Birini değiştirmek mümkün mü?

cilek4233

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
13 Ekim 2021
926
1.534
36
Birini değiştirmek...



Biraz öğrendiklerimi paylaşmak, biraz da belli sebeplerle hayatından çıkaramayacağı ama mevcut hali ile katlanamadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda olanlara yardım etsin diye yazıyorum.



Ben birini değiştirmeyi denemem şu an ama daha önce denemiştim. Sadece çok yanlış yollar denediğimi farkettim. İlk örneği sonunda ben vereceğim.


Burada çok tartışılıyor. Mümkün mü? Ya da bunlar dahilinde mümkün olabilir mi?

Deneyimlerimizi paylaşalım mı?


Huy: Yaradılış ve ruhsal özellik.

‘Taa bebekliğinden beri acıkınca basar yaygarayı.’ Hala açken agresiftir.

Kültür: Öğrenme ve tecrübe ile edinilen kendine özgü anlayış ve davranış.

‘Kadın azıcık sessiz olur, erkeği alttan alır.’ Böyle bir ortamda büyümüş ve normali bu kabul etmiştir.

Karakter: Davranışları belirleyen ana özellik.

‘Tamam aldık ya hediye.’ Cimridir; parası var veya yok. Aldığı şeyi mutlaka başınıza kakar.

Davranış: Dışarıya gösterilen tutum, hareketler.

İşte bu yukarıdakilerin hepsi ve dahası.

Geçici Durum: İflas edip mecburen masrafları kısmaya başlamıştır, iş yerinde ağır baskı görüyordur her şeye agresif olmaya başlamıştır, ailesinde bir vefat yaşamış ve içe kapanmıştır.

Bunlar tramvaya bağlı oluşan; düzelmesi zamanla kendi kendine olabilecek veya destek aldığında kısa sürede aslına dönebilecek şeylerdir.


Burada 'huy, yaradılış' kısmına bir parantez açacağım. Aynı ana baba tarafından yetiştirildik. Ablam bencil?
Sebebi hem yaradılış hem algı farkı. Mini bir örnek; zamanın birinde bir kadının ikiz erkek çocukları varmış. Kadın mutfakta yemek yaparken çocukların 1 saattir sesinin çıkmadığını farketmiş. Geldiğinde çocukları salonun ortasında bembeyaz halıların üstünde bahçeden aldıkları toprakla oynarken bulmuş.
Ve basmış yaygarayı! Çocuklardan biri bahçeye kaçarken öteki kendini koltuğa atmış. Anne söylenmiş, iki tane de patlatmış.

Hikaye ya; bahçeye kaçan çocuğa 'ne oldu?' demiş babası. 'Annem evde oynamama kızdı, bahçede oynuyorum.' diye umursamaz bir cevap vermiş.

İçerde kalan ise 'bir daha hiç çamurla oynamayacağım yoksa annem döver.' demiş. Sonrasında anne 'ilk çocuk nasılsa beni takmaz, otoritem sarsılmasın diyerek bir çocuğu hür ötekini bağımlı kılmış. İşte o fark hem yaradılış hem erken çocukluk muamelelerine dayanıyor.

Yani 'kayınvalide bana her işini gördürür, eltime ağzını açamıyor' diye ayrımcılık sandığınız şey aslında eşlerinizin tutum farkıdır.


İnsanlar davranışlarını değiştirebilir.

Evde her şeye bağıran bir adam; insanların yanında bağırmayabilir. Yaptığının yanlış olduğunu biliyor fakat rol yapıyordur.



Huy değişmedikçe, kültür güncellenmedikçe, karakter başkalaşmadıkça her davranış geçicidir.

Birini değiştirmek beyhude bir çaba. Çok zaman alır ve başarısız olma ihtimali % 50’nin üzerindedir.



Ancak yine de kendinizi, farklı iki kültürde büyümekte olan çocuğunuzun davranışlarını şekillendirmek isterseniz böyle düşünmeniz gerekir.



Pekçok konuda eşini, sevgilisini değiştirmek isteyenler görüyorum. Davranışları değişen eşlerinin iki gün sonra yine aynı olduğunu söyleyen de.



Pek sevmediğim ama hakkını teslim etmek istediğim bir ilişki danışmanı ‘oyunu kuralına göre’ oynamaktan söz etmişti.



Birini değiştirmek istiyorsanız, buna zaman harcamaya değer mi diyorsanız oturun ve bunları listeleyin. Neler huy, neler kültür, neler karakter.

Ancak önce bunu kendinize yapın. Belki de bazı yanlışlar sizdedir ve karşınızdaki o konuda tamamen normaldir.



Buradaki en çok konu içeriğine örnek olması açısından;



‘Seni okutmak için elimde avcumda ne varsa harcadım, sen zor şartlarda yaşama diye babanla evli kaldım, anne babaya cevap verirsen tepetaklak olursun’ diye büyütülmüş bir erkek.



‘Evlendiği günden sonra sevgi, saygı arayışını yitirip çocuklarını kocası yerine koymuş; eşinden göremediği iltifatı, şımartmayı çocuklarında arayıp alan, eşine yaptıramadığı her şeyi çocuğuna yaptıran’ bir anne.


Burada yaklaşık 30 yıldır iki tarafı da besleyen bir ilişki var. Siz ne kadar ‘kocamı kullanıyorlar, borç yıktılar, anası demez mi evladım evinde mutlu olsun’ deseniz de;


Anne kocasından göremediği ‘istediğini yaptırma’ egosunu ve aslında gerçekte hiç sevilecek yanı olmadığını bildiğinden taşıdığı yalnız kalma korkusunu oğlu üzerinde kanının son damlasına kadar korumaya çalışmaktadır.

Bu esnada oğlu ‘kendi karısı asla mutlu olmazken sorunun kendisinde olmadığını kendine ispatlamak için babası tarafından mutsuz edilmiş anneyi mutlu edebilmek için didinmekte, o borçları ödedikçe kendini daha takdire yakın hissetmektedir.



Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.


İnsanı sadece iki şey değiştirir. Kaybetmek ile yüzleşmek ve gerçekten kaybetmek.

