- 28 Ağustos 2019
- 54
- 23
- 20
- Konu Sahibi deleteduser268
- #1
Ayşe Tükrükçü, ilk defa 4 yaşındayken abisinin cenazesine gelen anne babasını görüyor. 9 yaşında daha küçücük bir kız çocuğuyken amcası tarafından defalarca t**cavüze uğruyor. İlk t**cavüz gecesini söyle anlatıyor: -Gecenin bir yarısında, üzerimde bir şey hissettim. 9 yaşında çocuğum henüz, ne olduğunu da anlayamadım. Ama o alkol kokan nefesi unutamam. Gözlerimi açtım, amcam. Ağzımı kapattı ve sus işaret yaptı. Kızı Şengül de yanımızdaki yatakta yatıyor. Dehşete kapılmış vaziyetteyim. Üzerindeki çamaşırları yırtarak çıkarttı. Ben ağlıyorum ve kaçmaya çalışıyorum. Kaçmayayım diye yatağın kenarındaki meyve bıçağını kaptı, sırtıma sapladı. Yetmezmiş gibi, elinde bıçakla bana t**cavüz etti. Neyin ne olduğunu da anlamıyorum. Bu neredeyse her akşam tekrarlandı. Gündüzleri yataktan kalkacak halim yoktu, canım acıyordu. Akşama doğru, beni kızının önünde, yataktan kaldırıp, leğenin içine dikip banyo yaptırıyordu. Her yerimi kurulayıp, gene akşam için hazırlıyordu. Yıllarca kurulanmadım ben. Duştan çıktım, kendi kendime kurudum. O kadar iğrenirim kurulanmaktan, hep Ali Rıza aşağılığı gelir aklıma...
Ayşe'nin kuzeni ise “Benim her şeyden haberim vardı ama aynı şeyleri babam bana da yapar diye sesimi çıkarmadım. Kimseye de söylemedim. Affet beni” dedi. Hatta amcası denilen o pislik herif küçük Ayşe'ye i* çamaşırsız elbise giymesini emredermiş eğer Ayşe giymezse daha sert t**cavüz edermiş. Yer sofrasında Amcası Ayşe'yi kucağına alıp 'Yazık! Bu öksüz, babası yok' diyip elbisesinin altından t**cavüz etmiş hatta kendi karısının da yanında!!!
Peki ya nasıl fark edildi Ayşe'nin yaşadıkları:
-Almanya’ya giriş çıkış yapmam lazımdı. Allah’tan babam geldi, beni aldı ve götürdü. Ama Almanya’da da bu sefer dayak devam etti. Vücudumdaki morlukları saklamak için, okula boğazlı kazakla gidiyordum. Sonunda öğretmenim fark etti. Polise haber verdi ve mahkeme yoluyla ailemin yanından alındım, Berlin’de yetiştirme yurdu gibi bir yere verildim. Çünkü vücudumun 72 yerinde dayak izine ve çürüğe rastlandı...
T**cavüz olayı ise Berlin'deki yetiştirme yurdunda fark edildi...
-O yurtta, her gün çeşitli aktivitelere gidiyordum, hayatımda ilk defa huzurlu ve mutluydum. 11 yaşındayken, görevli Alman bakıcım, “Ayşe, git duşunu al gel!” dedi, çünkü havuzdan gelmiştim. Çıktım duştan, havluya sarınmış duruyorum, çığlık attı, “Bu kan ne!” diye. Meğer bacağımdan kan akıyormuş. R**gl olmuşum, âd**t kanıymış, ben bilmiyorum tabii. Birden ağzımdan çıkıverdi: “Ali Rıza yaptığında da böyle olmuştu!” Sonra ağlama krizine girdim, bayılmışım. Tabii Alman bakıcım anlıyor ki, bir sorun var. Hemen ertesi gün hastane, psikologlar, pedagoglar... 11 yaşında, t**cavüze uğradığım anlaşıldı. Bir hafta sonra da aileme karşı mahkeme açıldı. Sahiplenmek yerine, beni dışlamayı tercih ettiler...
Ayşe Tükrükçü ilk o....spu lafını 11 yaşındayken annesinden aldı... Nasıl mı?:
-Annem 11 yaşındaydım bana, “Sen gittin kendini orada burada, bilmem ne ettirdin, suçunu da amcanın üstüne atıyorsun. O..spusun sen!” dedi. Cümle bu. Hiç aklımdan çıkmaz. O günden sonra annemi asla affetmedim.
