anksiyete

bende cipralex kullanıyorum psikiyatrist verdi..Carpıntım icin de tansiyon ilacı verdi dahiliye uzmanı..
Teşekkür ederim.Çok geçmiş olsun size de.
cipralexi çok kısa bi dönem kullandım 5 gün kadar inanın beni çok fena yaptı sonra kestim ta ki 4 gün önceye kadar direndim ilaçsız yenmeye ama başaramadım
Ciplarrx 10 mg ilk 5 gün yarım kullandım ben siz ?
 
yıllar önce anksiyete olan ve iyileşen ben olarak size şunu söyleyeyim, hiç ilaç kullanmadım. hatta ilacın beni iyileştireceğini bile düşünmedim. doktorum bana atağın yaklaştığı veya geldiği anda hemen kendini telkine başla ve bitene kadar devam et dedi. haftalar yada aylar içinde azala azala bitti. şimdi o günleri hatırlayınca kendime ne eziyet çektirmişim diyorum.
 
telkinleriniz ne yönde oldu bende bazen sıkıntılarıum olduğunda sadece beyninin oyunu diyip ötelemeye çalışıyorum kısmen yararlı oluyodu
 
İkiside farklı ilaçlar ama etkileri tam tamına aynı diye biliyorum.ben konyada yaşıyorum.devlet hastanesi doktoruna gittim evet pskiyatri.duru saygın günbahar adı.çok memnunum doktorumdan

teşekkür ederim :)

benimkide 10 mgdı ama ben ilk hafta 5 mg kullanırken bıraktım uykulardan kaçar olmuştıum çünkü ve göğsümdeki sıkıntı daha da artmıştı bırakınca daha ii oldum


bende de acayip uyku yapıyor.kalp atışlarımı da azalttı.Herkeste aynı etkiyi yaratmıyor demekki.
 
telkinleriniz ne yönde oldu bende bazen sıkıntılarıum olduğunda sadece beyninin oyunu diyip ötelemeye çalışıyorum kısmen yararlı oluyodu
valla aklıma gelen herşeyi tekrarlıyordum, şuna benzer birşeydi. "bunlar beynimin oyunu, aslında birşeyim yok, sakinleş, biraz kafaya taktın ondan oldu, derin nefes al, üfle, sanki şimdi daha iyiyim, başka birşey düşüneyim, az temiz hava alayım, birazdan şöyle yapayım, bir su içeyim, iyiyim, hah geçti vb. vb. " şeklinde devam ediyorsun azala azala bitiyor. günde 3 atak geçiriyorsan 1 e iniyor. sonra 2 günde 1, sonra haftada 1, derken derken bitiyor.
 
evey buna benzer şeyleri bende yaptım benim ataklarım daha çok hafta da 1 sayılabilicek orandaydı hatta geçen 1 ay hiç atak yaşamadım Allahım bu günleri görcekmiydim die tam sevinirken çarşamba günü sıkıştırdı kalbim baş dönmesiyle birlikte soluğu kardiyologda aldım
 
benim günde 3 ataktı. ama ben şanslıydım. çok erken öğrendim anksiyete olduğumu. tanıdık bir doktor beni muayene etti. bana midemde ve kalbimde hiçbirşey olmadığını, psikoloğa gitmem gerektiğini söyledi. hemen gittim, doktor ilaç deyince kullanmam dedim. nefret ederim ilaçtan. o zaman tek çare telkin dedi ve Allaha şükür kurtuldum.
 
bende ilaç kullanmayı sevmiyorum ama artık çok yoruldum çareyi ilaçta buldum bi ay sonra gel dedi doktorum görüşelim ona göre hareket edelim dedi
 
merhaba.ekim ayında basladı bende kaygılar korkular.2 kez atak geçirdim o günden bu güne.benim atak sorunum yok ama sürekli korktuğum şeyleri düşünüyorum.bunun için ne yapıyordunuz
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 
merhaba.ekim ayında basladı bende kaygılar korkular.2 kez atak geçirdim o günden bu güne.benim atak sorunum yok ama sürekli korktuğum şeyleri düşünüyorum.bunun için ne yapıyordunuz

sana da "telkin" canım. bak aşağıdaki mesajımda arkadaşa ne yaptığımı yazmıştım.
ayrıca kafanı dağıtacak şeyler lazım sana. mesala hobiler edin. internette birsürü örgü çeşidi var. örgü ör, takı toka yap, resim yap, kişisel gelişim kitapları oku, yemek sitelerinde yeni tarifler öğren. yani neye ilgin varsa ona yönel. düşüncelerinin azaldığını farkedeceksin.

 
Arkadaşlar bu anksiyete nasıl birşey? Ben baş ağrısı ve dönmesi şikayeti ile doktora gittim. Hemen anksiyete dedi. Ağrı kesici ve antidepresan verdi.
Sevdiklerimi kaybetme korkum var, pek kalabalık içine karışmayı sevmiyorum ama karışınca hoş sohbetimdir. Konferans falan verme durumlarinda kalabalik karsisina gecince titremeye basliyorum. Haftasonlari yataktan kalkmak zor geliyor. Kalkınca da evde kitap okuyorum. 2 gün eve kapatıyorum kendimi. Bu mudur anksiyete?
 
anksiyete demek kaygı bozukluğudur. hiçbirşey yokken yada bir durumun tetiklemesiyle aniden yaşanan bir ataktır. çoğu kişi kalp krizi geçirdiğini sanarak acillere koşar. ben kalbim ve midemle ilgili gittim doktora. haftasonu yataktan kalkmama isteğini anlamadım yada eve kapanmayı. anksiyete değilde depresyon gibi geldi. onun dışında korkular anksiyeteyi tetikler, titremeler anksiyetede olan birşey. bende tansiyon düşmesi dediğim baş dönmelerim, durduk yerde kalp çarpıntılarım, kalbimin sıkışması, yüzümün dudaklarımın bembeyaz olması, midemde boşluklar bulanmalar, titremeler vs. çok belirtim vardı. her atakta öleceğimi düşünürdüm. o derece ağır geçirirdim atakları.
 
Hmm ben de öleceğim korkusu olmuyor hiç. Sevdiklerimi kaybetme korkusu var sadece. Sen ilaç kullanıyor musun
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…