• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ben Ben aslında çok korkuyorum

Arkadaşın dediği gibi benim duygularımın bir nevi tercümanı gibisin....Bayram dolayısıya evde degildim ve yeni yazılarının eklenip eklenmediğini görmek için bayramın bitmesini sabırsızlıkla bekledim diyebilirim....Daha öncede dediğim gibi insanların yazılarını kalbiyle okumaları gerekiyor bir şeyler anlamaları için,bu yüzden fazla takılma bazı ayrıntılara...Bakmak ve görmek arasındaki fark gibi...Tek bir kelime sana bir çok şey anlatıp öyle bir aleme sürükler kii dakikalarca düşünür durursun;karşındaki sadece onu kelime olarak görür...
 
Design doğru şeyler söylemiş ama dedim ya takıldığım nokta eee sonra bölümü oldu. Bu arada pamuğum elimden geldiğince yazıyorum canım sadece bazen kırıklar fazlalaşınca nefes almak gerekiyor. Ecemsu canım mesajın ne iyi geldi biliyorsun değil mi? Bayram sabahı yazdın mı diye baktım ilk önce...
Sevgiler dostlar
 
anlıyorum canım ben bile okurken soluk alma ihtiyacı duyuyorum heleki sana daha zordur...umarım bunları sen yasamamıssındır cünkü cok agır seyler
 
Canım arkadaşım benim,göndermiş olduğum mesajın bir nebzede olsa seni mutlu etmesine sevindim....Sen benim için özel birisin,duygularıma tercüman olan ve hatta kalbimle telepati kurup seninle konuştuğumu,beni anladığını düşünüyorum... Bazen'de deliriyormuyum diye düşünmüyor degilim hani:roflol: Fakat burdaki dostluklar öyle içten öyle güzelki,gerçek hayatta bulamadığım kadar güzel....Çıkarsız,samimi ve sıcak...:1hug:
 
01.jpg


Küçük bir odanın içinde üç kişi. Pek paylaşacak bir şeyleri yok aslında korkuları dışında. Birbirlerini çok fazla da tanımıyorlar hani, yani uyumadıkları sürece ne anlatabilirlerse o.

Kimseleri istememişti yanında ama işte şimdi yakalanmıştı Serkan’a. Elindeki çiçekleri görünce içi gitti bir anda, yoldan alelacele alınmış oldukları belliydi. Evdeki çiçeklerini düşündü, kuruttuklarını. Onlarda alelacele alınmış ve getirilmişti. Soluktular belki bu yüzden ama çok güzel gözüküyorlardı, her baktığında mutluluk çıka geliyordu gönlüne. Geliyordu… Eskiden…

İçeri sen o çiçekleri nasıl soktun evladım dedi adı gibi yüzü de nurlu olan kadın gülümseyerek. Yasak bilmiyor musun?

Serkan utandı bir an, biliyorum ama soktum işte ne bileyim. Ayaklarındaki galoşları gösterdi. Ağzındaki maskeyi çıkardı derken. Bunlar neden gerekli?

Gülümsedi tekrar Nur genç adamın söylediklerine.
Girerken bakmadın mı hangi bölüme girdiğine, buradaki insanların çoğu kemoterapiye giriyor. Vücutları mikroplara karşı dirençsiz anlayacağın…

Kemoterapi sözüyle buz kesti Yağmur’un yüreği. Birden bir sancı gibi girdi koynuna korku… Hazırlıklı olması gereken bir şeydi ama hazır hissetmiyordu. Korkuyordu çok korkuyordu. Daha sadece ihtimal aşamasındaydı her şey ama düşüncesi bile ürkütüyordu onu. Birden en kötüsünü düşünmeye başladı derken. Anlık görüntüler geldi gözünün önüne. Yavaş yavaş eridiğini düşündü mesela, saçlarının gittiğini… Her şeyi bir anda aklına getirdi. Tüm resimler havalarda uçuşuyordu ve o her resimde biraz daha korkuyordu.

Serken kemoterapiyi duyunca endişeli bir şekilde Yağmur’a baktı…

Sende…
Hayır
dedi Yağmur belli belirsiz. Nur endişeleri fark edince girdi söze, onun hiçbir şeyi yok inşallah, kontrol diyelim biz. Daha güzel. Bir şey çıkmıcak güzel kızımızda.

Çıkmıcak değil mi
diye geçirdi içinden genç kız, yalvarır gözlerle bakarak Nur’a… Anladı da sanki yineledi sözünü Nur…

Çıkmıcak…

Refakatçi kalınabiliyor mu diye sordu Serkan, havada uçuşan kokuları dağıtmak için. Yağmur gözlerinin içine baktı o sırada genç adamın. Endişesini görüyor ama bu onu daha fazla üzüyordu. Daha fazla korkuyordu sebepsiz. Hani hep karşılaştırır ya insan gidenleri, aklına geldi yeniden…
Olsaydın diye geçirdi içinden.
Olsaydın korkmazdım ki hiç ben…

Sonra gerek yok dedi Serkan’a. Zaten yarın çıkacağımda.
Yarın mı?
Evet, bayram geliyor. Kalmamın bir anlamı yok ki. Zaten ablam, annem herkes arkadaşta biliyor, endişelendirmek istemedim kimseyi.
Sonuçlar peki, sonuçlar yarın mı belli olacak?
Hayır, haftaya Pazartesi belli olacak sonuçlar.
Bayram…
Evet, bayramdan sonra. Konuyu kapatalım mı ne dersin.
Peki
dedi Serkan.

