Çocuk Hakları ve Sorunları...


Aynen yardımlaşarak yaparız Zaten ben gündüz üniversitede oluyorum hep, ancak akşamları araştırma yapabileceğim, yardımcı olmanız çok hoş olur:)
 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25210043/
Türkiyede çocuk olmak.Burada birde Roman çocuklarının durumuna ayrıca değinilmiş.

ROMAN ÇOCUKLARIN DURUMU
Romanlar, Türkiye'nin çeşitli kentlerinde kent yoksullarının bir bölümünü oluşturuyor. Toplam sayıları 0.5 ile 2.5 milyon arasında tahmin edilen Romanların büyük çoğunluğu yerleşik yaşam sürdürüyor. Genel olarak, sağlıksız konutların yoğunlaştığı kent mahallelerinde yaşayan Roman çocuklarının yoksulluğu diğer yoksul çocuklar gibi ailelerin kalabalık oluşu gibi nedenlerle artıyor. Birçok örnekte, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla Roman çocukların genellikle sokaklarda çalıştıkları veya çalışmak zorunda kaldıkları görülüyor. Roman çocukların kimi başka dezavantajları da bulunuyor. Bu kesim içinde çocukluk kavramı zayıf ve gerek çalışma yaşamına atılma gerekse evlilik geleneksel olarak erken yaşlarda meydana geliyor. Romanlar kamu idaresinden uzakta kalmayı tercih ediyor ve bu da Roman çocukların nüfus kaydı, okula zamanında kayıt, bağışıklama ve temel sağlık hizmetleri gibi bir takım imkân ve hizmetlerden yoksun kalma riskini beraberinde getiriyor.

Roman aileler örgün eğitimin sağlayacağı yararlarla ilgili pek az deneyime sahip ve buna önem vermeyebiliyorlar. Eğlence sektörü dışında başarılı rol modellerine sahip değiller. Çalışma koşulları ise alkol ve uyuşturucu bağımlılığı riskini artırıyor. Eğitim ve istihdam gibi alanlarda topluma dahil olmak istediklerinde Romanlar ve çocukları ayrımcılık engeliyle karşılaşabiliyor.
 
Ceza-adalet sistemimize baktığımızda, kayıp kişilerle ilgili işlemlere dair usul hukukunun bulunmadığını görmekteyiz. Bu yazımızda, öncelikle polisiye çalışmaları ele alacağımız için mevzuat eksikliği ile topluma ve diğer kurumlara düşen görevler vb. konulara temas etmeyeceğiz. Fakat şunu ısrarla belirtmek isteriz ki: “kayıp şahıslarla ilgili usul hukukunun oluşturulması ve polisin her türlü bilgiye en kısa sürede ulaşması ile ilgili düzenlemeler” kayıp şahıslar ve çocuklar konusunda yapılan araştırma ve soruşturmaların etkisinin artırılması açısından son derece önemlidir.

1.Tanım ve müracaat aşaması:

“Kayıp çocuk” hangi ortamdan kaybolursa kaybolsun, nerede olduğu ebeveynleri veya yasal temsilcileri tarafından bilinmeyen ve hakkında kayıp ihbarı yapılmış çocuktur. Ülkemizde sosyal hizmet kurumlarından izinsiz ayrılan veya izinli ayrıldığı halde yasal süresi sonunda kuruluşa geri dönmeyen çocuklar da kayıp olarak kabul edilmektedir (Emniyet Genel Müdürlüğü, “Kayıp Çocuk Rehberi”, Asayiş Dairesi Başkanlığı, Yayın No:11).

Kayıp çocukların araştırılması ve soruşturulmasının etkin olarak yerine getirilmesi ve başarıya ulaşması için müracaat aşamasında yapılması gereken işlemlerin standartlaştırılması son derece önemlidir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en öncelikli konu “ilk birkaç saatte yapılacak işlemlerin hayati önem taşıması”dır. Maalesef uygulamada sıklıkla ailelerin gereksiz kayıp müracaatında bulunması ve bu müracaatların büyük bölümünde “gerçek kayıp” konusunun olmaması bizleri duyarsızlığa itebilmektedir. Çalışmalarımızın etkinliğini artırabilmek için polis olarak ilk yapmamız gereken “binlerce kez gereksiz kayıp müracaatıyla karşılaşsak da”, her yeni kayıp çocuk müracaatında ilk müracaat görevlilerimizin son derece duyarlı olmasını sağlamaktır. Şayet, halen eski mesleki alışkanlıklarımızdaki gibi “biraz bekleyelim, gelişme olmazsa araştırırız” yaklaşımı varsa, bu olumsuz alışkanlık acilen yok edilmelidir.

Günümüzde, hizmet içi eğitimlerle ve toplantılarla ilk müracaat personelinin (polis merkezi görevlisi, resmi asayiş ekibi personeli vb.) müracaat anında, profesyonel işlemleri eksiksiz olarak yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Yapılacak bu eğitimlerde kayıp çocuk konusunun önemi, toplumda oluşturduğu kaygı ile –kayıp çocuk konusunda- ilgili birimlerle süratli bilgi paylaşımı; kayıp türleri ve müracaatçıdan -mülakat teknikleri kullanılarak- detaylı bilgi edinme hususlarına değinilmelidir.

2. Kayıp Çocuk Türleri:

Kayıp çocuk soruşturması zor ve sıkıntılı bir süreçtir. Kayıp türünü doğru belirleme bu sürecin ilk ve en güç adımlarındandır. Kayıp çocuk konusunun türünü doğru belirleyen ve kaybolma nedenini çözen, olayı da çözer. Şunu ısrarla belirtmek isteriz ki: içeriği ve amacı ne olursa olsun her kayıp çocuk başvurusunun titizlikle araştırılması son derece önemlidir. Kayıp çocuk konusunda önemliönemsiz ayrımı yapılamaz. Ayrıca, kayıp türlerinin matematiksel bir formülü yoktur. Sadece, deneyimler ve bazı veriler ışığında genellemeler yapılabilmektedir. İstisna olaylarla da karşılaşılabileceği unutulmamalıdır.

Dünyada çocukların kaçırılma ve kaybolma nedenleri şu şekilde sıralanmaktadır (Unicef, “A Broad Vision to Put Children First. Child Traffi cking in Europe”, 2007):

• Cinsel istismar / çocuk seks turizmi.

• İş gücü istismarı.

• Yasa dışı evlat edinmek.

• Dilendirme ya da çeşitli suç eylemlerine alet etme.

• Fidye amaçlı kaçırma.

• Zorla askere almak.

• Zorla ya da anlaşmalı evlilikler.

• Organ ticareti amaçlı kaçırma ya da kayıplar.

Dünyada, kayıp çocuklar başlığı altında en fazla irdelenen konulardan biri çocuk ticaretidir

ve her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı tahmin edilmektedir.

Ülkemizde ise durum çok farklıdır. Birçok ülkede sıklıkla karşılaşılan kayıp sebeplerinin büyük kısmı ile -başta organ ticareti vb.- ülkemizde şu ana kadar karşılaşılmamıştır. Kaybolma olaylarında hep söylenen organ mafyası gibi bir oluşum şu ana kadar tespit edilememiştir.Organ ticareti amacıyla herhangi bir çocuk kaçırılmamıştır. Ülkemizde parçalanmış, organları alınmış bir çocuk cesedi vakasına rastlanmamıştır. Ama maalesef şehir efsanesi olarak halk arasında böyle bir algı mevcuttur. Bu nedenle kayıp çocuklar ile ilgili - bilhassa da organ mafyası olayının ülkemizde şu ana kadar hiç yaşanmadığı konusunda- halkımızın doğru bilgilendirilmesini sağlamalıyız. Çünkü polisiye hizmetlerde toplumun düşüncelerini önemsemeyen, toplumun algılarını değerlendirmeyen çalışmalar asla başarılı olamaz.

Ülkemizdeki kayıp çocuk sınıflandırmasını üç kategoride değerlendirebiliriz.

a) Rızası dışında kaçırılanlar ve kaybolanlar (vahim nitelikli kayıplar ve kaçırmalar).

b) Kendi rızası ile kaçanlar (macera arayışı, gönül ilişkisi vb. nedenlerle yaşadığı evi terk edenler).

c) Diğer kayıplar (kurumlardan kayıplar, aile üyeleri tarafından kaçırılanlar v.b.).


a )Vahim Nitelikli Kayıplar:

Kayıp çocuklar konusunda en fazla uzmanlaşmamız gereken alan vahim nitelikli kayıplardır. Çünkü vahim nitelikli kayıplar, çocukların rızaları dışında kaçırılmasının, alıkonulmasının, cinsel istismara uğramasının ve sıklıkla da öldürülmelerinin söz konusu olduğu vakalardır. Bu nedenle bu tip kayıp olaylarının faili meçhul cinayet düşüncesiyle soruşturulması gerekir. Gelişmiş ülkelerdeki vahim nitelikli kayıp çocukların genellikle cinsel saldırı sonucu öldürüldükleri görülmektedir. Bu tip olaylarda öldürme ile sonuçlananlar % 91 oranındadır (Prof.Dr.Oğuz POLAT, TBMM Kayıp Çocuklar Komisyonunda, 08.04.2010 tarihli sunumu). ABD’de vahim nitelikli kayıp çocukların % 44’ü bir saat içerisinde, % 74’ü üç saat içerisinde ve % 91’i ise yirmi dört saat içerisinde öldürülmektedir (E.G.M., “Kayıp Çocuklar ve Çocukların Cinsel İstismarı”, Belçika Çalışma Ziyareti Sonuç Raporu, 2008).

