Çocuk Hakları ve Sorunları...



Ataşehir Belediyesi tarafından üç yıldır faaliyette bulunan “Ana Renkler” resim atölyesinin bu yılki teması ‘Kayıp Çocuklar’ olarak belirlendi.


Ana Renkler resim atölyesinde eğitim gören 38 öğrencinin ‘Her bir kayıp çocuğun kendi ailemizin bir ferdi olduğu’ düşüncesinden hareketle oluşturduğu sergi 47 adet yağlı boya tablosundan oluşuyor.

31 Mayıs-3 Haziran 2013 tarihleri arasında açık kalacak sergide tabloların satışından elde edilecek gelir Yakınlarını Kaybedenler Derneği’ne (YAKAD) bağışlanacak.

Kaynak:
http://www.bugunbugece.com/git-gor/kayip-cocuklar-resim-sergisi
 
Çocuklara 'çip' takma önerisi


Polis Akademisi ile Hollanda Polis Akademisi'nin Ankara'da ortaklaşa düzenlediği 'Kayıp Çocuk Soruşturmacıları Çalışma Toplantısı'nda konuşan Polis Akademisi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Hüseyin Çevik, kayıp çocuklar konusunda ilgili kurumların değişen dünyaya ayak uydurmada geri kaldığını söyledi.

Ulaştırma Bakanlığı'nda araştırmacı olarak görev yapan İhsan Cihan da tüm çocuklara çip takılmasını önererek şöyle dedi: 'Toplu iğne ucu kadar bir çip deri altına yerleştirilir. O kişinin tansiyonu, şeker durumu uzaktan kontrol edilebiliyor. Aynı yöntemle çocuklar takip edilebilir' dedi.
ANKARA

Kaynak: http://www.aksam.com.tr/guncel/cocuklara-cip-takma-onerisi--43041h/haber-43041
 
Aile Araştırma Kurumu tarafından yaptırılan araştırmalarda, aile içi şiddetin nedenlerine ilişkin elde edilen bulguların başlıcaları şunlardır:

- Ailenin sosyoekonomik düzeyi ile aile içi şiddet arasında doğrudan bir ilişki vardır. Sosyoekonomik düzey yükseldikçe baskı ve kısıtlayıcı davranışlar azalmaktadır.
- Ailedeki birey sayısı arttıkça aile içi şiddet artmaktadır.
- Eşlerin eğitim düzeyi yükseldikçe şiddet azalmaktadır.
- Eşlerden birinin alkol kullanıyor olması aile içi şiddeti artırmaktadır.

Yukarıda sıralanan bulgular, aile içi şiddetin artmasında ya da azalmasında rol oynayan etkenleri ortaya koymaktadır.

Araştırma sonuçlarına göre, bu etkenlere bağlı olarak aile içi şiddetin nedenleri şöyle sıralanabilir.
- İstenmeden yapılan evlilikler, uyum sorunları
- Çocuksuzluk (kısırlık)
- İşsizlik, ekonomik yetersizlik, geçim sıkıntısı
- Erkeğin aşırı kıskançlığı ve güvensizliği
- Kadının erkeğe karşı gelmesi, itaatsizliği, saygısızlığı izni olmadan bazı işler yapması, dik başlılığı
- Çocukların hatalı davranışları ve başarısızlığından kadını sorumlu tutma
- Eşlerin yalan söylemesi birbirini aldatması
- Kocanın aşırı sinirli olması
- Kocanın akrabalarının kışkırtması
- Kadının, evini, kocasını ve çocuklarını ihmali
- Çocukların itaatsizliği, yaramazlığı, söz dinlememesi, başarısızlığı, tembelliği
- Eğitimsizlik, cahillik, bilgisizlik
- Alkol bağımlılığı, kumar tutkusu

Yukarıda sıralanan nedenler incelendiğinde aile içi şiddetin sorumlusu olarak daha çok kadın ve çocukların gösterildiği, erkeklerin neredeyse şiddet davranışında haklı oldukları gibi bir sonuca varıldığı görülmektedir.

