"Sakin ol biraz," dedi sabırsız bir sesle.
Uzun saçları, etkileyici kocaman kahverengi gözleri ve anlayamadığım bir şekilde hep ıslakmış gibi duran dudakları vardı. "Sakin olmaya çalışıyorum," diye inildedim. "Fakat biraz zorlanıyorum. "
Evet, tek yapmam gereken kısa bir duş alıp giyinip çıkmakken, duştan dışarı adım attıktan birkaç saniye sonra kayıp düşerek sakarlığımı ve gerizekalılığımı tescillemiştim bence. Belime sarılı bir havluyla popomun üstünde oturmuş, bacağımdaki yaradan ötürü inilderken sakin kalmak zordu.
"Sakarım, aynı zamanda aptalım. . " diye inildedim tekrar.
Kocaman kahverengi gözleriyle bana bakıp "Hayır canım, ne alakası var, buraya bi paspas alman lazım sadece." dedi ve yarama düzgün şekilde yapıştırmaya çalıştığı yara bantlarına odaklandı.
Üniversitede tanışmıştık. Onu yaklaşık üç yıldır tanıyorum. Aslında üniversitedeyken, tam bir inektim ve umursadığım tek şey birkaç bira şişesi, bilgisayar oyunları ve derslerimdi. Oldum olası gözlük takıyorum ve geleceğimi düşündüğümde, kendimi sakin ve sessiz bir mahallede, tek yaşadığım evimde televizyon karşısında pinekleyen, arada bir maç izleyen huysuz ve romatizmalı bir ihtiyar olarak hayal ederdim. Belki bir de kedim olabilirdi. Mızmız ve uykucu bir kedi. Kediden sıkılma ihtimalime karşılık belki bir de köpek. Ama şimdi, tüm bunları paylaşabileceğim bir kadın da var karşımda. İki yıldır benimle olduğu için kendimi şanslı saydığım, neredeyse her günümü birlikte geçirdiğim bir kadın. Tanıştıktan sonra geçen ilk bir yılımızda genelde akşamları sinemaya veya birkaç kafeye gidiyorduk. Son senemizdi, yoğunduk, haftasonları bile az görüşebiliyorduk. Mezuniyete kadar birbirimizi çok az görerek sıkıntılı aylar geçirdik. Bazı sabahlar dersten önce bir saat görüşebilelim diye erken kalkıyordum. Galiba aşık olduğumu o zaman anladım - görüşmek için uykunuzdan vazgeçebiliyorsanız, bu bence aşktır. :)
Son iki yılımızı iş bulma sıkıntılarıyla geçirmiş olsak da, en azından artık her gün beraberiz.
"Ups, pardon. Acıdı mı?"
"Yok hayatım niye acısın, hemşirelik eğitimini nerede aldıydın?"
Kısa bir gülüşmenin ardından dikkatle uğraştığı pansumanı bitirdi. Yerdeki kıvrık kağıtları toplamaya başladı. Sanırım o an, geleceğimi gördüm. Hissettiğim kuvvetli duygular, onun ne kadar muhteşem olduğunu iliklerimde hissedişim... Tüm bu duygu seli ve heyecan yüzünden belki de, bacaklarımı kapatan havluda oluşan çıkıntının farkına varmadım.
Belki yeri ve zamanı değildi. Ama ne derler? Yer de zaman da bizimdi.
"Evlensene benimle. "
Bir anda çıktı ağzımdan, hissettiklerimin beni getirdiği noktaydı bu.
İlk söylediğimde duymadı sanırım.
Ağzımı tekrar açtım.
"Benimle diyorum. Evlenir misin?"
Bu kez duraksadı. Hafifçe gülerek "Beyin sarsıntısı geçirdin herhalde" dedi.
Tekrarladım. "Hayır ciddiyim. Seninle geçirmek istiyorum hayatımın kalanını."
Birkaç saniye konuşmadı kimse. Suratında bir gülümseme vardı. Evet mi demekti? Belki mi? Gülümsemesi solmadı, gözlerini dikip bakıyordu hala yüzüme. Ciddi olup olmadığımı mı anlamaya çalışıyordu? Sormadım.
Sonra konuştu.
"Olur tamam."