Şu ana kadar ülkemizde aydınlatılan olaylardan ve faillerin özelliklerinden yola çıkarak bu bölümü üç grupta inceleyebiliriz.

Pedofili (Sübyancılık): Pedofili, genellikle yetişkin erkeklerde aynı veya karşı cinsten çocuklara karşı gelişen anormal cinsel arzudur. Erişkin bir kimsenin çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve onlara cinsel eğilim duymasıdır. Vahim nitelikli çocuk kayıpları konusunda en yaygın ve en tehlikeli failler pedofi lik bireylerdir.
Pedofiller genellikle erkek, erişkin (20-70 yaş arası), aile içinde ve dışında sosyal teması sınırlı, içe kapanık, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan, sosyal açıdan tam gelişmemiş özelliklere sahip, eylemini önceden planlayan tiplerdir. Pedofi lik eylemin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel faktörler önemlidir. Bu nedenle kayıp çocuk olayı ile ilgisi olabileceği düşünülen şüphelilerin geçmişine dönük çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca, pedofiller “pirincin içerisindeki beyaz taş” gibidir. Kendilerini iyi gizlerler. Asla bu eğilimlerinden söz etmez ve eğilimlerini açıkça sergilemezler.

Kayıp çocuk olaylarında, bilhassa kayıp çocuk 0-12 yaş aralığındaysa ve kendi rızası ile evden kaçma vb. emareler yoksa çocuğun kaybolduğu alanda pedofili özelliklerine uygun kişilere yoğunlaşmak doğru olacaktır.

Ruhsal Sorunu Olan Kişiler:
Yaşadıkları çeşitli olaylar ve bazı sebepler nedeniyle ruhsal sorunu olan kişilerce çocukların kaçırılması ya da öldürülmesi mümkündür. Bu nedenle kayıp çocuk olaylarında yapılan araştırmalarda ilgili çevre içerisinde bulunan psikolojik açıdan sorunlu kişiler üzerinde durulmalıdır. Bazen, çocuk sahibi olamadıkları ya da kendi çocuklarını kaybettikleri için psikolojileri bozulanlar da çocuklara zarar verebilmektedir.

Ayrıca, aşırı kin, nefret, kıskançlık sonucunda oluşan anlık ruhsal bozukluklar sonucunda da çocuklara zarar verenler olmaktadır. Kaybolan çocuğun aile bireylerine duyulan öfke, kıskançlık vb. nedenlerle de o ailenin çocuklarına zarar verilebilmektedir. Çok sıklıkla rastlanan bir durum olmamakla birlikte kayıp çocuk araştırmalarında bu hususa önem verilmelidir.

Para kazanmak amacındaki kişiler: Ülkemizde yok denecek kadar az rastlanılan çocuk kaçırma olaylarıdır. Evlatlık vermek veya satmak amacıyla çocuğun kaçırılmasıdır. Daha ziyade yeni doğmuş bebeklerin kaçırılması olaylarında bu seçenek değerlendirilmelidir. Bu konuda dikkat etmemiz gereken konu suç örgütlerinde zorla çalıştırılan veya çetelerce zorla dilendirilmek amacıyla çocuk kaçırma olaylarının ülkemizde olmamasıdır.

Vahim nitelikli olaylarda -bilhassa pedofiller ve ruhsal sorunu olan kişilerce çocukların kaçırılması ihtimali olan olaylarda- çocukların kaybolduğu alanın abluka altına alınması son derece önemlidir. Bu tip bir olay sonucunda çocuğun öldürülmüş olması ihtimaline karşı, cesedinin ve diğer suç delillerinin yok edilmesi olasılığı değerlendirilerek olay aydınlatılabilinir. Bir başka deyişle, vahim nitelikli kayıp çocuk ihtimalinde sadece çocuğu arama çalışmasıyla yetinilmemelidir. Çocuğun bir suç mağduru olabileceği – örneğin tecavüze uğrayıp öldürülmüş olabileceği - ihtimali göz önünde bulundurularak bu suçu aydınlatmaya, delilleri toplamaya ve şüphelileri tespit ederek yakalamaya dönük çalışmalar da yapılmalıdır.


b ) Kendi rızası ile kaçanlar (macera, gönül ilişkisi vb. nedenlerle yaşadığı evi terk edenler):



Ailesinin izni dışında ama kendi rızalarıyla evden kaçan çocuklardır. Bu bölümde yer alan kayıp çocukların kendi iradeleriyle kaçma eylemini gerçekleştirebilecek yapıda, yaşta ve özelliklerde olması gerekir. Müracaat esnasında ailelerle yapılacak iyi bir mülakat, çocuğun ayrıldığı evde yapılacak detaylı bir araştırma ( yanına eşya alıp almadığı vb.) çocuğun varsa kullandığı bilgisayar, cep telefonu vb. iletişim araçlarında yapılacak ayrıntılı bir çalışma çocuğun evden kendi rızasıyla ayrılıp ayrılmadığı konusunda fi kir verebilir. Çocuğun kendi rızasıyla evi terk etmesi sorun olmadığı anlamına gelmez. Çünkü günümüzde çok sayıda çocuk evi kendi iradesiyle terk etmekle birlikte kandırılarak, zorla alıkonularak veya farklı yöntemlerle suça itilebilmekte veya suçun mağduru olabilmektedir.

c ) Diğer kayıplar (Kurumlardan kayıplar, aile üyeleri tarafından kaçırılanlar vb.):

Aile üyeleri tarafından kaçırılan çocuklar, velayet yetkisine sahip olmayan anne veya babanın ya da üçüncü derece dâhil kan hısımlarının bir çocuğu; veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından kaçırması ve alıkoyması olaylarıdır. Kayıp çocuk olaylarında aile yapıları ayrıntılı olarak araştırılarak çocuğun diğer aile üyeleri tarafından kaçırılma ihtimali olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlardan izinsiz ayrılan çocuklar:

Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kurumlardan izinsiz ayrılan çocuklar hakkında polise kayıp müracaatı yapılmaktadır. Hatta polis kayıtlarındaki kayıp olaylarının üçte birini bu kayıplar oluşturmaktadır. Maalesef, kurumlardan kayıp müracaatı yapılan bu çocuklarımızın % 74’ü ya suç mağdurudur ya da suça karışmıştır. Kurumlardan izinsiz ayrılan kızların % 82’si suç mağduru-suça karışan olmaktadır. Erkeklerde ise bu oran % 64’tür (TBMM, Kayıp çocuklar Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, 2010).

Bu rakamlar da bize kurumlardan kayıp çocukların suça bulaşma riskinin son derece yüksek olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kurumlardan kayıp çocuklar üzerindeki polisiye çalışmalara son derece ağırlık verilmelidir.


3. Koordinasyon:

Kayıp çocuk soruşturmalarında, müracaat aşamasında son derece duyarlı ve profesyonel davranmak, muhtemel kayıp sebebini ve kayıp türünü ivedilikle belirlemekle birlikte ilgili birimler arasında süratle koordinasyon sağlamak son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki, kayıp olaylarında ilk birkaç saat hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle ilk müracaat birimleri olan polis merkezleri, asayiş ekipleri vb. birimler kayıp çocuk konusunun asli görev sahibi olan çocuk şubelerini anında bilgilendirmeli ve birimler arasında süratli bilgi paylaşımı sağlanmalıdır. Çocuk şube müdürlüğü/büro amirliği tarafından durumun öğrenilmesi üzerine ilgili personel –gecikmeksizin- müracaatın alınmakta olduğu polis merkezine vb. birime bizzat giderek konuyu takip etmelidir.

Kayıp çocuk konusunda, birbirinden habersiz çalışmalar ve yahut “bu benim işim değil, diğer

birimin işi” anlayışıyla yapılan eksik çalışmalar sıklıkla karşılaşılan sorunlardandır.

Örneğin, bir kayıp çocuk olayında görgü tanığıyla önce resmi asayiş ekibi, sonra polis merkezi ekibi, devamında merkez ilçe sivil ekibi, sonra çocuk şube görevlileri ve en sonunda da asayiş şube görevlilerince mülakat yapılması gibi…

Bu nedenlerledir ki, çok sayıda farklı birim tarafından yürütülen kayıp çocuk soruşturmalarının etkin ve verimli olabilmesi, bu birimlerin bir bütün olarak uyum içerisinde çalışmalarının sağlanması ve karmaşanın önlenmesi için en önemli ilk kural “birimler arası koordinasyon ve görev dağılımının sürekli olarak sağlanması”dır.

Sonuç:
Çocuklarımızın esenliği için, tüm polisiye çalışmaların en iyi şekilde yapılması bir zorunluluktur. Bu çalışmalar içerisinde kayıp çocuklarımızın araştırılması ve soruşturulmasının profesyonelce yapılması hem bireyler açısından hem de toplum açısından son derece önemlidir. Kayıp çocuk soruşturmalarında başarı, öncelikle uygulamada yapılan yanlış ve eksikliklerin giderilmesine bağlıdır. Mevlana der ki; ‘ Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak onu aramamaktır.’

