- 28 Temmuz 2015
- 267
- 140
-
- Konu Sahibi Vivezlavie
- #1
BABAM ÖLECEK VE BEN BİRŞEY YAPAMIYORUM
Annemle babam ben 3 yaşımdayken ayrılmıştı. Annemle büyüdüm. Hayatımın şu kısmına kadar hep annemi bildim tanıdım. Babamla bazen aylarca bazende yıllarca görüşmezdik. İçimde ona karşı hep bir kırgınlık vardı. Kırgınlığın annemle babamın ayrı olmasına değildi. Kırgınlığım babama olan uzaklığımdı. Gel zaman git zaman hayat ilerledikçe olayın durumuna alışıyor insan artık. 2017 yılıydı artık ve ben hayata atılmıştım. Tek derdim hayatın tatlı koşturmasıydı. Seneler içerisinde babama olan samimiyetim bitmişti istemsizce... Benim.bir yanım hep eksikti çünkü. Yine bir gün bir buçuk senedir buluşmadığım sadece telefonda konuştuğum babam aradı beni. Belinin ağrıdığından bahsediyordu. Yine buluşmamak için bir bahane arıyor kendine dedim heralde. Sonra bir gün yine aradı. Bir süre izmire amcamların yanına gittiğini hatta bireysel emekli olduğunu söyledi. Neden bilmiyorum ama inanılmaz sevinmiştim.
İzmire gideli bir ay oldu ve babam emekli olmadı. Dediki bu sistemde üç ay içerisinde emekli olunuyor , biraz daha bekleyelim. Ardından bana rahatsız olduğunu söyledi. Bir an önce doktora gitmem lazım dedi. Bende bir an önce git ihmal etme dedim.
Aradan iki ay geçti. Babam yine emekli olmadı.
Aradan iki buçuk ay geçti. Amcam durumun yalan olduğundan şüphelenmiş ki beni aradı. Babam amcama benim babama emekli olması için kredi çektiğimi söylemiş. Öyle bir durum söz konusu olmayınca babamın yalan söylediği anlaşıldı. Sonra amcam bana, babamın çok zayıfladığını ve gerçekten çok hasta olduğunu söyledi. İnsan hali, aklıma hiç kötü birşey gelmiyor. Babamı doktora gitmediğini çünkü çalışmadığı için sigortası olmadığını kendisininde hala amcama emekli olacağını söylediğini anlattı.
Aradan üç ay geçti... Babam beni aradı. İstanbula dönmesi gerektiğini ve İstanbul da bir alacağından para alacağını söyledi. Benden bilet almamı istedi. Çok kızmıştım o an Allah yukarıda inkar edemem ne yazık ki. Çalışmıyor etmiyor sonrada benden bilet almamı istiyor demiştim. Maaşımı aldığım ilk gün gittim biletini aldım. Kar yağışı sebebiyle o hafta dönemedi ve bilet 1 hafta ertelendi. Babamın ne cep telefonu vardı nede hattı neden kullanmadığını hiç bir zaman anlayamamıştım ve ancak o beni aradığı zaman konuşabiliyorduk.
Aradan 1 ay geçti... Bu süreçte ara ara konuştuk. Maltepe de oturan büyük amcamın yanına gitmiş. Belkide 10 senedir hiç konuşmadığım amcamla o gün telefonda konuştuk. Babanı hastaneye yatırıcaz, karaciğerinde bir kitle var baktıracağız dedi. Ama benim hala aklıma kötü birşey gelmiyor. Hiç başıma gelmeyen bir durum. İyi tamam amca dedim.
İki hafta önce bir Salı günüydü. İzmirde ki amcam müsait misin prensesim diye mesaj attı. Mesajı görünce bir an aramak istemedim. Sonra bir sigara yaktım ve istemsizce aradım amcamı. Benim için telefondaki iki cümlesi yeterli oldu. "Baban hastenede ve kanser... (sessizlik..) tüm vucuduna yayılmış" Kesinlikle hayatımın en kötü anıydı. O an yanımda Gamze vardı. Gamzeye babam kansermiş dedim ve yere çöktüm. Sonra kalktım içeri girdim. Hala olayın ciddiyetini kabullenemiyordum. Sonra senelerce babamla görüştüğümü bilmeyen annemi aradım ve kanser olduğunü söyledim. Afalladı ve üzülme dedi...
