OVARıAN HıPERSTıMÜLASYON SENDROMU (OHSS)
OHSS
tüp bebek uygulamalarının en önemli komplikasyonlarından birisi olup, ölüme kadar giden bir tablo ile ortaya çıkabilmektedir. OHSS damarlardan karın zarı boşluğuna proteinden zengin bir sıvının geçişi ile karakterizedir. Bu olaya yol açan temel neden tam olarak bilinmemekle birlikte kılcal damar geçirgenliğindeki ani bir artışa bağlı olduğu düşünülmektedir. Tüp bebek uygulamalarının %1-30 (ortalama %2-3)unda hiperstimülasyon görülebilir. En çok görüldüğü hasta grupları polikistik over sendromu olan, genç, zayıf ve ultrasonda yumurtalıklarda çok sayıda follikülü olan hastalardır.
OHSS belirtilerinin ortaya çıkması yumurta çatlama iğnesi adını verdiğimiz hCG adlı ilacın verilmesinden 2-3 gün sonra ortaya çıkar. hCG yapılmayan hastalarda bu tablonun görülme riski yok denecek kadar azdır. Yumurtalıklarda çok sayıda follikül gelişimi olan (20den fazla) ve E2 hormon düzeyi yüksek olan hastalarda OHSS gelişme riski artmaktadır. OHSS klinik belirtilerin şiddetine göre genel olarak 3 grupta incelenebilir: 1. Hafif OHSS: Bu hastalarda kanda E2 düzeyi yüksektir, karında şişlik ve hafif ağrı vardır, ancak yumurtalıkların çapı 5 cmnin altındadır. 2. Orta derecede OHSS: Bu hastalarda karında daha fazla şişlik görülür, karında hafif sıvı birikimi vardır ve bulantı-kusma, ishal, kilo alımı gibi belirtiler görülebilir. Ayrıca yumurtalık çapı 5-12 cm arasındadır. 3. Şiddetli OHSS: Bu hastalarda aşırı düzeyde karın şişliği, karında sıvı toplanması, akciğer zarında sıvı toplanması, kan tablosunda değişiklikler ve buna bağlı akciğer ve beyine pıhtı atılması, pıhtılaşma bozuklukları gibi ağır tablolar ve yaşamsal tehlikeler oluşabilir. Yumurtalık boyutları 12 cmden daha fazladır. Tedavi: Öncellikle OHSSde radikal ve kesin bir tedavi yöntemi olmadığı için tablonun ortaya çıkmasının engellenmesi büyük önem taşımaktadır. OHSS gelişiminin önlenmesi için şu önlemler alınabilir: a) Tedavi öncesi riski yüksek olarak görülen hastalarda ilaç dozu düşük tutulmalı b) Tedavi sırasında 20den fazla follikül gelişimi olan veya E2 düzeyi 4500 pg/mlnin üzerinde olan hastalarda tedavinin iptal edilmesi c) Tedavinin iptal edilmesinden önce ilaçlar kesilip E2 düzeyi normale düştükten sonra hCG yapılabilir d) Tedavisi iptal edilmeyen hastalarda yumurtalar alınıp döllendikten sonra hastaya transfer edilmeden dondurulabilir Tablo geliştikten sonra kesin bir tedavi olmamakla birlikte aşağıdaki önlemlere başvurulmalıdır: a) Hafif vakalarda yatak istirahati, kilo ve karın çevresi izlemi, yeterli sıvı alımı ve idrar miktarı takibi yeterli olabilmektedir. Bu hastalarda belirtiler birkaç gün içerisinde kaybolur. b) Orta derecede olan hastalarda tablo 3 hafta ve gebelik olması durumunda daha uzun süre devam edebilir. Bu hastalarda da kilo, karın çevresi ve idrar takibi çoğunlukla yeterlidir. Kan tablosuna bakılarak tablonun ağırılığı kontrol edilebilir ve tablodaki değişim izlenir. c) Şiddetli hastalar hastaneye yatırılarak izlenir. Bu hastalarda sıvı- elektrolit dengesi çok iyi ayarlanmalı günlük kan tablosuna bakulmalı; böbrek, karaciğer ve akciğer fonksiyonları dikkatle izlenmelidir. Bu hastalarda kanda pıhtılaşma ve pıhtının akciğere atılması ve DIC adını verdiğimiz pıhtılaşma bozuklukları yaşamsal tehlikelere yol açabilmektedir. Bu nedenle kan tablosuna göre gerekirse heparin adını verdiğimiz kanı sulandırıcı ilaçlar verilmelidir. Karındaki sıvı birikimi fazla ve solunum sıkıntısı yaptıracak düzeyde ise bu sıvı ultrason gözlemi altında boşaltılmalıdır. Sonuç olarak tedavinin temel prensibi hastanın sıvı dengesinin ayarlanmasıdır. Doku fonksiyonlarının bozulması bu dengedeki bozukluklara paralel olarak artmaktadır.