Bu kaybetme bazen sizle ilgili olmayabilir. Canınızı yakmak istemem ama özellikle karşınızda bencil ya da narsisizmi kuvvetli biri varsa; 'aa bana daha iyisi bakmaz, mis gibi yemek yapan ya da para kazanan kadın gitti. Boşansam ailemin evine mi döneceğim.' diye yine kendi menfaatini düşünen biri de olabilir. Bu bencillik de kişiliktir.
Bunları da göz önünde bulundurursak; ufak tefek sağa sola çorap atma, özel gün önemsememe gibi davranışları olan kişilerin ötesinde vakit harcamayın derim. Ama mecbursunuzdur, anne, kardeştir o zaman işler değişir.
Söylemekle, anlatmakla, yalvarmakla, defalarca kavga etmekle en çok birinin davranışını değiştirebilirsiniz, o da geçici olur. Sizse asla emin olamazsınız değişti mi, rol mü yapıyor.

O yüzden her daim ‘tavır’ davranıştan daha yüksek seslidir.



Her gün annesini arayıp saatlerce evinizdeki mercimeğin pişmesini anlatan eşinizle kavga edip, annesine bilenerek çözüm bulamazsınız. Ya inadına arar ya da gizleyerek dışarıda arar.

Çünkü kavganın sonunda oradasınızdır ve size o kadar vakit ayırmasa bile sevginizle onu kazanmak için didiniyorsunuzdur.



O denli konuşmanın sizi irite ettiğini hissettirip, yanınıza döndüğünde müsait olmayıp dışarı çıksanız, o sizle vakit geçirmek istediğinde arkadaşınızla telefonda olsanız nasıl olurdu? Siz onla vakit geçirirken sizi arayan arkadaşlarınıza; ona ayıp olmaması için hep daha sonra döndünüz değil mi?



İlk örnek benden; ex eşimle sürekli ama her şey için kavga ederdik. Kol kırılır yen içinde kalır diye aileme ya da birine bir kelime bile anlatmazdım. Ancak o; herkesin her gün kavga edip, birbirine küfür edip ertesi gün bir şey olmamışçasına konuştuğu bir kültürden geliyormuş.

3 gün sonra gelir sarılır öpmeye çalışırdı. Özür dilemesi gerektiğini, yaptığından pişman olması gerektiğini söylediğimde hem garip bakardı hem de bunu zorla yaptığında da inanılmaz aşağlanır hırslanırdı.

Çünkü özür dilemek = birinin elini eteğini öpüp yalvarmakmış onun kültüründe.



Bu duruma düşmemek için bir hatası alenen ortaya çıksa ölümüne yalan söyler, çirkefçe kavgayı başka bir yere sürüklerdi. Bu da karakter olmuş artık.

Çünkü 3 yaşında bile oyun oynarken kavga çıksa kendini sıyırmanın bir yolunu bulurmuş. Bu da huy.



Ben katı olunca özür dilerdi ama iki gün sonra aynı şeyi yapardı. Bu da davranış.



Bu adamla defalarca kavga etmem, trip atmam, terketmem ‘hatasının sorumluluğunu üstlenmeme’ davranışını çözmezmiş çünkü bu konuda geldiği kültür bozuk.

Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.
 
Birini değiştirmek...



Biraz öğrendiklerimi paylaşmak, biraz da belli sebeplerle hayatından çıkaramayacağı ama mevcut hali ile katlanamadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda olanlara yardım etsin diye yazıyorum.



Ben birini değiştirmeyi denemem şu an ama daha önce denemiştim. Sadece çok yanlış yollar denediğimi farkettim. İlk örneği sonunda ben vereceğim.


Burada çok tartışılıyor. Mümkün mü? Ya da bunlar dahilinde mümkün olabilir mi?

Deneyimlerimizi paylaşalım mı?


Huy: Yaradılış ve ruhsal özellik.

‘Taa bebekliğinden beri acıkınca basar yaygarayı.’ Hala açken agresiftir.

Kültür: Öğrenme ve tecrübe ile edinilen kendine özgü anlayış ve davranış.

‘Kadın azıcık sessiz olur, erkeği alttan alır.’ Böyle bir ortamda büyümüş ve normali bu kabul etmiştir.

Karakter: Davranışları belirleyen ana özellik.

‘Tamam aldık ya hediye.’ Cimridir; parası var veya yok. Aldığı şeyi mutlaka başınıza kakar.

Davranış: Dışarıya gösterilen tutum, hareketler.

İşte bu yukarıdakilerin hepsi ve dahası.

Geçici Durum: İflas edip mecburen masrafları kısmaya başlamıştır, iş yerinde ağır baskı görüyordur her şeye agresif olmaya başlamıştır, ailesinde bir vefat yaşamış ve içe kapanmıştır.

Bunlar tramvaya bağlı oluşan; düzelmesi zamanla kendi kendine olabilecek veya destek aldığında kısa sürede aslına dönebilecek şeylerdir.


Burada 'huy, yaradılış' kısmına bir parantez açacağım. Aynı ana baba tarafından yetiştirildik. Ablam bencil?
Sebebi hem yaradılış hem algı farkı. Mini bir örnek; zamanın birinde bir kadının ikiz erkek çocukları varmış. Kadın mutfakta yemek yaparken çocukların 1 saattir sesinin çıkmadığını farketmiş. Geldiğinde çocukları salonun ortasında bembeyaz halıların üstünde bahçeden aldıkları toprakla oynarken bulmuş.
Ve basmış yaygarayı! Çocuklardan biri bahçeye kaçarken öteki kendini koltuğa atmış. Anne söylenmiş, iki tane de patlatmış.

Hikaye ya; bahçeye kaçan çocuğa 'ne oldu?' demiş babası. 'Annem evde oynamama kızdı, bahçede oynuyorum.' diye umursamaz bir cevap vermiş.

İçerde kalan ise 'bir daha hiç çamurla oynamayacağım yoksa annem döver.' demiş. Sonrasında anne 'ilk çocuk nasılsa beni takmaz, otoritem sarsılmasın diyerek bir çocuğu hür ötekini bağımlı kılmış. İşte o fark hem yaradılış hem erken çocukluk muamelelerine dayanıyor.

Yani 'kayınvalide bana her işini gördürür, eltime ağzını açamıyor' diye ayrımcılık sandığınız şey aslında eşlerinizin tutum farkıdır.


İnsanlar davranışlarını değiştirebilir.

