• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bereketsiz

aksine dışarda yerim
ama güzel bir yerde, güzel bir yemek olarak yerim, denemeyi de severim çok.

fakat kantin, büfe gibi gün içinde etrafımdaki yerlerin, ya da en azından benim etrafımdaki opsiyonların %90'ı diyelim, yemeği güzel olan yerler değil hem güzel değil hem ucuz değil

ucuz olanlar da çiğköfte, tavuk dürüm vs. onları da ben yemem
benim kronik bir hastalığım var maalesef mısır filan da yemiyorum dışarda. köyde olsam yerim ancak Ata tohumu olursa.
pet şişeye de değil termosa koyuyorum :KK70: pet sağlıklı bir malzeme değil. çevre için de iyi değil.

yine maalesef kahve olayı türkiyede korkunç şekilde pahalı
en dandik kahveciler bile pahalı-kendin al/self servis burdaki yerlerin çoğu mesela- kahveleri güzel de değil
arkadaşlarım bana gelsin (benim arkadaşlarım da genelde bu kafada, kampanyalı ucuz biletle atlayıp avrupaya filan gider, ayda kahveye vereceği para kadar anca bilet tutuyor)
ben özel olarak kaç çeşit çekirdek alıp demliyorum evde, etraftaki kahvecilerin hepsinden güzel kahve yapıyorum, mutluyuz.

ha çok güzel bir manzarası olan bir yerdir, kahveye değil manzaraya, ambiyansa para veriyorsundur, öyle yere de gün içinde gidemem, çalışıyorsam. çalışmadığım zaman özel gezmek için gitmem lazım. onu fırsat buldukça yapıyorum zaten.

ya da çok koşturulan zamanlarda şehir içi bir kahvecidir girer bilgisayarımı açar işimi hallederim, kahve de söylerim. ya da yoldayımdır h.alanındayımdır, kahve lazımdır, alırım. bunlar OK

ama bunu dışında bakıldığında maalesef dışarıda ülkede yeme içme korkunç şekilde pahalı, asla hak etmiyor o parayı (anadoluda bazı şehirlerde çok makul fiyatlı güzel yerler var, ama genelde çok pahalıyız)

Eiffel kulesi manzarasında kruvasan yemekten daha pahalı bizim caddedeki pastanenin kruvasanı yahu...dandirik margarinle yaptığı, bişeye de benzemeyen kruvusana- ki güzelini çok severim) neden Paris'te verdiğim paradan daha fazla para vereyim ki? saçmalık bu.


bunu fakir hayatı olarak görmüyorum. çalışma hayatımın büyük kısmı avrupada geçti, hemen hemen bütün mesai arkadaşlarım öğle yemeğini yanında getiriyordu hepsi de buradaki insanların çoğundan zengindir, bu, parayı nereye ve nasıl harcayacağın konusunda tercih meselesi.. . ben türkiyedeyim, yanımda getirmiyorum (çünkü 2 öğün yiyorum ve daha önemlisi zaten genelde evden çalışıyorum) ama öğlen yesem, düşünebilirim.

ülkede gereksiz pahalı olan şeyleri mümkün mertebe yapmamaya çalışıyorum. böyle daha huzurlu hissediyorum. marka diye maliyeti 50 lira olan bir tekstil ürününe de 3 bin 5 bin gibi bir para vermem mesela, bu da aynı mentalite. bence bu fakir gibi yaşamak değil, benim algıma göre değil en azından.

yukarıdaki şeyler gibi, alkol de gereksiz pahalı mesela ülkemizde, burada az içiyorum içeceğimi y.dışına çıkınca alıyorum, gittiğim yerlerde denemeye çalışıyorum bana da eğlence oluyor.

deniz ürünlerinin büyük kısmı da ultra pahalı mesela, barselonada buradan daha ucuz, oraya gittikçe yiyorum bazı ürünleri, o fiyata burada yemem ...orada da burada ucuz olan şeyleri aramam, onları burada bol bol nasılsa tüketebilirim.

örnekler uzar gider. yeterince açıkladım herhalde...

bir de elbette, benim için karbon ayakizi önemli. tekrar kullanılmayacak kapları, plastik vs. kullanmayı vs. de sevmiyorum. böyle şeylere olan hassasiyetim de yine tüketim alışkanlıklarım için belirleyici.
Noktasından virgülüne kadar katılıyorum. Kendimi bildim bileli böyle yapıyorum. Öğrenciyken de yeni mezun çalışırken de senior olup iyi maaşla çalışırken de düşüncem değişmedi. Hiç de fakir gibi yaşamıyorum bence. Çelik matarada suyumu taşıyorum, çelik termosta kahvemi taşıyorum kartona, plastiğe bulasmiyorum. En güzel yemekleri çıkıp yerim ama dandik kahve abur cubur günde üç beş üç beş gerçekten çok fazla masraf oluyor toplamda. Giyim, elektronik, ev eşyası da aynı şekilde. Ben ev dizdim bitti, bazisinda trendyol açık sürekli bir şeyler ekliyor alirim diye. Yani bir evin sürekli neye ihtiyacı olabilir anlayamıyorum.

Tabi ki zevk meselesi, seveni hobi olarak biriktireni anlıyorum da vay para nereye gidiyor denince de belirtiyorum. Buralara gidiyor yani.

Bir de paranla rezil olduğun yerlere gidiyor o paralar. Eve temizliğe birini alsam peşinden kendimi anlatmak için gezecegime kendim yaparım. 2 senede bi saç kesimi dışında kuaföre de gitmiyorum. Bunlar yerine kendimce daha farklı şekilde hayatımı kolaylastirmayi tercih ederim. Gezmediğim yer kalmadı ki çok konforuma düşkünüm en iyi yerlerde kalirim. Hayatındaki onceliklere göre bütçe yönetmek lazım.
 
aksine dışarda yerim
ama güzel bir yerde, güzel bir yemek olarak yerim, denemeyi de severim çok.

fakat kantin, büfe gibi gün içinde etrafımdaki yerlerin, ya da en azından benim etrafımdaki opsiyonların %90'ı diyelim, yemeği güzel olan yerler değil hem güzel değil hem ucuz değil

ucuz olanlar da çiğköfte, tavuk dürüm vs. onları da ben yemem
benim kronik bir hastalığım var maalesef mısır filan da yemiyorum dışarda. köyde olsam yerim ancak Ata tohumu olursa.
pet şişeye de değil termosa koyuyorum :KK70: pet sağlıklı bir malzeme değil. çevre için de iyi değil.

