- 24 Nisan 2013
- 139
- 82
- 103
oğlunuz çok şirin çıkmış.dış görüntüsü farklı durmuyor.beni korkutan şeylerden biri de bu.insanların dönüp dönüp bakması yaşıtlarının alay etmesi.bazılarında çok belli oluyor çünkü.benim oğlum 35 haftalık doğdu bugün 20 günlük oldu.doğumda da sonraki kontrolde de bir şey demedi doktor.2. kontrolde ailede var mı çekik göz down sendromundan şüpheleniyorum ama çok hareketli olması da soru işareti bırakıyor kafamda yüzü otursun biraz hala devam ederse şüphem test isteyeceğim dedi.tabii o an şok olduk.sonra baktık bekleyemeyeceğiz hemen başka doktora gittik adam baktı gözler çekik,burun basık,ellerde tek çizgi,serçe parmak içe kıvrık,dil büyük,ayak çizgileri yüz şekli uyuyor yüzde yüz var dedi.2 gün önce eski doktorumuza gittik o da artık çok yüksek ihtimal var dedi.bu özellikler normal insanlar da görülebilir mi dedim bir ya da ikisi o da yüzde 1-2 ihtimalle ama 5-6 tanesi aynı anda mümkün değil dedi.siz ne zaman öğrendiniz?size hangi belirtileri saydılar?ya şuan daha 1 hafta oldu öğreneli çok üzgünüz haliyle.ne kadar sürecek bu durum sizce?ne zaman her gördüğümüz çocuğu incelemekten vazgeçeceğiz?biraz daha büyüyünce yaptıklarını görünce keşke demeye devam edecek miyiz hala?ya da hayattan zevk almaya başlayabilecek miyiz tekrar?sizden istediğim öğrendikten sonra kabullenene kadar nasıl bir süreç oluyor neler düşünüyorsunuz yazar mısınız?
Günaydın. Dün gece sayfalarca yazdığım her şey ipadin azizliğine uğrayarak silindi. Baştan yazıcam hepsini  Oğlumun dış görünüş olarak diğer bebeklerden çok farkı yok. Daha doğrusu Down Sendromu’nu bilmeyen biri pek anlayamaz. Ama daha ileri yaştaki Down’lulara baktıkça şunu görüyorum ki hepsi birbirine benzer bir prototipteler. Yaşı büyüdükçe daha çok benzeyecek muhtemelen. Buna hazırlıyorum kendimi. İnsanlar dönüp bakacaklar. Buna da yapacak bir şey yok. Bizim amacımız bir kişiye bile Down Sendromu’nun kötü bir şey olmadığını, korkulacak bir şey olmadığını anlatabilmek. Bir kişiyi bile bu bilince kavuşturursak kardır. Biraz kendinizi toparladığınızda siz de benim gibi Down Sendromu’nun en sıkı savunucularından biri olursunuz emin olun. İnsan her şeyi başına gelince anlıyor ve öyle benimsiyor.
Ben oğlum üç günlükken öğrendim. Sarılık nedeniyle hastaneye gittik tekrar. Çocuk doktoru baktı, gözler çekik, kaslar yumuşak, hareketler zayıf dedi. Ben de dedim ki şimdi sarılık tabi çocuk hasta normal yani nasıl hareket etsin. Zaten uyuyor sürekli. 37’de doğdu benimki de. Kadın bu sefer başladı. Tarama testi yaptırdınız mı? Akraba evliliği var mı? diye sormaya. Onlara da cevap verdim. Kayınvalidem anladı bir şey çıkacak. Sen otur kızım ayakta durma dedi. Daha yeni ameliyatlıyım sonuçta. Oturdum. Baktı, baktı bu çocuk Down Sendromlu gibi ya, dedi. Orda tabii akıl almayacak bir şok yaşıyorsunuz. Nasıl gibi ya dedim? Gibisi mi var bunun? Nasıl teşhis konuyor? Kan vereceksiniz, dedi. Kromozom testi yapılacak, sonuçları 15-20 güne çıkar, dedi. Verelim dedik. Kadın %51 Downlu dedi. Biz anlamadık o zaman %51’in %99 demek olduğunu. Oğlumu kan alma odasına götürdüler. O şokla ve canı yandığı için ağlayan oğlumu da duyunca ben kendimi odadan dışarı attım. Eşim kapının önünde oturuyordu. Çökmüş haldeydi. Ya Down Sendromluysa napıcaz, dedi. Dedim napıcaz, evlat bizim, dünyaya gelmiş, atamayız da satamayız da, bakıcaz, büyütücez. Kanı verip eve geldik.
Psikolojide yasın 5 evresi vardır: İnkar, İsyan, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme.
Eve gelince tabii ailece doktora kızdık. Başta söyleyiş şekline sonrasında da ancak kan analiziyle çıkan bir şeyi kafasına göre tahmin etmesine kızdık. Sonra inkar kısmı geldi. Yok canım dedik, biz de hafif çekik gözlüyüz. (Türk ırkı zaten gelen itibariyle hafif çekik gözlü. Önceden Mongol deniyormuş Down Sendromlu’lara. Sebebi de Moğollar gibi çekik gözlü olmaları.) Bize benziyor, zaten minicik bebek daha yüz şekli oturmamış ne anlayacak dedik. Birkaç gün sonra sağlık ocağından aradılar. Tiroid değerleri yüksek diye. O zaman bir terslik olduğunu anladım. Üniversiteye sevk edicez dediler. Gittik, ünv hastanesindekiler de kan alıcaz dediler. Kan odasına gittik, kanı alan hemşire “aa downlu mu vahh vahh” dedi. Dedim bilmiyoruz daha belli değil. Ama o arada gören tüm doktorlar aynı şeyi deyince tepem attı. 10 gün kadar olmuştu kan vereli. Anneme dedim hastaneyi bir ara sor. Eşim şehir dışındaydı. Annemin yanında doğum yapmıştım. Annem aradı, geldi sonra zaten suratından anladım. Pozitif mi, dedim. Evet, dedi. Neyse dedim bilmemekten daha iyi. Çünkü sonuç çıkana kadar insan bir umut bekliyor belki öyle değildir diye. O süreçte hep internetten Down Sendromu ile ilgili şeyler okuyup durduk. Efendim, mozaik tipi varmış. Aa dedik bizimki mozaik o zaman fiziki fazla belirtisi yok. Bir de ona umutlandık. Ama mozaik falan değil. Bildiğiniz klasik Trizomi 21. Akşam kardeşim hastaneden analiz sonucunu almış getirdi. Kağıdı verdi bana.
Kromozom Analizi: 47XY, +21
Teşhis: Down Sendromu
Kağıdı elime alınca ağlamaya başladım ben tabii. Kardeşimin de o zaman yeni bebeği olmuştu. 3 aylıktı. O da ağladı benle. Ondan sonraki 3 gün boyunca da aralıklarla sürekli ağladım. Eşim geldi o arada. Hastanede oğluma bir sürü tetkik yapıldı, diğer sağlık problemleri için. O arada tabii isyan evresine geçtik. Neden biz? Neyi yanlış yaptık? Allah bizi cezalandırıyor mu? diye. Eşim uyumayı pek sevmez, adam üzüntüden sürekli uyur olmuştu. Diğer sağlık kontrolleri de yapıldı. Orada artık pazarlık aşamasına geçtik. Aman iyi olsun, sağlıklı olsun da hallederiz bir şekilde dedik. Her muayene odasına yüzlerce dua ederek girdim. Şükürler olsun hepsinden de temiz şekilde çıktık. Bu süreçte tabii depresyon aşaması sürekli devam ediyor. Sonrasında ise Ege iyi oldukça. Hareketleri geliştikçe. Biz daha mutlu olduk. Kısa bir süre içinde de kabullenme evresine geldik. Ama bu evreye gelişimizde ailemizin, arkadaşlarımızın desteği çok büyüktü. Hep yanımızdaydılar. Biz herkese anlattık başımıza gelenleri. Konuştukça rahatlıyor çünkü insan. Destek o yüzden çok önemli. Eşimin hakkını ödemem mümkün değil bu konuda. Hayatta bir kez ağlarken gördüm onu o da Ege içindi. Ama kendini toparladı. Bana destek oldu. Hep yanımdaydı. Evladını bağrına bastı. Çok sevdi. Onun sımsıkı sarılması her şeyi kolaylaştırdı. Allah ondan bin kere razı olsun. Cennet annelerin ayakları altındadır diyorlar ya ben inanıyorum ki Cennet aynı zamanda eşine böylesine destek olan babaların da ayaklarının altında.
Bizim için süreç böyle gelişti. Tabii ki herkes için farklıdır. Aldığınız destek, psikolojik olarak ne kadar sağlam durabildiğinize bağlı olarak değişir. Ama öncelikle siz bunun bir hastalık değil, genetik farklılık olduğunu kabul ederseniz her şey daha kolay olur. Artık biz işi espriye dökmüş haldeyiz. Eşim diyor ki: “Birbirimizi o kadar sevmişiz ki kromozomlarımız bile ayrılmak istememiş!” Etrafınızdaki insanlar bilmiyor olabilir. İleri geri konuşuyor olabilirler. Hepsi çok normal. Yaşayan biliyor çünkü sadece böyle şeyleri. Bizim derdimizse artık onlara anlatmak. İnsanlar, bilmediği şeyden korkar çünkü.