Ciddiydi. Şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Sana evlenme teklif ettim ve cevabın 'tamam'dan mı ibaret? Bu mudur yani?"
Gerçekten de bu muydu?Tamam dedi ve şu an anlaştık mı yani?
Ayağa kalktı, elindekileri çöpe atıp içeri yönelirken "Ha sen sanki bu teklifin üstünde düşündün aylarca. Kıyafetin bile duruma uygun, ayarlanmış, baksana." dedi. Belime sarılı havluya işaret ediyordu, havludaki çıkıntıyı o zaman fark ettim.
Ayağa kalktım. Peşinden giderken, "Tamam, haklısın. Eşitiz. Ama bi kere kabul ettin, artık geri alamazsın." dedim.
Banyomun tam karşısında, banyodan çok da büyük olmayan yatak odama yöneldi, ben de takip ettim. Son söylediğime gülmüştü. Yatağa oturması için hafifçe ittim. Önüne geçtim. Belimdeki havlu, ereksiyonum sayesinde zaten eğreti duruyordu, tamamen çözülüp yere düştü.
Karşısında çıplaktım, tek kaşını kaldırıp baktı. Konuşmuyordu. Konuşma sırası hala bendeydi.
Ona doğru eğilip pantolonunu hızlıca çıkarırken
"Evet, teklifime geri dönersek," dedim.
"Son kararını iyice vermeni istiyorum. "
Gözlerini bana dikti, tişörtünü çıkardı hızlıca. Sütyeni de tişörtle beraber kaybolmuştu. "Son kararımı verdim zaten," dedi.
Cevap vermeden önce bir iki saniye meme uçlarına takıldı gözlerim.
"Olsun," dedim. "İyice karar vermen lazım. Hastalıkta ve sağlıkta diyorum. Ciddi konular bunlar."
Kıkırdadı. "İyi bakalım, öyle diyorsan." dedi.
Önünde yere diz çöktüm, bacaklarını yanlara doğru ayırdım. Başımı yaklaştırdım
"Evet, öyle diyorum." diyerek.
"Ayrıca, kararını iyice vermeden önce bilmen gereken şeyler var. Mesela, benimle evlenirsen şayet, sana düzenli oral seks sözü veriyorum."
Başımı bacaklarının arasına yaklaştırdım. Cinsel organının içi ıslaktı. Islaklığı görünce kendi organımdaki sertleşme arttı.
Dudaklarımı sağ bacağının iç kısmına kondurdum. Dizinin hizasından yukarı doğru yalayarak ilerledim bacağının iç tarafını. Teninin kokusunu içime çekerek dudaklarımı yumuşak, tatlı ve sıcak bölgeye yaklaştırdım. Fakat çok yakına değil. Olmasını istediği yere ramak kala durdum.
Derin bir nefes koyverdi.
"Düzenli derken, ne kadar sık mesela?" dedi.
Dudaklarımı klitorisine değdirmem için sabırsızlanıyordu, biliyordum. Yatakta hafifçe kıvrandı, çarşafı kavradı. "Ne kadar sık istersen" dedim.
Derin bir nefes aldı ben istediği noktaya biraz daha yaklaşırken.
"Ayrıca bilmen gereken başka şeyler de var," dedim.
Acele etmeyeceğimi anlayınca kısık bir sesle "Neymiş?" dedi.
"Her pazar yatakta kahvaltı ve her cuma lahmacun," dedim. "Ayrıca masaüstündeki Johnny Depp resmini de görmezden gelicem."
Güldü. "Bu kadar mı?" dedi.
"Nasıl yani? Sucuklu yumurtamın eşi benzeri olmadığını biliyorsun, nasıl bu kadar mı dersin?"
Tekrar güldü. Yatakta uzanmış gülerken kasları rahatlamıştı.
Bu anı fırsat bilip dilimin tüm yüzeyini genişçe klitorisine dayadım. Dilimin pürüzlü yüzeyiyle klitorisini yalamaya başladığımda, bacaklarını kafamın etrafına doladı ve başımı kendisine bastırdı.