Kimi zaman şiddet, şiddete maruz kalanın bile anlamakta zorluk çektiği, sudan bahanelerle ve hiç neden yokken de uygulanabilmektedir, işsizlik, parasızlık, cahillik, alkol kullanımı gibi dış etkenlerin şiddete yol açtığı yaygın bir kanıdır. Ancak bu faktörler, tek başlarına neden değil, var olan bir eğilimin ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerdir.

Bugün tüm dünyada ve farklı özellikteki toplumlarda şiddetin, ulus, din, etnik köken veya sosyoekonomik düzey farkı gözetilmeksizin her koşulda yaygın olarak uygulandığını ortaya koymaktadır.

Kaynak: http://notoku.com/aile-ici-siddetin-nedenleri/#ixzz30AFvj3LX
 
AİLE İÇİ ŞİDDETİN TİPLERİ
Şiddetin dört şekli vardır:
1. Fiziksel Şiddet: Sarsma, hırpalama, tokat atma, dayak atma, bireye cisimler atma, duvarlara vurma, saçından tutup yerlerde sürükleme, itme, sopa ve odun ile dövme, ellerini kollarını bağlama, zorla cinsel ilişkide bulunma, kesici delici aletlerle üzerine yürüme, ve bunları kullanarak kişiyi yaralama, ateşli silahlar kullanma, kişileri öldürme gibi durumlar fiziksel şiddet uygulamalarıdır.
2- Duygusal Şiddet Kişiye bağırma, başkalarının önünde küçük düşürme, gururunu incitme, kişiyi fiziksel şiddet uygulamakla tehdit etme, kişinin duygu ve düşüncelerini açıkça ifade özgürlüğünü elinden alma, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlama, kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlama, kendi aile bireyleriyle veya arkadaşlarıyla iletişimin yasaklama, kişinin istediği gibi giyinme özgürlüğünü kısıtlama gibi fiziksel bir baskı olmaksızın uygulanan ve ruh sağlığını bozucu eylemlerin tümü duygusal şiddet kapsamındadır.
3- Ekonomik Şiddet Kişilerin çalışma ve gelir sağlama özgürlüklerinin ellerinden alınması, mal alıp satmalarının engellenmesi, gelirlerine el konulması, gelir sağlamak üzere çalıştırılmaya zorlanması gibi eylemlerdir.
4. Çocuğun ihmali ve istismarı: Bilindiği gibi çocukların ruhsal ve bedensel bütünlüğünü bozucu davranışların tümüne çocuk istismarı adı verilir. Ayrıca ana ve babaların çocukların bakım, beslenme, barınma, ısınma, giyinme, sağlık ve eğitim ile ilgili gereksinimlerini karşılama gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamamaları veya bu konularda hatalı tutum sergilemeleri de çocuk ihmali olarak kabul edilir.
 



"Kayıp çocuklar" 25 Mayıs Uluslararası Kayıp Çocuklar Günü'nde bir kez daha anıldı.

Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Adalet Komiseri Viviane Reding yaptığı açıklamada "her gün" olduğu gibi 25 Mayıs Uluslararası Kayıp Çocuklar Günü'nde de kayıp çocukları andıklarını, bu sorunu ortadan kaldırmak için de çalışmaya devam ettiklerini bildirdi.

