Erdoğan: Anneliği reddeden, evini çevirmeyen kadın yarımdır

Aynen 2 sene sonra okul bitecek mesela, ama annemin mesai bitmeyecek, ömür boyu devam. Haklısın yani.
Fırsat eşitliği yok işte toplum yaşantısında bir de. Ne olacak fakir çocuğu da çalışır, kazanır denmiyor kolay kolay.
Aman Mune biz sabaha kadar konuşsak da bir şey değişmez zaten...
Öyle tabii, bizimkisi fikir alışverişi sonuçta, çocukların kaderini değiştiremeyeceğimiz aşikar.
Bu keyifli yazışma için teşekkür ederimHoppa
 
benim düşüncem benim kararım. oğlum tek şimdi erkek olacağını bilsem yine yaparım. yalnız kalsın istemiyorum kızların arsında. ayrıca çocuk rızkı ile gelir. Rabbim bildiriyor. dalgaya alınacak konu ndeğil

senin düşüncen senin kararın ama yanlış ifade ediyorsun.. istersen 35453454384 tane yap kimse önüne geçmiyor zaten ama tek çocuk-iki çocuk hiç çocuk diyemezsin o seni aşar.. rızkı veren rabbim aynı zamanda insana muhakeme ve idrak gücü de vermiş çünkü.. ileride yalnız kalmamak için çocuk yapma olayını hiç anlayamayacağım üstelik önümüzde bu kadar ibretlik olaylar varken.. ilginç..
 
senin düşüncen senin kararın ama yanlış ifade ediyorsun.. istersen 35453454384 tane yap kimse önüne geçmiyor zaten ama tek çocuk-iki çocuk hiç çocuk diyemezsin o seni aşar.. rızkı veren rabbim aynı zamanda insana muhakeme ve idrak gücü de vermiş çünkü.. ileride yalnız kalmamak için çocuk yapma olayını hiç anlayamayacağım üstelik önümüzde bu kadar ibretlik olaylar varken.. ilginç..

burda herşeyi yazamıyorum sen de dahil dalgaya alınıyor. yalnız kalmamayı istemek sadece biri.
 
senin düşüncen senin kararın ama yanlış ifade ediyorsun.. istersen 35453454384 tane yap kimse önüne geçmiyor zaten ama tek çocuk-iki çocuk hiç çocuk diyemezsin o seni aşar.. rızkı veren rabbim aynı zamanda insana muhakeme ve idrak gücü de vermiş çünkü.. ileride yalnız kalmamak için çocuk yapma olayını hiç anlayamayacağım üstelik önümüzde bu kadar ibretlik olaylar varken.. ilginç..
Ninemin 11 tane çocuğu vardı. Erkeklere itaat edin derdi. O biricik erkekcikleri evinde istemedi. Son nefesine kadar kızı baktı. Bizde çalışıp emekli olalım çocuğumuza çoluğumuza yük olmayalım evlatlarımız mutlu yaşasın diyoruz. Bazılarıda çocuğu hayat sigortası emeklilik olarak görüyor. Maalesef bdv tipi kayınvalideliğin ön koşulu:KK58:
 
Senin Cumhurbaskani oldugun bir ulkede neden coxuk dogurayim? Bak buyut yetistir sonra sehit diye tabutuna saril. Sen once ulkede can guvenligini sagla piskopat olduk hepimiz.İyikide bir cocugum yok yoksa aman basina bisey geldimi gelecek mi diye kafayi yerdim ben. Can guvenligim yok cocuk yapmakmis pehh. Herkesin akli var kendine kadar dusunur. Sanki herkes onlarin kaliplarinda yasamak zorunda. Cocugun yoksa eksiksik anne olamadiysan soylesin . İnsan olmak onemli insan. Kul hakki yemeden kalp kirmadan durustce yasamak. Bunlar yoksa asil yarimsindir bu idraka varamadiysan eksiksindir.
 