yine maalesef kahve olayı türkiyede korkunç şekilde pahalı
en dandik kahveciler bile pahalı-kendin al/self servis burdaki yerlerin çoğu mesela- kahveleri güzel de değil
arkadaşlarım bana gelsin (benim arkadaşlarım da genelde bu kafada, kampanyalı ucuz biletle atlayıp avrupaya filan gider, ayda kahveye vereceği para kadar anca bilet tutuyor)
ben özel olarak kaç çeşit çekirdek alıp demliyorum evde, etraftaki kahvecilerin hepsinden güzel kahve yapıyorum, mutluyuz.

ha çok güzel bir manzarası olan bir yerdir, kahveye değil manzaraya, ambiyansa para veriyorsundur, öyle yere de gün içinde gidemem, çalışıyorsam. çalışmadığım zaman özel gezmek için gitmem lazım. onu fırsat buldukça yapıyorum zaten.

ya da çok koşturulan zamanlarda şehir içi bir kahvecidir girer bilgisayarımı açar işimi hallederim, kahve de söylerim. ya da yoldayımdır h.alanındayımdır, kahve lazımdır, alırım. bunlar OK

ama bunu dışında bakıldığında maalesef dışarıda ülkede yeme içme korkunç şekilde pahalı, asla hak etmiyor o parayı (anadoluda bazı şehirlerde çok makul fiyatlı güzel yerler var, ama genelde çok pahalıyız)

Eiffel kulesi manzarasında kruvasan yemekten daha pahalı bizim caddedeki pastanenin kruvasanı yahu...dandirik margarinle yaptığı, bişeye de benzemeyen kruvusana- ki güzelini çok severim) neden Paris'te verdiğim paradan daha fazla para vereyim ki? saçmalık bu.


bunu fakir hayatı olarak görmüyorum. çalışma hayatımın büyük kısmı avrupada geçti, hemen hemen bütün mesai arkadaşlarım öğle yemeğini yanında getiriyordu hepsi de buradaki insanların çoğundan zengindir, bu, parayı nereye ve nasıl harcayacağın konusunda tercih meselesi.. . ben türkiyedeyim, yanımda getirmiyorum (çünkü 2 öğün yiyorum ve daha önemlisi zaten genelde evden çalışıyorum) ama öğlen yesem, düşünebilirim.

ülkede gereksiz pahalı olan şeyleri mümkün mertebe yapmamaya çalışıyorum. böyle daha huzurlu hissediyorum. marka diye maliyeti 50 lira olan bir tekstil ürününe de 3 bin 5 bin gibi bir para vermem mesela, bu da aynı mentalite. bence bu fakir gibi yaşamak değil, benim algıma göre değil en azından.

yukarıdaki şeyler gibi, alkol de gereksiz pahalı mesela ülkemizde, burada az içiyorum içeceğimi y.dışına çıkınca alıyorum, gittiğim yerlerde denemeye çalışıyorum bana da eğlence oluyor.

deniz ürünlerinin büyük kısmı da ultra pahalı mesela, barselonada buradan daha ucuz, oraya gittikçe yiyorum bazı ürünleri, o fiyata burada yemem ...orada da burada ucuz olan şeyleri aramam, onları burada bol bol nasılsa tüketebilirim.

örnekler uzar gider. yeterince açıkladım herhalde...

bir de elbette, benim için karbon ayakizi önemli. tekrar kullanılmayacak kapları, plastik vs. kullanmayı vs. de sevmiyorum. böyle şeylere olan hassasiyetim de yine tüketim alışkanlıklarım için belirleyici.
Bakın bunlar çok güzel, çok güzel anlatmışsınız ama barselonada deniz ürünü yiyecek, içkisini yurt dışında içecek, evinde milyon çeşit çekirdek kahveden kahve demleyemeyecek insana bunlara para harcama, gereksiz, öl geber, içeceksen su iç onu da yanında taşı diyorsunuz alt metinde. İnsanların (sıradan normal orta direk insanların diyelim) bir kahve, bir tatlı keyfi kaldı zaten hepi topu, ona da para harcama senin neyine der gibi oluyor. Çok yanlış söylemler bence bunlar.
 
aksine dışarda yerim
ama güzel bir yerde, güzel bir yemek olarak yerim, denemeyi de severim çok.

fakat kantin, büfe gibi gün içinde etrafımdaki yerlerin, ya da en azından benim etrafımdaki opsiyonların %90'ı diyelim, yemeği güzel olan yerler değil hem güzel değil hem ucuz değil

ucuz olanlar da çiğköfte, tavuk dürüm vs. onları da ben yemem
benim kronik bir hastalığım var maalesef mısır filan da yemiyorum dışarda. köyde olsam yerim ancak Ata tohumu olursa.
pet şişeye de değil termosa koyuyorum :D pet sağlıklı bir malzeme değil. çevre için de iyi değil.

yine maalesef kahve olayı türkiyede korkunç şekilde pahalı
en dandik kahveciler bile pahalı-kendin al/self servis burdaki yerlerin çoğu mesela- kahveleri güzel de değil
arkadaşlarım bana gelsin (benim arkadaşlarım da genelde bu kafada, kampanyalı ucuz biletle atlayıp avrupaya filan gider, ayda kahveye vereceği para kadar anca bilet tutuyor)
ben özel olarak kaç çeşit çekirdek alıp demliyorum evde, etraftaki kahvecilerin hepsinden güzel kahve yapıyorum, mutluyuz.

ha çok güzel bir manzarası olan bir yerdir, kahveye değil manzaraya, ambiyansa para veriyorsundur, öyle yere de gün içinde gidemem, çalışıyorsam. çalışmadığım zaman özel gezmek için gitmem lazım. onu fırsat buldukça yapıyorum zaten.

