"Baban, annen ne iş yapıyor?" Sorusunu Öğrencilere Yönelten Eğitimciler

Ben özel bir okulda gorevliyim kayıt okurken tanıma formu doldurtuluyor ogrenciye..Kendi sınıf ogretmeni oldugum sınıfın biliyorum genelini..
Yalnız kendi cocuklugumuz gibi utangaç bir nesil yok ben tanima asamasindayken pat diye annem babam ayri annemde kaliyorum deyiveriyor cocuk bilincli bir sekilde..Digerleri de garipsemiyor zaten..ozel okullarda anne baba ayrılıgi cok fazla..
Ayrica anne baba meslegi soylerken sıkılan utanan cocuk da yok ortaokulda..Okula gore degisebilir
.
Okul hayata hazırlıksa sorulmasında sakınca yok bence
Gercek hayatta hic mi sorulmayacak bu sorular biz sormasak sıra arkadasi soracak ..
 
Bu konuda cins bir çocuktum ben. Babam elektrik mühendisi ama elinden her iş geldiğinden evde sürekli tamirat yapardı. Ben babam tamirci derdim, hayır baban mühendis diyen olursa ağlar hayır babam tamirci yaa diye bağırırdım Birde farklı sebeplerden ekonomik durumumuz kötü olduğundan mühendis benim gözümde fabrikatör falan gibi birşey di o yüzden kabullenemiyordum ancak tamirci olabilirdi babam Tabi biraz büyünce değişti bu durum.
 
Evet canım aynen katılıyorum.babam rahatsızdı ve çalışmıyordu.onun için baban ne iş yapıyor sorusundan nefret ederdim.
 

+1 diyorum.
Banım bitti (bi polemik çıkmasın ve konu kilitlenmesin lütfen diye diye) anca geldim ve ilkokul öğretmenimi anmak, konuyla beraber fatiha okuyup yollamak istedim.

Belki 2 ay kadar önce vefat etti ve annem-babam cenazesine katıldı, ben yetişemedim. Elbette cenazeye yetişebilen çok öğrencisi onu uğurlamaya geldi aileleriyle birlikte, biliyorum...

Ömrümde gördüğüm en mükemmel insanlardan biriydi, geçmişi başarılarla doluydu; biz okuttuğu son öğrencilerdik.
Onun gibi öğretmen göreyim karşımda, evladımı gözüm kapalı teslim edeyim, yere göğe sığdıramayayım...
Ben o öğretmenimi gördüm ya; "Öğretmenlik yapamam" deyip istifa ettim formasyonla başladıktan sonra. Öğretmenliğin ne olduğunu çok iyi biliyordum sayesinde ve bana göre değildi. Salt parası, "Örtmen hağnım" demeleri için yapamazdım. Bir çocuğu bile yanlış etkilesem-branşımdan soğutsam, bunun vebalini kaldıramam dedim. Ama keşke devam etseydim, belki bir "Maaş kafa"yı eksiltirdim, beterine kalacağına bana kalsaydı bir ders, öğretmenimin öğrencisiydim ah niye korktum derim hala. (Çünkü en sevdiğim derse de bir lise hocam tarafından küstürüldüm evet. Tamamen onun suçu ve nasıl iğrenç biri olduğunu anlatmak için en 3 sayfa lazım.)


52 kişilik (Sonradan 40 kişiye sabitlediler) sınıfı nasıl adam etti ilkokul öğretmenim... Beni bile kazandı, paşa paşa yerime oturttu (Bile diyorum evet, görüp görebileceğiniz en uyumsuz çocuklardan biriydim; annem babam da bktan insanlar değillerdir çocuktan anlarlar, iyi insanlar. Olabiliyor yani böyle şeyler. Hatta geçen şöyle bi video düşmüş anasayfama, baktım ve "Bu benim küçüklüğüm ya la" dedim )

Öğretmenimi anlatacağım:
Evli, karı-koca öğretmenler iki de oğulları var. Oğullarından biri şu an iyi bir çocuk doktoru, biri yurtdışında bilgisayar mühendisi.

