Domuz Gribi hakknda ...

Yazılanlarda bol bol şunu okuyorum.''Doktorlar yaptırmayın dediler,doktorlar kendilerine ve çocuklarına bu aşıyı yaptırmıyorlar vs..''

Arkadaşlar lütfen genelleme yapmayalım..Yazdığınız ''doktorlar'' kelimesinin başına ''bazı'' ibaresini ekleyin lütfen.Sanki Türkiyedeki tüm doktorlar oturmuş ortak bir karar almışlar ve onu uyguluyorlar gibi genellemeler yapılıyor..

Benim de bir çok doktor tanıdığım var ve yaklaşık %75-80 'i yaptırılması taraftarı ve kendilerine de çocuklarına yaptırıyorlar bu aşıyı...

Herkesin aldığı karara sonsuz saygı duyuyorum.Fakat sanırım yukarıda yazdığım konuya biraz daha dikkat edilmesi gerekiyor....

Sağlıklı günler dileği ile...a.s.
 

sagolasin canim allah razi olsun.
benim Doktora kizdigim konu buraya gelmeyin eger öylebirsey varsa buradakilere bulasir deyip evde dinlensin normal grip gibi gecer demesi, ama bunun disinda baska hicbirsey yapmadi .
allaha sükür simdi kizim daha iyi eger öyle birsey olsaydi ozaman ne olacakti düsünmesi bile insani korkutuyor allah cümlemizi korusun insallah:Saruboceq:
 
arkada$lar alintidir

Subject: Domuz gribi ve aşısı hakkında bilimsel ve gerçekci bir yazı

Merhabalar,
Domuz gribi aşısı hakkında elime geçen bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim

--------------------------------------------------------------------------------

Yazan: Uz.Dr.Hasan Ali Nogay,PhD

Sualtı ve Hiperbarik Tıp Uzmanı,ımmünolog

21 Ekim 2009



Bir süredir başlatılan Domuz gribi konusundaki bilgilendirmeye katkıda bulunmak üzere, biraz daha “ilaç -aşı- sektörü” bilgileriyle detaylandırılmış “güncel gelişmeleri” paylaşmak istiyorum.

5 yılı aşkın bir süre gerek medikal departmanları nda gerekse pazarlama alanlarında- şu anda “aşı üreticisi” olarak da ismi geçen firma dahil- ılaç Sektöründe- çalışmış bir ımmünolog ve uzman hekim şapkamla, bu dünyayı; suyun diğer yakasından detayları ile görme şansına sahibim. Dolayısı ile hepimizi, ailelerimizi ve evlatlarımızı ilgilendiren bu konuda bilebildiğim, öğrenebildiğim herşeyi sizlerle de paylaşmak isterim.

ızin verirseniz konunun herkes tarafından algılanması için olabildiğince anlaşılır ifadeler kullanmaya çalışacağım.

Domuz gribi, adından anlaşılacağı üzere aslında domuzlara musallat olan bir grip cinsi. Ve zaman zaman besi hayvanları üzerinde ciddi salgınlar yaparak önemli ekonomik kayıplara neden olabiliyor. Yeni ortaya çıkan bir virüs de değil; yıllardır besi hayvancılığının baş belası olarak özellikle yurt dışında iyi tanınan ve korkulan bir virüs. ılk büyük “domuz gribi” salgının 1918’de olduğunu düşünürsek..

Virüsler, yaşam süreçlerinde evrim geçirmekteler ve daha dayanıklı, daha uzun yaşayan formlar haline gelmeye çalışmaktalar. Domuz gribi virüsü de diğer grip virüsleri gibi virüsün evrimi süresince ortaya çıkan türlerinden birisi. Hayvanlara musallat olan bu virüsün ortaya çıkan yeni türleri ile de insanlara bulaşabilir ve onlarda da hastalık yapabilir hale gelebilir. Bu durumdaki virüsler, zootonic (hayvan kökenli) grip vakalarına neden olabilir.



Domuz gribinin semptomları ve kliniği, normal gripten daha ağır ve tehlikeli değildir. Bu yüzyıl içinde domuz gribi salgını en son 2007 yılında Filipinlerde olmuş ve en büyük domuz telefatlarından biri yaşanmış. Şu anda ABD’de 1 milyonun üstünde domuz çiftliğinin varlığından ziyade, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Obama’nın endişesinin temelidir…



Hayvanlar arasında bu tip salgınlar yaşandıktan sonraki yıllar içinde de virüsün insanlarda salgınları tetiklemesi nadir değil. Çünkü, hayvanları kurtarmak için yapılan ilaçlamalar; yani virüse karşı saldırı, virüsün bir kaçış yolu geliştirmesine neden oluyor ve kendilerine en yakın canlıda yaşamak üzere değişim geçirebiliyorlar.



Literatürler, bu sene ortaya çıkan Domuz Gribi vakalarının, bu virüsün insanlara bulaşması ve bildiğimiz GRIP hastalığını yapması olduğunu düşündürüyor. Ancak H1N1 ıNFLUENZA için Dünya Sağlık Örgütü 11 Haziran 2009’da pandemi (faz 6) alarmı verince işler karıştı…



Aslında, domuz gribi olanların diğer grip hastalarından daha da talihsiz bir durumu yok. Bu yıl ki olayın özelliği, virüsün daha öldürücü olması değil, son yılllardaki en hızlı yayılan virüs olmasıdır.



Peki yaygara-demeç ler-telaş neden? Bunun en kolay cevabı komplo teorileri üretmek. Malesef özellikle ülkemizde bu konuda ayrıca bir becerimiz var.



Akla ilk gelen aşı firmalarının bu konuyu alevlendirmesi ve üretilen aşılarla inanılmaz karların elde edilmesi…

ınanılmasi gayet mümkün bir teori ve yıllarca ilaç sektöründe çalışmış biri olarak, ilaç devlerinin fırsat varsa böyle bir fırsatı kaçırmayacakları na eminim…



ılaç sektöründe “disesase management=hastalı k yönetimi” denilen bir yöntem ile önce belli bir hastalığın altı çizilir; sonra da o hastalıkla ilgili ilaç piyasaya verilir ve satışın maksimum olması hedeflenir.



