EŞİN SOYADI

yok yok onu demek ıstemedım yanlıs ızah ettım
bılım adamları hayatı faktorlerı baz alıyor. zeka anneden yetenek babadan dıyor mesela bu da ne kadar dogru bılemem zeka anneden olsa dunyada kafasını ıyı seylere calıstıran daha fazla kısı olurdu dıye dusunuyorum benım dusuncem bu ama bılım adamları baska soyluyor

bılım adamı soy anneden dese keske tum dunya duzenı tum sıstem ona gore degısse keske bu mumkun mu ? mumkun gorunmuyor
benım dogurdugum zaten benım bunu tartısmıyorum bıle

bılımcıler ırk kımden gecıyor dıyordu o konu kesınlestıyse benım haberım yok. :)
 
Harika. Farklı bir sistem :)
Aydınlatırsanız sevinirim.
Baba da çocuğa sahip çıkmak istediğinde ne oluyor? İkisinin de soyadı veriliyor mu? Yoksa babanın mı?

Bende bayılıyorum bu sisteme.
evlilik icindede kadinin soyadi çocuğa verilebilir.. Patchwork aileler bu çözümü seciyor...
Her türlü kombin mümkün...
Normalde tabiiki çoğu kadin kocasinin soyadini aliyor
evlilik dışı çocuk doğurmak aşırı normal olduğu icin bu kütük....soy meseleleri zaten absurd olurdu.

Ben mesela kendi soyadimi kullanacağım evlendikden sonra... cocuklarada babalarinin ve benim soyadim verilecek.
 


İlk sorum, kocasının soyadını kullanan yada ailesini bu şekilde oluşturan orada taşralı, geleneksel, dindar, muhafazakar kesim falan mı?
İkinci sorum,
Peki kızınız oldu ve iki soyadı var, ardından onun da çocuğu oldu, yine anne baba soyadı verileceği zaman, anneden iki soyad babadan da bir yada iki mi olacak?
 
arkadasa yazdınız ama bende yazmak ıstedım yanlıs anlamazsanız bu sohbet benım hosuma gıttı acıkcası
guzel bır konu oldu bu

soyadıyla guc savasını gercekden bagdastıramıyorum ... guc savası olan okadar cok konu varken soy adı kafamda bır turlu oturmuyor

kımse cocugun ustunde annenın hakkının daha az oldugunu soylemıyor zaten cocugun ustunde en cok annenın hakkı var bu genel kabul gormus ve herkesın dogruladıgı bırseydır fakat ben dogurdum benım soyadımı alsın kadar basıt degıl kı dunya sıstemı keske bukadar basıt olsa...
 
bırlıkte okuyalım ıstedım bu soyadı nerden cıktı yazdım bu cıktı
SOY:
Genetikte aile isimlerinin tahkiki George Darwin'e (Charles Darwin'in oğlu) kadar geri uzanır. 1875'te George Darwin ilk-kuzen evliliklerin sıklığını belirlemek için soyadları kulanmış ve aynı soyada sahip olan kişiler arasında evlilik (izonimi) insidansını hesaplamıştır.Bu basit çalışma kendi dönemi için yenilikçiydi. Aile tarihini çalışmak için genetik kullanmaya yönelik bundan sonraki keşif 1990'ları buldu, o vakit Y kromozomundaki bazı yerleri babadan oğula kalıtımı izlemek için yararlı olduğu bulundu.

Dr. Karl Skorecki, Aşkenaz kökenli Kanadalı bir nefrologdu. Skorecki, sinagogunda kendisi gibi Kohen olan ama Sefardik soydan olanların tamamen farklı fiziksel görünümleri olduğunu fark etti. Yahudi geleneğe göre tüm Kohenler (Kohanim), Musa'nın kardeşi Aaron'un soyundan gelmedir. Eğer Kohanim sülalesi tek bir erkeğin ahvadı ise, bunların ortak bazı genetik işaretler taşıması ve belki bir aile benzerliğini koruması gerektiğini düşündü Skorecki.