Ayrıca, kayıp çocuklar olgusu yarattıkları güvenlik boşluğu nedeniyle toplumsal huzuru ve yaşamı tehdit eden sosyal bir sorun haline gelebilmektedir. ”Bir çocuğun kaybının dahi çok önemli olduğu” düşüncesinden hareketle ve “her bir kayıp çocuğun kendi ailemizin bir ferdi olduğu” anlayışı ile yapacağımız tüm çalışmalar büyük önem taşımaktadır.

Unutmayalım ki “belirsizlik ölümden beterdir”.
Kaynak:http://www.caginpolisi.com.tr/eski_sitemiz/122/43-44-45-46.htm

 

Kayıp 800 çocuk böyle bulunacak


FBI, CIA ve Scotland Yard’dan sonra, Türkiye’de de ‘yüz yaşlandırma’ tekniği uygulanarak, 800 kayıp çocuk aranacak.


Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı’nda yüz yaşlandırma için laboratuvar kuruldu. Yaklaşık 30 milyon liraya mal olan laboratuvar, Türkiye’de kayıp çocukların bulunması için umut oldu. Özel Yazılım programı ile donatılan ‘yeni yüzlendirme’ merkezini Hürriyet görüntüledi.

KAYIPLARIN 433’ü kız

Merkezde önce çocuğun kayıp olduğu tarihteki fotoğrafı sisteme yükleniyor. Yüz, göz, boyun, burun, kulak ve alın çizgileri bilgisayarda incelendikten sonra çocuğun yüzü yaşlandırılıyor, bugünkü hali ortaya çıkarılıyor.
Emniyet kayıtlarında bugün itibariyle 433’ü kız, 800 çocuk kayıp gözüküyor. Kayıp çocuklar listesinde bulunan kız çocukların çoğu kayboldukları tarihlerde 3 ile 10 yaşları arasında bulunuyor. Bugüne kadar 50’nin üzerinde çocuğun yüzü yaşlandırıldı. Yaşlandırma yöntemiyle ortaya çıkan yeni görüntünün fotoğrafları çekilerek eski fotoğraflarla birlikte güvenlik birimlerine gönderildi.

Yüzler yaşlandırılıyor

Krİmİnal Antropoloji uzmanı Dr. Özgür Bulut, yeniden yüzlendirme, yüz yaşlandırma tekniğiyle çocukları bulma noktasında önemli bir aşama kaydedileceğini belirterek, “Bu sistemle kayıp oldukları dönemde yaşları küçük olan ve kayıp olma tarihleri üzerinden 10 yıl geçmiş çocukların bulunmasında önemli gelişme kaydedilecek” dedi. Kayıp çocuk soruşturmasını yürüten Asayiş Daire Başkanlığı’ndan tüm kayıp çocuklarının kayıt ve fotoğraflarının kendileriyle paylaşıldığını belirten Bulut, yaşlandırma metoduyla geliştirilen yeni yüzlerin fotoğraflarının tekrar Asayiş Dairesi’ne iletildiğini kaydetti.


Kaynak:http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24501454.asp
 


Türkiye'de "kayıp çocuklar" korkutuyor!


İstanbul'da kaybolan Pamir, Kars'ta kaçırılan Mert... ve daha binlercesi Türkiye’de yaşayanan ve birçok eve ateş düşüren olaylardan sadece ikisi.

Türkiye’de gündemi meşgule eden konuların başında siyaset gelse de, son bir iki haftadır yaşanan ve sonucu iki cansız bedene çıkan iki olay hafızalardan silinmeyecek görüntüler bıraktı. İstanbul'da kaybolan Pamir, Kars'ta kaçırılan Mert bütün aramalara rağmen ölü olarak bulundu.

Türkiye’de son beş yıl içinde 14 bin 412 çocuğun kaybolduğu çoğunun Emniyet ve Jandarmanın çalışmaları ile bulunduğu ancak hala daha bin 449 çocuğun kayıp olduğu belirtiliyor. Çocuklar ya evden kaçıyor ya kayboluyor ya da kaçırılıyor.

Jandarma Genel Komutanlığı aynı acıların bir daha yaşanmaması için bir kez daha harekete geçti ve ailelerin önlem almasını sağlamak için uyarılarda bulundu.

Jandarma Genel Komutanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen Çalıştay’da kayıp çocuklar konusunda nasıl daha etkin çalışılabileceğine bakıldı.

“Her çocuk için bir güvenlik görevlisi görevlendirmekle soruna çözüm bulunamaz.” diyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Servet Yörük, sorunun çözümü için aile ve toplumun bilinçlendirilmesini savundu.

İstatistikler erken önlemi işaret ediyor

Son 5 yıla ait istatistikler de çocuklar kaybolmadan önlem alınması gerektiğini gözler önüne seriyor.

İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre, son beş yılda Türkiye'de 14 bin 412 çocuk kayboldu. Bunların 834'ü bulunabilmiş değil, kayıp çocukları çok büyük oranda polis ve jandarma buldu. Diğer yıllarla birlikte toplam bin 449 çocuk hala kayıp.

Aslında sadece Türkiye’deki ebeveynleri değil her anne babayı ilgilendiren uyarılar ise şu şekilde sıralandı:

* Ebeveynler asla "Bunlar benim çocuğumun başına gelmez" diye düşünmemeli. Çocuklarının arkadaşları ve aileleriyle tanışmalı, ailelere gündüz saatlerinde ulaşmak gerekebilir iş telefonları da kaydedilmeli.

* Çocuğun son fotoğrafı evde olmalı, saç teli örneği muhafaza edilmeli, bir kimlik kartı oluşturup üzerine ailesiyle nasıl irtibat kurulacağı yazılmalı.

* Tehlikenin genellikle yakınlarda gizli olduğu akıldan çıkartılmamalı

Kaynak:http://www.sonhaber.nl/dunya/turkiyede-kayip-cocuklar-korkutuyor-h29063.html
 
SOKAK ÇOCUKLARI-
Sokak çocukları şehrin sokaklarında yaşayan çocukları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Temel olarak aile bakımıı ve korunmasından mahrumdurlar. Sokaklarda yaşayan çocukların pek çoğu 5 ile 17 yaş arasındadırlar, populasyonları farklı şehirlerde değişkenlik gösterir.

Sokak çocukları terkedilmiş binalarda, karton kutularda, parklarda ya da kendi sokaklarında barınırlar. Onları tanımlamak için çok sayıda şey yazılmış olmasına karşın, temel zorluk onları tanımlamak için kesin bir kategorinin bulunmamasıdır. Daha ziyade sürekli olarak vakitlerinin tamamını sokaklarda geçirip, yetişkinlerle aynı evde uyuyan ve hiçbir erişkinin gözetimi ve denetiminde olmayan çocuklar olarak tanımlanırlar.

Genel kabul görmüş tanımalaması, özellikle UNICEF tarafından, sokak çocuklarını iki ana kategoriye ayırır:

Sokak çocukları dilencilikten işportacılığa kadar çeşitli aktiviteleri kendilerine meslek edinmişlerdir. Çoğu gün sonunda evlerine giderler ve kazandıklarıyla ailelerine katkıda bulunurlar. Okula gidebilirler ve bir aileye ait olma duygusuna sahiptirler. Ailelerinin ekonomik kırılganlıklarından dolayı, bu çocuklar sonunda sokaklarda kalıcı bir yaşamı tercih edebilirler.
Sokak çocukları gerçekten sokakta yaşarlar (ya da normal aile ortamının dışında) Aile bağları olabilir ama zayıftır ve sadece rastlantı olarak devam eder.[1]

Özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük şehirlerinde yaşayan sokak çocukları istismar, ihmal, sömürü hatta bazı durumlarda polis veya yerel işletmeler tarafından tutulan temizlik timleri tarafından cinayete maruz kalabilmektedirler.[2]

Latin Amerika'da, çocuklarını besleyemeyen fakir aileler tarafından çocukları terk etme yaygın bir sebepken Afrika'da ise artan yaygın sebep
AIDS'dir.Eki Görüntüle 1086543 Eki Görüntüle 1086544
 
Biz tehlike değiliz -- tehlikedeyiz!

Sokak çocuklarının çoğu kimsesiz değildir; ancak içinde bulundukları aile bağlarının niteliği, bu çocukları ya sokaklarda çalışarak aile bütçesine yardımcı olmaya ya da evden kaçmaya yönelten nedendir. Aslında bu çocuklar sokakların ‘kimsesiz’leridir. Çünkü onlar, içinde yaşamak için uğraş verdikleri topluma yabancılaşmışlardır. Onlar genellikle uyuşturucu kullanmaya ve suç mağduru ya da sanığı olma tehlikeleri ile karşı karşıyadırlar. BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’si (ÇHS) çerçevesinde ele alındığında, bu çocuklar, özel koruma önlemlerine muhtaç çocuklar kategorisinde değerlendirilmektedir.

