bir dua belki cektigimiz binlere bedel olur kim bilir.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse
TARİKAT-I MUHAMMEDİYE (HZ. MUHAMMED'İN YOLU)
Bu tarikatın özellikleri
Bizim bir mürşidimiz var. Ama bizim mürşidimiz diğer mürşidler gibi- olağanüstü özelliklere sahip değil.
O, Tıpkı bizim gibi bir beşer (Kehf 110).
O bizim gibi yemek yer, bizim gibi çarşı pazar dolaşır (Furkan 7).
O, Gaybı bilmez (En’am 50).
O, insanların kalbinden geçeni okuyamaz (Tevbe 101, Münafikun 4).
O, Ahirette bize torpil yapamaz. Bizi azap meleklerinin elinden kurtaramaz (A’raf 188, Cin 21-23).
O, ahirette bize ve kendisine ne yapılacağını bile bilmez (Ahkaf 9).
O, Ölülere işittiremez, kabirdekilerle sohbet edemez (Rum 92, Fatır 22).
O, Eceli gelince ölümünü erteleyemez (Zümer 30).
O, Azraili geri gönderemediği gibi kimseyi de çarpamaz (Cin 21).
O, Allah’ın dilemesi dışında bize de kendisine de bir fayda sağlayamaz (A’raf 188).
O, değil bize geleni, kendisine gelen zararı bile savamaz (Cin 21).
O havada uçamaz, denizde yürüyemez, aynı anda birkaç yerde görünemez, ölüleri diriltemez.
Bizim mürşidimizin böyle mucizeleri, kerametleri yoktur
(İsra 59, Ankebut 50-51).
O’nun silsilesi, İsa, Musa, İbrahim (as) gibi nebilerden Adem (as)’a kadar uzanır ama O’nun Allah’tan başka –gavs, kutub vs gibi– sığınacağı kimsesi yoktur (Cin 22).
O, darda kalınca da normalde de yalnızca Allah'tan yardım ister (Fatiha 3, Cin 20).
O’nun ALLAH (cc)’tan başka yardım isteyecek kimsesi yoktur.
Üstelik O -diğer mürşidler gibi- günahsız! değildir. Öyle ya da böyle bazı günahları olmuş ve bunlar için Allah’tan af dilenmiştir (Mu’min 55, Muhammed 19).
Bu günahlarının affedilmesi için –araya koyabileceği– kimsesi de yoktur. Bu yüzden direkt ve yalnızca Allah’tan af dilenmiştir (Fussilet 6).
Bizim mürşidimiz diğerleri gibi değil. Oldukça mütevazidir (Furkan 63).
O bize asla efendilik taslamaz. Bizim sıkıntıya düşmemizi istemez. Bize karşı çok merhametli ve yumuşak huyludur (Al-i İmran 159, Tevbe 128).
Biz her sorunumuzu O’na götürebiliriz. Erkek veya kadın dileyen herkes O’nunla görüşebilir. Ve hatta tartışabilir bile (Mücadele 1-12).
O, -Allah’ın hüküm koymadığı hususlarda arkadaşlarıyla istişare eder ve de çoğunluğun kararına uyar (Al-i İmran 159).
O asla ”benim dediğimi yapmak zorundasınız” demez. O’nun "ğassalin önündeki meyyit gibi ona teslim olacaksınız" diye telkinlerde bulunan müritleri de yoktur.
Konuşmaları kapalı ve gizemli değildir. Herkesin anlayabileceği şekilde ve apaçıktır (Ankebut 50, Mülk 26).
O arkadaşlarını kendi evinde ağırlar (Ahzab 53).
O onlara ikramda bulunur. Rahatsız olduğu halde, ikramdan sonra koyu sohbete dalarak gereğinden fazla kalan arkadaşlarını ikaz edemeyecek kadar
naiftir.
Misafirlerine "efendi hazretleri artık istirahata çekilecek, buyurun" diyerek kapıyı gösterecek "adamları" da yoktur.
Dolayısıyla bizler de bu olanları –o akşam mübarek evlerinde şöyle şöyle haller zuhur etti diyerek anlatan müritlerinden değil– O’nun hallerini Allah’tan öğreniriz (Ahzab 53).
İşte bizim mürşidimiz böyle bir beşerdir. O’nun türlü türlü mucizeleri yoktur (İsra 53, Ankebut 50).
Ama O’nun öyle bir Kitabı vardır ki, o Kitabı Onu âlemlere rahmet yapmıştır (Enbiya 107).
Kuran O’nun yegane ve en büyük mucizesidir (Ankebut 50, 51; İsra 59).
Bizim mürşidimiz Muhammed (s.a.v.) bu Kur’an’ı bize getiren Elçidir; Allah’ın kulu (İsra 1, Furkan 1),
O Nebi-Resul Muhammed a.s. (Mü’minun 40),
Kuranı Allah’tan alıp bize tebliğ edendir (Maide 92, Nur 54).
O bizi Kuran ile uyarandır (En’am 19).
O Kuran ile hüküm veren (Nisa 105),
aramızdaki ihtilafları Kuran ile çözen (Nahl 64),
insanlığı Kuran ile karanlıklardan aydınlığa çıkarandır (İbrahim 2).
O, –başka bir şeye değil– yalnızca Kur’an’a uydu (En’am 50, Araf 203).
Çünkü O, Kur’an’dan başka bir Kitap bilmiyordu (Şura, 52).
O’nun bütün bilgi (ders) kaynağı Kur’an’dı (En’am 105).
O, bize öğrettiği her şeyi Kur’an ile öğretti (Bakara 151).
Bize ders/vird/zikir olarak sadece Kuran'ı öğütledi.
Çünkü kendisi için de bizim için de yegâne öğüt/zikir –ahirette hepimizin hesaba çekileceği tek kitap olan– Kurandı; Sen, sana vahyedilen (Kur’an’a) sımsıkı sarıl. Çünkü sen doğru yol (sırat-ı müstakim) üzerindesin. Ve şüphesiz ki o (sana vahyedilen Kur’an) hem senin için hem de kavmin için bir öğüttür. Ve hepiniz ileride ondan sorumlu tutulacaksınız
(Zuhruf 43-44).
İşte Rabbimizin ‘sırat-ı mustakim’ dediği ‘Tarikat-ı Muhammediye’ budur…