Sade frappe bir internet sitesi yaptırmanı tavsiye ediyorum, online fotoğrafçı stüdyosu olsun, instanda, faceinde de paylaş, sponsorlu reklam olarak milletin sayfasında açılacak şekilde reklam ver, çok pahalı değil o reklamlar ama bir site hazırlat/hazırla mutlaka, sanal dükkanın olsun; çekimlerdeki kliplerini de paylaş, yazılarını da paylaş, müşteri yorumlarını da paylaş. Kuaför, gelinlikçi, çeyiz mağazaları vb. buralarla anlaş, kendi sitende onlara reklam alanı ayır ve karşılığında onlar da müşterilerine seni tavsiye etsinler. Sevdiğin işe asıl, gerisini de umursama.
Ben mesleğimi yapmaktan haz alamadım, mezun olduğum dalda iki farklı yerde işe girmeme karşın iki kere istifa verdim, 8-5 çalışmak, nöbet almak vb. bana göre değildi; daha serbest saatleri olan, görsellik içeren, zamanı olmayan bir meslekte kendimi geliştirdim (Gazetecilik) ve uzun yıllar ilgim olmayan bu alanda çalıştım; ta ki oğluma hamile kalana kadar.
E zamansızlık, gece yarılarına kadar pc başında giriş yapılacak haberleri, maç yahut dava sonuçlarını 7-24 beklemek vb. bunlarla birlikte çocuk bakmak epey zor olacaktı ve tercihimi oğlumdan yana kullanarak bu işimden de istifa ettim.
Şansım şu ki, maddi olarak zora düşmeyecektik; eğer böyle bir rahatlığım olmasaydı kolaylıkla istifa veremezdim hiçbir çalıştığım yerden. Bu lükse sahip olmayan kadınları da anlamamız gerekiyor; çalışmak zorunda olan biri, evde oturanın yaptığını elbette işten saymayacak, buna karışma haddi olmasa da. Çünkü "Zorunda" maddi bir şeyler kazanmak zorunda ki o ev dönsün, işte çalıştığı yetmeyecek, gelecek evde çalışmaya devam edecek, çoluğu çocuğu varsa bir başkasının emanetinde büyütmek durumunda kalacak... Sıkılmak kelimesi lügatında olmayacak... Evden çalışan-ev hanımı kişilerin de vaktini kendince eleştirecek. Bunun sorgulanması gayet doğal ama işte sizi aşağılar, küçümser şekilde yapılmaması gerekiyor.
Seni anlayabiliyorum ki ben de şu an resim ile uğraşıyorum. Amatör olarak fotoğrafçılıkla da uğraştım, makinam hala yanımdaki dolabımda yatıyor. :) Bizim ülkede, sanat sepet işleri zaten meslekten sayılmaz kuzum, onlar "Hobi" sınıfındadır (Bunu kendi ailem bile yaptı bana, Güzel Sanatlar okuma yasağı getirmişlerdi ben lisedeyken, o asla meslek değilmiş, hobiymiş). :)) İnsanlara, bunun da bir meslek olduğunu, özel yetenek gerektirdiğini ve düzgün yapıldığında, yeteri kadar insana ulaşıldığında, isim yaptığında bundan para kazanıldığını anlatamazsın, yapacaksın görecekler yani. :)
Bu yüzden birkaç eleştiri ile canını sıkıp, pes etme; onlara kızıp siteni kaldırıp atma, sayfanı silme. Sen işine odaklan.
Şimdi 3 senedir evdeyim ben de, çevremde neredeyse çalışmayan insan yok, sülalem başladı en başta "Gangsta napıyorsun evde, şu yaşında; işten de ayrıldın, salak mısın, çocuktan, yemekten, temizlikten artan vakti napıyorsun, iki üç tablo yapıyorsun da nooluyor yani, gül gibi işinden ayrıldın, senin yaptığını kalemi boyayı eline alan herkes yapar" vb. E gel yap yapabiliyorsan, neyse; gününü planladıktan sonra evde çok güzel zamanın artıyor bunu da belirteyim hani "İş bitmiyor, ev hanımları çok deli yoruluyor" deniliyor ya, bitiyor arkadaşım, sen abartmadığın sürece, kendini her gün temizliğe, lokanta aşçısı gibi mutfağa vurmadığın ve standart bir aile yemeği, mikrop kapmayacak kadar temizlik yaptığın, çoluğunu çocuğunu düzene sokup ve eşinle/varsa yardımcınla ya da annenle vb. paslaştığın sürece bitiyor işler ve kendine vakit ayırabiliyorsun. İşte paslanıp paslanmamak da bu noktada başlıyor, bu boş vakitle ne yapacaksın. Tv izlemek ve çekirdek çitleyip komşu dedikodularına dalmak da bir seçenek, evden iş yürütmek ya da bir şeyler okumak, üretmek vb. de bir seçenek. İnsanın keyfine, yaşam amacına kalmış.
Siz internet sitesi işini düşünün, artık dükkanlar sanal açılıyor.
Ben de sanal bir galeri hazırlığındayım artı youtube kanalı açtım, video hazırlıyorum (389247 video çektim hala birini beğenip yayınlamadım gerçi
Editle hazırla güzelleştir, seç... Gözüme biri iyi gelse startı vereceğim), bunun haricinde reelde görüştüğüm yerler oldu, trafo, duvar vb. boyama için ressamlarla anlaşıyorlar, acaba dedim olur mu, bunu da kovalıyorum vb. Siz de yapın ne denildiğini de umursamayın.