Ertesi gün iş yerinde duramadım. Çünkü babamı aramıştım. ( Hastaneyi arayarak ulaşabildim.) Babamın sesini hayatımda ilk defa böylesine kötü duymuştum. O an canım çok yandı. Hastane Maltepedeydi. Bana çok uzaktı. Arabası olan bir arkadaşımı ayarlamaya çalıştım. Herkesin işi vardı. Tabi, kim kimin yanında olmuş ki! En son bir arkadaşımı buldum beni saat 5'te iş yerimden aldı ve tüm yol boyunca trafikte ofladı pufladı. Ne ben konuşuyordum nede o... Köprüden önce son çıkışta durdu. Lastiklerini kontrol etti. Götürmek istemediği belliydi. Saat 7 gibi arabadan indim sen riske girme ben metrobüsle giderim dedim. Hastanede öyle bir yerde ki , ormanlık bildiğin. Gecenin karanlığında yürüdüm yürüdüm.... Yolun sonunda bir buçuk senedir göremediğim babam vardı. Bu arada sözüm ona beni yarı yolda bırakan arkadaşım ne gittin mi diye aradı nede baban nasıl oldu diye.
Hastaneye girmeden önce bir sigara yaktım. Ne ile karşılaşacağımı tam olarak bilmiyordum. 3. Kat 309 numaraya doğru yürümeye başladım. Babam beni kapıda bekliyordu. Babamı gördüğüm ilk an buz gibi oldum. Girdiğim o şoktan çıkamadım bir an. Kanım donmuştu. Nefes alamıyordum. Salak gibi tabiri varya işte o an bende tam olarak öyle salak gibi olmuştum. Gülümsemeye ve onu o an gördüğüm için mutlu olduğumu ifade etmeye çalıştım. Sadece ama sadece 4-5 dakika durabildim yaninda. Kendimi odadan dışarı nasıl attım bilmiyorum. Babamın odasındaki yan tarafta yatan hastanın refakatcisi Zeliha Abla benimle birlikte geldi. Babamın durumu çok kötü dedi. O gün belki de o an yarım saat boyunca hüngür hüngür ağladım. Annemi ve patronumu arayıp hastanede yanında kalmam gerektiğini anlattım.
Babamın bir gözü büyük bir gözü küçüktü. Ayakları inanılmaz derecede şiş ve vucudu bembeyazdı. O kadar zayıftı ki , kolları benim kollarımın yarısı kadardı. Sürekli öksürüyor ve öksürdükçe ağzından kan geliyordu. O gece ne o uyuyabildi ne de ben...
Sabah olunca doktoruyla konuştum. Babanın durumu çok kötü biz akciğer kanseri diyoruz %90 ihtimalle fakar teşhis ve tanı için tüm işlemleri yapacağız dediler. Babamı ambulans ile Kartalde bir eğitim ve araştırma hastanesine sevk ettiler. Orada pet-bt'ye girecekti. Babamın üç saat içeride kalacağını söylediler ve babamı içeri aldılar. İste en çok orada ağladım tek başına ve çaresizce... 3 saat boyunca, sanki ben ağladıkça babam iyileşiyordu. Tabi bunları babama belli edememek en kötüsüydü. Babam 3 saat sonra çıktı. Babama fazla yaklaşmamam gerektiğini vucudunun radyasyon yayacağını söylediler. Nafile... Umrumda bile değildi. Ambulansla kaldıği hastaneye giderken babam yol boyunca su kustu...
O gece eve dönmek zorunda kaldım. Sonuçları pazartesi çıkacaktı. Bir gün işe gittikten sonra haftasonu tekrardan hastaneye geçtim. Tüm arkadaşlarını hastaneye topladım. Tüm kardeşleri de oradaydı bende oradaydım. Ona hediyeler aldım ihtiyaçlarını aldım. Kitap aldım okusun diye çünkü hastanede televizyon yoktu. Santranç oynadık iddaa oynadık. Herkes gitti biz babamla baş başa kaldık. O gece ne o uyudu ne de ben. O uyumadığını bana belli etmemeye çalışıyor bense ona belli etmemeye çalışıyorum. Gece bir ara kalktı lavaboya gitti. Öksürüğü hastane koridorlarında yankı yapıyordu. Kalktım lavobonun oraya gitttim. Çıkınca göz göze geldik. Bir iki saniye baktık birbirimize... İyi misin baba ? Dedim. İyiyim paşam rahatladım balgam atınca dedi.( Babam bana hep paşam derdi, sorduklarında neden diye benim kızım erkek gibi dedi)
Sabah olunca yine arkadaşları geldi. Eline yüzüne renk gelmişti. Yemesi içmeside yerindeydi. Babama demiştim ki baba baksana maşallah toparladın kendini o da bana sen yanımdasın ya ondan paşam demişti. O gün ben eve geri döndüm. Ama içimde bin bir umutla. Çünkü babamın morali yerine gelince gerçekten kendini çok toparlamıştı. Tamam dedim kendi kendime tamam babam iyileşecek!
Ertesi sabah oldu. İşe gittim. Neşemde yerine gelmişti. Ta ki öğlene kadar. Kuzenim aradı. Ve hayatımın en kötü haberini verdi bana. Sonuçlar çıkmış. Kanser tüm vucuduna yayılmış. Kemiklerine kadar. Artık yapılacak birşey olmadığını ve son zamanlarını sevdikleriyle evde geçirmesi gerektiğini söylediler. Ciddi misin sen dedim. Ve işte en son orada anladım. Bütün şirket sessizdi. Sadece benim hıçkırıklarım. Babam ölecekti....
Bütün hafta yanına gidemedim. Kendimi toparlayamadım. Kendimi hazır hissedemedim. Zor gün olduğu için yanımda çok az insanın desteği vardı. En yakınım dediğim insanlar daha 1 ay önce düğününde şunu yapacağız bunu yapacağız diye konuştuğum insanlar beni yarım ağızla bir kere aradı. YAZIKLAR OLSUN. Haftasonu oldu ve dün babamın yanındaydım. Daha çok zayıflamıştı. Emar sonuçları da dün çıkmıştı ve tümor ne yazık ki beyine de sıçramıştı. Ayakları hala şiş ve bacakları su topluyordu. Paçaları hep su içerisindeydi çünkü sürekli kendiliğinden patlıyorlar. Hiç bir şekilde yemek yiyemiyor... Nefes almakta çok ama çok zorluk çekiyor. Bazen cama çıkıyor.
Ağlayamadım. Ağlayamıyorum. Dua ediyorum sürekli, Rabbim bir an önce yanına alsın. Bunları yazıyorum anlatıyorum çünkü size bir kaç tavsiyede bulunacağım. Hala sağlığınız varken hayatı güle oynaya yaşayın. Hiç bir insan için duygusal anlamda hayatı kendinize zehir etmeyin. Ileride düştüğünüzde kimseye muhtaç olmamak için birikim yapın. Kendinize iyi bakın sağlığınızı koruyun. Ailenize sarılısın. Şuan yanınızdalar ve değerini iyi bilin. Bol bol vakit geçirin. 6 ayda bir kontrole gidin. Kanser hastalarını ziyarete gidin, emin olun onkoloji bölümünde yüzlerce morale ihtiyacı olan hastalar var. Ve dostlarınızı iyi seçin. Hasta olduğunuzda babama koşanlar gibi olanlarla en zor günümde beni yarı yolda bırakanları iyi ayırt edin. Ve dua edin.