ya da çok koşturulan zamanlarda şehir içi bir kahvecidir girer bilgisayarımı açar işimi hallederim, kahve de söylerim. ya da yoldayımdır h.alanındayımdır, kahve lazımdır, alırım. bunlar OK

ama bunu dışında bakıldığında maalesef dışarıda ülkede yeme içme korkunç şekilde pahalı, asla hak etmiyor o parayı (anadoluda bazı şehirlerde çok makul fiyatlı güzel yerler var, ama genelde çok pahalıyız)

Eiffel kulesi manzarasında kruvasan yemekten daha pahalı bizim caddedeki pastanenin kruvasanı yahu...dandirik margarinle yaptığı, bişeye de benzemeyen kruvusana- ki güzelini çok severim) neden Paris'te verdiğim paradan daha fazla para vereyim ki? saçmalık bu.


bunu fakir hayatı olarak görmüyorum. çalışma hayatımın büyük kısmı avrupada geçti, hemen hemen bütün mesai arkadaşlarım öğle yemeğini yanında getiriyordu hepsi de buradaki insanların çoğundan zengindir, bu, parayı nereye ve nasıl harcayacağın konusunda tercih meselesi.. . ben türkiyedeyim, yanımda getirmiyorum (çünkü 2 öğün yiyorum ve daha önemlisi zaten genelde evden çalışıyorum) ama öğlen yesem, düşünebilirim.

ülkede gereksiz pahalı olan şeyleri mümkün mertebe yapmamaya çalışıyorum. böyle daha huzurlu hissediyorum. marka diye maliyeti 50 lira olan bir tekstil ürününe de 3 bin 5 bin gibi bir para vermem mesela, bu da aynı mentalite. bence bu fakir gibi yaşamak değil, benim algıma göre değil en azından.

yukarıdaki şeyler gibi, alkol de gereksiz pahalı mesela ülkemizde, burada az içiyorum içeceğimi y.dışına çıkınca alıyorum, gittiğim yerlerde denemeye çalışıyorum bana da eğlence oluyor.

deniz ürünlerinin büyük kısmı da ultra pahalı mesela, barselonada buradan daha ucuz, oraya gittikçe yiyorum bazı ürünleri, o fiyata burada yemem ...orada da burada ucuz olan şeyleri aramam, onları burada bol bol nasılsa tüketebilirim.

örnekler uzar gider. yeterince açıkladım herhalde...

bir de elbette, benim için karbon ayakizi önemli. tekrar kullanılmayacak kapları, plastik vs. kullanmayı vs. de sevmiyorum. böyle şeylere olan hassasiyetim de yine tüketim alışkanlıklarım için belirleyici.

Sizin olayin para yettirip yetirememekle alakasi yok ki. 😃 Kötü yapmiyorsunuz bu arada ama yani kruvasan yemeye parise gitsin, ucuz deniz urunu yemek icin barselonaya gitmeyi beklesin filan yok alkolu avrupada icsin yani bunlara parasi yetecek mi yol kenarinda misir yemedi diye daha neler...
Millete 3-5 gunluk vizeler cikarken özellikle 😄😄😄
 
Paranın zaten bir değeri kalmadı.Sadece aylık bir şeyler kenara koyup o paraya dokunmayip ufak bir birikim yapabilirsiniz.O şekilde paranız biraz değerlenir.obur türlü ne gelirse o gidiyor ve hatta yetmiyor.
 
Slm kızlar..Paramın çok bereketsiz olduğunu düşünüyorum yani hep bir borç hali var,aynı iş aynı kazançtaki insanlar daha iyi yaşıyor gibi,Krediye bulaştık ondan mı diyeceğim de çoğu kişi bulaştı zaten mecburiyetten..Ailemlede ilgilenen onların ihtiyaçlarini gideren bir çocuğum anne baba duası da alıyorum ama bir bereketsizlik var sanki,sadakada her ay vermeye çalışırım,bu konudaki düşünceleriniz nelerdir..
Benim de önceden oyleydi.Siz ailenizin isteklerine para ayırırken arkadaşlarıniz sadece kendine harciyordur.Belki onlar da borçlanip yaşıyorlardır.Kredi kartıyla kıyafet,takı toka ,altın bileklik alıp 34 bin borçlanan bir tanıdığım ben onu borçtan saymiyorum demişti.
Bir yere yazın neler alıp ne kadar harcadığınızi, para nereye gidiyor görmüş olursunuz.
 
Noktasından virgülüne kadar katılıyorum. Kendimi bildim bileli böyle yapıyorum. Öğrenciyken de yeni mezun çalışırken de senior olup iyi maaşla çalışırken de düşüncem değişmedi. Hiç de fakir gibi yaşamıyorum bence. Çelik matarada suyumu taşıyorum, çelik termosta kahvemi taşıyorum kartona, plastiğe bulasmiyorum. En güzel yemekleri çıkıp yerim ama dandik kahve abur cubur günde üç beş üç beş gerçekten çok fazla masraf oluyor toplamda. Giyim, elektronik, ev eşyası da aynı şekilde. Ben ev dizdim bitti, bazisinda trendyol açık sürekli bir şeyler ekliyor alirim diye. Yani bir evin sürekli neye ihtiyacı olabilir anlayamıyorum.

Tabi ki zevk meselesi, seveni hobi olarak biriktireni anlıyorum da vay para nereye gidiyor denince de belirtiyorum. Buralara gidiyor yani.

Bir de paranla rezil olduğun yerlere gidiyor o paralar. Eve temizliğe birini alsam peşinden kendimi anlatmak için gezecegime kendim yaparım. 2 senede bi saç kesimi dışında kuaföre de gitmiyorum. Bunlar yerine kendimce daha farklı şekilde hayatımı kolaylastirmayi tercih ederim. Gezmediğim yer kalmadı ki çok konforuma düşkünüm en iyi yerlerde kalirim. Hayatındaki onceliklere göre bütçe yönetmek lazım.
benim bazı tanıdıklarım da var mesela, ders saati karşılığı ücretli ders veriyor akademide (bilen bilir, pek tatmin edici bir ücret değil, kadrolu değil)
ama annesinin eve aldığı bir abla var mesela, o kadın ona da temizliğe geliyor haftalık (ya da bunun gibi herhangi bir hizmet veya ürünü alma alışkanlığı edinmiş)

o da öyle görmüş, o kadın ona gelemese ne biliyim 30-35 yaşına kadar gördüğünden olmuş olacak, herhalde huzursuz olacak -bilmiyorum ki, öyle bir tecrübem yok benim, her işimi kendim yapıyorum ben de :D "şunu yap(a)masam huzursuz olurum" dediğim şeyler kafama göre gezmek, okumak, kendi kararlarımı vermek, bir de bazı akademik projeler filan...ben evde benim düzenimle mutluyum zaten birine ihtiyacım yok (evde çocuk, pet ve fazla eşya yok ondan da olabilir, burada evler minnacık zaten, bir de ben dağıtmadan yaşıyorum, nereyi temizleyecek)

benim kendi tercihlerim %99 kendi hayat yolculuğum içinde benimseyip belirlediğim veya sağlığımın dayattığı şeyler, ben böyle huzurluyum ancak konu bütçe ise kök aileden hiçbir destek almayan, kalabalık aileden gelen (üstüne 30 yaşına kadar düzenli destek olmuş, sonra diğer kardeşler de hep meslekleri eline alınınca o yükü anca azalmış), evli de olmayan (yani hep tek maaş/gelir), kronik hasta olup 8-5 çalışması da her zaman mümkün olmayan bir kadınım.

yani hep garanticiyim. her zaman kenarda param olmak zorunda (memur da değilim). bir miktar bütçe yönetme becerim olabilmiş diye düşünüyorum bu zamana gelebildiğime göre :D

Bakın bunlar çok güzel, çok güzel anlatmışsınız ama barselonada deniz ürünü yiyecek, içkisini yurt dışında içecek, evinde milyon çeşit çekirdek kahveden kahve demleyemeyecek insana bunlara para harcama, gereksiz, öl geber, içeceksen su iç onu da yanında taşı diyorsunuz alt metinde. İnsanların (sıradan normal orta direk insanların diyelim) bir kahve, bir tatlı keyfi kaldı zaten hepi topu, ona da para harcama senin neyine der gibi oluyor. Çok yanlış söylemler bence bunlar.
Kudra hanım iyi de ben de bunları über süper bütçelerle yapmıyorum işte, desteğim filan da yok, onu anlatıyorum :D

çekirdek kahve çekip demlemek emin olun her gün bir s.bucks kahvesi içmekten daha ucuza geliyor, hele her gün içiyorsanız (ben atak yaşamıyorsam her gün içiyorum). üstelik de o kötü bir kahve, kendin yaparsan çok daha güzelini yapıp temiz suyla yapıp mis gibi içiyorsun. termosa koyup heryere de götürüyorsun. termos hediye gelmişti ama alsam da kampanya bekler alırdım. 1 defa alıyorsun sonra hep seninle (zaten kahve termosuna su konulmuyor siniyor, termoslar makinede de yıkanmıyor, o yüzden makine dolmadı, çalıştırmadım, kirli vs. de olmuyor) kısacası ben kaç senedir o termosu taşıyorum bilmiyorum, hep yanımda.

en azından benim için daha tatmin edici böyle. bir de paranla rezil olup sinir olmuyorsun bari...

bilemiyorum insanlar illa dışarıda yiyip içerek huzurlu oluyorsa bu da onların bileceği iş tabi ki ama ben gördüğümü söylüyorum. mülteci vs. olmayan bir muhitteyim, buna rağmen dışarıda kalabalık, gürültü beni yoruyor. aşırı kalitesizlikten de bıktım doğru düzgün değecek ürünü olan yer yok.... o yüzden anlamlandıramıyorum ben bu bi kahvemiz tatlımız kaldı kafasını. evde gün yap, valla daha mantıklı.

gece çıkıyoruz gençlere göre müzik filan, konuşanın ne konuştuğunu duymuyorum. yani öyle gerçekten gittiğine değecek mekana gitmek için ekstra bir çaba lazım. ya hakketen iyi paralar vereceksin özel bir yere gideceksin (olabilir arada o da oluyor) ya da benim için en tatmin edici olan uygun bilet bulup, proje bulup, yoksa yazıp, y.dışına gitmek mesela, benim fikrim bu. eğer sevdiğim türde bir mekana gidemeyeceksem de gerek yok, evimde mutluyum. oturur kitap okurum.

neyse
konuya dönersek artık bunun adı bereket midir bilmiyorum ama yemek israfı çok olan evlerde de mesela bütçe disiplini olmadığını görüyorum. evde yemek varken çocuklar dışarıdan söylüyor mesela, 3 kişiye 1 kazan yemek yapıp "kalan yemek yiyemediği" için onu atıyor. korkunç. böyle alışkanlıkları olan aileler de gördüm ve maalesef 2 yakaları bir araya gelmiyor.

Sizin olayin para yettirip yetirememekle alakasi yok ki. 😃 Kötü yapmiyorsunuz bu arada ama yani kruvasan yemeye parise gitsin, ucuz deniz urunu yemek icin barselonaya gitmeyi beklesin filan yok alkolu avrupada icsin yani bunlara parasi yetecek mi yol kenarinda misir yemedi diye daha neler...
Millete 3-5 gunluk vizeler cikarken özellikle 😄😄😄
ya canım kruvusan çekti diye atlayıp Paris'e gidiyorum gibi anlaşıldı sanırım

gitmiyorum :D dediğiniz gibi zaten vize ne mümkün. vize meselesi yüzünden gri pasaportla gidebileceğim şeyler yapıyorum ben de. canımın çektiklerini burada yapmayıp biriktiriyorum gidince 4-5 günde acısını çıkarıyorum. sanki her h.sonu özel jetimle kaçıyorum Monacoya sürünün pis fakirler demişim yahu.

ama ülkede san sebastian moda oldu diye en dandirik yerde 250-300 liraya onu da yemiyorum, onu demek istedim. ha mekanı 1 kere deniyorum tabi ki maalesef ki güzel şeyler yapan fazla yok (denemesem nerden bilecem güzel yapamadıklarını) en azındna benim etrafımda yok, belki bazı semtlerde her pastane her restoran muhteşemdir hala.

istanbulda yaşamıyorum orada yaşasam da her mekanı deneyemem ama yine 1-2 denerim fiyat/performansı uygun bir yer varsa ne ala yoksa bence gerek yok, bunu demeye çalışmıştım.
 
