Babamı sevmemekte kesinlikle haklıyım, peki ya annemi sevmemekte de haklı değil miyim?

mahh

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
11 Nisan 2022
1.224
1.022
25
Haftalar önce bir konu açmıştım (Becerebilirsem buraya eklerim, hatırlayan olursa diye) . Okuduğum mesajlarınız bana iyi geldi. Şimdi bu konuyu açıyorum çünkü çok bunaldım ve sanırım paylaşım yaptıktan sonra aşağıda "Evet, haklısın." yazılarını görmeye ihtiyaç duyuyorum.
Üye olmadan incelediğim birkaç konuya denk geldim ve birbirini tanımayan kadınların üç beş cümle ile bile olsa birbirine verdikleri desteği görünce üye olup bir konuyu danışmak istedim. Nasıl toparlayıp anlatacağım bilmiyorum ama sonuna kadar tahammül edip okuyan birileri çıkarsa şimdiden çok teşekkür ederim.

Öncelikle eğer yanıtlayacak birkaç gönüllü çıkarsa "Psikolojik destek al." tarzı bir şey yazmazlarsa çok mutlu olurum. Çünkü bunun önemini kendim zaten biliyorum ve belli bir dönem hem psikiyatr hem de psikolog desteği aldım ama şu an devam edemiyorum, sebebi paramın bitmesi.:KK43: Maalesef ki psikolojik ve fiziksel şiddetin hat safhada olduğu bir evde büyüdüm. Çok uzun uzun detaylar vermek istemiyorum sıkmamak adına ancak zannediyorum ki dünyada baba olmayı en çok hak etmeyen şahıs benim biyolojik babam. Çevremdeki herkese mutlu taklidi yaptım yıllarca ancak dört duvar arasında yaşadıklarımı, kaç gece ağlayarak sabahladığımı, nasıl ilginç ve komik sebeplerden dayak yediğimi sanırım bir bu evin içindekiler bir de Allah biliyor. Gündüzleri giyinip süslenip püslenip kalabalığın içinde dimdik durdum ancak terapilerimde, terapistin gözümün içine bakıp "Peki, bunca şeyle nasıl mücadele ettiniz?" sorusu ile muhatap olmak durumunda kaldım. Sanıyorum lise sona kadar mücadele etmek daha kolaydı çünkü hayallerime asılıyordum. İlkokul ve lisede iyi bir öğrenciydim. Zaten hem ilkokulu hem de liseyi çok küçükken birinci olup kazandığım bir burs sayesinde okudum. İnanır mısınız bilmiyorum lakin bu yaşımdayım ve babamın bana bir silgi aldığını dahi hatırlamıyorum, ha burs paramı gizli gizli çalmışlığı var ama. Sonra üniversite sınavına girdim, istediğim bölümün puanları başka şehirde tutuyordu. Lakin o güne kadar bana maddi manevi zerre destek olmamış, tam tersi vücudumda ki kanser hücresi gibi üzerime yapışmış babamın o günlerde konuşma ihtiyacı ortaya çıktı ve başka şehre okumaya gitmeme engel oldu. Ondan korkuyor musunuz derseniz evet korkuyordum, korkuyorum. Çünkü psikolojisi asla normal değil, biliyorum. Yıllarca heves ettiğim bölümü okumaya gidemedim onun yüzünden. Belki alıp başını gitseydin diyenler çıkacaktır ancak inanın olayların içindeyken ve üstelik on yedi yaşında bir çocukken ve de böyle şartlarda beş kuruşsuz öyle cesur davranmak pek kolay değil.

Yaşadığım şehirde puanım hemşireliğe tutuyordu. Bu hiç istemediğim bir bölümdü. Ancak çevremden büyük bir baskı gördüm. Doğrusu "Böyle bir baban varken bir de bölüm mü beğenmiyorsun?" baskısına direnemedim ve hemşireliği yazdım ve de mezun oldum. Ancak okul dönemi de hele ki stajlarda ayrı bir işkence oldu. Yani babamın baskısı eskisi kadar yoğun değildi ancak bu defada sevmediğim bir yerde hastanede olmak beni yıpratıyordu. Evet ülkede benden çok daha çalışkan ve çok daha zeki ama çeşitli sebeplerden üniversite okuyamayan binlerce genç vardı, böyle bir ortamda lisans mezunu olabilmem bu iğrenç şartlar için büyük bir başarıydı. Ancak yine de isyan edemeden duramıyordum, ben her şeye bir gün seveceğim mesleği yapacağım, gelecek benim için güzel olacak hayali ile sabır göstermiştim. Üniversiteyi bile burs ile okumuştum. Mükafatsız kalmış gibi hissediyordum. Ve sancılı süreçlerin ardından hemşirelik yaparken yaşım da geçmeden bir bölüm daha okumaya karar verdim. Sonuçta hem çalışan hem de okuyan binlerce insan vardı. Hemşirelik yapıp para kazanıp bir yandan da sevdiğim bir bölümü okuyabilirdim. Bu karar neticesinde işe başlamayıp eşit ağırlık çalışmaya başladım. Ancak süreci istediğim gibi planlayamadım. Çünkü evde hiçbir destek olmadan yalnız başına bir sınava hazırlanmaya çalışmak kendi kendine pek kolay olmadı. Ve bugün netlerim maalesef ki pek hayal ettiğim gibi değil. Üstelik babam da iyice azdı. Telefon konuşmalarından anladığım pek de iyi olmayan işlere bulaştığı. Zaten pisliğin teki, kumar falan elinden her türlü iğrençlik gelir. Bu arada annemi sorarsanız sevip sevmediğimi pek bilmiyorum. Ben dayak yerken öyle izlediği için yıllardır pek ısınamadım ama o da çok mutlu bir yaşam sürmedi, bu açıdan bakınca üzülüyorum da.

Hem üniversite sınavına hem KPSS'ye az kaldı. Bu arada KPSS'ye de üniversite sınavı hayali ile pek asılamadığım için kendimi özel hastane şartlarına hazırlamaya çalışıyorum. Sınavlara girdikten sonra ne yapacağımı bilmiyorum. Bir yanım ortalıktan kaybolmamın doğru olacağını söylüyor. Ama buna cesaret edebilir miyim bilmiyorum. Bu evdeyken mutsuz olmanın yanı sıra babamın iğrenç işleri sebebiyle kendimi güvensiz bir yerde gibi hissediyorum. Sanki yediği haltlar sebebiyle biri çıkıp yolumuzu kesip bize zarar verecekmiş gibi hissediyorum. Öte yandan kaçıp gitsem beni bulursa neler olur bilmiyor. Özel hastaneden alacağım iki kuruşla geçim imkansız gibi geliyor, bir defa gitsem dönmem zaten mümkün olmaz. Annem ve kardeşime ne olur bilmiyorum. Maddi bir şekilde bir yolunu bulsam öyle güvensiz bir dünyada yaşıyoruz ki başıma bir şey gelse polise alo diyecek kimsem olmayacak. Biri öldürüp bir kenara atsa "Aa, bu nerede kaldı acaba?" diye sorgulayan kimse olmayacak. İçim ruhum öylesine karışık ki kendimi hasta gibi hissediyorum...

Not: Birkaç başlıkta gördüm. Hiç hazır olmayan insanlar çevre baskısı ve ideal evlenme yaşını geçtiği düşüncesi ile evlenme ve anne olmaktan bahsetmişler. Allah rızası için yapmayın. Herkes evlenmek zorunda değil. Herkes anne baba olmak zorunda değil. Her çocuk mutlu bir yuvayı ve sağlıklı ebeveynleri hak ediyor. Benden daha fazla olmasın. Zaten dünyanın düzenini de bir türlü çözemedim. Kıytırık bir dersten geçmek için bile on tane sınava girip dersi bildiğimizi ispat etmeye çalışıyoruz. Ama psikopatı, ahlaksızı, şusu, busu istediği gibi üreyebiliyor. Benim gibi şansızların ne suçu var peki?
Yaptığım paylaşım buydu. Sorunum şu ki şimdilerde sürekli annem ile kavga ediyorum. Çünkü zaman geçtikçe sanıyorum daha tahammülsüz oldum ve çocukken sinip sustuğum ne varsa bugün bağırmak ihtiyacındaymışım gibi hissediyorum. Ona açık açık onu sevmediğimi ve bundan sonra onu görmezsem çok mutlu olacağımı söylüyorum. Karşılığında saatlerce ne kadar saygısız, nankör, hayırsız olduğumu dinliyorum. Hayatında benim gibi annesine düşman başka bir kız çocuğu daha görmemiş. Onun değerini, o öldükten sonra anlayacakmışım ama çok geç olacakmış. Peki hangi değeri?

Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.

Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.

Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?


Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?

Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.

Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.

Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...

Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.

Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
 
Son düzenleme:
Haftalar önce bir konu açmıştım (Becerebilirsem buraya eklerim, hatırlayan olursa diye) . Okuduğum mesajlarınız bana iyi geldi. Şimdi bu konuyu açıyorum çünkü çok bunaldım ve sanırım paylaşım yaptıktan sonra aşağıda "Evet, haklısın." yazılarını görmeye ihtiyaç duyuyorum.

Yaptığım paylaşım buydu. Sorunum şu ki şimdilerde sürekli annem ile kavga ediyorum. Çünkü zaman geçtikçe sanıyorum daha tahammülsüz oldum ve çocukken sinip sustuğum ne varsa bugün bağırmak ihtiyacındaymışım gibi hissediyorum. Ona açık açık onu sevmediğimi ve bundan sonra onu görmezsem çok mutlu olacağımı söylüyorum. Karşılığında saatlerce ne kadar saygısız, nankör, hayırsız olduğumu dinliyorum. Onun değerini, o öldükten sonra anlayacakmışım ama çok geç olacakmış. Peki hangi değeri?

Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.

Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.

Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?


Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?

Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.

Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.

Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...

Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.

Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
tamamen haklısınız tamamen :KK43: çok üzülüyorum böyle hayatlar okuyunca en güzel zamanlarınız çok kırıcı geçmiş ,insanın en yakını bunları yaparsa...

zaten yüzlerini de görmek istemiyormuşsunuz kendinize yol çizmeniz lazım.
 
Haftalar önce bir konu açmıştım (Becerebilirsem buraya eklerim, hatırlayan olursa diye) . Okuduğum mesajlarınız bana iyi geldi. Şimdi bu konuyu açıyorum çünkü çok bunaldım ve sanırım paylaşım yaptıktan sonra aşağıda "Evet, haklısın." yazılarını görmeye ihtiyaç duyuyorum.

Yaptığım paylaşım buydu. Sorunum şu ki şimdilerde sürekli annem ile kavga ediyorum. Çünkü zaman geçtikçe sanıyorum daha tahammülsüz oldum ve çocukken sinip sustuğum ne varsa bugün bağırmak ihtiyacındaymışım gibi hissediyorum. Ona açık açık onu sevmediğimi ve bundan sonra onu görmezsem çok mutlu olacağımı söylüyorum. Karşılığında saatlerce ne kadar saygısız, nankör, hayırsız olduğumu dinliyorum. Onun değerini, o öldükten sonra anlayacakmışım ama çok geç olacakmış. Peki hangi değeri?

Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.

Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.

Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?


Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?

Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.

Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.

Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...

Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.

Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
Hepsini okudum. Haklısınız...
 
Yazdiklarinizi okurken üzüldüm. Biz kücükken cocuklarin dayak yemesi maalesef normal görünüyordu. Ben eskiden bunun neden böyle oldugunu hic anlamiyordum ama insan sorgulamaya baslayinca aslinda neyin deden oldugunu gayet cabuk anliyor. Size bir örnek verigim bir tanidigimdan. Adamin yasi baya büyük. Cocukken köyde kücük bir hatasi üzeri annesi onun boynundan bir iple tavana dogru yukari cekmis. Bildiginiz asmis yani biraz nefessiz birakip indirip tekrar yukari cekmis sirf cezalandirmak icin. Bir akrabagim var mesela. Cocukken amcasi onu odunla dövmüs. Onunda öyle suc sayacak birseyi de yoktu. Böyle yetistirilen ebeveynlerimiz var. Kimisi bu travmalarin üstünden gelip cocugunu siddetsiz yetistirir. Kimisi bu travmalari tekrar eder kendi cocuklarinda. Anneniz aslinda ne oldugunu gayet biliyor ve bunun icin hemen savunmaya geciyor, cünkü oda aslinda o davranislarin ne kadar yalnis oldugunu biliyor, ama onlarin cocuklugunda ebeveyn ne yaparsa yapsin cocuktan özür dilemezdi. O yüzden durumlari olmamis gibi göstermeye calisiyor. Bence siz önce kendiniz icin profesyonel destek alin. Belli bir noktadan sonra ebeveynlerin bizim ihtiyaclarimiza yetismeyeceklerini kabul etmemiz lazim. Ama soru su: Siz nasil iyileseceksiniz ve bundan sonra hayatinizi nasil yöneteceksiniz?
 
Haklısınız. Anne dediğin yavrusunu korur.
Ama diğer taraftan bana depresyonda gibi geldiniz. Bunları sürekli düşünüp kendinize hayatı zehir etmeyin. Aşmanız lazım.
O evden olabildiğince çabuk çıkmanız lazım. Hem çalışıp hem okuyamaz mısınız?
 
Ben okudum ve haklısın. Özellikle şiddet görmene susması bence kabul edilemez. Şu an sürekli suçlayarak geçmişe dönük hataları yüzüne vurarak da bir yol alamazsınız ama. Bence ona içindekileri söylemen iyi olmuş. Şimdi sıra annenden ne bekliyorsun sorusunda. Ne yapsa sana iyi gelecek? Bunun cevabını belki ikiniz birden aramalısınız ve o da bazı adımlar atmalı. Bunu yapamıyor ya da yapmak istemiyorsa senin yapabileceğin bir şey çok da yok demektir kendi hayatına bakacaksın
 
Yazdiklarinizi okurken üzüldüm. Biz kücükken cocuklarin dayak yemesi maalesef normal görünüyordu. Ben eskiden bunun neden böyle oldugunu hic anlamiyordum ama insan sorgulamaya baslayinca aslinda neyin deden oldugunu gayet cabuk anliyor. Size bir örnek verigim bir tanidigimdan. Adamin yasi baya büyük. Cocukken köyde kücük bir hatasi üzeri annesi onun boynundan bir iple tavana dogru yukari cekmis. Bildiginiz asmis yani biraz nefessiz birakip indirip tekrar yukari cekmis sirf cezalandirmak icin. Bir akrabagim var mesela. Cocukken amcasi onu odunla dövmüs. Onunda öyle suc sayacak birseyi de yoktu. Böyle yetistirilen ebeveynlerimiz var. Kimisi bu travmalarin üstünden gelip cocugunu siddetsiz yetistirir. Kimisi bu travmalari tekrar eder kendi cocuklarinda. Anneniz aslinda ne oldugunu gayet biliyor ve bunun icin hemen savunmaya geciyor, cünkü oda aslinda o davranislarin ne kadar yalnis oldugunu biliyor, ama onlarin cocuklugunda ebeveyn ne yaparsa yapsin cocuktan özür dilemezdi. O yüzden durumlari olmamis gibi göstermeye calisiyor. Bence siz önce kendiniz icin profesyonel destek alin. Belli bir noktadan sonra ebeveynlerin bizim ihtiyaclarimiza yetismeyeceklerini kabul etmemiz lazim. Ama soru su: Siz nasil iyileseceksiniz ve bundan sonra hayatinizi nasil yöneteceksiniz?
Önceki konuda da yazdığı için tekrar yazmadım. Uzun bir müddet psikiyatr ve psikolog desteği aldım. Şu an devam etmiyorum çünkü fiyatlar çok arttı ve çalışana kadar idare etmem gerek belirli bir param var. Teşekkür ediyorum paylaşımınız için.
Haklısınız. Anne dediğin yavrusunu korur.
Ama diğer taraftan bana depresyonda gibi geldiniz. Bunları sürekli düşünüp kendinize hayatı zehir etmeyin. Aşmanız lazım.
O evden olabildiğince çabuk çıkmanız lazım. Hem çalışıp hem okuyamaz mısınız?
Lisans KPSS'ye çok az kaldı. Sonrasında elbette çalışacağım.
tamamen haklısınız tamamen :KK43: çok üzülüyorum böyle hayatlar okuyunca en güzel zamanlarınız çok kırıcı geçmiş ,insanın en yakını bunları yaparsa...

zaten yüzlerini de görmek istemiyormuşsunuz kendinize yol çizmeniz lazım.
Ya bazen bu hayat bana ait değilmiş gibi hissediyorum. Sanki yeniden dünyaya geleceğim ve her şey güzel olacakmış gibi...
 
Haklısınız annelik çocuk doğurmak değil ona merhametle sevgiyle bakabilmek

Bundan sonra ailenizle ilgili beklentilerinizi yaşadıklarınızla değerlendirin üzülmezsiniz kabullenin durumu başka da yapacak bir şey yok
 
Ben okudum ve haklısın. Özellikle şiddet görmene susması bence kabul edilemez. Şu an sürekli suçlayarak geçmişe dönük hataları yüzüne vurarak da bir yol alamazsınız ama. Bence ona içindekileri söylemen iyi olmuş. Şimdi sıra annenden ne bekliyorsun sorusunda. Ne yapsa sana iyi gelecek? Bunun cevabını belki ikiniz birden aramalısınız ve o da bazı adımlar atmalı. Bunu yapamıyor ya da yapmak istemiyorsa senin yapabileceğin bir şey çok da yok demektir kendi hayatına bakacaksın
Doğrusu bir şey beklemiyorum. Sadece onu sevemiyorum. Bu normal, olağan bir his değil. Hem toplum yapımıza hem de benim inandığım inanışa göre çok alışıldık değil. Ve galiba bunu haklı sebeplere dayandırmak istiyorum. Yani ben haklı olduğumun farkındayım o da farkına varsın gibi.
 
Haklısınız annelik çocuk doğurmak değil ona merhametle sevgiyle bakabilmek

Bundan sonra ailenizle ilgili beklentilerinizi yaşadıklarınızla değerlendirin üzülmezsiniz kabullenin durumu başka da yapacak bir şey yok
Onlardan bir beklentim yok. Hatta yok olsalar memnun olurum.
 
Doğrusu bir şey beklemiyorum. Sadece onu sevemiyorum. Bu normal, olağan bir his değil. Hem toplum yapımıza hem de benim inandığım inanışa göre çok alışıldık değil. Ve galiba bunu haklı sebeplere dayandırmak istiyorum. Yani ben haklı olduğumun farkındayım o da farkına varsın gibi.

Başkalarının düşüncelerini değiştirmek bizim elimizde olan bir şey değil. Sen kanıtlarınla bile gitsen onun kafasındaki düşünce kalıplarını yıkamazsın. Bu yüzden evet sen haklıymışsın kızım demesini bekleme bence. Biyolojik olarak varlığımızın sebebi olan ve fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılayan kişileri sevmek zorunda değiliz kan bağımız var diye. Sevgi hak edilen bir şey bence. Çocuk o aileye gelmeyi seçmedi, o hayatı seçmedi. Sana ne sundular ne verdiler nasıl davrandılarsa şimdi ektiklerini biçiyorlar aslında.
Muhtemelen sendeki de sevginin hiç olmaması değil duyduğun kızgınlık ve kırgınlığın çok baskın olması
 
Başkalarının düşüncelerini değiştirmek bizim elimizde olan bir şey değil. Sen kanıtlarınla bile gitsen onun kafasındaki düşünce kalıplarını yıkamazsın. Bu yüzden evet sen haklıymışsın kızım demesini bekleme bence. Biyolojik olarak varlığımızın sebebi olan ve fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılayan kişileri sevmek zorunda değiliz kan bağımız var diye. Sevgi hak edilen bir şey bence. Çocuk o aileye gelmeyi seçmedi, o hayatı seçmedi. Sana ne sundular ne verdiler nasıl davrandılarsa şimdi ektiklerini biçiyorlar aslında.
Muhtemelen sendeki de sevginin hiç olmaması değil duyduğun kızgınlık ve kırgınlığın çok baskın olması
Eklediğim önceki konuda nasıl davrandıklarını ve neler yaptıklarını uzun uzun yazmıştım. Daha da uzun ve sıkıcı olmasın diye yeni konuya tekrar benzer şeyleri yazmak istemedim. Haklısınız söylediklerinizde.
 
"Cahil" diyeceksiniz, cahil olduklarını kabul edeceksiniz. Dile kolay ancak kabulden başka bir yolunuz yok, çünkü "Haklısın kızım, beni affet" diye diz çöküp önünüzde ağlamayacaklar.