Bu hipotezi sınamak için Skorecki, University of Arizona'dan Profesör Michael Hammer ile temas kurdu. Hammer, moleküler genetik araştırmacısı ve Y kromozomu araştırmasında bir öncü idi. 1997'de Nature dergisindeki yayınlanan raporları bilim ve din dünyasında şok dalgaları yarattı. Gerçekten de, Y kromozomunda bulunan belli bir işaretin haham soyundan gelen bir Yahudi erkekte bulunma olasılığının genel topluma oranla daha yüksek olduğu bulundu. Binlece yıl boyunca ortak bir soy unsuru kesin bir şekilde korunmuştu (bakınız Y-kromozomal Aaron. Üstelik, bulgular "hatalı babalık olaylarının" çok az sayıda olduğunu göstermiştir.[2]

Bu yeni metodolojiyi genel soyadlara ilk uygulayan, Oxford University'den bir moleküler biyolog olan Bryan Sykes oldu. Sykes soyadı üzerine yaptığı araştırmada erkek kromozom üzerindeki sadece dört işarete bakmasına rağmen geçerli sonuçlar verdi. Bu çalışma, soybilimci ve tarihçiler için genetiğin değerli bir yardımcı olacağının gösterdi.

2000 nisanında, Family Tree DNA adlı şirket, ilk genetik soybilim testlerini sunmaya başladı. Böylece Y kromozomu hakkında kişisel bir teori, akademik bir çalışmanın dışında ilk defa sınanabilir oldu. Sykes'ın soyad çalışmasındaki fikri başka akademik araştırmacılar tarafından da kabul görmüş, ve internette Soyadlar Projesi (Surname Project) olarak genişletilmişti. Bu gişimler, genetik test ile elde edilen bilginin dünya çapında soybilimcilere yayılmasını sağlamıştır.

2001'de Sykes, "Havva'nın yedi kızı" (The Seven Daughters of Eve) adlı popüler bir kitabında Avrupalılarda bulunan 7 ana haplotipten bahsetmiştir. Kitabın başarısının ardından ve soybilimsel DNA testinin giderek ucuzlanıp yaygınlaşması ile genetik soybilim hızla büyüyen bir saha haline geldi. 2003'te aynı soydı paylaşanlarda DNA testi yapılmasının bilimsellik seviyesine ulaşmış olduğu, Nature Reviews Genetics dergisinde çıkan, Joblin ve Tyler-Smith tarafından bir makalede beyan edildi. Test satan şirketler ve bu testleri sipariş eden müşteri sayısı hızla büyümüştür.[3]

Genetik soybilimin kabul görmesindeki bir diğer aşama, Genografik Proje olmuştur. Genografik Proje ABD'deki Milli Genografi Derneği (National Geographic Society) ve IBMtarafından, University of Arizona ve Family Tree DNA'nın işbirliği ile, 2005'te başlatılmış beş yıllık bir araştırma projesidir. Projede kullanılan test kitleri, Y kromozomunundaki 12 STR işaretleri veya mitokondriyal DNA'daki HVR1 bölgedeki mutasyonlara bakmakta kullanılmaktadır. Projenin amacı, başlıca soybilimsel değil antropolojik olmakla beraber Ekim 2007 itibarıyla projenin halka açık kit satışları 225.000'i aşması genetik soybilimin popülerleşmesine yardımcı olmuştur.[4]

Yaygın soyadlar durumunda 12 genetik işaret yeterli ayrım gücüne sahip değildir, bu yüzden bazı laboratuvarlar 25, hatta 67 Y-kromozomu genetik işaretine birden bakmaktadırlar.[5]Bu alanda çalışan tüm şirketler ve onlara destek olan laboratuvarların yıllık satış rakamlarının (2006'da) 60 milyon USD olduğu tahmin edilmektedir.[6
 

Hayir kesinlikle... çoğu romantik buluyor. Yani nasil erkek evlenme teklifi ediyor ve kadinlar bunu romantik buluyorsa kocasinin soyismini kullanmayida romantik buluyorlar. Veya kolaylik amacli tüm aile bir soyismi kullanıyor.
Kimse herhangi bir kombini yadirgamaz... insanlarin özgür seçeneği. Modernlikle filan alakasi yok yani.

Kizimin iki soyadi olur ve evlendiği zaman eşinle karar verir... ya iki soyadinla devam eder... ya eşininkini alir yada kombinler
ama anneden iki babadan bir gecmez...
Yani kizimda çocuğu olduğu zaman hangisini artacağına karar vermesi lazim...