Tüm dünyada tarih boyunca görülen en kalabalık çocuk kuşağı, içinde bulunduğumuz on yıl içinde dünyaya gelecektir ve bunların 1.5 milyonu da Türkiye’de doğacaktır. Bu çocukların bir bölümü, yoksulluk, aşırı kalabalık, fiziksel, ekonomik, cinsel ya da duygusal istismar gibi etkenler nedeniyle aileleri ile sorun yaşayacaktır. Koşullara uyum sağlamak için gösterilecek çabalara karşın, bu çocukların önemlice bir bölümü Türkiye’deki kentlerin sokaklarında yaşayan ve çalışan çocukların saflarına katılacaktır.
Varolan Durum

Türkiye’de kentlerin sokaklarında yaşayan ve/veya çalışan çocuk sayısı son dönemde gözle görülür biçimde artmıştır.
Pek çok çocuk anne-babaları tarafından sokakta çalışıp aile geçimine destek vermeye zorlanmaktadır.
İstismar eden ailelerden gelen çocukların bazıları kurtuluşu sokaklarda aramaktadırlar.
Birçok zaman okula gidemeyen, gitse bile ev ödevlerini yapacak zamanı bulamayan bu çocukların bir çoğu eğitim sisteminin dışında kalmakta, bu da vasıflı işler için gerekli olan ilköğretim diplomalarını alma şanslarını sınırlamaktadır.
Çocukların çoğu sokaktayken kötü muameleye, fiziksel ve/veya cinsel istismara, hastalıklara ve yetersiz beslenmeye maruz kalmakta, madde bağımlısı haline gelmektedir.

Eylemler

Sokak çocuklarına güvenli bir ortam sağlanması ve toplumla yeniden bütünleşmelerine yardımcı olacak becerilerin geliştirilmesi.
Cinsel istismara maruz kalanlar, uçucu madde bağımlısı olanlar, sokaklarda çeşitli işler yapanlar, evlerinden kaçanlar ya da sokağa itilenler gibi farklı gereksinimleri olan çocuklar için güvenli ve destekleyici ortamlar sağlanması.
Çocukların sokakta yaşamalarına ve/veya çalışmalarına yol açan temel nedenlere karşı alınacak önlemlerin desteklenmesi.
Kaynakları harekete geçirmek, sokak çocukların eğitim ve öğretim gereksinimlerini karşılamak üzere hükümet kuruluşları ile birlikte özel sektör ve kamu sektörü ile ortak çalışmalar geliştirilmesi.
Polis, jandarma, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, vb. gibi bu konumdaki çocuklarla ilgili görevler yapan kişilere yönelik eğitim çalışmaları düzenlenmesi ve bu çalışmaların desteklenmesi.

Beklenen Değişiklikler

Güvenli ve korunaklı ortamlar sağlanarak sokakta yaşayan ve çalışan çocuk sayısı azaltılacaktır.
Okul terk olaylarında azalma sağlanacaktır.
Sokakta çalışan çocukların sayıları azaltılacaktır.
Çocuk suçlarıyla çocukların karıştıkları suçlarda azalma görülecektir.
Çocukların fiziksel ve cinsel sömürüsü azalacaktır.
Sokaktaki çocuklarda cinsel ilişki yoluyla ya da başka yollardan bulaşan hastalık vakaları azalacaktır.
Toplumla yeniden bütünleşebilmeleri için sokak çocuklarına temel eğitimin yanısıra sosyalleşme ve mesleki eğitim imkanları sağlanacaktır.
Sokaktaki çocukların durumuna ilişkin geliştirilecek çözümler uzun vade de toplumun refahını olumlu etkileyecektir.

KAYNAK:http://www.unicef.org/turkey/dn/_cp8.html
 
KAYIP VE ARANAN ŞAHISLAR ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

Kayıp Çocuk kimdir?
Veli, vasi veya yakınları tarafından nerede olduğu veya akıbeti bilinmeyen, vesayeti veya koruması altında bulunduğu kurumu izinsiz terk eden veya izinli ayrılsa bile kuruma geri dönmeyen ve hakkında Polise kayıp müracaatı yapılmış 18 yaşını tamamlamamış kişidir.

Çocuğum yanımdaydı, kayboldu, ne yapmalıyım?

Çocuğunuzun kaybolduğu yer ve çevresini araştırmaya başlayın,

Çevrede bulunan insanlara çocuğunuzu kaybettiğinizi ve görüp görmediklerini sorun.

24 saatin geçmesini beklemeksizin hemen 155 Polis imdat telefonunu arayarak durumu anlatın.

Çocuğunuzun adını, soyadını, yaşını, üzerinde bulunan kıyafetlerini ve rengini, kendisinin ayırt edilebilmesini sağlayacak özelliklerini bildirin ve siz de aramaya devam edin.

Size gelen polis ekibine baktığınız yerleri, yaptıklarınızı ve olayı eksiksiz anlatın. Çocuğunuzun kimlik tespitine yarayacak fotoğrafını Polise verin.

Çocuğum sabah okula gitti, hala dönmedi, ne yapmalıyım?

Çocuğunuzun okula gidip gitmediğini, çocuğunuzun öğretmenine ulaşarak teyit edin, haberinin olup olmadığını sorun.

Çocuğunuzun okul arkadaşlarına durumu anlatarak genel durumu hakkında bilgi edinin, okul dışında görüştüğü arkadaşları varsa onlar hakkında bilgi ve telefon numaralarını edinmeye çalışın.

Çocuğunuzun arkadaşlarının anne babalarını arayın ve çocuğunuzun okuldan dönmediğini, bilgileri olup olmadığını sorun.

Çocuğunuz okula servis ile gidip geliyorsa servis şoförünü arayın.

Çocuğunuzun kayıp olduğundan emin olmanız halinde 24 saatin geçmesini beklemeksizin size en yakın Polis Merkezine müracaatta bulunarak durumu anlatın. Çocuğunuzun adını, soyadını, yaşını, üzerinde bulunan kıyafetlerini ve rengini, kendisinin ayırt edilebilmesini sağlayacak özelliklerini, fotoğrafı ile birlikte bildirin ve siz de bilgi sahibi olabilecek diğer kişileri telefonla aramaya devam edin.

Anne babalar, lütfen dikkat!

Çocuğunuzun arkadaşlarının kimler olduğunu bilin ve anne babalarının telefonlarını kaydedin.

Çocuğunuzun öğretmenlerini ve irtibat kurabileceğiniz telefon numaralarını öğrenin.

Çocuğunuzun servis şoförünün ismini ve telefonunu kaydedin.

Çocuğunuzun ilgi alanlarını ve alışkanlıklarını öğrenin,

Çocuğunuzun internetten edindiği sosyal paylaşım adreslerini ve şifrelerini öğrenin.

Çocuğunuza ev adresiniz ile telefonlarınızı ezberlettirin.

Sıkıntılı bir durumla karşılaşması halinde 155 polis imdat hattını araması gerektiğini öğretin.

Çocuğunuzun vücudunda tanınmasını sağlayacak belirgin izleri bilin.

Çocuğunuza daha küçük yaşlardan itibaren tanımadığı kişilerden yiyecek-içecek kabul etmemesini ve arabasına binmemesi gerektiğini öğretin.

Çocuğunuzun apartman, mahalle, okul ve sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlarını tanıyın.

Çocuğunuz cep telefonu kullanıyorsa ara sıra inceleyin.

Çocuğunuza sosyal paylaşım sitelerinde diğer kişilerle mahrem bilgileri ile fotoğraflarını paylaşmaması gerektiğini öğretin.

Karnesindeki notlardan dolayı çocuğunuza aşırı tepki göstermeyin.

Ergenlik çağı ile beraber çocuğunuzun duygusal arkadaşlıklarına karşı önyargılı, tepkisel yaklaşmak yerine, konuşarak ve ikna etme yöntemi ile hareket edin. Bilinmelidir ki ülkemizde çocuklar en çok gönül ilişkisi sebebiyle kaybolmaktadırlar.

Hepsinden önemlisi çocuğunuza karşı diyalog halinde, arkadaş gibi ama aynı zamanda takipçi olun.

Bütün bunlara rağmen çocuğunuz kaybolduysa ve bulunamadıysa yapılacak araştırmalarda kullanılmak üzere çocuğunuzun saç fırçaları ve saç tutamları, diş fırçaları, tırnak makası gibi üzerinde biyolojik izlerin bulunabileceği eşyalarını DNA testi yapılması amacıyla saklayın.

Benim çocuğum zihinsel engelli, kaybolmaması veya kaybolduktan sonra hemen bulunması için ne yapmalıyım?

Çocuğunuz zihinsel engelli ise en yakın Polis Merkezine müracaat ederek parmak izlerini gönüllülük esasına göre kaydettirin. Böylece çocuğunuz bulunduktan sonra parmak izinden kimliği hemen tespit edilebilecektir.

Bedenlerine, tanınmasını kolaylaştırıcı künye, renkli bileklik vb. takın.

Kimlik, telefon, adres ve diğer lüzumlu bilgileri ihtiva eden belgeyi cebine koyun.

Bunları biliyor musunuz?

Ülkemizde şu ana kadar organ mafyasına rastlanılmamıştır.

Parçalanarak organları alınmış bir çocuk cesedi de bulunmamıştır.

Ülkemizde çocuklar en çok gönül ilişkisi, eğlence/macera amaçlı ve evlenme amaçlı başta olmak üzere aile içi huzursuzluk ve aile içi şiddet sebebiyle kaybolmaktadır.