Yağmur sehpaya koyulan çiçeklere bakıyordu, kırılmayacağını bilse alıp dolabın içine koyacaktı görmemek için ama; ayıp olacağını biliyor bu nedenle mümkün olduğunca görmemezlikten geliyordu.

Oturabildiği en geç saate kadar oturdu genç adam ve yarın geleceğini söyleyerek ayrıldı odadan. O çıkar çıkmaz çiçekleri alıp dolabın içine koydu genç kız Nur’un anlamsız bakışları arasında. Ama hiçbir açıklama yapmadı o. Hiçbir şey söylemedi. Hırkasını aldı sırtına ve kantine indi usulca. Bir bardak sıcak çay aldı eline, havanın serinliğinde kendine gelmeye çalıştı. Binlerce düşünce dönüyordu aklında, binlercesi kayboluyordu. Korkuları, endişeleri, hüzünleri, yalnızlığı… Hepsi bir bir dikiliyor ve o tek tek kovuyordu… Gök gürültüsüyle geldi kendine, sıyrıldı düşüncelerinden ve hızlı adımlarla döndü odasına.

Bende sizi arıyordum, birazdan uyku testine alacağız sizi. Kaybolmayın…
Peki
diyebildi usulca…
Şey, ne kadar sürecek bu test.
Bir gece, yani orada uyuyacaksın
dedi hemşire gülümseyerek ve çıktı odadan.

Nur’a baktı, yalnız kalacaksınız bu gece.
Merak etme kızım sen beni.
Ben olsam korkardım yalnız kalmaktan bu odada.
Yalnız olacağımı kim söyledi bakalım
, dedi kitaplarını gösterdi…
Gülümsedi genç kız tamam o zaman diyerek hemşirenin seslenmesini bekledi bir süre. Ve aynı ürkeklikle koyuldu koridorda yürümeye.

Aynı yaşlı çifte baktı, odaları boştu. Bir kalabalıkla karşılaştı sonra… Sonra gözlerinde yaşlarla koltuğa yığılmış kadını gördü. Gözleri doldu. Elleri yalnız kalmıştı yaşlı kadının, artık dünyada tek başınaydı…
Gidip sarılmak istedi deli gibi, hani gidip sarılıp onunla beraber ağlamak…
Yapamadı, usulca geçti yanlarında, yüzüne bile bakamadı…

Meral Bilgiç
Devam Edecek
 
217.jpg



Uyku odasına geldiğinde hiçbir şey düşünmüyordu yaşlı çift dışında. Ölümün güzeli olur muydu bilmiyordu ama eğer varsa ona tanık olduğunun farkındaydı. Görevli gülümseyerek yapması gerekenleri söyledi Yağmur’a. Onun dediği gibi uzandı yatağa, üzerine bağlanan kabloları inceledi uzun uzun.

Bunlar, uyku sırasında vücudunuzun seyrini inceleyecek. Bakın buraya bağlı ve burası…
Kalbin ve akciğerlerin ne durumda olduğunu gösterecek ben uyurken.
Yabancı değilsiniz sanırım
Sayılır, küçükken bu kablolarla çok karşılaştım.
Gülümsedi sonra neyse özlemiştim onları ama koşturmayacaksınız umarım.

Genç adam bakarak güldü ona, yok merak etmeyin istediğim tek şey uyumanız. bir şeye ihtiyacınız olursa ben içerdeyim.

Peki dedi Yağmur, odadan çıkmasını bekledi doktorun. Ardından karanlık odada kaldı bir başına. Uyku terk edeli çok olmuştu onu, geceleri gözlerine bir perde iner, olanları hatırlatır ve çalardı uykularını genç kızın. Şimdi ise buna izin vermemek zorundaydı. Düşünmemeliyim dedi kendi kendine. İyi ama nasıl, neyi düşünmeliyim. Şuraya bak, bir sürü kablo ve ben. Birde karanlık. İçi sıkıldı iyice, kalktı yattığı yerden, o sırada bunu fark eden doktor girdi içeri.

Bir şey mi istiyorsun?
Evet
dedi genç kız usulca. Soran bakışlarla baktı ona genç doktor. Bir tutam uyku belki sizde bunu sağlayacak bir...
Uyku ilacı?
Evet, mümkün mü?
Kendin uyumayı başarmalısın ama!
İstisna yapsak, yoksa ne ben uyurum nede size rahat veririm doktor.

Belki dedi genç adam içeri girerek, sonra bir yere telefon açtı ve elinde bir ilaçla girdi içeri.
Seninle ilgilenen arkadaşıma sordum verebileceğimi söyledi al bakalım,

Teşekkür ederim diyerek aldı Yağmur ilacı. Nedendir bilinmez doktorun çıkmasını bekledi ve ardından tek bir hamlede yuttu. Uzandı tekrar yatağına, hiçbir şey düşünmüyordu sadece, sadece ağlıyordu. Hıçkırıklarını tutuyor ama gözyaşlarına engel olamıyordu.

Nerdesin? Söylesene nerdesin. Burada sana bu kadar ihtiyacım varken neden yoksun? Keşke sana mesaj atabilecek kadar güçlü olsaydım ama korkuyorum. Benim için üzülmeni ve gelmeni istemiyorum çünkü. Çünkü beni istemeyen birine, lanet olsun sana ihtiyacım var gel deme düşüncesi incitiyor gururumu. Bu kadar çok kırığın arasında acıyan tüm yanlarım engelliyor beni. Tekrar tekrar batıyorlar yüreğime de tüm korkularıma inat susuyor kelimelerim. Oysa sana yazmak için bahane bile aramazdım ki ben, tek bir kelime bile yeterdi. Bahane olmadan özgürce yazardım sana, korkmazdım zaten o zamanlar bu kadar. Hem sen zaten şimdi burada olurdun değil mi?

