- 31 Mayıs 2008
- 1.286
- 3
- 62
- Konu Sahibi kaderim_48
- #1
Her gece olduğu gibi bu gece de gidiyorum eski kaldığın eve! Gidiyorum güzel hayallerle ama elim boş dönüyorum. Neden gidiyorsun diyeceksin?
Senden kalan bir şey var mı?
Belki de geri dönmüşsündür.
Arkama gelip gözlerimi kapatırsın.
‘’Kimim ben bil bakalım’’ dersin diye gidiyorum!
Bizimle ilgili hatıraların saklandığı eve her gece gidiyorum işte bir tanem!
Gündüzleri hiç gitmem! Gören olursa ne arsız kadınmış demesinler diye! Geceler bizim sevdiğim, geceler bizim! Ben zaten akşam gidiyor sabaha doğru geliyorum benim yıkık haneye! Ne zaman uyuyorsun dersen, uyku seninle bir terk etti beni! Ben gündüzleri bir ekmek parasını nasıl kazanırım diye bahçeden ot kazıyorum. Akşamüzeri de şifa niyetine bizim köşede satıyorum. Karnım acıkıyor mu yemek yedim mi, yemedim mi bilmiyorum. Bütün duygularımı, hislerimi ve ihtiyaçlarımı seninle birlikte yitirdim!
Ben artık odun gibiyim! Oduna ne dersen de anlamaz ya, ben de öyleyim! Ben canlı bir ölüyüm! Zor zahmet yaşıyorum inan! Hayat zor, sensizlik zor! Nasıl zor olmasın?
Kaç gece oldu sen benden gideli biliyor musun? Gittiğinden beri ben her gün ‘’Nasrettin hocanın çömleğe her gün bir taş attığı gibi’’ bir taş attım kovaya! Sayamadım yalnız taşları içimdeki acıların depreşmemesi için! O attığım her taşta ayrı hikaye, ayrı acı vardı sevdiğim! Kova doldu bir başka kovaya başladım. Kaç kova dolduracağımı da bilmiyorum açıkçası!
Bugün ne oldu biliyor musun? Oturduğum yerde uyuyakalmışım evin içindeki tahta sedye de! Öyle bir uyku ki hiç sorma! Sanki yıllarca tek ayaküstü dikilmişim de öyle yorulmuşum! Sanki yıllarca hiç uyumamışım da ilk defa kaba döşeğin üzerinde boylu boyunca uzanmışım da uyuyormuşum gibi! Ne tatlı uykuydu öyle, hiç sorma!
Rüyamda seni gördüm. Bir evimiz varmış! Sadece ikimizin evi! Küçük ama bir o kadar da güzel! Elimi kaldırdığımda üzerindeki kiremitleri tutacak kadar tavanı alçak! Ahşap duvarlarıyla saray yavrusu gibiymiş! Küçücük bahçesinde anamın ekmek yaptığı gibi fırını da varmış! Kapağı tozlanmış! İçi pislenmiş! Fırını temizledim. İlk defa anamın ekmeğinden yapacaktık beraber! Sen odun kırmak için bahçede baltayla odun keserken ben de yanında dikiliyormuşum! Beraber yakacakmışız ateşi bile!
Derken ekmeği koymuşuz fırına! Oturmuşuz karşısına! El ele göz göze bekliyoruz pişmesini! Nasıl da geliyor ekmeğin kokusu burnuma! Bir yandan ekmeğin kokusu bir yandan senin kokun! Alnından inmekte olan terini görüyorum. Elimle yavaşça siliyorum. Küçücük bir buse alıyorum yanağıma! Sıkıca sarılıyorum sana!
Birden ateş sarıyor etrafımızı! Seni kaybediyorum yıllar evvel kaybettiğim gibi! Arıyorum bulamıyorum! Sesimi duyurmak için bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Ne yaparsam yapayım yine de sesimi duyuramıyorum. Oturup kalıyorum olduğum yere! Yıllar evvel bırakıp gittiğin gibi! Tutan yok yine ellerimden! Emekleyerek kalkmaya çalışıyorum ama nafile! Düşüyorum! Her seferinde burnumun üzerine kapaklanıyorum! Kan revan içindeyim!