"Biliyorum, unutmuşum." diyerek konuşmayı devam ettirdi. Hızla nefes alıp veriyor, elleriyle iki yanda da kavradığı çarşafı sıkıyordu. Kalçasını bana doğru iterek bana yardım ediyor, bacaklarının arasında başımı sıkıştırıyordu. Bacak arasını ağzıma doğru bastırmaya devam etti. Ben de yalamaya devam ettim. Birkaç dakika konuşmadan bu şekilde geçti. Başımın etrafına sarılı mis kokulu bacaklarından ve inleyişlerinden fazla birşey duyamazdım zaten.
Dilimi hızlıca vajina girişi ve klitorisi arasında yukarı - aşağı hareket ettirirken çok geçmeden kafamın etrafındaki bacak kaslarının kasıldığını hissettim. Orgazm geldiğinde, olduğu yerde yıldırım çarpmış gibi kasıldı, Vajinasından bacaklarına ve tüm vücuduna yayılan tatlı titreşim hissiyle inledi.
O an titreyen vücuduna bakıp içimden "ben yaptım bunu" diye geçirmeden edemedim. "Ben. "
Eğer elleri ve bacaklarıyla beni yukarı çekmeseydi, oracıkta oturup, eserime bakıp gurur duyabilirdim.
Saçlarımdan yakalayıp vücudumu, kendi vücudunun üstüne çekerken tutkulu bir sesle "Başka ne vaadediyorsun bakalım?" dedi. Vücudum onunkinin üstüne yerleşirken "Aç gözlülük ediyorsun." dedim.
Elini ikimizin arasından uzatıp cinsel organımı kavradı ve bacaklarının arasına doğru yönlendirdi onu. Girişine yerleştirip elini çekti. "Evet ediyorum. Ve şu an tam da bunu istiyorum." diye fısıldadı.
Oldukça sıcak ve ıslaktı. Tamamen hazırdı. Beni içine aldı, içine doğru bastırdı. Gidebildiğim kadar derine gittim. Bacaklarını kaldırıp kalçama koydu, bu şekilde içinin her santimini hissedebiliyordum.
Nefes nefeseyken "Gece yarısı uykun kaçarsa dışarı çıkıp açık kokoreççi bulmak" dedi. Sanırım kendince evlenirsek benim için sayabileceği avantajları sayıyordu. Ben de aynı konseptte cevap verdim.
"Nefret ettiğini bildiğimden, ütü işine yardım etmek" dedim.
"Ütüden sen de nefret etmiyor muydun?" diye inledi. "Evet, ama seni seviyorum." dedim.
Daha fazla dayanamayarak hızlandım, o da kalçasını ittirerek bana uyum sağladı. Nefes nefese "Ee, başka?" dedi.
"Daha mı?" dedim.
"Evet, her şeyi istiyorum." diye inledi.
"Ne istiyorsan vermeye hazırım" dedim güçlükle. Hızlanmış ritmin içinde, ona -ve kendime- bir orgazm daha verdim.
İnlemeleri yükseldi, yüksek sesle "Ah! Evet! Hadi!" diye inledi. Birkaç saniye boyunca karmaşık duygu seli ve tatmin hissi içinde aklımı yitirecek gibi oldum. Yeniden düşünmeye başladığımda aradan uzun saniyeler geçmişti. Beni üstünden itti. Yanına uzandığımda başını koluma yasladı. Saçları, yakalanmış olmaktan gayet memnun olduğum bir örümcek ağı gibi göğsüme yayıldı. Saçlarının kokusunu içime çektim.
"Evet dedin." dedim.
Bir an neden bahsettiğimi unutmuş gibi kafası karışmış göründü. Sonra, "Hayır, evet demedim, tamam dedim" dedi.
"Yoo, gayet evet dedin işte demin," diye ısrar ettim.
Aynı ısrarcı sesle "Orgazm olurken tamam! hadi tamam! diye bağıracak halim yoktu, mecburen evet dedim" dedi.
"Ha yani teklifime evet demedin hala?" dedim.
Durdu. Ciddileşti. Yüzünde tek bir mizah göstergesi yoktu. Tüm ciddiyetiyle, "Evet, seninle evlenirim." dedi.
Damarlarımda akan sevinçle tam da o anda ona dünyaları veresim varken "Yalnız birşey daha istiyorum" dedi.
Gülümsedim. "Ne istersen,"
"Bol bol paspas alacağız,"