Düşündükçe daha çok akıyordu gözyaşları genç kızın, gözlerinin ağırlaştığını fark ettiğinde usulca sustu kelimeleri, gözlerindeki yaşlara dokunmadı hiç. İyi geceler dedi tüm korkularına ve uyudu… Kendisini neyin beklediğini bilmediği bir hayata karşı sustu ve sadece uyudu…

Bildiği tek şey artık fazla ağır geliyordu her şey, her şey gitgide daha fazla büküyordu sırtını. Ve yardım edecek kimse yoktu çevresinde. Hayat bazen acımasız davranıyordu işte ve o da başa çıkmaya çalışıyordu nasıl yapacağına bilmeden. Derin bir sessizlik hakimdi geceye, Yağmur gözlerini kapadığında ay bulutların arkasında kalmıştı ve gökyüzünde tek bir yıldız parlamıyordu sebepsiz. Sanki derin bir uykudaydı gecede. Sanki rüzgar tatlı bir ninni gibi dağılmıştı da geceye her şey suspus olmuştu.

Ne çok yıldız var aşk burada.

Bu sözler çıktığında ağzından yüreğinde garip bir sızı belirdi genç kızın. Başı gökyüzündeydi ve yıldızlar, yıldızlar o kadar güzel ve çoktu ki şaşkınlığını yok edemiyordu. Ama asıl şaşkınlığı elinin üzerinde hissettiği sıcaklıktı ve dilinden dökülenler. Kafasını çevirmeye korkuyordu. Aşk demişti ama Aşk çoktan gitmişti. Rüyada olduğunu hissediyor ve rüya bile olsa onu görecek kadar güçlü olmadığını hissediyordu. Sonra çın diye bir ses duyuldu, bir yudum aldı soğuk biradan. Ve toplayıp kendini çevirdi başını. Gülümseyerek ona bakıyordu işte, gülümsedi…

Seviyor musun beni sen?
Sıkılmadın mı bu soruyu sormaktan Aşk?

Hayır, sevmiyor musun yoksa? Diyerek astı suratını.
Seviyorum eşek dedi genç adam
Gerçekten? dedi Yağmur.
Gerçekten…

Sarıldı Yağmur sevdiği adama, bende seni seviyorum… Gerçekten seviyorum dedi. Kokladı defalarca, teninin sıcaklığında bırakmak istemedi genç adamı. Rüyada olduğunu biliyordu ve bitecek bir hayal olduğunu düşünerek uzun uzun sarılıyordu ona. Sonra tekrar çevirdi gökyüzüne başını, sen varken daha bir parlıyorlar aşkım bunlar. Dedi sessiz sedasız içinden. Duymadı genç adam, elini tutuyordu, tüm benliğine dağılıyordu özlemi ve tekrar tekrar sarılmak istiyor sonra sebepsiz vazgeçiyordu.

Yağmur Hanım…

Gözlerini açtığında hemşire gülümseyerek baktı ona, günaydın ama saat 12:00 oldu. Eh baktık uyanmayacaksınız.

Biraz daha uyumayı ne çok isterdim diye geçirdi içinden. Üstündekiler çıkardılar derken ve kalktı yattığı yerden. Odasına doğru ilerlemeye başladı. Bu sefer hiç bir şey düşünmüyordu, istediği tek şey bir an önce odasına gitmekti. Zaten hazırlanmaya başlaması da gerekiyordu. Beş olmadan çıkışını yapmalıydı hastaneden.

Odaya girdiğinde Serkan’ı beklerken gördü.
Serkan?
Hazırlanmana yardım etmek istedim sadece.


Kızamadı, ne demeliydi bulamadı. Sustu, sadece peki dedi ve sustu. Telefonuna baktı umutsuzca, hani rüyasında görmüştü ya belki dedi. Belki… Arayan kimse yoktu, tek bir çağrı bile gelmemişti. Güldü, şaşırmamıştı hiç. Derken çantasını hazırladı, doktorun son kez gelip konuşmasını beklemeye koyuldu ardından. Serkan o sırada acıkmış olacağını düşünerek kantine indi, Yağmur’a bir şeyler almak için. Yaşlı kadın izliyordu sadece.



Meral Bilgiç
Devam Edecek
 
Yağmur usulca oturdu Nur’un yanına, ellerini tuttu. Sadece bakıyordu…

Gece uzun sürdü senin için galiba güzel kızım. Gözlerin…
Bir an gözlerini ovdu Yağmur… Gözlerim dedi korkarcasına…
Gözlerin şişmiş; dün korkmaz mısınız derken aslında. Devam etmedi, sözlerini yersiz buldu. Neden sonra aklına geldi,

Kim aramış dedi yaşlı kadın.
Kimse…
Nasıl kimse, telefonun çaldı… Açacaktım ama bunu isteyip istemeyeceğini bilemedim.
Çaldı mı? Çağrı gözükmüyordu ama…


İçindeki yangın devleşti birden. Kim arardı ki onu. Annem sanırım dedi içinden.
Çağrılara bak yavrum.
Telefonunu eline aldı, son çağrıları açtı ve sadece kaldı. Öyle baktı kaldı. Nur gülümsedi. Şaşkınlık mı yoksa endişe mi bu yüzündeki.
Yatağına oturdu Yağmur, bilmem hiç biri sanırım. Aramasını beklemiyordum, yani en son, buraya yatmadan önce çektiğim mesajdan sonra…

Sen alıştın bana sanırım bak konuşmaya başladın. Susma kızım, hazır başlamışken dök bakalım biraz kendini. Hafife alma bu yaşlı kadını belki alır biraz sırtındaki ağırlıklardan.