Evde her şeye bağıran bir adam; insanların yanında bağırmayabilir. Yaptığının yanlış olduğunu biliyor fakat rol yapıyordur.



Huy değişmedikçe, kültür güncellenmedikçe, karakter başkalaşmadıkça her davranış geçicidir.

Birini değiştirmek beyhude bir çaba. Çok zaman alır ve başarısız olma ihtimali % 50’nin üzerindedir.



Ancak yine de kendinizi, farklı iki kültürde büyümekte olan çocuğunuzun davranışlarını şekillendirmek isterseniz böyle düşünmeniz gerekir.



Pekçok konuda eşini, sevgilisini değiştirmek isteyenler görüyorum. Davranışları değişen eşlerinin iki gün sonra yine aynı olduğunu söyleyen de.



Pek sevmediğim ama hakkını teslim etmek istediğim bir ilişki danışmanı ‘oyunu kuralına göre’ oynamaktan söz etmişti.



Birini değiştirmek istiyorsanız, buna zaman harcamaya değer mi diyorsanız oturun ve bunları listeleyin. Neler huy, neler kültür, neler karakter.

Ancak önce bunu kendinize yapın. Belki de bazı yanlışlar sizdedir ve karşınızdaki o konuda tamamen normaldir.



Buradaki en çok konu içeriğine örnek olması açısından;



‘Seni okutmak için elimde avcumda ne varsa harcadım, sen zor şartlarda yaşama diye babanla evli kaldım, anne babaya cevap verirsen tepetaklak olursun’ diye büyütülmüş bir erkek.



‘Evlendiği günden sonra sevgi, saygı arayışını yitirip çocuklarını kocası yerine koymuş; eşinden göremediği iltifatı, şımartmayı çocuklarında arayıp alan, eşine yaptıramadığı her şeyi çocuğuna yaptıran’ bir anne.


Burada yaklaşık 30 yıldır iki tarafı da besleyen bir ilişki var. Siz ne kadar ‘kocamı kullanıyorlar, borç yıktılar, anası demez mi evladım evinde mutlu olsun’ deseniz de;


Anne kocasından göremediği ‘istediğini yaptırma’ egosunu ve aslında gerçekte hiç sevilecek yanı olmadığını bildiğinden taşıdığı yalnız kalma korkusunu oğlu üzerinde kanının son damlasına kadar korumaya çalışmaktadır.

Bu esnada oğlu ‘kendi karısı asla mutlu olmazken sorunun kendisinde olmadığını kendine ispatlamak için babası tarafından mutsuz edilmiş anneyi mutlu edebilmek için didinmekte, o borçları ödedikçe kendini daha takdire yakın hissetmektedir.



Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.


İnsanı sadece iki şey değiştirir. Kaybetmek ile yüzleşmek ve gerçekten kaybetmek.

Bu kaybetme bazen sizle ilgili olmayabilir. Canınızı yakmak istemem ama özellikle karşınızda bencil ya da narsisizmi kuvvetli biri varsa; 'aa bana daha iyisi bakmaz, mis gibi yemek yapan ya da para kazanan kadın gitti. Boşansam ailemin evine mi döneceğim.' diye yine kendi menfaatini düşünen biri de olabilir. Bu bencillik de kişiliktir.
Bunları da göz önünde bulundurursak; ufak tefek sağa sola çorap atma, özel gün önemsememe gibi davranışları olan kişilerin ötesinde vakit harcamayın derim. Ama mecbursunuzdur, anne, kardeştir o zaman işler değişir.
Söylemekle, anlatmakla, yalvarmakla, defalarca kavga etmekle en çok birinin davranışını değiştirebilirsiniz, o da geçici olur. Sizse asla emin olamazsınız değişti mi, rol mü yapıyor.

O yüzden her daim ‘tavır’ davranıştan daha yüksek seslidir.



Her gün annesini arayıp saatlerce evinizdeki mercimeğin pişmesini anlatan eşinizle kavga edip, annesine bilenerek çözüm bulamazsınız. Ya inadına arar ya da gizleyerek dışarıda arar.

Çünkü kavganın sonunda oradasınızdır ve size o kadar vakit ayırmasa bile sevginizle onu kazanmak için didiniyorsunuzdur.



O denli konuşmanın sizi irite ettiğini hissettirip, yanınıza döndüğünde müsait olmayıp dışarı çıksanız, o sizle vakit geçirmek istediğinde arkadaşınızla telefonda olsanız nasıl olurdu? Siz onla vakit geçirirken sizi arayan arkadaşlarınıza; ona ayıp olmaması için hep daha sonra döndünüz değil mi?



İlk örnek benden; ex eşimle sürekli ama her şey için kavga ederdik. Kol kırılır yen içinde kalır diye aileme ya da birine bir kelime bile anlatmazdım. Ancak o; herkesin her gün kavga edip, birbirine küfür edip ertesi gün bir şey olmamışçasına konuştuğu bir kültürden geliyormuş.

3 gün sonra gelir sarılır öpmeye çalışırdı. Özür dilemesi gerektiğini, yaptığından pişman olması gerektiğini söylediğimde hem garip bakardı hem de bunu zorla yaptığında da inanılmaz aşağlanır hırslanırdı.

Çünkü özür dilemek = birinin elini eteğini öpüp yalvarmakmış onun kültüründe.



Bu duruma düşmemek için bir hatası alenen ortaya çıksa ölümüne yalan söyler, çirkefçe kavgayı başka bir yere sürüklerdi. Bu da karakter olmuş artık.

Çünkü 3 yaşında bile oyun oynarken kavga çıksa kendini sıyırmanın bir yolunu bulurmuş. Bu da huy.



Ben katı olunca özür dilerdi ama iki gün sonra aynı şeyi yapardı. Bu da davranış.



Bu adamla defalarca kavga etmem, trip atmam, terketmem ‘hatasının sorumluluğunu üstlenmeme’ davranışını çözmezmiş çünkü bu konuda geldiği kültür bozuk.

Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.
Hayır imkansız
 
Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.

Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.
Uyanmak istemeyene hiçbir şey yapamazsın. Uyanmak istemeyeceklerdir. Çünkü ömürlerini kendi doğruları üzerine inşa ettiler. Yıkılırsa altında kalacaklar. Sen, düşmansın, yıkmak istediğin için, bilinmezi işaret ettiğin için.
 
Uyanmak istemeyene hiçbir şey yapamazsın. Uyanmak istemeyeceklerdir. Çünkü ömürlerini kendi doğruları üzerine inşa ettiler. Yıkılırsa altında kalacaklar. Sen, düşmansın, yıkmak istediğin için, bilinmezi işaret ettiğin için.
Ah Katip en çok bilenlerden birisin nihayet ben de anladığım için öğrendikçe paylaşıyorum işte. Bana burası yardım etti, bi nevi borç gibi. İyi ki sen de vardın. ❤️
 
Birini değiştirmek...



Biraz öğrendiklerimi paylaşmak, biraz da belli sebeplerle hayatından çıkaramayacağı ama mevcut hali ile katlanamadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda olanlara yardım etsin diye yazıyorum.



Ben birini değiştirmeyi denemem şu an ama daha önce denemiştim. Sadece çok yanlış yollar denediğimi farkettim. İlk örneği sonunda ben vereceğim.


Burada çok tartışılıyor. Mümkün mü? Ya da bunlar dahilinde mümkün olabilir mi?

Deneyimlerimizi paylaşalım mı?


Huy: Yaradılış ve ruhsal özellik.

‘Taa bebekliğinden beri acıkınca basar yaygarayı.’ Hala açken agresiftir.

Kültür: Öğrenme ve tecrübe ile edinilen kendine özgü anlayış ve davranış.

‘Kadın azıcık sessiz olur, erkeği alttan alır.’ Böyle bir ortamda büyümüş ve normali bu kabul etmiştir.

Karakter: Davranışları belirleyen ana özellik.

‘Tamam aldık ya hediye.’ Cimridir; parası var veya yok. Aldığı şeyi mutlaka başınıza kakar.

Davranış: Dışarıya gösterilen tutum, hareketler.

İşte bu yukarıdakilerin hepsi ve dahası.

Geçici Durum: İflas edip mecburen masrafları kısmaya başlamıştır, iş yerinde ağır baskı görüyordur her şeye agresif olmaya başlamıştır, ailesinde bir vefat yaşamış ve içe kapanmıştır.

Bunlar tramvaya bağlı oluşan; düzelmesi zamanla kendi kendine olabilecek veya destek aldığında kısa sürede aslına dönebilecek şeylerdir.


Burada 'huy, yaradılış' kısmına bir parantez açacağım. Aynı ana baba tarafından yetiştirildik. Ablam bencil?
Sebebi hem yaradılış hem algı farkı. Mini bir örnek; zamanın birinde bir kadının ikiz erkek çocukları varmış. Kadın mutfakta yemek yaparken çocukların 1 saattir sesinin çıkmadığını farketmiş. Geldiğinde çocukları salonun ortasında bembeyaz halıların üstünde bahçeden aldıkları toprakla oynarken bulmuş.
Ve basmış yaygarayı! Çocuklardan biri bahçeye kaçarken öteki kendini koltuğa atmış. Anne söylenmiş, iki tane de patlatmış.

Hikaye ya; bahçeye kaçan çocuğa 'ne oldu?' demiş babası. 'Annem evde oynamama kızdı, bahçede oynuyorum.' diye umursamaz bir cevap vermiş.

İçerde kalan ise 'bir daha hiç çamurla oynamayacağım yoksa annem döver.' demiş. Sonrasında anne 'ilk çocuk nasılsa beni takmaz, otoritem sarsılmasın diyerek bir çocuğu hür ötekini bağımlı kılmış. İşte o fark hem yaradılış hem erken çocukluk muamelelerine dayanıyor.

Yani 'kayınvalide bana her işini gördürür, eltime ağzını açamıyor' diye ayrımcılık sandığınız şey aslında eşlerinizin tutum farkıdır.


İnsanlar davranışlarını değiştirebilir.

Evde her şeye bağıran bir adam; insanların yanında bağırmayabilir. Yaptığının yanlış olduğunu biliyor fakat rol yapıyordur.



Huy değişmedikçe, kültür güncellenmedikçe, karakter başkalaşmadıkça her davranış geçicidir.

Birini değiştirmek beyhude bir çaba. Çok zaman alır ve başarısız olma ihtimali % 50’nin üzerindedir.



Ancak yine de kendinizi, farklı iki kültürde büyümekte olan çocuğunuzun davranışlarını şekillendirmek isterseniz böyle düşünmeniz gerekir.



Pekçok konuda eşini, sevgilisini değiştirmek isteyenler görüyorum. Davranışları değişen eşlerinin iki gün sonra yine aynı olduğunu söyleyen de.



Pek sevmediğim ama hakkını teslim etmek istediğim bir ilişki danışmanı ‘oyunu kuralına göre’ oynamaktan söz etmişti.



Birini değiştirmek istiyorsanız, buna zaman harcamaya değer mi diyorsanız oturun ve bunları listeleyin. Neler huy, neler kültür, neler karakter.

Ancak önce bunu kendinize yapın. Belki de bazı yanlışlar sizdedir ve karşınızdaki o konuda tamamen normaldir.



Buradaki en çok konu içeriğine örnek olması açısından;



‘Seni okutmak için elimde avcumda ne varsa harcadım, sen zor şartlarda yaşama diye babanla evli kaldım, anne babaya cevap verirsen tepetaklak olursun’ diye büyütülmüş bir erkek.



‘Evlendiği günden sonra sevgi, saygı arayışını yitirip çocuklarını kocası yerine koymuş; eşinden göremediği iltifatı, şımartmayı çocuklarında arayıp alan, eşine yaptıramadığı her şeyi çocuğuna yaptıran’ bir anne.


Burada yaklaşık 30 yıldır iki tarafı da besleyen bir ilişki var. Siz ne kadar ‘kocamı kullanıyorlar, borç yıktılar, anası demez mi evladım evinde mutlu olsun’ deseniz de;


Anne kocasından göremediği ‘istediğini yaptırma’ egosunu ve aslında gerçekte hiç sevilecek yanı olmadığını bildiğinden taşıdığı yalnız kalma korkusunu oğlu üzerinde kanının son damlasına kadar korumaya çalışmaktadır.

Bu esnada oğlu ‘kendi karısı asla mutlu olmazken sorunun kendisinde olmadığını kendine ispatlamak için babası tarafından mutsuz edilmiş anneyi mutlu edebilmek için didinmekte, o borçları ödedikçe kendini daha takdire yakın hissetmektedir.



Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.


İnsanı sadece iki şey değiştirir. Kaybetmek ile yüzleşmek ve gerçekten kaybetmek.

Bu kaybetme bazen sizle ilgili olmayabilir. Canınızı yakmak istemem ama özellikle karşınızda bencil ya da narsisizmi kuvvetli biri varsa; 'aa bana daha iyisi bakmaz, mis gibi yemek yapan ya da para kazanan kadın gitti. Boşansam ailemin evine mi döneceğim.' diye yine kendi menfaatini düşünen biri de olabilir. Bu bencillik de kişiliktir.
Bunları da göz önünde bulundurursak; ufak tefek sağa sola çorap atma, özel gün önemsememe gibi davranışları olan kişilerin ötesinde vakit harcamayın derim. Ama mecbursunuzdur, anne, kardeştir o zaman işler değişir.
Söylemekle, anlatmakla, yalvarmakla, defalarca kavga etmekle en çok birinin davranışını değiştirebilirsiniz, o da geçici olur. Sizse asla emin olamazsınız değişti mi, rol mü yapıyor.

O yüzden her daim ‘tavır’ davranıştan daha yüksek seslidir.



Her gün annesini arayıp saatlerce evinizdeki mercimeğin pişmesini anlatan eşinizle kavga edip, annesine bilenerek çözüm bulamazsınız. Ya inadına arar ya da gizleyerek dışarıda arar.

Çünkü kavganın sonunda oradasınızdır ve size o kadar vakit ayırmasa bile sevginizle onu kazanmak için didiniyorsunuzdur.



O denli konuşmanın sizi irite ettiğini hissettirip, yanınıza döndüğünde müsait olmayıp dışarı çıksanız, o sizle vakit geçirmek istediğinde arkadaşınızla telefonda olsanız nasıl olurdu? Siz onla vakit geçirirken sizi arayan arkadaşlarınıza; ona ayıp olmaması için hep daha sonra döndünüz değil mi?



İlk örnek benden; ex eşimle sürekli ama her şey için kavga ederdik. Kol kırılır yen içinde kalır diye aileme ya da birine bir kelime bile anlatmazdım. Ancak o; herkesin her gün kavga edip, birbirine küfür edip ertesi gün bir şey olmamışçasına konuştuğu bir kültürden geliyormuş.

3 gün sonra gelir sarılır öpmeye çalışırdı. Özür dilemesi gerektiğini, yaptığından pişman olması gerektiğini söylediğimde hem garip bakardı hem de bunu zorla yaptığında da inanılmaz aşağlanır hırslanırdı.

Çünkü özür dilemek = birinin elini eteğini öpüp yalvarmakmış onun kültüründe.



Bu duruma düşmemek için bir hatası alenen ortaya çıksa ölümüne yalan söyler, çirkefçe kavgayı başka bir yere sürüklerdi. Bu da karakter olmuş artık.

Çünkü 3 yaşında bile oyun oynarken kavga çıksa kendini sıyırmanın bir yolunu bulurmuş. Bu da huy.



Ben katı olunca özür dilerdi ama iki gün sonra aynı şeyi yapardı. Bu da davranış.



Bu adamla defalarca kavga etmem, trip atmam, terketmem ‘hatasının sorumluluğunu üstlenmeme’ davranışını çözmezmiş çünkü bu konuda geldiği kültür bozuk.

Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.
Başkasını değiştirmeye gerek yok, sen degisirsen herkes değişir. Kader iki insanı rastgele biraraya getirmiyor. Ben de cevremdekileri hep analiz eder çözüm arayışına girerdim ama zahmetli ve gereksiz bir çabaymış. İnsanın önce kendine dönüp bakması gerekiyor, ben kimim, çocukluğumda ne yaşadım da bu tip insanları hep kendime çekiyorum...
 
Psikologum demişti seanslarla 5% değişim yapabilirsek kendini başarılı say, bu kendi isteğinle olan ve kendinde yapacağın değişim. başkasını zorla değiştirmeye çalışmak ne kadar ihtimal siz düşünün
 
Ben artık eşimi değiştirmeye çalışmak yerine, onda farkındalık oluşturmayı öğrendim.
Mesela bir tartışmada, uzunca süre iletişimsiz kaldığımızda gelip "özür dilerim" diyor ve ben ona "benden neden özür diledin?" diye soruyorum.
"Seni üzdüğüm için" diyor.
Alt metin: Benimle konuşmadığında kendimi yalnız hissediyorum ve bunu artık uzatma.

Bunun samimiyetsiz olduğunu, "özür dileyeceksen eğer, hata olduğunu düşündüğün şeyi fark et ve onu bir daha tekrar etmeyeceğini söyleyerek özür dile. O zaman beni anladığını bilirim" diyorum. Uzunca bir düşünme evresinden sonra anlıyor ne demek istediğimi.
"Bu davranışımın seni kırdığını biliyorum, seni anlıyorum ve tekrar etmemek için çaba göstereceğim, özür dilerim" diyor.

Başka bir örnek:
Bir tartışma ortamı yine. Sürekli olarak iddia ettiğim şeyin aksini savunurken sinirden küplere biniyor.
O sırada gayet sakin bir biçimde, "peki ikimiz de haklı olamaz mıyız?" diye sorduğumda, öfkesi diniyor ve zihni tekrar çalışmaya başlıyor.
Evet, öyle de olabilir diyor ve konu yine bir farkındalık ile tatlıya bağlanıyor.
Birini değiştirmek ne kadar mümkün bilmiyorum ama, durumlara karşı verdiğim tepkileri değiştirmeyi kendime öğrettim bir süredir.
Aslında ben de, etrafımızdaki insanların bizim enerjimizin yansıması olduğuna inananlardanım.
Hayat bana istediğimi değil, ihtiyacım olanı veriyor. Hepsi bütünün ve benim hayrıma...
Güzel konu, emeğinize sağlık konu sahibi 🍀💙
 
Birini değiştirmek...



Biraz öğrendiklerimi paylaşmak, biraz da belli sebeplerle hayatından çıkaramayacağı ama mevcut hali ile katlanamadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda olanlara yardım etsin diye yazıyorum.



Ben birini değiştirmeyi denemem şu an ama daha önce denemiştim. Sadece çok yanlış yollar denediğimi farkettim. İlk örneği sonunda ben vereceğim.


Burada çok tartışılıyor. Mümkün mü? Ya da bunlar dahilinde mümkün olabilir mi?

Deneyimlerimizi paylaşalım mı?


Huy: Yaradılış ve ruhsal özellik.

‘Taa bebekliğinden beri acıkınca basar yaygarayı.’ Hala açken agresiftir.

Kültür: Öğrenme ve tecrübe ile edinilen kendine özgü anlayış ve davranış.

‘Kadın azıcık sessiz olur, erkeği alttan alır.’ Böyle bir ortamda büyümüş ve normali bu kabul etmiştir.

Karakter: Davranışları belirleyen ana özellik.

‘Tamam aldık ya hediye.’ Cimridir; parası var veya yok. Aldığı şeyi mutlaka başınıza kakar.

Davranış: Dışarıya gösterilen tutum, hareketler.

İşte bu yukarıdakilerin hepsi ve dahası.

Geçici Durum: İflas edip mecburen masrafları kısmaya başlamıştır, iş yerinde ağır baskı görüyordur her şeye agresif olmaya başlamıştır, ailesinde bir vefat yaşamış ve içe kapanmıştır.

Bunlar tramvaya bağlı oluşan; düzelmesi zamanla kendi kendine olabilecek veya destek aldığında kısa sürede aslına dönebilecek şeylerdir.


Burada 'huy, yaradılış' kısmına bir parantez açacağım. Aynı ana baba tarafından yetiştirildik. Ablam bencil?
Sebebi hem yaradılış hem algı farkı. Mini bir örnek; zamanın birinde bir kadının ikiz erkek çocukları varmış. Kadın mutfakta yemek yaparken çocukların 1 saattir sesinin çıkmadığını farketmiş. Geldiğinde çocukları salonun ortasında bembeyaz halıların üstünde bahçeden aldıkları toprakla oynarken bulmuş.
Ve basmış yaygarayı! Çocuklardan biri bahçeye kaçarken öteki kendini koltuğa atmış. Anne söylenmiş, iki tane de patlatmış.

Hikaye ya; bahçeye kaçan çocuğa 'ne oldu?' demiş babası. 'Annem evde oynamama kızdı, bahçede oynuyorum.' diye umursamaz bir cevap vermiş.

İçerde kalan ise 'bir daha hiç çamurla oynamayacağım yoksa annem döver.' demiş. Sonrasında anne 'ilk çocuk nasılsa beni takmaz, otoritem sarsılmasın diyerek bir çocuğu hür ötekini bağımlı kılmış. İşte o fark hem yaradılış hem erken çocukluk muamelelerine dayanıyor.

Yani 'kayınvalide bana her işini gördürür, eltime ağzını açamıyor' diye ayrımcılık sandığınız şey aslında eşlerinizin tutum farkıdır.


İnsanlar davranışlarını değiştirebilir.

Evde her şeye bağıran bir adam; insanların yanında bağırmayabilir. Yaptığının yanlış olduğunu biliyor fakat rol yapıyordur.



Huy değişmedikçe, kültür güncellenmedikçe, karakter başkalaşmadıkça her davranış geçicidir.

Birini değiştirmek beyhude bir çaba. Çok zaman alır ve başarısız olma ihtimali % 50’nin üzerindedir.



Ancak yine de kendinizi, farklı iki kültürde büyümekte olan çocuğunuzun davranışlarını şekillendirmek isterseniz böyle düşünmeniz gerekir.



Pekçok konuda eşini, sevgilisini değiştirmek isteyenler görüyorum. Davranışları değişen eşlerinin iki gün sonra yine aynı olduğunu söyleyen de.



Pek sevmediğim ama hakkını teslim etmek istediğim bir ilişki danışmanı ‘oyunu kuralına göre’ oynamaktan söz etmişti.



Birini değiştirmek istiyorsanız, buna zaman harcamaya değer mi diyorsanız oturun ve bunları listeleyin. Neler huy, neler kültür, neler karakter.

Ancak önce bunu kendinize yapın. Belki de bazı yanlışlar sizdedir ve karşınızdaki o konuda tamamen normaldir.



Buradaki en çok konu içeriğine örnek olması açısından;



‘Seni okutmak için elimde avcumda ne varsa harcadım, sen zor şartlarda yaşama diye babanla evli kaldım, anne babaya cevap verirsen tepetaklak olursun’ diye büyütülmüş bir erkek.



‘Evlendiği günden sonra sevgi, saygı arayışını yitirip çocuklarını kocası yerine koymuş; eşinden göremediği iltifatı, şımartmayı çocuklarında arayıp alan, eşine yaptıramadığı her şeyi çocuğuna yaptıran’ bir anne.


Burada yaklaşık 30 yıldır iki tarafı da besleyen bir ilişki var. Siz ne kadar ‘kocamı kullanıyorlar, borç yıktılar, anası demez mi evladım evinde mutlu olsun’ deseniz de;


Anne kocasından göremediği ‘istediğini yaptırma’ egosunu ve aslında gerçekte hiç sevilecek yanı olmadığını bildiğinden taşıdığı yalnız kalma korkusunu oğlu üzerinde kanının son damlasına kadar korumaya çalışmaktadır.

Bu esnada oğlu ‘kendi karısı asla mutlu olmazken sorunun kendisinde olmadığını kendine ispatlamak için babası tarafından mutsuz edilmiş anneyi mutlu edebilmek için didinmekte, o borçları ödedikçe kendini daha takdire yakın hissetmektedir.



Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.


İnsanı sadece iki şey değiştirir. Kaybetmek ile yüzleşmek ve gerçekten kaybetmek.

Bu kaybetme bazen sizle ilgili olmayabilir. Canınızı yakmak istemem ama özellikle karşınızda bencil ya da narsisizmi kuvvetli biri varsa; 'aa bana daha iyisi bakmaz, mis gibi yemek yapan ya da para kazanan kadın gitti. Boşansam ailemin evine mi döneceğim.' diye yine kendi menfaatini düşünen biri de olabilir. Bu bencillik de kişiliktir.
Bunları da göz önünde bulundurursak; ufak tefek sağa sola çorap atma, özel gün önemsememe gibi davranışları olan kişilerin ötesinde vakit harcamayın derim. Ama mecbursunuzdur, anne, kardeştir o zaman işler değişir.
Söylemekle, anlatmakla, yalvarmakla, defalarca kavga etmekle en çok birinin davranışını değiştirebilirsiniz, o da geçici olur. Sizse asla emin olamazsınız değişti mi, rol mü yapıyor.

O yüzden her daim ‘tavır’ davranıştan daha yüksek seslidir.



Her gün annesini arayıp saatlerce evinizdeki mercimeğin pişmesini anlatan eşinizle kavga edip, annesine bilenerek çözüm bulamazsınız. Ya inadına arar ya da gizleyerek dışarıda arar.

Çünkü kavganın sonunda oradasınızdır ve size o kadar vakit ayırmasa bile sevginizle onu kazanmak için didiniyorsunuzdur.



O denli konuşmanın sizi irite ettiğini hissettirip, yanınıza döndüğünde müsait olmayıp dışarı çıksanız, o sizle vakit geçirmek istediğinde arkadaşınızla telefonda olsanız nasıl olurdu? Siz onla vakit geçirirken sizi arayan arkadaşlarınıza; ona ayıp olmaması için hep daha sonra döndünüz değil mi?



İlk örnek benden; ex eşimle sürekli ama her şey için kavga ederdik. Kol kırılır yen içinde kalır diye aileme ya da birine bir kelime bile anlatmazdım. Ancak o; herkesin her gün kavga edip, birbirine küfür edip ertesi gün bir şey olmamışçasına konuştuğu bir kültürden geliyormuş.

3 gün sonra gelir sarılır öpmeye çalışırdı. Özür dilemesi gerektiğini, yaptığından pişman olması gerektiğini söylediğimde hem garip bakardı hem de bunu zorla yaptığında da inanılmaz aşağlanır hırslanırdı.

Çünkü özür dilemek = birinin elini eteğini öpüp yalvarmakmış onun kültüründe.



Bu duruma düşmemek için bir hatası alenen ortaya çıksa ölümüne yalan söyler, çirkefçe kavgayı başka bir yere sürüklerdi. Bu da karakter olmuş artık.

Çünkü 3 yaşında bile oyun oynarken kavga çıksa kendini sıyırmanın bir yolunu bulurmuş. Bu da huy.



Ben katı olunca özür dilerdi ama iki gün sonra aynı şeyi yapardı. Bu da davranış.



Bu adamla defalarca kavga etmem, trip atmam, terketmem ‘hatasının sorumluluğunu üstlenmeme’ davranışını çözmezmiş çünkü bu konuda geldiği kültür bozuk.

Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.
Vaaaavvv süper analiz tebrik ediyorum harika....
 
Birini değiştirmek...



Biraz öğrendiklerimi paylaşmak, biraz da belli sebeplerle hayatından çıkaramayacağı ama mevcut hali ile katlanamadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda olanlara yardım etsin diye yazıyorum.



Ben birini değiştirmeyi denemem şu an ama daha önce denemiştim. Sadece çok yanlış yollar denediğimi farkettim. İlk örneği sonunda ben vereceğim.


Burada çok tartışılıyor. Mümkün mü? Ya da bunlar dahilinde mümkün olabilir mi?

Deneyimlerimizi paylaşalım mı?


Huy: Yaradılış ve ruhsal özellik.

‘Taa bebekliğinden beri acıkınca basar yaygarayı.’ Hala açken agresiftir.

Kültür: Öğrenme ve tecrübe ile edinilen kendine özgü anlayış ve davranış.

‘Kadın azıcık sessiz olur, erkeği alttan alır.’ Böyle bir ortamda büyümüş ve normali bu kabul etmiştir.

Karakter: Davranışları belirleyen ana özellik.

‘Tamam aldık ya hediye.’ Cimridir; parası var veya yok. Aldığı şeyi mutlaka başınıza kakar.

Davranış: Dışarıya gösterilen tutum, hareketler.

İşte bu yukarıdakilerin hepsi ve dahası.

Geçici Durum: İflas edip mecburen masrafları kısmaya başlamıştır, iş yerinde ağır baskı görüyordur her şeye agresif olmaya başlamıştır, ailesinde bir vefat yaşamış ve içe kapanmıştır.

Bunlar tramvaya bağlı oluşan; düzelmesi zamanla kendi kendine olabilecek veya destek aldığında kısa sürede aslına dönebilecek şeylerdir.


Burada 'huy, yaradılış' kısmına bir parantez açacağım. Aynı ana baba tarafından yetiştirildik. Ablam bencil?
Sebebi hem yaradılış hem algı farkı. Mini bir örnek; zamanın birinde bir kadının ikiz erkek çocukları varmış. Kadın mutfakta yemek yaparken çocukların 1 saattir sesinin çıkmadığını farketmiş. Geldiğinde çocukları salonun ortasında bembeyaz halıların üstünde bahçeden aldıkları toprakla oynarken bulmuş.
Ve basmış yaygarayı! Çocuklardan biri bahçeye kaçarken öteki kendini koltuğa atmış. Anne söylenmiş, iki tane de patlatmış.

Hikaye ya; bahçeye kaçan çocuğa 'ne oldu?' demiş babası. 'Annem evde oynamama kızdı, bahçede oynuyorum.' diye umursamaz bir cevap vermiş.

İçerde kalan ise 'bir daha hiç çamurla oynamayacağım yoksa annem döver.' demiş. Sonrasında anne 'ilk çocuk nasılsa beni takmaz, otoritem sarsılmasın diyerek bir çocuğu hür ötekini bağımlı kılmış. İşte o fark hem yaradılış hem erken çocukluk muamelelerine dayanıyor.

Yani 'kayınvalide bana her işini gördürür, eltime ağzını açamıyor' diye ayrımcılık sandığınız şey aslında eşlerinizin tutum farkıdır.


İnsanlar davranışlarını değiştirebilir.

Evde her şeye bağıran bir adam; insanların yanında bağırmayabilir. Yaptığının yanlış olduğunu biliyor fakat rol yapıyordur.



Huy değişmedikçe, kültür güncellenmedikçe, karakter başkalaşmadıkça her davranış geçicidir.

