Evliliklerinin 9. yıldönümünü kutluyorlardı o gece...Pencerenin dışında koşarcasına yağan kara bakarak şarap içtiler gece boyunca... Geceyarısına iki dakikakala adam bir teklifle çıkageldi:
"-Gel 10. yılımıza güç bir şeyi deneyerek başlayalım" dedi: "Bugüne dek gizlediğimiz her olayı, düşündüğümüz her şeyi anlatalım birbirimize... Var mısın..?"
"-Varım" dedi kadın...
Yelkovan, geceyarısıyla buluştuğunda başladılar.
Daha ilk 5 dakikada, çocukluk aşklarını, ilk cinsel deneyimlerini anlatırken, öyle şeyler söyledi ki adam, kadın dayanamadı.
"-Sus... Keşke başlamasaydık" dedi.
Işığı açıp biraz ara verdiler. Pikaba bir 45'lik koyup dansettiler. Henüz yolun başındalardı: "Bu gece olmazsa bir daha deneyemeyiz" deyip yeniden başladılar.
İlk genelev ziyaretinden sözetti adam; kadın ilk mastürbasyonunu anlattı. Konu, kızların "mühürlerini" evliliğe yatırım için saklamalarına gelince gölgelendi sohbet...
Kadın yüreğinde bir şeylerin yıkılıp ufalandığını hissetti. Aralarındaki buzlar çözülmüş, ancak bu kez de sele kapılıp akmaya başlamışlardı. 9 yıldır yanyana, ama birbirlerinden habersiz yaşadıklarını farkettiler. İlk kez gerçek anlamda tanışıyorlardı. Korktular, ama "dürüstlük oyunu"nu sürdürdüler.
Laf gizli ilişkilerden açılınca:
"-Keşke kadınlarla yatamayacak kadar güçsüz bir erkek olsaydım. Hatta alt başımı kesip fırlatsaydım, özgür olabilecek miydim o zaman" diye sordu adam: "Kıskanmazdın değil mi, belki de daha mutlu olurdun? Özgürlüğüm alt başıma bağlı değil mi..? Yaşama umudum hep onda asılı..?"
"-İğrençsin... rica ederim sus..." dedi kadın...
Deştikleri yara kanamaya başladı.
Adam, kapısını çaldığı yasak evleri hatırladı. "Her kadın, kocasını gitmez bilir böyle yerlere" dedi, "Peki kimler gidiyor öyleyse..? Şu kentte binlerce kadın var herkesin karısı olmuş. Çevremizde en dürüst bildiğin birisini sor bana..?"
Bir isim verdi kadın... ürperdi; gülünce kocası...
Sohbet koyulaştıkça evlilikleri ilmek ilmek çözülüyordu adeta...
"-Bitmedi" dedi adam... "daha da iğrenç şeyler var, sana anlatmak istediğim... Biliyor musun, seni öperken filmlerde, dergilerde, sokaklarda görüp beğendiğim öteki kadınları öpüyordum... Hele göğüslerin, bacakların..."
Durdurdu kadın; kocasının kafasının içinde gezdirdiği haremine şaşarak... "Ne olur daha ileri gitme" diye yalvardı, "...temiz bir yerlerim kalsın bedenimde bana..."
Ellerini kocasının avucunda ısıtmayalı yıllar olduğunu farketti o an... Babasının cenazesinde o kadar yakınlaşmışlardı en son... Belki yeni bir cenazeye kadar beklemeleri gerekecekti.
"-Senin aradığın güvenmek değil, sığınmak" dedi adam; "İnsanlar bir araya gelince, iki olacağına azalıyor, küçülüyor nedense..."
"-Evlenmeseydin öyleyse" diye diklendi kadın... "Ben de pişmanım evlendiğime... Bilemezdim sonunun böyle olacağını... Öylesine mutlu insanlar vardı ki çevremde..."
"-Güzel bir gardrop gibi... arkası uydurma bir tahta parçasıyla kapatılmıştır. Gardrobu satarken sırtını döndürmezler hiç... Sen de dışarı çıkarken sarkmış karnını korselerle toparlıyorsun, ama evde kirli kombinezonun sarkıyor eteklerinden..."
Sabah oluyordu; sustular...
"-Boşver" dedi adam, "İki kişilik şirketimiz iyi gidiyor. Zamanla dörde çıktık. Aramızdaki kopuklukları onların eti kemiğiyle besledik."
Kadın, karnındayken parça parça leğene atılan öbür çocuklarının hesabını sordu:
"-Nasıl yaşayacağım şimdi" diyerek bir koltuğa yığıldı.
"-Yaşamaya zorunluyuz" dedi adam. "En azından dürüst olabilme umuduna sahibiz şimdi; hiç olmazsa birbirimize karşı... Var mısın?"
BEKİR YILDIZ -EVLİLİK ŞİRKETİ'NDEN