• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ben Ben aslında çok korkuyorum

index.php



İndiler bindiklerindeki mutluluk yerini çoktan bırakmıştı hüzne. Yağmur tek kelime etmiyor, Selim tanıdığı için onu ne olduğunu bile sormuyordu. Vapura yöneldiklerinde durdu Yağmur.



-Ben giderim Selim. Sen evine git…

-Ama…

-Selim…



Selim ses etmeden diğer vapura doğru yöneldi. Yalnız kalmak istediğini fark etmişti genç kızın, ama uzun zamandır tanıyordu ya hani en güçsüz olduğu anların da bu yalnızlık zamanları olduğunu bilirdi. Yine de hayır seninle geliyorum demeyi beceremedi. Hiç becerememişti. Yağmur’u beş senden fazla tanıyordu ama hala çözememişti onu ve çözemediği için de hiçbir zaman hissettikleri doğrultusunda davranamamıştı ona karşı.



Yağmur vapurun yan tarafına geçti, üzerindeki monta sarıldı sıkı sıkı. Rüzgârı hissetmek istiyordu, üşümek fazlasıyla… Ruhunda ki soğukluğu böylece en aza indirgemeyi amaçlıyordu, umut ediyordu hani bedeni üşürse hissetmezdi kalbinin buz tutuşunu. Ya da bedeni üşürse benliğinin yangını söner diye düşünüyordu.



Vapur hareket etmeye başladığında ve rüzgâr yavaş yavaş hissettirdiğinde kendini, gözlerindeki buğuda belli etmeye başlamıştı buradayım demeye…



Rüzgâr estikçe biraz daha sarılıyordu montuna ve biraz daha sessizleşiyordu. Hani normalde konuşmaya başlamış olması gerekiyordu, hani sorularıyla boğuşması, kendi kendine cevaplar üretmesi ama hiçbirini yapmıyordu. Sadece susuyordu. Düşüncelerini arıyordu her yerde, kelimelerini ama hepsi saklanmıştı sanki. Sanki hepsi kaçıyordu ondan. Susman gerek diyorlardı, dinlenmen düşünmemen… Hiçbir şey yoktu aklında, hiçbir şey.



Kıyıya yaklaşırken vapur kalktı yerinden, titreme aldı birden genç kızı. Üşümüştü, fazlasıyla üşümüştü ama buna rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu. Boş boş bakınıyordu etrafına, kaybolmuş gibi hissetti kendini. Bindiği otobüsün evine gittiğini biliyordu ama yine de garip bir kaybolma duygusuyla karşı karşıyaydı.





Sessizlik hiç bu kadar sessizlik yaşamamıştı o, alışıkta değildi ya hani belki de ondan kaybolmuş gibi hissediyordu kendini. Kimsesiz bir çocuk gibi ürkek bakınıyordu etrafına. Tanıdık bir yüz arıyordu.



Annesiyle dışarı çıkmış ve sanki bir anlık dalgınlığa gelip kalabalığa karışmış gibi hissediyordu kendini. Bir ses bekliyordu tanıdık, bir nefes… Ama yoktu, hiçbiri yoktu.

İstemsizce açtığında evinin kapısını, ablasını çoktan gelmişti. Kısa bir selam verdi sanki çok uzak bir akrabaymış gibi. Odasına ilerledi. Sessizdi kendi içinde de hala hiç bir şey düşünmüyordu. Telefonuna baktı oturup yatağına. Arayan son numaraları açtı ve bir mesaj yazdı. Aslında yazmak istemiyordu, yani istiyordu ama istemiyordu. Emin değildi duygularından, ilk defa hiçbir şeyden emin olmadığını hissediyordu. Birkaç kelime yazdı belli belirsiz. Yine de yazdıklarında neden aradın diye sormamıştı. Soramamıştı. Aslında hiçbir şey sormakta istemiyordu artık. Aramıştı, ulaşamamıştı…



-Cevap verdim işte dedi kendi kendine, saygısızlık yapmadım.



Işıkları kapattı ve uzandı yatağına. Hala kayıp hissediyordu kendini. Arıyor ama bulamıyordu nereye ait olduğunu. Selim’i düşündü derken, okul zamanlarını. Gülümsedi. Çok şey yapmışlardı birlikte, parasız kalmışlardı ama kahkahalarla gülmesini hep başarmışlardı. Hiç bu kadar yalnız kalmamıştı da o zamanlar. Hatta bazen yalnız kalmak istiyorum diye veryansın ettiği bile olmuştu. Ama istediği yalnızlık bu kadar koyu olmamıştı hiçbir zaman.



En koyu yalnızlığı yaşıyordu yüreği; çırpındıkça, çıkmak istedikçe daha bir batıyordu içine. Nur geldi aklına, başa çıkamazsın demişti hâlbuki başa çıkamıyordu evet. Çok istiyordu tek bir mesaj atmayı…



-Sana ihtiyacım var…



Üç kelimeydi yazacağı sadece ama yine de yapamıyordu. Muhtaçlık boyutuna girmemişti hiç, girmeyecekti. İster gurur olsundu bunu engelleyen ister başka bir şey.



Gözlerindeki buğu yağmur olup akmaya başladığında kaçtığı tüm gerçeklik çıkmaya başlamıştı dilinden.



"Nerdesin? Sana ihtiyacım var, nerdesin?"



Telefonu çaldı o sırada. Birden topladı kendini. Arayanın kim olduğunu düşünmedi bile. Mesaj bölümünü açtı, gülümsedi.



-İyi misin Cadı?

İyiyim diye cevap verdi, bunun arkasının geleceğini biliyordu. Hep böyle yapardı Selim çünkü, susardı susardı, bir süre sonra yoklardı… Eğer cevap verirse de incik cıncık öğrenene kadar rahat vermezdi asla.



Yarın seni alacağım hazırlan. İddiayı kaybettin sonuçta diye yazdı Selim.

Peki dedi Yağmur. Şaşırdı verdiği cevaba tıpkı Selim’in pekiyi gördüğünde yaşadığı şaşkınlık gibi bir süre baktı mesaja. Sonra umursamaz bir edayla kapatıp telefonunu yattı ve gözlerini kapadı usulca… Rüyalarına saklanma düşüncesiyle bir an önce dalmak istiyordu ve tüm kayboluşlarını unutmak.


Meral BİLGİÇ
 
Back