benim bazı tanıdıklarım da var mesela, ders saati karşılığı ücretli ders veriyor akademide (bilen bilir, pek tatmin edici bir ücret değil, kadrolu değil)
ama annesinin eve aldığı bir abla var mesela, o kadın ona da temizliğe geliyor haftalık (ya da bunun gibi herhangi bir hizmet veya ürünü alma alışkanlığı edinmiş)

o da öyle görmüş, o kadın ona gelemese ne biliyim 30-35 yaşına kadar gördüğünden olmuş olacak, herhalde huzursuz olacak -bilmiyorum ki, öyle bir tecrübem yok benim, her işimi kendim yapıyorum ben de :KK70: "şunu yap(a)masam huzursuz olurum" dediğim şeyler kafama göre gezmek, okumak, kendi kararlarımı vermek, bir de bazı akademik projeler filan...ben evde benim düzenimle mutluyum zaten birine ihtiyacım yok (evde çocuk, pet ve fazla eşya yok ondan da olabilir, burada evler minnacık zaten, bir de ben dağıtmadan yaşıyorum, nereyi temizleyecek)

benim kendi tercihlerim %99 kendi hayat yolculuğum içinde benimseyip belirlediğim veya sağlığımın dayattığı şeyler, ben böyle huzurluyum ancak konu bütçe ise kök aileden hiçbir destek almayan, kalabalık aileden gelen (üstüne 30 yaşına kadar düzenli destek olmuş, sonra diğer kardeşler de hep meslekleri eline alınınca o yükü anca azalmış), evli de olmayan (yani hep tek maaş/gelir), kronik hasta olup 8-5 çalışması da her zaman mümkün olmayan bir kadınım.

yani hep garanticiyim. her zaman kenarda param olmak zorunda (memur da değilim). bir miktar bütçe yönetme becerim olabilmiş diye düşünüyorum bu zamana gelebildiğime göre :KK70:


Kudra hanım iyi de ben de bunları über süper bütçelerle yapmıyorum işte, desteğim filan da yok, onu anlatıyorum :KK70:

çekirdek kahve çekip demlemek emin olun her gün bir s.bucks kahvesi içmekten daha ucuza geliyor, hele her gün içiyorsanız (ben atak yaşamıyorsam her gün içiyorum). üstelik de o kötü bir kahve, kendin yaparsan çok daha güzelini yapıp temiz suyla yapıp mis gibi içiyorsun. termosa koyup heryere de götürüyorsun. termos hediye gelmişti ama alsam da kampanya bekler alırdım. 1 defa alıyorsun sonra hep seninle (zaten kahve termosuna su konulmuyor siniyor, termoslar makinede de yıkanmıyor, o yüzden makine dolmadı, çalıştırmadım, kirli vs. de olmuyor) kısacası ben kaç senedir o termosu taşıyorum bilmiyorum, hep yanımda.

en azından benim için daha tatmin edici böyle. bir de paranla rezil olup sinir olmuyorsun bari...

bilemiyorum insanlar illa dışarıda yiyip içerek huzurlu oluyorsa bu da onların bileceği iş tabi ki ama ben gördüğümü söylüyorum. mülteci vs. olmayan bir muhitteyim, buna rağmen dışarıda kalabalık, gürültü beni yoruyor. aşırı kalitesizlikten de bıktım doğru düzgün değecek ürünü olan yer yok.... o yüzden anlamlandıramıyorum ben bu bi kahvemiz tatlımız kaldı kafasını. evde gün yap, valla daha mantıklı.

gece çıkıyoruz gençlere göre müzik filan, konuşanın ne konuştuğunu duymuyorum. yani öyle gerçekten gittiğine değecek mekana gitmek için ekstra bir çaba lazım. ya hakketen iyi paralar vereceksin özel bir yere gideceksin (olabilir arada o da oluyor) ya da benim için en tatmin edici olan uygun bilet bulup, proje bulup, yoksa yazıp, y.dışına gitmek mesela, benim fikrim bu. eğer sevdiğim türde bir mekana gidemeyeceksem de gerek yok, evimde mutluyum. oturur kitap okurum.

neyse
konuya dönersek artık bunun adı bereket midir bilmiyorum ama yemek israfı çok olan evlerde de mesela bütçe disiplini olmadığını görüyorum. evde yemek varken çocuklar dışarıdan söylüyor mesela, 3 kişiye 1 kazan yemek yapıp "kalan yemek yiyemediği" için onu atıyor. korkunç. böyle alışkanlıkları olan aileler de gördüm ve maalesef 2 yakaları bir araya gelmiyor.


ya canım kruvusan çekti diye atlayıp Paris'e gidiyorum gibi anlaşıldı sanırım

gitmiyorum :KK70: dediğiniz gibi zaten vize ne mümkün. vize meselesi yüzünden gri pasaportla gidebileceğim şeyler yapıyorum ben de. canımın çektiklerini burada yapmayıp biriktiriyorum gidince 4-5 günde acısını çıkarıyorum. sanki her h.sonu özel jetimle kaçıyorum Monacoya sürünün pis fakirler demişim yahu.

ama ülkede san sebastian moda oldu diye en dandirik yerde 250-300 liraya onu da yemiyorum, onu demek istedim. ha mekanı 1 kere deniyorum tabi ki maalesef ki güzel şeyler yapan fazla yok (denemesem nerden bilecem güzel yapamadıklarını) en azındna benim etrafımda yok, belki bazı semtlerde her pastane her restoran muhteşemdir hala.

istanbulda yaşamıyorum orada yaşasam da her mekanı deneyemem ama yine 1-2 denerim fiyat/performansı uygun bir yer varsa ne ala yoksa bence gerek yok, bunu demeye çalışmıştım.
Benim böyle konulara yengenci çağırasım geliyor hep😂 gezme uğruna perisan olması dışında bayılıyorum ekonomi yapmasına, aynı ben. Benim tek farkım gezmek için o kadar kendimi paralayamam ya gerekirse gezmem cok da vazgeçilmez değil😅
Benim aylık harcama excelim var, nereye ne gidiyor güzel takip ediyorum bu şekilde. Ev kredisine girerken de baya faydası oldu tabi, ne kadarlık girilir ne kadarı risk olur diye güzel bir veri oldu. Tabi biz iki ayrı ülkede yaşıyorduk eşimle, 2 kira + ev inşaatının kredisi derken gerçekten gidim gidim yaşıyorduk biraz şarttı bunu yapmak. O dönem tekrar alışkanlıklarım yüzünden kendimi tebrik ettim. Sürekli evine temudan kargo gelenden, tüm gün yeme içmesini disardan halledenden, kendisi de yapabileceği şeyi hizmet sektöründen alandan bir eksiğim varmış gibi görmüyorum. Tabi ki insan arkadaşlarıyla çıkar bi yemeğini yer, kahvesini içer de ben gündelik olarak rutin olmasından bahsediyorum. Bu kadar iki yakası bir araya gelmeyen çok az arkadaşım var, çünkü genelde kendime yakın gördüklerimle daha samimi oluyorum. O kişileri gözlemleyince sürekli internetten beş para etmez plastik ev eşyaları, onlarca çelik takı toka, gratisten birbirinin aynısı kozmetik ürünler bilmem ne alıyorlar. Hepsini toplasan 1 tane kaliteli ürün etmez. Çoğunu hayatımda hiç almadım hiç de lazım olmadı. Her şeyi geçtim inanılmaz bir israf ve karbon ayak izi var ortada.
 
Benim böyle konulara yengenci çağırasım geliyor hep😂 gezme uğruna perisan olması dışında bayılıyorum ekonomi yapmasına, aynı ben. Benim tek farkım gezmek için o kadar kendimi paralayamam ya gerekirse gezmem cok da vazgeçilmez değil😅
Benim aylık harcama excelim var, nereye ne gidiyor güzel takip ediyorum bu şekilde. Ev kredisine girerken de baya faydası oldu tabi, ne kadarlık girilir ne kadarı risk olur diye güzel bir veri oldu. Tabi biz iki ayrı ülkede yaşıyorduk eşimle, 2 kira + ev inşaatının kredisi derken gerçekten gidim gidim yaşıyorduk biraz şarttı bunu yapmak. O dönem tekrar alışkanlıklarım yüzünden kendimi tebrik ettim. Sürekli evine temudan kargo gelenden, tüm gün yeme içmesini disardan halledenden, kendisi de yapabileceği şeyi hizmet sektöründen alandan bir eksiğim varmış gibi görmüyorum. Tabi ki insan arkadaşlarıyla çıkar bi yemeğini yer, kahvesini içer de ben gündelik olarak rutin olmasından bahsediyorum. Bu kadar iki yakası bir araya gelmeyen çok az arkadaşım var, çünkü genelde kendime yakın gördüklerimle daha samimi oluyorum. O kişileri gözlemleyince sürekli internetten beş para etmez plastik ev eşyaları, onlarca çelik takı toka, gratisten birbirinin aynısı kozmetik ürünler bilmem ne alıyorlar. Hepsini toplasan 1 tane kaliteli ürün etmez. Çoğunu hayatımda hiç almadım hiç de lazım olmadı. Her şeyi geçtim inanılmaz bir israf ve karbon ayak izi var ortada.
Arkadaşlar dışardan her gün kahve,yeme alışkanlığım yok..haftada 1 çocukları çıkarırım..tabak çanağım cok yok,markaya boş para vermem yani asıl sormak istediğim bu,ben bunları yapmıyorum ama para yok ortada hep bir borc..Tamam borç bir iki ay kaldı ama aynı durumda aileden de destek görmediğini bildiğim arkadaşlar bu harcamaları yaparak benden daha iyi yaşıyorlar,nerede yanlış yapıyorum diye sorguluyorum..
 
Arkadaşlar dışardan her gün kahve,yeme alışkanlığım yok..haftada 1 çocukları çıkarırım..tabak çanağım cok yok,markaya boş para vermem yani asıl sormak istediğim bu,ben bunları yapmıyorum ama para yok ortada hep bir borc..Tamam borç bir iki ay kaldı ama aynı durumda aileden de destek görmediğini bildiğim arkadaşlar bu harcamaları yaparak benden daha iyi yaşıyorlar,nerede yanlış yapıyorum diye sorguluyorum..
Ben sizi anladım. Diğer insanların hem bu kadar harcayıp, hem de nasıl rahat yaşadıklarına şaşırıyorsunuz. Yani siz har vurup harman savurmadan, gayet tutumluyken paranızın bereketsiz olduğunu düşünüyorsunuz.
Benim de fark ettiğim şey, sürekli para hesabı yapan kişiler, o tarz yaşamı enerji olarak çekiyorlar. Rahat harcayanlar ise zengin bir yaşamı çekiyor.
Bunu kendi yaşamımda da fark ettim ben.
 
Bu ekonomik şartlarda parada bereket kalması mümkün değil zaten. Herkesin alışkanlıkları ve öncelikleri farklı bu yüzden kimin neyden tasarruf yapması gerektiği konusunda bir genelleme yapılması bence çokta doğru değil. Benim maaşım yatar yatmaz bir kısmını çocuklar ve kendim için BES'e yatiriyorum bir kismi ilede döviz/altın yatırımı yapiyorum. Kalan paranında açıkçası pek hesabını yapmıyorum. Herkes farklıdır tabi ama sürekli birşeylerin hesabını yaparak hareket etmek beni mutsuz eder. Özgürlüğüm kısıtlanmış gibi hissederim. Benim için mühim olan kafamda belirlediğim bir yatirim hedefini gerçekleştirmek bunun haricinde de içimden nasıl geliyorsa öyle yaşamak.
 
Oturup gecen ayın sıkı bir gelir gider tablosunu yapmanız lazım. Bir bakın bakalım gereksiz gördüğünüz bir harcama var mı ?
Benim deneyimlediklerim:
Tek kredi kartı kullanımı,
Kartın tamamını ay sonu kapatma,
Hatta mil biriktiren tercih edip onunla uçak bileti alma,
Hizmeti yemeği güzel olmayan yere haftada bir iki gitmek yerine doğru düzgün bir yere iki haftada bir gitmek,
Kaliteli mal almak ve uzun kullanmak.

Bi de kafayı çok takmamak, bu da kıtlık bilinci getiriyor.
 