Aileler çocuklarıyla birlikte AB içinde giderek daha fazla seyahat ederken, herkes tarafından bilinecek ve kolayca hatırlanacak bir telefon numarasını devreye aldıklarını kaydeden Reding, kayıp çocuklar sorununa tahsis edilmiş 116 000'ın evlerden ya da seyahat, tatil sırasında tüm AB çapında Finlandiya'dan Yunanistan'a kadar aranabileceğini bildirdi.
Reding AB Komisyonu'nu AB'nin 116 000 alo kayıp çocuk hattının düzgün kurulumu ve çalışması için iki yılda 8.7 milyon euro tahsis ettiğini, hattın çocuk kaçırma olaylarında şikayet ve tanıklık amacıyla kullanıldığını bildirdi. Yardımla çalışmanın hız kazandığını şu anda 23 AB ülkesinde devrede olan 116 000 hattının yakında tüm AB'ye yayılacağını kaydeden Reding henüz sisteme katılmamış Finlandiya'ya "elini çabuk tutma" çağrısı yaptı "Bu telefon hattı hayat kurtarmaya yardım edebilir ancak sadece tüm Üye Devletler üzerlerine düşeni yaptığında" dedi.

AB'nin sayısal gündemden sorumlu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes ise anne babaların çocuklarının kaybolması durumunda başvurabilecekleri bir telefon numarası bulunduğunu belirterek, "116 000 ileri yönelik atılmış büyük bir adım ancak ulusal otoritelerin uygulamaya yönelik yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve daha fazla insanın bu hayati hizmetten haberdar olması gerekiyor. Daha şimdiden olumlu sonuçlar aldık ancak telekom operatörlerinin de çabalarını yoğunlaştırmaları çok önemli" dedi.

REAGAN İLAN ETTİ-

Uluslararası Kayıp Çocuklar Günü, 25 Mayıs 1979 tarihinde halen bulunamayan bir ilkokul öğrencisinin ABD'de kaybolması üzerine ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından ilan edildi. 25 Mayıs 2010 yılında ise uluslararası hale geldi.
- Ankara
Kaynak: http://www.sondakika.com/haber/haber-bugun-dunya-kayip-cocuklar-gunu-ab-116-000-alo-4667478/
 

Nevoşum zor bir konu kayıp çocuklar.
Çipte iyi fikirmiş
Bir öneride benden;
Okul önlerine,her sokak başına mobese kamerası koyulması şart diya düşünüyorum.
 
İstismara Maruz Kalan Çocuklarda
 Tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler,
 Olayla ilgili kabuslar,
 Uykuya dalma güçlüğü,
 Öfke patlamaları,
 Konsantrasyon güçlüğü,
 Cinsel kimlik ve işlev bozuklukları,
 Depresyon,
 Anksiyete bozukluğu,
 Düşük benlik saygısı,
 İntihar davranışları,
 Alkol ve madde alımı gözlenir

Tam bir değerlendirme yapmadan
gönderilen hastalarda;

% 5-10 ölüm,
% 35-50 ciddi hasar görülmektedir.
 
Son düzenleme:
Nevoşum zor bir konu kayıp çocuklar.
Çipte iyi fikirmiş
Bir öneride benden;
Okul önlerine,her sokak başına mobese kamerası koyulması şart diya düşünüyorum.

Canım inan bu ara duyduğumuz haberler ve bu konu beni çok hassas yaptıAnne olunca kayıp çocukların ailelerini veya ölü ,başına birşey gelmiş çocukların durumunu az çok anlıyorum.Korkularım ve üzüntüm katlanıyor
Evet çip fikri çok iyi aslında keşke öyle bir uygulama yapılsa küçücük birşeymiş zaten:44:
Buna katılıyorum okulların önlerine hatta çevresine mobese şart
Ben ailelerinde dikkatli olmasını çok isterdim ama o kadar çok çocuğundan hatta dünyadan haberi olmayan insan varki
 
aile içi şiddet örnekleri
1- 38 yaşında. 9 yıldır evli. 1 aydır sığınmaevinde kalıyor. 7 yaşında okula giden bir oğlu var. Eşi çalışmıyor. Şiddet 4 aylık hamileyken başladı ve sürekli devam etti. Şiddet nedenleri: Kapıyı neden geç açtın? Senin yüzünden işten çıkarıldım! 3 kez, üvey annesinin olduğu ailesinin yanına gitti. Birinde 6 ay kaldı. Kasiyerlik yapmaya başladı. 2 yaşındaki çocuğuna ailesi bakmak istemediği için geri dönmek zorunda kaldı. Devlet tarafından koruma kararı çıkarıldı. “Ben annesiz büyüdüm, bunu çocuğuma yaşatmak istemezdim; ancak mecbur kaldım” diyor.