Her gördüğünüz Down’lu çocuğu incelemekten bahsediyorsanız o hiç bitmiyor zaten. Ben daha dün otobüste birini gördüm. Yanında babası vardı. Gittim, konuştum. Kimden ne öğreneceğinizi bilemezsiniz. O yüzden ben her gördüğüm aileyle gidip az da olsa konuşyorum.
Diğer çocuklara bakıp kendi evladınızla karşılaştırma noktasında ise bunu maalesef hepimiz yürüyoruz. 2 arkadaşımın çocukları da oğlumla aynı haftada doğdu. Onlara soruyorum hep ben de öyle yapıyor mu? Böyle yapıyor mu diye. Bu kaçınılmaz, ama kendimizi yıpratmamak gerek. Bizim çocuklarımız da yürüyecek, koşacak, konuşacak, okullara gidecek. Sadece zamanı fark edecek hepsi bu.
Büyüdükçe o bir şeyleri yapabildikçe siz onla gurur duyacaksınız. Keşke demek aklınıza bile gelmeyecek. Benim gelmiyor. Benim oğlum, 1 yaşına girecek 4 gün sonra. Okula gidiyor, özel eğitim alıyor. Sürünerek evin her yerine gidebiliyor. Yatağında ayağa kalkıyor. Bababa, dedede diye sayıklayıp duruyor, hatta susmuyor. Tel sarar yapıyor, çak yapıyor, oley yapıyor, müzik çalınca kendince dans ediyor. Araba sürüyor, Kutuların içine nesneleri atıp çıkarıyor. Ver deyince anlayıp veriyor, vs. Bunlar hep eğitimde öğrendiği şeyler. Eğitimine eğildiğiniz takdirde her şey çok daha iyi oluyor emin olun.
Hayattan zevk tabii ki alacaksınız. Neden almayasınız ki? İnsan her gün anne olmuyor ya! Anne olmanın tadını çıkarın. Çocuğunuzla oynayın, onu çok sevin. Sarın sarmalayın. Şimdi benim oğluma ananesi bakıyor. Ege uyudu mu biz eşimle eskisi gibi yürüyüşe çıkıyoruz, sinemaya gidiyoruz. Hayatımıza devam ediyoruz. Bir gülüşü zaten dünyalara bedel oluyor. Sizinki daha çok küçük, gözlerini zor açıyordur. Ama emin olun, büyüdükçe her şey daha güzel olacak.
Size naçizane tavsiyem, Down Sendromlu çocuğu olan bir aileyle tanışın. Bizim en büyük şansımız eşimin eski iş yerindeki bir arkadaşının yeğeninin Down Sendromlu olmasıydı. Onlarla tanıştık, bize o kadar yardımcı oldular, öyle güzel anlattılar ki her şeyi. İçimize su serpildi. Sizden önce aynı yoldan geçmiş birini bulun ve onla konuşun. Emin olun, bakış açınız çok değişecek. Ben Ankara’da yaşıyorum. Görüşmek, tanışmak, sormak istediğiniz bir şey olursa her daim bana ulaşabilirsiniz.
İkinci tavsiyem ise kimseyi beklemeden kromozom analizi yaptırın. Bekleyiş ve belirsizlik en kötüsü. Bilin, emin olun, yolunuzu çizin. Sonrasında da hemen diğer sağlık kontrollerini yaptırın. Kalp hastalığı vs. çok ciddi sorunlara yol açabiliyor. Kalp, tiroid, katarakt, işitme, kalça ultrasonu, karın ve beyin ultrasonu, genetik muayenesini yaptırın gecikmeden. Tiroid yüksekse ilaca başlayın. Benim oğlum 15 günlükten beri tiroid hapı alıyor sabahları aç karnına. Tiroid zeka gelişimini çok etkileyen bir hormon.
Anlatacak çok şey var. Çok da uzun yazdım. Yine sormak istediğiniz bir şey olursa bana ulaşabilirsiniz. İyi düşünün, her şey iyi olsun. Ben şöyle düşünüyorum: Sağlıklı bir evladınız olduğunda da onu saksıda bir çiçek gibi kenara koyup sadece sulayarak büyütmüyorsunuz. Eğitiyorsunuz değil mi? Aynı şey bizim için de geçerli. Biz biraz daha özenle eğiticez sadece hepsi bu. Allah dağına göre kar verirmiş. Bizlerin bu evlatlara layıkıyla bakacağını biliyor ki bize vermiş diye düşünüyorum. Evladınızla sağlıklı, mutlu bir ömür geçirmenizi diliyorum. Sevgiler…