Benim torunum bu durumda iki soyismi olur... biri babadan direk geçer diğeri ise kızımın seçtiği olur
 

Ben şahsen modern filan olduğum icin bu karari almadim.
Benim nişanlım yabancı ve ailemizde türk kökünün dışa doğru yok olmasini istemiyordum... bu birinci sebebim.
İkinci sebebim: ismim arapca ve soyismim italyanca olunca baya sacma duruyor...
Üçüncü sebebim: kendi soyadimla kariyer yapdım, uni diplomalarim, tezlerim, makalelerim filan kendi adimla yayinlandi... bu benim icin cok değerli ve araya gitsin istemiyorum
 
e soyun anneden geldıgı kanıtlanmıs kı
Bakın ne buldum
 

Teşekkür ederim açıklamalar için .
Dediğiniz başka bir toplum için gayet eşitlikçi görünüyor.
Türkiye de büyük ihtimal farklı işler...
Bir kere bu soya önem addetme meselesi cinayete kadar varır.
Kadın soyadımı vereceğim dese elalem çocuk kimden der.
O çocuğa da anneye de ne etiketler yapıştırılır :)
Bu işin ataerkil boyutu.
Kocasının soyadını alan kadına kadınların etmediği kalmaz.
Öyle romantizm falan sökmez burada :)
Kesin ezik, cahil, koca düşkünü falan biri olmalısın kocanın himayesi(!) altına girdiysen mantığıyla kadın kadını ezer. :)

Bir de aile toplumun çekirdeği, aile kavramının önemi vs gibi kabuller var ya burada, orada aile yapısının ve dolayısı ile toplu yapısının bozulmasından endişe etmemişler mi?
Yada bu düzeni nasıl sağlıyorlar?
Tek ebeveyn ile büyüyen çocuk mahrum büyüyor mu?
Ailenin olmadığı bir ortamda ahlaki değerler nasıl oturuyor?

Kafamda bir milyon soru ile uyuyup ilk fırsatta en azından geçiş sürecini anlatan bir şeyler bulmaya çalışacağım, Öneriniz olursa aklınıza gelen, paylaşırsanız şahane olur :)
 

 

Aslinda her konuda eşit ama kadinlar hâlâ mennun değiller (hakli olarak) mesela doğurgan bir yaşda olan ve aile planlamasi kapanmamış bir kadin cok zor iş buluyor. Yani aslinda kadin galiba dünyanın 4 ucunda haksizliga uğruyor.

Belirtiğiniz dayatmalara kimse maruz kalmıyor toplum çünkü ataerkil değil. (burda yaşayan türk göçmenlerden hariç, onlar hâlâ ayni sistem devam ediyorlar, çoğu yani )

Bunun sebebi çok boyutlu.. türkçem sağlam olmadığı icin düzgün anlatamiyorum ama burda kadina saygi aşırı yüksek. 2. Dünya savaşından sonra kadinlar tekbaşına bu ülkeyi kurdu. Yani babasiz çocuk belirli sebeplerden dolayı hep vardi. Kadinlar bu cocuklari babasiz büyüttü ve yani sira savaş dan yikilan ülkeyi yeniden ayağa kalkindirdilar. Nenesinin inşaatda çalışmış olan bir kadina bir erkek gelip sen kadin başına bunu yapamazsin dese parodilere konu olur yani. Herkes bunun farkinda... kadinin gücü yasanarak görüldü çünkü.
2. En büyük etken kadinin asla bir erkeğin himayesinde gercekdende olmamasi. Yani kadin gercekden seviyorsa bir erkekle evlenir. Geçimini sağlamak icin bir erkeğin yanina sığınmak zorunda değil mesela... veya şiddet görüp mecbur o adami cekmek zorunda değil. Maddi gücü var ve yoksa bile devlet ona o gücü veriyor. Bu güvence ile kadinlar daha bilincli adimlar atıyor... erkeklerde bunu bildiği icin fazla afra tafra yapamiyorlar... abartsa kadin gider ve hayati maddi acidan sönmez...

Burdada aile toplumun çekirdeği. İlişkiler belki trden daha sağlıklı (benim bakış acim, türk olduğum icin bunu kıyaslayabiliyorum)
İlk aşamada gercekden her insan bir Birey. En önemli etken bu. Kimse birbirine bağımlı değil, bağlı ama bağımlı değil. Trdeki en büyük sorun bu galiba, aile kelimesinin arkasinda bağımlılık yatıyor...
Aslinda kimse didisinin didisini belkide görmek istemiyor... birgün belki işim düşür diye kontakda bulunuyor.