Yıllar sonra Ayşenin annesi, Ali Rıza’nın kızı Şengül, “Ayşe doğru söylüyor, t**cavüze uğradı!” deyince inandı Ayşe'ye , “Haklıymışsın!” dedi. Ama artık çok geçti...
23 yaşındayken Türkiye'ye geldi ve ona ilk evlilik teklif edenle Hasan'la evlendi.
-G*rdeğe girmeden, başıma gelenleri anlattım. T**cavüzden sonra benim ilk ilişkiye girdiğim insandı Hasan. Bacağını bıçakla kesti, kanını çarşafa buladı ve kayınvalideme verdi. Kız olmadığım o gece öğrenilmiş olsaydı, beni asla kabul etmezlerdi. Biz köydeyiz, kerpiç bir evde yaşıyoruz, Hasan Mersin’de top peşinde. 6 ay hamileyken, Hasan’ın abisi bana kızdığı için, beni merdivenlerden itti. Neymiş, nasıl olur da aş erermişim, erik istermişim, bu ne büyük bir şımarıklıkmış...
Peki ya bebek?
- Hiç sorma! Kendime geldiğimde tuvalete gittim. Tuvalet de köy yeri, bir kuyu kazılmış, üzerine tahtalar konmuş, ortasına bir delik açılmış, tuvalet o. Çömeldim, birden başıma o felaket geldi, kanlar boşaldı ve ben çocuğumu o çukura düşürdüm. Çocuğum orada kaldı. (Ağlıyor) O tuvaletin, lağımın içinde kaldı benim oğlum. Oğlan olduğunu biliyordum çünkü her yeri belliydi. Ertesi gün gittiğimde, baktım hâlâ orada. Ama alamadım. Kimse gömmedi onu. Ondan sonra sessizleştim ben, Hasan’ın gelmesini bekledim. Doğru dürüst bir şey yemiyorum. Sadece suyla ayakta durmaya çalışıyorum. 3 gün sonra Hasan beni Antep’e götürdüğünde oğlan halen oradaydı. Oğlum hâlâ orada. O tuvalette...
-Daha da kötü şeyler geldi başıma! Hasan’la boşandık. Antep’te dul olmak sorun. Dul kadına ev verilmez, dul kadın bakkala gitmez. Almanca biliyorum ya, bir avukatın yanında çalışmaya başladım. Orada Bahri’yle tanıştım, ikinci eşim... Ama biz nedense memleket memleket gezmeye başladık. “Akraba ziyaretleri!” diyordu. Diyarbakır, Kütahya, Adana, Mersin... Nedense ben hiç kadın akraba da görmüyorum, hepsi erkek. Bahri de her gittiğimiz şehirde, “Aman berbere git, güzelleş, akşam yemeğinde bakımlı ol!” diyordu. Meğer derdi beni satmakmış. G**nel ev patronlarına gösteriyormuş. İlk eşimden ayrıldıktan 9 ay on gün sonra, Bahri bana birtakım kâğıtlar imzalattı. “Evlilik için gerekli” dedi. Meğer beni genel eve satmış. 11’inci ayın 18’inde 240 milyon lira karşılığında ben Mersin Genelevi’ne satıldım. Hem de kocam olacak o ahlaksız tarafından! Kapısında bir polis, bir bekçi bekliyor. Bahri bana dedi ki, “Benimle yattığın gibi kimseyle yatma!” ve gitti. Ben de katıla katıla ağlamaya başladım. Bir umut kapıdaki polisten yardım bekledim, “Hadi, hadi alışırsın!” dedi ve beni içeri itti. Sonra hayatım değişti, genelev kadını oldum...
-Türkiye genelinde 7 genelevde çalıştım...
Peki ya oradaki herkes, Ayşe gibi kaderin sillesini yemiş insanlar mı? Kolayına geldiği için orada olmayı tercih edenler var mıydı?:
-Hayır, çünkü kölelik bu! Kolayı-molayı da yok. Ben gün geldi, bir günde 60-70 kişiyle yattım. Bunun nesi kolay? 365 gün çalışıyorsun. 12 ayda, 12 kere r**gl olman gerekiyor değil mi? O günlerde de çalışmak zorundasın. Her müşteriden önce kanı kesmek için bir t**mpon yapıyorsun, yine işini yapıyorsun. Nesi kolay? İçerideki kadınların yüzde 70’i t**cavüz mağduru.
Peki “Yeter artık gidiyorum” diyemiyor mu insan?
-Sıkıysa de. Kapıdaki polis seni tutuyor. Ya da başına kötü şeyler geliyor. Benim, kafası bedeninden ayrılan arkadaşlarım oldu. Ciddi yani. Girişi var, çıkışı yok. Ya da çok zor. O iki buçuk yıl, başıma gelmeyen kalmadı. Düşünebiliyor musun, adam üzerimdeyken yığıldı kaldı, öldü yani! Sonra o adamı üzerinden gelip aldılar, giydirdiler. Genelevde öldüğünü söylemediler. Sanki başka yerde kalp krizi geçirmiş gibi yaptılar. Genelevin girişinde, “18 yaşından küçükler giremez!” yazar. Ben neden 16 yaşındaki çocuklarla yattım peki? Her türlü rezillik var orada. Ve çoluk çocuk herkes şunu sorar: “Abla, iyi miydim?” “Teyze, ben nasıldım?” Bir de onlara moral vereceksin ki, ilerdeki c*nsel hayatları kötü olmasın...
Bir g**nelev kadınının zevk alması mümkün mü?
-Hayır. O bir şehir efsanesi, bir fant*zi. İğrenç şartlarda çalışıyorduk, yaşıyorduk. Oraya gelen erkeklerin de insanlıklarından utanması lazım. Çünkü bir kadının zavallılığından faydalanıyorsun, sen daha zavallısın! Düşüksün! Evet, benim bedenim, 3 seneye yakın toplumun her kesiminden erkeğe hitap etti. Ama ben bunu isteyerek yapmadım. Ben, o noktaya getirildim. Beni bu hale getirenler utansın! Bu kadar yıl g**nelevde çalıştıktan sonra kadınla erkek arasındaki farkı da anladım.
Neymiş?
-Bir kadın, o haldeki bir erkekle yatmaz, yatamaz! Yüreği kaldırmaz. Ama erkekler yatabiliyor. Adam geliyor seninle yatıyor. Sonra, “Kızım, sen niye or**spu oldun?” diyor. “Kızım” diyor, çünkü kızı yaşındayım.
Döven, söven, ağlayan, hakaret eden, s**pık taleplerde bulunan...
-Her tür adamla karşılaştım. Zaten bir süre sonra, daha bakışından ne istediğini anlıyor hale geliyorsun. Eşiyle yapamadığı şeyleri bizimle yapıyor. Bunu da cazibesiyle değil, erkekliğiyle değil, parasıyla yapıyor. “Benim or**spum ol!” diyor. Hep de aynı laf. Bir de orijinal zannediyorlar kendilerini. Bir keresinde birine “Sen benim p**zevengim misin ki, ben senin or**spun olayım!” dedim, dayağı yedim tabii. Erkek, kendisine p**zevenk dedirtmiyor. Ama bana or**spuluğu yakıştırıyor.
Bir günde 70 kişiyle yattıktan sonra insan ne hissediyor?
-Ölüm. İçine hortum sokarsın, yine de temizlenemezsin. R**gl, kürtaj fark etmez, her zaman çalışacaksın. Benim 8 tane kürtajım var genelevden.
Ailenizin hiç haberi olmadı mı?
-Oldu, ben haber verdim. Geneleve girdikten sonra, anneme mektup yazdım: “Namussuz dedin, o.spu dedin, işte şimdi o.spu oldum! Ali Rıza’nın 9 yaşında bilmem ne yaptığı kızın, şimdi vesikalı çalışıyor. Gel gör istersen!” Babam öldüğünde, o zarfı, saçımla babamın kasasında buldum. Mektubu bulamadım...
Kimse gelip kurtarmadı mı peki Ayşe'yi?:
-Eniştem geldi, ama müşteri olarak!
-Ben 240 milyona satılmıştım. Kazanıyorsun zannediyorsun ki, borcunu ödeyebileceksin. Bir hesap çıkarıyorlar sana, sigorta parası, işçi parası, yemek parası, kuaför parası, vekil parası, yakıt parası, su parası, elektrik parası, bilmem ne parası... Sen hep borçlusun!
Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bir müşterim âşık oldu bana. “Seninle evleneceğim!” dedi. Ama onun düğün yapacak parası yoktu. Benim borcumu ödeyip, o düğünü yapabilmek için 700’e yakın erkekle yatmam gerekiyordu...