2- 37 yaşında, 11 senelik evli. İlkokul mezunu, hiç çalışmadı. 6 aydır sığınmaevinde. Bipolar bozukluk nedeniyle tedavi görüyor. Çocuklarını yuvaya verip, ailesinin yanına gitmeyi düşünüyor. Şiddet ilk olarak kıskançlıkla başladı. Hiçbir zaman düzenli bir işi olmadı. Şizofren hastası olan kocası, ayağına zincir takıyordu. Zincirleri tuvalete gideceği zaman açıyordu. Kıskandığı için camlara bile duvar ördürdü.

3-60 yaşında. 2 aydır sığınmaevinde kalıyor. 37 senedir evli, 6 çocuğu var. Eşi emekli polis. Evlenir evlenmez şiddet görmeye başladı. Şiddetten bunalıp ailesinin yanına gittiğinde abisi dövüp “Kefenle çıkarsın” diyerek geri gönderdi. Şeker hastası. Eşi 4 sene önce bıçakladı, ancak korkusundan şikâyetçi olmadı. Boşanmak istediyse de çocukları da, komşuları da korkusundan şahit olmadı. Savcılığa müracaat ettiğinde, sığınmaevine yönlendirildi.




ŞİDDETTEN EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR.
 
Son düzenleme:


Hayatımızdan birden eksilirler. Ya gazete almaya çıkmışlardır, ya top oynayacağız demişlerdir, ya bir arkadaşla ders çalışacaklardır, ya da okula gitmişlerdir. Ama dönmemişlerdir. Kitapları, defterleri, diş fırçaları, iç çamaşırları, kokuları, elbiseleri, topları, bisikletleri, odaları, onlarla ilgili her şey öylece duruyordur. Dokunmaya kıyamazsınız. Döneceklermiş gibi. Ama dönmezler.

Babaları pencereyi açmak ister, Kıyamet koparırsınız. Kokusu gidecek diye. Adamı duygusuzlukla suçlarsınız. Odasını ablanız, anneniz toplamak ister. Çıldırırsınız. Gözleriniz iri iri açılır. Sonra ağlama krizlerine gelir saatlerce ağlarsınız. Son kıyafeti önemlidir. Üzerindeki kıyafeti, eğer kapıdan uğurlamışsanız az çok hatırlarsınız. Herkese renklerini, desenlerini, hatta markasını, cinsini söylersiniz. Ama hatırlamazsanız, ya da eşiniz, kardeşi varsa hatırlamazsa hem kendinize kahreder, hem de onlara kızarsınız. Vefasızlık duygusu hâkim olur düşüncelerinize

Doğal olmayan bir hayat başlar. Her şey ertelenir. Her işi birileri yapar. Ne yemek, ne bulaşık, ne çamaşır umurunuzda değildir artık. Ütüleri, onun kardeşlerinin ihtiyacı sizi ilgilendirmez. Kararları hep başkaları alır. Siz artık yolcu bekleyen, misafir ağırlamaya hazır bir gözü pencerede, bir gözü kapıda olan bir ev sahibesisinizdir. O bazen anahtarı unutunca pencereden taş atıyorsa, camı gagalayan kuşların çıt çıt seslerini onun taş sesleri sanırsınız. Pencereye koşarsınız. Çok sevdiğiniz kuşlara bile küfredesiniz. Ama zamanla o sesi bile ayırt eder kulağınız. Bu defa kendinize kızarsınız.

Yoklukları zaman içinde daha da koyar. Çünkü konu komşu, eş dost, zamanla seyrekleşir çevrenizde. Zira hayat devam etmektedir. Sizinde işiniz gelmiştir. Acıyan gözlerle yapılan teselli sözleri sizi gıcık etmektedir aslında. Ama yine de onlardan birkaçını yanınızda istersiniz. Garip bir ikilemdir bu aslında. Hep ondan konuşulsun istersiniz. Daha önce hiç yapmadığınız halde sigara içmeye başlarsınız. Hem de kırk yıllık tiryaki gibi, pöçüğüne kadar.

Umutlar tükendikçe acılar büyür. Gün ışığını bile görmek istemezsiniz. Hiç kimseyi görmek istemezsiniz. Bu madalyonun bir yüzüdür. Kapının her çalınışında o geldi diye koşarsınız kapıya elinizdekileri sağa sola fırlatarak. Ama gelmezler. Telefonun her çalınışında o arıyordur diye açarsınız heyecanla ama aramazlar. Telefonlarda kimsenin konuşmasını istemezsiniz. Telefonların meşgul edilmesini facia olarak görürsünüz. Ya o arıyorsa o anda, tek şansı, tek kontörü varsa aramak için, onun boşa gitmesi ihtimali sizi dehşete düşürür. Herkesi sizin kadar hassas olmadığı için vefasızlıkla suçlarsınız.

Dönmedikleri gün; eşe, dosta, polise, karakola, arkadaşlarına, notlar bırakırsınız. Bak dön kızmayacağız diye. Ayrıldıklarından hemen önce, kırgınlık, dargınlık, bağırma, çağırma olmuşsa ev içinde, ona yorarsınız dönmeyişlerini. Kendiliklerinden gittiklerine inanmak istersiniz. Evden kaçtıklarını kabullenirsiniz. Ona bağıran, çağıran, tartışan ev hanesinden kimse, o vatan hainine dönüşür gözünüzde. Kaçırıldıklarını, başlarına kötü bir şey geldiğini düşünmek bile istemezsiniz.

Gazeteler ilanlar verirsiniz. Bulana, görene ödül vaat edersiniz, kesenizin yettiğince. Garlara, limanlara, duraklara fotoğraflarını asarsınız. Bazen, şurada gördüm, burada gördüm, ona benziyordu, arkadan yürüyüşü aynıydı, haberleri gelir. Bu haberlere sıkı sıkıya sarılırsınız. Koşarsınız, gece gündüz demeden umutla tarif edilen yere. Ama nafile bir başkasıdır söylenen kişi. Benzerlik şöyle böyledir, ama sizin çocuğunuz değildir. Özür dilersiniz, ya da tarif edilen yerin sahibine olayı anlatırsınız, bakarken onlar garip garip yüzünüze.

Okullardan arkadaşları gelir arada sırada. Onlar sizden onu sorar. Siz onları haber getirdi sanırsınız. Umut buya. Sessizlikler çöker aranıza. Hepsi giderken sizi yanağınızdan öper. Erkeklerin başı eğiktir. Göz göze gelmekten çekinirler sizinle. Kızların gözleri nemli ve buğuludur. Boynunuza sıkı sıkı sarılırlar. Candan yürekten ve içtendir bu sarılışlar. Hissedersiniz. Her gelişlerinde biraz daha azalırlar. Sonra sadece anneler gününde hatırlanırsınız. Kankaları kalır birkaç tane ziyaret eden. Diğerleri telefonla yetinirler zamanın akışı içinde.