Burdaki ilişkiler daha gercek. Çünkü gercekdende SEVGI üzerine kurulu. Bir kadin 5 sene bir erkekle yaşar ve gerçektende ben bu adami seviyorum diyerek isterse evlenir... istemezse ayrilir veya devam eder. Anne baba ilişkiside ayni. Kimse anne veya babasina beni okutdu... filan diye pisikolojik baski altinda yaşamaz.

Aslinda toplum dışardan bakılınca abuk supuk görülsede icinden bakılınca cok güzel. Ben memnunum. Huzurluyum. Bir birey olarak doğdum ve hayatimi kendi belirledigim doğrular altinda yaşıyorum. İstersem 5 adamdan çocuk yapiyarim, istersem rahibe olurum...
Bir birey olarak baya duyulan saygi eksilmez... cocuklarim ezilmez ac kalmaz. Korku ve baski altinda kalarak kimse hayatini yaşamak zorunda değil yani. Bu ruhî özgürlükle insan huzuru yakaliyor
 

Baya yazdim ama... galiba benim de icim şişmiş.
Geçiş süreci türkiye icin aşırı sancili olur (kendi bakış acim) çünkü sadece bir sorun değil binbir sorun var toplumda. Ben şahsen bu geçişin gerceklesicegine inanmıyorum. Olsa bile biz bunu görmeyiz sadece çocuklarımıza zemin hazirlariz.
Dayanmak istemediğim en derin konu aslinda Din. Ama dini sorunlari çözmeden asla kadinlar trde bir birey olamaz...
Burada daha duymadim bile bir doktor zar diksin. Kesin vardir... ama duymadim yani bir doktorun bunu yaptığını. Yapmaz... talep eden kadini kesin bir psikologa yönlendirir...
Namus kelimesinin tercümesi bile yok. (Türkiyede kullanilan anlami ile) namusun iki bacak arasinda olmadığını 3 yaşındaki cocuk bile biliyor yani...
Dul kelimesi sadece eşi vefat etmiş insana kullaniliyor. Ben boşanmış bir kadina dul desem insanlar almancaya hakim olmadığımı sanar ve bekar kelimesini öğretir :)
Ama bence iş kadinlarda başlıyor: hem pastam dursun ama karnim doysun olamaz.
Düğün dernek isteyip, koca ailesinden maddi yardim bekleyip, cocuk olunca kvye bakitirip, sonrada ben eşimle cocugumla cekirdek aileyim demek olmaz. Bu resmen şizofrenidir.
Burda bu tür aile yapılarına jenerasyon sözleşmesi denir. Her sözleşme iki taraflıdır. Kv nin evinde oturup, çocuğuna baktirip kadini dış kapinin dış mandali görmek olmaz.
Burdaki kadinlar bir birey olduklarini sadece söylemezler... bu yaşarlar. Kolaymi? Asla...rahatmi?... asla...
Ama her özgürlüğün bedeli var. Almancada bir laf vardir : hakkin varsa sorumluluğunda vardir.
Trdeki çoğu kadin hak istiyor ama sorumluluk altina girmekden cekiniyor...
Burda öyle değil
 

Öncelikle vakit ayırıp uzun uzun yazdığınız inçin teşekkür ederim.
Türkçe niz de oldukça iyi :)
Avrupa toplumu hakkında pek fikrim Yoktu.
Dışarıdan bakılınca, geleneksellikten uzaklaştıkça yalnızlaşan, yaşnızlaştıkça bozulan toplum gibi gözümün önünde canlanıyordu nedense.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim :)
 

Burada Benim daha çok rastladığım arada kalmışlık.
Batı gibi olalım ama o bedeli ödemeyelim.
Soyadımızı kullanalım, çocuklarımıza verelim ama çocuğumuzu yetiştirirken yapılması gereken fedakarlıklardan kaçınalım (bakım anlamında değil, eğitim ve özveri anlamında)
Kadın hakları olsun, kadın ezilmesin, ama meslek edinmek için çalısmaya gelince, dersleri anlamıyorum.
Bir de bir yere gelen kadının kimseyi desteklememesi var.
Yada parası olanın öğrenciye vermemesi.
Kadın olarak kadınların isteğine saygı duymamakta buna dahil.
Çok daha örnek çoğaltılır.
Benim kabul etmediğim nokta da bu zaten.
İş soyada gelene kadar, çalış didin kazan soyad zaten alt tarafı bir kelime. Kuralda değişir kanunda.
Kaç genç kadın bugün memur olmak yerine daha büyük hayaller kuruyor?
Neyse hayırlısı diyelim, belki çocuklarımız için iyisi olur :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…