E
EU1
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU1
- #1
GÜLAY ATASOY
“Çok başım ağrıyor” dedi kadın telefonla…
“Bir hap al geçer” diye cevapladı eşi.
“Geçmek bilmiyor öleceğimi hissediyorum.”
“Biraz dinlen, bir şeyin kalmaz.”
“Vaziyetim kötü, bildiğin gibi değil, anlamıyorsun?
Lütfen beni doktora götürür müsün?”
“Bu iş saatinde nasıl izin alabilirim? Bitmesi gereken öyle çok iş var ki!..”
Çoğu eşler arasında yaşanır bu tür konuşmalar. Eşler çoğu kez, birbirlerini ya anlamaz, ya anlamak istemez, ya da yanlış anlar.
Kimi zaman da birbirlerini suçlayarak tartışırlar. Birisi, “eşim beni ciddiye almıyor” der. Diğeri ise kimi zaman bunun farkına bile varmaz.
Bazen eşlerden birisi çok alıngan olur. Her sözden bir mana çıkararak eşini suçlar. Özellikle kendine güven duygusu olmayan eşler, normal konuşmalardan bile anlam çıkarırlar.
Hanım “ay bu domatesler çürük” dese eşi, “Ben aldım ya kötü olur. Zaten sen benim aldığım hiçbir şeyi beğenmezsin!” cevabını verir.
Veya “Bu yemek tuzsuz olmuş” diyen beye, hanım, “Sen de benim yaptığım hiçbir şeyi beğenmezsin. Ben hiçbir şeyi başaramam” sözleriyle işi tartışmaya kadar götürür.
Genelde tartışmalar basit şeylerden çıkar. Tartışma bittiğinde ise eşler niçin tartıştıklarını bile unuturlar.
Eşler birbirlerinin hatalarına gözlerini yumup, kulaklarını tıkamalı.. Ama birbirini anlamak için gözlerini dört açıp, kulaklarını kabartmalıdırlar.
Çünkü bu tür problemlerin çözümü ‘sen beni anlamıyor, anlamak istemiyorsun” şeklindeki suçlamalardan değil, diyalogdan geçer. Aralarında iyi bir diyalog kurup konuşmayı başaramayan eşler, davranışlarını kötüye yormaya başlar, sonra da bunu kötü davranış takip eder. Bu yoldan gitmeye devam ettikleri takdirde varacakları yer elbette anlaşmazlık durağı olur.
--------------------------------------------------------------------------------
Olumsuzluklara son vermek için:
* Eşler, aralarında kopmuş olan, ya da yeterince olmayan diyaloğu geliştirmelidir.
* Eşler, birbirlerinin söz ve davranışları arkasındaki sebebi araştırmadan hemen karşılık vermeye kalkışmamalıdır.
* Sözleri iyi tahlil etmeli, yanlış anlayıp birbirlerini hırpaladıktan sonra özür dilemek zorunda kalmamalı.
* Karşı tarafı suçlamak, ya da bir suçlu icat etmek yerine -şayet varsa- suçu ortadan kaldırmanın yolları aranmamalıdır.
* Fazla alıngan olmamalı. Her sözden, her davranıştan kötü bir mana çıkarmamalıdır. Bazen eşlerden birinin kazara sarf ettiği bir söz, silah olarak kullanılıp diğer eş yaylım ateşine tutulmamalıdır. Bilhassa “filan zaman sen şöyle demiştin” diyerek cerbeze yoluna gidilmemelidir.
* Hiçbir eş buz üstünde düşme korkusuyla yürüyen, ya da tepesinde kristal bardaklar taşıyan gibi olmak istemez.
Özetle, eşinizin söz ve davranışlarını yargılamakta acele etmeyin ki, Rabb’imizin “Halim” ismi üzerinizde tecelli etsin.
“Çok başım ağrıyor” dedi kadın telefonla…
“Bir hap al geçer” diye cevapladı eşi.
“Geçmek bilmiyor öleceğimi hissediyorum.”
“Biraz dinlen, bir şeyin kalmaz.”
“Vaziyetim kötü, bildiğin gibi değil, anlamıyorsun?
Lütfen beni doktora götürür müsün?”
“Bu iş saatinde nasıl izin alabilirim? Bitmesi gereken öyle çok iş var ki!..”
Çoğu eşler arasında yaşanır bu tür konuşmalar. Eşler çoğu kez, birbirlerini ya anlamaz, ya anlamak istemez, ya da yanlış anlar.
Kimi zaman da birbirlerini suçlayarak tartışırlar. Birisi, “eşim beni ciddiye almıyor” der. Diğeri ise kimi zaman bunun farkına bile varmaz.
Bazen eşlerden birisi çok alıngan olur. Her sözden bir mana çıkararak eşini suçlar. Özellikle kendine güven duygusu olmayan eşler, normal konuşmalardan bile anlam çıkarırlar.
Hanım “ay bu domatesler çürük” dese eşi, “Ben aldım ya kötü olur. Zaten sen benim aldığım hiçbir şeyi beğenmezsin!” cevabını verir.
Veya “Bu yemek tuzsuz olmuş” diyen beye, hanım, “Sen de benim yaptığım hiçbir şeyi beğenmezsin. Ben hiçbir şeyi başaramam” sözleriyle işi tartışmaya kadar götürür.
Genelde tartışmalar basit şeylerden çıkar. Tartışma bittiğinde ise eşler niçin tartıştıklarını bile unuturlar.
Eşler birbirlerinin hatalarına gözlerini yumup, kulaklarını tıkamalı.. Ama birbirini anlamak için gözlerini dört açıp, kulaklarını kabartmalıdırlar.
Çünkü bu tür problemlerin çözümü ‘sen beni anlamıyor, anlamak istemiyorsun” şeklindeki suçlamalardan değil, diyalogdan geçer. Aralarında iyi bir diyalog kurup konuşmayı başaramayan eşler, davranışlarını kötüye yormaya başlar, sonra da bunu kötü davranış takip eder. Bu yoldan gitmeye devam ettikleri takdirde varacakları yer elbette anlaşmazlık durağı olur.
--------------------------------------------------------------------------------
Olumsuzluklara son vermek için:
* Eşler, aralarında kopmuş olan, ya da yeterince olmayan diyaloğu geliştirmelidir.
* Eşler, birbirlerinin söz ve davranışları arkasındaki sebebi araştırmadan hemen karşılık vermeye kalkışmamalıdır.
* Sözleri iyi tahlil etmeli, yanlış anlayıp birbirlerini hırpaladıktan sonra özür dilemek zorunda kalmamalı.
* Karşı tarafı suçlamak, ya da bir suçlu icat etmek yerine -şayet varsa- suçu ortadan kaldırmanın yolları aranmamalıdır.
* Fazla alıngan olmamalı. Her sözden, her davranıştan kötü bir mana çıkarmamalıdır. Bazen eşlerden birinin kazara sarf ettiği bir söz, silah olarak kullanılıp diğer eş yaylım ateşine tutulmamalıdır. Bilhassa “filan zaman sen şöyle demiştin” diyerek cerbeze yoluna gidilmemelidir.
* Hiçbir eş buz üstünde düşme korkusuyla yürüyen, ya da tepesinde kristal bardaklar taşıyan gibi olmak istemez.
Özetle, eşinizin söz ve davranışlarını yargılamakta acele etmeyin ki, Rabb’imizin “Halim” ismi üzerinizde tecelli etsin.