- 11 Nisan 2022
- 1.224
- 1.022
- 25
Haftalar önce bir konu açmıştım (Becerebilirsem buraya eklerim, hatırlayan olursa diye) . Okuduğum mesajlarınız bana iyi geldi. Şimdi bu konuyu açıyorum çünkü çok bunaldım ve sanırım paylaşım yaptıktan sonra aşağıda "Evet, haklısın." yazılarını görmeye ihtiyaç duyuyorum.
Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?
Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.
Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.
Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?
Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?
Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.
Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.
Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...
Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.
Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
Yaptığım paylaşım buydu. Sorunum şu ki şimdilerde sürekli annem ile kavga ediyorum. Çünkü zaman geçtikçe sanıyorum daha tahammülsüz oldum ve çocukken sinip sustuğum ne varsa bugün bağırmak ihtiyacındaymışım gibi hissediyorum. Ona açık açık onu sevmediğimi ve bundan sonra onu görmezsem çok mutlu olacağımı söylüyorum. Karşılığında saatlerce ne kadar saygısız, nankör, hayırsız olduğumu dinliyorum. Hayatında benim gibi annesine düşman başka bir kız çocuğu daha görmemiş. Onun değerini, o öldükten sonra anlayacakmışım ama çok geç olacakmış. Peki hangi değeri?Üye olmadan incelediğim birkaç konuya denk geldim ve birbirini tanımayan kadınların üç beş cümle ile bile olsa birbirine verdikleri desteği görünce üye olup bir konuyu danışmak istedim. Nasıl toparlayıp anlatacağım bilmiyorum ama sonuna kadar tahammül edip okuyan birileri çıkarsa şimdiden çok teşekkür ederim.
Öncelikle eğer yanıtlayacak birkaç gönüllü çıkarsa "Psikolojik destek al." tarzı bir şey yazmazlarsa çok mutlu olurum. Çünkü bunun önemini kendim zaten biliyorum ve belli bir dönem hem psikiyatr hem de psikolog desteği aldım ama şu an devam edemiyorum, sebebi paramın bitmesi. Maalesef ki psikolojik ve fiziksel şiddetin hat safhada olduğu bir evde büyüdüm. Çok uzun uzun detaylar vermek istemiyorum sıkmamak adına ancak zannediyorum ki dünyada baba olmayı en çok hak etmeyen şahıs benim biyolojik babam. Çevremdeki herkese mutlu taklidi yaptım yıllarca ancak dört duvar arasında yaşadıklarımı, kaç gece ağlayarak sabahladığımı, nasıl ilginç ve komik sebeplerden dayak yediğimi sanırım bir bu evin içindekiler bir de Allah biliyor. Gündüzleri giyinip süslenip püslenip kalabalığın içinde dimdik durdum ancak terapilerimde, terapistin gözümün içine bakıp "Peki, bunca şeyle nasıl mücadele ettiniz?" sorusu ile muhatap olmak durumunda kaldım. Sanıyorum lise sona kadar mücadele etmek daha kolaydı çünkü hayallerime asılıyordum. İlkokul ve lisede iyi bir öğrenciydim. Zaten hem ilkokulu hem de liseyi çok küçükken birinci olup kazandığım bir burs sayesinde okudum. İnanır mısınız bilmiyorum lakin bu yaşımdayım ve babamın bana bir silgi aldığını dahi hatırlamıyorum, ha burs paramı gizli gizli çalmışlığı var ama. Sonra üniversite sınavına girdim, istediğim bölümün puanları başka şehirde tutuyordu. Lakin o güne kadar bana maddi manevi zerre destek olmamış, tam tersi vücudumda ki kanser hücresi gibi üzerime yapışmış babamın o günlerde konuşma ihtiyacı ortaya çıktı ve başka şehre okumaya gitmeme engel oldu. Ondan korkuyor musunuz derseniz evet korkuyordum, korkuyorum. Çünkü psikolojisi asla normal değil, biliyorum. Yıllarca heves ettiğim bölümü okumaya gidemedim onun yüzünden. Belki alıp başını gitseydin diyenler çıkacaktır ancak inanın olayların içindeyken ve üstelik on yedi yaşında bir çocukken ve de böyle şartlarda beş kuruşsuz öyle cesur davranmak pek kolay değil.
Yaşadığım şehirde puanım hemşireliğe tutuyordu. Bu hiç istemediğim bir bölümdü. Ancak çevremden büyük bir baskı gördüm. Doğrusu "Böyle bir baban varken bir de bölüm mü beğenmiyorsun?" baskısına direnemedim ve hemşireliği yazdım ve de mezun oldum. Ancak okul dönemi de hele ki stajlarda ayrı bir işkence oldu. Yani babamın baskısı eskisi kadar yoğun değildi ancak bu defada sevmediğim bir yerde hastanede olmak beni yıpratıyordu. Evet ülkede benden çok daha çalışkan ve çok daha zeki ama çeşitli sebeplerden üniversite okuyamayan binlerce genç vardı, böyle bir ortamda lisans mezunu olabilmem bu iğrenç şartlar için büyük bir başarıydı. Ancak yine de isyan edemeden duramıyordum, ben her şeye bir gün seveceğim mesleği yapacağım, gelecek benim için güzel olacak hayali ile sabır göstermiştim. Üniversiteyi bile burs ile okumuştum. Mükafatsız kalmış gibi hissediyordum. Ve sancılı süreçlerin ardından hemşirelik yaparken yaşım da geçmeden bir bölüm daha okumaya karar verdim. Sonuçta hem çalışan hem de okuyan binlerce insan vardı. Hemşirelik yapıp para kazanıp bir yandan da sevdiğim bir bölümü okuyabilirdim. Bu karar neticesinde işe başlamayıp eşit ağırlık çalışmaya başladım. Ancak süreci istediğim gibi planlayamadım. Çünkü evde hiçbir destek olmadan yalnız başına bir sınava hazırlanmaya çalışmak kendi kendine pek kolay olmadı. Ve bugün netlerim maalesef ki pek hayal ettiğim gibi değil. Üstelik babam da iyice azdı. Telefon konuşmalarından anladığım pek de iyi olmayan işlere bulaştığı. Zaten pisliğin teki, kumar falan elinden her türlü iğrençlik gelir. Bu arada annemi sorarsanız sevip sevmediğimi pek bilmiyorum. Ben dayak yerken öyle izlediği için yıllardır pek ısınamadım ama o da çok mutlu bir yaşam sürmedi, bu açıdan bakınca üzülüyorum da.
Hem üniversite sınavına hem KPSS'ye az kaldı. Bu arada KPSS'ye de üniversite sınavı hayali ile pek asılamadığım için kendimi özel hastane şartlarına hazırlamaya çalışıyorum. Sınavlara girdikten sonra ne yapacağımı bilmiyorum. Bir yanım ortalıktan kaybolmamın doğru olacağını söylüyor. Ama buna cesaret edebilir miyim bilmiyorum. Bu evdeyken mutsuz olmanın yanı sıra babamın iğrenç işleri sebebiyle kendimi güvensiz bir yerde gibi hissediyorum. Sanki yediği haltlar sebebiyle biri çıkıp yolumuzu kesip bize zarar verecekmiş gibi hissediyorum. Öte yandan kaçıp gitsem beni bulursa neler olur bilmiyor. Özel hastaneden alacağım iki kuruşla geçim imkansız gibi geliyor, bir defa gitsem dönmem zaten mümkün olmaz. Annem ve kardeşime ne olur bilmiyorum. Maddi bir şekilde bir yolunu bulsam öyle güvensiz bir dünyada yaşıyoruz ki başıma bir şey gelse polise alo diyecek kimsem olmayacak. Biri öldürüp bir kenara atsa "Aa, bu nerede kaldı acaba?" diye sorgulayan kimse olmayacak. İçim ruhum öylesine karışık ki kendimi hasta gibi hissediyorum...
Not: Birkaç başlıkta gördüm. Hiç hazır olmayan insanlar çevre baskısı ve ideal evlenme yaşını geçtiği düşüncesi ile evlenme ve anne olmaktan bahsetmişler. Allah rızası için yapmayın. Herkes evlenmek zorunda değil. Herkes anne baba olmak zorunda değil. Her çocuk mutlu bir yuvayı ve sağlıklı ebeveynleri hak ediyor. Benden daha fazla olmasın. Zaten dünyanın düzenini de bir türlü çözemedim. Kıytırık bir dersten geçmek için bile on tane sınava girip dersi bildiğimizi ispat etmeye çalışıyoruz. Ama psikopatı, ahlaksızı, şusu, busu istediği gibi üreyebiliyor. Benim gibi şansızların ne suçu var peki?
Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?
Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.
Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.
Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?
Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?
Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.
Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.
Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...
Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.
Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
Son düzenleme: