- 29 Ocak 2007
- 183
- 0
- 47
-
- Konu Sahibi yenibirsayfa
- #1
Babalara sesleniyoruz...
Kendi yaşam planlarını çocuklarını anlayıp dinlemeden dayatan babalar bunun karşılığında derin bir sevgisizlikle karşılaşırlar.Çocukları daha dünyaya gelir gelmez onlar için gelecek planı yapar ve bunun onlar için en iyi olduğunu düşünürler!
İlk ve ortaöğretimi..........! okulda görecek, sonra .......... fakültesini bitirip doktor, (öğretmen, avukat) olacak... Ardından ailemize uygun (çocuğa uygun olup olmamasının hiç bir önemi yoktur) biriyle evlenecek. Politik düşüncesi ....... olacak (ya da siyasetle hiç ilgilenmeyecek.)...
Bu listeyi daha fazla da uzatabiliriz. Ama kaçınılamaz bir gerçek vardır ki, hiç bir zaman bu taleplerini çocuklarının da isteyip istemediğini önemsemezler.
Onlar babadır, çocukları için her şeyin en iyisini bilirler. Evlatları ters tepki verince de hemen 'hayırsız' evlat oluverirler. Hiç bir zaman ya da istisnalar hariç çocuklarıyla oturup onların gelecekten ne beklediklerini konuşmazlar. Konuşsalar da onlara uymayan bir şey olursa hemen ters tepki verirler.
Babalara göre onlar her şeyin en iyisini istiyorlardır çocukları için! Tamam şunu kabullenmek gerekir, çoğu baba çocuğununn çok iyi bir geleceğe sahip olmasını ister.
Ama çocuklarının istedikleri, her zaman olmayacak şeylerdir. Hem 'el alem ne diyecek?' tedirginliğini yaşarlar. Hayatlarını kendilerinden çok başkalarına göre yönlendirirler.
Mesela çocuk babasının karşısına çıkıp "Baba ben doktor değil de mühendis olmak istiyorum", ya da "Hayata bakış açısı bizimkinden farklı bir insanla evlenmek istiyorum" ya da "Askerlik yapmayıp, yurt dışına yerleşip ömrümün sonuna dek yalnız yaşamak istiyorum!" derse...
İşte burada duracaksın. "Ne kadar yanlış bir hayat tarzı bu böyle! Hmmm, asla olmaz. Sonra el alem ne der çocuğum bize?" Bakın burada “Olmaz oğlum (kızım), bu senin için hiç de iyi bir seçim değil. İlerisini düşün bir.
Böyle yaparsan .......... olur. Bence bu kararını yeniden gözden geçir. Sonuçlarını düşün, karar verirken en kötü ihtimali de göz önüne al ve öyle karar ver” demek yerine, çevrelerindeki insanların ne diyeceklerini önemserler.
Birçok baba çocuklarıyla aralarına her zaman mesafe koymayı tercih eder. Onlarla samimi olmak, çocuklarının ileride disiplinsiz, başına buyruk olacaklarının göstergesi gibidir. Akşamları eve geldiklerinde onları tedirginlikle karşılayan çocukları görmekten neredeyse çok büyük bir haz duyarlar. Sürekli bir baskı altında tutarlar çocuklarını.
Ama şunu hiç hesaba katmazlar "Ya onlar büyüyünce, yine böyle olacaklar mı?" Çocuk erişken olunca, kişiliği yavaş yavaş oturunca "Ben neyim, kendimle ilgili ne istiyorum, nasıl bir geleceğim olmalı, beni ne mutlu eder, babamın istediği hayat bana göre mi?..." gibi sorular sormaya başlar kendine.
Kimi cesurca davranıp istediklerini, onları mutlu eden şeyleri yapar, kimi de ömürlerinin sonuna kadar babalarının izinde yürür ve içinden "Ben hayırlı evladım" diyerek kendini avutmaya çalışır.
Babalar çocuklarının gelecek planına saygı duymalıdırlar. Onlarla konuşurken katı, soğuk, mesafeli, tehtidkar ses tonuyla değil sevecen, güven veren, sıcak ses tonuyla konuşulmalıdı. Hiç bir babanın şunu unutmaması gerekir:
Sergiledikleri her davranış, söyledikleri her kelime, çocuklarının ileride kendisine karşı sergileyeceği tutumun da göstergesidir. Onu başkalarının yanında azarlamakla, düşüncelerine sert tepki göstermekle kazanılan tek şey vardır: O da kaybedilen sevgidir. Ailenizle ilgili kararlarda çocuğunuzun da fikrini alın.
Onunla konuşurken kesinlikle tehtidkar olmayın. Unutmayın o hep sizin küçük çocuğunuz olmayacak. Öldüğünüzde bile sevilen, hatırladıkça ardından ağlanan bir baba olun.
Yüzünü görmek bir yana, sesini bile yıllarca duymaya hasret kalacak evlatlara sahip olmayın. "Öf, yine mi geldi!" dedirten bir baba olmaktan vazgeçin.
Böyle yaparsanız kaybeden sadece siz olursunuz. Sizin istediğiniz yolda ne kadar başarılı olursa olsun, içinden hep bize kızacak bir evladınız olacağını unutmayın.