RABBIM BABAMI DAHA FAZLA ACI ÇEKTIRMEDEN YANINA ALSIN.....
Annemle babam ben 3 yaşımdayken ayrılmıştı. Annemle büyüdüm. Hayatımın şu kısmına kadar hep annemi bildim tanıdım. Babamla bazen aylarca bazende yıllarca görüşmezdik. İçimde ona karşı hep bir kırgınlık vardı. Kırgınlığın annemle babamın ayrı olmasına değildi. Kırgınlığım babama olan uzaklığımdı. Gel zaman git zaman hayat ilerledikçe olayın durumuna alışıyor insan artık. 2017 yılıydı artık ve ben hayata atılmıştım. Tek derdim hayatın tatlı koşturmasıydı. Seneler içerisinde babama olan samimiyetim bitmişti istemsizce... Benim.bir yanım hep eksikti çünkü. Yine bir gün bir buçuk senedir buluşmadığım sadece telefonda konuştuğum babam aradı beni. Belinin ağrıdığından bahsediyordu. Yine buluşmamak için bir bahane arıyor kendine dedim heralde. Sonra bir gün yine aradı. Bir süre izmire amcamların yanına gittiğini hatta bireysel emekli olduğunu söyledi. Neden bilmiyorum ama inanılmaz sevinmiştim.
İzmire gideli bir ay oldu ve babam emekli olmadı. Dediki bu sistemde üç ay içerisinde emekli olunuyor , biraz daha bekleyelim. Ardından bana rahatsız olduğunu söyledi. Bir an önce doktora gitmem lazım dedi. Bende bir an önce git ihmal etme dedim.
Aradan iki ay geçti. Babam yine emekli olmadı.
Aradan iki buçuk ay geçti. Amcam durumun yalan olduğundan şüphelenmiş ki beni aradı. Babam amcama benim babama emekli olması için kredi çektiğimi söylemiş. Öyle bir durum söz konusu olmayınca babamın yalan söylediği anlaşıldı. Sonra amcam bana, babamın çok zayıfladığını ve gerçekten çok hasta olduğunu söyledi. İnsan hali, aklıma hiç kötü birşey gelmiyor. Babamı doktora gitmediğini çünkü çalışmadığı için sigortası olmadığını kendisininde hala amcama emekli olacağını söylediğini anlattı.
Aradan üç ay geçti... Babam beni aradı. İstanbula dönmesi gerektiğini ve İstanbul da bir alacağından para alacağını söyledi. Benden bilet almamı istedi. Çok kızmıştım o an Allah yukarıda inkar edemem ne yazık ki. Çalışmıyor etmiyor sonrada benden bilet almamı istiyor demiştim. Maaşımı aldığım ilk gün gittim biletini aldım. Kar yağışı sebebiyle o hafta dönemedi ve bilet 1 hafta ertelendi. Babamın ne cep telefonu vardı nede hattı neden kullanmadığını hiç bir zaman anlayamamıştım ve ancak o beni aradığı zaman konuşabiliyorduk.
Aradan 1 ay geçti... Bu süreçte ara ara konuştuk. Maltepe de oturan büyük amcamın yanına gitmiş. Belkide 10 senedir hiç konuşmadığım amcamla o gün telefonda konuştuk. Babanı hastaneye yatırıcaz, karaciğerinde bir kitle var baktıracağız dedi. Ama benim hala aklıma kötü birşey gelmiyor. Hiç başıma gelmeyen bir durum. İyi tamam amca dedim.
İki hafta önce bir Salı günüydü. İzmirde ki amcam müsait misin prensesim diye mesaj attı. Mesajı görünce bir an aramak istemedim. Sonra bir sigara yaktım ve istemsizce aradım amcamı. Benim için telefondaki iki cümlesi yeterli oldu. "Baban hastenede ve kanser... (sessizlik..) tüm vucuduna yayılmış" Kesinlikle hayatımın en kötü anıydı. O an yanımda Gamze vardı. Gamzeye babam kansermiş dedim ve yere çöktüm. Sonra kalktım içeri girdim. Hala olayın ciddiyetini kabullenemiyordum. Sonra senelerce babamla görüştüğümü bilmeyen annemi aradım ve kanser olduğunü söyledim. Afalladı ve üzülme dedi...