Yatağının yanını işaret etti. Yağmur kalkıp gitti. Konuşmak istiyor ama diline gelen tüm kelimeleri iflas ediyordu. Yorulmuştu artık, anlayamadığı her şeye suskunlaşmıştı. Telefonu açıktı hala, Nur bir bardak su aldı yanındaki sehpadan. Uzattı ona. Aldı kana kana içti Yağmur.

Neden aramıyorsun?
Arayamam…
Neden, en azından niçin aradığını anlarsın.
Korkuyorum arayamam.
Korkuyorsun ama sevmekten bıkmıyorsun. Bak ne yazıyor orda, bak ve söyle bana…


Aşk diye geçirdi içinden, ve aşktan korkuyordu. Adı aşktı ya hani sesini duymaktan gerçekten korkuyordu. Duyduğunda buradayım ama korkuyorum ne olur gel demekten korkuyordu.

Korkularını anlıyorum dedi Nur, çağırmaktan korkuyorsun ama daha ne kadar başa çıkabilirsin korkularınla. Hadi ara!

Yağmur çevirdi numarayı, bir yandan da ne diyeceğini bilmiyordu. Merhaba beni aramışsın mı yoksa sadece alo diyerek karşıdakini mi beklemeliydi bilmiyordu. Kapatmayı bile istedi ama Nur dikmiş gözlerini ona bakıyordu.

Telesekreter çıktığında rahatladı birden sebepsiz, kapalı telefonu dedi. Birkaç dakika sonra tekrar deneyeceğini biliyordu ama yine de zaman biraz iyi gelmişti ona.

Biliyor musunuz, buraya yatmam gerektiğini öğrendiğimde, daha doğrusu ilk belirtiler de çok korkmuştum. Ablam doktora gitmemi söylediği için geçti hepsi dedim. Sonra hazır işsizken çıktım geldim buraya. Doktorun sözlerini bile dinlemedim, yatmanız ve tahliller yapmamız gerek dediği zaman. O an istediğim tek şey deniz kenarında oturmaktı saatlerce. Peki diyerek çıktığımda hastaneden istediğim tek şey, galata köprüsüne gitmekti. Hiçbir şey düşünmedim sadece gittim. Oturup ayaklarımı uzattım denize doğru ve sadece izledim saatlerce. Eve döndüğümde arkadaşta kalacağım yalanını uydurdum önce. Odama çekildim, ağladım… Gülümsedi, çok güçsüzüm sanırım hemen ağlayabiliyorum ben.

Yargılama kendini, senin gibi ağlayabilmek isteyen kaç kişi var biliyor musun?
Var mı gerçekten. Diye sordu Yağmur, başını salladı yaşlı kadın. Sanki mühürlü dili açılmıştı birden, Nur’un sıcaklığı bir nebze bozmuştu suskunluğu.
Sonra ona mesaj attım. Gösterme bana kendini dedim, alışmaya çalışıyorum sensizliğe, sevmemeyi öğreniyorum seni…

Yalan söyledin dedi Nur…

Evet, yalan söyledim, aslında yalan değildi kendimi de inandırmıştım belki kim bilir. Önce kendini inandırmakla başlamaz mı her şey. Ondan sonra da buraya geldim işte. Bu nedenleydi bugünkü şaşkınlığım…

Telefonu aldı eline tekrar, ulaşılamıyordu yine. Bıraktı aramaları.
Sanırım öğrenmemem gerekiyor arama sebebini dedi. Nur dinliyordu sadece, biliyordu çünkü Yağmur’un istediği tek şey dinlenmekti.

Ne yapmalıyım bilmiyorum, yani ayrıldığımızdan beri, akbaba gibi doluştu herkes çevreme. Kimseyle görüşmüyorum. Birkaç kez arkadaşlarla buluşayım dedim, konuyu hep ona getirdiler. Merak, merak kötü bir şey. Meraklarını geçtim… Hep bir şekilde kötülemeye çalıştılar onu. Zamanında gördüklerinde gülümserlerdi oysa ki. Susturdum hepsini. Ayrılmamız sevdiğim insan hakkında kötü konuşturmam anlamına gelmiyordu. Yapmazdım böyle bir şeyi asla. Ben tek kelime edemezken kimse bunu yapamazdı. Sonra arkadaşlarımın hepsini eledim hayatımdan. Kız erkek kim varsa çıkardım. Hep söylerdi bana, dediği gibiydi. Benim arkadaşlarım maskelere dolaşıyorlardı. Şimdi ise şu halime bakın, korkuyorum ve kimse yok… Maskeleriyle olmasın zaten yanımda kimse ama keşke…

Keşke o olsaydı…
Evet olsaydı bu kadar korkmazdım çünkü ben…
diye cevap verdi Nur'a genç kız.

Serkan girdi o sırada içeri, elinde yiyeceklerle. Nur baktı Yağmur’a.
Serkan aç değilim demiştim sana.
Yemelisin ama, görmüyor musun zayıfladın.
Serkan…
Neden izin vermiyorsun Yağmur, neden açılmıyor iyice kapanıyorsun.
Uzatma evladım
dedi Nur, sustu Serkan. Doktor geldi o sırada içeri.
Bugün çıkışınız için imzaladım kağıtları ama bayram sonu tekrar gelmeniz gerek.
Biliyorum…

İyi günler o zaman dedi çıkmak üzereyken Yağmur söze girdi yeniden.
Bu kadar mı?

Gülümsedi doktor, başka ne söylememi istiyorsunuz?

