'aşırı deger verilmek' şeklinde bir evlilik standardı olmaz, olursa da sağlıklı olmaz; önce annesini ona şikayet edip sonra kavga edip annesinin gitmesine sessiz kaldığınız ve yine de sizin ailenizin gitmesini önlemek için gayret göstermiş bir adamdan 12 -13 gün boyunca özür beklemek, destek beklemek , "barışmayı beklemek" sizi sadece bu ilişkinizde değil, ayrılıp yeniden biriyle olsanız o ilişkinizde de benzer noktalara getirir.
ilişkiniz hakkında şikayet ederken , " annem de böyle düşünüyor" demeniz, babanıza gidip "bunaldım , Ankara'ya"... demiş olmanız 16 yaşındaki bir insan için anlaşılabilir ama 32 yaşında bir insan için sorunlu haller bunlar.
Bekledikleriniz olmayınca "o sinirle" adamın 35 günlük çocuğuyla başka bir şehre gidip beklediklerinizi elde edebilmek için bu defa da yokluğunuzla tehdit etmek isterken, ancak 'benim sana sevgim tahammülüm bitti' lâfından sonra evinize döndüğünüzü; ama halâ; kendinizi iyi güvende ve değerli hissetmenizin diğer kişiyi boğucu nitelikte unsurların sürekli yerine gelmesiyle bezeli olduğunu görmediğinizi, adamın 'eskisi gibi samimi değiliz' diye tanımladığınız halinin asında sınırlarını korumaya karar vermiş olmakla ilgili olduğunu görmediğinizi düşünüyorum.
Anlattğınız ve şimdi yokluğunda bocaladığınız evliliğinize ilişkin tarifte ama özellikle; "kavgayla, tartışarak ya da saatlerce anlatarak elde ettiğim tüm ayrıcalıklar, isteklerim de yok oldu. Eskiden yaptığı, eşimi gözümde yükselten, maşallah dediğim özellikleri de yok oldu" dediğiniz ve "benim aile kavramım" içine soktuğunuz bölümün içinde çok sıkıntılı unsurlar olabileceğini düşünüyorum. Olup bitenin sizin lohusalığınızdan doğmuş şeyler olmadığını, lohusalığın muhtemelen daha da artan beklentilerinize/taleplerinize belki sebep belki bahane olduğunu, sonunda insanların tahammüllerinin yetemeyeceği kadar kırıldıklarını döküldüklerini düşünüyorum. eşinizin 'senin normal halin bu' lafına, bence, değer verin.
sadece sizin için değil, hepimiz için her zaman her yaşta geçerli bence; kendimize ve tutunduğumuz kavram içeriklerine karşı biraz daha açık fikirli, zaman zaman sorgulayıcı olabilmek lâzım. sizin de bu olanlar vesilesiyle, çift terapisine başlayıp, kendinize, ilişkinize dışardan bir göz yardımıyla bakmanız, bence, yararınıza olur.
sizin hep 'sakince fikrinizi belirttiğiniz', karşı tarafın ise anne oğul, bağırıp durduğu bu anlatılanları ben; basılmaması gereken düğmelere "sakince" basıp sonra da uslup meselesine sığınıp özür bekliyorsunuz diye de görebilirim mesela... öyledir demiyorum, ya öyleyse diyorum... örneğin; 'ılımlı ılımlı oturun konuşalım dedi'ğini söylediğiniz ailenizi, bir adamın 35 günlük bebeğini ve karısını evinden alıp başka şehre götüren' ailenizi, bir de bir uzmanın eşliğinde değerlendirin.
dışardan bir göz daima yararlıdır, çok şey kazandırır. "şu ana kadar böyle yaşadık"a tutunmayın, bir şeyin üç sene sürdürülmüş olması o şeyi doğru yapmaz. 3 senede sizin memnun olduğunuz hayat, eşinize 'tahammülüm, sabrım bitti' dedirtmiş. sizi bu kadar mutlu ediyorken o'na bunu dedirten şeye bir de dışardan bir gözle bakın.
burada olağandır, gelen yorumlara göre anlatılan olaylar şekil değiştirir durur... siz de böyle yaparsınız yapmazsınız bilemem, açıkçası umursamam da, ama umarım, hasar gören egonuzun değil, eşinize duyduğunuz sevginin, yuvanızı koruma endişenizin galip geleceği sağduyulu adımlar atarsınız.
çünkü, bence, iyi bir eşiniz var, biraz makul olursanız, annesiyle babasıyla aynı evin içinde büyüteceğiniz bir bebeğiniz var. Siz kendinizi biraz esnetmezseniz, bazı unsurları biraz revize etmez, değişime direnirseniz, bu haliyle kendinizi götüreceğiniz her ilişkide sorun yaşama ihtimaliniz olabileceğini de düşünmekte fayda var.