- 31 Temmuz 2013
- 10.529
- 3.626
- 448
- Konu Sahibi SevdaLinka
- #1
Kardeşler arasında Yusuf (as) azınlıktaydı. Bünyamin hariç diğer 11 kardeş, Yusuf’u (as) kuyuya atıp ondan kurtulma hükmünü vermişti.
Oylama yapsalardı kuyuya atılma fikri oy çokluğuyla galip gelecekti. Yusuf’u (as) kıskanıyorlardı çünkü. Babası onu daha çok seviyordu. O hep doğru söylüyor, doğru davranıyor, Hakk’ın emirlerine daha çok dikkat ediyordu. Mümin ahlakıyla hareket ediyor, kendisinin olmayan hiçbir şeye bakmıyordu. Kardeşleri çoğunluk iradesiyle onun kuyuya atılmasına karar verdi.Ancak çoğunluk böyle karar verdi diye Yusuf’un kuyuya atılmasını o tarihten bugüne kadar kimse haklı bulmadı. ‘Ne yapalım Yusuf (as) kendisi hakkında verilen karara razı olmalıydı’ diyen kimse çıkmadı. Çünkü hak sayıya göre değil ağırlığa ve İlahi adalete göre hareket etmek demekti. Bizim referans aldığımız hiçbir öğreti, hiçbir değer, hiçbir anlayış çoğunluk kararlarının hırsızlığı, yalanı, iftirayı ve küfrü akladığını söylemiyor. Yani sen suçsuz bir adam öldürüyorsan o civardaki bütün ahali toplanıp ‘yok ya bir şey olmaz’ dese de, Hak karşısında katil olmaktan kurtulamıyorsun.
Biz dünya iktidarı için, ganimet ve zenginleşmek için yazıp çizmedik. Bizim, ‘kazanacağız ve dünyanın nimetlerine konacağız’ diye de hiçbir amacımız olmadı. Bizim hakkın sesi olmak diye bir derdimiz vardı. Dinin ve hukukun suç saydığı her şeyin karşısında olduk. Bizim hayata bakışımızı belirleyen kitabımız ve öğretilerimiz vardı. Bütün olaylara onun ölçüsüyle bakmaya çalıştık. Yazarken iftira atmadık, yalan söylemedik, küfür ve hakaret etmedik. Olaylara ve insanlara bakışımızı takım tutar gibi tarafgirliğimiz belirlemedi. Olayların zati gerçekliğine bakmaya çalıştık, iyiye iyi kötüye kötü deme gayretinde olduk. Yani bizim için ülkenin tamamı bir yöneticiyi desteklese, Bakara Sûresi hiçbir zaman Makara haline gelmeyecek. Herhangi bir kişinin devlet erkini kullanarak, hiçbir kitapta ve kanunda yazılmadık biçimde mal edinmesini hep yanlış bulmaya devam edeceğiz. Yalan ve iftira bizim için hiçbir zaman normalleşmeyecek. İlkelerimizi her şartta ve her dönemde koruyacağız. Hakkın hatırı her zaman her şeyden yüksek olacak.
Hukuk, yazılı metinlerin söylediğine göre davranır. Kanunlarda yazmayan herhangi bir güç ile kanunda yazılan suçları işlemesine rağmen birileri yargılanmıyorsa işte ona üstünlerin hukuku denir. AK Parti kuruluşundan 12 Haziran 2011 tarihine kadar yeni bir ülke, çağdaş ve demokratik bir hukuk sistemi vaat ediyordu. Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü getireceğini söylüyordu. Kişisel hakların artırılacağını, devletin özel hayatlardan çekilip asli vazifesine döneceği bir yönetim getireceğini dillendiriyordu. İşin doğrusu bizi de ikna edici davranıyordu.
AK Parti başlangıçta bir ilke partisiydi. İnanç özgürlüğünü sağlamak, devlet tarafından toplumun belli kesimlerine karşı uyguladığı dışlayıcı tavrı engellemek amacıyla yola çıkmışlardı. Ama bugün bambaşka bir partiye doğru evrildiler ve bugün eski devlet anlayışından kalan yeri doldurmuş durumdalar. Ve bugün geldiğimiz noktada birçok yöneticisi hukukun kriminal olarak gördüğü fiillerle suçlanıyor.
30 Mart’ta kazandığı seçimle bütün her şeyi sıfırladığını düşünüyor AK Parti... Annelerinin karnından doğmuş kadar masum ve temiz hissediyorlar kendilerini. Yeryüzünde tek haklı onlar kaldı ve herkese hesap kesme modundalar.
Ama biz durduğumuz yerde duruyoruz. İyi ki hakkın, hukukun ve adaletin yanında yer aldık. Yusuf (as) nasıl olsa o kuyudan kurtulacak.
Mehmet Kamış/Zaman
Kaynak : Zaman Gazetesi (http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/durdugumuz-yer_2208615.html)
Oylama yapsalardı kuyuya atılma fikri oy çokluğuyla galip gelecekti. Yusuf’u (as) kıskanıyorlardı çünkü. Babası onu daha çok seviyordu. O hep doğru söylüyor, doğru davranıyor, Hakk’ın emirlerine daha çok dikkat ediyordu. Mümin ahlakıyla hareket ediyor, kendisinin olmayan hiçbir şeye bakmıyordu. Kardeşleri çoğunluk iradesiyle onun kuyuya atılmasına karar verdi.Ancak çoğunluk böyle karar verdi diye Yusuf’un kuyuya atılmasını o tarihten bugüne kadar kimse haklı bulmadı. ‘Ne yapalım Yusuf (as) kendisi hakkında verilen karara razı olmalıydı’ diyen kimse çıkmadı. Çünkü hak sayıya göre değil ağırlığa ve İlahi adalete göre hareket etmek demekti. Bizim referans aldığımız hiçbir öğreti, hiçbir değer, hiçbir anlayış çoğunluk kararlarının hırsızlığı, yalanı, iftirayı ve küfrü akladığını söylemiyor. Yani sen suçsuz bir adam öldürüyorsan o civardaki bütün ahali toplanıp ‘yok ya bir şey olmaz’ dese de, Hak karşısında katil olmaktan kurtulamıyorsun.
Biz dünya iktidarı için, ganimet ve zenginleşmek için yazıp çizmedik. Bizim, ‘kazanacağız ve dünyanın nimetlerine konacağız’ diye de hiçbir amacımız olmadı. Bizim hakkın sesi olmak diye bir derdimiz vardı. Dinin ve hukukun suç saydığı her şeyin karşısında olduk. Bizim hayata bakışımızı belirleyen kitabımız ve öğretilerimiz vardı. Bütün olaylara onun ölçüsüyle bakmaya çalıştık. Yazarken iftira atmadık, yalan söylemedik, küfür ve hakaret etmedik. Olaylara ve insanlara bakışımızı takım tutar gibi tarafgirliğimiz belirlemedi. Olayların zati gerçekliğine bakmaya çalıştık, iyiye iyi kötüye kötü deme gayretinde olduk. Yani bizim için ülkenin tamamı bir yöneticiyi desteklese, Bakara Sûresi hiçbir zaman Makara haline gelmeyecek. Herhangi bir kişinin devlet erkini kullanarak, hiçbir kitapta ve kanunda yazılmadık biçimde mal edinmesini hep yanlış bulmaya devam edeceğiz. Yalan ve iftira bizim için hiçbir zaman normalleşmeyecek. İlkelerimizi her şartta ve her dönemde koruyacağız. Hakkın hatırı her zaman her şeyden yüksek olacak.
Hukuk, yazılı metinlerin söylediğine göre davranır. Kanunlarda yazmayan herhangi bir güç ile kanunda yazılan suçları işlemesine rağmen birileri yargılanmıyorsa işte ona üstünlerin hukuku denir. AK Parti kuruluşundan 12 Haziran 2011 tarihine kadar yeni bir ülke, çağdaş ve demokratik bir hukuk sistemi vaat ediyordu. Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü getireceğini söylüyordu. Kişisel hakların artırılacağını, devletin özel hayatlardan çekilip asli vazifesine döneceği bir yönetim getireceğini dillendiriyordu. İşin doğrusu bizi de ikna edici davranıyordu.
AK Parti başlangıçta bir ilke partisiydi. İnanç özgürlüğünü sağlamak, devlet tarafından toplumun belli kesimlerine karşı uyguladığı dışlayıcı tavrı engellemek amacıyla yola çıkmışlardı. Ama bugün bambaşka bir partiye doğru evrildiler ve bugün eski devlet anlayışından kalan yeri doldurmuş durumdalar. Ve bugün geldiğimiz noktada birçok yöneticisi hukukun kriminal olarak gördüğü fiillerle suçlanıyor.
30 Mart’ta kazandığı seçimle bütün her şeyi sıfırladığını düşünüyor AK Parti... Annelerinin karnından doğmuş kadar masum ve temiz hissediyorlar kendilerini. Yeryüzünde tek haklı onlar kaldı ve herkese hesap kesme modundalar.
Ama biz durduğumuz yerde duruyoruz. İyi ki hakkın, hukukun ve adaletin yanında yer aldık. Yusuf (as) nasıl olsa o kuyudan kurtulacak.
Mehmet Kamış/Zaman
Kaynak : Zaman Gazetesi (http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/durdugumuz-yer_2208615.html)
Son düzenleme: