Geçtim: sensizliğin tahriş olmuş sızılarından, eksoz homurtularından, cami avlularından, düşleri iğdiş oruspulardan, yasa dışı iş yapan yasa memurlarından... ellerini çaldırmış ellerime bakmaktan geçtim; sensizliğe inanmamaktan...
*
sis kaplamıştı kenti; dağılsa sanki bir bok varmış gibi! sisleri yarıp geçtim... yoktun, kendimden geçtim; kızdım, dağıttım, sana küfürler ettim; yoksa kederden geberecektim!
gökyüzü tümünü de ağır ağır izledi; gökyüzünün renginden geçtim...
*
sonra yeni yeni kuşlar üşüştü gökyüzüne. bir sevindim, bir sevindim; gökyüzü yüzlerce kanattı işte. ama sen, sen orada bir serçe gibi üşüyor muydun yine?
üşüyordun ve bunu biliyordum; çünkü her şey ortada, her şey! bak, kimin temiz bir göğü varsa kirletip bırakmışlar avuçlarına. bu yüzden insanlar elleri ceplerinde çıkıyorlar sabahlara. coşkular deprem, sevinçler sıtma...
söyle senin, yüzün nerede, yüzün?
nerede başlar bir aşk ve biter, nerede? nerelere gömerim seni ben, nerelerde ölürsün oysa sen!
nerede, yüzün nerede?