Uyku testi mesela.
Yeniden yapacağız siz gelince, emin olmamız gereken şeyler var. Bu arada verdiğimiz ilaçları içmeyi unutmayın. Böylece kanamayı durdurabiliriz en azından…
Nelerden emin olmanız gerek?
Tekrar yaptığımızda söyleyeceğim
. Çıktı kapıdan doktor, Yağmur sadece baktı ardından.

Gitsek iyi olur artık dedi. Nur’a sarıldı, burada olur musunuz siz diye sordu.

Elbette güzel kızım, benim çıkmama daha çok var merak etme sen.

Hoş çakalın, biliyor musunuz?


Biliyorum güzel kızım sende bana iyi geldin dedi. Sonra kulağına eğildi, ara ve yen korkularını.

Hastaneden çıktıklarında saat dördü geçmişti, otobüste ilerlerken mesaj attı dayanamayıp. Beni aramışsın döndüm ama ulaşılamıyordu. İyi bayramlar yazdı sadece, yolladı derken. Ve çantasına attı telefonunu. Serkan yanındaydı, nedensiz daha çok bunaltıyordu bu onu. Bir an önce eve gidip duşun altına atmak istiyordu kendini.
Evin önüne geldiklerinde Serkan bir davet bekledi, ama Yağmur teşekkür edip ilerledi apartmana.

Yağmur… Usulca döndü Serkan’a genç kız,
Bir şey söyleme Serkan. Teşekkür ederim ama daha fazlasını bekleme lütfen. Ve girdi içeri. Bayram yaklaşıyordu, hayatında ilk defa bir bayram onu neşelendirmiyordu oysa. İlk defa bir bayram tüm korkularıyla baş başa kalacak ve güçlü olmaya çalışacaktı…

Güçlü olmak…

Zordu onun için, şu sıra çok zordu…

Meral Bilgiç
Devam Edecek
 
çiRkin peRi benim eee deyişimi sen yanlış anlamışsın arkadaşım malesefki yazıların duyguları yok kelimeler bazen insanın anlatmak istediğine tercuman olmuyor ben orada eee derken sadece merakımdan demiştim yoksa yazdıklarını heyecanla okuyrum dalga geçme maksadı değildi.
ayrıca haytta bizde bazı zorluklar geçirdik inanın tecrübeli olarak konuşuyorum yoksa bana davulun sesi uzaktan hoş geldiği için değil bende size hikayemi anlatsam oturup ağlarsınız. umut hep vardı benim içinde babamın kanser oluşunu öğrendiğimde , üzerinden 1 hafta geçtiği o gün annem arayıp babanız kötü hemen gelin dediğinde ,ben daha 17 yaşımdayım babama ihtyacım var dediğimde , onun son anında son nefesini verdiğinde şimdi tekrar nefes alıcak hayır ölmedi dediğimde , ve 1,5 sene önce 2,5 aylık dünya güzeli cennet kokulu kızımın havale geçirdiğini öğrendiğimde , geçirdiği yüzlerce nöbetin sonunda doktorun beynine zarar gelebilir dediğinde , doktorun bizi çağırıp % 30 yaşama şansı var dediğinde , 20 gün boyunca büyük bir umutla dualarla yalvardığım rabbimden asla umudum dükenmedi , doktorun bana ölüm haberini verdiğinde yalvarırcasına belki ölmemiştir bi daha deneyin kalp masajını dediğimde , taki 4,5 aylık dünya güzeli kızımın cansız bedenini kucağıma alıp ona son kez sarılışıma kadar. ama ama hala yüreğimi tüketmedim herşeyi yoktan var eden rabbim daha beter durumlardan korusun bizi. şimdi hala büyük bir umutla 1,5 senedir her gece melek kızımı görmeyi umt ediyorum rüyamda ama her sabah uyandığımda görmediğim için kan ağlıyor yüreğim. bir anne olmak ve sonunda yavrunun " anne " deyişini duyamadan dedesinin yanı başına onun kalları altına gömmek. ve yaşadığı acılarla bu dünyada kalıp her ambulans sesinde her çocuk ağlayışında her güzel tatlı bir kız çocuğu görüşünde zorlada olsa ayakta kalmak ve evlat hasretiyle kafayı yemeden ayakta olmak inan çok zor.
sanırım ben bu senin yazdığın hikayenin devamını okuyamıcam çünkü her defasında babamın yaşadıklarını hatırlıyorum ve çok üzülüyorum. aslında hala anlamış değilim korkulardan kaçmakmı yaptığım yoksa rabbime isyan etmemek için bu tarz şeylerden uzak durmakmı. belkide her ikiside.....
tek bildiğim herşeyi yaratan rabbim verdiği gibi almayıda biliyor ben sadece onun verdiğine karşı çıkmıyorum. hayır ve şer yanlızca Allahtandır.....

şimdi size çok güzel bir söz yazıcam bunu Mahmud Hüdayi hz. söylemiş....

