Aslı'nın başucu defterinden seçmeler..

Paylaşımlarımı beğeniyor musunuz arkadaşlar?


  • Ankete Katılan
    71

avukat1988

Guru
Kayıtlı Üye
16 Mayıs 2008
1.331
53
358
36
AŞKIN İBADETİNİ BİLMEYENE BAYRAM BAĞIŞLANMAZMIŞ

Saat 12:13 telefonuma bir mesaj düşüyor: “Sana bir mail yolladım.”

Yazımı yazarken çalan telefon, gelen mesaj birkaç saat ilgimi çekmez ama bu mesaj öyle bir arkadaşımdan geliyor ki... Üstelik öyle mail’le filan uğraşmaz, patır patır söyleyiverir içinde biriktirdiği her şeyi.

Beş yaşında bir kız çocuğunun neşesiyle altmışında bir yaşlı kadının görmüş geçirmişliği ile yaşar hep. Görmüş, geçirmiştir çünkü.

Sürgünde bir babanın özlemi ve merakıyla büyümek ve daha on dokuz yaşındayken anneyi toprağa vermek kolay değildir zira.

“Ben yıkılsaydım anneannem ölürdü” diyerek “hayattaki tek varlığım anneannem” diye dik durabilmek, “onun evladı gitti, benim annem” düşüncesiyle cesur kalmayı öğrenmek zor iş...

Diyordu ki sevgili arkadaşım mektubunda...

'Sana bir şarkı söylemek isterdim, “şekeri seviyorum” yazılı bir tişört giyip... Oysa bu sabah bir anneye ihtiyacım var. Göğsümün ortasına kanlı bir döğme yaptım; “acıyı seviyorum” yazıyor... Dün gece ve bu sabah yürekleri hafiflesin diye insanların, gidiyorum sevdiğim adamın yüreğinden. Dizlerim titriyordu uzun zamandır. Kırdım ayak bileklerimi... Tanrı başka kadınlara ortalama sevdalar hediye etti. Bize bu ortalama sevdaların mutsuz erkeklerini sevmek düştü.

Kara, mutsuz bir ağaç ne bilsin bahar olmayı, çaputlarla bezenmeyi... O ağacı sökmesinler diye kökünden, bulut olmaya karar verdim. Üstünde ağlayıp, yeşil dallar açtıracağım sandım. Oysa gücü yok sevdiğimin, çok korkuyor. Elleri terliyor...

Kıyamadım anneciğim... Bu sabah seni düşünerek uyandım, bu sabah sen benim annem ol, olur mu? Koca gözlerim ağlıyor. Cemal Süreya’nın yürüdüğü bir Moda sokağında bir kız çocuğu ağıtlar yakıyor yani kendi dilinde... Ben acıyı sevmem biliyor musun? Mutlu olmayı çok isterdim... “Sinema, aşk ve sen” diye bitirdim son mesajı... Alınterimden ayırmak istemiyorum onu... “Bırak kanatların olayım” demiştim, yüksekten korkuyormuş, ne bileyim... Ben anladım ki gerçekten sevmişim anne. Ama şimdi gitme vakti...

Annenin tahtı kızının bahtı olurmuş... Ben yine gidebilme ihtimali olan bir adamı sevdim... “Kelebek oldum ben” demiştim. Bu sabah öldü kelebekler... Kurutup papatyalarla beraber, kirpiklerimin ucuna astım kelebeklerimi...

Bir oğlum olursa adı belli artık... Kanatları olan, özgür bir çocuk olacak. Güzel resimler bekliyor bizi, güzel hikâyeler... Canı sağolsun herkesin...

Bir türkü diyor ki:

“Her akşam aynı hüzün/ yol gözler iki gözüm/dış kapıda beklerim/ avcum içinde yüzüm...
Sen gelmezsin bir türlü/nice dertleri çektim/ bu başka türlü...
Yar sevmedim üstüne/bilmedim bana kastın ne/bu hayat senin diye/ beni üzdün niye/ unutamam seni yar
Bugünün yarını var/beraber mutlu geçen günlerimiz var...”

Türküler söylendikçe, bir ana kızına sarıldıkça, yağmur yağdıkça Leyla olmaya gönüllüyüm. Bana bıraktığı kalbi avuç içlerimde. Allah’a avuç içimde bir kalp ile dua ediyorum artık... Bil ki bu kız çocuğu yürek yarası ile çok güzel yollara yürüyecek ve sen yanımda olacaksın hep...

Günaydın bu sabahımın annesi...'

Bir yıl önce olsaydı; beş, hatta on yıl önce bambaşka şeyler düşündürürdü arkadaşımın iç kanaması bana...