Sizin gibi çocuklarını kaybetmiş insanlarla irtibat kurarsınız. Onların otobüslerine çocuğunuzun fotoğrafını yapıştırırsınız. Onların amacını bilirsiniz, siyasi olduğunu bile bile sineye çekersiniz, sırf çocuğunuzun bulunması ümidiyle. Cuma annelerine de gidersiniz özetle cumartesi annelerine de. Niyetleri sizi ilgilendirmez. Soranlara ne yapayım denize düşen yılana sarılır dersiniz. O otobüsle Türkiye’yi dolaşırsınız. Paranız varsa özel hafiyeler tutarsınız. O hafiyeler haftalık raporlar verirler. Neler yaptıklarını anlatırlar aldıkları parayı hak ettiklerini ispatlamak ister gibi. Ve yapacaklarını anlatırlar. Görevlerine son vermemeniz için.

Hükümete mektuplar yazarsınız. Aylar sonra cevap gelir, dilekçenizin ilgili şubeye sevk edildiğine dair. İnternete onun adıyla siteler kurasınız. Bir sürü ileti alırsınız. Kimisi yol gösterir. Kimisi yanınızdayız der. Kimisi para lazım mı der. Kimisi telefon bırakır. Tinerci çocuklarla oturur kalkarsınız. Onları anlamaya başlarsınız. Nerde yardıma muhtaç, ya da çocuklarla ilgili bir mağduriyet görseniz dikkat kesilirsiniz. Sur diplerinde sabahlarsınız. Mafya ile irtibat kurarsınız. Her şeyi, her yolu denersiniz, çaresiz. Polis bile bazen ikaz etmek zorunda kalır sizi. Haberi olur bir şekilde çabalarınızdan.

Kayıp çocuklarla ilgili gazete sayfalarını, televizyon programlarını izlersiniz. Kaçırdıklarınızı ve atladıklarınızı iyilik yapıyorlarmış gibi yakınlarınız ulaştırır, ya da haber verir size. Çevresi geniş insanlara ulaşırsınız. Hıncal ULUǒa, Hasan PULUR’a, Emin ÇÖLAŞAN’a mektuplar yazarsınız. Eğer kaybolan çocuğunuz futbolu seviyorsa, tuttuğu takımın maçlarının oynandığı stadın çevresindeki esnafa, stadın güvenlik görevlilerine defalarca gidersiniz. Onlara oğlunuzu anlatırsınız. Sıkı sıkı tembih edersiniz. Bulurlarsa emeklerinin karşılıksız kalmayacağını ima edersiniz. Hatta onlar promosyon maksatlı ufak tefek hediyeler bırakırsınız. Sizde onların Nurten Ablası ya da Hasan Dayısı olursunuz. Arkanızdan acıyarak bakarlar. Çocuklarına, yakınlarına ibret alınacak olay diye anlatırlar hikayenizi. Maç olan günlerde ise stadın çevresinden ayrılmazsınız. Çocuğunuzun sevdiği bir kız yada vardı ise en çok onun üzerinde yoğunlaşırsınız. Günde on defa ararsınız. Ailesi kızar ama belli etmez. Zira vefasızlıkla suçlanmaktan çekinirler.

Mezarlıklar, otogarlar, sinema önleri, tır garajları, sanayi çarşıları, büyük alışveriş marketleri, tren istasyonları hep umut kapınızdır. Oralarda yaşarsınız, nefes alıp verirsiniz. Saplantı olduğunu söyler yakınlarınız onu bulmanın sizde. Psikolog destek almanızı söylerler sık sık. Böyle yaşanmaz derler. Ömür böyle geçmez derler.

Ne zaman yağmur yağsa, ne zaman şimşek çaksa, ne zaman kar fırtınası olsa acaba dışarıda mı acaba üşüyor mu diye ağlarsınız. Bayramlarınız figana dönüşür. Sofralarınız matem sofrasına onsuz. Ne zaman kimliği belirsiz bir çocuk cesedi bulunsa ve duysanız hemen oraya koşarsınız.