Öğretmenim; tek tek tüm velilerle sohbet etmiş-tanışmış (Evet, nasıl vakit bulmuş çok ilginç, gelmeyenleri evinde mi ziyaret etti bilmiyorum) ve kendi hazırladığı 2-3 sayfalık anketleri dağıtmış "Eksik bıraktığınız her soru, çocuğunuzu kazanmamızı zorlaştıracak" tarzı bir ibare de vardı o ankette hatırladığım kadarıyla.
Ankette hangi sorular vardı derseniz; eve gazete girip girmemesinden tutun, geçirdiğimiz hastalıklar, maddi durum, evdeki bireylerin eğitim-öğretim durumu, meslekleri, evin kaçıncı çocuğu olduğu/kaç kardeş olduğu, çocuğun evlat mı edinildiği - öz mü olduğu ve bunu bilip bilmediği (Akraba içinde ne kadar hissettirildiğini öğrenmek istemişti belki de), mizacı nasıl bir çocuk olduğu, televizyonu günde kaç saat izlediğimizi vs...
(Bunu da nereden biliyorum, dosyayı okuldaki sınıf dolabına kilitlemişti bir gün -yanında taşıyordu ilk sene, o da bizi öğrenmeye çalışıyordu-. Ve sınıfın üç haylazı olarak salt meraktan o dolabı patlattık. Şahsen bana annem "Başkalarının eşyalarını onlardan izinsiz alamaz-kullanamaz-bakamazsın" derdi. Derdi de, denk gelen birkaç casusluk filminden etkilendiğimi bilmezdi. Hırsız değildim, sadece kendine bilgi toplamak isteyen casustum. Ve okuma-yazma bilerek okula gittiğimi de ekleyeyim, yazanları okudum diğerlerine çocuk aklıyla)

Evet yine vakit bulmuş ve hepsini tek tek okumuş olacak ki; her çocukla tek tek de ilgilendi koca sınıf içinde, ihtiyacına göre.
Okuma-yazmada çok geri kalan (Ve muhtemelen öğrenme konusunda farkı olan) bir arkadaşımızı, birinci sınıfta bize yetiştirdi. Teneffüsünden verdi. :)
Ve 2 öğrenciyi de sınıf tekrarına bıraktı. Birinci sınıf diye kimse umursamaz belki ama, öğretmenimiz çok ciddiye alırdı. "Daha vakti var" deyip bıraktı muhtemelen.
Biz anneler-babalar günü hiç kutlamadık, yerli malı haftasını da :)) Bildik, okuduk ama kutlamadık.

Baban ne iş yapıyor sorusunu duymadık. Çünkü o hepsini bizim zamanın şartlarında en gizli yoldan öğrenmişti. Üstünden isim-soy isim, büyüyünce ne olmak istediğimiz şeklinde konuştuk. Hatırlıyorum, baya yüksekten uçmuştum :))


Ben "Beni buraya oturtamaz kimse, istemiyorum!" diye sinirden kapı çarpıp çıkar giderken, o sinirimin kaynağının 7 yaşına kadar hemen hemen her Allah'ın ayı düzenli vurulmak zorunda olduğum ve o sıra hala ara ara vurulduğum iğneler olduğunu biliyordu. Bağırıp rencide etmedi asla ama kaşını çatıp ceza da verdi. Cezamı ne için aldığımı açıklardı ve bunu hiçbir zaman şova dönüştürmedi "Bakın cezasını çekiyor, siz uslu durun" vb. tek kelime etmedi diğer çocuklara. Çünkü hiç utandığımı hatırlamıyorum sınıfımın karşısında.. Ama bir süre sonra utandım, öğretmenimden çok utandım. "Sen böyle yapınca, ben kötü bir öğretmen olduğumu düşünerek üzülüyorum, biliyor musun? Sadece sen üzülmüyorsun.Sana faydalı olamadığımı düşünüp ben de üzülüyorum, sınıf arkadaşların da derslerini yapamadıkları için onlar da üzülüyor. Üzüntümüzü paylaşalım. Bana da öğretmenliğimi yapmama izin ver lütfen" tarzı konuşurdu ve ben bunu 2. sınıfta idrak ederek utandım.