“Bırak gitsin, sevmek tek kişilik” derdim. “Aşk zaten hastalıklı bir hal” derdim. “Sen sevdikçe büyürsün, kadınlar hep daha cesur” derdim. “Kimi sevdiğin önemli değil, önemli olan sevme becerin” derdim.

Ama artık biliyorum ki, artık öğretildim ki “kimi sevdiğin” önemliymiş. Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış bebeğim. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış...

Sen de “bağışlama” artık, ne olur. Güzel midir bilmiyorum ama şu anda çekmekten mutlu olduğun o aşk acısı geçecek biliyorsun. Ve bu yaz biz seninle Boğaz’dan geçen gemilere bakarken “gidenleri” sayacağız birer birer... Hoş gör beni, mektubuna buradan yanıt verdim ama öyle aynı ki her şey...

Ama gör şunu Allah aşkına; sen de sevilmek için geldin dünyaya, sevme hakkın buraya kadar, artık yeter!

_İclal AYDIN_
 
PıA'NIN PEŞıNDEN

Pia"yı tanır mısınız?

Pia, Atilla ılhan'ın şiirinde bir meçhulün adıdır.

Şair bir şehire geldiği vakit , Pia başka bir şehre gider hep...

O yüzden "Ne olur, kim olduğunu bilsem Pia'nın / ellerini bir tutsam, ölsem" der ılhan...

Üstada Mag'da "içindeki kadınlar"ı soruyorlar; şöyle diyor:

"Belki de o kadın aslında Pia... O hiç olmayan kadın... Aklımda
kalanlar, imkansız aşkların kadınları... Yaşanmış aşklar kalmıyor.
Bitiriyorsunuz karşılıklı... Hatırlanan askıda kalmış aşklar..."

***
Gülay Göktürk de Hüriyet'te Ayşe Arman'a "aşk"ı, "karşındakini
tanımlamaktan, bilmezlikten kaynaklanan birduygu" diye tanımlıyordu:

"Aynı evde yaşayınca bilmeye, tanımaya başlıyorsun. Aşk da uçup
gidiyor."

Ne garip değil mi?

Kadın ve erkek. Adem ile Havva'dan beridir o "yasak meyve"nin peşinde
koşup durdular. Kim bilir kaç kuşaktır sabırla, özlemle, ümitle,
ölesiye, birbirine ka! vuşacakları, bir yastığa baş koyacakları günü
beklediler.

"Aşk-ı Memnu", gözünü vuslata dikti asırlarca...

Bu marazi tutku, şiirlerden, masallardan koca bir külliyat doğurdu.

Sonra...

Gün geldi; devir değişti. "Sevenleri ayıran zalimler" devrildi.

Eros, tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi.

Sevenler nihayet kavuştular.

Ve buluştukları anda aşk, uçarken bahar kokuları saçarak rengarenk
parıldayan narin bir sabun köpüğü gibi sönüp dağıldı avuçlarında...

Anlaşıldı ki vuslat, aşkın miladı değil, celladıymış.

***
Yüzünü bile görmediği sevdalısı için dağlar delen Ferhat, asrımızda
nihayet vuslata erince Şirin'e dönüp bakmaz, internet başından
kalkmaz oldu.

Savdalısını bir kez görebilmek uğruna yıllarca pencerede bekleyen
Leyla, evleneli beri, Mecnun'uı kafaya takmaz, merak edip cama çıkmaz
oldu.

O zaman analaşıldı ki, aşk güçünü kıstırılmışlığından alıyor,
karşılıksızlığından, na! çarlığından besleniyor.

Aşıklar yakınlaştıkça, aşk uzaklaşıyor.

Nazım, "Sende ben uzaklığı, sende ben imkansızlığı seviyorum" diye
yazmıştı sevdalısına... Çünkü Veysel'in dediği gibi, deryaya akan bir
nehir, aslında deryaya değil, mütemadiyen ve hararetle ona doğru
çağlamaya tutkundu.

Cazip olan, maksut mahalden ziyada; seyahatti bizatihi.

***
Aşk bir tahayyüldür.

Ebediyen müptelası olacağımız bir serap...

Dokununca dağılan bir kumdan kale...

Ben bu sırra ilk kez Metin Erksan'ın "Sevmek Zamanı"ında ermiştim.
Duvarda fotoğrafını görüp vurulduğu kızın gerçeğiyle karşılaşınca
dünyası yıkılan Boyacı Halil, sonunda kendi tahayyülünün hakikatin
sıradanlığıyla aşınmasına izin vermemiş, kızı bırakıp sevdiği
fotoğrafla göle açılmıştı.

Zor olan da budur zaten:

Aşkı her daim kendinde yaşatabilmek...

Bu anlamda aşk tek kişiliktir.

Bizim icadımızdır. Meçhule adanmışlığımız... gönüllü esar! etimiz...
bir muammanın peşinde tarumar olmayı göze alışımız...