Bir uyanıyorum! Önce sağıma soluma bakıyorum! Akşam nasıl oturduysam tahta sedye ye yine öyleyim! Kan ter içinde kalmışım rüyanın etkisiyle! Bakıyorum hiç kimse yok! Kimim vardı ki zaten! Rüyamda gördüklerimden de hiçbir şey yok! Ne ekmeğin kokusu, ne de senin kokun!
Oturuyorum yatakta! Düşünüyorum nerden nereye geldiğimizi! Neden böyle olduğumuzu! Neden bırakıp gittiğini! Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor! Bir sebep de bulamıyorum! Kafamı sağa sola sallıyorum. Bir gün bana döneceğinden hala umudum var! Yavaşça yerimden kalkıyorum yüzlerimi yıkamak için! Önce kovama bir taş atıyorum unutmayayım diye! Sen döndüğün zaman sayacaksın bu taşları sevdiğim! Taşları görünce yüreğimde bir sızı hissediyorum. Ta derinden gelen bir sızı! Nasıl da sızlamasın! Kolay değil ki senin yokluğuna alışmak!
Senin beni bırakıp gittiğine mi yanayım yoksa benim unutamadığıma mı? Bu gidişle her tarafı taşla boyayacağım geleceğin güne kadar!
Birazdan ısırgan otu toplayacağım bahçeden satmak için! Bizim yolun köşesine bağdaş kurup oturacağım! Şalvarımın yırtık yerini de yamadım dün akşam! İyiyim ben sevdiğim, gayet iyiyim!
Yalnız sana diyeceğim bir şey var!
Bir daha o eve asla gelmeyeceğim! Artık beni unuttuğunu biliyorum!
Ya sen bu gece çıkar gelirsin bana eski günlerdeki gibi!
Ya da;
Bu gece son kez çalacağım kapını, son kez!:çok üzgünüm::çok üzgünüm::çok üzgünüm:
Senden kalan bir şey var mı?
Belki de geri dönmüşsündür.
Arkama gelip gözlerimi kapatırsın.
‘’Kimim ben bil bakalım’’ dersin diye gidiyorum!
Bizimle ilgili hatıraların saklandığı eve her gece gidiyorum işte bir tanem!
Gündüzleri hiç gitmem! Gören olursa ne arsız kadınmış demesinler diye! Geceler bizim sevdiğim, geceler bizim! Ben zaten akşam gidiyor sabaha doğru geliyorum benim yıkık haneye! Ne zaman uyuyorsun dersen, uyku seninle bir terk etti beni! Ben gündüzleri bir ekmek parasını nasıl kazanırım diye bahçeden ot kazıyorum. Akşamüzeri de şifa niyetine bizim köşede satıyorum. Karnım acıkıyor mu yemek yedim mi, yemedim mi bilmiyorum. Bütün duygularımı, hislerimi ve ihtiyaçlarımı seninle birlikte yitirdim!
Ben artık odun gibiyim! Oduna ne dersen de anlamaz ya, ben de öyleyim! Ben canlı bir ölüyüm! Zor zahmet yaşıyorum inan! Hayat zor, sensizlik zor! Nasıl zor olmasın?
Kaç gece oldu sen benden gideli biliyor musun? Gittiğinden beri ben her gün ‘’Nasrettin hocanın çömleğe her gün bir taş attığı gibi’’ bir taş attım kovaya! Sayamadım yalnız taşları içimdeki acıların depreşmemesi için! O attığım her taşta ayrı hikaye, ayrı acı vardı sevdiğim! Kova doldu bir başka kovaya başladım. Kaç kova dolduracağımı da bilmiyorum açıkçası!