Ancak bir konuyu da atlamamak gerekiyor. O da, öncelikle ilaç endüstrisi dünyada en çok ve sıkı kontrol edilen sektördür. Bu tip manipülasyonlar, her zaman geri tepme riskini de beraberinde taşır. Tek bir ilacındaki hata yüzünden pazardan silinen ilaç devleri vardır.



Böylesi olaylarda olayın faturası, ilaç şirketinden çok o ülkenin sağlık otoritelerine kesilir. Çünkü sağlık otoriteleri, o ilaçları en ince detayına kadar incelemek ve ruhsat verme yetki ve sorumluluğundadı r. Özellikle hayatı tehdit eden hastalıklar ve tedavilerinde bu tip manipülasyonları n yapılma ihtimali cok düşüktür ve astarı yüzünden pahalıdır; daha suya sabuna dokunmayan durumlarda yapılabilir.

Bununla ilgili gerçek bir örneği, yazının sonunda paylaşacağım.



Aşı konusuna gelince.. Aşı, üretilmesi en zor ve en riskli ilaç benzeri üründür. Bugün emniyetle kullanılabilecek bir aşının, ortalama imalat süresi minimum 18 aydır. Yani bir aşı üretim planlayıcısı, 18 ay sonraki aşı talebini belirleyip üretim talimatı vermelidir ve bunlar milyon dozlar olarak üretilir. 18 ay sonra durum, hiç tahmin etmediğiniz gibi çıkabilir… Ya ihtiyaç azdır milyonlarca doz aşı çöpe gider, ya da çoktur elinizdeki stok erir ve herkes size saldırır. Siz de hem kazanamadığınız para için hem de kaybolan itibarınız için tasalanırsınız.



Bu realite nedeniyle dünyada aşı üreticisi firma fazla değildir ve genelde diğer grup ilaçları ile aşı satışında ortaya çıkacak zorlukları telafi planları yaparlar. Böylesi bir dinamikle çalışan bir sektörde, manipülasyon yapma imkanı son derece zordur..



Peki şu anda aşı firmaları, peynir ekmek gibi aşı mı satıyorlar?.. HAYIR çünkü aşıları yok. Dikkat edin Türkiye’de Bakanlık, “aşı aldık ; alıyoruz, geldi- şimdi geliyor” diye gürültü koparıyor… Düne kadar hiç domuz gribi aşısı olan var mıydı?..YOKTU. . Aşılar henüz, belirli sayıda gelecek ve Bakanlık öncelik belirlemek zorunda..



Şimdi bir de başka bir açıdan bakalım acaba bu yaygara niye. Aslında medya aracılığı ile koparılan “felaket haberleri”, dikkat ederseniz ülkelerin sağlık otoritelerinden (Sağlık Bakanlıklarından) geliyor. Bilim adamları arasında çıkıp, üstüne basa basa felaket tellallığı yapan yok. Ama ülkedeki en büyük sağlık otoritesi yani Sağlık Bakanlıkları, “ciddi ve korkutucu açıklamalar” yapmaya başlayınca onlarla başetmenin pek yolu yok.



Sağlık Bakanlıkları niye bu kadar ön plana çıkıyor derseniz, farklı birşey bildiklerinden değil onlara ulaşan uluslararası alarm sinyalleri çok kuvvetli oldukları ve harekete geçmezlerse başlarının derde gireceği kaygısından... Dünyadaki Sağlık Bakanlıklarını bu kadar telaşlandıran kim? WHO (Dünya Sağlık Örgütü)…



WHO, en az 10 yıldır giderek itibar kaybediyor. AIDS’de çuvalladı. Bazı ülkelerde “Tüberküloz=Verem” tarihin en yüksek boyutlarında ve dünyadaki en büyük sağlık organizasyonu, yıllardır doğru dürüst bir iş yapmıyor.



Peki WHO’ nun kaynakları ne dersiniz: Tüm üye ülkelerin yatırdığı fonlar…

WHO, böyle etkisiz olmaya devam ederse bir süre sonra varlığı bile sorgulanan bir örgüt haline gelecek. Halihazırda tüm ülkelerin sağlık otoriteleri için “kıble” WHO.



Peki WHO ne yaptı; bu yıl ki “zootonic” domuz gribi salgınını biraz fazla abarttı. Bunun kötü bir tarafı da yok aslında... “Korunun temiz olun, elinizi ağzınıza burnunuza sokmayın, sağa sola tükürmeyin” gibi özellikle bizim gibi ülkelerin ihtiyacı olan telkinleri görsel ve işitsel bir kampanyaya dönüştürerek bir bilinçlendirme stratejisi için aslında masum olan Domuz Gribi epidemisini kullandı ve fakat kantarın topuzu kaçtı.

WHO gibi bir otoritenin gereğinden fazla konunun üstüne gitmesi önce ülke sağlık otoritelerinde; onların dikkatsiz ve öngörüsüz beyanları, halkta paniğe yol açtı. “Okul kapatmalar, ölüm haberleri ve Sağlık bakanlığı’nın medya ile iletişimindeki tecrübesiz ve öngörüsüzlüğü” kartopunu, tepeden aşağıya yuvarlamaya başladı..



Bu kartopu etkisini, aşı üreticileri bile tahmin edemediler. Etseler iyi olacaktı ama olmadı. ılginç bir şekilde aşı firmaları –özellikle ABD de federal sağlık otoritesinin talebi üzerine- “acele” aşı üretmeye giriştiler. Kendileri de şaşırdılar ama ABD aşı firmalarına ilk parti olarak tam 5 milyar doz sipariş verdi (Türkiye 43 milyon doz istedi). Ama aşı yok. Firmaların 18 aydan önce aşı yapamadığını hatırlayın...



Haziran ayında WHO izole virüs örneklerini firmalara verdi ve haydi çabuk aşı yapın dedi. Süratli aşı yapabilmek için de aşı firmaları eski model üretim tekniklerini kullanmak durumunda kaldılar ve başta WHO olmak üzere sağlık otoriteleri de eski model üretime göz yumdu. Firmalar deli gibi aşı hazırlamaya başladılar ve Ağustos ayında ilk partiler üretilip analize sunuldu. Alelacele de kullanılmaya başlandı. Ama küçük bir sorun vardı; bu virüs tipi ile hiç aşı geliştirmedikleri için ve eski model bir yöntemi kullandıkları için aşılar istenilen koruyuculukta değildi ve yeteri kadar antikor oluşturamıyordu…

Şimdi “aşı firmaları”, bir yandan panik içinde aşı üretip bir yandan da aşının koruyuculuğunu artırmaya çalışıyorlar ve muhtemelen işin sonunda zarar edecekler:

Çünkü yaptıkları kontrattaki miktarları zamanında teslim edemiyecekler, bu tazminat demek.. Ayrıca aşıların birçok partisi, analizleri geçemeyip çöpe gidecek ;bu zarar demek.

Şu anda ilk kargaşada bu işe atlamış 3 firma dışında sadece Çinliler domuz gribi aşısı üretiyorlar onlar da kendi iç kullanımları için. Kimse de bu iste tatlı para olduğunu artık düşünmüyor.



Şimdi gelelim bu yaygara nerden çıktı konusuna…Şu anda WHO’nun tepesinde Çinli bir yönetici var; Dr. Margaret Chan. Aşağıdaki linki tıklayıp Dr. Chan’in hangi konuda uzman olduğunu ve hangi tip salgınları yonettiğini de bir okursanız artık kalanını siz yorumlayabilirsiniz . http://www.who. int/dg/en/ index.html



Gelelim domuz gribi aşısına. Bu ne menem bir şey ki herkes peşinde ve yaptık yapacağız diye ortalık ayağa kalktı.

Yukarda ilaç firmalarının, zaman darlığı nedeniyle aşıyı eski yöntemlerle yaptığını ve otoritelerin buna göz yumduğunu söylemiştim. Yöntemlerdeki fark şu: Bugün tüm grip aşıları, memeli hayvanlardan elde edilen doku kültürlerinde üretilir ve memeli bir canlı olan insana en yakın antijenik (hastalık yapıcı) özellikte olmasına dikkat edilir ki aşıya ait komplikasyonlar -özellikle alerji- olmasın. Bu da yaklasik 18 aylık bir süreci gerektirir.



Domuz gribi aşısı ise şu anda acele nedeniyle nerdeyse antika sayılacak bir yöntemle tavuk embriyosunda üretiliyor. Yani virüs tavuk yumurtasına enjekte edililiyor. Orda kuluçka ediliyor. Virüsler tavuk yumurtası ile beslenerek kontrollü çoğaltılıyor. Birkaç hafta içinde kuluçka bitiyor ve oluşan virüsler inaktive edilerek aşı yapılıyor. Bu, aşınin ilk tarifi ; “Louis Pasteur”den kalma yöntemler ama hızlı.. Böyle yapılan aşıya gelince:



Aşı etkin olmayabiliyor. Nitekim Domuz gribi virüsü yeterince kuluçka olamıyor.

Tavuk yumurtasında bulunabilecek potansiyel alerjenler aşıyla kucak kucağa geziyor yani ciddi ve çok yan etki riski artıyor..

Batch-to-batch consitency denilen “partiden partiye devamlılık” yani kalite standardı tutmuyor ;benim aşımla sizin aşınız farklı olabiliyor.

Üretici için bir problem de ciddi aşı firesi oluşması..Her yumurtadan civciv (aşı) çıkmıyor. ışin sonunda maliyet çok yükselebiliyor.

Bu tip aşının “esas tehlikesi” şu: Aşının antijenik özelligini artırmak için insan vücudunda kuvvetli antikor oluşturan bazı mikroplar aşıya karıştırılarak gücü artırılmaya çalışılıyor. Yani bu ekstra mikroplar, vücutta önce “erleri –sıradan-(antikor)” yapacak sonra bu askerler beraber gelen ölü domuz gribini tanıyıp vücudu koruyacaklar. Olmuyor mu oluyor ama 50 yıl önceki aşılar kadar. Bu amaçla en cok kullanılan mikrop Koch basili (verem mikrobu). Bu basil, geleneksel yöntemle öldürülüp aşıya karıştırılıyor ve aşı iki etapta etkin olabiliyor (verem mikrobu tedirgin edici olmamalı; çünkü bu aşıyla verem olunmaz ama modern bir üretim biçimi değil) Aşıya yapılan bu takviyeye “adjuvant” adi veriliyor. Aşıyı adjuvanla yapmak, aşı komplikasyonları nı artırabilir, onsuz yapmak etkinliğini azaltabilir… Simdi ureticiler bu konuda tabiri caizse, ne halt edeceğiz diye düşünüyor. Ola ki elinize bir aşı geçer üzerinde “ with adjuvant” veya “without adjuvant” yazma zorunluluğu var. Türkçesi, “iki ucu şeyli değnek” demek.

Bizim Bakanlık ne yapıyor. Gecen haftadan beri, bu işin en tepesinde ve medyaya sık çıkan kişiden alınan bilgiler, 43 milyon doz aşının 3 farklı firmaya sipariş edildiğini ortaya koyuyor.Firmalar Ekim ayında teslim edeceklerini söylemişler daha bir kutu bile gelmemişti; düne kadar. Çünkü üretilemiyor üretimde ciddi sorunlar var.



Bakanlık hem WHO’ dan gelen alarm nedeniyle panikte hem de sayın başbakanımız “halkımı aşısız bırakmayın” diye talimat vermiş. Bu işi iyi bilen çok ciddi insanlar bakanlıkta mevcut, ama emir demiri kestiği için sesleri çıkamıyor biran önce aşı bulmaya çalışıyorlar. Hatta Ankara’daki Hıfzısıhha Enstitüsü bile kendi çapında aşı yapmaya girişmiş. (Yumurtaları falan delip duruyorlar.) Herkese iş çıkmış yani.



Hergun önce hangi “safları” aşılayalım diye plan üstüne plan yapıyorlar. Aşı miktarları azaldıkça da hergün hedef küçültp değiştiriyorlar. Paralar WHO kredisinden geldiği gibi ; tabi ki faiziyle geri ödenecek. Böylesi bir bilinçle, WHO’nun adeta bastırmasıyle aşılarımız geliyor.



Peki bu kadar laf kalabalığından sonra “kıssadan hisse” nedir?



Domuz gribi, normal gripten daha tehlikeli değildir.

Normal gripten korunur gibi bundan da korunmak lazım; formül basit, hijyen kurallarına dikkat: Elini her yere sokma ; özellikle ağzına burnuna..

Tuttuğunu şapır şupur öpme. Dünyanin en erkek erkeğe el tutuşan, öpüşen ülkesinde yaşadığını unutma; hemcinsinden biraz uzak dur. Karşı cinsin zaten bulaşmıyor...



Bu ilac firmalarının oyunu mu.. Bu kez değil galiba; çünkü onlar da “domuzların”altı nda kaldı. WHO, kaş yapayım derken göz çıkardı.



Aşı olalım m?. Şu anki üretilen aşı ile hayır. Her yıl normal grip aşısı oluyorsanız da aşağıdaki linklerden “aşılar” ile ilgili gerçekleri öğrenmenizi öneririm..


Son olarak aşağıdaki linklerden sonra, “hamilelerde aşı” konusunda bir Prof Dr. Esat Orhon’un fikirlerini ve bilimsel verileri katarak hazırladığı bilgileri paylaşmak istiyorum.



http://articles. mercola.com/ sites/current. aspx

vaccination carries enormous potential to do serious damage to your health.

Selam ve sevgilerimle,



Uz.Dr.Hasan Ali Nogay,PhD

Sualtı ve Hiperbarik Tıp Uzmanı,ımmünolog
 
devami
Hamileler Domuz Gribi Aşısı Olsunlar mi?

Son zamanlarda yazılı ve görsel medyada, hamilelerin aşı olması gerektiğini ifade eden bir sürü şarlatan ortaya çıkmıştır. Kerameti kendinden menkul bu kişiler, hangi bilimsel çalışmalara dayanarak insan sağlığı üzerinde bu kadar desteksiz atma yetkisini kendilerinde bulmaktadırlar? Neye hizmet etmektedirler?

Gebelik esnasında kullanılabilecek ilaçlar, Amerikan Sağlık Bakanlığı’na bağli FDA Food and Drug Administration kategorize etmiştir.

Buna göre 5 kategori vardır. http://www.ttb. org.tr/STED/ 2007/ocak/ ilac.pdf

A kategorisi ilaçlar:Gebelerde en güvenilir ilaçlardır. Kontrollü araştırmalarda bu ilaçların anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu gösterilememiş tir.

B kategorisi ilaçlareney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi araştırılmışsa da, gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.

C kategorisi ilaçlareney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi olduğu ispatlanmıştır. Gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.

D kategorisi ilaçlar:Bu kategorideki ilaçların anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisi olduğu kanıtlanmıştır.

X kategorisi ilaçlareney hayvanları ve gebelerdeki incelemeler, ilacın anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisinin kesin olduğunu göstermiştir.

Gebelerin kullanabileceğ i ilaçlar hakkında bilgi sahibi olunabilmesi için, binlerce gebe kadın üzerinde çalışma yapılması gerekir. Daha sonra doğan bebeğin sağlıklı olup olmadığı değerlendirilir. Bu da yetmez, doğan çocukların onlarca yıl sureyle takip edilerek herhangi bir hastalık geliştirip geliştirmedikleri gözlenir.

1. Bırakın binlerce gebeyi, acaba tek bir gebe kadın dahi kendisi ve karnında taşıdığı bebek üzerinde deney yapılmasını kabullenir?

2. Bu aşılar 2009 Haziran ayından itibaren üretilmeye başlanmıştır. Dünya üzerinde henüz bu aşıları kullanıp da doğum yapan herhangi bir kadın yoktur.

3. Bu çocuklar doğduktan sonra on yıllarca takip edilerek güvenli olup olmadıklarını incelemek gerektiğine göre ve henüz doğmuş tek bir bebek dahi olmadığına göre, güvenli olduğunu kim, nasıl iddia edebilir?

Ülkemize, yurt dışındaki 3 firmadan domuz gribi asisi geliyor. Novartis Firmasi – Focetria, GlaxoSmithKline ve Sanofi firmalarından…

Bu 3 firmanın aşı tanıtımlarında, gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu gösteren tek bir satir bilgi yoktur. Novartis–focetria http://www.novartis .com,

Yukarıdaki sayfalarda domuz gribi aşısının gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu yazan tek bir satıra rastlayamazsınız.

Ancak Novartis firmasının ürettiği domuz gribi aşısı hakkında, European Medicines Agency - http://www.emea. europa.eu/ htms/aboutus/ emeaoverview. htm internet sayfasında bilgi vardır.


Animal studies with Focetria do not indicate reproductive toxicity. Focetria may be used in lactating women..http://www.emea. europa.eu/ humandocs/ PDFs/EPAR/ focetria/ spc/emea- spc-h385en. pdf

“Gebelik ve Emzirme Donemi”

“Su anda Focetria’nin gebelikte kullanımı hakkında bilgi yoktur. Mevsimsel grip aşılarının gebelikte kullanımı halinde anne karnındaki bebek üzerinde zararlı olduğunu gösteren bir bilimsel çalışma yoktur. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar, üreme sağlığı üzerinde zararlı bir etki göstermemiştir. Emziren anneler, Focetria domuz gribi aşısı kullanabilirler.”

Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkında ve bebek sağlığı hakkında hiçbir güvenilir bilgi yoktur.

GlaxoSmithKline

Bu firmanın internet sayfasında hamileler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satır bulamayacaksı nız. Ancak bu sayfalarda, Centers for Disease Control and Prevention Centers for Disease Control and Prevention sayfalarına atıfta bulunulduğunu göreceksiniz.

Bakınız yönlendirildiğ iniz bu sayfalarda neler yazıyor ?

Is the 2009 H1N1 flu vaccine safe for pregnant women? http://www.cdc. gov/h1n1flu/ vaccination/ providers_ qa.htm

“2009 H1N1 domuz gribi aşısı gebeler için güvenli midir?

Grip aşılarının gebelere ve bebeklerine zararlı etkisi gösterilmemiştir. Mevsimsel grip aşıları gebelere yıllardan beri önerilmektedir. 2009 yılında üretilen H1N1 domuz gribi aşısı mevsimsel grip aşıları ile aynı yöntemle üretilmektedir. 2009 H1N1 domuz gribi aşısının gebeler ve bebeklere etkileri üzerindeki araştırmalara 2009 Eylül ayından itibaren başlanmıştır.

Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkındaki ve bebek sağlığı hakkındaki araştırmaların geçmişi sadece bir (1) aydır. Sadece bir aylık geçmişi olan bir aşının gebeler ve bebekleri için güvenilir olduğunu kim, nasıl iddia edebilir ?

Okumaya devam edelim …

What studies have been done on the 2009 H1N1 flu shots and have any been done in pregnant women?http://www.cdc. gov/h1n1flu/ vaccination/ pregnant_ qa.htm

Studies to test the 2009 H1N1 flu shots in healthy children and adults and pregnant women are being done now. These studies are being conducted by the National ınstitute of Allergy and Infectious Diseases (NIAID). More information can be found at http://www3. niaid.nih. gov/news/ QA/vteuH1N1qa. htm.

Türkçe Tercümesi

"2009 H1N1 aşısının gebeler üzerindeki etkilerini araştırmak için ne gibi çalışmalar yapılmıştır?"


Medyada boy boy demeç verenler, hangi bilimsel çalışmalara dayanıyor şimdi anladınız mı?

Sanofi

Bu firmanın internet sayfasında da gebeler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satir bulamayacaksı nız. Yönlendirdiği sayfalarda da, bu konuda tek satir bilgi yoktur. http://www.sanofipa steur.com

http://www.sanofipa steur.com/ sanofi-pasteur2/ sp-media/ SP_CORP/EN/ 54/947/H1N1% 20US%20TRıAL%20RESULTS% 20011009% 20ENG.pdf?siteCode= SP_CORP

Sizce gebeler, televizyonlarda, gazetelerde atıp tutanlara inanarak aşı olsunlar mı?

Ne dersiniz?
 




bu kadar açık ve doğru olduğuna inandığım yazıyı ben alkışlarımalkisalkisalkis
zaten neredeyse ilaç alımımızı evcek azaltmaya karar vermiştik yaptığımın doğruluğuna dahada inandımmm
çünkü çoook sebeblerim varrrvereliniortak
 
Geçtiğimiz cumartesi sabah kızım yüksek ateşle uyandı ve hemen yanıma gelerek anne ateşim var galiba dedi,ateşini ölçtüm 39.8 dereceydi,cumartesi sabahına kadar tek bir belirti dahi yoktu,pazar sabahı da eşim yüksek ateşle uyandı,onunda ateşi 39 dereceydi,kızımda eşimde ayağa kalkacak durumda değildi,hemen ateş düşürücü ilaç aldım,ateşlerini eklem yerlerine kompres yaparak ve ateş düşürücülerle belli seviyelere indirmeye çalıştım ama yeterince düşmedi((

Doktora götürdüğümde Doktor bey ülkemizdeki salgından aileminde etkilendiğini söyledi,direk domuz gribiler demedi ama gelen her grip vak'asını domuz gribiymiş gibi değerlendirdiklerini söyledi.
Eşim ve kızımın geçirdiği bu grip domuz gribiyse eğer tek belirtisi düşürülemeyen 39 derece ve üstü yüksek ateş ve malesef öncesinde hastalığa dair en ufak bir belirti olmuyor,ne hapşırma,ne burun akıntısı ne de başka bir belirti yok,sapasağlamken birden bakıyorsun 40 derecelere varan,düşürmeye çalışmazsanız 40 dereceyi de geçen bir ateş peydah oluyor ve öyle bitkin oluyorsunuz ki başınızı bile tutamaz hale geliyorsunuz,kesinlikle ayağa kalkamıyorsunuz,kalktığınız anda baş dönmesi ve mide bulantısı oluyor,hastalığın seyrinde de yine sadece yüksek ateş ve bitkinlik var,burun akıntısı,hapşırma,boğaz ağrısı gibi belirtiler yok,doktora götürdüğünüzde de zaten ateş ve halsizlik haricinde başka hiçbir bulguya rastlanmıyor((

Bazı yerlerden okuduğum ve Doktorun tavsiyesine gelince bol bol C vitamini,sulu gıdalar,sıcak içecekler çünkü bu virüs soğukta ürüyor,sıcakta etkinliğini yitiriyor,protein ağırlıklı beslenme,süt,yumurta,yoğurt,bal,mevsim sebze ve meyveleri,nar suyu,özellikle kendiniz alıp sıkarsanız çok çok iyi olur,bağışıklık sisteminin ve akciğerlerin kuvvetli olması gerekiyor,virüs normal grip seyrindeyken birşey yok ama günlerce süren yüksek ateşten vücut bitkin hale geldiği için bağışıklık sisteminin kuvvetli olması gerekiyor ki,grip akciğerlere sıçrayıp solunum güçlüğü ve Allah korusun zatürreye çevirmesin ve mutlaka istirahat edilmeli,ateş düştükten sonra kesinlikle dinlenmeye ve gıda tüketimine özen gösterilmeli,nekahat dönemi çok önemli.
Doktorun ve netten bulduğum tüm beslenme tavsiyelerini yerine getirdim.

Kızım hastalanmadan 2 gün önce kızkardeşim 3 yaşındaki kızıyla ziyaretime gelmişti,akşam bizden dönerken kuzucuğumuz aniden ateşlenmiş,hemen hastaneye götürmüşler,teşhis grip,domuz gribi mi diye sorulduğunda onlara da bize verilen cevap yani,her grip vak'ası domuz gribi diye değerlendirilir denilmiş,onda da belirti aynı,ani ve yüksek ateş.
Hastaneye yatırmamışlar,ateş düşürücü verin ve iyi besleyin,bol bol istirahat etmesini sağlayın demişler.

3 yaşındaki kuzucuğumuz kızımdan 2 gün önce hastalandı,öğrendiğime göre bu gripte 2 ila 4 günlük bir kuluçka devresi oluyormuş.

Gözlemlediğim,araştırdığım ve anladığım kadarıyle eğer solunum yetmezliği,bilinç bulanıklığı veya kaybı olmadığı sürece hastaneye yatırmıyorlar,normal grip prosüdürü uygulanarak hastaya gerekli ilaçlar yazılıp evde dinlenmesi gerektiği söyleniyor,hastanın rahatsızlığı domuz gribi test yapılarak onaylanmadıysa eğer, paniklemesinler,illaki hastaneye yatırın demesinler diye de direk domuz gribisin denmiyor ama biliniyor ki pek çoğu zaten pandemik grip.

Hasta olan siz değilseniz,ailenizden birileri hastaysa ve sizinde onlara bakmanız gerekiyorsa kendinize de dikkat etmelisiniz,beslenme,uyku düzeni ve mutlaka hijyen.
Kardeşimin kızı,eşim ve kızım şu anda biraz daha iyiler,en azından artık ateşleri yok,bitkinler ama ayağa kalkabiliyorlar,beslenmelerine ve ilaçlarına dikkat ediyorum,bol bol dinlemelerini sağlıyorum,sanırım biz atlattık,inşallah tekrar olmaz,inanın çok zor ve stresli günler yaşadım,ölümleri,yoğun bakımda yatanları duydukça korkudan ne yapacağımı şaşırdım çünkü 3 tane canımdan can hastalıkla boğuştu,hem eşime ve kızıma iyi bakmam gerekiyordu,hemde onlara bakabilmek için hasta olmamam gerekiyordu:1no2:

Aşıya gelince bu hastalığı geçirenlerin aşı olmasına gerek yokmuş,hoş geçirmediysek bile yine de olmama kararı aldık,bu bizim kişisel kararımız,kararı alışımızdaki en önemli sebep,geliştirilen aşı hastalığın şu andaki seyrine göre üretilmiş,bu virüs mutasyona uğrarsa ki uğramasından korkuluyor,yurtdışı kaynaklı yazılarda uzmanların görüşü bu yönde,o zaman bu aşının hiçbir etkinliği kalmıyor,bu her mutasyona uğradığında yeni bir aşı demektir,aşılar gerekli ruhsatları alınmış incelenmiş olabilir ama etkinliği ve yan etkileri hala bir muamma,ülkemizdeki bilir kişiler,uzmanlar ortaya farklı farklı görüşler atıyor ve hemfikir değiller,yurtdışındaysa aşı olupta yan etkilerine maruz kalan veya ölenler olduğu yazılıp çiziliyor,ama yalan ama gerçek,bunca iddia varken yaptıramam:1no2:

Kendi tedbirimi kendim alırım,gerisi Allah'ın takdiri:Saruboceq:

Birde şunu belirtmek isterim,ben uzman değilim,doktor değilim ama aşılarda domuz kanı yok,bence bu abartı ve doğru değil,aşıların içeriğinde hangi virüse,mikroba veya bakteriye karşı üretildiyse onun canlısı veya cansızı kullanılır.Virüse aşı geliştirmek için domuzlardan kan veya başka birşey almaları zaten mantık dışı olur çünkü domuzların birbirine bulaştırdığı griple bizim korktuğumuz grip farklı,virüs domuzdan insana geçip değişikliğe uğradı.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Domuz influenza virüsleri normalde türe özgü olup yalnızca domuzlara bulaşabilmekle birlikte bazen insandaki bariyerleri aşarak bulaşabilmekte ve insanlarda da hastalık oluşturabilmektedir. Bu durum, daha çok domuz bünyesinde, insan grip virüsu ve domuz grip virüsu gibi farklı türden virüslerin aynı anda enfeksiyon yapması sonucu iki tür arasında genetik materyal alışverişi sonucunda meydana gelen yeni ve melez virüslerle olmaktadır.
Aşı:
ınsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs,bakteri vb. mikropların hastalık yapma kudretlerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin etkisinin ortadan kaldırılarak sağlam kişilere verilmesi için geliştirilen biyolojik maddelere aşı denilmektedir.
Canlı Aşılar: Aşı içerisindeki mikroorganizma canlı olmakla birlikte vücut için tamamen zararsız hale getirilmiştir.Verem,kızamık,kızamıkçık ve kabakulak aşıları buna örnektir. Ölü Aşılar:Aşıda kullanılan mikroorganizmalar öldürülmüştür.Ancak vücudu uyararak antikor dediğimiz koruyucu maddelerin yapılmasını sağlayacak özellikleri korunmuştur.Boğmaca aşısı buna örnektir. Subünüt Aşılar: Aşıda kullanılan mikroorganizmalar öldürüldükten sonra parçalanarak,bu par- çalardan vücudu uyaracak koruyucu antikorların yapılmasını sağlayacak parçaları aşı yapımında kullanılmaktadır.Örnek olarak Hepatit B ve grip aşıları verilebilir. Toksoid aşıları: Bu tür aşılarda mikroorganizmaların kendileri kullanılmaz.Bazılarının ürettiği zehirler çeşitli kimyasal maddelerle işlenir ve hastalık yapıcı etkileri yok edilerek aşı yapımında kullanılır.Tetonoz ve difteri aşıları bu tip aşılardır.

Çizgiyle ayrılmış bölüm alıntıdır
 
Son düzenleme:

çok doğru, domuz kanı falan yok 50 kere söylediler, zaten olsaydı bile bunun sağlıkla alaksı olduğu için günah olmayacağınıda diyanet açıkladı, hatta hayatınız söz konusuysa domuz eti bile yenebilir diye açıkladı, malesef halkımız, benzer absürd şeylere, magazinsel şeylere değer veriyor. Akademik kariyeri olan bilim adamlarını hiç ama hiç sallamıyor amiyane tabirle
bu arada geçmiş olsun mune, ben oğluma aşı yaptırmıcam, hasta olursada diğer grip olduğu zamanlar gibi atlatacağını düşünüyorum. Zaten şuan grip olanların yüzde 98 inin domuz gribi olduğu söyleniyor, çünkü çok hızlı yayılıyor. mevsimsel gribin öldürme oranı daha yüksekmiş bayağı bi yüksek ama yüzyıllardır sıradan bi durum olduğu için dillendirilmiyormuş, domuz gribinin farkı yeni bi virüs oluşu daha doğrusu eski grip virüsleriyle mutasyon geçirmesi, haliyle çocukları ve gençleri daha çok etkilemesi
 
Son düzenleme:
dün umarım herkes canlı gasteyi izlemiştir, çok açıklayıcı güzel bi program yapmışlar domuz gribiyle alakalı
 
Fazla panik yapılıyor diye düşünüyorum, alınacak önlemleri alın,elinizi sık yıkayın,beslenmenize dikkat edin,kalabalık ortamlarda zorunlu olmadıkça bulunmayın vs..vs.... sonra tevekkül edin, ecelimiz geldiyse zaten ölürüz çırpınmanın anlamı yok :)

bu haberler ilk çıkmaya başladığında takıntılı hale geldim,sonra bir ara ateşim çıktı boğazım ağrıdı dedim eyvah domuz gribi oldum,sabah uyandım birşeyciğim kalmamış,psikolojik olarak kendimizi domuz gribi olacağız ,eyvah çok kötü şeyler olacak diye programladık.

dayım İngilterede yaşıyor orda da var domuz gribi ama ne tv'ler panik halinde felaket tellalığı yapıyormuş, ne de sağlık bakanları çıkıp bilmem kaç milyon insan ölecek diye insanların yüreğine indiriyormuş.

sakin olalım ve kendimize dikkat edelim :)
 
 

bu sorumada cevap geldi. WHO önümüzdeki yılki mevsimsel grip aşısın içine bu yılki domuz gribi virusu suşunuda ekletmiş. yani panik bu yıl var gibi sadece.önümüzdeki yılda başka bişi çıkar mutlaka ama????
 
Ücretli değil canım tüm sağlık kuruluşlarında hatta sağlık ocaklarında dahi hiçbir evrak gerekmeksizin vuruluyor. Bilgine;
 
((alintidir!!!gazetede kö$e yazari)) Başına 'domuz gribi' gelmiş bir babanın hikayesi...

O baba, benim Nevzat Basim: ıŞTE HıKAYEM...
Küçük kızım 4 gün ateşli seyir izleyen bir grip geçirince, tedirgin oldum.

Cumartesi gecesi başlayan ateş, kusma hissi, başağrısı ve kırgınlık hali, küçük kızımda bir hastalığın başladığının işaretiydi.

Zaten tedirginiz. Küçük kızım o adı lazım değil gripten mi oldu?

Önce, 'Bekleyelim' dedik.

ıkinci gün, yine gece, kızımın ateşi yükseldi.

Üçüncü gün, okula gitmesi gerekiyordu.
Ama göğsünde - bronşlarında bir doluluk - vardı ve öksürüyordu.

O gün okula gitmesin dedik; yarın gider.

O geceyi, bu kez daha ateşli geçirdi.
Dirençli bir ateş, balgamlı bir öksürük.

Artık mutlaka doktora gitmenin zamanı geldi diye düşündük.

Sürekli bir çocuk doktorumuz var; onunla zaten konuşuyor, danışıyorduk.
Ama ben, çocuk doktoru yerine, bu işlerin uzmanı birine mi göstersem demeye başlamıştım.
(Yok, çocuk doktoru dışında birine götürmenin bir anlamı yok: Göğüsçü, mikrobiyolog... Önce çocuk doktoruna gitmek gerekiyor.)

Belki bir hastaneye götürsem...

Akciğer grafisi - röntgeni de çekilse...

Gerekiyorsa test'i de yapılsa...

Bizim Anadolu yakasının çocuk sağlığı konusunda iyi sayılabilecek bir hastanesine götürdüm kızımı, sabah.

Doktor steteskobuyla kontrol etti, ağız - burun kontrolü yaptı, şikayetlerimizi dinledi, 'domuz gribi olabilir' dedi.

Peki ne yapmalıydık?

Gribin domuz gribi olup olmadığını anlamak için bir UZUN TEST vardı.
Onu sadece iki laboratuar ve GÖZTEPE SSK yapıyordu.
Sonucu ancak 4 günde alınabiliyordu.

Bir de 'kısa test' var.
O test yarım saat içinde sonuçlanıyor ve virüsün ınfluenza A yani grip virüsü olup olmadığını belirliyor.

Eğer ınfluenza A testi pozitif çıkarsa, 4 günlük testin sonucunu beklemeden, domuz gribi olması olasılığı yüzde 90'lara kadar yükseliyor.

Bu da tedavi için, başka bir aşamaya geçmek anlamına geliyor.

Sabah ilk gittiğim hastanede o test'ten kalmamıştı.
Bu 'hurra' halinde test kiti bitmişti.
Evden çıkmadan önce bizim Anadolu yakasının belli başlı hastanelerini arayıp o test'in olup olmadığını sormuş, hepsinden de KALMADI yanıtını almıştım.

E şimdi ne yapacaktım?

Doktor diyordu ki:
Eğer influenza değilse, şu yazdığım ilaçlarla tedaviye devam edelim. Ama influenza a pozitif ise, çocuğun gösterdiği bu seyir ve bu aşamada ANTı VıRÜTıK tedaviye geçmek gerekebilir. Çünkü ben de daha önce benzer vakalar gördüm ve o vakalarda çok hızlı biçimde zatürreye geçişler oldu; tablo çok hızlı biçimde kötüleşiverdi.
(O hastanede kızımın akciğer röntgenini de çektirdik. Kötü görünmüyor dedi doktor. Ama tablonun hızla değişiverebileceği olasılığı çok kafa karıştırıcıydı...)

Buyrun, bir baba olarak ne yaparsınız?

Endişem tavan yaptı...

Ara - tara derken, influenza test'ini Çağlayan'da Florance Nightingale hastanesinde bulduk.

Burnundan sürüntü alındı ve virüs test'e girdi.
Kızımla yarım saat kadar arabanın içinde bekledik ve sonucu aldık: POZıTıF...

Peki şimdi ne yapmamız gerekiyor?

Sabah gösterdiğim doktor, POZıTıF çıkması durumunda kızımı Göztepe SSK Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürmemi istemişti.

Söylediği şuydu: Özel hastaneler, salgın durumlarında, o salgın hastalığın tedavisini YAPAMIYORLAR. Kızımı tedavi ettireceksem Anadolu yakasında bu işi yapmakla görevli tek hastene olan Göztepe SSK'ya gitmeliydim...

Kızımla ilgili antivüritik tedaviye başlama kararını ancak o hastanedeki doktorlar verebilirdi.

Göztepe SSK'ya gittik. Çocuk acil'e girdik ki, EYVAH!

Kızımdan çok daha hasta onlarca çocuk; o ne öksürükler, dolu dolu bronşlar öyle...
Bir sürü çocuk, hastalığın pençesinde, anne babalar çocuklarını acilde göstermeye çalışıyor; tedavi için doktoru ikna etmeye uğraşıyordu.

Tabloyu hakkaten sözle anlatmak mümkün değil.

Onlarca çocuk, anneler - babalar, aksırık, tıksırık, hastalık ve o ortamda bir şey yapması mümkün görünmeyen doktorlar...

Eyvah ki ne eyvah!

Şimdi ne yapacağız?

Tedaviye başlamamız gerekiyorsa, bu tedaviye başlama kararını kim verecek?

Sabah götürdüğüm çocuk doktoru, 'bu kararı ben veremem' diyor..

Özel hastaneler, salgın grip vakalarında YATARAK TEDAVı UYGULAYAMIYOR...

Peki şimdi ben ne yapmalıyım?

O kısa sürede içimde yaşadığım fırtınayı yazamam herhalde...

Bir kaç hastane arandım.

Sonra bir özel üniversitenin tıp fakültesi hastanesini...

Durumumu ayrıntılı olarak anlattım.
Tablo çok kısa sürede değişebiliyormuş, bundan duyduğum endişeyi bildirdim.
Ve ne yapabileceğim konusunda bana yardımcı olmalarını istedim...

Gelin ACıLE, bir bakalım dediler...

Elimde test, yanımda kızım o hastanenin aciline gittik.

Doktor kontrolden sonra, kızımı 3 saat kadar acile yatırdı.
Bronşları sık sık tıkanan küçük kızım için RıSK vardı.
Antivüritik tedavi için, belirtilerin başladığı ilk 48 saat içinde gitmek gerekiyordu.
Eğer iki günü geçirmişseniz, tedavi çok da etkili olmuyordu.

Kızıma acilde ventolin - bronş açıcı işlem yapıldı.
Ateş düşürücü içeren serum verildi.
Tamiflu tedavisi başladı.

Ve evde, tedaviye bu biçimde devam edilebileceği bildirildi.

Bir tam gün süren hastane turlarımız, orada sona erdi.

Kızımın nefes alıp vermesi, ventolin sonrası kolaylaştı, ama aşırı balgamlı öksürüğü devam ediyordu.

Tablonun daha da kötüleşmemesi için ilk müdahale yapılmıştı. Ve bir hafta kadar evde devam edecek bir tedavi süreci başlamıştı.

Tüm bu hikayeden çıkartılacak bazı dersler olduğunu sanıyorum...

Bu satırları, benim hikayemden fayda sağlayabilecek başka 'mağdurlar' için yazıyorum.
Bu kadar özel'imi, çok yakınlarım dışında kimseye anlatmam mümkün değil. Ancak benim özelimin, şu aşamada, endişeli anne babaların işine yarayabileceğini düşünüyorum.
Keşke bu olay başıma gelmeden önce, başına böyle bir iş gelmiş birinin deneyimlerinden haberdar olsaydım.

Kızım şimdi daha iyi, inşallah tamamen iyileşip ayağa kalkacak.

NEVZAT BASIM

NOTLAR:

Yukarıda yazdığım hikayenin mali boyutunu da bilmek isteyebilirsiniz: 720 tl

Üç hastane dolaşmak, doktora görünmek, test yaptırmak, akciğer grafisi çektirmek ve bir hastanenin acilinde müdahalede bulunulmasının toplam maliyeti bu kadar.

Kızım SSK'lı, aynı zamanda iyi olduğunu düşündüğümüz bir sigorta şirketinin YATARAK TEDAVı kapsamında.

SSK'lılık, artık özel hastanede bir işe yaramıyor. Kızımın sorunu yatarak tedavi kapsamında olmadığı için özel sigortam da bir işe yaramıyor. (Sadece bazı hastanelerde indirim sağlıyor. Son gittiğim özel üniversite hastanesinde acil müdahale için 541 liralık bir fatura çıkartıldı; biz indirimli 367 tl ödedik.)

Eğer bulur da influenza A testi yaptırmak isterseniz onun fiyatı da 100 lira civarında. Ama SSK bu testi karşılamıyor.

Herkes biliyor, Tamiflu, bu hastalığın tedavisinde etkili iki ilaçtan biri.

Ama hakkındaki 'dedikodular' beni hep korkutmuştur.

Tamiflu'nun çocuklar için kullanılan şurup versiyonu, PıYASADA YOK.

O yüzden kapsül versiyonunu kullanmak zorundasınız. Ancak SSK, çocuklara kapsül verilmişse, o ilacın parasını ödemiyor; illa ŞURUP olsun istiyor.

Tamiflu kapsülün kutusu 40 lira civarında.

ıçinde 10 kapsül var.

Doktorlar, eğer çocukla temas durumu varsa, ailenin diğer üyelerine de bu ilacı veriyorlar; önlem olarak.

Eğer kendinizi riskli grupta görüyorsanız, yaşlıysanız, başka bir küçük çocuk varsa, onların da bu tedaviye başlaması isteniyor.

Bizim anneannemiz ve ablamız (küçük kızımdan 3 yaş büyük ablası) da bu ilacı kullanmak durumnda kalıyor.

Bu olayın üzerinden biraz daha zaman geçince şunu kendi kendime sormaya başlayacağım sanırım:
Acaba panik yapmakta haklı mıydım?
Bekleseydim, sorunsuz geçer miydi?
Az sayılmayacak bir masraf yaptım, bu kadar masraf yapmadan da bu soruna bir çözüm bulabilir miydim?

ANCAK: Bir yanıt bulabilir miyim; bilmiyorum...
 
Son düzenleme:
muneyazını okudum çok çok geçmiş olsun,pskolojik olarakta oldukça yıpranmışsındır zaten,bu iraden ve kuvvetin için kutluyorum öncelikle
doktor değilsin ama inan yazdıkların çok açıklayıcı ve nelere dikkat edip neler yapmamız gerektiğini o kadar güzel anlatmışsınki...
aşı hakkındaki fikrime gelince:başbakanınki canda bizimki patlıcanmıbizde yaptırmıycaz
 
arkada$lar isvicrede de bugün itibariyle 3 ki$i öldü.simdiye kadar hic ölü olmamisti.oysaki hastalik burda agustostan beridir var.2 kadin birde 4,5 aylik bebek ölmü$.Allahim sen cümlemizi koru $u iletten.bizide.
 
okuldan bir arkadas oldu yurt disindayiz ama evde tedavi oldu zaten cok agir seyreden kismi bronsit olup zorlayanlar sanirim diger seyler grip gibi evde karantinadaydi yani kimse gelmiyordu maskeli filan evden son teste kadar cikmadi
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…