Dostoyevski ve Sözleri

tiona

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
7 Mart 2010
28.022
14.080
46
•Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan.
•Düştüğünde Yanında Olan Değil, Kalkman İçin El Uzatan Dosttur. Unutma, Kötü Günde Katkısı Olmayanın İyi Günde Hissesi Yoktur.
•Bil ki, İnsanın değerini varlığı değil yokluğu gösterir. Unutma, Yokluğu birşey değiştirmeyenin, varlığı gereksizdir.
•Kalp birkez kırıldı mı, Hiç kimseye aldırmaz ve hiçbirşeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu, ama huzurun başlangıcıdır bu.
•Ne garip değil mi ? Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız.
•Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.
•İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır.
•Tok olan açın halinden anlamaz derler; ama bazen, aç olan da açın halinden anlamıyor...!
•Hayatta hep mutlu olursam, Hayalini kuracak neyim kalır?
•Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun.
•Güzel bir kadın göze, İyi bir kadın kalbe hoş görünür. "Birincisi pırlanta gibi ama geçici, İkincisi mutluluk kadar gerçekçidir.
•Birini terk etmeye karar verdiğinde o kararın altında yatan gerçek Aslında senin çoktan terkedilmiş olduğundur...
•Bazen susarsın.. yenilmiş sanırlar seni, eksik ve yaramaz. Unutma, susan bilir ki konuştuğu zaman kimse kaldıramaz.
•Kadınlar sözleriyle değil, gözleriyle konuşur aslında. Bu yüzden onları anlamak için dinlemek yetmez, izlemek gerek yalnızca.
•İnsan, hayata iki anlam yükler: Biri ağlarken, diğeri gülerken ve tek bir kere kıymet bilir; O da elindekini kaybederken.
•Mutlu olmanın iki yolu var: Ya isteklerinizi azaltacaksınız ya da imkanlarınızı zorlayacaksınız.
•Her şey üstüne üstüne geliyorsa, Belki de sen ters gidiyorsundur..
•Kimilerine derler ki: Bu sersem, bundan adam olmaz." Bende diyorum ki: "Ne yapsınlar peki, yanlış hayat doğru yaşanmaz.
•Erkek, ulaşamadığı kadını lanetler. Kadın, ulaşamadığı erkeğe "aşk" der.
•Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin?” deseler.. “Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme” derdim.
•Kadın, her ihtiyacını karşılayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek ihtiyacını karşılayacak her kadını.
•Gerektiği zaman ağlamaktan çekinme. Çünkü gözyaşları, söyleyemediklerini söylemek içindir.
•Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler..Ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak !..Yoksa hangi balık boğmuş kendini ; Hangi serçe atlamış damdan.
•Bir insanın en iyi tarifi iki ayaklı ve nankör olmasıdır.
•Baş kaldıranları her zaman yenecek üç güç vardır yeryüzünde bunlar; mucize, sır ve otoritedir.
•Eğer sen, başkalarından kendine saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir.Sadece kendine saygı duyabilirsen diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır.
•Bil ki, 'mutlu son' diye birşey yoktur. Çünkü, Bir şeyde 'son' varsa orada mutluluk yoktur !
•Zerrece suçum olmadığı halde birtakım düşler kurarak kendi kendimi suçlu bulduğum olmuştur...!
•Birisini sevmek; onu Yaratıcı'nın kastettiği şekilde görmektir.
•İyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir.
•Üzülmek ve acı çekmek, büyük bilinçler ve derin yürekler için her zaman zorunludur.
•İnsan birşeyi elde etmek için çabalar. Onu elde edince de bir kenara atar. Gerçek değerini ise onu kaybedince anlar.
•Hayat bir sınavdır; ama diğer sınavlara pek de benzemez. Çünkü bazen yaptığın bir yanlış, tüm doğrularını götürebilir.
•Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız, ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
•Bir anne için, evladının kapısında durup, ondan sadaka ister gibi sevgi dilenmekten daha onur kırıcı bir şey olamaz.
•İnsanın ruhunu yücelten acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir.
•Gözleri sürekli gözlerindeyse sana olan merakındandır; ama gözlerini senden kaçırıyorsa, o gözlerde sana ait birşeyler vardır.
•Seni benden koparıyorlar. Hayır, hayır! Seni değil; kalbimi koparıp götürüyorlar. Nasıl iştir bu? Hem ağlıyor, hem gidiyorsun.
•Kalbi olup da aklı olmayan bir kadın, aklı olup da kalbi olmayan bir kadın kadar mutsuzdur.
•Bir kadının yaşamı; herhangi bir erkeğe boyun eğip bağlanmak için bir arayıştan başka bir şey değildir.
•İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz çok gülünçtür.
•Sevmek; Güzel birinde aşkı aramak değil, Bir başkasında; 'Kendini bulmaktır.
•Sevmek; güzel birinde aşkı aramak değil. O kişide, bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında, 'kendini bulmaktır.
•Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur.
•Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor.