ınsanoğlu birbirine varıp birbirini tükettiğinden beridir, ancak
kafasındaki hayale tutunarak mutlu olabiliyor; her gördüğünde o
hayalli arıyor, her sevdiğini o hayal sanıyor, her hayal kırıklığının
kahredici keyfinden melankolik bir haz alıyor.

Ve yeniden Mecnun'a dönüyor.

Bugün "aşk devri"nden kalma bir sihirli lambayı umarsızca ovalayıp
duruyorsak o yüzdendir...

Belki Pia ansızın çıkıp gelir diye...
 
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,

Dünyanın en güzel sesinden

En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

Ben artık şarkı dinlemek değil,

Şarkı söylemek istiyorum..Nazım Hikmet
 
BıRıSı

Bir şey var aramızda

Senin bakışından belli

Benim yanan yüzümden

Dalıveriyoruz arada bir

ıkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki

Gülüşerek başlıyoruz söze

Bir şey var aramızda

Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek

Fakat ne kadar saklasak nafile

Bir şey var aramızda

Senin gözlerinde ışıldıyor

Benim dilimin ucunda

NAHıT ULVı AKGÜN
 
Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

nazım hikmet ran
 
Bil ki domuzların önüne inciler serilmez
Mücevherden sarraflar anlar ancak,başkası bilmez.
Ne fark eder ki kör insan için,elmas da bir cam da
Sana bakan bir kör ise,sakın kendini camdan sanma...
Mevlana
 
Ve ben ne zaman kiminle sevişsem hala seni aldatıyorum..Yılmaz ERDOĞAN(Pastırma Yazı'dan)
 
Yalnız Olanlara;

Aşk bir kelebek gibidir,peşinden koştukça hep senden kaçar..
En iyisi birak uçsun, inan ki hiç beklemedigin bir anda gelip omzuna
dokunuverir...Aşk mutlu eder, bazen de üzer ama aşk
özeldir, aşkini hak eden birine sunarsan eğer..

Sevgilisi Olanlara;

Aşkın amacı birileri için "mükemmel insan" olmak değildir,seni
mükemmelliğe en çok yaklaştıracak insanı bulmaktır..


Çapkınlara;

Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme.. ıçinde olmayan duygulardan
varmış gibi söz etme.. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme.. Sevgi
dolu bakan gözlere asla yalan söyleme,cünkü birine verebileceğin en büyük
acı, aşık olmadığın birini kendine asık etmektir...

Evli Olanlara;

Seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir... "neredesin"
yerine "ben buradayim" diyendir.. "nasıl yaparsın" yerine "niye yaptığını
anlıyorum" diyendir.. ve aşk "keşke" yerine daima "iyi ki" diyendir...

Kalbi Kırık Olanlara;

Kalp yarasi siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer ve ilaci bu acıya
alışmak değil, ondan ders çıkarabilmektir.

Aşık Olmaktan Korkanlara;
Aska düş ama tökezleme,anla ama bekleme, paylaş ama isteme,yaralan ama
asla acıyı içinde büyütme...

Sevdiğini Fazla Sahiplenenlere;

Sevdiğnin bir baskasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey
varsa,o da sevdiğinin seninle mutsuz olduğunu görmektir..

Aşkını itiraf Etmeye Çekinenlere;

Sevdiğinden ayrılınca aşk acı verir , sevdiğin seni terk edince daha da çok
acı verir ama en acısı, onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat
vermemektir..

Dönmeyecek Birini Hala Bekleyenlere;

Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini
gördüğün andır ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllardır...Senin
aşkını şu gün hak etmeyen, bil ki 10 sene sonra yine hak
etmeyecektir...Birak, GıTSıN...

MÜŞFıK KENTER
 
0’dan onunla başlarsın hayata
1 bakmışsın girivermiş hayatına
2’de bir düşüverir aklına
3günlük dünyada tek zevkindir aslında
4 dörtlük geçer zamanın onla
5 vakit namaza yoktur bu bağlılık
6 üstü bir insan aslında
7 cihanda yoktur olan onda
8 köşe olursun konuşurken onunla
9 doğurursun göremeyip konuşamayınca
10’u seversin çok SEVERSıN..
 
ellerine sağlık çok güzeller canım...özel paylaşımlar bana göre...
 
SIRADAN YA DA ÖZEL KADIN OLMAK


Özel kadınlar; her girdikleri ortamda erkeklerin hemen dikkatini çeken, gizemli,
her zaman bakımlı, zor elde edilen, her an avucunuzun içinden uçup gidecek
intibayı veren, fazla konuşmadıkları için iç dünyalarını bilemediğiniz
kadınlar...

Sıradan kadınlar ki etrafımızda sayıca çoğunlukta bulunan, kendilerine
ayıracaklari vakti genelde başkaları için harcamayı adet edinmiş, kuaföre sadece
özel günlerde giden, hiç kimsenin kolay kolay ilgisini çekmeyen, ismi üstünde
sıradan kadınlar...
Kolayca aşık olabilen, terk edildikleri zaman günlerce yataktan çıkmayan sıradan
kadınları, erkeklerini kolay kolay hayal kırıklığına uğratmayan, ama kolay mutlu
edilebilen kadınlar olarak da özetleyebiliriz.

Sıradan kadınlar özel kadınlara göre çok daha güçlüdür.Sevebilen, sevgilerini
göstermeyi esirgemeyen,kendilerini olduğundan farklı göstermeyi beceremeyen bu
kadınlar, kayıtsız şartsız bağlılıklarıyla erkeklerinin her dönem yanındadır. Bu
sağlamda her erkeğin sıradan bir kadına ihtiyaç duyduğu söylenebilir.

Halbuki özel kadınlar özel günler içindir. Hiçbir erkek ekonomik darboğaza
girmiş şirketiyle boğuşurken, evde onu özel bir kadının beklediği düşüncesiyle
yanıp tutuşmaz.

Sıradan kadınların çoğunluğu özel kadınlara özenir, onlar kadar dikkat çekici
olmayı hayal eder, tıpkı özel kadınların içten içe sıradan bir hayat arzulayıp
gerçekleştiremedikleri gibi.

Sıradan kadınlar çok özeldir, sıradan yasamayı kabullendikleri ve aslında hiç
keşfedilemedikleri için...

Bu yazıyı okuyan bir erkeğin notu :

Bu nedenlerle erkekler sıradan kadınlara sahip olup, hayatları boyunca onun
aslında çok özel olduğunu fark edemeden hala o özel kadını arar dururlar...
 
TÜM DEĞERLı KADINLARA..

Bir konuşma sırasında adamın biri kadının birine sormuş:
'Nasıl bir erkek arıyorsun?'

Kadın bir süre sessiz kaldıktan sonra adamın gözlerinin içine
bakarak sormus: 'Gerçekten bilmek istiyor musun?'
Adam biraz isteksiz, 'Evet' demiş.

Ve kadın baslamış anlatmağa…

'Bugün ve bu yaşta bir kadın olarak, bir erkeğe onun benim için benim kendime yapabilecegimden fazla ne yapabileceğini soracak konumdayım.

Kendi masraflarımı karşılayabiliyorum; bir erkeğin yada bir başka kadının yardımına gerek duymadan evimi idare ediyorum.

Böyle olunca, 'Sen masaya ne koyuyorsun?' sorusunu sorma
konumundayım.

Adam kadına bakmış. Paradan söz ettigini düşünüyormuş.
Kadın hemen bu düşünceyi düzeltmiş: 'Sözünü ettiğim, para değil.

Ondan öte bir şey istiyorum. Hayatın her alanında mükemmeliyeti arayan bir erkeğe ihtiyacım var.'

Adam arkasına yaslanıp kollarını kavuşturarak kadından biraz
daha açıklama istemiş. Kadın başlamış anlatmağa:

'Kendini zihnen mükemmelleştirmeye çalışan birini istiyorum,
çünkü sohbet ve zihnen uyarılma arıyorum. Basit bir adama ihtiyacım yok.

Ruhen mükemmelleşmeye çalışan birini arıyorum, çünkü dengesiz bir birleşmeye ihtiyacım yok.

Inananlarla inanmayanların bir araya gelmesi felakete yol açar.

Bir kadın olarak yaşadıklarımı anlayacak kadar duyarlı,
ayağımı sağlam basmamı sağlayacak kadar güçlü bir erkek arıyorum.

Saygı duyabileceğim birini arıyorum. Ona boyun eğmem için
onu saymam gerekir. Ben ona ne kadar dürüst ve açıksam,
onunda bana dürüst ve açık olması gerekir.
Kendi işini , hayatını yürütemeyen adama boyun eğemem.
Boyun eğme konusunda sorunum yok… yeter ki buna değer biri olsun.

Tanrı kadını erkeğe eş ve yardımcı olarak yaratmış.
Kendine yardım edemeyen adama ben yardım edemem.'

Kadın aklından geçenleri böyle döküverdikten sonra adama bakmış.

Adam yüzünde şaşkın bir ifadeyle oturakalmışmış:
'Çok fazla istiyorsun.' demiş.
'Değerim çok fazla.' diye yanıtlamış kadın.
 
HAYATTAN NELER ÖĞRENDıM?

Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
* * *
ınsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
* * *
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
* * *
ınsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
* * *
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
* * *
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini...
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
* * *
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
* * *
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
* * *
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
* * *
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
* * *
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
* * *
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…