Hatasında, öğrencisinden özür dileyen bir öğretmendi benim öğretmenim. Dolu dolu bir özür hem de.
Ağlayan öğrenciye dayanamazdı, bazı kavgalarda (Ki genellikle sert davrandığını bildiği öğrencileri de o kavga içindeyse) sulhu sağlamak adına konuşurken, hakkımdan vermek zorunda bırakıldığım anlar oldu (Bi nöb. öğrenci olayım vardı). "Ağlayınca mı haklı olunuyor, hakkımı almak için ağlamam mı lazım" gibi çıkışmıştım öğretmenime ve öğretmenim "Haklısın Gangsta... Özür dilerim, evet, hata yaptım, haklısın" diyebildi. O kadar örnekti ki, başka hiçbir yere bakmam gerekmiyordu iyi ve nazik bir insan olmam için.

Ama nazik kalamadık her şartta sonradan sonraya işte, en azından hak edene nezaket nedir biliyoruz, hayat sağ olsun. :))

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun; canım öğretmenim.
İyi ki onunla tanıştım, iyi ki benim öğretmenim oldu.O kadar güzel, sağlam temeller attı ki; ben onun öğrettiği matematikle üni. kazandım, bu kadar da net evet...
Sınıfındaki herkes mi bir yerlerde bir şeyler yapmaya çalışır? Koca kazık kadar insanlar olduk, hala görüştüğüm ilkokul arkadaşlarım var, yurtdışında olanlarla ekliyiz. Bizi -okuldaki aile- yaptı öğretmenimiz. Elbette, velilerin de desteğiyle. (Birkaç çürük veli çıksa da)

Sınıf annemiz, 4. sınıfta çocuğunu kaybetti, sınıf arkadaşımızı kanserden kaybettik. Onun tedavi masraflarını topladık tüm aileler ama olmadı... Kaç kişinin facesinde ilkokul sınıf annesi eklidir ve onla muhabbettedir? 2. sınıfta bir başka sınıf arkadaşımızın annesi trafik kazasında aynı gün vefat etti; sınıf annemiz sarmaya geldi acısını (Kendi çocuğunun vefatından sonra zaten o ikisi tutundular birbirlerine tamamen; öz anne-kızdan farksızlar); biz tüm sınıf, evilerine ziyarete gittik; sarıldık, gözyaşlarını sildik, öğretmenimizle birlikte. Ve daha niceleri...

Ben iki öğretmeni de öğrenci olarak gördüm. Biri benim için kahramandı (Yattığı yer nur olsun), birisi güya öğretmen pisliğin teki bir narsist.
Çocuğum okula başlayınca bir de veli olarak göreceğim. Bakalım bakalım. Karşımda insan görürsem, öğretmenliğine laf edemem. İnsan görmezsem, öğretmenliğinden önce çok şeyine laf etmiş olurum zaten.
 
Ne kadar güzel yazmışsınız yureginize akliniza sağlik.benimde ilk ve ortaokul hayatim tam bir kabustu ve asla severek gitmezdim hergün ya bir aşşağlama ya bir ayrımcılıkla karşılaşırdım. Okulun her yıl ilk günü ders yapmiycaz hadi birbirimizi taniyalimla başlayan ögretmenler ailen ne iş yapiyor kaç kardeşsiniz diye sorardi herkesin önünde. Oysa dediginiz gibi herkesin önünde sorulmamali.rehber ögretmen tek gorüsmeler yapip sorabilir.
 



Lisedeki bi hocam bu işte.
En sevdiğim dersi benim için bitirdi. En eğlendiğim keşif yolunu benden aldı.
Ben gibi kim bilir kaç kişiyi mahvetti iğrenç insan. Öğretmenlik, onun yapabileceği son şey bile değil.
Zengin-fakir ayırımı da yapardı.
Kendisinden özel ders alan çocukların yapamadığı soruyu onlardan önce yapan kişileri görmezdi (Beni mesela)
Velileri tarafından hediyelere boğulduğu çocuklara fazla puan verdiğini bilirdik.
Kendisinin tahtadaki hatasını fark edip, kibarca söyleyen öğrencisine 3 yıl boyunca takabildiğini de, tahtada kendisini düzeltince öğrendim. :)

Ben lisede bu kadar etkilenebildiysem, bir ilkokul çocuğu ne hale gelir tahayyül dahi edemiyorum.
 