Slm kızlar..Paramın çok bereketsiz olduğunu düşünüyorum yani hep bir borç hali var,aynı iş aynı kazançtaki insanlar daha iyi yaşıyor gibi,Krediye bulaştık ondan mı diyeceğim de çoğu kişi bulaştı zaten mecburiyetten..Ailemlede ilgilenen onların ihtiyaçlarini gideren bir çocuğum anne baba duası da alıyorum ama bir bereketsizlik var sanki,sadakada her ay vermeye çalışırım,bu konudaki düşünceleriniz nelerdir..
herşey çok pahalı günü kurtarabiliyorsan paran bereketlidir. Anne babaya yardım edip sadaka veriyormuşsun emin olki paran bereketlidir. Hepimiz aynı dertten muzdaripiz...
 
Slm kızlar..Paramın çok bereketsiz olduğunu düşünüyorum yani hep bir borç hali var,aynı iş aynı kazançtaki insanlar daha iyi yaşıyor gibi,Krediye bulaştık ondan mı diyeceğim de çoğu kişi bulaştı zaten mecburiyetten..Ailemlede ilgilenen onların ihtiyaçlarini gideren bir çocuğum anne baba duası da alıyorum ama bir bereketsizlik var sanki,sadakada her ay vermeye çalışırım,bu konudaki düşünceleriniz nelerdir..
Ayağı yorgana göre uzatmakla oluyor bereket bu devirde bence.
Evimize aynı para giren bir abla var, onlar her maaş gününün ertesi günü eksi hesapla başlıyorlar aya.
Neden? Çünkü kontrolsüzce harcama yapıyorlar ya da birikim yapıyoruz eksiye düşmeden yapamayız kendimizi kontrol edemeyiz modundalar.
Bu sadece bir örnek ama dikkatli olmak, istek ve ihtiyacı iyi ayırt etmek, isteği de aylara yaymak önemli.
 
Arkadaşlar dışardan her gün kahve,yeme alışkanlığım yok..haftada 1 çocukları çıkarırım..tabak çanağım cok yok,markaya boş para vermem yani asıl sormak istediğim bu,ben bunları yapmıyorum ama para yok ortada hep bir borc..Tamam borç bir iki ay kaldı ama aynı durumda aileden de destek görmediğini bildiğim arkadaşlar bu harcamaları yaparak benden daha iyi yaşıyorlar,nerede yanlış yapıyorum diye sorguluyorum..
Herkesin alışkanlığı farklıdır. Pazar günü çocukları dışarı çıkardım yağmur başladı. Bizde oyun alanlı bir Cafe ye gittik. 2 çocuk 1 saat oyun alanı kullanımı , 6 filtre kahve(2 arkadaş yanımıza uğradı) 1 çıtır tavuğa 2 bin lira hesap ödeyip kalktık. Başkası bunu yapmaz para cebinde kalır yada başka şeye harcar. Bir de nakitini faize koyup oradan gelir elde eden var. Borsa da kazanan var yani alınan maaş aynı olsa bile hayat tarzları farklı. Kendinizi şuçlamayın her şey çok pahalı.
 
benim bazı tanıdıklarım da var mesela, ders saati karşılığı ücretli ders veriyor akademide (bilen bilir, pek tatmin edici bir ücret değil, kadrolu değil)
ama annesinin eve aldığı bir abla var mesela, o kadın ona da temizliğe geliyor haftalık (ya da bunun gibi herhangi bir hizmet veya ürünü alma alışkanlığı edinmiş)

o da öyle görmüş, o kadın ona gelemese ne biliyim 30-35 yaşına kadar gördüğünden olmuş olacak, herhalde huzursuz olacak -bilmiyorum ki, öyle bir tecrübem yok benim, her işimi kendim yapıyorum ben de :KK70: "şunu yap(a)masam huzursuz olurum" dediğim şeyler kafama göre gezmek, okumak, kendi kararlarımı vermek, bir de bazı akademik projeler filan...ben evde benim düzenimle mutluyum zaten birine ihtiyacım yok (evde çocuk, pet ve fazla eşya yok ondan da olabilir, burada evler minnacık zaten, bir de ben dağıtmadan yaşıyorum, nereyi temizleyecek)

benim kendi tercihlerim %99 kendi hayat yolculuğum içinde benimseyip belirlediğim veya sağlığımın dayattığı şeyler, ben böyle huzurluyum ancak konu bütçe ise kök aileden hiçbir destek almayan, kalabalık aileden gelen (üstüne 30 yaşına kadar düzenli destek olmuş, sonra diğer kardeşler de hep meslekleri eline alınınca o yükü anca azalmış), evli de olmayan (yani hep tek maaş/gelir), kronik hasta olup 8-5 çalışması da her zaman mümkün olmayan bir kadınım.

yani hep garanticiyim. her zaman kenarda param olmak zorunda (memur da değilim). bir miktar bütçe yönetme becerim olabilmiş diye düşünüyorum bu zamana gelebildiğime göre :KK70:


Kudra hanım iyi de ben de bunları über süper bütçelerle yapmıyorum işte, desteğim filan da yok, onu anlatıyorum :KK70:

çekirdek kahve çekip demlemek emin olun her gün bir s.bucks kahvesi içmekten daha ucuza geliyor, hele her gün içiyorsanız (ben atak yaşamıyorsam her gün içiyorum). üstelik de o kötü bir kahve, kendin yaparsan çok daha güzelini yapıp temiz suyla yapıp mis gibi içiyorsun. termosa koyup heryere de götürüyorsun. termos hediye gelmişti ama alsam da kampanya bekler alırdım. 1 defa alıyorsun sonra hep seninle (zaten kahve termosuna su konulmuyor siniyor, termoslar makinede de yıkanmıyor, o yüzden makine dolmadı, çalıştırmadım, kirli vs. de olmuyor) kısacası ben kaç senedir o termosu taşıyorum bilmiyorum, hep yanımda.

en azından benim için daha tatmin edici böyle. bir de paranla rezil olup sinir olmuyorsun bari...

