Cuma gecesinden beri eşimle "şu takımın altına bu ayakkabı olur mu" hariç hiçbir şey konuşmadık. İlk defa bu kadar küs kalmış olabiliriz. Normalde yarın gitmemiz gereken terapiyi de eşim sağolsun durumun vahametini görüp bugüne aldırmış.
Gittik,tam beklediğim gibi psikolog beyefendi eşimin arkadaşı.
Ben de zannettim ki gerçekten bu işi ciddiye aldı da bir çözüm yolu arıyor. Eşimin beraber pokemon avladığı arkadaşına gittik şaka gibi. Neyse her sorusuna normalce cevap verdim. Önce eşimi dinledi. Eşimin söyledikleri
"ben hiç sorun çıkarmıyorum x benim her hareketimden bir mana çıkarıyor ben onu asla kısıtlamıyorum istediği zaman arabasını yeniliyor kuaföre,alışverişe ya da arkadaşlarının yanına gidiyor ben çocuğu kanguruyla bütün gün yanımda taşıyorum onlara zaman ayırmaya çalışıyorum" tarzındaydı. Yani hayatımda böyle bir şey görmedim. Kızımı bir kez öyle işe götürdü yanında onda da zaten bütün gün oturduğu yerden dosya inceleyip telefonda konuşacaktı. İnşaat gezecek olsa ben kızımı onunla gönderir miyim? İyi ki bir iyilik yapmış hemen pat diye getirdi ortaya. Sinirden bütün kan beynime sıçradı ama sustum.
Bana sorunca ben de
"annesine hiç hayır diyemiyor devamlı evimize gelip huzurumuzu bozduğu zamanlarda evet eşime çok çektirdim ama sonuca ulaştık annesi 10 gündür gelmiyor" dedim. Psikolog beni haklı buldu çünkü eşimin annesine olan aşkını herkes bilir. Arkadaşları bile "sen bugünlük anne dozunu almamışsın" diye dalga geçerler.
Eşimin kırdığım telefonu ve pokemon olayı geldi ortaya. Eşimin kırdığım telefonu iphone 6s plus'tı ve ben almamasını söylemiştim. Hala lafını ediyor kaç milyarlık telefon diye bundan sıkıldığımı da söyledim. Ki zaten gidip yenisini de almış hala konuşuyor. Psikolog da bu konuda birbirimizin sevdiğimiz eşyalarına zarar verdiğimizde onu telafi etmemizi söyledi. Mesela ben eşimin telefonunu kırdıysam gidip ona yeni telefon alacakmışım. Ne alaka yani o zaman hiç kırmam. Pokemon konusunda da eşimin gece 3'te çıkıp sabah 5'te geldiğini söyledim. Artık oynamayacağına söz verdi hatta yemin etti.
Sonuç olarak ikimiz de içimizi döktük. Yapmamız gereken Ankara'dan uzaklaşmakmış. Ama eşimin asla yapamayacağı bir şey bu. Psikolog bile şaşırdı "bari tatile gidin" dedi. O konuda da eşim "5 gün kadar gidebiliriz benim çeklerimin günü geliyor" dedi. Hay senin çekine diyemedim.
Zor bela eşimi ikna ettik 20 günlük tatile resmen adam pazarlık yaptı. Artık işten gelince evde kim olursa olsun ben neredeysem yanıma gelip benimle bir şeyler paylaşacakmış,ne kadar yapabilir bilmiyorum. Çıkarken psikologun dediği şey "ikiniz de birbirinizi çok seviyorsunuz sadece zaman ayırmıyorsunuz" oldu. Bildiğimiz bir şey zaten.
Bu çift terapisi denilen şeye giderken cidden bazı şeyleri aşarız diye düşünmüştüm ama olmuyor. Oradan çıktık eve gideceğiz eşim diyor ki "annemi yemeğe çağıralım mı?" Artık nasıl kötü baktıysam geri "şaka şaka sinirleniyor musun diye baktım" dedi. Ben onun annesinden kopmasını tabiki istemiyorum burada ne konular okuyoruz eşi istemedi diye ailesinden vazgeçenler falan filan ama eşimden istediğim annesine sözünü geçirsin yani annesi gelebilir ama rahat dursun. İstese bunu yapabilir ama yapmıyor. Gittik geldik bu terapi işine ama asla bir değişim olacağını zannetmiyorum. Bunu söylemek için biraz erken belki ama öyle hissediyorum.
Mesela eşim az önce telefon etti istanbuldan arkadaşları gelmiş,onlar erkekler olarak içmeye gidiyorlarmış,eşlerini de bize göndereceklermiş. Abisi ve ailesi daha yeni gitti ben de bir akşam bari ayağımı uzatıp oturayım. Bahsettiğim şey bu adama sadece ben değil başkaları da konuşuyor ama bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Gözümü boyamaktan başka yaptığı bir şey yok. Her şeyin parada bittiğini zannediyor. Cidden yoruldum keşke gitmeseydik en azından "kendimi anlatamıyorum" der otururdum şimdi gittik içimi döktüm yine anlamadı. Bu beni daha da çok üzdü. Çok uzun yazdım hakkınızı helal edin öylesine içimi döktüm.