Bir amacın olursa canın da tazelenir. Bu söyleyeceğimi yanlış anlamayacağını biliyorum evlatlarımız hepimizin canı vazgeçilmezi ama insan faktörü apayrı bir şey. Şu dünyada kendini ne zaman bir insana tam manasıyla bağlamadan bir şeylerin izinde devam edersin, o zaman huzura erişirsin. Benim bu evde bir odam var mesela, ayrı, yatakodamızdan ayrı sadece bana ait şeylerle dolu olan bir oda. Bu olmazsa huzurum olmaz, beni meşgul eden çocuğum ve saçma ev işleri harici kendimi yaşayacağım bir alanım olmazsa deliririm. Bunu her insan yaşar. Sen de yaşıyorsun, engellenmiş ve harcanmış hissediyorsun. Bu yüzden geç değilken, kendin için başla. Dönüp arkada kalanları da irdeleme, gelmek isteyen sana yetişir. Çocuğun yarın öbür gün daha gururlanır "Annem kazandı, yaptı" der. Aksine "Kendini evin içinde temizliğe gömüp ışığını söndürdü, benim için" diye kendini suçlamaz. Bu duyguyu evlada yüklemek esasen en ağırı.
"Resmi bıraktım, odayı misafir odası yaptım çünkü kendim yok oldum, siz yaşayın" gibi esasen çocuğumun benden istemediği bir fedakarlığı, onun için gerekmiş gibi boynuna yüklemekten sakınırım. Bunu gördüm ben annemde ve gereksiz fedakarlıklar bir süre sonra feryat oluyor, çocuk işittiyor, işittikçe ya normalleştirip kulak tıkamayı öğreniyor, ya da "Benim müsebbibi" diye ana bağımlılığına kayıp saçma bir hale giriyor.
Kendin için başla gülüm, değişkenleri sen değişerek oynatabilirsin. Kendini önce hayata kalıcı bir şeyle bağla, çocuğun açtığın yoldan gelecek, eşin de gelirse anlarsa ne ala, gelmezse zaten yokmuş dersin.