Bugün ne oldu biliyor musun? Oturduğum yerde uyuyakalmışım evin içindeki tahta sedye de! Öyle bir uyku ki hiç sorma! Sanki yıllarca tek ayaküstü dikilmişim de öyle yorulmuşum! Sanki yıllarca hiç uyumamışım da ilk defa kaba döşeğin üzerinde boylu boyunca uzanmışım da uyuyormuşum gibi! Ne tatlı uykuydu öyle, hiç sorma!
Rüyamda seni gördüm. Bir evimiz varmış! Sadece ikimizin evi! Küçük ama bir o kadar da güzel! Elimi kaldırdığımda üzerindeki kiremitleri tutacak kadar tavanı alçak! Ahşap duvarlarıyla saray yavrusu gibiymiş! Küçücük bahçesinde anamın ekmek yaptığı gibi fırını da varmış! Kapağı tozlanmış! İçi pislenmiş! Fırını temizledim. İlk defa anamın ekmeğinden yapacaktık beraber! Sen odun kırmak için bahçede baltayla odun keserken ben de yanında dikiliyormuşum! Beraber yakacakmışız ateşi bile!
Derken ekmeği koymuşuz fırına! Oturmuşuz karşısına! El ele göz göze bekliyoruz pişmesini! Nasıl da geliyor ekmeğin kokusu burnuma! Bir yandan ekmeğin kokusu bir yandan senin kokun! Alnından inmekte olan terini görüyorum. Elimle yavaşça siliyorum. Küçücük bir buse alıyorum yanağıma! Sıkıca sarılıyorum sana!
Birden ateş sarıyor etrafımızı! Seni kaybediyorum yıllar evvel kaybettiğim gibi! Arıyorum bulamıyorum! Sesimi duyurmak için bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Ne yaparsam yapayım yine de sesimi duyuramıyorum. Oturup kalıyorum olduğum yere! Yıllar evvel bırakıp gittiğin gibi! Tutan yok yine ellerimden! Emekleyerek kalkmaya çalışıyorum ama nafile! Düşüyorum! Her seferinde burnumun üzerine kapaklanıyorum! Kan revan içindeyim!
Bir uyanıyorum! Önce sağıma soluma bakıyorum! Akşam nasıl oturduysam tahta sedye ye yine öyleyim! Kan ter içinde kalmışım rüyanın etkisiyle! Bakıyorum hiç kimse yok! Kimim vardı ki zaten! Rüyamda gördüklerimden de hiçbir şey yok! Ne ekmeğin kokusu, ne de senin kokun!
Oturuyorum yatakta! Düşünüyorum nerden nereye geldiğimizi! Neden böyle olduğumuzu! Neden bırakıp gittiğini! Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor! Bir sebep de bulamıyorum! Kafamı sağa sola sallıyorum. Bir gün bana döneceğinden hala umudum var! Yavaşça yerimden kalkıyorum yüzlerimi yıkamak için! Önce kovama bir taş atıyorum unutmayayım diye! Sen döndüğün zaman sayacaksın bu taşları sevdiğim! Taşları görünce yüreğimde bir sızı hissediyorum. Ta derinden gelen bir sızı! Nasıl da sızlamasın! Kolay değil ki senin yokluğuna alışmak!
Senin beni bırakıp gittiğine mi yanayım yoksa benim unutamadığıma mı? Bu gidişle her tarafı taşla boyayacağım geleceğin güne kadar!
Birazdan ısırgan otu toplayacağım bahçeden satmak için! Bizim yolun köşesine bağdaş kurup oturacağım! Şalvarımın yırtık yerini de yamadım dün akşam! İyiyim ben sevdiğim, gayet iyiyim!
Yalnız sana diyeceğim bir şey var!
Bir daha o eve asla gelmeyeceğim! Artık beni unuttuğunu biliyorum!
Ya sen bu gece çıkar gelirsin bana eski günlerdeki gibi!
Ya da;
Bu gece son kez çalacağım kapını, son kez!:çok üzgünüm::çok üzgünüm::çok üzgünüm: