Murat Heper ;
“Bir adam bir kadını sevdiğinde
Gözü başka hiç bir şey görmez
Bulduğu güzel bir şey için dünyayı satar
Kadın kötüyse adam kadının hata yapabileceğini göremez
Adam kadını aşağılarsa eğer en iyi arkadaşına sırtını dayar
Bir adam bir kadını severse son kuruşuna kadar harcar
Elinden geleni yapar
Rahatından vazgeçer
Eğer kadın öyle olmak zorunda olduğunu söylemişse
Yağmurlara da aldırmaz
Bir adam bir kadını sevdiğinde
Sahip olduğum her şeyi veririm
O muhteşem aşkı korumak adına
Bebeğim ne olur bana kötü davranma…”
Demişti 1994’te Michael Bolton şarkısında mealen ( when a man loves a woman)…
Erkeğin sevgisini bu şekilde özetlemek geldi içimden…
Hani hafiften feminizm kokan yazılar karalıyorlar ya Onpunto’da…
Okursanız, sanki hayatta tek sevmeyi bilen, şefkat gösteren kadınlar, kul köle olan onlar, sadakat da göbek adları…
Aşk, sevgi adına duygusal anlamda ne varsa, güzellikler, saflıklar onların tekelinde, onlara mahsus.
Hepsi sütten çıkmış, pür- u nur, ak kaşık…
Aylardır erkeklerle ilgili yazılan tüm yazıları okuyorum. Tespitlere beraberce bakalım:
Kıllı, göbekli, maganda, duygusuz, kaba, sorumsuz, uçkur düşkünü, tembel, pis, obur, patavatsız, iş bilmez, uyuşuk, bencil, ev işi yapmaz, ter kokar, yıkanmaz, dağınık, ruhsuz, erken boşalır, bakımsız, daha iyisini bulunca boşar/terk eder, aklınıza gelen bütün çirkin yakıştırmalar o "gübre tayfasına"…
Amma kötü insan cinsiymişiz yahu! Edilmeyen hakaret, söylenmeyen söz, yazılmayan yazı kalmadı...
Bir de böbürlenmeleri var: Bize ihtiyaçları kalmamış (çocuklar seralarda turfanda yetişiyor ya), kendi ayakları üstünde durabilirlermiş, artık akıllanmışlar, erkeklerden daha üstün meziyetleri varmış, metabolizmaları gereği üst üste 100 defa orgazm olabilirlermiş ( bize ihtiyaç yok ama tek başlarına skor hesaplıyorlar, nasıl oluyorsa?) falan filan…
Yok, kusura bakmayın, kazın ayağı öyle değil… Artık yeter…
Tepeden baktığınız, hakir gördüğünüz her daim aşağılamaya çalıştığınız o erkek milleti siz rahat edin diye eşek gibi çalışıyor. Elinizi sıcak sudan soğuk suya sokturmamak için yırtınıyor. Elinden geldiğince, anladığı kadar size yardımcı olmaya çalışıyor. Buna “ başkasının rahatı için hizmet etme“ diyorlar. Bir nevi “"Doğru çıra budağıyla, göz farklı şeyler" anlayacağınız…
En basitinden bir örnek vereyim; tersini düşünün, siz erkek olun ve eşiniz (yani karınız) adet sancıları çekiyor olsun ve çektiği, her acıyı, sıkıntıyı zahmeti size an be an çektiriyor olsun. O “muhteşem iradenizle” ve “engin sabrınızla” kaç saat tepki vermeden durabilirdiniz acaba?
Sırf bu hadise bile erkeklerin en yakın parkta “anıtının” dikilmesi için yeterli sebeptir.
Alışveriş yapılan mağazanın kapısında çekilen “nokta nöbetini”, kıskançlıkları, kaprisleri, duygusal gel - gitleri, olur olmaz kavga çıkarmaları hiç hesaba katmıyorum daha…
Erkeğini evinin direği gören, hayatı beraber yaşayan, paylaşan, seven ve saygıda kusur etmeyenler için diyecek en ufak bir sözüm yok. Olamaz da. Onlara şapka çıkartıyorum sadece...
Ama ikide bir evin direğine tekme atıp da çatının üstüne yıkılacağını fark etmeyenler var ya…
Erkek severse köle olur hayatını, ruhunu adar. Hem de şartsız, karşılıksız… Şarkı öyle diyor. Doğru, erkek tam da böyle sever… Sizin düşündüğünüz gibi değil…
Sözüm anlayana...
Umarım hatun kısmı yakın gözlüklerini takıp bir daha bakar yazdıklarına, söylediklerine, düşündüklerine…
“Bir adam bir kadını sevdiğinde
Gözü başka hiç bir şey görmez
Bulduğu güzel bir şey için dünyayı satar
Kadın kötüyse adam kadının hata yapabileceğini göremez
Adam kadını aşağılarsa eğer en iyi arkadaşına sırtını dayar
Bir adam bir kadını severse son kuruşuna kadar harcar
Elinden geleni yapar
Rahatından vazgeçer
Eğer kadın öyle olmak zorunda olduğunu söylemişse
Yağmurlara da aldırmaz
Bir adam bir kadını sevdiğinde
Sahip olduğum her şeyi veririm
O muhteşem aşkı korumak adına
Bebeğim ne olur bana kötü davranma…”
Demişti 1994’te Michael Bolton şarkısında mealen ( when a man loves a woman)…
Erkeğin sevgisini bu şekilde özetlemek geldi içimden…
Hani hafiften feminizm kokan yazılar karalıyorlar ya Onpunto’da…
Okursanız, sanki hayatta tek sevmeyi bilen, şefkat gösteren kadınlar, kul köle olan onlar, sadakat da göbek adları…
Aşk, sevgi adına duygusal anlamda ne varsa, güzellikler, saflıklar onların tekelinde, onlara mahsus.
Hepsi sütten çıkmış, pür- u nur, ak kaşık…
Aylardır erkeklerle ilgili yazılan tüm yazıları okuyorum. Tespitlere beraberce bakalım:
Kıllı, göbekli, maganda, duygusuz, kaba, sorumsuz, uçkur düşkünü, tembel, pis, obur, patavatsız, iş bilmez, uyuşuk, bencil, ev işi yapmaz, ter kokar, yıkanmaz, dağınık, ruhsuz, erken boşalır, bakımsız, daha iyisini bulunca boşar/terk eder, aklınıza gelen bütün çirkin yakıştırmalar o "gübre tayfasına"…
Amma kötü insan cinsiymişiz yahu! Edilmeyen hakaret, söylenmeyen söz, yazılmayan yazı kalmadı...
Bir de böbürlenmeleri var: Bize ihtiyaçları kalmamış (çocuklar seralarda turfanda yetişiyor ya), kendi ayakları üstünde durabilirlermiş, artık akıllanmışlar, erkeklerden daha üstün meziyetleri varmış, metabolizmaları gereği üst üste 100 defa orgazm olabilirlermiş ( bize ihtiyaç yok ama tek başlarına skor hesaplıyorlar, nasıl oluyorsa?) falan filan…
Yok, kusura bakmayın, kazın ayağı öyle değil… Artık yeter…
Tepeden baktığınız, hakir gördüğünüz her daim aşağılamaya çalıştığınız o erkek milleti siz rahat edin diye eşek gibi çalışıyor. Elinizi sıcak sudan soğuk suya sokturmamak için yırtınıyor. Elinden geldiğince, anladığı kadar size yardımcı olmaya çalışıyor. Buna “ başkasının rahatı için hizmet etme“ diyorlar. Bir nevi “"Doğru çıra budağıyla, göz farklı şeyler" anlayacağınız…
En basitinden bir örnek vereyim; tersini düşünün, siz erkek olun ve eşiniz (yani karınız) adet sancıları çekiyor olsun ve çektiği, her acıyı, sıkıntıyı zahmeti size an be an çektiriyor olsun. O “muhteşem iradenizle” ve “engin sabrınızla” kaç saat tepki vermeden durabilirdiniz acaba?
Sırf bu hadise bile erkeklerin en yakın parkta “anıtının” dikilmesi için yeterli sebeptir.
Alışveriş yapılan mağazanın kapısında çekilen “nokta nöbetini”, kıskançlıkları, kaprisleri, duygusal gel - gitleri, olur olmaz kavga çıkarmaları hiç hesaba katmıyorum daha…
Erkeğini evinin direği gören, hayatı beraber yaşayan, paylaşan, seven ve saygıda kusur etmeyenler için diyecek en ufak bir sözüm yok. Olamaz da. Onlara şapka çıkartıyorum sadece...
Ama ikide bir evin direğine tekme atıp da çatının üstüne yıkılacağını fark etmeyenler var ya…
Erkek severse köle olur hayatını, ruhunu adar. Hem de şartsız, karşılıksız… Şarkı öyle diyor. Doğru, erkek tam da böyle sever… Sizin düşündüğünüz gibi değil…
Sözüm anlayana...
Umarım hatun kısmı yakın gözlüklerini takıp bir daha bakar yazdıklarına, söylediklerine, düşündüklerine…