• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Aslı'nın başucu defterinden seçmeler..

Paylaşımlarımı beğeniyor musunuz arkadaşlar?


  • Ankete Katılan
    71
Namaz kılan bir cemaatin önünde durup, "önümde diz çöküyorlar" diye böbürlenen bir deliden farkın yok! Var sen, sana secde ediyorum say. Oysa bakmayı bilmeyen gözlere, görünmeyenler var; Allah var; Aşk var.Kücük İskender
 
Birine sadık olmak, parmağına yüzük takmakla olmaz kadın.Sen şimdi on parmağına kırk çeşit yüzük taksan da ,On parmağında on ayrı ihanet olur unutma. Ben de şimdi yüzüğümü taktım orta parmağıma, sana dair iki hatıra bir arada!Kücük İskender
 
Onunla dostluğumuzu soranlara şöyle diyorum 'Biz birbirimize hapşırmadan Çok Yaşa!' diyoruz.. Sunay Akın
 
Hala en güzel hikayeleri dünyalar bir araya gelse anlamayacaklara mı anlatmaktasın?

Nazan Bekiroğlu - Mor Mürekkep
 
Hatırlarım daha dün gibi...
Ben senin neyinim diye sorduğumda,
Kaybetmekten korkmadığımsın deyişini.

ELÇİN GELİR
 
‎''Garip değil mi?
Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz!..

S.Freud..
 
Kadının Günlüğüne yazdıkları:

Bugün üç yıl bitti.

Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutlu...yum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum.

Mükemmel bir erkek,cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var.

Bugün Cumartesi,bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin.

En sevdiği yemek olan pastırmalı Kurufasulye ile pilav yapıyorum.

Pişti, demleniyor.

Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim.

Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız...

Eve geldi sonunda.
Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki.

Aman Tanrım, yoksa?

Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında birşeyler geveledi.

Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş.

Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba?
İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?

Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım 'neyin var?'
diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. 'Yok birşeyim' diye geçiştirdi.

O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu.

Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile.

Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı,ama eller hissiz, parmak uçları soğuk... Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan.

Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti...Bittti...Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.

Kocanın Günlüğüne yazdıkları :

Öff be, GALATASARAY yine yenildi. Ama, kuru fasülye güzeldi.

"Erkekler kalem gibidir......nekadar ince gözükseler de ham maddeleri odundur."
 
Ben anne olmasaydım eğer...

Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmey...ecektim.

Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.

O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.

Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.

Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.

Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.

Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.

Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.

Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.

Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.

Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.

Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.

Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.

Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.

Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.

Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.

Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.

38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.

Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.

Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.

Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.

Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!...

...
 
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş.
Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış.
Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, “Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.” demiş
ve sonra babasına şu soruyu sormuş: “Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?”
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...


Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın.
Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.
Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar.
Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.
 
Erkek, ulaşamadığı kadını lanetler, kadın ulaşamadığı erkeğe; aşk der..\\ Dostoyevski
 
hiç bir düğme olmak istedin mi şu hayatta doğru söyle, ben istedim işte...
sırf iliklesinler diye seni bana..

k.iskender
 
Hayatın en hüzünlü anı,
Mevsimine kapıldığın kişinin
Bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
Anladığın andır...

Bırak, gitsin...
Bırak, git...
 
Annem.. huzurun, mutluluğun, varlığımın hiç bitmeyen şarkısıdır kalbimde...

bazen unutsam da sözlerini...herzaman hatırlarım duyarım şarkımın müziğini ...

anne.. daha dün gibisin içimde..taptaze.
 
Hayatın en hüzünlü anı,
Mevsimine kapıldığın kişinin
Bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
Anladığın andır...

Bırak, gitsin...
Bırak, git...

Paylaşımlarınız benim için çok değerli..tesekkürler..iyiki varsınız..
 
BİR KADIN GİTTİĞİNDE
Kadınlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ‘yetim-öksüz’ kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker ’sarıkız’.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde…
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .

Bir anne gider…

Bir dost…

Bir arkadaş…

Bir sevgili…

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki ‘Dikkat et…’ duyulmaz, annesi gitmiştir ‘geç kalma’nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.
Ve bir kadın gittiğinde pek çok ‘yetim’ bırakmıştır arkasında.

Bekir coşkun
 
Biliyorum!

Benim çirkin bir ruhum var...
Kocaman burnu var ruhumun sarıldı mı sevdiğine
tüm kokusunu içene alan.
Kepce gibi kulakları var,
tüm sözlerin bir tınısını bile yitirmeden duyan.
Sırtında heybetli bir kamburu var,
sevdiğinin tüm derdini omuzlayan.
Kürek gibi elleri,
tutmak için o kocaman gördüğü yüreği.
Ayakları palet gibi,
aşmak için sevdiğine varan tüm engelleri...
Böyle çirkin bir ruhla
Kim sever ki beni...

Gördüm!

Ruhu güzel bir kadını.
Küçücük burnu ,
ufacık kulakları vardı,
eminim her şeyi duymazdı.
Ahhh!!!
O sırtı ne kadarda güzeldi ,uzun boynu ve beli arasında
nasıl bir eserdi,
belliki sevdiğinin hiç bir sıkıntısı omuzlarına değmemişti.
Naif, zarif, mini mini elleri
tutabileceği elleri kadar küçük bir yürek zerresiydi...
Ayakları çizilmiş gibi,
adım atsa kırılacaklar sanki,
ondan sanırım ayağına çağırmış herkesi...
Böyle güzel bir ruhla kim sevmez ki;

bu kadını...

Bu yüzden!

Sevmedi kimse beni,
benim onları sevdiğim gibi...



SENA ENLİOĞLU
 
Keşke...
Keşke benimle konusurken kullandığn kelimelere küsseydin. Keşke cıkmasaydı ağzından birdaha onlar. Dökülmeseydi dudaklarından. Ya da keşke beni de küstürmeseydin o kelimelere. Kısacası keşke sen olsaydın. Ya da hiç olmasaydın. Ben kalsaydım keşke biraz bende. Ya da yok olsaydım keşke benlğinde. Keşke diyebilseydin “Seni hiç sevmedim!” Ya da hiç demeseydin “Oldu istediğin!” … Ben böyle olsun istemedim. Keşke bunu anlayabilseydin. Keşke okuyabilseydin bunları ve anlasaydın sana yazıldığını. Sana dair bu kadar keşkem olmasaydı, keşke..Gamze Sarı
 
" Eskiden Sacının Teline Zarar Gelecek Olsa Canımı Verirdim. Şimdi Irzına Gececek Olsalar Sigaramı Yakar Sıraya Gecerim ... "

K. İskender
 
Kadının aşka bakışı; bir sen, bir ben, bir de bebekken, erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, bir de yedektir:,!!!!
 
Son düzenleme:
Kaçan kovalanırmış ; halbuki hiçbir çiçek ne kadar güzel koktuğunu kanıtlamak için dalından kopmaz...Paulo Coelho
 
Back