Ninemin 11 tane çocuğu vardı. Erkeklere itaat edin derdi. O biricik erkekcikleri evinde istemedi. Son nefesine kadar kızı baktı. Bizde çalışıp emekli olalım çocuğumuza çoluğumuza yük olmayalım evlatlarımız mutlu yaşasın diyoruz. Bazılarıda çocuğu hayat sigortası emeklilik olarak görüyor. Maalesef bdv tipi kayınvalideliğin ön koşulu:KK58:


valla neyse ki artık marjinal diyeceğim ebeveynler tek-tük de olsa çıkıyor ortaya.. ben daha bu sabah dedim, üniversiteye kadar yanımdasınız sonra hangi ülkede okumak istiyorsanız oraya gidin, ayaklarınızın üzerinde durun, kendi hayatınızı ellerinize alın diye.. o yaşa kadar vermem gereken her türlü eğitimi yükleme yapacağım zaten.. o kadar zor ki evlatlardan medet ummak WanHeda.. ya gelin istemez, ya damat istemez, hepsi istese bile ben neden evlatlarıma bağımlı olayım yahu.. Rabbim nasip etsin evlensin, kendi hayatlarını kursunlar isterlerse soon derece uzakta yaşasınlar.. ben takayım kocamı koluma gezeyim, yaşayayım, sonrada rabbim alsın canımı ama evlatlarıma mirasım olarak iyi ahlak, temiz bir isim bırakayım.. bu bdv tipi kaynanalık azalarak biter diye ümit ediyorum ama önümüzdeki bir kaç yüzyıl devam edecek gibi görünüyor..
 
valla neyse ki artık marjinal diyeceğim ebeveynler tek-tük de olsa çıkıyor ortaya.. ben daha bu sabah dedim, üniversiteye kadar yanımdasınız sonra hangi ülkede okumak istiyorsanız oraya gidin, ayaklarınızın üzerinde durun, kendi hayatınızı ellerinize alın diye.. o yaşa kadar vermem gereken her türlü eğitimi yükleme yapacağım zaten.. o kadar zor ki evlatlardan medet ummak WanHeda.. ya gelin istemez, ya damat istemez, hepsi istese bile ben neden evlatlarıma bağımlı olayım yahu.. Rabbim nasip etsin evlensin, kendi hayatlarını kursunlar isterlerse soon derece uzakta yaşasınlar.. ben takayım kocamı koluma gezeyim, yaşayayım, sonrada rabbim alsın canımı ama evlatlarıma mirasım olarak iyi ahlak, temiz bir isim bırakayım.. bu bdv tipi kaynanalık azalarak biter diye ümit ediyorum ama önümüzdeki bir kaç yüzyıl devam edecek gibi görünüyor..

Bir annenin evladı için bence hediye edebileceği en güzel şey ayaklarının üzerinde durabilmesi için gerekeni yapması. Düşse bile arkasından tutmak ister insan. Ben düşeyimde evladım beni tutsun diyemem ben. Umarım evlatların kıymetli yaklaşımını anlıyor ve değerlendiriyordur. Umarım kocanı takar koluna gezersin evlatlarınla mutlu olursun ne diyeyim benimde hayalim bu. Darısı her ailenin başına.
 
Ewlat sevgisi bambaska bir sevgidir eminim. Evlat ustunde birsey yoktur dunyada insan canini bile verir gozunu kirpmadan yasayanlar iyi bilir iste cok baskadir eminim. Ama cocuk rizkiyla gelir lafi bildigin yalan yok oyle birsey. Sen coxugunun rizkini hazirlamazsan cocugundan olursun.Dunya uzerinde gunde kac cocuk acliktan oluyor bir dusunun afrikadaki coxuklari bir dusunun Allah onlara rizk vermeyi mi unuttu yoksa bu tarz dusuncede olan ebeveynleri yuzunden mi òlduler. Afrikaya kadar gitmeyin Turkiye de soguktan donan coxuklari dusunun.Yalin ayak sokaklarda dilenen coxuklari dusunun. Onlarin niye bir rizki yok bu dunyada.
 
Bir annenin evladı için bence hediye edebileceği en güzel şey ayaklarının üzerinde durabilmesi için gerekeni yapması. Düşse bile arkasından tutmak ister insan. Ben düşeyimde evladım beni tutsun diyemem ben. Umarım evlatların kıymetli yaklaşımını anlıyor ve değerlendiriyordur. Umarım kocanı takar koluna gezersin evlatlarınla mutlu olursun ne diyeyim benimde hayalim bu. Darısı her ailenin başına.

Amin WanHeda'm, inşallah rabbim senin güzel gönlüne göre verir.. ben senin gibi düşünen gençleri görünce gerçekten umudum artıyor.. bu ülke gerçekten bir yerlere gelebilir ama herkes aynı anda isyanlara bağlayıp yurtdışına yerleşmezsek :)
 
Amin WanHeda'm, inşallah rabbim senin güzel gönlüne göre verir.. ben senin gibi düşünen gençleri görünce gerçekten umudum artıyor.. bu ülke gerçekten bir yerlere gelebilir ama herkes aynı anda isyanlara bağlayıp yurtdışına yerleşmezsek :)
Başka yere yerleşmek ülke şartlarında bambaşka bir konu. Nedense bizi pek fazla ülkenin kabul edeceğine inanmıyorum. Nedenleri de ortada. Suriyelilerin durumuna düşmek şu zamanlarda çevrem dahi bir çok kişiden duyduğum ortak kaygı.
Hakkımızda hayırlısı.
 
biz çocuk sahıbı olmayı istyemeyen kdınalr azmı taşlandırk bu forumda,ve sosyal haytta,azmı çektık,ama REİS söleyınce herkes çocuk sahıbı olmayı ıstemeyen kadınlara bır sahıp çıkar olsu,savunur oldu,hey gidi REİS nede seden suç,ama bu ülkede doğğurmadığı yada cocuğu olmadığı için ne kadınlar kuma getirildi,boşandırıldı,halen hor görülüyor,çocuk sahıbı olmayı istememek

Yani Erdogan kadinlara "yarim kadin" diyerek hakaret ediyor ve yine suclusu bizmiyiz? Saka mi bu?

Bdv'de bu konuda kendini cok yüksek gören insanlar olabilir, bazelerine göre sirf evlenmek bile statü sembolüdur. Ancak bu kösede hic kimse bekar kadini yada cocuksuz kadini hör görmedi. Hatta hep sürekli tekrarladigimiz sey ise eger bakamayacaksan cocuk yapma.

Ve boldladigim kesim tamamen sacma. Reiste suc yok ama güya reis gibi dogurmayan kadinlari asaglayan toplumda mi suc var? Hadi diyelim toplum cahil böyle birseyi yapiyor. Reis niye böyle laflar ediyor? Topluma verdigin tepkiyi niye reise vermiyorsun?

Gercekten su yorumu nerden tutsam elimde kaliyor.
 