-Emniyet’in bana koyduğu şart şuydu: Genelevden çıkarken düğün yapacaksın, videoya çektireceksin. “Tamam” dedim. Videocu para, kına para, pasta para, en çok zoruma giden de imamın aldığı 30 bin lira oldu. Ama sonunda düğün oldu. O dönem, televizyon kanallarına haber oldum: “Bir kadın düğün yaparak g**nelevden çıktı!” diye. İşte Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan o zaman bana ulaştı. O gün, bugündür Şefkat-Der’le kontağımı kesmedim. 6 sene sonra Ahmet’ten de boşandım. Çünkü hep g**nelevde çalıştığımı başıma kaktı. Bulaşıkçılık yaptım, yemek yaptım, hasta bakıcılığı yaptım, 4 buçuk ay sokakta bile yaşadım. Ama asla g**neleve dönmedim, 20 yıl oldu.
Ayşe'nin kuzeni ise “Benim her şeyden haberim vardı ama aynı şeyleri babam bana da yapar diye sesimi çıkarmadım. Kimseye de söylemedim. Affet beni” dedi. Hatta amcası denilen o pislik herif küçük Ayşe'ye i* çamaşırsız elbise giymesini emredermiş eğer Ayşe giymezse daha sert t**cavüz edermiş. Yer sofrasında Amcası Ayşe'yi kucağına alıp 'Yazık! Bu öksüz, babası yok' diyip elbisesinin altından t**cavüz etmiş hatta kendi karısının da yanında!!!
Peki ya nasıl fark edildi Ayşe'nin yaşadıkları:
-Almanya’ya giriş çıkış yapmam lazımdı. Allah’tan babam geldi, beni aldı ve götürdü. Ama Almanya’da da bu sefer dayak devam etti. Vücudumdaki morlukları saklamak için, okula boğazlı kazakla gidiyordum. Sonunda öğretmenim fark etti. Polise haber verdi ve mahkeme yoluyla ailemin yanından alındım, Berlin’de yetiştirme yurdu gibi bir yere verildim. Çünkü vücudumun 72 yerinde dayak izine ve çürüğe rastlandı...
T**cavüz olayı ise Berlin'deki yetiştirme yurdunda fark edildi...
-O yurtta, her gün çeşitli aktivitelere gidiyordum, hayatımda ilk defa huzurlu ve mutluydum. 11 yaşındayken, görevli Alman bakıcım, “Ayşe, git duşunu al gel!” dedi, çünkü havuzdan gelmiştim. Çıktım duştan, havluya sarınmış duruyorum, çığlık attı, “Bu kan ne!” diye. Meğer bacağımdan kan akıyormuş. R**gl olmuşum, âd**t kanıymış, ben bilmiyorum tabii. Birden ağzımdan çıkıverdi: “Ali Rıza yaptığında da böyle olmuştu!” Sonra ağlama krizine girdim, bayılmışım. Tabii Alman bakıcım anlıyor ki, bir sorun var. Hemen ertesi gün hastane, psikologlar, pedagoglar... 11 yaşında, t**cavüze uğradığım anlaşıldı. Bir hafta sonra da aileme karşı mahkeme açıldı. Sahiplenmek yerine, beni dışlamayı tercih ettiler...
Ayşe Tükrükçü ilk o....spu lafını 11 yaşındayken annesinden aldı... Nasıl mı?:
-Annem 11 yaşındaydım bana, “Sen gittin kendini orada burada, bilmem ne ettirdin, suçunu da amcanın üstüne atıyorsun. O..spusun sen!” dedi. Cümle bu. Hiç aklımdan çıkmaz. O günden sonra annemi asla affetmedim.
Yıllar sonra Ayşenin annesi, Ali Rıza’nın kızı Şengül, “Ayşe doğru söylüyor, t**cavüze uğradı!” deyince inandı Ayşe'ye , “Haklıymışsın!” dedi. Ama artık çok geçti...
23 yaşındayken Türkiye'ye geldi ve ona ilk evlilik teklif edenle Hasan'la evlendi.
-G*rdeğe girmeden, başıma gelenleri anlattım. T**cavüzden sonra benim ilk ilişkiye girdiğim insandı Hasan. Bacağını bıçakla kesti, kanını çarşafa buladı ve kayınvalideme verdi. Kız olmadığım o gece öğrenilmiş olsaydı, beni asla kabul etmezlerdi. Biz köydeyiz, kerpiç bir evde yaşıyoruz, Hasan Mersin’de top peşinde. 6 ay hamileyken, Hasan’ın abisi bana kızdığı için, beni merdivenlerden itti. Neymiş, nasıl olur da aş erermişim, erik istermişim, bu ne büyük bir şımarıklıkmış...
Peki ya bebek?
- Hiç sorma! Kendime geldiğimde tuvalete gittim. Tuvalet de köy yeri, bir kuyu kazılmış, üzerine tahtalar konmuş, ortasına bir delik açılmış, tuvalet o. Çömeldim, birden başıma o felaket geldi, kanlar boşaldı ve ben çocuğumu o çukura düşürdüm. Çocuğum orada kaldı. (Ağlıyor) O tuvaletin, lağımın içinde kaldı benim oğlum. Oğlan olduğunu biliyordum çünkü her yeri belliydi. Ertesi gün gittiğimde, baktım hâlâ orada. Ama alamadım. Kimse gömmedi onu. Ondan sonra sessizleştim ben, Hasan’ın gelmesini bekledim. Doğru dürüst bir şey yemiyorum. Sadece suyla ayakta durmaya çalışıyorum. 3 gün sonra Hasan beni Antep’e götürdüğünde oğlan halen oradaydı. Oğlum hâlâ orada. O tuvalette...
-Daha da kötü şeyler geldi başıma! Hasan’la boşandık. Antep’te dul olmak sorun. Dul kadına ev verilmez, dul kadın bakkala gitmez. Almanca biliyorum ya, bir avukatın yanında çalışmaya başladım. Orada Bahri’yle tanıştım, ikinci eşim... Ama biz nedense memleket memleket gezmeye başladık. “Akraba ziyaretleri!” diyordu. Diyarbakır, Kütahya, Adana, Mersin... Nedense ben hiç kadın akraba da görmüyorum, hepsi erkek. Bahri de her gittiğimiz şehirde, “Aman berbere git, güzelleş, akşam yemeğinde bakımlı ol!” diyordu. Meğer derdi beni satmakmış. G**nel ev patronlarına gösteriyormuş. İlk eşimden ayrıldıktan 9 ay on gün sonra, Bahri bana birtakım kâğıtlar imzalattı. “Evlilik için gerekli” dedi. Meğer beni genel eve satmış. 11’inci ayın 18’inde 240 milyon lira karşılığında ben Mersin Genelevi’ne satıldım. Hem de kocam olacak o ahlaksız tarafından! Kapısında bir polis, bir bekçi bekliyor. Bahri bana dedi ki, “Benimle yattığın gibi kimseyle yatma!” ve gitti. Ben de katıla katıla ağlamaya başladım. Bir umut kapıdaki polisten yardım bekledim, “Hadi, hadi alışırsın!” dedi ve beni içeri itti. Sonra hayatım değişti, genelev kadını oldum...
-Türkiye genelinde 7 genelevde çalıştım...
Peki ya oradaki herkes, Ayşe gibi kaderin sillesini yemiş insanlar mı? Kolayına geldiği için orada olmayı tercih edenler var mıydı?:
-Hayır, çünkü kölelik bu! Kolayı-molayı da yok. Ben gün geldi, bir günde 60-70 kişiyle yattım. Bunun nesi kolay? 365 gün çalışıyorsun. 12 ayda, 12 kere r**gl olman gerekiyor değil mi? O günlerde de çalışmak zorundasın. Her müşteriden önce kanı kesmek için bir t**mpon yapıyorsun, yine işini yapıyorsun. Nesi kolay? İçerideki kadınların yüzde 70’i t**cavüz mağduru.
Peki “Yeter artık gidiyorum” diyemiyor mu insan?
-Sıkıysa de. Kapıdaki polis seni tutuyor. Ya da başına kötü şeyler geliyor. Benim, kafası bedeninden ayrılan arkadaşlarım oldu. Ciddi yani. Girişi var, çıkışı yok. Ya da çok zor. O iki buçuk yıl, başıma gelmeyen kalmadı. Düşünebiliyor musun, adam üzerimdeyken yığıldı kaldı, öldü yani! Sonra o adamı üzerinden gelip aldılar, giydirdiler. Genelevde öldüğünü söylemediler. Sanki başka yerde kalp krizi geçirmiş gibi yaptılar. Genelevin girişinde, “18 yaşından küçükler giremez!” yazar. Ben neden 16 yaşındaki çocuklarla yattım peki? Her türlü rezillik var orada. Ve çoluk çocuk herkes şunu sorar: “Abla, iyi miydim?” “Teyze, ben nasıldım?” Bir de onlara moral vereceksin ki, ilerdeki c*nsel hayatları kötü olmasın...
Bir g**nelev kadınının zevk alması mümkün mü?
-Hayır. O bir şehir efsanesi, bir fant*zi. İğrenç şartlarda çalışıyorduk, yaşıyorduk. Oraya gelen erkeklerin de insanlıklarından utanması lazım. Çünkü bir kadının zavallılığından faydalanıyorsun, sen daha zavallısın! Düşüksün! Evet, benim bedenim, 3 seneye yakın toplumun her kesiminden erkeğe hitap etti. Ama ben bunu isteyerek yapmadım. Ben, o noktaya getirildim. Beni bu hale getirenler utansın! Bu kadar yıl g**nelevde çalıştıktan sonra kadınla erkek arasındaki farkı da anladım.
Neymiş?
-Bir kadın, o haldeki bir erkekle yatmaz, yatamaz! Yüreği kaldırmaz. Ama erkekler yatabiliyor. Adam geliyor seninle yatıyor. Sonra, “Kızım, sen niye or**spu oldun?” diyor. “Kızım” diyor, çünkü kızı yaşındayım.
Döven, söven, ağlayan, hakaret eden, s**pık taleplerde bulunan...
-Her tür adamla karşılaştım. Zaten bir süre sonra, daha bakışından ne istediğini anlıyor hale geliyorsun. Eşiyle yapamadığı şeyleri bizimle yapıyor. Bunu da cazibesiyle değil, erkekliğiyle değil, parasıyla yapıyor. “Benim or**spum ol!” diyor. Hep de aynı laf. Bir de orijinal zannediyorlar kendilerini. Bir keresinde birine “Sen benim p**zevengim misin ki, ben senin or**spun olayım!” dedim, dayağı yedim tabii. Erkek, kendisine p**zevenk dedirtmiyor. Ama bana or**spuluğu yakıştırıyor.
Bir günde 70 kişiyle yattıktan sonra insan ne hissediyor?
-Ölüm. İçine hortum sokarsın, yine de temizlenemezsin. R**gl, kürtaj fark etmez, her zaman çalışacaksın. Benim 8 tane kürtajım var genelevden.
Ailenizin hiç haberi olmadı mı?
-Oldu, ben haber verdim. Geneleve girdikten sonra, anneme mektup yazdım: “Namussuz dedin, o.spu dedin, işte şimdi o.spu oldum! Ali Rıza’nın 9 yaşında bilmem ne yaptığı kızın, şimdi vesikalı çalışıyor. Gel gör istersen!” Babam öldüğünde, o zarfı, saçımla babamın kasasında buldum. Mektubu bulamadım...
Kimse gelip kurtarmadı mı peki Ayşe'yi?:
-Eniştem geldi, ama müşteri olarak!
-Ben 240 milyona satılmıştım. Kazanıyorsun zannediyorsun ki, borcunu ödeyebileceksin. Bir hesap çıkarıyorlar sana, sigorta parası, işçi parası, yemek parası, kuaför parası, vekil parası, yakıt parası, su parası, elektrik parası, bilmem ne parası... Sen hep borçlusun!
Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bir müşterim âşık oldu bana. “Seninle evleneceğim!” dedi. Ama onun düğün yapacak parası yoktu. Benim borcumu ödeyip, o düğünü yapabilmek için 700’e yakın erkekle yatmam gerekiyordu...
-Emniyet’in bana koyduğu şart şuydu: Genelevden çıkarken düğün yapacaksın, videoya çektireceksin. “Tamam” dedim. Videocu para, kına para, pasta para, en çok zoruma giden de imamın aldığı 30 bin lira oldu. Ama sonunda düğün oldu. O dönem, televizyon kanallarına haber oldum: “Bir kadın düğün yaparak g**nelevden çıktı!” diye. İşte Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan o zaman bana ulaştı. O gün, bugündür Şefkat-Der’le kontağımı kesmedim. 6 sene sonra Ahmet’ten de boşandım. Çünkü hep g**nelevde çalıştığımı başıma kaktı. Bulaşıkçılık yaptım, yemek yaptım, hasta bakıcılığı yaptım, 4 buçuk ay sokakta bile yaşadım. Ama asla g**neleve dönmedim, 20 yıl oldu.