•Eğer kirli bir ırmağı içine alıyorsan, bozulmadan kalabilmen için deniz olmalısın.
•Eğer karşındaki kişi kadınsa, yapacağın hamleyi iki kere düşünmen gerekir. Çünkü o hep bir adım öndedir.
•İnsanın yalnızca mutluluğa değil ,mutsuzluğa da ihtiyacı vardır.Mutluluk kadar mutsuzluk da gereklidir.
•Bir anlık mutluluklar değil mi yaşamı bunca güzel, bunca yaşanılası kılan?
•Sadece hayat veren değil, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabilir.
•Hayatta elinden gelen herşeyi yapmadan, seçtiğin kadını sevmekten vazgeçip onu gerçek karakteriyle görmeye başlamadan önce evlenme.
•Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa, sırf can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir.
•Şuna kesinlikle inanın ki, halkını anlamayan, onunla bağlarını koparan insan bunu yaptığı ölçüde yurduna inancını yitirir, ya dinsiz olur ya da duygusuz bir odun.
•Yeni bir adım atma, yeni bir kelime söyleme, insanların en fazla korktuğudur.
•Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, kişioğlu uydurmuşsa onu, kendine bakarak, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
•Ben hasta bir adamım... Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastalığımdan anladığım var, ne de neremin ağrıdığını tam olarak biliyorum.
•Diyelim ki, derin bir acım var, karşımdakinin acımın ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır. Çünkü o hiçbir zaman benliğime gitmez, sadece bir başkası olarak kalır.
•İnsanın kendisinden yüz cevirmeye, dünyada olup bitenleri gormemezlikten gelmeye hakkı yoktur.
•Kolay bulunan bir sevgi mi, yoksa insanı yücelten bir acı mı daha önemli ?
•Kadın, her şeyi gören gözü bile aldatır.
•Çocuk dünyanın en büyük saadetidir.
•Niyeti iyilik olan, karşılaştığı kötülüğe takılıp kalmaz.
•Şurası açıktır ki, biz sevgiyi acıya bulayarak severiz.
•Acıda hazların en tatlısı saklıdır.
•Tanrı olmasaydı herşey mûbah olurdu.
•Sevgi her zaman karşılık görür, kin de.
•Sevgi ile kin kalpte uzun süre barınamaz.
•Bu dünyadaki en zor şey, kendi kendine sadık kalmaktır.
•Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.
•Evlenme boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikah sağlam kalmazdı.
•İnsanoğlu çok derin bir varlıktır.Ben tanrı olsaydım bu kadar derin yaratmazdım.
•Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan; Herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanlış olur.
•Rus’u kazıyın, altından kesinlikle Kazak çıkar.
•İyi yürekli akılsız bir aptal, kötü yürekli akıllı aptallar kadar mutsuzdur. Bilinen bir gerçek bu…İşte ben iyi yürekli, akılsız aptalın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekli bir aptalsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.
alıntıdır..
 
hepsi cok guzel sozler paylasim icin tessekkurler... :)
 
taşekkürler..
dostoyevski ile sizinde tanışmanızı istedim..sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor..okunması kolay ve akıcı..tavsiye ederim arkadaşlar..
 
:) hepside dogru ve anlamli sozler bir kac tanesini aldim soyliyim :)
 
kendisin hayranıyım zaten..hepside çok anlamlı....çok değerli bi sanatçı
 
Dostoyevski ...başka söze gerek yok zaten... teşekkürler paylaşım için hepsi çok güzel..
 
Çocukluğu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı.[1] Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.

1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.[1]

Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü.[2] Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.



Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı İnsancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi. Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye götüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.[11]

Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması yüzünden de kendini hep suçlamıştı.[3]

Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım, çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini gösterdi.[3] Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.[11]

Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti. George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.[20]

Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en yoğun şekilde burada karşılaştı. İdam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak kavramını vesiyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için biresel bencilleşmeyi öneren kuramını Semyon Zaharoviç Marmeladov'un ağzından eleştirdi.[21]

Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri, gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir

alıntıdır
 
Dostoyevski'ye Yeraltından Notlar ile başlamıştım bir daha da bırakamadım.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…