Bazen polis kimlik tespiti için sizi Adli Tıbbın morguna çağırır. İşte o zaman tükenirsiniz. Telefonu kapayan elleriniz titrer. İnanamazsınız. O değilse gördüğünüz beden, umutlarınız tekrar yeşeriri. Benim çocuğum yaşıyor dersiniz, bir gün gelecek dersiniz.

En zayıf ümit ışığına bile, kuvvetle sarılırsınız. Namaz kılmaya vakit bulamamışsanız, namaz kılmaya başlarsınız. Onun içi sürekli dua edersiniz. Çok az rastlanmıştır ama bazen bir telefon gelir ondan. “Anneciğim babacığım merak etmeyin aramayın” diye. İşte o an çok sevinirsiniz. Ya da öyle telefon gelenlerin hikayelerini duyarsınız. Bana da telefon gelecek diye umutlanırsınız.

Ne zaman onun sevdiği yemekleri yapsanız boğazınızdan geçmez. Ondan bahsettiğiniz için de aile efradının da boğazından geçmez. Belki kokusu ulaşır diye kapıyı pencereyi açarsınız yaz kış demez. Onun sevdiği yemekleri duyan kardeşleri bazen o sahneleri tekrar yaşamamak için eve geç gelirler.

Pencereden dışarı bakarsınız geceleri. Onun silueti sanırsınız gördüğünüz her gölgeyi sokaktan geçen her insanı. Öyle anlarda kapıya koşarsınız. Pencereyi açar onun ismini haykırırsınız. Onun cep telefon kayıtlarının dökümünü alırsınız. Mail adreslerinin şifresini kırdırırsınız bir ip ucu bulmak umuyla. Herkes umudunu yitirir zaman içinde ama siz yitirmezsiniz..

Kaynak: http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=40086


 
SOKAK ÇOCUKLARI
Sayfa no: YOK
Cilt no: YOK
Hane no: YOK
Ana adı?
Ben sokak çocuğuyum abi
Hani şu uçurtması asılı kalan çocuk varya,
Bilyelerini rüyalarında unutan çocuk,
Ve oyuncaklarını masal kahramanlarına kaptıran çocuk
O benim işte , o benim abi
Sahi, bir annem olmalıydı değilmi?
Ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
Sahi abi, tadı nasıldı anne sütünün?
Anneler nasıl okşar çocuklarını
Anne kokusu nasıldır kimbilir?
Ana ha?
Bir anne çizebilirmisin benim için
Karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
Unutulmuş çocukların ürkek avuçlarına bir anne
Ve yanına beni eklermisini abi?
Tıpkı sulu boya resimlerdeki gibi
Sımsıcak
Sahi abi, senin gözlerini kesmiyor değil mi
Bir köprünün soğuk gergin ve karanlık bedeni
Sahi sen hiç seyrettin mi ay dedeyi bir köprünün altından?
Üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken?
Abi sen, abi sen? boşver
Gel boyat istersen ayakkabılarını
Ben, aha şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyırom yaşama
Gel boyat ayakkabılarını
Boyat da resmi çıksın
Dostun, düşmanın tüm kaldırımlara
Sayfa no: yok
Cilt no: yok
Hane no: yok
Yokların varlığında tam göbek bağından yakalandın mı hiç yalnızlığa?
Sahi bir de; bir de babam olmalıydı değil mi?
Baba?
Beni döveecek bir babam bile yok biliyor musun?
Nasırlı ellerinde şefkat arayacağım bir insan
Kim bilir bayramda neler alır babalar çocuklarına
Unutmuşum !
Bayramlarınızda vardı sizin öyle değil mi
Arefeleriniz
Bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
Oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum
Güneşe ve mehtaba
Yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek
Serseri ıslıklar
Bir babam olsaydı belki yeterdi
Çocuk olurdum eskisi gibi
Şımarırdım öylesine
Boşver abi, kimin neyine bayram
Kimin neyine hediye, baba kimin neyine abi
Sahi senin düşlerin vardır
Söylesene, göremedğini rüyanın düşünü kurarmısın
Ahmet, bir düş görmüş geçenlerde
Yorgun ve geç gelen bir gecede
Utanırken anlattı, anlatırken utandı
Bir ip bağlamış gök kuşağına
'Bak ana uçurtmamı gördün mü
Ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları?Ahmetin düşü işte
Bana düşlerini kiralar mısın abi
Bedava boyarım ayakkabılarını
Bana düşlerini, düşlerini abi
Boşver
Bak iyi parlayacak bu ayakkıbılar
En parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
Sen düşünme, sokaklar düşünsün beni
Gazete manşetleri, 3. sayfa haberleri düşünsün
İsimsiz bir damla gözyaşı düşünsün
Sen beni düşünme, düşünme be abi
Nasıl olsa ben olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla
Basıyorum tüm kaldırımlara…
Olmasa da annesi babası sokakların
Sokak çocuğuyum işte
Ben sokak çocuğuyum
Kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde
Ben sokak çocuğuyum abi
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan
Oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk var ya
İşte o benim
O benim abi
BEDİRHAN GÖKÇE
 
