merhabalar,
benim ciddiye giden bir ilişkim var. artık evliliğin gündeme geldiği, sevgililikten nişanlılık aşamasına geçmeyi düşündüğümüz. ilişkimle ilgili pek sıkıntım yok, mutluyum. benim derdim kendimle.
ben kendimi bildim bileli çocuk sevmiyorum. yani ağlayan çocuklara yapacak bir şey olmadığını biliyorum ama ben çocuk ağlaması sevmiyorum. hiçbir anne babaya bunu hissettirmem ancak yok yani. onu güzel ahlaklı bir insan olarak yetiştirme sorumluluğu, çevrenin yaşadığımız dönemin yeterince zor olması, ekonomi, işsizlik, bir daha eski hayatımın olmayacağı düşüncesi.. çocuklarla oynamayı da beceremem, mesleğim insanlarla çok muhatap olmadığım bir meslek bu yüzden kendi hayatımda bunu aşabileceğim bir ortam da çok fazla olmadı. muhteşem ebeveylerim de yoktu açıkçası. hep onları memnun etmeyle geçen yıllarım oldu. onlar gibi ebeveyn olmaktan da korkuyorum.
dün akşam abim ve eşinin bir çocuk sahibi olacaklarını öğrendik :) onlar adına çok sevindim tabii ki. bir yeğenim vardı, onunla da oynarken çok zevk almıyordum. belki onla severim diye düşünmüştüm. ben kendi kendime zaman geçirebilen, dışarıda tek başıma olmaktan sıkılmayan bir insanım. sevgilimle de ortak bir yol arkadaşlığı ve aşık olduğum için birlikteyim.
velhasıl kelam dün bu haberi erkek arkadaşıma da söyledim sonra çocuk konusunda ona sordum; sen de çocuk ister misin? hemen mi istersin vs diye.. işin açığı bana kalsa ben çocuk yapmam. bu gibi konuları da evlilik öncesi konuşulması ve beklentiler uymuyorsa yolların ayrılması gerektiğine inanıyorum. erkek arkadaşım da hemen olmasa da herhangi bir sağlık sorunu yoksa evlendikten 2-3 sene sonrası için 2 tane çocuk isteği olduğundan bahsetti. kendi korkularımı söylediğimdeyse olsun annelik içgüdüsü yüklenince seversin dedi.
benim sorum annelik isteği belli bir yaştan sonra mı yükleniyor? doğunca mı yükleniyor? insanlar bir çocuğu tüm hayatları boyunca koruyup kollama sorumluluğunu nasıl alıyor? amacım kimsenin hayat tercihlerini yargılamak değil aksine ben de senin gibiydim ama çocuğum olsun istedim çok mutluyum, zor olsa da yine de doğururdum gibi hikayeler dinlemek. değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
Anne olmaktan ,ömür boyu sorumluluk almaktan, aşırı kaçınan evliliğinin 8.senesinde hamile kalan, ilk öğrendiğinde de depresyona giren biri olarak yazmak istedim.
Şu an 38.haftadayım ve önce hamile kalmama, sonra bebeğin erkek olmasına alışmaya çalışmakla heralde bi ilk trimesterı geçirdim. Kürtajın yasal süresi olan ilk 10 hafta boyunca 3 kere dr randevusu aldım hatta birinde muhakkak aldırıyorum dedim, ancak eşim hiç gönüllü değildi. İlk öğrendiğinde o kdr sevindi ki onun sevincini o gün bozamadım. Ama gece de uyuyamadım. Bunca sene kaçmıştım ve şimdi gerçek olduğunu görünce korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Sonraki günler artık saklayamadım ve hüngür hüngür ağladım eşimin gözlerine baka baka. Yalvardım. Ne olur dedim ben anne olamam, ben o sorumluluğu alamam. Bir damla gözyaşıma dayanamayan adamı ilk kez bu kadar net bu kadar duvar olarak gördüm. Üzülüyordu beni öyle görünce ama kendisi bunu istediği ve o sorumluluğa hazır olduğundan drama yarattığımı düşünüyordu sanırım ve dedi ki tamam, aldıralım. Ama bir daha bu konu aramızda asla açılmayacak. Bana sakın ben anne olmak istiyorum diye gelme dedi. Onun istediği de masumdu “ben artık ikimizin bir çocuğu olsun istiyorum”
Bense kendi yeğenini çok da sevse bir süre sonra enerjisi tükenen, çocuktansa enerjisini iş kariyer konularına odaklamak isteyen, çocuksuz bir hayatı bir kayıp olarak görmeyen, aksine çocuğu engel olarak gören biriydim. Eşim dışında kimle konuştuysam kimse bana sözleşmiş gibi tam anlamıyla destek olmuyordu.
Hatta bende bi problem var heralde diye düşünüp, durdum. Çünkü konuştuğum herkes anne baba olmuştu ve sanırım herkes kendi çocuğunu çok sevdiğinden benim geçtiğim sayfayı çoktan kapatmıştı.
Bekar bir anne olan psikolog dostumun söylediklerini hiç unutmuyorum. “Hayatında başka bir sayfa açılacak. Ben 11’e kadar uyurdum, kızım sayesinde güne erken başlamayı, zamanı organize etmeyi, büyümeyi, sorumluluk ile olgunlaşmayı öğrendim.” Evet biraz büyümeye, annelik ile yüklenen süper güçlere, olgunlaşıp, kendine güvenmeye ihtiyacım vardı.. Kendimi ikna etmemde çocuktan önce kendimi büyütme fikri ağır bastı. 10 haftalık yasal süre bitince de bir rahatlama geldi. Gittiğim doktorlardan biri de dedi ki “hiç bir zaman hazır hissetmeyeceksiniz merak etmeyin. Tatmadığınız bir tecrübeye ve duyguya hazır hissedemezsiniz. Hatta birazdan kalp atışı duyacaksınız, hiçbirşey hissetmeyebilirsiniz sakın suçlu hissetmeyin, kucağınıza aldığınızda bile bişey olmayabilir. Bu hal bir alışma sürecidir. Emek verdikçe duygusu gelir. Size bunu söylüyorum çünkü benimde yolumda böyleydi. Eşim istediği için daha erteleyemedim, ama şimdi 2 çocuğum var. İkisini de çok seviyorum”
Tamam dedim, bu bebeğin dünyaya gelmesi gerekiyor. Bu bir seçim değil sadece bu aynı zamanda kadersel bir hal. Akışa bıraktım ve güzel bir hamilelik geçirdim ve sona geldim. Bundan sonraki süreçte ailemden eşimden çok destek beklediğimi belirttim. Ne kadar çok destek o kadar az depresyon diye düşünüyorum. Şimdi 2 kişilik hayatın 3’e evrilmesini izleyeceğim. Sadece demek istiyorum ki bu duygular aslında o kadar normal ki. Çocuğunuz olması şart değil, mutlak değil, keza olmaması da öyle. Yıllarca istemezsiniz ama birgün kendinizi içinde bulursunuz. Eşinizi çok seversiniz, o sizi serbest bıraksa bile onun için anne olursunuz. Veya birgün eşiniz “evet ya bende geçtim artık biz böyle iyiyiz” der, sizde bir kıpırdanma olur ve bu kez siz istersiniz. Herkes kendine özel bir tecrübe yaşıyor. Kendinizi zorlamayın, çok da kafa yormayın, daha evlenmemişsiniz zaten. Hayat zaten olması gerektiği gibi akıyor.