Bipolar hastaları ve Yakınları (Manik Depresifler)

Önce psikoloğa gitti canım ,psikolog da psikiyatre yönlendirdi .Bir kaç psikiyatr görüşmesinden sonra teşhis konuldu.
Şu anda ilaç tedavisine başladı canım .
Teşhis 4ay önce konuldu .
 
Git tabiki canım ihmale gelmez.Panik atağım var benimde ilaçlarla kontrol altına alındı , şy an şükür çok iyiyim...
 
teşekkürler bende artık bi dr gitmem gerektiğini düşünüyorum

bipolar teşhisi atak geçirince koyuluyor.
bunu sen değil etrafındaki insanlar anlar zaten.
ataklar ağır oluyor ve hasta hiçbir şeyin bilincinde olmuyor.
akıl sağlığı bozuluyor kısacası. sonra doktora yakınları götürüyor hastayı.
sonra tedavi başlıyor.
şizofreni mi bipolar mı ayırt etmeye çalışıyorlar en başta.
çünkü benzer özellikleri var ikisinin de.
 

dün öyle aklımı kaybettiğim bi an oldu sinir krizi geçirdim yine ve artık başa çıkamıyorum hiç bişeyle.. belkide başka bişey hastalığımın adı bilmiyorum ama yardım almam gerek bunu anladım artık
 
Arkadaşlar merhaba , bu gün bipolar hastası olan kardeşime , bipolar olduğuna dair rapor vermişler...
İlaçları alabilmesi için gerekliymiş?
Sizce de öyle mi ? Çok iyi bir işi vardı ,Şubat gibi tekrar başlamak istiyordu...
Sağlık raporu istediklerinde sorun olacağını düşünüyorum, ilerde düzelirse raporu iptal ettirebilir mi ?
 

Bence hiç bir sıkıntı olmaz. Hatta onun iyiliği için gerekli. Hangi sektörde çalışıyor bilmiyorum ama onun için kolaylaştırıcı bile olabilir.
 
Bence hiç bir sıkıntı olmaz. Hatta onun iyiliği için gerekli. Hangi sektörde çalışıyor bilmiyorum ama onun için kolaylaştırıcı bile olabilir.

Cevabınız için çok teşekkür ederim.

İçimi rahatlattınız , ona çaktırmadık ama tescillendim , Bi daha çalışabilir miyim ,zaten nasıl çalışacağım onu da bilmiyorum diye üzülmüştü...

Kurumsal bir firmada bilgisayar uzmanı olarak çalışıyor idi ..
 

İlaçları düzenli kullanırsa ve iyi bir doktor da bulursa kendine daha iyiy olur. Bi polar hastası olup da güzel işlerde çalışan çok kişi var. Sıkmasın canını. Sadece dediğim gibi düzenli ilaç kullanması gerekiyor.
 
Evet hiç aksattırmıyor , annem bizzat kendisi veriyor , şimdilik kontrol altında hastalığı ama bazen tanıyamıyoruz ...
 
Evet hiç aksattırmıyor , annem bizzat kendisi veriyor , şimdilik kontrol altında hastalığı ama bazen tanıyamıyoruz ...
Kardesim 1 yi k once maniye girdi ...hastanede yatti40 gun ..sonra depresyon a girdi ...simdiyse normale dondu masallah barekallah ...ilacarinu aksatmayin ..uyku duzenine dikkat edin ,ve onu sevdiginizi yaninda oldugunuzu hissettirin ,ve bu hastaligin iaci sabir ve zaman ,acele etmeyin ,iyi olacak ,
 
Ne isi yapiyor buna gore degisir ,
 
Ne isi yapiyor buna gore degisir ,
Evet çok sabırla yaklaşıyoruz , sabah 5 e doğru uyuyup akşam üstü 4 - 5 gibi kalkıyor ilaçların etkisi ile , doktoruna sorduk normal olduğunu söyledi.
Bilgisayar uzmanı olarak kurumsal bir firmada çalışıyor idi ..

Bu arada sizlere de çok geçmiş olsun...
 
Sagol cnm ,ozelde calisyorsa sknti olmaz
 
Ben manevi sikintlr snrasi bu rahatszlga yakalndm.istanbldan urfaya atanp gdnce hastlgm ortya ckti.ozl hastnye gttm.antidepresN verdi.bn kotu olnca da eeg emar cekildm.bu arada raporluydun hala da oyle.eeg de ortya ckti.dsukmus ama ilaca bsldm.iki hfta oldu.suan sanrm depresyn donemndeym ama dha ilaclrn fydasbi goremdm.erkn mi szce
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 
şu an iyi misiniz?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…