Veren SENSİN Alan SEN,
Ne Verdinse Odur,
Dahi Neyimiz VAR .........
 
hayatta zevk alınacak çok şey var ve aslında görmediğimiz yada görmeyi istemediğimiz. evet acı da bir gerçek acınızı asla arkaya atmayın onu yaşayın yaşamazsanız yüzleşmesseniz ileride size bin katı olarak geri dönüyor. ağlayın zırlayın kösülene kadar hıçkırın ama ne olur istediğnizi aldıktan sonra hayatın kollarına bırakın bakalım sizi nerelere götürecek. silmeyi başarın çünkü siz silmezseniz o insanlar durdukları yerde sizi kazımaya başlıcaklar. iyi bi insan olun ama kin tutmayıda bırakmayın siz izin vermezseniz kimse sizi üzemez gerekirse açıkça sorun bu insanı çok rahatlatıyor neden bana böyle yaptın kalbimi kırıyorsun diyin ve çekin gidin bırakın birazda o insanlar düşünsün. arkadaşmı ? hepsi geçici bence hiç kimseye hakettiğinden fazlasını vermeyin içinizde bunu tutmak zor olsada. hani demişsinizya "gözyaşına kurban olurum diyenler şimdi beni ağlatanla aynı kişi " diye gördünüzmü siz yapamasanızda birileri bunu çok güzel beceriyor.
sözlerimi yanlış anlamayın hilebaz iki yüzlü olun demiyorum söylediğim sınır koymayı bilin ve anne , baba , kardeş ve tabiki çocuğunuzdan başka kimse için can vericek kadar sevmeye değmez ancak ailenizden bu sevginin karşılığını alırsınız.



hepinize öutlu huzurlu neşe dolu bir ömür diliyorum ........
 
_dosya_dijital_fotograf_001_.jpg



Eve girdiğinde kendini çok bitkin hissediyordu genç kız. Her şeyi odasına fırlatır gibi atarak banyoya geçti. Bu kadar güçsüzken odasında kalamazdı. Resimlerin, çiçeklerin ve ona ait her şeyin olduğu bir yere atamazdı adımını. Duşu açtı ve sonra uzun uzun seyretti önce. Suyun sesini dinledi, hiç ağlamadığı kadar ağladı derken.



Ağladı… Ağladı… Ağladı…



Küçük bir odanın içinde üç kişiydi birkaç saat önce, şimdi ise kocaman bir evin içinde yapayalnızdı. Duştan çıkar çıkmaz giyinip dışarı attı kendini. Beşiktaş sahilinde eskiden çay bahçelerinin bulunduğu o boş betona oturdu ve sessiz sedasız izlemeye başladı denizi.



Etrafın sessizliğini fırsat bilmiş ilerliyordu elinde fotoğraf makinesi Selim, birden tanıdık birini görmenin merakıyla daha bir dikkatli baktı deniz kenarında oturan kıza. Sonra aldı eline fotoğraf makinesi çekmeye başladı, sürekli çekiyor, her anı kaydediyordu. Yağmur her şeyden habersiz dalıp gitmişti öyle… Ölümü düşünmek üşütüyordu içini. Olabilirlilerde dolaşıyordu aklı sürekli. Sürekli ya olursa diyordu kendi kendine. Ya gerçekten…



Sonra duruyordu, düşünmek yoruyordu onu, asıl yoran ise tek başına kaldırmaya çalışmasındaydı. Sürekli bir şeyler geliyordu aklına o kovalıyordu. Sonra başka bir şey daha gelip dadanıyor ve kemiriyordu ruhunu.



Hiçbir şey yok elimde diye geçirdi. Yaptığım hiçbir şey yok, şu hale bak… Şimdi de hep aynı hiçlikte kalacağımı biliyorum. Çünkü belki de zamanım bile yok… Offff….



Gözleri doldu derken, ama o kadar büyüktü ki içindeki sancı akmıyordu damlalar. Hapsolmuştu da sanki sadece belli belirsiz çıkıyorlardı bir bunalım anında.



Çok korkuyorum, Allah’ım çok korkuyorum.



Yağmur’un yüz ifadesi sürekli değişiyordu ve Selim bir anını kaçırmamak için ayırmıyordu gözlerini ondan. Uzun zaman olmuştu görmeyeli genç kızı özlemişti de aslında. Bir yandan gidip yanına çökmek istiyordu diğer yandan biraz daha bekleyip doya doya çekmek resmini. Yağmur pek sevmezdi resim çektirmesini biliyordu, bu yüzden zaten ses etmeden, varlığını göstermeden devam ediyordu bir bir karelemeyi. Bilmiyordu, aslında gidip yanına otursa Yağmur’a daha bir faydalı olacaktı şimdi.



Telefonunu aldı eline genç kız, baktı uzun uzun… Sonra Nur geldi aklına… Sesini anımsadı, söylediklerini…



Neden devamını getiremiyorsun.

Getiremem…

İyi ama neden?

Hakkım yok belki, belki de gerek yok. Bir işe yaramayacaksa yazmamın ne anlamı var. Gururumu incitmenin.



Telefonu tekrar koydu çantasına. Ne çok ihtiyacım var oysa sana, Korkma demene, korkmamaya ne çok ihtiyacım var…



Tam o sırada Selim çöktü yanına, birden sert bir bakışla döndü genç kız yanına çöken adama.



Selim…



Gülümsedi Selim,



Hala denize mi atıyorsun sen sıkıntılarını, bıktı kızım senden bu deniz. Ne bu böyle İzmir’de ayrı çektirirsin burada ayrı …

Deli, nerden çıktın sen?



Elindeki fotoğraf makinesine baktı sonra,



Aşkını da ayırmıyorsun bakıyorum yanından, her zamanki gibi elinde maşallah. İçinde neler var bir bakayım mı?





Hızla çekti Selim fotoğraf makinesini.



Hayırrrrr dediYağmur gülümseyerek.

Evettttt

Ya inanmıyorum sana, hemen siliyorsun onları.

Of kızım ya süper resimler vallahi, hem sanat engellenemez.

O zaman bakmama izin ver bari…



O sırada titredi birden Yağmur, sert bir rüzgar esmişti de sanki içi titremişti birden.