Birini değiştirmek beyhude bir çaba. Çok zaman alır ve başarısız olma ihtimali % 50’nin üzerindedir.



Ancak yine de kendinizi, farklı iki kültürde büyümekte olan çocuğunuzun davranışlarını şekillendirmek isterseniz böyle düşünmeniz gerekir.



Pekçok konuda eşini, sevgilisini değiştirmek isteyenler görüyorum. Davranışları değişen eşlerinin iki gün sonra yine aynı olduğunu söyleyen de.



Pek sevmediğim ama hakkını teslim etmek istediğim bir ilişki danışmanı ‘oyunu kuralına göre’ oynamaktan söz etmişti.



Birini değiştirmek istiyorsanız, buna zaman harcamaya değer mi diyorsanız oturun ve bunları listeleyin. Neler huy, neler kültür, neler karakter.

Ancak önce bunu kendinize yapın. Belki de bazı yanlışlar sizdedir ve karşınızdaki o konuda tamamen normaldir.



Buradaki en çok konu içeriğine örnek olması açısından;



‘Seni okutmak için elimde avcumda ne varsa harcadım, sen zor şartlarda yaşama diye babanla evli kaldım, anne babaya cevap verirsen tepetaklak olursun’ diye büyütülmüş bir erkek.



‘Evlendiği günden sonra sevgi, saygı arayışını yitirip çocuklarını kocası yerine koymuş; eşinden göremediği iltifatı, şımartmayı çocuklarında arayıp alan, eşine yaptıramadığı her şeyi çocuğuna yaptıran’ bir anne.


Burada yaklaşık 30 yıldır iki tarafı da besleyen bir ilişki var. Siz ne kadar ‘kocamı kullanıyorlar, borç yıktılar, anası demez mi evladım evinde mutlu olsun’ deseniz de;


Anne kocasından göremediği ‘istediğini yaptırma’ egosunu ve aslında gerçekte hiç sevilecek yanı olmadığını bildiğinden taşıdığı yalnız kalma korkusunu oğlu üzerinde kanının son damlasına kadar korumaya çalışmaktadır.

Bu esnada oğlu ‘kendi karısı asla mutlu olmazken sorunun kendisinde olmadığını kendine ispatlamak için babası tarafından mutsuz edilmiş anneyi mutlu edebilmek için didinmekte, o borçları ödedikçe kendini daha takdire yakın hissetmektedir.



Siz? Siz bu döngüde şikayet eden, haklılığınız onaylanırsa onları gerçek kişilikleri ile yüzleştirecek kişisiniz.

Alarm sesini sever misiniz? Her sabah sizi sıçratarak uyandıran o ses irite edicidir.


İnsanı sadece iki şey değiştirir. Kaybetmek ile yüzleşmek ve gerçekten kaybetmek.

Bu kaybetme bazen sizle ilgili olmayabilir. Canınızı yakmak istemem ama özellikle karşınızda bencil ya da narsisizmi kuvvetli biri varsa; 'aa bana daha iyisi bakmaz, mis gibi yemek yapan ya da para kazanan kadın gitti. Boşansam ailemin evine mi döneceğim.' diye yine kendi menfaatini düşünen biri de olabilir. Bu bencillik de kişiliktir.
Bunları da göz önünde bulundurursak; ufak tefek sağa sola çorap atma, özel gün önemsememe gibi davranışları olan kişilerin ötesinde vakit harcamayın derim. Ama mecbursunuzdur, anne, kardeştir o zaman işler değişir.
Söylemekle, anlatmakla, yalvarmakla, defalarca kavga etmekle en çok birinin davranışını değiştirebilirsiniz, o da geçici olur. Sizse asla emin olamazsınız değişti mi, rol mü yapıyor.

O yüzden her daim ‘tavır’ davranıştan daha yüksek seslidir.



Her gün annesini arayıp saatlerce evinizdeki mercimeğin pişmesini anlatan eşinizle kavga edip, annesine bilenerek çözüm bulamazsınız. Ya inadına arar ya da gizleyerek dışarıda arar.

Çünkü kavganın sonunda oradasınızdır ve size o kadar vakit ayırmasa bile sevginizle onu kazanmak için didiniyorsunuzdur.



O denli konuşmanın sizi irite ettiğini hissettirip, yanınıza döndüğünde müsait olmayıp dışarı çıksanız, o sizle vakit geçirmek istediğinde arkadaşınızla telefonda olsanız nasıl olurdu? Siz onla vakit geçirirken sizi arayan arkadaşlarınıza; ona ayıp olmaması için hep daha sonra döndünüz değil mi?



İlk örnek benden; ex eşimle sürekli ama her şey için kavga ederdik. Kol kırılır yen içinde kalır diye aileme ya da birine bir kelime bile anlatmazdım. Ancak o; herkesin her gün kavga edip, birbirine küfür edip ertesi gün bir şey olmamışçasına konuştuğu bir kültürden geliyormuş.

3 gün sonra gelir sarılır öpmeye çalışırdı. Özür dilemesi gerektiğini, yaptığından pişman olması gerektiğini söylediğimde hem garip bakardı hem de bunu zorla yaptığında da inanılmaz aşağlanır hırslanırdı.

Çünkü özür dilemek = birinin elini eteğini öpüp yalvarmakmış onun kültüründe.



Bu duruma düşmemek için bir hatası alenen ortaya çıksa ölümüne yalan söyler, çirkefçe kavgayı başka bir yere sürüklerdi. Bu da karakter olmuş artık.

Çünkü 3 yaşında bile oyun oynarken kavga çıksa kendini sıyırmanın bir yolunu bulurmuş. Bu da huy.



Ben katı olunca özür dilerdi ama iki gün sonra aynı şeyi yapardı. Bu da davranış.



Bu adamla defalarca kavga etmem, trip atmam, terketmem ‘hatasının sorumluluğunu üstlenmeme’ davranışını çözmezmiş çünkü bu konuda geldiği kültür bozuk.

Başarılı bir değiştirme stratejisi ta en başına; başka şeylerin üzerinden ona kültürünü sorgulatma ile olurmuş.
Ben eşimin sevmediğim huylarını değiştirmeye çalıştım. Ama biraz davranışını değiştirsede gene aynı yani özetle kimse kimsenin huyunu değiştiremez ancak ilişki şeklini değiştirebilir....
 
X