Kayıp çocukların %30’u kurumlardan, %70’i evden kayıp çocuklardır.

Kayıp müracaatı yapılan çocukların %98’i bulunmuştur.

Kalan %2 içindeki kayıp çocukların %95’i en geç 6 ay içerisinde bulunmuştur.

Kimler kayıp şahıs müracaatında bulunabilir?

Kayıp şahıs müracaatı, öncelikle şahsın ailesi, kanuni yakınları, veli veya vasisi, yasal temsilcisi ile bağlı bulunduğu kurum yetkilisi tarafından yapılır. Belirtilenler dışında şahsın yokluğunu fark eden ve durumundan endişe eden diğer kişiler de müracaatta bulunabilir.

Kayıp şahıs müracaatını bizzat mı yapmalıyım?

Kayıp şahıs müracaatının bizzat yapılması esastır. Ancak fiili imkânsızlık nedeniyle bizzat başvuru yapılamayan durumlar görevli birimlerce ayrıca değerlendirilir.

Polis birimine kayıp müracaatında bulundum, bana düşen başka yapacak bir iş var mı?

Kayıp yakınınız hakkında Polisi yanıltmayacak bilgileri verdiğinizden emin olmalısınız. Kayıp yakınınızı imkânlarınız dâhilinde siz de araştırmalısınız ve edindiğiniz her türlü bilgiyi en kısa sürede araştırma yapan polis birimlerine bildirmelisiniz.

Hakkında kayıp müracaatında bulunduğum yakınım geri döndü, ne yapmalıyım?

Başvuruda bulunduğunuz polis birimine veya size en yakın güvenlik birimine kayıp yakınınız ile birlikte Başvurarak arama işlemini sonlandırmalısınız.

Kayıp yakınımın bulunabilmesi için televizyon programlarına çıkabilir miyim?

Çıkabilirsiniz.

Polis beni durdurarak kayıp şahıs olduğumu bildirdi, benim hak ve sorumluluklarım nelerdir?

Herhangi bir Polis Merkezine götürülmeksizin, bulunduğunuz yerde gerekli tutanak düzenlenir ve derhal ayrılmanıza izin verilir.

Bulunan yetişkin hakkında yakalama ve gözaltı tedbirleri uygulanmaz, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmaz. Müessif bir hadise sonucu kayıp olduğu tespit edilmediğiniz sürece mevcut durumunuza ilişkin sağlık kontrolü yaptırılmaz ve doktor raporu alınmaz.

Kayıp olarak arandığınız sürede takibi şikâyete bağlı olmayan bir suça maruz kaldığınızı beyan ederseniz veya kayıp olmanızdan dolayı herhangi bir kimseden şikâyetçi olursanız Cumhuriyet savcısına bilgi vermek suretiyle soruşturma işlemlerine başlanır.

Bulunan her yetişkin için Bulunan Şahıs Bilgi Alma Tutanağı düzenlenir, bu tutanağı doldurun ve imzalayın, çünkü ancak bu tutanağa istinaden Emniyet Bilgi Sistemden arama kayıtlarınız kaldırılır.

Ailem benim hakkımda kayıp şahıs müracaatında bulunmuş, kayıp olarak aranmak ve onlarla görüşmek istemiyorum?
Sizin doldurduğunuz tutanakta ‘‘Kayıp olarak aranmanız için müracaatta bulunan kişiye irtibat bilgileriniz verilmesini istiyor musunuz?’’ sorusuna olumsuz cevap vermeniz durumunda, yani irtibat bilgilerinizin verilmesini istemediğiniz takdirde bulunduğunuz yer, adres ve telefon bilgileriniz saklı tutulur. Bu durumda, müracaatçıya sadece bulunduğunuz ve sağ olduğunuz yönünde bilgi verilir.

Aranıp aranmadığınızı öğrenmek için cep telefonunuza “T.C.KİMLİKNO ABONE” yazarak 4060’a SMS göndererek bilgi edinebilirsiniz.

Kaynak: http://www.asayis.pol.tr/Sayfalar/kayip_ve_aranan_sahislar.aspx
 
SOKAK ÇOCUKLARI-
Onların yorganı yazın yıldızlar kışın döne döne yağan kar taneleridir. Onların hayali yazın bir deniz kıyısında denize girmek, kışın bir yanan sobanın kenarında kıvrılıp bir kedi gibi uyumaktır. Onları başka da bir hayalleri yoktur. Çünkü onlar hamamı banyoyu bilmezler. Zira camilerin ya da belediyelerin ölülerin yıkandığı gusülhanelerinde oda cami imamı müsaade ederse yılda bir kez yıkanırlarsa ne ala. Onlar bir tas sıcak çorbanın ve bir sıcak fırın ekmeğinin hayalini kurarlar. Zira onlar et yememişlerdir. Zira onlara yardım edenler sadece bunları ısmarlar. Onların ayakkabılarını altı deliktir. Sıfır ayakkabı ayaklarını vurur. Ya da sıfır ayakkabı sadaka olarak verilince bunu satmak zorundadırlar ekmek yiyecek paraları yoktur. Onlar palto bilmezler. Onlar arabaya binmezler. Hep yürürler. Sokaklar onların dostudur. Çöplükler, mezarlıklar, gecekondu mahalleleri hep onları barındırır.

Kimdir bu çocuklar. Sokaklarda ne ararlar. Gelin perdeyi biraz aralayalım.
Bu çocuklara baktığımızda; evde dayak yiyen, sonra bu şiddete dayanamayarak sokağa kaçan, burada da suça itilerek yaşayan çocukların olduğunu görmekteyiz. Bu çocuklara sağlık dışı koşullarda çalışan çocukları da eklemek gerekir. Hepsinin ortak özelliği bulundukları yaşın gerektirdiği yaşamı yaşayamamaları ve en çok gereksinmeleri olan ev sıcaklığından, ebeveyn ilgisinden, oyun oynamaktan ve sağlıklı beslenmeden yoksun olmalarıdır.

Aynı şekilde sokaktaki çocukların mendil, kibrit satma gibi işleri yaptıkları görülmektedir. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde, metropollerde trafik ışıklarında duran, arabaya koşarak gelen çocuklar manzarası aşina olduğumuz bir manzaraya dönüşmüştür. Işıklar yeşile döndüğünde gitmeye başlayan arabanın kapısına yapışan çocukların yarattığı korku, çocuklara bir şey olacak endişesi, çoğumuzun yaşadığı bir manzaradır.

Bu olaydaki en dramatik ve kırılması zor olan nokta, bu çocukların, ailelerinin zorlamasıyla bu işleri yapmaları ve kazandıkları parayı evde anne ve babalarına teslim etmeleridir. Sokakta çalışan bu çocukların bir süre sonra evlerini terk ederek kaçtıkları ve sokakta yaşamaya başladıkları yapılan çalışmaların sonucunda görülmektedir.

Güneydoğudaki terörün ve yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerden büyük kentlere göç en büyük sosyal problemlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük şehirlere göç eden aile çocuklarının büyük oranda yukarıda anlatılan tablonun bir parçası oldukları görülmektedir. Bu açıdan sokak çocuklarını tanımlarken bu kavramın içerisinde suça itilen çocukların ve çalışan çocukların da yer aldığını unutmamak gerekmektedir.

Sokak çocuğu günlük yaşamda da çok duyduğumuz bir kavramdır, ama, “sokak çocuğu kimdir?” sorusuna cevap verebilmek o kadar da kolay değildir. Çünkü; bazılarınız için gece yarısı Beyoğlu’nda gözleri kaymış tinerli çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarınız için ise trafik ışıklarında arabanın camına yapışan çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarımız için ise çantamızı alıp kaçan kapkaççılar sokak çocuklarıdır.

O yüzden “sokak çocukları kimdir?” sorusunun cevabını vermek her zaman kolay değildir. Çünkü; “sokak çocuklarının ailesinin olup olmadığı” sorusu temel kriter oluşturan bir sorudur. Latin ülkelerinde ailesi olmayan çocuklar, sokağı mekan tutmuş çocuklar sokak çocuklarıdır. Halbuki bizde yüzdeye vurursanız sokak çocuklarının büyük oranda; yaklaşık %85-90 oranında, ailesi, yani evi olduğunu görürüz.

Bu konuda yapılan çalışmalarda, klasik olarak, sokak çocuklarının iki temel grupta değerlendirildiğini görmekteyiz. Bunlar gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu; yani evi olmayan, sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp, akşam evine dönen; yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.
İlginç bir boyut ise, sokak çocuklarının, özel bakım gerektiren diğer gruplara göre, toplumda çok daha fazla popülarize olması ve bu konuda toplumun daha yoğun tepki vermesidir. Gerçekten, istismar gibi daha ağır sonuçları olan ve daha yaygın olan bir konuda, toplum duyarlılığının çok daha az olduğu görülmektedir. Son yıllarda bu ilgide artış gözlenmesine karşın, halen, sokak çocukları, toplumun en kolay reaksiyon verdiği ve bir şeyler yapma çabasına girdiği bir konu olarak dikkati çekmektedir. Bunda çocukların göz önünde olmasının önemli etken olduğu söylenebilir.

