- 4 Mayıs 2022
- 1.248
- 1.608
- Konu Sahibi Aykadarguzel
- #1
Psikolog Tülay kök’ün hayat dersi niteliğindeki şu yazısını mutlaka sonuna kadar okumalısınız.
Şu ana kadar hep kadınlar için yazdım, kadınların penceresinden kadınlara öneriler sundum ama şimdi erkekler için bazı şeyler söylemek istiyorum.
Erkeklere hep güçlü olmaları söyleniyor değil mi? Peki erkek bu gücü nerede aramalı?Güç erkeğin neresindedir?
Cebinde mi? Çok parası olan çok mu güçlüdür. Para erkeğin güçlü olmasına yeter mi? Cebinde parası olan bir erkek sadece bu sebeple kadının saygısını ve hayranlığını kazanır mı? Evet belki bir süre. Ama sonra saygınlığın sadece parayla kazanılamayacağını anlar.
Peki kas gücümü? Fiziken çok güçlü, çok kaslı ve yapılı erkekler kadınların hayranlığını kazanır mı? Başlangıçta belki, ama zamanla kol gücü kadın için bir şey ifade etmez. Hiç bir kadın eşi çok güçlü diye ona saygı duymaz.
Peki sert bir erkek mi? Şiddete meyilli , etrafına korku salan bir erkek? Hayır bu da değil.
Gerçek güç bunların hiçbirinde değildir. Erkek yaşadığı ilişkide güçlü olmak ve kadınının ona karşı saygılı olmasını istiyorsa tek yapacağı şey vardır.“Büyümek”
Evet yanlış duymadınız. İçindeki küçük oğlan çocuğunu takvim yaşıyla eşitlemek. Erkek karısından önce kendini korumasını bilmeli ve şunu bilin ki erkek kendini ne parasıyla ne de sertlikle koruyabilir.
Hemen bir örnek vereyim ne demek istiyorum.
Bir pazar günü ailecek pikniğe gideceksiniz. Çoluk çocuk hazırlandınız evden çıkacaksınız. Tam o an bir telefon geliyor ve kız kardeşiniz arıyor. Alo abi napıyosunuz.
İyiyiz canım pikniğe gidiyoruz evden çıktık.
“Ya öyle mi. Abi ya sende matkap vardı değil mi?”
“Evet vardı.”
“Annem diyor ki abine söyle şu mutfak rafını monte etsin şimdi bir tane raf için usta çağırıp para vermeyelim.”
Evet sinirleniyorsunuz, lanet olsun diyerek henüz evden fazla uzaklaşmadan matkabı almak için eve doğru dönüş yapıyorsunuz. Ve beklenen ve aslında en çok korktuğunuz an geliyor. Eşiniz başlıyor konuşmaya: “noldu ne diyolar yine.”
“Annemin mutfağına raf takılacakmış.”
“Bir raf için annenelere mi gideceğiz şimdi”.
“Beş dakkada takarım ben bir şey olmaz.”
Ya canım ne acelesi var akşam takarsın yarın takarsın.
Annemi bilmiyor musun allah aşkına. Takmıştır şimdi o rafa, içi rahat etmez.
Tabi canım annenin içi rahat etmez diye biz bir pazarımızın içine edebiliriz değil mi? Hem anlamıyorum ki niye her şeye biz koşuyoruz. Abin evde danalar gibi yatacağına taksaya şu rafı.
Canım abim ne anlar?
Tamam o zaman baban taksın, ya da bir usta çağırsınlar. Bir pazarımız var. Yok maksat rahat kaçırmak, onları da çağırmadık ya ondan böyle yapıyorlar. Hep o senin kızkardelşin olacak cadının başının altından çıkıyor. Resmen kıskanıyor, bizim ailecek zaman geçirmemizi istemiyor.
Ve sinirle dersin ki sen de benim ailemi bir türlü benimseyemedin, ne istiyorsun kardeşimden, ne olmuş yani pikniğe yarım saat geç gitsek, aklın fikrin gezmekte, orda onların bana ihtiyacı varken ben sırt mı çevireyim
Amma dramatize ettin ahmet, sanırsın ki annen ölüm döşeğinde de ben engel oluyorum sana. Alt tarafı bir raf ya ama benim bir rafnkadar değerim yok. Senin için varsa yoksa annen. Onlar istesin biz yapalım. annenden bize sıra gelirse bizim de bir hayatımız olur.
Şimdiii, ne oldu. Çocuklar arkada ağlamaya başladı, eşiniz sinirden deliye döndü, buluşacağınız arkadaşlarınız sizi beklemekten helak oldu. Böylece bir pazar günü ve takip eden günler kayıp oldu.
Neden böyle oldu sizce?
Ben söyliyeyim. Eşinizi kıskanç, ailenizi benimseyememiş, kendimi sürekli olarak ailenizle rekabet eden biri olarak suçlamak çok kolay. Ne olur yani kabul ediverse diyorsunuz. Ne olur yani sorun çıkarmasa değil mi hiç mi hatırınız yok. İdare ediverse, azıcık özverili olsa, sizi zor durumda bırakmasa.
Peki eşiniz neden böyle davranıyor biliyor musunuz? Çünkü siz kendinizi koruyamadınız. Hissettiğiniz duygunun sorumluluğunu almadınız. Eşiniz sizin yerinize öfkelenmek zorunda kaldı. Yani sizin duygunuzu aldı yüklendi ve boşalttı. Bu ona ait bir öfke değil. Bu öfke sizin öfkeniz.
Evet duyması pek hoşunuza gitmeyecek belki ama anne babanız her koşulda sizin çekirdek aileniz tarafında değildir. Onlar eski günlerin özlemi içidedir. Sizin kendi arkadaşlarınızla planladığınız bir hafta sonu onlara kendilerini dışlanmış hissettirmiş olabilir. Niyetleri elbette kötü değildir. amaçları keyfinizi kaçırmak da değildir. Amaç sadece hep beraber olmaktır. Sizin bir yetişkin olduğunuzu, kendi arkadaşlarınızla da vakit geçirmek isteyebileceğinizi düşünemiyor olabilirler. Zaten bunu düşünmek onların işi de değil. Bu sizin işiniz.
Ne yapabilirsiniz peki? Önce şunu hatırlayın. Siz artık 12 yalçında bir oğlan çocuğu değilsiniz. Annenizin çabuk fırla iki ekmek al da gel dediği ve mutlaka denileni yaptığınız yapmak zorunda olduğunuz günler geride kaldı. Sizden bir şey istendiğinde devreye giren ve sizden isteneni sorgulamadan kabul eden otomatik pilotu kapatın. Derin bir nefes alın ve düşünün. Ben şu an müsait miyim. Ben şu an bunu yapmak istiyor muyum. Bu sadece benim çözebileceğim bir sorun mu? Durum gerçekten bana söylenildiği kadar acil ve önemli mi? Benim şu an önceliğim ne olmalı.
İşte bu sorular yardımıyla kendi sınırlarınızı çizip, kendinizi koruyabiliyorsunuz eşiniz sizin adınıza sinirlenip size ve ailesine sahip çıkmaya çalışmaz.
Bir kadın sadece kendi sınırlarını çizip, kendini güvenli alanda tutabilen bir erkek yanında kendini güvende hissedebilir.
Mesela kız kardeşinin telefonuna şöyle cevap verebilirsiniz
Merhaba tatlım, şu an yengen ve yeğenlerinle piknik için çıktık. En erken akşama gelebilirim. Yorgun olmazsam tabi. Yorgun olursam da hafta içi bir gün gelir akarım.
Ama annem bugün hemen istiyor. O zaman bir usta çağırın ya da başka bir yol bulun.
Eşiniz yine de “ailen ne iş olsa önce seni arıyor, abin dururken seni neden arıyorlar diyebilir?”
Hemen oraya da bir sınır çizgisi atın. Mesela şöyle diyebilirsiniz. “İnsanların kimi ne için arayacaklarını biz seçemiyoruz. Kota koyamayız arayabilirler. Neden aradınız diye kızamayız” diyebilirsiniz. Eğer eşiniz sizin daha kızgın olmanızı onların bunu sormaması gerektiğini söylüyorsa bilin ki o da duygu transferi yapıyor. Sakin olun ve “istersen hemen annemi arayabilirim, bence ona sorabilirsin neden bizi aradıklarını” diyebilirsiniz. Öfkesinin gerçek hedefini bulmasına böylece yardımcı olursunuz. Belki de eşiniz kendi ailesine kızgın ve kendi annesinden alamadığı intikamı siz kendi annenizden alın istiyor. Sonuçta bu da bir rahatlama yöntemi.
Ve sevgili erkekler belki de en önemlisi şu. Siz anne babanıza karşı sürekli iyi olmaya, iyi görünmeye çalışırsanız kötü giden şeylerin ihalesi illa ki birine kalacak değil mi? Kime kalacak peki? Elbette eşinize. Sınırlarınızın sorumluluğunu almadığınızda, yapmak istiyormuş da yapamıyormuş gibi davrandığınızda tüm yapılamayanların sorumluluğunu eşiniz taşımak zorunda kalacaktır. Ahh bu gelin yüzünden, gelin izin vermiyor, gelin istemiyor, gelin oğluma engel oluyor diyerek tüm aileniz eşinize cephe alacaktır.
Peki bu konumdaki kadın için de bir kaç önerim olacak mı?
Elbette. Kadın nasıl davransa iyi olurdu. Kadın çıkış yaptığı anda adamın derdi kadınla oldu. Oysa kadın erkeğe sorunun annesiyle ve kız kardeşiyle olduğunu göstermeli. Kendini eşinin
Kadın kızınca sorun kadına döner.
Eğer kadın kızmazsa sorunun gerçek muhatabıyla yüzleşmek zorunda kalır.
Peki kadın ne yapabilir. Orasını ailenin değerleri belirleyecek .
Eğer anca beraber kanca beraber diyorsanız şöyle yapabilirsiniz. Tamam canım sen git rafı tak. Biz de eve gidelim. Şu an tadilat ortamında bulunmak istemiyorum. Net olun ve dik durun. Eşinizi kendisiyle baş başa bırakın.
Ya da ona sorun. Tamam sen git. Bizi melikeler alsın, işin bitince piknikte buluşuruz oraya gelirsin.
Yani eşiniz böylece, bir karar verdiğini ve bu kararın bir bedeli olduğunu yaşayarak öğrenir. Sizinle kavga ederken onu esas sorunun yükünden kurtarmış olacağınızı unutmayın.
Peki sizde kayınvalidenize gitseniz ne olur. O zaman eşiniz bir bedel ödemez. Onun bedel ödetmek isteğiyle surat asarsınız ve öfkenin hedefi yine siz olursunuz.
Siz usulca kendinizi eşinizi sorunundan ayırın yeter.