C
cemrem
Ziyaretçi
- Konu Sahibi cemrem
- #1
Bazı ana babalar, çocukları yanlış bir davranış sergilediğinde küsmekle onlara ders vermek isterler ? Peki bu davranışla ona hangi mesajı gönder*miş olurlar: Küsme, sağlıklı bir iletişim şekli midir
Büyüklerin birbirlerine küsmeleri doğru mu? İslâm Dini, küsme hakkına üç günlük bir sınır getirmiştir. Çünkü küs*me, iki tarafı da azap içinde yaşatmaktadır. Hatta küsmeyi, pasif saldırganlık olarak nitelendirenler vardır. Pasif saldır*ganlığın sonucu ise pasif çatışmadır. Tabi, arkadan aktif ça*tışma gelebilir.
Bazı ana babalar, küsmekle çocuklarına şu mesajı gönder*miş olurlar: "Hata yapanlarla iletişim kesilir; hatalılar bağış*lanmazlar. "Bu tutum, içlerinde kendi rahatsızlıklarını yaşa*yan ve çocuklarına aktaran yetişkinlerin ruh hâlinden kay*naklanmaktadır. Aslında problem, çocuğa değil ebeveyne aittir.
Küsme, sağlıksız bir iletişim şeklidir. Etkileşim ortamını fakirleştirmektedir. Herkes gibi çocukların da çevreden gele*cek uyarıcılara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç giderilmezse ruh sağlıkları bozulabilir. Çocukları sevgiden yoksun bırakmak yerine onlarla konuşarak hatalarını tartışmak, verdikleri za*rarları telâfi ettirmek çok daha etkili olabilir.
Çocuklarımıza konuşmayı mı, küsmeyi mi öğretmeliyiz? Küstüğümüzde, onlara örnek olarak küsmeyi öğretmiş oluruz. Küsmeyi alışkanlık hâline getirmiş kimselerin hayatları, ıstırap ve sıkıntılarla dolu geçmektedir. Onun için çocukları*mızı, sıkıntıları konuşarak gidermeye alıştırmalıyız.
“Bana anne, deme!" tarzındaki sözlerle çocuğa takınılan tavır ve küsmek, dayaktan daha tehlikeli bir yoldur. Çocu*ğun üzdüğü durumlarda annenin biraz soğuk durması, so*rularına kısa cevaplar vermesi, uzun süre küs durmaktan daha isabetli olur.
Özür Dileyebilmek
Ebeveynlik, yorucu bir iştir. Hata yapma tabiî bir du*rumdur. Önemli olan, hataların fark edilmesidir. Eğer çocuk, suçsuz olduğu hâlde cezalandırıldıysa veya her ne sebeptense kabahatiyle uygun olmayan bir ceza çektiyse anneyle ba*banın ondan özür dileyip durumu düzeltmeye çalışmaları da doğru bir harekettir. Bu durum, hem çocuğa değerli ve önemli olduğu hissini verir, hem de ebeveynlerinin kendile*rini hata yapmaz kişiler olarak görmemelerini anlatmış olur. Otorite sarsılmaz. Bir aile üyesi, yanıldığında özür dileyecek kadar büyük olduğu zaman, iletişimin ne denli güzelleşeceği anlaşılmalıdır. Hatta çocuk, ana babasına daha da yaklaşa*caktır.
Çocuğumuz haklı bir tepkide bulununca onu üzdüğü*müzden dolayı özür dilememiz, bizi asla küçük düşürmez. Bilakis onun gözünde yücelir, kendisine hak verdiğimiz için de güvenini kazanmış oluruz. Bize karşı baş kaldırdığı, öfke ile tepindiği zaman niçin böyle davrandığını sorar, onu sa*bırla dinler, gönlünü alırsak başka bir zaman bilerek suç iş*lediğinde vereceğimiz cezaya razı olacaktır. Kendisinden özür dilediğimiz çocuk, yeri gelince özür dilemesini bilir; sevgimizi, şefkatimizi ve güvenimizi kaybetmek istemez.
***
İbrahim Ünal'ın kaleme aldığı Anne Babanın Çocuğa Yaklaşımı adlı eserde, yukarıda örneklerini sunduğumuz türden olaylara yer veriliyor. Kitap ebeveynlerin sık sık karşılaştıkları ama çoğu kez bilinçsiz tepki verdikleri vakalar ve davranışları konu ediniyor.
Yazar anne baba şefkatini elden bırakmadan yer yer bir psikolog yer yer bir aile büyüğü gibi çözmeleri konusunda okuyuculara yön gösteriyor. Kitapta sık sık İslami kaynaklardaki eğitim örneklerine de değinilerek, anne babalığın manevi yönünün altı çiziliyor... jeyyar
Büyüklerin birbirlerine küsmeleri doğru mu? İslâm Dini, küsme hakkına üç günlük bir sınır getirmiştir. Çünkü küs*me, iki tarafı da azap içinde yaşatmaktadır. Hatta küsmeyi, pasif saldırganlık olarak nitelendirenler vardır. Pasif saldır*ganlığın sonucu ise pasif çatışmadır. Tabi, arkadan aktif ça*tışma gelebilir.
Bazı ana babalar, küsmekle çocuklarına şu mesajı gönder*miş olurlar: "Hata yapanlarla iletişim kesilir; hatalılar bağış*lanmazlar. "Bu tutum, içlerinde kendi rahatsızlıklarını yaşa*yan ve çocuklarına aktaran yetişkinlerin ruh hâlinden kay*naklanmaktadır. Aslında problem, çocuğa değil ebeveyne aittir.
Küsme, sağlıksız bir iletişim şeklidir. Etkileşim ortamını fakirleştirmektedir. Herkes gibi çocukların da çevreden gele*cek uyarıcılara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç giderilmezse ruh sağlıkları bozulabilir. Çocukları sevgiden yoksun bırakmak yerine onlarla konuşarak hatalarını tartışmak, verdikleri za*rarları telâfi ettirmek çok daha etkili olabilir.
Çocuklarımıza konuşmayı mı, küsmeyi mi öğretmeliyiz? Küstüğümüzde, onlara örnek olarak küsmeyi öğretmiş oluruz. Küsmeyi alışkanlık hâline getirmiş kimselerin hayatları, ıstırap ve sıkıntılarla dolu geçmektedir. Onun için çocukları*mızı, sıkıntıları konuşarak gidermeye alıştırmalıyız.
“Bana anne, deme!" tarzındaki sözlerle çocuğa takınılan tavır ve küsmek, dayaktan daha tehlikeli bir yoldur. Çocu*ğun üzdüğü durumlarda annenin biraz soğuk durması, so*rularına kısa cevaplar vermesi, uzun süre küs durmaktan daha isabetli olur.
Özür Dileyebilmek
Ebeveynlik, yorucu bir iştir. Hata yapma tabiî bir du*rumdur. Önemli olan, hataların fark edilmesidir. Eğer çocuk, suçsuz olduğu hâlde cezalandırıldıysa veya her ne sebeptense kabahatiyle uygun olmayan bir ceza çektiyse anneyle ba*banın ondan özür dileyip durumu düzeltmeye çalışmaları da doğru bir harekettir. Bu durum, hem çocuğa değerli ve önemli olduğu hissini verir, hem de ebeveynlerinin kendile*rini hata yapmaz kişiler olarak görmemelerini anlatmış olur. Otorite sarsılmaz. Bir aile üyesi, yanıldığında özür dileyecek kadar büyük olduğu zaman, iletişimin ne denli güzelleşeceği anlaşılmalıdır. Hatta çocuk, ana babasına daha da yaklaşa*caktır.
Çocuğumuz haklı bir tepkide bulununca onu üzdüğü*müzden dolayı özür dilememiz, bizi asla küçük düşürmez. Bilakis onun gözünde yücelir, kendisine hak verdiğimiz için de güvenini kazanmış oluruz. Bize karşı baş kaldırdığı, öfke ile tepindiği zaman niçin böyle davrandığını sorar, onu sa*bırla dinler, gönlünü alırsak başka bir zaman bilerek suç iş*lediğinde vereceğimiz cezaya razı olacaktır. Kendisinden özür dilediğimiz çocuk, yeri gelince özür dilemesini bilir; sevgimizi, şefkatimizi ve güvenimizi kaybetmek istemez.
***
İbrahim Ünal'ın kaleme aldığı Anne Babanın Çocuğa Yaklaşımı adlı eserde, yukarıda örneklerini sunduğumuz türden olaylara yer veriliyor. Kitap ebeveynlerin sık sık karşılaştıkları ama çoğu kez bilinçsiz tepki verdikleri vakalar ve davranışları konu ediniyor.
Yazar anne baba şefkatini elden bırakmadan yer yer bir psikolog yer yer bir aile büyüğü gibi çözmeleri konusunda okuyuculara yön gösteriyor. Kitapta sık sık İslami kaynaklardaki eğitim örneklerine de değinilerek, anne babalığın manevi yönünün altı çiziliyor... jeyyar