Ertesi gün iş yerinde duramadım. Çünkü babamı aramıştım. ( Hastaneyi arayarak ulaşabildim.) Babamın sesini hayatımda ilk defa böylesine kötü duymuştum. O an canım çok yandı. Hastane Maltepedeydi. Bana çok uzaktı. Arabası olan bir arkadaşımı ayarlamaya çalıştım. Herkesin işi vardı. Tabi, kim kimin yanında olmuş ki! En son bir arkadaşımı buldum beni saat 5'te iş yerimden aldı ve tüm yol boyunca trafikte ofladı pufladı. Ne ben konuşuyordum nede o... Köprüden önce son çıkışta durdu. Lastiklerini kontrol etti. Götürmek istemediği belliydi. Saat 7 gibi arabadan indim sen riske girme ben metrobüsle giderim dedim. Hastanede öyle bir yerde ki , ormanlık bildiğin. Gecenin karanlığında yürüdüm yürüdüm.... Yolun sonunda bir buçuk senedir göremediğim babam vardı. Bu arada sözüm ona beni yarı yolda bırakan arkadaşım ne gittin mi diye aradı nede baban nasıl oldu diye.
Hastaneye girmeden önce bir sigara yaktım. Ne ile karşılaşacağımı tam olarak bilmiyordum. 3. Kat 309 numaraya doğru yürümeye başladım. Babam beni kapıda bekliyordu. Babamı gördüğüm ilk an buz gibi oldum. Girdiğim o şoktan çıkamadım bir an. Kanım donmuştu. Nefes alamıyordum. Salak gibi tabiri varya işte o an bende tam olarak öyle salak gibi olmuştum. Gülümsemeye ve onu o an gördüğüm için mutlu olduğumu ifade etmeye çalıştım. Sadece ama sadece 4-5 dakika durabildim yaninda. Kendimi odadan dışarı nasıl attım bilmiyorum. Babamın odasındaki yan tarafta yatan hastanın refakatcisi Zeliha Abla benimle birlikte geldi. Babamın durumu çok kötü dedi. O gün belki de o an yarım saat boyunca hüngür hüngür ağladım. Annemi ve patronumu arayıp hastanede yanında kalmam gerektiğini anlattım.
Babamın bir gözü büyük bir gözü küçüktü. Ayakları inanılmaz derecede şiş ve vucudu bembeyazdı. O kadar zayıftı ki , kolları benim kollarımın yarısı kadardı. Sürekli öksürüyor ve öksürdükçe ağzından kan geliyordu. O gece ne o uyuyabildi ne de ben...
Sabah olunca doktoruyla konuştum. Babanın durumu çok kötü biz akciğer kanseri diyoruz %90 ihtimalle fakar teşhis ve tanı için tüm işlemleri yapacağız dediler. Babamı ambulans ile Kartalde bir eğitim ve araştırma hastanesine sevk ettiler. Orada pet-bt'ye girecekti. Babamın üç saat içeride kalacağını söylediler ve babamı içeri aldılar. İste en çok orada ağladım tek başına ve çaresizce... 3 saat boyunca, sanki ben ağladıkça babam iyileşiyordu. Tabi bunları babama belli edememek en kötüsüydü. Babam 3 saat sonra çıktı. Babama fazla yaklaşmamam gerektiğini vucudunun radyasyon yayacağını söylediler. Nafile... Umrumda bile değildi. Ambulansla kaldıği hastaneye giderken babam yol boyunca su kustu...