Son düzenleme:
Geçen hafta bir arkadaşımın eşinin birkaç ay önce ani bi şekilde vefat ettiğini duydum. 6 yaşında kızı var. Okullar acildi..cocuk icine kapanmis babayi kaybetmenin travmasını yaşayan bu çocuğu ayağa kaldırıp baban ne iş yapıyor diye sormak.. Ve yaşayacağı o andaki hisler.. yazarken bile etkilendim su an..
 
Daha bir kaç gün önce bi öğretmen arkadaş çocuğun anne ve babasının ayrı olduğunu öğrenmiş . Bunu dersten cıktıktan sonra öğretmenler odasında anlatıyor. Yani belli ki herkesin içinde ilk derste bu konuyu kurcalamış, çocuğu rencide etmiş, bir de öğrendim diye ilgili öğretmen havalarına girmiş övünerek anlatıyor. Yazık halimize..
 
Ben de öğretmenim ve hala anlayamıyorum böyle soru öğrenciye neden sorulur.. maalesef eski kafali meslektaşlarım var . maalesef .. tek dertleri para olan meslektaşlarım var
 
Daha insan olamamış o nasıl bir laf ya kimseye söylenmez de bir çocuğa arkadaşlarının yanında nasıl söyleyebilmiş terbiyesiz
 
Yani bu soru biz ogrenciyken hep sorulurdu hic te rencide olmadik aksine ailemizi yasantimizi irdelik bildik.Hirs yaptik okuduk baska sansimiz yok diye.Yani evet belki yanlis bireysel bilgi alinabilir ancak cok ta abartmamak lazim.Zamane cocuklari dunyadan bi haber ailesinin ekonomik durumunu bilmeden hayal dunyasinda yasayip marka takintilari,luks telefonlar vs isteyerek ailelerini zorluyorlar.Dunya adaletli bir yer degil ne yazikki zengin fakir diye bir durum var ve bu farki er gec ogrenecek cocuklarimiz.Bunu bir duyarlilik gibi yansitmaya calisiyorlar sosyal medyada ancak gercek dunyayi ne kadar erken ogrenirse o kadar iyi cocuklarimiz.Bu tabiki benim fikrim.
 
Ben de anne baba ayrılmış bir çocuga ortaokul mezuniyet törenine anne baba mezuniyet törenine birlikte katılacak diye dayatma yapan eğitimciye selamlarımı iletiyorum. Bir arkadaşımın çocuğu bu nedenle mezuniyet törenine katılmamıştı. Küçücük yüreği kanamıştı. Sanane be adam sanane illaki yanında bir büyük olmalı ise anne olur baba olur dayı amca hala olur sananekim ile katıldığından.

bu arada çocuğun babası çocuğu 5-6 yıldır hiç arayıp sormuyordu
 
Ben nefret ederdim bu sorudan.. babam ölmüştü ve her sorulduğunda gözlerim dolar babam yok derdim çok zordu be.. hala nefret ediyorum bu sorudan..
 

40 kişilik sınıfın ortasından sormaktan başka yolu yok mu bunu öğrenmenin? konu sahibi de bunu diyor.
 
o sınıfta o sıradalarda oturuyorsa herkesin annesi ev hanımı herkesin babası işçi herkesin babası avukat herkesin annesi doktordur.

Önemli olan o sınıflardan çıkıp çocuklara neyi katabilecekleridir. Lafı güzah'a gerek yok
 
40 kişilik sınıfın ortasından sormaktan başka yolu yok mu bunu öğrenmenin? konu sahibi de bunu diyor.
Sınıfın ortasında sorulmuyor artık rehberlik servisi form hazırlıyor ki o da kendi kafasına göre değil RAM yani Rehberlik Araştırma Merkezi formlar hazırlıyor ve bu formları rehberlik dersinde cocuklara uyguluyoruz ardından da rehberlik servisine incelemeleri icin teslim ediyoruz. Benim takıldıgım sanki eğitimciler oturmuş cocugu nasıl ezeriz üzeriz diye soruyorlar amacları incitmekmiş gibi davranılması. Yıllar önce form gibi teknikler de yoktu mecbur soruyorlardı
 

e konu sahibi zaten formla vs öğrenilmesine bişey dememiş ki.herkesin içinde sorulmasın, başka yolu yok mu demiş.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…