bilemiyorum insanlar illa dışarıda yiyip içerek huzurlu oluyorsa bu da onların bileceği iş tabi ki ama ben gördüğümü söylüyorum. mülteci vs. olmayan bir muhitteyim, buna rağmen dışarıda kalabalık, gürültü beni yoruyor. aşırı kalitesizlikten de bıktım doğru düzgün değecek ürünü olan yer yok.... o yüzden anlamlandıramıyorum ben bu bi kahvemiz tatlımız kaldı kafasını. evde gün yap, valla daha mantıklı.

gece çıkıyoruz gençlere göre müzik filan, konuşanın ne konuştuğunu duymuyorum. yani öyle gerçekten gittiğine değecek mekana gitmek için ekstra bir çaba lazım. ya hakketen iyi paralar vereceksin özel bir yere gideceksin (olabilir arada o da oluyor) ya da benim için en tatmin edici olan uygun bilet bulup, proje bulup, yoksa yazıp, y.dışına gitmek mesela, benim fikrim bu. eğer sevdiğim türde bir mekana gidemeyeceksem de gerek yok, evimde mutluyum. oturur kitap okurum.

neyse
konuya dönersek artık bunun adı bereket midir bilmiyorum ama yemek israfı çok olan evlerde de mesela bütçe disiplini olmadığını görüyorum. evde yemek varken çocuklar dışarıdan söylüyor mesela, 3 kişiye 1 kazan yemek yapıp "kalan yemek yiyemediği" için onu atıyor. korkunç. böyle alışkanlıkları olan aileler de gördüm ve maalesef 2 yakaları bir araya gelmiyor.


ya canım kruvusan çekti diye atlayıp Paris'e gidiyorum gibi anlaşıldı sanırım

gitmiyorum :KK70: dediğiniz gibi zaten vize ne mümkün. vize meselesi yüzünden gri pasaportla gidebileceğim şeyler yapıyorum ben de. canımın çektiklerini burada yapmayıp biriktiriyorum gidince 4-5 günde acısını çıkarıyorum. sanki her h.sonu özel jetimle kaçıyorum Monacoya sürünün pis fakirler demişim yahu.

ama ülkede san sebastian moda oldu diye en dandirik yerde 250-300 liraya onu da yemiyorum, onu demek istedim. ha mekanı 1 kere deniyorum tabi ki maalesef ki güzel şeyler yapan fazla yok (denemesem nerden bilecem güzel yapamadıklarını) en azındna benim etrafımda yok, belki bazı semtlerde her pastane her restoran muhteşemdir hala.

istanbulda yaşamıyorum orada yaşasam da her mekanı deneyemem ama yine 1-2 denerim fiyat/performansı uygun bir yer varsa ne ala yoksa bence gerek yok, bunu demeye çalışmıştım.
Ama siz 40 küsür yaşınızdan yazıyorsunuz bunları. Görmüş geçirmiş bir kadın olarak. Belki gençken de böyleydiniz bilmiyorum ama herkes sizin şu yaşadığınız hayattan zevk almaz. Ben almam mesela. Paketli gıda tüketmem ama canım çikolata isterse ilk gördüğüm yerden alırım. Yanımda taşımak saçma. İşe giderken kahvemi yanıma alırım ama aklıma esince iş çıkışı arkadaşımla bir kahve içip dedikodu yapmak ya da bir iki bira yuvarlayıp dertleşmek yerine dur şunun parasını kenara atayım da tatili yurt dışında yapayım dersem mutsuz olurum. İyi müzik yapan bir mekanda eğlenmeyeceksem (iyi müzik pahalı değildir, popüler müzik pahalıdır) yaşamış saymam kendimi. Bana ikisi birden lazım. Ama bu benim işte. O yüzden kendi zevklerimi ve alışkanlıklarımı doğrusu bu diye kimseye önermem. Doğru bir değil çünkü.

İnsanlar şu ekonomide bir şey sahibi olma ihtimalini yok saydığı için harcama yapma bu harcamalarla kendini mutlu etme derdinde. Siz bunları da yapmayın diyorsunuz. Mutlu etmeyin kendinizi diyorsunuz. Şu yazdıklarınızı okuyan dar gelirli belki asgari ücretle yeni işe girmiş bir genç bunları yaptığı için suçluluk duyabilir. Normal şeyleri anormalleştiriyoruz. Bunun bir adım ötesi telefonunu göster diyen amcalar teyzeler.
 
Bereketsizlik diye bir şey yok enflasyon onun adı. Sizin kadar kazandığı halde daha iyi yaşıyorsa ya çok borca giriyordur kredili hesaplar kartlar patlamıştır ama sallamıyordur, ya da eşi ailesi vb. Yardım ediyordur, pasif geliri vardır, siz kira öderken o ödemiyordur vs. Matematik bellidir. X liramı 2X lira yapsın kabul edeyim aa varmış bereket diye bir şey diye 😂 ha evet var ama ona da yatırım diyoruz.
 
Arkadaşlar dışardan her gün kahve,yeme alışkanlığım yok..haftada 1 çocukları çıkarırım..tabak çanağım cok yok,markaya boş para vermem yani asıl sormak istediğim bu,ben bunları yapmıyorum ama para yok ortada hep bir borc..Tamam borç bir iki ay kaldı ama aynı durumda aileden de destek görmediğini bildiğim arkadaşlar bu harcamaları yaparak benden daha iyi yaşıyorlar,nerede yanlış yapıyorum diye sorguluyorum..

Ya kim ben ailemden para alıyorum der? Turkiyede yaşayan yengem var kp yurtdisindan para yolluyordu devamli, cocuk var geçinemeyip evleri dagilmasin diye gayet net gördüm adamin para yolladigini kac defa ama ortamlarda kp bize yardim ediyor asla demezdi sorsan her şeyi kocamin parasiyla yapiyoruz diyordu.
İş arkadasin neden böyle bir bilgi versin ki? Insanlar size gelirlerinin nereden geldigi konusunda dürüst olmayabilirler ve cok normal. O kişinin borc durumunu da bilemezsiniz.
Ayni parayi alip biriniz araba degistiriyorken öbürü borcta oluyorsa çook savruk olmaniz lazim ee savrukluk yapmadiginizi soyluyorsaniz demek ki karsinizdaki durust degil.
 
Bence bu bereketsizlik hepimiz için geçerli. Gerçekten paranın sadece adı var. Herşey sürekli olarak daha fazla fiyatlandırılıyor.
 
Back