Son düzenleme:

Rabbim kimseye yaşatmasın.
Kayıp,ölümden bile daha zor.

______________________

Bende nasıl toparlayacağımı düşünüyorum.
Çok uzun olacak rapor ..
Sadeleştirmek gerek hepsini.
Hepimizin bitirmesi iç,n bir tarih mi versek?O sürede bitirmye çalışsak:26:
 
Elanora çocuk hapishanesine ziyarete giden sen miydin?
Hangi çocuk hapishanesiydi?
Sanırım fiziki şartları çok beğenmiştin,çocuklarla konuşma imkanın oldu mu?
Çünkü benim bulduğum haber ve kaynaklar hep çocuklara kötü muameleden bahsediyor.
 

evet canım bendim
ankara yenikentteki cezaevi
arkadaşım orada egitmendi
onun sayesinde gittim
çok iyi sonuçlar aldım
meslek kursları açılmıştı
çocuklar oradan çıkınca
topluma yararlı birer fert olması için ugraşıyorlardı
bir kaçıyla konuştum
hele bir tanesini hiç unutamıyorum
9 yaşındaydı sanırım
öle bir hayat hikayesi vardı ki
doğudan kendi imkanlarıyla
ankaraya kaçarak gelmiş ve sokak çocugu olmuştu
offfff
 
Şartlar hakkında birşey söyledi mi peki?
Kötü muamele veya darp?:26:
Mesela bir rapor buldum,İzmir Çocuk Cezaevi ile ilgili;
Fiziksel şartlar çok iyi,seramik,bağlama,satranç kursları,psikolojik tedavi,ne ararsan var.
Ama çocukların anlattıkları korkunç.
6 ay bir odaya kapatılan çocuk,oynarken yaralandığı için müdür tarafından yarasına tuz basılan başka bir çocuk,cinsel istismar....
Her türlü kötü muamele var..
 

Aileleri olan ,sahipli çocuklar bile kaybolup nelere maruz kalıyorlar.
Sokak çocukları,kimsesiz çocuklar veya böyle cezaevinde olan çocuklar kimbilir nelere maruz kalıyorlar
Biraz vicdan ..Ama yapılıyordur inanırım
 

hayır kötü muameleye ugradıklarına dair bir şey konuşmadılar
hatta aksine çok iyi şeyler sölediler
bilemiyorum
sosyal sor.projemiz kk kapsamında büyürse tekrar bir röpörtaj yapmak isteyen ankaralı yada farklı illerdeki
ceza evine yakın yerlerden arkadaşlar olabilir
onlarla iletişe geçeriz belki
sesimiz solugumuz nereye ulaşırsa

nevreste annelik gibi bir duygu ile,inanılmaz daha kötü hissettiriyor okuduğumuz haberler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…