Mükemmel anne-baba yok, elbette sizin ebeveynleriniz ile yan yana dahi getiremem ancak, vaktinde cahilliklerinden benim anne ve babamın da pek çok tekrarlanan hatası oldu bana karşı. Üstelik psikolojik olarak derin sıkıntılar içerisinde olduğuma dair büyük işaretler vermeme karşın, görmezden geldiler, basit görebildiler. (Örneğin; lise dönemimde kendimi keserek, kendime zarar verme davranışı gösterdiğimde bunu basit bir dikkat çekme çabası olarak görüp geçtiler. Öncesinde sergilediğim yeme bozukluğunda ise doğrudan beni suçladılar ki doktora götürmek ancak dayım araya girince akıllarına geldi)... Tüm o sancılı süreçlerde (ki meğer bipolar hastalığının gelişinin ayak sesleriymiş), psikolojik destek görmem gerekirken, aksine cahillikleri sebebiyle psikolojik şiddet gördüm, bu da hastalığımı arttırdı.

Her ne ise, demek istediğim; bu olayları ya affedersiniz, ya kabullenirsiniz. Psikiyatrınız size de söylemiştir. Affedersiniz ki bu gerçekten çok zordur, bunu yapamadığınız noktada da affetmenin biraz daha hafif versiyonu olan olduğu gibi kabul etmeyi denersiniz. Bundan sonrasında iyileşmeye başlıyor insan, başka türlü olmuyor inanın.

Anneniz cahil bir kadın, ondan sizdeki görüyü, farkındalığı beklemeyin ve kabullenmekte zorlanıyorsanız, onun nasıl bir anne-baba elinde büyüdüğünü düşünün. Ben bunu düşününce, "Anneannem evlat ayırımı yapan bir kadındı, dedem tamam iyi hoştu da çok kuralcıl biriydi" vs özelliklerini irdeleyince annemin de belli bir travmayla zaten o günlere gelip anne olup bana da bir miktar o travmadan geçirdiğini idrak ediyorum. Babam da keza öyle, üvey anne elinde büyümüş, dedemden inanılmaz dayaklar yemiş, hortumla dövülmüş... Böyle bir çocukluktan çıkıp gelmiş babam. Bakıyorum, babasında gördüğü eziyetten arınmış, bana bir fiske vurmamayı başarmış. Tamam gönlümü bolca kırmış, yer yer psikolojik şiddet göstermiş ama işte onun çocukluğundan tamir edip getirebildiği bu kadar.

Kimi tamir ediyor ki siz ediyor, etmeye çalışıyorsunuz. Bir çocuğunuz olsa işte gözünün içine bakarsınız. Anneniz, babanız size nasıl anne baba olunmaması gerektiğini öğretmiş. İşte kimi de tamir edemiyor, yaşadıklarını yaşatıyor vs vs... Bunları düşünürseniz, affedemeseniz de, kabul etmeniz bir miktar daha kolaylaşır diye düşünüyorum.
 
"Cahil" diyeceksiniz, cahil olduklarını kabul edeceksiniz. Dile kolay ancak kabulden başka bir yolunuz yok, çünkü "Haklısın kızım, beni affet" diye diz çöküp önünüzde ağlamayacaklar.

Mükemmel anne-baba yok, elbette sizin ebeveynleriniz ile yan yana dahi getiremem ancak, vaktinde cahilliklerinden benim anne ve babamın da pek çok tekrarlanan hatası oldu bana karşı. Üstelik psikolojik olarak derin sıkıntılar içerisinde olduğuma dair büyük işaretler vermeme karşın, görmezden geldiler, basit görebildiler. (Örneğin; lise dönemimde kendimi keserek, kendime zarar verme davranışı gösterdiğimde bunu basit bir dikkat çekme çabası olarak görüp geçtiler. Öncesinde sergilediğim yeme bozukluğunda ise doğrudan beni suçladılar ki doktora götürmek ancak dayım araya girince akıllarına geldi)... Tüm o sancılı süreçlerde (ki meğer bipolar hastalığının gelişinin ayak sesleriymiş), psikolojik destek görmem gerekirken, aksine cahillikleri sebebiyle psikolojik şiddet gördüm, bu da hastalığımı arttırdı.

Her ne ise, demek istediğim; bu olayları ya affedersiniz, ya kabullenirsiniz. Psikiyatrınız size de söylemiştir. Affedersiniz ki bu gerçekten çok zordur, bunu yapamadığınız noktada da affetmenin biraz daha hafif versiyonu olan olduğu gibi kabul etmeyi denersiniz. Bundan sonrasında iyileşmeye başlıyor insan, başka türlü olmuyor inanın.

Anneniz cahil bir kadın, ondan sizdeki görüyü, farkındalığı beklemeyin ve kabullenmekte zorlanıyorsanız, onun nasıl bir anne-baba elinde büyüdüğünü düşünün. Ben bunu düşününce, "Anneannem evlat ayırımı yapan bir kadındı, dedem tamam iyi hoştu da çok kuralcıl biriydi" vs özelliklerini irdeleyince annemin de belli bir travmayla zaten o günlere gelip anne olup bana da bir miktar o travmadan geçirdiğini idrak ediyorum. Babam da keza öyle, üvey anne elinde büyümüş, dedemden inanılmaz dayaklar yemiş, hortumla dövülmüş... Böyle bir çocukluktan çıkıp gelmiş babam. Bakıyorum, babasında gördüğü eziyetten arınmış, bana bir fiske vurmamayı başarmış. Tamam gönlümü bolca kırmış, yer yer psikolojik şiddet göstermiş ama işte onun çocukluğundan tamir edip getirebildiği bu kadar.

Kimi tamir ediyor ki siz ediyor, etmeye çalışıyorsunuz. Bir çocuğunuz olsa işte gözünün içine bakarsınız. Anneniz, babanız size nasıl anne baba olunmaması gerektiğini öğretmiş. İşte kimi de tamir edemiyor, yaşadıklarını yaşatıyor vs vs... Bunları düşünürseniz, affedemeseniz de, kabul etmeniz bir miktar daha kolaylaşır diye düşünüyorum.
Öncelikle bu güzel paylaşımınız için çok teşekkür ediyorum.🙏

Sanırım önce ki konumu da okudunuz.

Aslında sorun şu ki büyük annelerim ve büyük babalarım evet çok cahiller, evet ataerkilliğin en büyük örnekleri ama şiddet yanlısı değiller. Bu söylediğinizi terapist de söylemişti. Onların da çocukluğuna insek kim bilir neden böyleler, her şey bir süreç dedi. Ama gerçekten onlar da şiddet yok. Mesela dedem, anneme sadece bir defa elinde ki değneği fırlatmış. Onun dışında fiske vurmamış. Kaldı ki ben mesela şiddet dolu bir ortamda büyüdüm. Ama gidip kardeşime vurmaya çalışmıyorum mesela. Onlar arınamamışlar da sanki daha da iğrenç bir kimliğe bürünmüşler. Ya da şöyle önce ki konuda bahsetmiştim. Dedem hacıdır ama babam kumar, kadın ticareti olayları, içki (alkolik boyutu tabi) , elinden ağzından her türlü pislik gelir. Zaten psikolojik bir hastalığı olduğuna da neredeyse eminim. Hiçbir şekilde normal değil.

Onları asla affetmem. Ama dediğinizi yine terapist söylemişti. "Bir gün ayrılacaksınız belki o evden ama bugüne bakalım. Onlarla yaşamak zorundasınız. Ve bunu en hasarsız nasıl yapabilirsiniz, buna bakmalıyız." demişti. Sanırım en çok savunma mekanizmaları sinirlerimi bozuyor.

Tekrardan teşekkür ederim. Geçmiş olsun size de.
 
"Cahil" diyeceksiniz, cahil olduklarını kabul edeceksiniz. Dile kolay ancak kabulden başka bir yolunuz yok, çünkü "Haklısın kızım, beni affet" diye diz çöküp önünüzde ağlamayacaklar.

Mükemmel anne-baba yok, elbette sizin ebeveynleriniz ile yan yana dahi getiremem ancak, vaktinde cahilliklerinden benim anne ve babamın da pek çok tekrarlanan hatası oldu bana karşı. Üstelik psikolojik olarak derin sıkıntılar içerisinde olduğuma dair büyük işaretler vermeme karşın, görmezden geldiler, basit görebildiler. (Örneğin; lise dönemimde kendimi keserek, kendime zarar verme davranışı gösterdiğimde bunu basit bir dikkat çekme çabası olarak görüp geçtiler. Öncesinde sergilediğim yeme bozukluğunda ise doğrudan beni suçladılar ki doktora götürmek ancak dayım araya girince akıllarına geldi)... Tüm o sancılı süreçlerde (ki meğer bipolar hastalığının gelişinin ayak sesleriymiş), psikolojik destek görmem gerekirken, aksine cahillikleri sebebiyle psikolojik şiddet gördüm, bu da hastalığımı arttırdı.

Her ne ise, demek istediğim; bu olayları ya affedersiniz, ya kabullenirsiniz. Psikiyatrınız size de söylemiştir. Affedersiniz ki bu gerçekten çok zordur, bunu yapamadığınız noktada da affetmenin biraz daha hafif versiyonu olan olduğu gibi kabul etmeyi denersiniz. Bundan sonrasında iyileşmeye başlıyor insan, başka türlü olmuyor inanın.

Anneniz cahil bir kadın, ondan sizdeki görüyü, farkındalığı beklemeyin ve kabullenmekte zorlanıyorsanız, onun nasıl bir anne-baba elinde büyüdüğünü düşünün. Ben bunu düşününce, "Anneannem evlat ayırımı yapan bir kadındı, dedem tamam iyi hoştu da çok kuralcıl biriydi" vs özelliklerini irdeleyince annemin de belli bir travmayla zaten o günlere gelip anne olup bana da bir miktar o travmadan geçirdiğini idrak ediyorum. Babam da keza öyle, üvey anne elinde büyümüş, dedemden inanılmaz dayaklar yemiş, hortumla dövülmüş... Böyle bir çocukluktan çıkıp gelmiş babam. Bakıyorum, babasında gördüğü eziyetten arınmış, bana bir fiske vurmamayı başarmış. Tamam gönlümü bolca kırmış, yer yer psikolojik şiddet göstermiş ama işte onun çocukluğundan tamir edip getirebildiği bu kadar.

Kimi tamir ediyor ki siz ediyor, etmeye çalışıyorsunuz. Bir çocuğunuz olsa işte gözünün içine bakarsınız. Anneniz, babanız size nasıl anne baba olunmaması gerektiğini öğretmiş. İşte kimi de tamir edemiyor, yaşadıklarını yaşatıyor vs vs... Bunları düşünürseniz, affedemeseniz de, kabul etmeniz bir miktar daha kolaylaşır diye düşünüyorum.
Bu arada "Anneniz babanız size nasıl anne baba olunmaması gerektiğini öğretmiş." ben bu sözünüzü çok sevdim.
 
Haftalar önce bir konu açmıştım (Becerebilirsem buraya eklerim, hatırlayan olursa diye) . Okuduğum mesajlarınız bana iyi geldi. Şimdi bu konuyu açıyorum çünkü çok bunaldım ve sanırım paylaşım yaptıktan sonra aşağıda "Evet, haklısın." yazılarını görmeye ihtiyaç duyuyorum.

Yaptığım paylaşım buydu. Sorunum şu ki şimdilerde sürekli annem ile kavga ediyorum. Çünkü zaman geçtikçe sanıyorum daha tahammülsüz oldum ve çocukken sinip sustuğum ne varsa bugün bağırmak ihtiyacındaymışım gibi hissediyorum. Ona açık açık onu sevmediğimi ve bundan sonra onu görmezsem çok mutlu olacağımı söylüyorum. Karşılığında saatlerce ne kadar saygısız, nankör, hayırsız olduğumu dinliyorum. Hayatında benim gibi annesine düşman başka bir kız çocuğu daha görmemiş. Onun değerini, o öldükten sonra anlayacakmışım ama çok geç olacakmış. Peki hangi değeri?

Ben şiddet görürken neden hep sustuğunu ve izlediğini soruyorum mesela. Başta bu şiddet olayını tamamen inkar ediyor. Sanırım onun için de babam kişisi için de şiddet bir insanı ağaca asıp kırbaçlamak galiba. Daha hafifleri şiddet tanımına girmiyor. Sonra beş on büyük olayı hatırlatıyorum. Herkesin çocuğunu dövdüğünden falan bahsediyor, bilmem hangi çocukların anne baba tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu şiddeti normal karşılamam gerektiği yaklaşımı karşısında daha çok çıldırıyorum. Şiddet normal değil. Sağlıklı insan davranışı değil. Bunun bilincinde olmak için çok muhteşem bir zekaya sahip olmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Daha da zorladığımda saçma sapan onlarca şey daha duyuyorum. "Ben sana hiç el kaldırdım mı, sinirlenince babanla beni bir kefeye koyuyorsun sadece onu suçla." diyor bir. Bir huzurumuz bozulmasın istedim diyor, bir benim söz hakkım yoktu diyor, bir bilmem ne diyor. Anne olunca beni de görecekmiş. Pardon ama neyi görecekmiş? Farz edelim ki ben anne oldum yıllar sonra ve ondan bile daha beter bir anne oldum, bu onun da kötü anne olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

Babam dünyanın görüp görebileceği en pislik yaratık. O da çok hoş zamanlar geçirmedi, bunu inkar etmiyorum. Ama bir kere bile bana kendini siper etmedi hiçbir şey için. Bir zamanlar bir kedi beslemiştik. Kedinin hamile olduğunu aylar sonra fark ettim. Sonra birden değişti, doğum sancısı çekiyor olduğunu fark ettik. Yavrularına nasıl sahip çıktığını, koca koca insanların karşısında nasıl panter kesildiğini anımsıyorum.

Sonra benim neden istediğim okula gidemediğimi sorguluyorum. Okuduğum okullar en iyi okullarmış. Böyle hep nereye gittiysem kazanmamışım da şansa gitmişim, nankörlük yapmamalıymışım gibi anlatıyor.

Geçen kardeşim "Tüm kadınlar çalışıyor. Sen neden çalışmıyorsun?" diye sordu ve "Bu yaşta (46) çalışmamı mı istiyorsunuz, sizde namus yok mu?" yanıtını aldı. Evlendiğinden beri çok iğrenç bir evliliği olmasına rağmen çalışmak fikri aklından hiç geçmedi. Bundan on yıl öncesinde de ben tarafından çalış ve boşan, kurtulalım fikri her çıktığında sanki küfretmişim gibi davranırdı yani şu an ki yaşına özel değil. Her zaman bize bir maaşı olsa baba kişisini anında kapının önüne koyacağını falan söyler. İyi dd kimin durup dururken bir maaşı oluyor ki? Burada benim iki üç katım yaşında olan çalışan kadınlar var ve belki bu yazdıklarımı okuyanı vardır. Allah aşkına emeklilik yaşı belli, zaten bu yaşlar hepimizin çalışması gereken normal yaşlar, şu an çalışan kadınlar çalışıyor diye çocukları namussuzluk mu yapmış oluyor?


Bir de çok mutsuzsam neden her dışarı çıktığımda, geçen yıllarda okula staja gittiğimde saatlerce kendimi süslediğimi soruyor. Evet, kendimle uğraşmayı seviyorum. Gittiğim her yerde de hep çok dikkat çektim, hep tonla iltifat aldım. Çünkü kendimden başka sevdiğim değer verdiğim kimsem yok. Üzgün ve mutsuz olduğumu ifade etmek için okula geceliğimle mi gitmeliydim mesela?