Sokağın Çocukları; çocukları yetiştirmekten sorumlu yetişkinler tarafından herhangi bir koruma, denetleme ya da yönlendirmenin olmadığı bir pozisyonda, ailelerinden kopmuş, en geniş anlamıyla ‘sokağı ev edinmiş’ şekilde yaşayan çocuklardır.

Sokaktaki Çocuklar; ailelerinin destekleri hızlı bir şekilde zayıflayan, sokaklarda ya da alışveriş merkezlerinde çalışarak ailenin yaşama sorumluluğunu paylaşan çocuklardır. Bu çocuklar için ev; oyun, kültür ve günlük hayat merkezi olmaktan çok uzaktır. Yine de, sokak onların günlük aktiviteleri halindeyken, çoğu geceleri evlerine döner. Aile ilişkileri bozuluyor olsa da, çocuklar evdedir ve hayatı ailelerinin bakış açısıyla görmeye devam etmektedirler.

Sokak çocukları, 1983’de çıkan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nda 3.madde’de “Korunmaya Muhtaç Çocuklar” kapsamında ele alınmaktadır. Kanunun korunmaya muhtaç çocuk kapsamında; anne veya babası tarafından ihmal edilip, fuhuş, dilencilik, alkollü veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuklar kapsamında sokak çocukları da yer almaktadır.

Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte, sağlıksız bir kentleşme sonucunda oluşan toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak farklılaşan aile yapısı, bu gelişime ayak uyduramayan ailelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç sonucu oluşan kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Geleneksel kırsal kesimde ailenin aldığı destek (psikolojik, sosyal, ekonomik) kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığında, büyük ümitlerle kente göçen yığınların aile ilişkilerini etkilemekte, çocukları başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca; boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenlerde çocukların sokak yaşamını seçmesine sebep olabilmektedir.

Bu sorun yoğunlukla metropol illerde görülmektedir. Özellikle İstanbul gibi gecekondulaşmanın ciddi boyutlarda sorun olduğu ortamlarda, ailelerin kontrolünden çıkan çocuk sayısı günden güne artmaktadır. Soruna kısa süre içinde sistemli bir müdahale yapılmaması durumunda ise bir süre sonra büyük bir olasılıkla, suçluluk oranında bir patlama yaşanacak ve sorunun çözümü için daha büyük yatırımlar yapılmasını gerektirecektir. 2828 sayılı Kanun kapsamına giren bu soruna hizmet götürmek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun görevidir. Ancak bu sorun çeşitli sorunların bir bileşkesi olduğundan çok yönlü bir işbirliği ve koordinasyonu içeren bir rehabilitasyonu gerektirmektedir. Belirtildiği gibi bu sorunun gerçek nedeni köyden kente göç, onun sonucu oluşan çarpık kentleşme, bunların beraberinde getirdiği ekonomik yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağlıksız aile ortamında yetişen çocuğun eğitimine önem verilmemekte, aile bütçesine katkıda bulunması beklenmekte ve çocuk yaşına uygun olmayan ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye sokan işlerin yanı sıra bağımlılık kazanmasına neden olan işlerde (mobilya cilası, ayakkabı tamircisi, vb.) çalıştırılmaktadır.
Bu çocuklar para kazandığı için kendini yetişkin gibi hissetmektedir. Çoğu zaman ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk eğitimini yarım bırakmakta, akran gruplarından soyutlandığı gibi yetişkinlerin dünyasına da girememektedir. İş ortamına da uyum sağlayamayarak işten ayrılmakta ve sokaktaki sınırsız, sorumsuz özgürlüğü seçerek sosyal yaşamdan tamamen kopmaktadır.

Kent sokaklarında rastladığımız bu çocukların, bir bakışta, terk edilme ya da evden kaçma nedeniyle sokakta yaşayanlar mı oldukları, yoksa aile bütçesine katkıda bulunmak için gündüzleri çalışıp geceleri evlerine dönüp birlikteliklerini koruyan ailelerin çocukları mı oldukları anlayabilmek de mümkün değildir.

Sokak çocukları konusunda araştırma yapmanın saha çalışmasının kendine özgü zorlukları dışında çalışılan grup açısından da büyük zorlukları bulunduğu görülmektedir. Çocuklarla, yalnızca sokak ortamında araştırma yapmak, kendi içinde çeşitli güçlükler taşımaktadır. Çocukların para kazanma uğraşı içinde olmaları, kentin en kalabalık ve gürültülü mekanlarında bulunmaları ve dikkatlerinin araştırmacıdan çok çevreye yönelik olması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla bu tür araştırmalarda, örneğin psikolojik ölçümler uygulayarak, odaklaşmış grup tartışmaları yaparak ya da çocukları boylamsal olarak inceleyerek onlar hakkında derinlemesine bilgiler toplamak mümkün olmamaktadır.
“Sokak çocukları yaşının rolünü yaşayamayan başka bir deyişle oyun oynama, okula gitme, akşam evinde anne, baba ve kardeşleriyle birlikte olma gibi doğal gereksinimlerinin karşılanamadığı bir ortam olan sokakta yaşayan ve her türlü tehlikeye açık bir ortam içinde yaşayan, gelecekte suça itilme potansiyeli çok yüksek olan çocuklardır. “

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi çocuğun yaşının gereklerini yaşayamamasından başlayan, aile ortamının getirdiği sevgi, güven, dayanışma ve diğer değerlerden yoksun yetişmesi ile devam eden ve sokak gibi her türlü tehlikenin potansiyel olarak var olduğu bir ortamda küçük yaşta, korunmasız olarak bunlara maruz kalabilmesiyle devam eden bir zincirden bahsediyoruz. Bu zincirin her halkası farklı bir tehlikeyi barındırmaktadır. Bugüne kadar yaşananlar da göstermektedir ki normal bir çocukta dehşet içinde konu edebileceğimiz tiner kullanma, hırsızlık yapma ve cinsel ilişkilerin yaşanması gibi problemler bu çocuklar için yaşamın bir parçası olmuştur. Eğer 12 yaşında bir çocuğa madde kullanmasın diye sigara içme izni vermek zorunda kalıyorsak ve bu durum o çocuğun kurtulma, rehabilite olma noktasında yaşanıyorsa ne denli ciddi bir problemden bahsettiğim anlaşılacaktır. Bu çocukların sokakta yaşamlarını sürdürmelerinin ya çete mensubu olma ya da kendilerini cinsel meta olarak satmaları ile sonuçlandığı göz önüne alınırsa bu problemin çözümünde gecikilen her anın sonuçta yaratacağı faturanın yüksekliğini de anlamak mümkündür.”
Tüm dünyada ciddi anlamda sorun haline gelen ve Türkiye’de de toplumsal sorunlarımızdan biri olan sokak çocuklarının sayıları hakkında da net bir bilgiye sahip değiliz. Fakat yetkililerinin yapmış olduğu araştırmalara göre sadece İstanbul’da takriben 30 binin üzerinde, Türkiye’de ise ortalama 100 bine yakın çocuk sokakta yaşamaktadır. Ve yaşadığımız ülkede her 4 çocuktan biri de çalışmaktadır.

Türk-İş’in yapmış olduğu araştırmalara göre yaşadığımız ülkede sömürülen çocuk iş gücü neredeyse Uzak Doğu ülkelerindeki boyutlara ulaşmıştır. Altı milyondan fazla çocuğun yaşlarına aykırı bir biçimde çalıştırıldığı söylenmektedir.

Yine çocuk yaştaki işçilerin sayısının çok fazla olduğu ve büyük çoğunluğunun da ailesini geçindirmek için oldukça zor şartlarda görev yaptığı Eğitim-Sen İstanbul 2 No’lu Şubesi’nce ifade edilmektedir.
Uluslar arası hukukun kurallarına rağmen küçük yaştaki milyonlarca çocuk dünyanın her yerinde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaktadır.

Sokaklarda yaşayan ve sokakta çalışan çocuklar çalışma hayatlarında birçok riskle karşı karşıya kalmaktadırlar. Çalışma ortamlarının pis, gürültülü, tehlikeli, soğuk ve istismara açık olması nedeniyle bu çocukların büyük bir kısmında ciddi anlamda sağlık sorunları cinsel problemler; saldırganlık, intihar girişimi, hırsızlık, hiperaktivite gibi psikososyal davranış bozuklukları ortaya çıkmaktadır.

Yaşanılan bu sorunlara paralel olarak çocuk yaşta işlenen suç oranında da ciddi anlamda artışın olduğunu tespit edilmiştir. Mesela 1998 yılı itibariyle Türkiye’de 20 bin 311 çocuk suç işlemiş ve suç işleyenler arasında ilk sırada genelde sokaklarda yaşadıkları için geçimlerini sağlamak amacıyla hırsızlık yapan çocuklar yer almıştır.

Peki devlet yetkilileri toplum açısından ciddi anlamda tehdit niteliği taşıyan, her gün 3 bin çocuğun sigaraya başladığı, uyuşturucu madde kullanma yaşının 11’e düştüğü bir ülkede (İLO Türkiye Temsilciliği 1997 Yılı Araştırması) korunmaya, gözetilmeye en çok ihtiyacı olan, sokakları mesken edinmiş bu çocuklar için ne(ler) yapmakta. Bu çocukların geleceğini kurtarmak adına nasıl önlemler alınmaktadır? Bunlara yönelik hizmet veren devlet kurumları kaç kişiyi nasıl ve ne şekilde istihdam edebiliyor? Bu kurumlarda nasıl bir eğitim sistemi var?