Üşüdün sen, hadi gel şurda bir kahve içelim bakarsın hem dedi Selim. Olur anlamında salladı başını Yağmur, ama içindeki ürpertiye bir anlam veremiyordu ve aklı titremesinde kalmış bir şekilde Selim’in dediklerini duymadan ilerliyordu…



Meral BİLGİÇ

Devam Edecek
 
pericim hikayeyi merakla okuorum çok kötü yaa:çok üzgünüm:
nolur fazla geciktirme dewamını
 
Unutmadım arkadaşlar sadece artık yazmıyorum. Tek kelime yazmıyorum lütfen kusuruma bakmayın benim ama böyle olması gerek. Hayatımın en büyük mutluluğuna engel oldu yazmam. Çünkü her yazdığım üstüme yapıştı. Bir arkadaşım aşk acısı çekti yazdım ben çekiyor oldum, bir öykü yazdım sırf karakterine kendi adımı verdim diye benim hikayem oldu.. Ve ben hayatımda ilk defa mutluyum diye bağırırken o yazılarım yüzünden mutluluğumdan oldum.
Artık yazı yok, artık tek kelime etmicem ben... Zaten girmiyorum da bu yüzden. Hikayenin sonu da yok... Çünkü kalemim mutluluğumu çaldı ve bende onu sonsuza kadar kilitledim bilmediğim bir çukurun içine atıp.
Kendinize iyi bakın....
 
çirkin peri lütfen hiç bir şeyin kaleminin yazmasını engellemesine izin verme. hemde, herşeye rağmen inatla ve ısrarla yazmaya devam etmelsin. bütün sanatçılar bir sanat eseri ortaya çıkarırken (bu bir şarkı, bir roman bir hikaye bir resim bir fotoğraf bir heykel de olabilir)kendi hayatlarından veya başkalarının hayatlarından ilham alabilirler. böyle şeylere takılıp kendini ve kalemini sakın kilitleyim deme. hassas, sanaçı ruhlu bir kişi olduğunu anlıyorum. ama yine de takıllıp kalma yine de diyorum sana. umarım sözlerime kulak verirsin. ve şu hikayenin sonunu herkes gibi merakla bekliyorum ben de.. nerden bulduysan kopyala, yapıştır, yap, koy şuraya. okuyalım devamını. hepimize de yazık etme. kucak dolusu sevgiler..
 
Son düzenleme:
çirkin peri hikayen çok güzel bence de devamı gelmeli... heyecanla devamını bekliyorum
 
yazmayı bırakmana çok üzüldüm gerçekten .. yeteneklisin çünkü .. eğer yazmamak mutlu edicekse seni yazma .. umarım hep mutlu olursun ve yüzünden gülücükler hiç eksik olmaz (:
 
Son düzenleme:
çirkin peri lütfen hiç bir şeyin kaleminin yazmasını engellemesine izin verme. hemde, herşeye rağmen inatla ve ısrarla yazmaya devam etmelsin. bütün sanatçılar bir sanat eseri ortaya çıkarırken (bu bir şarkı, bir roman bir hikaye bir resim bir fotoğraf bir heykel de olabilir)kendi hayatlarından veya başkalarının hayatlarından ilham alabilirler. böyle şeylere takılıp kendini ve kalemini sakın kilitleyim deme. hassas, sanaçı ruhlu bir kişi olduğunu anlıyorum. ama yine de takıllıp kalma yine de diyorum sana. umarım sözlerime kulak verirsin. ve şu hikayenin sonunu herkes gibi merakla bekliyorum ben de.. nerden bulduysan kopyala, yapıştır, yap, koy şuraya. okuyalım devamını. hepimize de yazık etme. kucak dolusu sevgiler..


Biryerden bulmadım canım benim, sadece yazıyordumn. Oturuyordum ve yazıyor yazdıkça ekliyordum. Ama çok kırgınım blue fazla kırgınım. kaleme gitmiyorki elim, tek kelime yazasım gelmiyor. mutluluğumu çaldı çünkü kalemim. İlk defa kendim için bir dileğim vardı o dileğimi aldı elimden. Yazamıyorum. İnan yazamıyorum he elime aldığımda çaldığı mutluluğum geliyor gözümün önüne...
 
post-5795-1239313759.jpg



Selim’in koş koş demesiyle birlikte birden hızlandı adımları Yağmur’un, derken kendini vapurda buldu. Güldü bir an,



Yine aynı Selim, ya biz buna neden bindik akıllım. ıçseydik hemen ordaki bir çay bahçesinde.

Olmaz, seni bir yere götüreceğim ben.

Hımmm, nereye götürecekmişsin bakalım.

Eğer hala aynı Yağmur’san seveceksin merak etme.



Karşı kıyıya ilerledikçe düşünüyordu, ne yapacaktı orada. Ne geçiyordu Selim’in aklından. Asıl soru ise, karşı kıyıda ya hüznü tamamen dönerse yüreğine. Bütün sorular bir bir geliyordu aklına ama o hiçbirini duymamaya çalışıyor, kendi sözleri etrafında yankılanıyordu sadece.



Vapur ilerledikçe düşüyordu aklına, vapur yaklaştıkça indiğinde onu bekleyen bir çift göz gelip takılıyordu gözlerinin önüne. Biraz buğu derken bir damla…



Hadi geldik…



Bir anda topladı kendini Yağmur, gereksiz ve belki de saçma bir güç gösterisine girdi derken. Garip ve bir o kadar da sığ olduğunu bildiği gülümsemesini taktı yüzüne ve takip etti Selim’i.

ındiklerinde hava biraz soğumuştu, üşüdüğünü hissetti ama umursamadı, bazen üşümek iyidir diye geçirdi içinden. Yürümeye başladılar sonra, bir dolmuşa bindiler ve indiklerinde karşılarında kocaman ışıklarıyla bir lunapark çıktı. Gülümsedi Yağmur,



Ne yine, hayır diyemedim nereye götürüyor bu deli dedin dimi bana dedi Selim bakarak ona. Cadı ben bilmez miyim nereleri seviyorsun sen?



Kocaman ışıklarıyla dönme dolaba daldı gitti derken, yüksekti, korkardı binmeye. Bir kez binmişti… Sadece bir kez, çünkü o zaman yanında… Düşünürken kızdı kendine genç kız, dağıttı tüm düşüncelerini. Selim bir anda yok olmuştu yanından, etrafına bakındı nereye gittiğini anlayabilmek içinki, Selim’in aniden önüne geçmesiyle irkildi birden.



Al bakalım, sen bunsuz yapamazsın

ınanmıyorum sana ya, hiçbir şeyi de unutmuyorsun deli sende.

Unutmam tabii, al bakalım…



Büyük bir iştahla açtı genç kız pamuk şekerin torbasını, ister misin diyerek uzattı Selim’e, Selim tam bir parça alacaktı ki çekti tekrar kendine.



Ahhh unutmuşum, sen asla paylaşmasın elindeki pamuk şekerse. Evet anlamında saldı başını Yağmur, pamuk şekerin tüm pembeliği bulaşmıştı gözlerine.



Lunaparkın içinde ilerliyorlardı, her yerde farklı bir oyuncak vardı, her yerde neşe dolu insanlar. Yürüdükçe neye bineceklerini anlamaya çalışıyordu Yağmur, derken dayanamadı daha fazla…



Eee, Selim dolaşacak mıyız böyle, binsek ya. Bir sürü oyuncak var.

Tamam yahu bineceğiz, ama en güzeline. Bak…



Atlıkarıncayı gördü Selim’in görüşmesiyle.



Hayır…

Nasıl hayır, az mı bindirdin bizi sen. Ne o artık sevmiyor musun?

Seviyorum da…

Eee…

Ben tek binmem ki…

Birlikte bineceğiz zaten cadı, unutmadım ızmir’de kaç tur attırmıştın bize.

Şimdi de atarız olmaz mı?

ıstediğin kadar, hatta ilk kim bıkarsa ona diğeri ceza versin.

Tamam kim kaybederse diğeri kahve ısmarlasın.



Cezayı kendisi belirlemeye çalışıyordu çünkü Selim’e kaldığında başına gelecekleri tahmin edebiliyordu.



Yok artık, o ceza mı olur hayret bir şeysin… Hım ben kazanırsam istediğim kadar resmini çekerim.Sen kazanırsan da istediğin bir şeyi o anda yaparız.

Ama…

Ama ne?

Tamam anlaştık ne de olsa ben bıkmayacağım… Dedi gülerek Yağmur, derken hızlı adımlarla jeton bölümüne ilerlediler. Bir avuç jeton aldı Selim, adamın garip bakışları arasında uzattı ona.



Bunlar yetmezse indiğimizde alırız tekrar dedi ve birlikte yan yana duran iki ata bindiler. Birden gülmeye başladı Yağmur… Kahkahalarla gülüyordu, Selim ne olduğunu anlayamadı… Ama kahkahalara o da eşlik etti…



Ya biz neden gülüyoruz?

Şu durumda olduğumuza inanamıyorum ya, iki saat önce hastaneden çıkıp şimdi…

Hastane mi?



Birden keskin bir bıçakla kesildi kelimeler… Yağmur cevap vermedi, zaten atlıkarınca da dönmeye başlamıştı o sırada. Hafif hafif esen rüzgârı teninde hissediyordu genç kız, Selim onun bu mutluluğunu fırsat bilip fotoğraf makinesini çıkardı yerinden.



Ya yapma dedi Yağmur ama kızmadı da, hatta kendinden beklemediği bir edayla poz bile verdi nerdeyse…



Atlıkarıncanın üstünde garip bir mutluluk sarmıştı genç kızın yüreğini. Çocuklar gibi hissediyordu kendini. Sanki uzun zamandır istemişti de gelmeyi, annesi tutup ödül olarak vermişti bunu ona.



Atlıkarınca döndükçe sanki her şey ardında kalıyordu, yüzüne vuran o güzel esintiyle birlikte önce geride bırakıyordu hepsini sonra tekrar bıraktığı yerden topluyordu onları. Sürekli ve sürekli bir kısır döngünün içinde ilerler gibi hissetti kendini.



Önce bıraktım diyorum ardımda seni, sonra dayanamayıp tekrar çıkarıyorum gün yüzüne. Ne zaman duracak geri dönmelerim ve özlemle sarılmalarım sana. Ne zaman son bulacak bu kısır döngü. Bitmesini istiyor muyum ya da. Tam unutmak üzereyken gözlerini ben getirmiyor muyum tekrar aklıma onları. Tam alışmışken bu soğuklara, sıcaklığını getirip hafızama ben değil miyim daha fazla üşümemi sağlayan. Şimdi burada bile garip bir mutluluğun içinde aslında yalnızlığın koynunda saklamıyor muyum kendimi. Ne olurdu yan tarafta…



Susturdu kelimelerini, birden sıkıldı canı. Serkan’a baktı fotoğraf çekmeye devam ediyordu ama bakışıyla birlikte anladı Serkan sıkıldığını.



ınelim artık dedi genç kız ve son turlarını attılar hüzünle birlikte.





Meral BıLGıÇ
 

Eklentiler

  • $at.jpg
    $at.jpg
    53,4 KB · Görüntüleme: 58
Son düzenleme:
Back