Bunlar gibi yüzlerce şey sayabilirim. "Sınava odaklanman gerekiyor, niye böyle tartışmalara giriyorsun? Her şey belli zaten. " diyor iç sesim. Ama elimde değil. Gerçekten elimde değil yani o kadar çok sustum ki nefretimi biraz daha içimde taşıyamıyorum.

Aklım " Sadece sen haklısın. Ne desen haklısın." diyor. Ama bazen çok zorladığımda ağlayıp sızlanmaya başlıyor. Acaba çok mu katı davranıyorum diye de içimde bir yer bir miktar sızlıyor ama bu inanılmaz kısa sürüyor.

Çevrede de "Kızın çalışmaya başlayınca sana da yardım eder, rahatlarsınız." diyenler var. Onlar beni daha da çok cinnetlik moda getiriyor. Bana kim yardım etti? Benim için kim fedakarlık yaptı? Üstelik çok iyi anne babaların bile çocukları yaşlılıkları için yatırım olarak gördükleri bir gençlik projesi değil, olmamalı. Kaldı ki bunlar...

Babamı soracak olursanız, onunla geçmişte çok şiddetli kavgalarımız oldu. Artık onun suratına bakmak bile içimden gelmiyor.

Yüksek ihtimal bu satırlara kadar dayanıp inen olmadı. Ama olsun, en azından içimi dökmüş oldum.
Atanırsanız kardeşinizi de alıp çekip gidin.iki vicdansız insanı Bir başına bırakın gidin. Kedi köpek gibi yesinler birbirlerini
 
Atanırsanız kardeşinizi de alıp çekip gidin.iki vicdansız insanı Bir başına bırakın gidin. Kedi köpek gibi yesinler birbirlerini
İki kardeşim var ve reşit değiller. Genel kavgalar, genel şahit olduğumuz pislikler dışında onlara çok takık değiller zaten. Benim yaşadıklarımın binde birini yaşamamışlardır.
 
43 yaşıma giricem hayatım boyunca babamdan bir güzel cümle duymadım. Tüm komplekslerim, özgüven eksikliğim ve korkularım kendisinden eser. Üstelik benim annem psikolog ve senelerce bu duygusal şiddeti sadece izledi. İsyan ettim, ne babalar var taciz eden, dayak atan dedi kapattı konuyu. Babam evlendiğim gün yanımda yoktu mesela. Tek fark benimkiler 76 ve 78 yaşında ve ciddi sağlık problemleri var ve ben vicdanen rahat edemediğim için kopamıyorum (tek çocuğum) Daha geçenlerde babama ağzıma geleni söyledim bir kapıştık bayramda konuştuk ilk kez.

Başınızı şişirdim kusura bakmayın. Konumun sizinle ilgili kısmına gelecek olursam, sonuna kadar haklısınız. Yapacağınız en iyi şey mümkünse ikisini de sonsuza dek hayatınızdan çıkartmak olacaktır.
 
43 yaşıma giricem hayatım boyunca babamdan bir güzel cümle duymadım. Tüm komplekslerim, özgüven eksikliğim ve korkularım kendisinden eser. Üstelik benim annem psikolog ve senelerce bu duygusal şiddeti sadece izledi. İsyan ettim, ne babalar var taciz eden, dayak atan dedi kapattı konuyu. Babam evlendiğim gün yanımda yoktu mesela. Tek fark benimkiler 76 ve 78 yaşında ve ciddi sağlık problemleri var ve ben vicdanen rahat edemediğim için kopamıyorum (tek çocuğum) Daha geçenlerde babama ağzıma geleni söyledim bir kapıştık bayramda konuştuk ilk kez.

Başınızı şişirdim kusura bakmayın. Konumun sizinle ilgili kısmına gelecek olursam, sonuna kadar haklısınız. Yapacağınız en iyi şey mümkünse ikisini de sonsuza dek hayatınızdan çıkartmak olacaktır.
M meredithgrey Öncelikle paylaşımınız için teşekkür ederim ve estağfurullah ne baş şişirmesi.

Benim annem de neden isyan ettiğimi, şu an hastalıkla kanserle mücadele eden insanlar olduğunu söylüyor ben kendimi çok hırpaladığımda. Peki mutsuz ve şiddet içerisinde bir çocukluk geçirdiğim için ben artık kanserden muaf tutulmuş biri miyim? Tüm hastalıkların en sağlam dostu üzüntü, sinir ve stres değil mi? Ne söylerse söylesin en ufak bir mantık kırıntısı bulamıyorum.

Keşke benimki de yalnızca beni sevmeseydi, yanımda olmasaydı, sadece güzel söz söylemeseydi. Yaptıkları keşke bununla sınırlı kalsaydı. Hep daha fazla şey yaptı, hep daha çok hasar bırakmak için uğraştı.

Kim önce ölür, kim kime muhtaç kalır bilemiyorum bunlar yaşla olmuyor her zaman çünkü. Ama şimdi şu an geberdiği haberini alsam içimde ufacık bir üzüntü olmaz, sadece onu biliyorum.
 
X