Devlet hizmet verdiği kurumlarıyla bu çocukların sadece barınma ve gıda ihtiyacını gidermekle yetinmektedir. Ya da onları korumak adına nasıl uygulandığı takip edilmeyen bir takım yasalar koymaktadır. Oysa zihinlerimizde yer etmesi gereken en temel soru ve en önemli sorunlardan birisi de bu çocukların büyüyünce ne olacağıdır?

Sokak çocuklarının çoğunluğu %82-89 parçalanmış ailelerden gelmektedir. Yapılan araştırmalarda ebeveynlerin eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu görülmüştür. Babalarının büyük çoğunluğunun ilkokul mezunu ya da ilkokuldan terk oldukları, annelerin yarıdan fazlasının ise hiç okula gitmedikleri dikkati çekmiştir. Annelerin %90 dan fazlasının ev dışında çalışmadıkları belirtilmiş, babaların %44’ününde halihazırda işsiz olduğu anlaşılmıştır. Ailelerin sahip oldukları çocuk sayısının çok yüksek olduğu görülmüş. İzmir için %43 ünün 4-6 çocuk, %26 sının ise 6 çocuktan fazlasına sahip oldukları görülmüştür. Türkiye’de sokak çocuklarının sayısındaki hızlı artış özellikle büyük kentlerde kendini gösterirken, sokaklarda yaşayan ve madde bağımlısı çocuk sayısının en yüksek olduğu üç il İstanbul, Ankara ve Uşak olduğu araştırmalarda belirtiliyor.

Şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, başkaları tarafından suç işlemeye zorlanmak, yanma-yaralanma, kronik-tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanma, bakımsızlık sonucu oluşan sendromlar, kaçırılma, öldürülme. Sokak çocukları işte bu tehlikelerle karşı karşıyadır.
Görmezden gelmek sorunu çözmez. Sabah, her akşam, her saat hatta her an onlarla karşılaşmamak için yolumuzu değiştirsek de aynı havayı teneffüs ederiz. Biz evimize, işimize, okulumuza, çarşıya-pazara gitmek için kullanırız sokakları, onlar uyumak için. Biz kışın soğuğunu bedenimizde hissederiz, onlar yüreklerinde... Her olayda gündeme gelirler ve televizyon programlarında genişçe yer bulurlar. Programlarda bir park köşesinde yumruk yaptığı elini koklayan sokak çocuklarının görüntüleri ekrana getirilir önce. Ardından elindeki bıçağı savuran bir çocuk görüntüsü... `Eğer bakışları donuksa, hala kullandıkları maddenin etkisindedirler. Tartışmaya girmeyin. Uzak durun!` diyerek potansiyel tehlike olarak gösterilen sokak çocukları hakkında kamuoyunu uyarmaktan öteye gitmez programlar. Onların da çocuk olduğunu, umutlarının, isteklerinin olduğunu görmezden gelirler. `Tinerci` dedikleri çocukların sokaklarda yaşamasında toplumun da sorumluluğunun olduğunu hatırlatmazlar topluma. Sadece habere başlarken `toplumsal yara` ifadesi ya kullanılır ya kullanılmaz sokak çocukları için. Görmezden gelsek de, anlamak istemesek de hepimizin sorunudur çocukların sokakta yaşaması... `Sokakta yaşayan çocuklara toplumun büyük bir önyargısı var. Bu önyargının oluşmasında medyaya yansıyan birçok olumsuz olay da önemli etkiye sahip.

Sokak çocukları toplumsal bir sorun... Tabiki, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar toplumsal bir sorundur. Çünkü sokak çocukları sadece bireyleri değil, toplumu ilgilendirir ve etkiler. Çocukların sokakta yaşaması, toplumsal nedenlerle ortaya çıkmıştır. Sokak çocukları özellikle büyük kentlerde başımızı çevirdiğimiz her yerde toplumun içinde yaşamaktadır. Sokakta veya başka bir yerde yaşanan bir olay karşısında suçlanan, olayın sorumlusu olan kişi değildir. İlk hedef sokak çocuklarıdır ve olayın sorumluluğu bu çocuklara yüklenir. `Sokak çocukları` dediğimiz çocuklar kimlerdir? Bu çocukları, `sokaktaki çocuklar` ve `sokağın çocukları` olarak tanımlayabiliriz. `

Çocukların çoğunun sokakta yaşamaya başlaması `evden kaçma` ile başlıyor. Evden kaçma nedir? Evden kaçma davranışı; 18 yaşın altındaki bir çocuğun veya gencin ailesinin veya velisinin izni olmadan bir ya da daha fazla gün eve gelmemesi ve en az iki gece evden kaçmış olması olarak tanımlanabilir. Çocuklar neden evden kaçar? Türkiye`de evden kaçma davranışı üzerine yapılan araştırmalar ve evden kaçan çocuklarla yapılan görüşmeler değerlendirildiğinde, çocukların evden kaçmasını hızlandıran birçok neden olduğu görülüyor. Aile içinde yaşanan ihmal ve her türlü istismar, fiziksel şiddet, zorla çalıştırma, çocuğun arkadaş seçimine ailenin karışması, aile içinde ve okulda kurallar karşısında zorluklar yaşaması, aile içinde ihtiyaç duyduğu desteği bulamaması, çocuğun maddi olarak desteklenmemesi, aile içinde evden kaçan bir kişinin olması, çocuğun kafasında para kazanma ve meşhur olma hayallerinin olması, çocuğun heyecan ve macera yaşamak istemesi, ailenin çocuğu istememesi gibi nedenler çocukların evden kaçmasını hızlandırmaktadır. Evden kaçma davranışı çocuğun bazen kendini cezalandırma veya kendine iyi davranmayanları cezalandırma amacını da taşıyabilir. Çocukların evden kaçma nedenlerine bakıldığında ise ailesel ve kişisel nedenlerin yanı sıra sosyal zorlamalarında önemli etkisinin olduğu görülmektedir. Toplumda ortaya çıkan sosyal faktörler aile içindeki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve yaşam biçimlerinin şekillenmesinde önemli bir işleve sahiptir.

Çocuğu sokağa iten sosyal etkenler nelerdir? Çocuğu sokağa iten pek çok sosyal etken bulunmaktadır. Bu sosyal sebeplerden biri göç ve kentleşmedir. Kırsal kesimdeki yaşam zorlukları aileleri büyük şehirlere doğru göçe zorlamış ve kentte benzer zorluklarla karşı karşıya gelmişlerdir. Göçle birlikte ortaya çıkan yapısal değişiklikler fiziksel yapıyı etkilediği gibi kişilerin davranışlarının, düşüncelerinin hatta heyecanlarının değişmesine de yol açabilmektedir. Kentteki yaşamın zorlukları ve yaşanan yoksulluk aile içindeki ilişkileri olumsuz yönde etkilemekte ve çatışmalara yol açmaktadır. Aile içinde yaşanan bu tip çatışmalar da çocukları olumsuz etkileyerek evden kaçmaları hızlandırmaktadır. Bir diğer etken yoksulluktur. Aile içinde yaşanan ekonomik sorunlar, çocuğun evden kaçmasıyla büyük bir ilişkiye sahiptir.

Evden kaçan çocukların ailelerinin gelir durumuna bakıldığında, gelirin çok düşük olduğu ve ailenin geçim sıkıntısı yaşadığı görülmektedir. Geçim sıkıntısı yaşayan bu çocuklar çalışmak zorunda kalmakta ve sokakla erken yaşta tanışmaktadır. Sokakta çalışmak durumunda kalan bu çocuklar zaman ilerledikçe evden soğumakta ve farklı bir yaşam alanın içine girebilmektedir.

Çocuk istismarı da çocuğu sokağa iten önemli etkenlerden biridir. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye`de de çocuklar aile içinde ve aile dışında istismara uğramakta ve şiddete maruz kalmaktadır. Aile içinde veya başka ortamlarda istismara uğrayan çocuklar, yaşadıkları bu olumsuz durumu kimseye söyleyememekte ve evden kaçmayı bir çözüm olarak düşünebilmektedir. İstismar yaşayan çocuk yaşadığı istismarı birileri bildiğinde, kendisini suçlu gibi hissetmektedir ve bundan utanç duymaktadır. Çocuğun ihmal edilmesi ve istismara uğraması çocuğun evden kaçmasını hızlandırmakta ve psikolojik olarak ciddi yaralar bırakmaktadır.