O gece eve dönmek zorunda kaldım. Sonuçları pazartesi çıkacaktı. Bir gün işe gittikten sonra haftasonu tekrardan hastaneye geçtim. Tüm arkadaşlarını hastaneye topladım. Tüm kardeşleri de oradaydı bende oradaydım. Ona hediyeler aldım ihtiyaçlarını aldım. Kitap aldım okusun diye çünkü hastanede televizyon yoktu. Santranç oynadık iddaa oynadık. Herkes gitti biz babamla baş başa kaldık. O gece ne o uyudu ne de ben. O uyumadığını bana belli etmemeye çalışıyor bense ona belli etmemeye çalışıyorum. Gece bir ara kalktı lavaboya gitti. Öksürüğü hastane koridorlarında yankı yapıyordu. Kalktım lavobonun oraya gitttim. Çıkınca göz göze geldik. Bir iki saniye baktık birbirimize... İyi misin baba ? Dedim. İyiyim paşam rahatladım balgam atınca dedi.( Babam bana hep paşam derdi, sorduklarında neden diye benim kızım erkek gibi dedi)
Sabah olunca yine arkadaşları geldi. Eline yüzüne renk gelmişti. Yemesi içmeside yerindeydi. Babama demiştim ki baba baksana maşallah toparladın kendini o da bana sen yanımdasın ya ondan paşam demişti. O gün ben eve geri döndüm. Ama içimde bin bir umutla. Çünkü babamın morali yerine gelince gerçekten kendini çok toparlamıştı. Tamam dedim kendi kendime tamam babam iyileşecek!
Ertesi sabah oldu. İşe gittim. Neşemde yerine gelmişti. Ta ki öğlene kadar. Kuzenim aradı. Ve hayatımın en kötü haberini verdi bana. Sonuçlar çıkmış. Kanser tüm vucuduna yayılmış. Kemiklerine kadar. Artık yapılacak birşey olmadığını ve son zamanlarını sevdikleriyle evde geçirmesi gerektiğini söylediler. Ciddi misin sen dedim. Ve işte en son orada anladım. Bütün şirket sessizdi. Sadece benim hıçkırıklarım. Babam ölecekti....
Bütün hafta yanına gidemedim. Kendimi toparlayamadım. Kendimi hazır hissedemedim. Zor gün olduğu için yanımda çok az insanın desteği vardı. En yakınım dediğim insanlar daha 1 ay önce düğününde şunu yapacağız bunu yapacağız diye konuştuğum insanlar beni yarım ağızla bir kere aradı. YAZIKLAR OLSUN. Haftasonu oldu ve dün babamın yanındaydım. Daha çok zayıflamıştı. Emar sonuçları da dün çıkmıştı ve tümor ne yazık ki beyine de sıçramıştı. Ayakları hala şiş ve bacakları su topluyordu. Paçaları hep su içerisindeydi çünkü sürekli kendiliğinden patlıyorlar. Hiç bir şekilde yemek yiyemiyor... Nefes almakta çok ama çok zorluk çekiyor. Bazen cama çıkıyor.
Ağlayamadım. Ağlayamıyorum. Dua ediyorum sürekli, Rabbim bir an önce yanına alsın. Bunları yazıyorum anlatıyorum çünkü size bir kaç tavsiyede bulunacağım. Hala sağlığınız varken hayatı güle oynaya yaşayın. Hiç bir insan için duygusal anlamda hayatı kendinize zehir etmeyin. Ileride düştüğünüzde kimseye muhtaç olmamak için birikim yapın. Kendinize iyi bakın sağlığınızı koruyun. Ailenize sarılısın. Şuan yanınızdalar ve değerini iyi bilin. Bol bol vakit geçirin. 6 ayda bir kontrole gidin. Kanser hastalarını ziyarete gidin, emin olun onkoloji bölümünde yüzlerce morale ihtiyacı olan hastalar var. Ve dostlarınızı iyi seçin. Hasta olduğunuzda babama koşanlar gibi olanlarla en zor günümde beni yarı yolda bırakanları iyi ayırt edin. Ve dua edin.
RABBIM BABAMI DAHA FAZLA ACI ÇEKTIRMEDEN YANINA ALSIN.....