Çünkü siz onun, 'olmak istediği insan olmasına' engel oldunuz. Ve onu mutsuzluğa sürüklediniz. O zaman kaybeden o değildir, sizsiniz!... Siz, onun hayatındaki güzelliklere engel olan insan olmayın.:1yes2:
Şevin Alptekin– Popüler Psikiyatri
Alıntıdır
Kendi yaşam planlarını çocuklarını anlayıp dinlemeden dayatan babalar bunun karşılığında derin bir sevgisizlikle karşılaşırlar.Çocukları daha dünyaya gelir gelmez onlar için gelecek planı yapar ve bunun onlar için en iyi olduğunu düşünürler!
İlk ve ortaöğretimi..........! okulda görecek, sonra .......... fakültesini bitirip doktor, (öğretmen, avukat) olacak... Ardından ailemize uygun (çocuğa uygun olup olmamasının hiç bir önemi yoktur) biriyle evlenecek. Politik düşüncesi ....... olacak (ya da siyasetle hiç ilgilenmeyecek.)...
Bu listeyi daha fazla da uzatabiliriz. Ama kaçınılamaz bir gerçek vardır ki, hiç bir zaman bu taleplerini çocuklarının da isteyip istemediğini önemsemezler.
Onlar babadır, çocukları için her şeyin en iyisini bilirler. Evlatları ters tepki verince de hemen 'hayırsız' evlat oluverirler. Hiç bir zaman ya da istisnalar hariç çocuklarıyla oturup onların gelecekten ne beklediklerini konuşmazlar. Konuşsalar da onlara uymayan bir şey olursa hemen ters tepki verirler.
Babalara göre onlar her şeyin en iyisini istiyorlardır çocukları için! Tamam şunu kabullenmek gerekir, çoğu baba çocuğununn çok iyi bir geleceğe sahip olmasını ister.
Ama çocuklarının istedikleri, her zaman olmayacak şeylerdir. Hem 'el alem ne diyecek?' tedirginliğini yaşarlar. Hayatlarını kendilerinden çok başkalarına göre yönlendirirler.
Mesela çocuk babasının karşısına çıkıp "Baba ben doktor değil de mühendis olmak istiyorum", ya da "Hayata bakış açısı bizimkinden farklı bir insanla evlenmek istiyorum" ya da "Askerlik yapmayıp, yurt dışına yerleşip ömrümün sonuna dek yalnız yaşamak istiyorum!" derse...
İşte burada duracaksın. "Ne kadar yanlış bir hayat tarzı bu böyle! Hmmm, asla olmaz. Sonra el alem ne der çocuğum bize?" Bakın burada “Olmaz oğlum (kızım), bu senin için hiç de iyi bir seçim değil. İlerisini düşün bir.
Böyle yaparsan .......... olur. Bence bu kararını yeniden gözden geçir. Sonuçlarını düşün, karar verirken en kötü ihtimali de göz önüne al ve öyle karar ver” demek yerine, çevrelerindeki insanların ne diyeceklerini önemserler.
Birçok baba çocuklarıyla aralarına her zaman mesafe koymayı tercih eder. Onlarla samimi olmak, çocuklarının ileride disiplinsiz, başına buyruk olacaklarının göstergesi gibidir. Akşamları eve geldiklerinde onları tedirginlikle karşılayan çocukları görmekten neredeyse çok büyük bir haz duyarlar. Sürekli bir baskı altında tutarlar çocuklarını.
Ama şunu hiç hesaba katmazlar "Ya onlar büyüyünce, yine böyle olacaklar mı?" Çocuk erişken olunca, kişiliği yavaş yavaş oturunca "Ben neyim, kendimle ilgili ne istiyorum, nasıl bir geleceğim olmalı, beni ne mutlu eder, babamın istediği hayat bana göre mi?..." gibi sorular sormaya başlar kendine.
Kimi cesurca davranıp istediklerini, onları mutlu eden şeyleri yapar, kimi de ömürlerinin sonuna kadar babalarının izinde yürür ve içinden "Ben hayırlı evladım" diyerek kendini avutmaya çalışır.
Babalar çocuklarının gelecek planına saygı duymalıdırlar. Onlarla konuşurken katı, soğuk, mesafeli, tehtidkar ses tonuyla değil sevecen, güven veren, sıcak ses tonuyla konuşulmalıdı. Hiç bir babanın şunu unutmaması gerekir:
Sergiledikleri her davranış, söyledikleri her kelime, çocuklarının ileride kendisine karşı sergileyeceği tutumun da göstergesidir. Onu başkalarının yanında azarlamakla, düşüncelerine sert tepki göstermekle kazanılan tek şey vardır: O da kaybedilen sevgidir. Ailenizle ilgili kararlarda çocuğunuzun da fikrini alın.
Onunla konuşurken kesinlikle tehtidkar olmayın. Unutmayın o hep sizin küçük çocuğunuz olmayacak. Öldüğünüzde bile sevilen, hatırladıkça ardından ağlanan bir baba olun.
Yüzünü görmek bir yana, sesini bile yıllarca duymaya hasret kalacak evlatlara sahip olmayın. "Öf, yine mi geldi!" dedirten bir baba olmaktan vazgeçin.
Böyle yaparsanız kaybeden sadece siz olursunuz. Sizin istediğiniz yolda ne kadar başarılı olursa olsun, içinden hep bize kızacak bir evladınız olacağını unutmayın.
Çünkü siz onun, 'olmak istediği insan olmasına' engel oldunuz. Ve onu mutsuzluğa sürüklediniz. O zaman kaybeden o değildir, sizsiniz!... Siz, onun hayatındaki güzelliklere engel olan insan olmayın.:1yes2:
Şevin Alptekin– Popüler Psikiyatri
Alıntıdır