Güzel bir yazı okumanızı tavsiye ediyorum
İngiliz yayın kuruluşu BBC
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
“çocuk doğurmayan kadın
yarımdır ” sözlerini derhal
duyurmuş dünyaya.
Davos’un müdavimlerinden,
Eurasia Grubu’nun kurucusu,
Amerikalı siyaset bilimci İan
Bremmer BBC’nin haberinden alıntı
yaparak şöyle bir tweet atmış:
“ Erdoğan Türkiye’nin Avrupa’ya
ait olmadığını ikna etmek için o
kadar gayret sarf ediyor ki”.
Kuşkunuz olmasın dünya bu “yarım
kadın”ı konuşuyor.
Günümüzde “Cinsiyet Eşitliği”
meselesi her ülkede, her sektörde
ön planda olduğu için “kadın”
lafının geçtiği açıklamalar anında
gündeme düşüyor.
Kurucu üyelerinden olduğumuz
Birleşmiş Milletler’in en büyük
meselelerinin başında “Cinsiyet
Eşitliği” geliyor.Kadın doğursun
doğurmasın erkeklerle eşittir.
İnsandır nokta.Kaldı ki, çocuk
doğurmak ya da doğurmamak
kadının bireysel tercihi olduğu gibi,
kimi zaman elinde de olan bir şey
değil.
“Yarım Kadın” sözleri kim bilir
istediği halde çocuk doğuramayan
kadınları nasıl derinden üzmüştür,
yaralamıştır?
Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi
olmak için yıllarca uğraştığı halde
bebeğini kucağına alamayan çok
yakın bir arkadaşımın çektiği azabı
yakından biliyorum.
Yine hayatımdan başka bir örnek.
Yine yakınım olan ve evlenmemeyi
seçen, dolayısıyla çocuk yapmayan
iki kız kardeş yıllar önce açtıkları
kreşte şimdiye kadar binlerce
çocuğu şefkatle bağırlarına bastılar.
Hasta olduklarında başlarında
nöbet tuttular.Kreşlerindeki
çocuklardan kendi çocukları gibi söz
ederken gözleri nasıl parladığını o
kadar sık gördüm ki.
Annelik duygusunu yaşamak için
illa çocuk mu doğurmak gerekir?
Öte yandan çocuklarına şu ya da bu
sebeple annelik yapan babalara ne
diyeceğiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği
gibi “kadın ve erkeği birbirlerine
rakip gören” anlayıştan ziyade
günümüzde kadın ve erkeğin
birbirini tamamladığı anlayışı hızla
yayılıyor.
Henüz bize ulaşmamış olsa bile.
Erkeklere doğum izni işte bu
anlayışın sonuçlarından biri.
Tamam “erkekler feminist
olmaktan korkmamalı” diyen
Kanada Başbakanı Justin
Trudeau ile aynı görüşü
paylaşmayabilirsiniz ama işi
“anneliği reddetmek insanlıktan
vazgeçmek ” noktasına kadar
getirmenin mantığını anlamak zor.
Türkiye’de iş dünyasında zirve
noktalarına çıkmış olan, çok önemli
holding ve şirketlerde tepe
yöneticisi konumunda bulunan pek
çok kadın var.
Bunların bir bölümünün çocuğu
yok. Ama onlar T ürkiye’nin en
güçlü kadınları olarak
görülüyorlar.
Onları bu tartışmanın içine
çekmemek için isimlerini
yazmıyorum.
Çoğu kamuoyunun yakından
tanıdığı isimler.
Şimdi bu mantıkla onlara
“insanlıktan vazgeçmiş yarım
kadın“ gözüyle mi bakacağız?
Yazar Gloria Steinem’in dediği gibi
“ses telleri olan herkesin opera
sanatçısı olmadığı gibi her kadın
anne olmak zorunda değil”.
AB’NİN 95 BİN EURO’LUK
‘İNOVASYON’ FONUNDAN
YARARLANMAK İSTEYENLERE
YARIM kadın gibi bizi aşağıya
çeken tartışmalarla vakit
kaybedeceğimiz yerde cinsiyet
eşitliği kadar kötü skorlarla öne
çıktığımız bilime, eğitime
yoğunlaşsak?
Aşağıda vereceğim haber
inovasyona ve yaratıcı fikir
üretmeye kafa yoran herkesi
yakından ilgilendiriyor.
Avrupa Birliği’nin, teknoloji ve
inovasyonda ABD ile açığını
kapatmak, bilgi ekonomisine geçiş
yapmak için 2000- 2020 arası
izleme kararı aldığı Lizbon
Stratejisi’ni hatırlayacaksınız.
Avrupa İnovasyon ve Teknoloji
Enstitüsü bu strateji çerçevesinde
kuruldu.
Enstitü, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu
çevreci yaratıcı fikirlere ulaşmak
için üç yıldan beri bir yarışma
düzenliyor.
İki yıl önce ilki yapılan, “Climate
Launchpad” (İklim Yarışması) diye
bilinen yarışmaya ilk kez
Türkiye’den genç bir endüstri
mühendisi Ertan Özel katılmış.
Halen ünlü bir markanın inovasyon
direktörü olan Özel, bu yıl gönüllü
olarak enstitünün 30 ülkede
düzenlediği yarışmanın Türkiye
temsilciliğini üstlenmiş.
Enstitünün bu yarışmaya 950 bin
Euro’luk bir fon ayırdığını
belirterek “Yarışma fikir
düzeyindeki 10 projeyi 95 bin
Euro ile ödüllendiriyor” diyor.
Ancak Özel’in dediğine göre, bu
para ödül kazanın eline direk
verilmiyor.
Enstitü projenin ilk aşamasından
fikrin pazara sunulması aşamasına
kadar proje sahibini destekliyor ve
kaydedilen aşamalar göre parayı
veriyor.
 
Güzel bir yazı okumanızı tavsiye ediyorum
İngiliz yayın kuruluşu BBC
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
“çocuk doğurmayan kadın
yarımdır ” sözlerini derhal
duyurmuş dünyaya.
Davos’un müdavimlerinden,
Eurasia Grubu’nun kurucusu,
Amerikalı siyaset bilimci İan
Bremmer BBC’nin haberinden alıntı
yaparak şöyle bir tweet atmış:
“ Erdoğan Türkiye’nin Avrupa’ya
ait olmadığını ikna etmek için o
kadar gayret sarf ediyor ki”.
Kuşkunuz olmasın dünya bu “yarım
kadın”ı konuşuyor.
Günümüzde “Cinsiyet Eşitliği”
meselesi her ülkede, her sektörde
ön planda olduğu için “kadın”
lafının geçtiği açıklamalar anında
gündeme düşüyor.
Kurucu üyelerinden olduğumuz
Birleşmiş Milletler’in en büyük
meselelerinin başında “Cinsiyet
Eşitliği” geliyor.Kadın doğursun
doğurmasın erkeklerle eşittir.
İnsandır nokta.Kaldı ki, çocuk
doğurmak ya da doğurmamak
kadının bireysel tercihi olduğu gibi,
kimi zaman elinde de olan bir şey
değil.
“Yarım Kadın” sözleri kim bilir
istediği halde çocuk doğuramayan
kadınları nasıl derinden üzmüştür,
yaralamıştır?
Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi
olmak için yıllarca uğraştığı halde
bebeğini kucağına alamayan çok
yakın bir arkadaşımın çektiği azabı
yakından biliyorum.
Yine hayatımdan başka bir örnek.
Yine yakınım olan ve evlenmemeyi
seçen, dolayısıyla çocuk yapmayan
iki kız kardeş yıllar önce açtıkları
kreşte şimdiye kadar binlerce
çocuğu şefkatle bağırlarına bastılar.
Hasta olduklarında başlarında
nöbet tuttular.Kreşlerindeki
çocuklardan kendi çocukları gibi söz
ederken gözleri nasıl parladığını o
kadar sık gördüm ki.
Annelik duygusunu yaşamak için
illa çocuk mu doğurmak gerekir?
Öte yandan çocuklarına şu ya da bu
sebeple annelik yapan babalara ne
diyeceğiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği
gibi “kadın ve erkeği birbirlerine
rakip gören” anlayıştan ziyade
günümüzde kadın ve erkeğin
birbirini tamamladığı anlayışı hızla
yayılıyor.
Henüz bize ulaşmamış olsa bile.
Erkeklere doğum izni işte bu
anlayışın sonuçlarından biri.
Tamam “erkekler feminist
olmaktan korkmamalı” diyen
Kanada Başbakanı Justin
Trudeau ile aynı görüşü
paylaşmayabilirsiniz ama işi
“anneliği reddetmek insanlıktan
vazgeçmek ” noktasına kadar
getirmenin mantığını anlamak zor.
Türkiye’de iş dünyasında zirve
noktalarına çıkmış olan, çok önemli
holding ve şirketlerde tepe
yöneticisi konumunda bulunan pek
çok kadın var.
Bunların bir bölümünün çocuğu
yok. Ama onlar T ürkiye’nin en
güçlü kadınları olarak
görülüyorlar.
Onları bu tartışmanın içine
çekmemek için isimlerini
yazmıyorum.
Çoğu kamuoyunun yakından
tanıdığı isimler.
Şimdi bu mantıkla onlara
“insanlıktan vazgeçmiş yarım
kadın“ gözüyle mi bakacağız?
Yazar Gloria Steinem’in dediği gibi
“ses telleri olan herkesin opera
sanatçısı olmadığı gibi her kadın
anne olmak zorunda değil”.
AB’NİN 95 BİN EURO’LUK
‘İNOVASYON’ FONUNDAN
YARARLANMAK İSTEYENLERE
YARIM kadın gibi bizi aşağıya
çeken tartışmalarla vakit
kaybedeceğimiz yerde cinsiyet
eşitliği kadar kötü skorlarla öne
çıktığımız bilime, eğitime
yoğunlaşsak?
Aşağıda vereceğim haber
inovasyona ve yaratıcı fikir
üretmeye kafa yoran herkesi
yakından ilgilendiriyor.
Avrupa Birliği’nin, teknoloji ve
inovasyonda ABD ile açığını
kapatmak, bilgi ekonomisine geçiş
yapmak için 2000- 2020 arası
izleme kararı aldığı Lizbon
Stratejisi’ni hatırlayacaksınız.
Avrupa İnovasyon ve Teknoloji
Enstitüsü bu strateji çerçevesinde
kuruldu.
Enstitü, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu
çevreci yaratıcı fikirlere ulaşmak
için üç yıldan beri bir yarışma
düzenliyor.
İki yıl önce ilki yapılan, “Climate
Launchpad” (İklim Yarışması) diye
bilinen yarışmaya ilk kez
Türkiye’den genç bir endüstri
mühendisi Ertan Özel katılmış.
Halen ünlü bir markanın inovasyon
direktörü olan Özel, bu yıl gönüllü
olarak enstitünün 30 ülkede
düzenlediği yarışmanın Türkiye
temsilciliğini üstlenmiş.
Enstitünün bu yarışmaya 950 bin
Euro’luk bir fon ayırdığını
belirterek “Yarışma fikir
düzeyindeki 10 projeyi 95 bin
Euro ile ödüllendiriyor” diyor.
Ancak Özel’in dediğine göre, bu
para ödül kazanın eline direk
verilmiyor.
Enstitü projenin ilk aşamasından
fikrin pazara sunulması aşamasına
kadar proje sahibini destekliyor ve
kaydedilen aşamalar göre parayı
veriyor.
Maalesef okumazlar.
 
Bugun facete okudum, madem derdiniz kadinlari evde oturtup cocuk dogurtmakmis, ne diye 14 yil boyunca türbanli bacimi okutmadilar dediniz?

Ki gercekten cok dogru bir laf. En basit tūrbanli baci diye tutturuyorlar ve hükümette sadece 1 tane kadin bakan var. O'da aile bakanligi. Üstelik iki sefer degisti, ikiside cahil olduklari icin.

Gerce kadin ve erkek esit degil diyen, issizlik kadin calisiyor diyen parti bu.
 
Şu sözü tuttum. :)

Kadın Kadındır, Yarım Aklındır!


+
Screenshot_1.jpg

++
Screenshot_3_2.jpg
 
Bu konuda ben de RTE'nin söylemini itici buldum.Farklı bir nedenden de söylese yine de benzetmesi hoşuma gitmedi.Komşumun tüp bebek yaptırıp ,tutmayınca,kan çanağına gönmüş gözlerinive ağlamaktan şişmiş göz kapaklarını görüp,teselli edenler karşısında iyice ezildiğini görünce hiç hoşuma gitmedi.Sonuçta istemediği halde çocuk yapmayanlar olduğu kadar ,istediği halde çocuğu olmayanlar da çok var,Onları da yaralayacak bir söz.
 
tabi doğurun doğurun ülkenin bir yerinde patlasın ölsün, ölecek insan lazım
 
Bu konuda ben de RTE'nin söylemini itici buldum.Farklı bir nedenden de söylese yine de benzetmesi hoşuma gitmedi.Komşumun tüp bebek yaptırıp ,tutmayınca,kan çanağına gönmüş gözlerinive ağlamaktan şişmiş göz kapaklarını görüp,teselli edenler karşısında iyice ezildiğini görünce hiç hoşuma gitmedi.Sonuçta istemediği halde çocuk yapmayanlar olduğu kadar ,istediği halde çocuğu olmayanlar da çok var,Onları da yaralayacak bir söz.

Anlatmak istediğimizde bu, kadınlar bunu birbirine söylediğinde tepki görüyorken Cumhurbaşkanı söyleyince makul karşılanmasını garipsiyorum.

Ki burada kadınlar arası çocuk çekişmesine çok denk geldim, bir kadın diğerine "neden çocuk yapmak için ısrar ediyorsun olmuyorsa olmuyordur tüp bebek yapacağım diye uğraşıp durma" diyebiliyor, bu söz ne kadar inciticiyse ve tepki görüyorsa, çocuk istemeyen kadınların yarım diye yaftalanması da bir o kadar incitici.

Allah isteyen herkese evlat sahibi olmayı nasip etsin, tüp bebek için uğraşan kadınların çevre baskısından, tedavi sürecinden ne kadar etkilendiğini tüp bebek bölümünü okuyupta anlamamak mümkün değil, Allah yardımcıları olsun.
Öte yandan çocuk doğurmak istemiyorum, hazır değilim, yapamam diyenlerde aynı baskıyla karşı karşıya.

Biz çevre baskısından şikayet ederken devlet büyüklerinin kadınları tam kadın yarım kadın diye sınıflandırması hoş değil.
Kadınlar kendi bedenleri hakkında tek söz sahibidir. Dileyen doğurur, dileyen doğurmaz.
Birde dip not düşeyim, tek çocuğun olunca da aynı baskıyı görüyorsun, yeter bir tane söylemi kabul görmüyor, neden istemiyorsun yoksa olmuyor mu? Ay yoksa eşin mi istemiyor, doğur doğur o da büyür gider işte gibi laflara maruz kalıyorsun, sanki her doğurana yardım edeceklermiş gibi.

Maddi manevi kendini hazır hisseden ve isteyen herkes kaç tane istiyorsa o kadar çocuk yapar, benim çocuk sahibi olanlara tek eleştirim maddi imkanları yetersiz olmasına, bu imkansızlıklardan şikayet edip çocuklarının haline üzüldüğü halde ısrarla bir sürü çocuk doğurmaya devam etmeleri o kadar.
 
Back