Çocuğu sokağa iten bir etken de ailenin parçalanmasıdır. Parçalanmış bir ailenin içinde yaşayan çocuklar çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalır ve bu zorluklarla baş etmekte güçlükler yaşayabilir. Anne babanın ayrı olması veya boşanması çocuklar için örseleyici bir etkiye sahiptir ve çocukların gelişimini olumsuz yönde etkiler. Bu durum karşısında çocuklar, kendini yalnız ve içinden çıkılmaz bir durumda hisseder ve evden kaçmayı düşünebilir. Sokakta yaşayan çocuklar neden madde (tiner, bali vb) kullanır? Çocuklar, sokakta yaşamaları, çevresindeki çocukların madde kullanması, can sıkıntısını gidermek ve heyecan yaratmak, açlığı azaltmak, korkuyu bastırmak ve cesaret sağlamak, umutsuzluğu ve depresyonu bastırmak, utanma duygusunu azaltmak, uyku sorunlarını gidermek, soğuktan korunmak, kavga etmek, uyanık kalarak istismar ve tehlikelerden korunmak, kendini bir grup içinde var edebilmek, çeşitli nedenlerle oluşan ağrıları azaltmak, duyarsızlaşmak, daha kolay hırsızlık yapmak, travmatik olayları ve onların yarattığı olumsuz duyguyu bastırmak gibi birçok nedenle madde kullanırlar.

Ayrıca çocukların sokakta karşılaştığı zorluklarla başa çıkamayışı madde kullanmalarını artırmakta ve maddelerin ucuz ve kolay ulaşılabilir olması bağımlılığı hızlandırmaktadır. Televizyonlarda ve gazetelerde sokak çocuklarıyla ilgili yapılan, hatta onları potansiyel suçlu gibi yansıtan haberlerin de etkisiyle, insanlar sokak çocuklarından korkuyor. Bazıları da onlara karşı şiddet gösteriyor. Sokak çocuklarına nasıl davranmalıyız? Sadece maddeli oldukları zaman onlarla ilişki kurulmamasında fayda var. Fakat genelde insanlar böyle bir durumla karşılaştıklarında etiketleme ve ağır suçlamalarda bulunuyorlar. Hatta her olayda sokak çocukları gündeme geliyor ve bu çocuklar `cani` gibi yansıtılıyor.
Bazen basın bu olayların toplumsal boyutunu göz önünde bulundurmuyor. İnsanlar bu haberlerden etkilenerek sokakta yaşayan çocuklara `tinerci`, `hırsız`, `katil` gibi yaklaşımı doğru olmayan etiketlemelerde bulunuyorlar. Durup dururken küfür ediyorlar. Çocuk maddeliyken `toplumun yüz karaları`, `zıkkım için` gibi suçlayıcı ve rencide edici söylemde bulunanlar var. Bu ve benzeri tutumlar sokakta yaşayan çocukların ters tepkiler göstermesine ve toplumdan daha fazla uzaklaşmasına neden olabiliyor.

Sokakta yaşayan çocuklara karşı toplumun büyük bir önyargısı var zaten. Bu önyargının oluşmasında medyaya yansıyan birçok olumsuz olay da önemli etkiye sahiptir. Aslında düşünülmesi gereken en önemli şey bu çocukların neden sokakta yaşamak zorunda kaldığı ve yetkililerin bu durum karşısında yıllardır neden ciddi önlemler almadığıdır! Sokak çocukları sorununun ana muhatabı kimdir? Çocuk hakları sözleşmesi gereğince çocuklar sağlıklı bireyler olarak yetişme, kendi gelişmelerini her tür şarta karşı koruma ve kendilerini ilgilendiren durumlarda fikirlerini serbestçe ifade etme hakkına sahiptir. Çocukların tüm bu haklarını da devlet sağlamak zorundadır.

1980`li yılların başında Türkiye`nin sosyal gündemine giren `sokak çocukları` meselesi; şu anda ülkemizin başta gelen milli meselesidir. Bu çocuklar aile ve sosyal fırtınalar neticesi sokağa dökülmüş incilerdir. Sokak çocukları bizim evladlarımızdır. Dolayısıyla ülkeye kazandırılmaları gerekir. Bu meselenin yalnız polis gücü ile halli imkansızdır. Ancak eğitim, ekonomik yeterlilik, ahlaki değerler, aile münasebetleri başta olmak üzere, son derece geniş ve çok sayıda meselenin halli ile giderek çığ gibi artan `sokak çocukları` meselesi önlenir ya da en azından asgariye indirilir.

Şimdi denilebilir ki sokak çocukları için başka ne yapılabilir. Sokak çocukları bir yan tesirdir. Bu tesir eğitim ve işsizlik sorununu çözememiş her ülkede görülmektedir. Önce sokak çocuklarının babalarına iş bulacaktır devlet. Sonra doğum oranları konusunda vatandaşını bilinçlendirecektir devlet. Aksi takdirde sokak çocukları bu ülkenin ayıbı ve kanayan yarası olmaya devam edecektir.


KAYNAK:http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=39447
 
YAKAD
Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği



6 Eylül 1992'de zeka yaşı yedi olan 23 yaşındaki Abdülhamit Özbilici, evinin önünde bir ticari taksiye bindirilir. Araba hareket ettikten sonra ondan bir daha haber alınamaz.
Baba İsmet Özbilici, yüzbinlerce el ilanı bastırarak bütün Türkiye'yi şehir şehir, köy köy, kapı kapı dolaşır. Bir yıl sonra Abdülhamit'in küçük kardeşi Özgür, abisini beklediği pencerenin yanındaki yatakta ölü bulunur.
İsmet Özbilici, bu acı olay üzerine kendini kayıplara adar. Oğlunu ararken kendisi gibi yakını kaybolmuş pek çok insanla karşılaşır. Türkiye'de aynı acıya düşmüş büyük bir aile olduğunu farkeder. Bu aileleri birleştirerek YAKAD'ı (Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği) kurar. Özbilici'nin ömrü oğlunu bulmaya yetmedi. Şimdi bayrağı oğlu Zafer Özbilici devraldı.

Yaşamakta olduğumuz güzel ülkemizde, çocukları kaybolan anne ve babalar çaresizlik içinde yapayalnız kaldılar. Her yere başvurdular; bırakın kaybettikleri yakınlarının aranmasını, içinde bulundukları acılı durumu anlatmak için dahi karşılarında yetkili bulamadılar. 65 milyon içinde yapayalnız kalan bu insanlar, çaresizliklerine ve acılarına son vermek amacıyla bir araya geldiler.
Akraba değiller, hemşehri değiller, fakat hepsinin ortak bir kaderi vardı: Yakınlarının kaybolması... Amaç sadece kaybolanları bulmak değil, kaybolmaları da önlemekti! Bu insanlar her geçen gün daha da çoğalarak, kayıp yakınlarına yardımcı olmak istiyorlar. Bir insanlık vazifesi yapmayı ve bu vazifelerini unutan insanlara bunu hatırlatmayı istiyorlar. İlkeleri; kayıpları bulmak, kayıpları önlemek için bir araya gelmek ve seslerini tüm dünyaya duyurmak.





SAĞLIK PROBLEMLERİNDEN


Zeka özürlüler veya akıl hastaları

Yaşlı ve düşkünler

Çaresiz hastalıklara yakalananlar ve terk edilenler

KAZALARDAN ÖTÜRÜ
(Kimlik bulunmaması halinde)

Trafik kazalarında yaşamını yitirenler

Doğal afetlerde kaybolanlar

İSTEM DIŞI

Fuhuş amacıyla

Evlat edinmek için

Cinayet veya organ ticareti için

Dilendirmek amacıyla veya uyuşturucu kuryeliği için

Düşüncelerinden ötürü

KENDİ İSTEĞİ İLE

Ailedeki geçimsizlik ve maddi sorunlar

Alacaklılardan ve düşmanlarından kaçanlar

Askerlikten kaçanlar

Evlenme ümidiyle veya sevdiğine kavuşmak için kaçanlar

Şöhret olmak için kaçanlar

Kaynak:http://www.kayiplardernegi.com/index.php?page=hakkimizda
 
Kusarken fahişe yüreğinden,
gecenin piçini şehir.
Sofralar kuruldu kaldırımlara.
ayak yalın,
üzerlerinde tek don,
kaçtılar arka sokaklara.
Ekmek pahalı,
can ucuzdu.....
Salınırken Bebek,Ulus,Etiler
mağrur,mağrur boğazda.
Yoktu,tek bir lokma,
kursaklarında..
Ay tepsi gibi anlam yığarken,
kodaman masalarına.
Boyun eğdiler,
şehir züppelerinin yasalarına.
Lüğatları tek kelimelik;
acıydı....
Bunlar kaf dağının çocuklarıydı.
Homurdarken koca arabalar,
ilerleyen saatlerde.
Kıstırılmış indeydiler.
Kimi şevhet,
kimi böbrek peşindeydiler.
Çark işlemiş,dişli dönmüştü,
hamiyet yoktu kurallarında.
Çok uzaklarda,
belki Hindistan,da
bir karanfil ölmüştü.
Çocuklar, bizim çocuklarımız,
ekmeğimiz tuzumuz,namusumuz.
Baba yok,analar kayıp,
burası Beyoğlu,nun göbeği,
ayıp ediyoruz ayıp !
Masa başında yalılarda
şairler....
yudumlarlarken meyi,
ne kadar karmaşık yazarsak,
güzel olurmuş şiir,
alfabeyi...
Toprak kokusu,gül kokusu,
çocuk kokusu,
duymadan benliğinde,
kalemle uğraşıyor kendince...
Selamlar olsun,
şairlere beylere, biz derdimizi
yalın yazarız.
Bir harflik alfabeyle....Kasım Özcan
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…